Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Ramadan Boyunca , Oruç Hakkındaki Sorularınız Günlük Yanıtlanacaktır.(İnşeAllah)

!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Selamun aleykum kardeşlerim,

Bir ramazana daha geldik. Rabbim ramazanı hakkıyla değerlendirebilmeyi nasip etsin. Bu ramazan boyunca Rabbim Afganistan, Irak, Çeçenistan, Lübnan,Suriye,Somali gibi tüm cihad beldelerinde kardeşlerimize yardım etsin. Katından bol rızk ve zaferler nasip etsin.

Bizlerinde imanını arttırıp, Kendisine yaraşır şekilde kul olabilmemizi nasip etsin.

Malum ramazan boyunca tutulan oruçların sevabını başka aylarda alamayız o yüzden bu günlerde gelen soruların yanıtının süre olarak telefisi olamamaktadır. Bu yüzden ben ve Abdumuizz, ramazan boyunca, oruçla alakalı gelecek sorulara kısa ve seri şekilde yanıt vereceğiz. Bunun için ayrı bir zaman ayıracağız.

Bu konularla alakalı sorularınızı yeni bir başlık altında yazıp konu altında yazabilirsiniz.

Allah orucumuzu kabul etsin bizlere de oruçlu dualarınızda yer ayırın!

Hayırlı günler.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
aleykumselam ahi

RABBİM,ecrini kat kat versin
 
Muaz ibni Cebel Çevrimdışı

Muaz ibni Cebel

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Selamun Aleykum ilk soru benden olacak

Teravih namazi ile alakali sitede okuduklarimdan anladigim kadari ile yatsi namazini kildiktan sonra son iki rekat sunnetten sonra 8 rekat (yani 4er rekat)teravih namazi sonrada vitir namazini kilacagiz.Cemaatle kilmak sartmi?Evde kendi kendimize kilabilirmiyiz bayanlarda kendileri evde kilabilirlermi?Cevaplar icin simdiden Allah razi olsun Allah ecrinizi artirsin selametle..
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Muaz ibni Cebel;198139' Alıntı:
Selamun Aleykum ilk soru benden olacak

Teravih namazi ile alakali sitede okuduklarimdam anladigim kadari ile yatsi namazini kildiktan sonra son iki rekat sunnetten sonra 8 rekat (yani 4er rekat)teravih namazi sonrada vitir namazini kilacagiz.Cemaatle kilmak sartmi?Evde kendi kendimize kilabilirmiyiz bayanlarda kendileri evde kilabilirlermi?Cevaplar icin simdiden Allah razi olsun Allah ecrinizi artirsin selametle
..

Teravih namazını 8 ve 20 rekat kılmak sahihtir. Sonuçta nafile namazlar ahirette, eksik (farz) namazların da yerine geçecektir.

Hadis-i şerif, kısmen değişik senet ve lafızlarla, Buhari ve Muslim dışında bütün Kutub-i Sitte' de, ayrıca Ahmed b. Hanbel'in Musned'i, Dârimî'nin Sunen'i ve Hâkim'in Mustedrak'inde rivâyet edilmektedir ki anlamı şöyledir :

"Kıyamet günü, müslüman kulun ilk hesaba çekileceği şey, farz namazdır. Eğer bunu tam kılmışsa, mesele yok. Aksi takdirde meleklere :
-Bakınız onun nafile namazları var mı?, denilir.

Eğer nafilesi varsa, farz namazları nafilelerinden ikmal edilir. Sonra diğer farz ameller için de bunun gibi yapılır."
(Ebû Davud, es-Sunen, 1/200 (Salat, 145, No: 8(i4), Kahire, 1371/ 1952; Tirmizi el-Camiu's-sahih, 2/270 (Salat, 188, No: 413), Kahire, 1356/ 1937; Nesâî, es-Sünen, 1/232 (Salat, 9) Kahire 1312; İbn Mâce, es- Sunen, 1/458 (İkame, 202, No: 1425), Kahire, 1372/1952; Darimî, es- Sünen, 1/313, (Salat, 91) Mısır, 1349; Hâkim, el-Mustedrak, 1/394 (No:966), Beyrut, 1411/1990.)


“Rasûlullah (s.a.v.) gecenin her vaktinde vitir namazı kıldı. Bazen gecenin ilk saatlerinde bazan gece yarısı bazan da gecenin sonuna doğru kıldı. Sonraları vitir namazını hep seher vaktinde kıldı.” (Buhârî Vitir 2; Muslim Musâfirîn 136)

Gece kıldığınız namazınızın sonuncusunu vitir yapınız.” (Buhârî Salât 84 Vitir 4; Muslim Musâfirîn 151)

Vitir namazına gece kalakmak meşakkat gerektirdiği için (ki vitir namazının asıl vakti gecenin 3 te ikisi teheccud namazından sonra, sabah namazının giriş vaktinden imsak/fecr öncedir.) yatsının peşine kılınır olmuştur. Rasûl-u Ekram Efendimiz uykuya yenik düşecek bu sebeple de gecenin sonuna doğru kalkıp vitir namazı kılamayacak ummetine bir kolaylık göstermiş onların vitir namazını gecenin baş tarafında kılabileceklerini ifade buyurmuştur.
Vitr namazı yatsıdan sonra kılmak da geçerlidir. Vitrin evveli yatsı namazı sonrası olmakla birlikte, gece yarısından sonrası efdal olan zamandır.

İbn Ömer ve İbn Abbas da; "Vitir namazı, gecenin sonunda kılınan bir rekattır" demişlerdir (Müslim, Muâfirûn,153; Ebû Davud, Vitir, 3; Nesaî, Kıyâmu'l-Leyl, 34).

Sabah namazı vakti girmeden vitri kılınız.” (Muslim Musâfirîn 160 161)

Sabah vakti girmeden çabucak vitir kılmaya bakın!” (Ebû Dâvûd Vitir 8; Tirmizî Vitir 12)


Rasulullah (s.a.v.) özellikle hayatının son dönemlerinde vitir namazını gecenin son kısmı demek olan seher vaktinde kılmayı âdet edinmiştir.

Ebu Seleme ibn Abdurrahman Aişe'ye "Rasulullah (s.a.v.) Ramadan ayında kıldığı namaz nasıldı? diye sordu.
Aişe (r.anha) şöyle dedi: Ne Ramadanda ne de diğer zamanlarda 11 rekattan fazla kılmazdı. Önce 4 rekat kılardı ki bunların güzelliğini ve uzunluğunu sorma gitsin! Sonra 4 rekat daha kılardı ki bunların güzelliğini ve uzunluğunu sorma gitsin! Sonra 3 rekat daha kılardı.

Ben : Ey Allah'ın rasulu! Vitir namazını kılmadan önce uyuyor musun? diye sordum.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Benim gözlerim uyur, ancak kalbim uyumaz".

(Fethu'l Bari; C:4 , Hadis No: 2013, S. 530)


Aişe'nin şöyle dediği nakledilmiştir:
"Rasul-u Ekram (s.a.v.) gece namaz kılardı. Bende bu sırada onun namaz kıldığı yerin karşısında yatağımda enlemesine uyurdum. Hz. Peygamber (s.a.v.) vitir kılmak istediğinde beni de uyandırırdı ve ben de vitri kılardım."

(Fethu'l Bari; C:3 , Hadis No:997, S. 63)

Vitir namazını kılabilmek için, gecenin ilerleyen saatlerinde (sabah namazından önce) kalkabilen kişi, vitri sonraya bırakabilir. Fakat vitr namazına kalkamayacak olan kişinin yatsı namazından sonra kılması caizdir.
Vitir namazını evde de cemaatli-cemaatsiz kılabbilirsiniz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bazı günlerde, vitir namazını kılarken Aişe'ye (r.anha) imamlık yapmıştır. Ömer (r.anh), Ebu Bekir (r.anh)'in vefatında onu defnettikleri gün vitri cemaatle kılmışlardır.
 
A Çevrimdışı

ali_1405

Üye
İslam-TR Üyesi
Esselâmu aleykum.Mubarek Ramadan ayımız Tevhide ve Takvâya vesîle olsun inşâALLAH.Şâmil İslâm ansiklopedisinde Terâvih'i dörder rekat kılarak tamamlamanın caiz fakat mekruh olduğu ikişer rek'atler halinde eda etmenin ise daha faziletli olduğu bildirilmiş.Fakat bu açıklama Hz.Âişe(r.a.)'nin Rasulullâh(s.a.v.)'ın Ramadan namazını anlatırken " Önce 4 rekat kılardı ki bunların güzelliğini ve uzunluğunu sorma gitsin! Sonra 4 rekat daha kılardı ki" şeklindeki rivayetine aykırı değil midir? Şimdiden Allah(s.v.t.) razı olsun.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ali_1405;198214' Alıntı:
Esselâmu aleykum.Mubarek Ramadan ayımız Tevhide ve Takvâya vesîle olsun inşâALLAH.Şâmil İslâm ansiklopedisinde Terâvih'i dörder rekat kılarak tamamlamanın caiz fakat mekruh olduğu ikişer rek'atler halinde eda etmenin ise daha faziletli olduğu bildirilmiş.Fakat bu açıklama Hz.Âişe(r.a.)'nin Rasulullâh(s.a.v.)'ın Ramadan namazını anlatırken " Önce 4 rekat kılardı ki bunların güzelliğini ve uzunluğunu sorma gitsin! Sonra 4 rekat daha kılardı ki" şeklindeki rivayetine aykırı değil midir? Şimdiden Allah(s.v.t.) razı olsun.
Aleykum selam we rahmetullah;

Dediğiniz gibi Şamil islam ansiklopedisinde, teravih namazı bahsinde Nureddin Turgay isimli konu yazarı, teravih namazını 4 rekat kılmak da caiz fakat mekruhtur diyerek bir görüş ortaya atmış, ama bu iddiaya hiç bir delil ortaya konmamıştır. İddia sahibine delil düşer. Üstelik Rasulullah s.a.v. in kıldığı bir namazın rekatına nasıl mekruh oluyor ispatlaması gerekir.
Benim bu ifadelerden anlayabildiğim ; İmam Şafii nafile namazların 2 rekatta bir selam verilmesi görüşünü benimser ve normal günlük namazların 4 rekatlı sunnetlerini de 2 rekatta bir selam vererek klınmasını buyurur. İmam-ı azam da ğayr-i muekked (ikindi, yatsı) sunnetlerde buna dikkat eder ve 2 . rekatta salli bariki de okur ve 3. rekatta subhanekeden başlar. Teravih namazı da bunun gibidir.
Şöyle denilmesi daha uygun olur: Teravih namazını 4 rekat kılmak mubah olmakla beraber, 2 rekat kılmak daha efdaldir.
 
Son düzenleme:
K Çevrimdışı

kelime-i şehadet

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
oruç ne zaman başlar ve biter? burada sabah ezanını Ramazan'da normalden 30 dk. erken okuyorlar ve yeme-içmeyi de o zaman bırakıyorlar. ama ben hava hafif aydınlanana kadar ( fecr vakti ) yiyilip içilebileceğini biliyorum. neye dayanarak böyle yapıyorlar? iftar etme vakti de akşam ezanı ile başlıyor. ama bunun dinen bir delili var mı? bilmiyorum. bir ayet ya da hadiste geçiyor mu? neye dayanarak akşam ezanıyla iftar ediliyor?
 
T Çevrimdışı

Tevhid-Dini

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Dindeki yeri:

Keffaret orucu: Kişinin ramazan gününde ailesi ile cinsel ilişkiye giren kişiye verilen atmış bir gün oruç tutma cezası keffaret orucuna bir örnektir

Herhangi bir sebeple (yeme, cinsel ilişki vs )Orucunu bozan kimse için 60 veya 61 gün keffaret Orucu var mıdır ?
delili nedir ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
query;198885' Alıntı:
oruç ne zaman başlar ve biter? burada sabah ezanını Ramazan'da normalden 30 dk. erken okuyorlar ve yeme-içmeyi de o zaman bırakıyorlar. ama ben hava hafif aydınlanana kadar ( fecr vakti ) yiyilip içilebileceğini biliyorum. neye dayanarak böyle yapıyorlar? iftar etme vakti de akşam ezanı ile başlıyor. ama bunun dinen bir delili var mı? bilmiyorum. bir ayet ya da hadiste geçiyor mu? neye dayanarak akşam ezanıyla iftar ediliyor?

Ramadan ayında oruç, Ramadanın hilalin görüldüğü akşamın fecr-i sadık (imsak) vaktinde başlar ve Ramadan ayının son gününün (29 veya 30. gün) akşam namazına yakın vakitte, bir sonraki ayın (şevval) başladığının alameti olan hilalin görüldüğü akşam ezanıyla sona erer.

1916- Adiy ibn Hatim (r.a.) şöyle dediği nakledilmiştir:
"..... günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar....." ayeti inince biri siyah diğeri beyaz olan iki ip aldım ve yastığımınyastığımın altına koydum. Gece boyunca da bu iplere baktım, fakat bu ipleri birbirinden iyice ayırdedemedim. Ertesi gün Peygamberin (s.a.v.) yanına gidip yaptıklarını anlattım. Rasulullah (s.a.v.) bana şöyle dedi :
"Bu ayette kasdedilen gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığıdır."
(Fethul Bari: C 4, Savm (oruç) Hadis no: 1916, S: 423)


1917- Sehl İbn Sa'd'ın şöyle dediği nakledilmiştir:
"Günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar yeyin için. Sonra gece girinceye kadar orucu tamamlayın" ayeti inmiş fakat "şafak vaktine kadar" kısmı inmemişti. Bu ayet indikten sonra bazı kimseler oruç tutmak istediklerinde ayaklarına beyaz ve siyah ipler bağlar ve ipler birbirinden ayırdedilinceye kadar yemeye içmeye devam ederlerdi. Bundan sonra Allahu Teala "şafak vaktine kadar" kısmını vahyetti ve insanlar ayette gece ve gündüzün kastedildiğini anladılar."
(Fethul Bari: C 4, Savm (oruç) Hadis no: 1917, S: 423)



" ... Abdullah İbn Mes’ud r.a’dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular :
"Sizden birinizi sahur yemeyinden Bilal’in ezanı sakın alakoymasın. Bilal o saatte ezan okur ki, teheccud kılanınız istirahata dönsün, uyuyanlarınız da uyansın. Fecir –yahut sabahın- zahir oluşu böyle değildir, taki böyle oluncaya kadar fecir olmaz.

Ravi Zuheyr : Rasulullah ,”fecrin zahir oluşu böyle değildir derken parmaklarını yukarı kaldırıp sonra diklemesine aşağı indirdi. ta ki böyle oluncaya kadar fecir olmazderken de şehadet ve orta parmaklarını üst üste koyup sağa ve sola uzattı,dedi.
(Buhari : C 2, S 669 ; Muslim: C.3 , N. 1093; Ebu Davud C. 3, N. 2347)


Aslolan sabah ezanının fecr-i sadık (imsak) vaktinde sahur (yeme içme) biter Oruc başlamıştır. Eğer ezan fecr-i sadıktan (imsaktan) önce (teheccud vaktinde) okunuyor ise, bu oruç tutacak olanların yemeyi içmeyi bitirip oruca başlamaları, bir kazaya maruz kalmamaları için metropol olan büyük şehirlerdeki fecr-i sadıkı gözlemleyemeyen insanlar düşünülerek yaptıklarını sanıyorum.
Güneşin doğuşunu gözxlemleyerek yiyebilecek olanların ezanın erken okunması durumundan eminler ise, fecr-i sadıkı gözlemleyerek yemelerinde bir beis yoktur. Rasulullah (s.a.v.) in sözü de budur. Yoksa fecr-i sadık vakti olduğu halde yemeye devam edilmez. Bunu kişi yaşadığı bölgedeki sabah ezanının vaktini araştırması ve ona dikkat ederek amel etmesi gerekir. Tabi ki illa fecri sadıka kadar yiyeceğim bir şart ta yoktur!


Orucu akşam ezanında açmak ile delillerden bazıları şunlardır:

"Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yeyin, için. Sonra orucunuzu geceye kadar devam ettirin" (Bakara, 187).
İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre, ikinci fecirden (fecr-i sadık) itibarendir. Sona ermesi ise güneşin batmasıdır (et-Taberî, Câmiu'l-Beyân, Mısır 1388/1968, II, 177 vd.; ibn Kesîr, Muhtasaru Tefsîri İbn Kesîr, Beyrut 1402/1981, l, 165, 166)



Peygamber, bir ramadan günü yolculuk sırasında güneş batınca, Bilâl (r.anh)'e bir şeyler hazırlamasını söylemiş, henüz güneş ışıklarının tam kaybolmadığını gören Bilâl'in tereddüt etmesi üzerine şöyle buyurmuştur: "Gündüz sona erip, gecenin doğu taraftan girdiğini gördüğümüz zaman oruçlunun iftar vakti gelmiştir" (Buhârî, Savm, 33, 34, 35; Muslim, Sıyâm, 51, 53; Dârimî, Savm, 11).

Hadis-i şeriflerde iftarın acele yapılması, geciktirilmemesi istenmiştir. "İnsanlar iftarı acele yaptıkları sürece, hayır üzere devam etmiş olurlar" (Buhârî, Savm, 45; Muslim, Sıyâm, 48; Tirmizî, Savm, 13; İbn Mâce, Sıyâm, 24; Dârimî, Savm, 11; Mâlik, Muvatta', Sıyâm, 6, 7; Ahmed b. Hanbel, Musned, V, 147, 172, 331, 334, 337)

1237. Ebû Atıyye dedi ki, ben ve Mesruk Âişe (r.anhâ)'nın yanına gittik. Mesruk ona: - Muhammed (s.a.v.)'in ashâbından iki kişi var. İkisi de hayırdan geri kalmıyorlar. Ancak bunlardan biri akşam namazını kılmakta ve oruç açmakta acele ediyor, diğeri ise hem akşam namazını hem de iftarı geciktiriyor, dedi.
Bunun üzerine Âişe: Akşam namazını kılmakta ve oruç açmakta acele eden kimdir? diye sordu.
Mesruk da: (İbni Mes'ud'u kastederek) Abdullah'tır, cevabını verdi.
Bunun üzerine Âişe: Rasûlullah (s.a.v.)de öyle yapardı, dedi.
(Muslim, Sıyâm 49-50; Ebû Dâvûd, Savm 21; Tirmizî, Savm 13; Nesâî, Sıyâm 23)
 
Son düzenleme:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Tevhid-Dini;198886' Alıntı:
Herhangi bir sebeple (yeme, cinsel ilişki vs )Orucunu bozan kimse için 60 veya 61 gün keffaret Orucu var mıdır ? delili nedir ?


Sahr b. Hansa, Peygamber'e geldi: "Helak oldum," dedi.
Rasulullah (s.a.v): "Ne oldu?" dedi.
Sahr: "Oruç iken hanımımla cinsi munasebette bulundum," dedi.
Rasulullah: "Azad edeceğin bir kölen var mı?" dedi.
Sahr: "Hayır," dedi.
Rasulullah: "İki ay peşpeşe oruç tutabilir misin?" dedi.
Sahr: "Hayır," dedi.
Rasululîah: "Altmış fakiri doyurabilir misin?" dedi.
Sahr: "Hayır," dedi.
Rasulullah'ın yanında bekledi. Sahabeler, "biz böyle dururken, Peygamber'e bir ölçekle hurma getirildi.

Peygamber: "Soru soran nerede?" buyurdu.
Sahr: "İşte benim," dedi.
Rasulullah: "Al bunu (hurmayı), sadaka olarak dağıt," dedi.
Sahr:"Ey Allah'ın Rasulu, benden daha fazla fakire mi? Allah'a yemin ederim ki, bu şehrin iki vadisi arasında benim ehl-i beytimden daha fakir elıl-i beyt yoktur," dedi.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz güldü, öyle ki azı dişleri bile göründü ve adama: "Bunu aile efradına yedir," dedi.
(Buhârî, Kit. Savın, bab: 30, Kit. Hibe, bab: 11, Kit. Nafaka, bab: 13, Kit. Kefaret, bab: 2-3; Muslim. Kit. Siyam, bab: 81, hn. 1111; Ebû Dâuûd, Kit. Savm. bab: 37, hn: 2390; Tirmizl, Kit. Savm. bab: 28, hn. 724; îbn Mace, Kit. Siyanı, bab: 14, hn. 1671; Musned, İmam Ahmed, c: II, Sh: 241)

Görüldüğü gibi, burada keffaret cezası hükmüne illet olabilecek birkaç sıfat vardır:

1. Cinsi munasebette bulunanın "bedevî oluşu".
2. "Kendi hanımıyla munasebette bulunması."
3."Ramadanda gündüz vakti bir kadınla kasıtlı olarak cima etmesi".
4. "Ramadanda gündüzleyin cima veya başka bir sebeple kasıtlı olarak orucu bozmak."


Burada, Şafii ve Hanbelî mezhebine göre; üçüncü sıfat olan Ramadanda gündüzleyin kasıtlı olarak bir kadınla cima etmeyi keffaret hükmünün illeti olarak saymışlar, sadece böyle bir davranışta bulunana keffaretin gerekli olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre, kasıtlı olarak yeme ve içme, keffareti gerektirmez, sadece kasıtlı cima gerektirir.
Buna mukabil Hanefi mezhebi, dördüncü sıfat olan kasıtlı olarak Ramadanda gündüzleyin cima veya başka bir sebeple orucu bozmayı hükmün illeti kabul etmişler, dolayısıyla, Ramadan günü gerek cima, gerekse yemek içmek gibi kasıtlı bir sebeple orucunu bozana keffaretin gerekli olduğunu beyan etmişlerdir. (bu seçme işlemine tenkihu'l-menat denilmiştir.)
(Fıkıh Usulu: hasan Karakaya, Kıyas konusu)
 
Son düzenleme:
T Çevrimdışı

Tevhid-Dini

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Abdulmuizz kardeş cevap için Allah Razı olsun araştırma yaparken yukarıdaki hadisin değişik
bir versiyonunu karşıma çıktı sadece merak eden olursa ek bir bilgi olsun diye veriyorum.
Zira bu hadise göre isabetli görüş Allah-u Alem birinci görüştür. Kilit kelime zıhar.

Yani Zıhar dolayısıyla mı yoksa Orucu bozduğundan mı bu keffaret Orucu ?

”Ben, bir başkasında rastlanmayacak derecede kadın mevzuunda zaafı olan (ve şiddetli ihtiyaç duyan) bir kimseydim.
Ramazan ayı girince (tahammül edemeyip oruçlu iken) hanıma temas ediveririm diye korktum.
Ve Ramazan boyu devam edecek bir zıharda bulundum.
Bir gece o bana hizmet ederken, onun bazı yerleri açıldı.
Kendimi tutamayıp temasta bulundum.

Sabah olunca yakınlarıma gidip durumu haber verdim.
Ve: “Benimle Resûlullah’a gelin (durumumu sorayım)” dedim.”
“Vallahi hayır! Gelmeyiz!” dediler.

Resûlullah’a tek başıma gittim, durumu haber verdim.
“Yani sen böyle mi yaptın ey seleme?” buyurdular.
Ben: “Evet, ben öyle yaptım! Evet ben öyle yaptım. Ancak Allah’ın emri karşısında sabırlıyım, Allah size her ne göstermişse onu bana hükmedin!”
“Bir köle azad et!”
“Sizi hak peygamber olarak gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun şundan başka rakabem yok”
“Öyleyse peş peşe iki ay oruç tutacaksın!”
“Ama ben bu günahı oruç yüzünden işledim, (dayanamam)!”
“Öyleyse buyurdular, altmış fakire bir vask kuru hurma taksim et!”
“Seni hak peygamber gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun (ben ve hanım, her) ikimiz aç ve yiyeceksiz olarak geceyi geçirdik”
“Beni Zureyk’in sadaka mallarına bakan memura git, o miktar (hurmay)ı sana versin, sen altmış fakire yedir. Geri kalan bakiyeyi de sen ve iyâliniz yeyin!”

Ben kavmime döndüm. Onlara: “Sizden zorluk ve bed fikir gördüm. Resûlullah’da ise genişlik ve güzel fikir buldum. Bana sadakanızdan verilmesini emretti!” dedim.” Ebu Davud, Talak 17, (2213); Tirmizi, Talak 20, (1200), Tefsir, Mücadile 3295; İbnu Mace, talak 25, (2062).
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bu hadisin benim yazdığım hadisten farklı hadis olması mumkun. Zira hadiste bahsi geçen kişiler farklı. Ayrıca ikimizin kaynak olarak verdiği bablar da farklı. Biri savm (oruc) babında iken diğeri talak babında. İki hadisi de şu an ebu Davud'da buldum okudum.
Seleme'nin başına gelen cima olayında baştan zıhar ettiği doğrudur. Mucadele suresindeki zıhar ayeti ve kefareti de bu yöndedir. Fakat günümüzdeki zıhar yapmadan Ramadan ayında cima yapanlarda zıhar kefareti gibi 2 ay oruc kefareti vardır.


1. Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah, işitendir, bilendir.
2. İçinizde zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadındır. Şubhesiz onlar çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedici, bağışlayıcıdır.
3. Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
4. Buna imkan bulamayan kimse, temas etmeden önce aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu (hafifletme), Allah'a ve Rasulune inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah'ın hükümleridir. Kâfirler için acı bir azab vardır.

(Mucadele, 58/1-4 bk.; İbn Kesir, Tefsir, İstanbul 1985, VIII, 8 vd).
 
toprak56 Çevrimdışı

toprak56

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum
Abdulaziz bayındır
gibi tuhaf kişiler Türkiyede imsak vaktinin yanlış olduğunu,
-"Türkiye’de En Az 40 Dakika Fazla Oruç Tutturuluyor" şeklinde açıklaması var. Bu konu hakkında görüşleriniz nelerdir?

 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
krizalidfx;199645' Alıntı:
Selamun Aleykum
Abdulaziz bayındır gibi tuhaf kişiler Türkiyede imsak vaktinin yanlış olduğunu,
-"Türkiye’de En Az 40 Dakika Fazla Oruç Tutturuluyor" şeklinde açıklaması var. Bu konu hakkında görüşleriniz nelerdir?


Türk milliyetçisi Abdulaziz Bayındır ; her ne hikmetse ramadan ayının ve bayramın tesbitinde hilalin gözetlenmesini hatalı görüp, TC devletinin rasathane hesaplarına itibar edilmesi gerekir diye zırvalayarak, İslam ummetinin birlikte oruca ve bayrama başlamasını engelleyen fetvalar vermekte; sahura başlarken T.C. devletinin ezan vaktinin tesbitine karşı çıkmaktadır! 'Teravi namazı yoktur' diyerek, Yaşar Nuri Belamıyla halay çeken Ey Abdulaziz; ne zaman tutarlı olacaksın? Ne zaman hadis-sunneti kafana göre alıp-terketmeyi terk edeceksin?

Abdulaziz Bayındır : İslam'da teravih Yoktur


Abdulaziz Bayındır : İslam'da Hilal Değil Laik rejimlerin Fetvaları Gözlemlenmeli




Şimdi ehli sunnete gelelim:

1916- Adiy ibn Hatim (r.anh) şöyle dediği nakledilmiştir:
"..... günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar....." ayeti inince biri siyah diğeri beyaz olan iki ip aldım ve yastığımın altına koydum. Gece boyunca da bu iplere baktım, fakat bu ipleri birbirinden iyice ayırt edemedim. Ertesi gün Peygamberin (s.a.v.) yanına gidip yaptıklarını anlattım. Rasulullah (s.a.v.) bana şöyle dedi :
"Bu ayette kastedilen gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığıdır."
(Fethul Bari: C 4, Savm (oruç) Hadis no: 1916, S: 423)

1917- Sehl İbn Sa'd'ın şöyle dediği nakledilmiştir:
"Günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar yeyin için. Sonra gece girinceye kadar orucu tamamlayın" ayeti inmiş fakat "şafak vaktine kadar" kısmı inmemişti. Bu ayet indikten sonra bazı kimseler oruç tutmak istediklerinde ayaklarına beyaz ve siyah ipler bağlar ve ipler birbirinden ayırdedilinceye kadar yemeye içmeye devam ederlerdi. Bundan sonra Allahu Teala "şafak vaktine kadar" kısmını vahyetti ve insanlar ayette gece ve gündüzün kastedildiğini anladılar."
(Fethul Bari: C 4, Savm (oruç) Hadis no: 1917, S: 423)

Hattabi, "el Mealim" adlı eserde Hz. Peygamberin (s.a.v.) "Senin yastığın amma da genişmiş ha!" şeklindeki sözüyle ilgili olarak şunları söylemektedir:
"Rasulullahın bu sözünün anlamı hakkında iki görüş bulunmaktadır:
1- "Senin yastığın amma da genişmiş ha!" dolayısıyla Peygamber yastık kelimesini uyku'dan kinaye olarak kullanmıştır. Çünkü uyuyan bir kimse başını yastığa koyar.

2- "Senin gecen amma da uzunmuş!" zira Adiyy yastığının altına koyduğu iplikleri birbirinden ayırdedene kadar uzunca bir süre geçtiği halde yemeğe ve içmeye devam etmiştir.

"... ve insanlar ayette gece ve gündüzün kastedildiğini anladılar." Ayet, gündüzün aydınlığı ile gecenin karanlığının birbirindne ayrıldığı vakte kadar yeme ve içmeye devam edilebileceğini gösterir. Gece ve gündüzü birbirinden ayıran ise ufka paralel olarak beliren ikinci şafaktır (Facr-i sadık). Bu hüküm bize dolaylı olarak ikinci şafaktan sonraki zaman diliminin gündüz sayıldığını gösterir."

Ebu Ubeyd ayette geçen siyah ve beyaz ip terkiplerine şu anlamlarını vermiştir:
"Siyah ip gece, Beyaz ip ise fecr-i sadıktır. Burada (ip diye tercüme edilen) 'hııta' kelimesi renk anlamına gelir."

Zemahşeri ise konuyla ilgili olarak şöyle demiştir:
"Beyaz ip ufka yatay olarak uzanan ikinci şafağın başlangıç anıdır. Şafakta ortaya çıkan bu aydınlık ufka paralel uzanmış bir ip gibidir. Siyah ip ise bu şafakla birlikte ufukta görünen gecenin alaca karanlığıdır; bu alaca karanlık da adeta bir ip gibi uzanmıştır."

Bu ayet ve hadis ikinci şafak doğana kadar yemeye ve içmeye devam edilebileceğini göstrebilir. Bir kimse yer ve içerken şafak doğduğunda yemeyi ve içmeyi bırakısa orucunu tamamlar. Bu konuyla ilgili olarak alimler arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır:
Bir kimse şafağın doğmadığı hakkındaki kanaati daha ağır bastığı için yemeyi veya içmeye devam ederse alimlerin çoğunluğuna göre orucu bozulmaz. Çünkü ayet, gecenin karanlığıyla gündüzün aydınlığının birbirinden ayrıldığı vakte kadar yemeye ve içmeye devam edeilebileceğini gösterir. İbn Ebu Şeybe, Ebu'd Duha senediyle şöyle bir rivayet nakletmiştir:
"Birisi Abdullah ibn Abbas'a sahuru sordu. Orada bulunanlardan birisi : "Vaktin çıktığına dair şüphen kalmayıncaya kadar ye!" dedi.
Abdullan ibn Abbas ise bu cevabı veren kişiye karşılık şöyle dedi: "O, bu cevab ile bir şey söylemiş olmadı. Vakit konusunda şüphen varsa yemeye devam et, şüphen kalmadığında ise yemeği bırak!"
İbnul Munzir, alimlerin çoğunluğunun bu görüşte olduğunu belirtmiştir. İmam Malik ise bu durumda orucun kaza edilmesi gerektiğini söylemiştir.
İbn Bezize "şerhu'l ahkam" adlı eserde alimler arasındaki görüş ayrılığını anlatırken şöyle demiştir: "Alimler, oruç yasaklarının şafağın doğmasıyla mı yoksa tan yerinin iyice ağarmasıyla mı başlayacağı konusunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir.
(Fethul Bari: C 4, Savm (oruç), Sf: 424 - 425)


Çağımızdaki metropolleşen, yaldızlı ışıklı şehir hayatında yaşayan müslümanların; siyah ip ile beyaz ipin ayrılma anını seçebilmesi oldukça güçleşmiş, hatta imkansız hala gelmiştir. Buralarda ikamet eden muslumanlar Ramadan ayında sahur vaktinin bittiğinin alameti olarak imsak vaktine (ezana) itibar etmelerinde bir sakınca yoktur. Siyah ipin beyaz ipten ayrıştığı fecr-i sadık vaktinin belirtiği anında (imsak) ezan okunarak ilan edilmektedir. Bu sebeble ezanı duyan kişi, eğer yemek yemekte ise, o anda yemeyi içmeyi bırakmalı, ağzını çalkalamaldır. Ezanın okunması yemeye biraz daha yiyebilirsin, daha şüphe var demek değil, sabah (namaz) vaktinin girdiğinin ilanıdır ki, sahur sona ermiş demektir.
Aksi taktirde, İmam Malik'in dediği; sahur vaktinde Ezan okunmasa, duyulmasa bile; kanaat ile 'daha vakit var' diyerek yemeğe devam etmek bile, kazayı gerektirir demektir. Ezan okunup duyulduğu halde, ve ezanın fecr-i sadıktan sonra okunduğunu bilen kimse mutlak olarak itibar etmelidir.

2350- Ebu Hurayra (r.anh)den rivayete göre, şöyle demiştir:
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Biriniz kap elinde iken ezanı işitirse ihtiyacı kadar yiyip içsin" (Musned: II-423)
(Ebu Davud bu hadisi C. 2, S.258, H: 2350 de sened ve şerhsiz olarak aktarmıştır.)


Kısaca bu hadis hakkında şahsi kanaatimi söylemem gerekirse, evvela Ahmed bin Hanbel'in kitab-ı Musned'inde bu hadis hakkında izahatları incelenmelidir. Daha sonra Rasulullah (s.a.v.) in bu sözü söylediği dönemde (tarihte-şehirde) sahur ezanının tedbir amaçlı fecr-i sadıktan erken okunup okunmadığı tesbit edilmelidir. Aksi taktirde şu an günümüzde, fecri sadık vaktinde yani ezanın okunduğu imsak vakti, orucun başladığı sabah namazı kılınmasının ilanıdır.

Musned'deki hadisin durumunun(sıhhat, sahih, vurud, ravi vb.) incelenerek, günümüzde pratiği ehl-i sunnet alimlerce delillendirilerek ortaya konulmalıdır. Aksi taktirde, önceki sahih nasslarla "gecenin karanlığı ve gündüzün aydınlığı belli oluncaya kadar yiyiniz içiniz" hükmü gereğince gündüzün aydınlanmasıyla okunan ezana itibar etmek şarttır!


Üye Ebu berze'nin eklemiş olduğu hadisler de bunun delilidir:


... Semure b. Cundub bir hutbesinde şöyle dedi : Rasulullah s.a.v buyurdular ki:
"Sizi seher yemeğinden Bilal’in ezanı ve etrafa yayılmadıkça ufuktaki şöyle –dikine- beyazlık alakoymasın"
(Muslim: C 3, N: 1094; Ebu Davud: C.3, N. 2346 ; Nesei : C.4, N. 2172; Tirmizi: C. 2, N. 702)

" ... Abdullah İbn Mes’ud r.anh’dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular :
"
Sizden birinizi sahur yemeyinden Bilal’in ezanı sakın alakoymasın. Bilal o saatte ezan okur ki, teheccud kılanınız istirahata dönsün, uyuyanlarınız da uyansın. Fecir –yahut sabahın- zahir oluşu böyle değildir, taki böyle oluncaya kadar fecir olmaz.

Ravi Zuheyr : Rasulullah ,”fecrin zahir oluşu böyle değildir derken parmaklarını yukarı kaldırıp sonra diklemesine aşağı indirdi. ta ki böyle oluncaya kadar fecir olmazderken de şehadet ve orta parmaklarını üst üste koyup sağa ve sola uzattı,dedi.
(Buhari : C 2, S 669 ; Muslim: C.3 , N. 1093; Ebu Davud C. 3, N. 2347)

******



Herkesin yaşadığı şehir köy kasabada ezan okuyan imamlar aynı anda başlamayabilirler. Bazı bölgelerdeki imamların oruc tutacak muminlerin kazaya muhatap olmamaları için ezanı erken okumalarında bir beis yoktur. Böyle durumu özel olarak tesbit edenlerin fecr-i sadık vaktini (imsak) gözleriyle gözlemleyerek tan yerinin ağarması vaktine kadar yemelerinde yine bir beis yoktur.
Ayrıca ezan-namaz vakitleri güneşin (dünyanın güneşe göre dönmesi) durumuna göre belirlenir. Namaz vakitlerinde Sabah ezanı hiç öğleye denk gelmemiştir. Namaz vaktini gözlemleyemeyen (herkeste bu yetenek, şart ve bilgi olmayabilir) ezana itibar kazayı gerektirecek bir şaşma olmaz.
Ama bulunduğum bölgede ise, ezanın fecr-i sadık ile okunduğunu bildiğim için ezanla bırakırım. Sonucta vakit siyah ip ile beyaz ipin ayrışma vakti olan fecr sadıkın çıkıp tan yerinin ağarmaya başlamasıdır. Ezan bu anda okunuyorsa bırakılır, yarım saat önce okunuyorsa bu vakit gözlemlenerek yenmesinde sakınca yoktur. Tan yeri iyice açtıktan sonra, siyah ip beyaz ipten ağardığı halde yemeye devam etmek kazayı gerektirir. (inancındayım)




Tevhid-Dini;198376' Alıntı:
Fecir ; Fecri kazib, Fecri sadık diye iki türlüdür.

Fecri kazib :Yani,yalancı fecir.Bu fecir de sabah namazının vakti girmiş olmaz. Oruç tutacak olan bir kimsenin bu vakitte yemesi, içmesi ve cinsi münasebette bulunması haram değildir. Bu fecrin alameti;ufukta dimdik duran,kurt kuyruğu şeklindeki uzun bir aydınlıktır.

Fecri sadık : Bu vakit,ufuk boyunca dağların ve tepelerin üzerinde yaygın bir beyazlığın bulunduğu vakittir.Bu vakitte sabah namazının vakti girmiş olur ki, artık yiğilip içilmez.

( ... Abdullah İbn Mes’ud r.a’dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular :Sizden bi-rinizi sahur yemeyinden Bilal’in ezanı sakın alakoymasın.Bilal o saatte ezan okur ki, teheccüd kılanınız istirahata dönsün,uyuyanlarınız da uyansın. Fecir –yahut sabahın- zahir oluşu böyle değildir,taki böyle oluncaya kadar fecir olmaz.
Ravi Zuheyr : Resulullah ,”fecrin zahir oluşu böyle değildir” derken par-maklarını yukarı kaldırıp sonra diklemesine aşağı indirdi. “ta ki böyle oluncaya kadar fecir olmaz” derken de şehadet ve orta parmaklarını üst üste koyup sağa ve sola uzattı,dedi. )
Buhari, Müslim, Ebu Davud

( ... Kays b.Talk’ın babasından rivayet ettiğine göre Resulullah s.a.v şöyle buyurmuşlardır : Yiğiniz,içiniz,yukarı yükselerek parlayan –yalancı fecr- sizi yiyip içmekten sakın menetmesin.Ta ki, ufukta kırmızılık enine yayılana kadar. )

Tirmizi, Ebu Davud


Sizin bölgenizde de , Teheccud vaktinde (o saatte ezan okur ki) ezan okunuyorsa sizde sahura devam edebilirsiniz. Normalde her ilin tesbit edilmiş imsak vakitleri vardır. Buna dikkat edilirse, işin uzmanı eğer gözetleyip fecr-i sadık-ı tesbit edebiliyorsa bu daha da güzel olur. Fakat herkes bundan anlamayabilir ve ortam bulamayabilir. İmsaka, ezana uymasında bir beis yoktur.

Ezan okunurken su içmek :
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
zıhar ne demek oluyor?okudum anlamadım tam olarak

Oruçlu olduğu halde karı kocanın oynaşması (öpme vs) ; hadiste geçtiği üzere Genç iken orucu bozduğu, yaşlı (ihtiyar) iken bozmadığıdır.

Zıhar ; Cahiliyye döneminde kocaların , kadınlarına kızması sonucunda kendi nikahlı helal karılarına öfke ile "Senin sırtın, anamın sırtı gibidir" diyerek bir nevi karısı ile yatmayı kendine haram kılardı. Bu adet , zamanla Rasulullah tarafından kaldırılıp, yasaklanmıştır.
 
Son düzenleme:
E Çevrimdışı

ehl-i iman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Oruçlu olduğu halde karı kocanın oynaşması (öpme vs) ; hadiste geçtiği üzere Genç iken orucu bozduğu, yaşlı (ihtiyar) iken bozmadığıdır.

Zıhar ; Cahiliyye döneminde kocaların , kadınlarına kızması sonucunda kendi nikahlı helal karılarına öfke ile "Senin sırtın, anamın sırtı gibidir" diyerek bir nevi karısı ile yatmayı kendine haram kılardı. Bu adet , zamanla Rasulullah tarafından kaldırılıp, yasaklanmıştır.

peki kefaret gerekir mi?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ehl-i iman;201213' Alıntı:
peki kefaret gerekir mi?


Allah, bir adamın göğsünde iki kalb yaratmadı. Allah (sen bana anamın sırtı gibisin) diyerek "Zıhar" yaptığınız karılarınızı analarınız kılmadı. Evlatlarınızı da (öz) oğullarınız yapmadı. Bunlar sizin ağzınıza gelen (boş) sözlerinizdir. Allah "Hakkı" söyler. Doğru yolu o gösterir. (Ahzab 4)

Âyet-i Kerimede "Allah, bir adamın göğsünde iki kalb yaratmadı." buyuruluyor. Bu ifadeden neyin kasdedildiği hususunda çeşitli izahlar yapılmıştır.
Bazı mufessirlere göre bu ifadeden maksat, Allah tealanm, Resulullahı iki kalbli olarak vasıflandıran munafıkları yalanlamasıdır. Bu hususta Ebu Zabyan diyor ki:
"Biz, Abdullah b. Abbas'tan "Allah teala bu sözüyle neyi kasdetti?" diye sorduk.
O, şöyle dedi: "Birgün Rasulullah kalkıp namaz kılmaya başladı. Bu sırada olduğu yerde bir harekette bulundu. Bunun üzerine onunla beraber namaz kılan munafıklar: "Görmüyor musunuz bunun iki kalbi var. Bîr kalbi sizinle beaber bir kalbi de diğerleriyle beraber." Ve işte bunun üzerine Allah teala bu âyeti indirdi. (Tirmizî, K. Tefsir d-Kur'an. Sure 33, bab: 1, Hadb no: 3199 Ahmed b. Hanbel, Musned, C. l, S.268)


Bazılarına göre ise bu ifadeden maksat, Kureyş'ten, iki kalbli olduğu iddia edilen bir adamm böyle olmadığını bildirmektir.
Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir rivayette deniyor ki: "Kureyş kabilesinde bir adam vardı. Bu adam akıllı bir kimseydi. Bu sebeble onun iki kalbinin bulunduğu ve bunların herbiriyie özel şeyler idrak ettiği iddia ediliyordu. İşte bu âyet nazil oldu ve bu iddiayı reddetti.
Mucahid, Katade, Hasan-ı Basrî ve îkrime bu âyeti bu şekilde izah etmişlerdir: Taberi de bu görüşü tercih etmektedir.


Başka bir izah şekline göre ise bu ifadeden maksat, Rasulullahın yanında büyüyen Zeyd b. Hârise'nin onun oğlu olmadığım açıklamaktır. Âyet-i Kerime olayı bir misalle açıklamaktadır. Yani, bir kişinin göğüs boşluğunda iki kalb olmadığı gibi bir kimsenin besleyip büyüttüğü çocuk da onun asıl evladı sayılamaz. Bu görüş, Zuhrî'den rivayet edilmektedir.
Âyet-i kerimede: "Allah, (Sen bana anamın sırtı gibisin) diyerek zıhar yaptığınız kanlarınızı analarınız kılmadı." buyuruluyor. Bu ifade cahiliye dönemindeki bir adete işaret etmekte ve onun yasaklandığım beyan etmektedir. "Zıhar yapma" denen bu adet şöyle oluyordu:


ZIHAR: Bir kişinin, hanımına, "Sen benim için anamın sırtı gibisin." demesidir. Yani, anam bana nasıl haram ise sen de bana öyle haramsın." demektir. Âyet-i kerimede, bu sözün, ağızlarda gelişigüzel söylenen bir söz olduğunu bu sözü söyleyen bir kimseye, hanımının, annesi gibi olmayacağı beyan ediliyor. Ancak bunu söyleyene, ceza olarak keffaret ödemesi ve böylece insanların bu çeşit sözleri söylemekten men edildikleri beyan ediliyor.

Âyette: "Allah, evlatlıklarınızı da öz oğullarınız yapmadı." buyuruluyor. Âyet-i kerimenin bu bölümü, islamdan önce insanların uyguladıkları "Evlatlık" muessesesini ortadan kaldırmaktadır. Bu cahiliye adetine göre kişi, başkasının çocuğunu alıp evlat edinirdi ve evlat edindiği çocuk o adamın öz evladı gibi kabul edilirdi. Evlat edinen kişi, evlatlığı ile evlenemezdi. Birbirlerine mirasçı olurlardı ve bunlar, birbirlerinin mahremi kabul edilirdi. İşte âyet-i kerime bu adeti kaldırmakta, evlatlığın, öz evlat olmadığını bildirmektedir.
Peygamber efendimizin yanında büyüyen Zeyd b. Harise de Peygamberimize nisbet ediliyor ve kendisine "Muhammed'in oğlu." deniyordu. Bu âyet nazil olduktan sonra artık böyle söylenmesi yasaklandı. Daha sonra da izah edileceği gibi Rasulullah (s.a.v.) Zeyd b. Hârise'nin boşadığı Zeyneb Bint-i Cahş iie, Allah tealanın bu husustaki emri gereği olarak evlendi. Böylece tatbiki olarak, evlatlığın, bir insanın öz evladı gibi olmayacağını gösterdi.
(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 6/470-472)




Keffaret verilir. Bu da önce köle azad etmesidir, buna imkanı yok ise, 10 fakiri giydirme ya da doyurma, buna da gücü yetmezse 3 gün oruç tutması istenir.

Kur'ân-ı Kerim'de: "(Yeminin) Keffâreti ailenize yedirmekte olduğunuzun orta(derece)sinden, on yoksulu doyurmak, ya onları giydirmek, yahud bir köle azad etmektir. Fakat kim (bunları) bulamazsa, üç gün oruç tutması lâzımdır. İşte bu, and (yemin) ettiğiniz vakit (onları bozmanın) keffâretidir. Yeminlerinizi muhafaza ediniz. Allah âyetlerini size böylece açıklıyor. Ta ki şükredesiniz" (Mâide, 89) buyurulmuştur.

 
Üst Ana Sayfa Alt