Ramadan Ayında İhtilam Olma Durumunda Orucun Durumu
Fakihler orucun sıhhatinde niyet, bütün gün boyu hayız ve nifas durumundan temizlenmek üzerinde ittifak etmişlerdir. Müslüman olmak ise, cumhura göre şarttır. Hanefi'lere göre, orucun farz olmasının şartıdır.
a) Taharet:
Fakihler, cunublukten temizlenmenin orucun sıhhatinin şartı olmadığı üzerinde ittifak etmişlerdir. Çünkü cunubluğun giderilmesi mümkündür, aynca cunubluk genel olarak gece, bazan da gündüz meydana gelir.
Aişe (r.anha) ile Ummu Seleme'den rivayet edildiğine göre:
"Peygamber (a.s) Ramadanda ihtilam olmaksızın cinsî ilişki sebebiyle cunub olarak sabaha girer, sonra orucuna devam ederdi."
(Buharî ve Muslim. Neylu'l- Evtâr, IV, 212)
Yine Ummu Seleme'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Rasulullah (s.a.v.) ihtilam değil, cinsî ilişkiden ötürü cunub olarak sabahlar, sonra orucunu bozmaz, kazasını da yapmazdı."
(Buharî ve Muslim rivayet etmiştir)
Cunub olarak sabahlayıp temizlenmeyen kimse yahut sabah vaktinden önce temizlenen hayızlı kadın, sabah vakti girdikten sonra yıkanırsa, o günün orucu sahihtir.
b) Oruçta Niyet:
Niyet, bir şeye kastetmek olup kalpten bir işi yapmaya inanmak ve o işe tereddütsüz olarak azmetmektir. Burada niyetten maksat orucu kastetmektir. Bir kimse geceden yarının Ramazan olduğunu ve kendisinin bu ayda oruç tutacağını kalbinden geçirirse niyet etmiş olur.
Niyet şart mıdır, rukun mudur?:
Fakihler, orucun bütün çeşitlerinde niyetin istendiği konusunda ittifak etmişlerdir. Oruç ister farz, ister nafile olsun fark etmez. Bu niyet ya şart yahut rükün yolu ile yapılır. Bilmek gerekir ki, şart, bir şeyin hakikat ve mahiyetinden dışarıda olan şeydir. Rukun ise Hanefi'lere göre, bir şeyin mahiyetinden bir parçadır. Çünkü Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ameller niyetlere bağlıdır." (Bu hadisi Buharî ve Muslim Hz. Ömer'den rivayet etmişlerdir)
Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyuruyor: "Sabah vaktinden önce oruca azmetmeyen kimsenin orucu yoktur." (Bu hadisi beş imam (Ahmed ve Sunen sahibleri) Hafsa (r.anh)'dan rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Evtâr. lV, 195)
Aişe'den merfu olarak rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu:
"Sabah vakti girmeden önce, her kim geceden niyet etmezse orucu yoktur."
(Bu hadisi Darakutnî rivayet etmiş olup isnadının bütünü ile sika olduğunu söylemiştir. Bir lafızda şöyle gelmiştir: "Geceden önce niyet etmeyenin orucu yoktur")
Aynca oruç halis bir ibadettir. Namazda olduğu gibi niyete ihtiyacı vardır.
Hanefîler, Hanbelîler ve Malikîlcr racih olan görüşe göre, niyeti şart olarak kabul etmişlerdir. (el-Bedayi, II. 83; Keşşâfu'l-Kınâ, II. 366; eş-Şerhu'l-Kebîr, 1,520)
Çünkü Ramadan orucu ve Ramadan dışındaki oruçlar ibadettir, ibadet ise Allah'ın emri ile yalnız Allah rızası için kulun kendi isteği ile yaptığı işin ismidir. Kendi isteği ve ihlas da niyet olmadan gerçekleşmezler. Dolayısıyla, ibadetleri âdetten ayırdetmek için, orucu niyetsiz olarak eda etmek sahih değildir.
Hanefî'lere göre, yaklaşık yirmi dört şey orucu bozmaz.
1- Unutarak yemek, içmek yahut cinsî ilişkide bulunmak. Çünkü Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Oruçlu olduğu halde unutarak yiyip içen kimse orucunu tamamlasın. Onu yedirip içiren ancak Allah'tır. " (Bu hadisi Ebu Yala el-Mavsılî Musned'inde Hz. Aişe'den rivayet etmiştir: Lafzı şöyledir: "Oruç ancak girenden bozulur, çıkandan bozulmaz." Nasbu'r-Raye, II, 253)
Bir başka hadis de şu ifade ile gelmiştir: "Ramadan'da unutarak orucunu bozan kimseye, kaza da kefaret de gerekmez." Cinsî ilişki de aynı manadadır. İlişki esnasında oruçlu olduğunu hatırlayan hemen kendini çeker. Eğer hatırladıktan sonra beklerse orucu bozulur. Sabah vakti girmiş olma korkusu ile kendini çekse de sabah vakti girdikten ve kendini geri çektikten sonra menisi aksa bir şey lâzım gelmez. Eğer bir kişi böyle bir durumda kendisini hareket ettirip de cinsî ilişkiden geri çekilmezse yahut geri çekilip sonra tekrar münasebete devam ederse kefaret gerekir.
Oruç tutmaya gücü yeten kuvvetli kişi unutarak yemek yiyorsa yemeyi terk etmesi için ona oruçlu olduğunu hatırlatmak vacibtir. Hatırlatmamak ise mekruhtur. Güçsüz ve zayıf kimse eğer unutarak yemek yerse ona acıyarak orucu hatırlatmamak en iyisidir.
2- Bakmak yahut düşünmek suretiyle boşalmak, bakmaya ve düşünmeye devam edilirse de orucu bozmaz. Çünkü bu kişide cinsî ilişki yani temas ederek boşalma ne şekil olarak ne de mana olarak bulunmamıştır. Ancak bakmak ve düşünmek suretiyle boşalan kişi günahkârdır. İki kadının uzuvlarını birbirine temas ettirmek suretiyle yaptıkları iş (lezbiyenlik) eğer boşalma olmamışsa orucu bozmaz. Fakat bunu yapanlar günahkâr olur. Bu zikredilenlerde haramlık yönünün bulunması iftan gerektirmez. Bunun gibi, gündüzün ihtilâm olmakla da oruç bozulmaz.
15- Bir kimse cunub olarak sabahlasa ve cunubluk bir gün boyu devam etse de orucu bozmaz. Çünkü cunubluk oruçtan aynlmadığı için orucun sıhhatine tesir etmez. Nitekim bu husus daha önce açıklanmıştır. Ancak cunubluk ten temizlenmek namaz kılmak için farzdır. Çünkü Allah tealâ bir ayette şöyle buyuruyor: "Eğer cunub olursanız temizlenin." Cunublukten temizlenme aynı zamanda İslâm'ın adabındandır.
Çünkü Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Melekler, içinde resim veya köpek yahut cunub insanın bulunduğu eve girmezler,"
(Bu hadisi Ebu Dâvud, Neseî ve Hakim Ali'den rivayet etmişlerdir)
Maliki Mezhebine göre
Orucu bozan şeyler iki çeşittir:
Birincisi sadece kazayı gerektirir. İkincisi hem kaza hem de kefareti gerektirir.
1. Orucu Bozup Sadece Kazayı Gerektiren Durumlar:
2- Ramadan orucunda bilerek orucunu bozup da kefaretin şartlan tam olarak bulunmazsa kaza lazım gelir. Hastalık, yolculuk gibi oruç tutmamayı mubah kılan bir özür sebebiyle yahut unutmak, hata etmek yahut tehdit altında kalmak gibi oruç bozmanın günahım ortadan kaldıran özürler sebebiyle orucunu bozmak, mezi gelmesi yahut mutat bir şekilde zevk almak suretiyle devamlı olmayacak şekilde bakarak veya düşünerek menisi gelmek gibi durumlarda kaza lazım gelir. Ancak kişinin istirahat anlarında kısa süreli bakışlarla zevk alarak boşalmak âdeti olmalıdır. Özetle belirlenmiş bir adak dışında her hangi bir farz oruç bir özür sebebiyle bozulursa kazası gerekir.
Orucu Bozan Durumlar Orucu bozan durumlar beştir
1- Gusletmeyi gerektiren cinsî ilişkide bulunmak.
2- Öpüşmek, oynaşmak devamlı olarak bakmak ve düşünmek suretiyle meni yahut mezi çıkarmak.
2. Ramadanda Orucu Bozup Hem Kaza Hem de Kefaret Gerektiren Hususlar:
1- Bilerek cinsî ilişkide bulunmak:
Erkeklik organının sünnet miktarının baliğa olan bir kadının organına girmesi ile oruç bozulur ve kaza ile birlikte kefaret lâzım gelir. Boşalma olmasa da hüküm değişmez. Ancak bu durumun kefareti gerektirmesi için kişinin kendi isteği ile bilerek ve Ramadan orucunun haremliği yönünü çiğneyerek her hangi bir yoruma yer kalmadan olması şarttır. Bu şartın ileri sürülmesi, unutarak yahut bilmeyerek yahut orucun bozulmadığı yorumunu yaparak oruç bozanların hükmünden hariç tutmak içindir. İster kişi kendi zevcesi ile ilişkide bulunsun ister başkası ile ilişkide bulunsun hüküm değişmez. Eğer kadın isteyerek cinsî ilişkide bulunursa hem kocasına hem de kendisine kefaret gerekir. Bir kimse uyku hâlinde bulunan kadınla ilişkide bulunsa yahut kadını tehdit ederek zorla cinsî ilişkide bulunsa hem kendisi için hem de kadın için kefaret orucu tutması gerekir. Eğer bir kişi unutarak yahut tehdit altında yahut bilmeyerek yahut bozuldu zannederek cima ederse kefaret gerekmez.
2- Öpmek veya cinsî ilişki dışında ilişkide bulunmak suretiyle yahut devamlı olarak bakmak veya düşünmek suretiyle uyanıkken bir kimse boşalsa veya kendisinden mezi gelse; yahut devamlı olarak düşünmek ve bakmak suretiyle boşalmak âdeti ise yahut sadece bakma durumunda boşalmak âdeti ise yine oruç bozulur ve hem kaza hem de kefaret gerekir. Bir kimse öpüşmek suretiyle boşalırsa ittifakla orucu bozulur. Eğer sadece mezisi gelirse İmam Malik ve İmam Ahmed'e göre orucu bozulur, diğer muctehidlere göre bozulmaz.
Racih olan görüşe göre, kasten bakmak veya düşünmek suretiyle boşalan kimse, eğer bunları yaptığı zaman boşalmak âdeti değilse kefaret gerekmez. Yahut devamlı olmadan sadece bir anlık bakmak veya düşünmek suretiyle boşalma olursa yine kefaret gerekmez.
(özet olarak: Bîr kimse devamlı olmaksızın sadece düşünmek veya bakmak suretiyle boşalırsa kesinlikle ona kefaret gerekmez. Eğer devamlı olarak bunu yaparsa devam etmekten ötürü boşalmak âdeti ise bu kişiye kefaret kesin olarak gerekir. Eğer devamlı olarak bakmak ve düşünmekle boşalmak âdeti değilde bu defa âdetine aykırı olarak devamlı bakma neticesinde boşalmışsa muhtar olan görüşe göre kefaret gerekmez.)
3. Orucu Bozmayan Durumlar
4- Sabah vaktinin girerken yeme-içmeyi ve cimayı bırakmak. Eğer bunları yapan kişi iftar etmenin artık mubah olduğunu zannederek iftar ederse kefaret gerekmez. Çünkü onun iftarı gerçeğe yakın bir tevil ve kanaate dayanmaktadır.
5- Sadece bir anlık bakmak yahut düşünmek suretiyle meni yahut mezi gelmesi
7- Susuzluğu gidermek için ağzı su ile çalkalamak, cunub olarak sabahlamak, abdest, namaz ve Kur'an okumak gibi Şer'î bir ihtiyaç sebebiyle gündüz misvak kullanmak.
Şafii Mezhebi:
Şafıîlere göre, orucu bozan şeyler iki türlüdür:
Bir kısmı sadece kaza gerektirir, bir kısmı ise hem kaza hem de kefaret gerektirir.
1. Orucu Bozup Sadece Kaza Gerektiren Durumlar:
5- Kendi kendini tatmin etmek. (İstimna)
Bu da cinsî ilişki dışında menisini haram olan bir şekilde (kendi eli ile) çıkarmak yahut haram olmayan bir şekilde (karısının eli ile) çıkarmak durumunda olduğu gibidir. Bunun gibi, dokunmak, kucaklaşmak ve öpüşmek suretiyle meninin çıkması da orucu bozar. Çünkü bu hanımı ile oynaşmak suretiyle boşalmadır.
Düşünmek yahut şehvetle bakma yahut arada bir engel bulunduğu hâlde kadın tenine dokunmak suretiyle meninin boşalmasından ötürü oruç bozulmaz. Çünkü bunda mübaşeret yoktur, dolayısıyla ihtilâm olmaya benzer. Bunu tekrarlamak ise, boşalma olmasa da haramdır.
2. Kaza, Kefaret ve Tazir Cezasını Gerektiren Durumlar:
5- Cinsî ilişkinin Ramadan'da meydana gelmesi.
Ramadan dışında tutulan nafile, adak yahut kaza veya kefaret oruçlarının cinsî ilişki sebebiyle bozulmasından ötürü kefaret gerekmez. Ramadan'da gündüz cinsî ilişkide bulunmak haramdır. Çünkü Allah tealâ şöyle buyuruyor: "Oruç gecelerinde hanımlarınızla ilişki de bulunmak size helal kılınmıştır. Onlar sizin elbiseleriniz, sizler de onların elbiselerisiniz... Sonra orucu geceye kadar tamamlayın."
6- Orucu yalnız cinsî ilişki sebebiyle bozmuş olmak.
Bir kimse önce yemek yeyip sonra cinsî ilişkide bulunsa kefaret gerekmez. Cinsî ilişki dışında yemek içmek ve el ile kendi kendini tatmin etmek, kadının cinsî organının dışındaki munasebet sebebiyle boşalmaktan ötürü kefaret gerekmez.
7- Bu cinsî ilişki sebebiyle günahkâr olması lazımdır.
Çocuğa, yolcu yahut hasta olduğu hâlde ruhsat vardır niyeti ile yahut böyle bir niyet olmaksızın cinsî ilişkide bulunan kişilere esah olan görüşe göre kefaret gerekmez. Çünkü orucu bozmak bu gibi kimseler için mubahtır. Bunun gibi oruçlu olduğunu unutarak zina eden kişiye de kefaret gerekmez. Çünkü unutmuştur. Orucu bozma ruhsatı vardır, düşüncesiyle zina eden yolcuya da kefaret gerekmez. Çünkü seferde olan biri için orucu bozma caizdir.
8- Orucun sıhhatine inanmış olmak.
Unutarak yedikten sonra orucunu bozduğunu zanederek kasten cinsî ilişkide bulunan kimseye kefaret gerekmez. Çünkü bu kişi kendisinin bu durumda oruçlu olmadığına inanmıştır. Esah olan görüş bu gibi kimselerin oruçlarının bozulduğudur.
9- Hata ile olmamak.
Cinsî ilişkide bulunduğu zamanda gecenin devam etmekte olduğunu yahut akşam vaktinin girdiğini zanneden fakat sonradan gündüz vakti olduğu ortaya çıkan kimseye kefaret gerekmez. Çünkü bundan günah kalkmıştır.
10- Güneş batmadan önce gündüz cinsî ilişkide bulunan kimsenin o günde ölmüş olmaması yahut delirmemesi gerekir.
Bu durumda deliren yahut ölen kimseye kefaret gerekmez. Çünkü bu durumda ehliyet söz konusu değildir. Delilik yahut ölüm kesin olarak kefareti düşürür. Çünkü bu durumların arız olması sebebiyle kişinin oruçlu olmadığı anlaşılmıştır. Çünkü bu durumlar oruç ile çelişmektedir.
11- Cima, erkeğe nisbet edilmiş olmalıdır. İlişkinin sebebi kadın ise, onun tahrikiyle erkek boşalmış ise ona keffaret gerekmez. Erkek kendisi sebep ve tahrik etmişse keffaret gerekir.
12- Cinsî ilişkinin erkeklik organının sünnet miktarının yahut organı kesilmiş olan erkeklerde organın sünnet mahalli kadannın kadının organında kaybolmuş olması gerekir. Bu kadar miktarda temas bulunmayan kişiye kefaret gerekmez. Fakat günün geride kalan kısmında yeyip içmemesi lazımdır.
13- Cinsî ilişkinin ferede yahut arka uzvunda yahut ölü uzvunda yahut hayvan uzvunda tam olarak vuku bulması gerekir. Kadının organı dışındaki ilişki ve temastan ötürü kefaret gerekmez. Kadının arka uzvundan cima edilmesi, homoseksüellik aynen ön taraftan temas etmek gibidir.
14- Cinsî ilişkide bulunan kişi (fail) olmak. Cinsî ilişkiye maruz kalan (meful) kişiye kefaret gerekmez. Kefaret bu sayılanlarda ancak bu işi yapanlara gerekir. Kadına sadece kaza lâzım gelir.
Cinsî ilişkiden sonra sefer durumunun ortaya çıkması, hasta olmak, bayılmak, murted olmak kefaret borcunu diişürmez. Çünkü bunlardan önce Ramadan hürmetini ihlâli gerçekleşmişür. Hastalık ve yolculuk oruca munafi değildir. O durumlarda da Ramadan'ın hurmetine riayet lazımdır. Murtedliğin ortaya çıkması ise orucu bozmayı mubah kılmaz.
Sahih olan görüşe göre, yukarıdaki durumlarda orucun bozulduğu günün keffareti ile birlikte kazası da icab eder.
3. Orucu Bozmayan Durumlar:
Unutarak yahut tehdit altında yahut şer’an özür kabul edilen bir mazeret sebebiyle bir kimsenin içine bir şey girmesi ile yahut sümük ve dişler arasında kalan yemek kalıntılarını yutmak suretiyle yahut kaçınılması zor olan yoldaki tozların ve un tozlarının, kara sinek ve sivri sineğin içeriye girmesiyle oruç bozulmaz.
Bunun gibi, damardan kan aldırmakla da oruç bozulmaz. Bunda her hangi bir ihtilâf yoktur. Hacamat yaptırmakla da oruç bozulmaz. "Çünkü Hz. Peygamber (a.s.) oruçlu iken hacamat yaptırmıştır. Yine ihramlı iken hacamat yaptırmıştır."
(- Bu hadisi Buhari rivayet etmiştir. Neseî hadisi şu ifade ile rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (as.) ihramlı ve oruçlu iken hacamat yaptırmıştır." Bu hadis: "Hacamat yapan ve yaptıranın orucu bozulur" hadisini neshetmiştir.)
Ancak, ihtiyaç dışında bunun yaptırılması mekruhtur.
Sürme çektirmek sebebiyle de oruç bozulmaz. Fakat racih olan görüşe göre bunu yapmak uygun değildir. Öpmek suretiyle de oruç bozulmaz. Ancak öpüşmek şehveti tahrik edici olursa mekruh olur. Kucaklaşmak ve oynaşmakla oruç bozulmak. Düşünmek ve şehvetle bakmak sebebiyle boşalmaktan ötürü oruç bozulmaz. Başka bir maddeyle karışmamış sakız çiğnemekten, yiyecek maddesini tatmaktan dolayı da oruç bozulmaz. Ancak gereksiz olarak bunları yapmak mekruhtur. Misvak kullanmak da orucu bozmaz. Fakat unutarak soğan yemek gibi bir sebebe dayalı olmaksızın yapılması mekruhtur. Görme, koklama, işitme ile elde edilen nefsanî şehvetlerden faydalanmaktan ötürü de oruç bozulmaz. Fakat bunları yapmak mekruhtur.
Hanbelî Mezhebi: (el-Muğni’l, 102-127,135-137; Keşşafu'l-Kınâ, II, 362,370-381)
1. Orucu Bozup Kazayı Gerektiren Durumlar:
5- Öpmek, istimna (kendi kendini elle latmin etmek) dokunmak, kadın organı dışındaki münasebet ve temaslar sebebiyle boşalmak yahut mezisi gelmek. Bunun gibi, tekrar tekrar bakmak suretiyle meni gelmesi de orucu bozar. Mezi gelmesi bozmaz. Ancak bunu bilerek ve oruçlu olduğunu hatırlayarak yaparsa hüküm vacib oruçlarda böyledir. Bunlar kazayı gerektirip kefareti gerektirmemektedir. Çünkü Ebu Davud'un Hz. Ömer'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
"Oruçlu iken istekldendim ve hanımımı öptüm ve dedim ki: "Ya Rasulullah! Ben büyük bir hata işledim; oruçtu iken hanımımı öptüm"
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Baksana! Oruçlu iken ağzını su ile çalkalasan ne lâzım gelirdi?"
"Bir beis yoktur" dedim.
"O hâlde sesini çıkarma" buyurdu."
Yani Hz. Peygamber (a.s.) öpüşmeyi oruç bozma öncesi yapılan işlerden olma yönünden ağzına su vermeye (mazmazaya) benzetti. Eğer boşalma olursa öpüşmek orucu bozar, değilse bozmaz. Boşalma olmaksızın öpüşmekten ötürü oruç bozulmaz. Çünkü Hz. Aişe şöyle buyurmuştur: "Hz. Peygamber (a.s.) oruçlu iken öperdi. O kendine en çok hakim olanınızdı." (Buhari)
Tekrar tekrar bakmak suretiyle ve eliyle boşalmaktan ötürü orucun bozulmasının sebebi, zevk alınan bir iş sebebiyle boşalmanın olmasındandır. Bundan sakınmak ise mümkündür. Dokunmak suretiyle boşalmaya benzer. Fakat tekrar bakmaktan ötürü mezînin gelmesiyle orucun bozulmam asının sebebi, bu konuda delil bulunmamasıdır. Bu meselenin meninin inmesine benzetilmesi sahih değildir. Çünkü hüküm bakımından ona ters düşmektedir.
2. Hem Kaza Hem de Kefareti Gerektiren Durumlar:
Oruçlunun hem kaza hem de kefaret ödemesi gereken durum şudur: Ramadan'da gündüzleyin önceden meydana gelmiş hastalık gibi bir özür olmaksızın, insan veya hayvanların, canlı veya ölülerin Ön veya arka uzuvlarından cinsî ilişkide bulunmaktır. İster boşalma olsun ister olmasın hüküm değişmez.
Cinsî ilişkinin bilerek veya sehven yahut yanılarak, yahut bilemeyerek, yahut tehdit altında yahut isteyerek yapılması arasında bir fark yoktur. Tehdit ile yapılan bu işin uyku hâlinde yahut uyanıkken yapılması arasında da her hangi bir fark yoktur. Dayandığı delil, Buharî ve Muslim'in ittifak ettikleri hadisteki cinsî ilişkide bulunan kimseye kefaretin gerektiği ile ilgili açıklamadır. Yanılarak ve unutarak cinsî ilişkide bulunmanın mezhebin zahirine göre kasıtlı olarak yapılan gibi, tehdit altında yapılanın kendi isteği İle yapılan gibi, uyku hâlindekinin uyanıkken olan gibi olduğunun kabul edilmesinin sebebi, Hz. Peygamber (a.s.)'in bu konuda soru soran bedevîden tafsilat istememesi ve mutlak olarak hüküm vermesidir. Eğer bu konulardaki hüküm farklı olsaydı, bedevi'den tafsilat isterdi. Çünkü ihtiyaç söz konusu olduğu anda açıklamanın geciktirilmesi caiz değildir. Bu hadiste soru cevapta tekrarlanmıştır. Şöyle demiş gibidir:
"Ramadan'da bu durum (cima) vuku bulursa kefaret öde." Oruç, bir ibadet olup bu ibadet esnasında cinsî ilişkide bulunmak haramdır. Hacda olduğu gibi, bunun bilerek yapılması ile diğer şekillerde yapılması arasında fark yoktur. Cinsî ilişkide boşalma olup olmaması arasında bir fark gözetilmemesinin sebebi, boşalma ihtimalinin galip olmasına binaendir. Tehdit altındaki cinsî ilişkide de kefaret gerekmesinin sebebi, cinsî ilişkide tehdidin mümkün olamayacağına binaendir. Çünkü kişi cinsî uyanıklık olmaksızın ilişkide bulunamaz. Cinsî uyanıklık ise şehvetsiz olarak bulunmaz. Dolayısıyla tehdit altında kalmamış gibidir.
Temas edilen organın erkek veya kadınların ön veya arka uzvu olması arasında bir fark bulunmamasının sebebi, Ramadan'da ferce temasın orucu bozması ve kefareti gerektirmesidir. Hayvanların organlarında temasta bulunmak da guslü gerektiren, orucu bozan bir ilişkidir. Bu durum aynen kadınla temasa benzemektedir. Cinsî ilişki sebebiyle erkeğin orucu bozulduğu gibi kadının da orucu bozulur. Çünkü bu husus orucu bozan şeylerin bir çeşididir. Yiyip içmede olduğu gibi kadın ile erkek bu hususta eşittir. Ancak özürsüz olarak cinsî ilişkide bulunulursa kadına kefaret gerekir. Çünkü cinsî ilişki sebebiyle kadın Ramazan'a hürmetini çiğnemiştir. Dolayısıyla erkeklerde olduğu gibi ona da kefaret gerekir. Eğer kadının uyku hâlinde bulunmak, yahut kocasının tehdidi altında kalmak yahut unutmak yahut orucu bozduğunu bilmemek gibi bir özrü varsa kendisine kefaret gerekmez, mazurdur. Fakat bu ilişki sebebiyle orucu bozulur, kazasını yapması gerekir.
Fakat oruçlu bir kadın uykuda bulunan bir erkeğin yahut bir çocuğun yahut delinin erkeklik organını kendi organına soksa cinsî ilişkide bulunduğu için kendi orucu batıl olun bunun Ramazan'da gündüzün olması durumunda hem kaza hem de kefaret ödemesi gerekir.
İki kadın cinsî organlarını birbirine sürterek boşalsalar (=lezbiyen ilişkisi) yahut erkeklik organı kesik olan erkek sürtünmek suretiyle boşalsa orucu bozulur.
-------
Ramadan Ayında Oruçlu İken Kan Aldırmanın Hukmu
Rafi’ b. Hadîç (r.anh)’den rivâyete göre, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kan aldıran kimsenin ve alan kimsenin orucu bozulmuş demektir.”
(Buhârî, Savm: 32; İbn Mâce, Sıyam: 18; Tirmizi, Savm 60, (774); Ebu Dâvud, Savm 28, (2367); İbnu Mâce, Savm 18, (1679, 1680, 1681).
Bu konuda Ali, Sa’d, Şeddâd b. Evs, Sevban, Usâme b. Zeyd, Âişe Ma’kıl b. Sinan (Makıl İbn Yesâr), Ebû Hurayra, İbn Abbâs, Ebû Musa, Bilâl ve Sa’d'tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Rafi’ b. Hadîç hadisi hasen sahihtir.
Ahmed b. Hanbel, şöyle demiştir: “Bu konuda en sağlam rivâyet Rafi’ b. Hadîç’in rivâyetidir.”
Ali b. Abdullah’dan da şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Bu konuda en sahih rivâyet Sevbân ve Şeddâd b. Evs hadisidir. Çünkü Yahya b. ebî Kesir, Ebû Kılâbe’den iki hadisin tamamını rivâyet etmiştir. Sevbân ve Şeddâd hadislerini…
Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bir kısım ilim adamları oruçlunun kan aldırmasını hoş karşılamamışlar hatta bazı sahabîler geceleyin kan aldırmışlardır. Ebû Musa el Eşarî ve İbn Ömer bunlardandır. İbn’ul Muberak’te aynı görüştedir.
Tirmîzî: İshâk b. Mansur’dan işittim şöyle diyordu: Abdurrahman b. Mehdî; “Her kim oruçlu iken kan aldırırsa o orucu kaza etmesi gerekir.” demişlerdir.
İshâk b. Mansur: Ahmed ve İshâk’da aynı görüştedirler. Za’feranî, Şâfii’nin şöyle dediğini bana anlattı: Rasûlullah (s.a.v.)’in “Oruçlu olduğu halde kan aldırdığı ayrıca kan aldıran ve alan kimsenin de orucunun bozulduğu” konusunda hadisler bize kadar gelmiştir. Dolayısıyla bu iki hadisten hangisinin sabit olduğunu bilemiyorum. Fakat oruçlu kimsenin kan aldırmaması bana daha sevimli gelir. Yinede zaruri olur da oruçlu kan aldırırsa orucunun bozulacağını sanmıyorum.
Tirmîzî: Şâfii’nin Bağdat’taki görüşü böyle idi. Fakat Mısır’da oruçlu kimsenin kan aldırabileceği yönüne meyletmiş, oruçlunun kan aldırmasında bir sakınca görmemiş bu konuda da Rasulullah (s.a.v.)’in veda haccında ihramlı iken kan aldırdığını delil olarak göstermiştir.
Oruçlu Kimse Kan Aldıramaz mı?
775- İbn Abbâs (r.anhuma)’den rivâyete göre: “Rasulullah (s.a.v.) ihramlı ve oruçlu iken kan aldırmıştır” demiştir.
(Buhârî, Savm: 32; Muslim, Hac: 11; Tirmizi, Savm, 775 )
776- İbn Abbâs (r.anhuma)’den rivâyete göre: “Rasulullah (s.a.v.) oruçlu iken kan aldırmıştır.”
(Buhârî, Savm: 32; Muslim, Hac: 11; Tirmizi, Savm, 776 )
Bu hadis bu şekliyle hasen sahihtir.
777- Yine İbn Abbâs (r.anhuma)’den rivâyete göre: “Rasulullah (s.a.v.) Mekke ile Medîne arasında ihramlı ve oruçlu olduğu halde kan aldırmıştır.”
(Buhârî, Savm: 32; Muslim, Hac: 11; Tirmizi, Savm, 777)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd, Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Abbâshadisi hasen sahihtir.
Rasulullah (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerden bazı ilim adamları oruçlunun kan aldırmasında bir sakınca görmemektedirler Sufyân es Sevrî, Mâlik b. Enes ve Şâfii bunlardandır.
Oruçlunun Kan Aldırması (Hacamat) Ve Kusması
Ebu Hurayra şöyle demiştir: "Oruçlu kustuğu zaman orucu bozulmaz. Kustuğu zaman çıkarmıştır, içeriye bir şey sokmamıştır ki..."
Ebu Hurayra'den bu durumda orucun bozulduğuna dair bir görüş de nakledilmiştir. Fakat birinci görüş daha sahihtir.
İbn Abbâs ve İkrime şöyle demişlerdir: "Oruç, (insanın ağzından dışarı) çıkan şeyler dolayısıyla değil (ağzından karnına) giren şeyler dolayısıyla bozulur.
Abdullah İbn Ömer, oruçlu iken kan aldınrdı. Fakat daha sonra bunu terk etti; geceleri kan aldırmaya başladı.
Ebu Musâ gece kan aldırmıştı.
Sa'd İbn Ebu Vakkas, Zeyd İbn Erkam ve Ummu Seleme'nin oruçlu iken kan aldırdıkları nakledilmiştir.
Bukeyr, Ummu Alkame'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Biz Hz. Aişe'nin yanında kan aldırırdık. Buna rağmen bu davranışımızı yasaklamazdı."
Hasan-ı Basrî pek çok sahabîden merfu olarak şu rivayeti nakletmiştir: "Kan alan da, aldıran da orucunu bozmuş olur."
Ayyaş İbnu'l-Velîd bana şöyle dedi: "Abdula'lâ, Yunus İbn Ubeyd yoluyla Hasan-ı Basrî'den benzeri bir rivayet nakletti. Hasan-ı Basrî'ye: "Bu rivayet Hz. Peygamber'e (s.a.v) ulaşıyor mu, O'ndan (s.a.v) mı nakledildi?" diye soruldu. O'na "Evet" dedikten sonra: "Allah en doğrusunu bilir!" diye ekledi.
1938- Abdullah İbn Abbas'tan nakledildiğine göre Peygamber (s.a.v) ihramlı iken kan aldırdığı gibi oruçlu iken de kan aldırmıştır.
1939- Abdullah İbn Abbâs'ın şöyle dediği nakledilmiştir: " Peygamber (s.a.v) oruçlu iken kan aldırdı."
1940- Enes İbn Mâlik'e: "Siz oruçlu iken kan aldırmayı uygunsuz (kerih) bir avranış olarak görür müydünüz?" diye sorulmuş,
O da: "Hayır, oruçluyu zayıf üşüreceği söz konusu olmadıkça görmezdik" diye karşılık vermiştir.
Ravilerden Şebâbe İbn Suvvâr el-Fezârî şöyle bir eklemede bulunmuştur:
"Şube bize (soruldu): "Peyganber (s.a.v) zamanında..." ifadesinin bulunduğunu söyledi."
Açıklama
İmam Buhârî, bu başlık altında kan aldırma ve kusma dolayısıyla orucun bozulup bozulmayacağı konusunu açıklamaktadır. Selef alimleri bu konuda görüş ayrılığına düşmüşlerdir:
1- ORUÇLUYKEN KUSMAK :
Alimlerin çoğunluğuna göre kişi isteyerek kusarsa orucu bozulur. Fakat elinde olmadan kusacak olursa oruç bozulmaz. Hatta İbnu'l-Munzir, isteyerek kusan kişinin orucunun bozulacağı konusunda icma bulunduğunu nakletmiştir.
Ebu Hurayra (r.anh) anlatıyor; Rasulullah (s.a.v.) buyurdular ki:
“Kim kendiliğinden kusacak olursa, üzerine kaza gerekmez. Kim de isteyerek kusarsa orucunu kaza etsin.” (Ebu Dâvud, Savm: 16, 32; Tirmizî, Savm: 25; İbni Mâce, Savm: 16; Ahmed b. Hanbel, II, 498, Hakim, el-Mustedrak, I, 427; Muvatta savm, 47; Beyhakî, es-Sunenu'l-kubrâ, IV, 219)
İbnu'l-Munzir ayrıca elinde olmadan kusan kişinin orucu kaza etmekle yükümlü olmayacağına dair de icma bulunduğunu nakletmiş ancak, Hasan-ı Basrî'den nakledilen iki farklı görüşten birine göre kaza gerektiğini belirtmiştir.
Kendi kendine gelip de önlenemeyen kusma dört mezhebe göre orucu bozmaz. Ağıza gelen kusmuğun geriye gitmesi halinde oruç bozulur ve kaza icâb eder. Ancak Hanefî imamlarından Ebû Yûsuf'la Muhammed arasında şu tafsilât göze çarpmaktadır:
Ebû Yûsuf, geriye giden kusmuğun ağız dolusu olması halinde orucun bozulduğuna hükmeder. İmâm Muhammed ise, geriye giden kusmuğun azlığına çokluğuna değil, geriye gidiş sebebine bakar. Muhammed'e göre kusmuk geriye kendi kendine giderse orucu bozmaz. Kişi yutarsa, o zaman orucu bozulur.
Bu izahın ışığı altında, istifra eden bir oruçlunun kusmuğunun geriye gitmesi konusunda şu dört hâlin olabileceği düşünülür:
1. Kusma ağız dolusundan azdır ve kişinin müdahalesi olmadan kendi kendine geriye gider. Bu durumda hem Ebû Yûsuf hem de Muhammed'e göre oruç bozulmaz.
2. Kusmuk ağız dolusu olmaz fakat kişi içeriye kendisi iade ederse, yâni yutarsa, oruç Ebû Yûsuf'a göre bozulmaz, Muhammed'e göre bozulur.
3. Kusmuk ağız dolusu olur ve içeriye kendi kendine giderse, İmâm Ebû Yûsuf'a göre orucu bozar, Muhammed'e göre bozmaz.
4. Kusmuk ağız dolusu olur ve içeriye kişinin isteği ile iade edilirse, her iki imâma göre de oruç bozulur.
Yukarıda işaret edildiği gibi kusmak sebebiyle oruç bozulursa, sadece kaza gerekir.
Hadîs-i şerifin devamında da yine mutlak olarak, kasden istifra etmenin orucu bozup kazayı gerektirdiği ifâde edilmektedir. Ulemânın cumhuru bu görüştedir. Ancak önceki meselede olduğu gibi burada da Ebû Yûsuf'la Muhammed'in görüşleri arasında bazı farklar göze çarpmaktadır. Şöyleki;
Kasdî kusma ağız dolusu ise, ittifakla orucu bozar ve kazayı gerektirir.
Ağız dolusundan az olur ve içeriye kendi kendine giderse, İmâm Muhammed'e göre orucu bozar, Ebû Yûsuf'a göre bozmaz. Ağız dolusundan az olan kusmuk bile bile yutulursa, hem Ebû Yûsuf hem de Muhammed'e göre orucu bozar. Ebû Yûsuf'tan diğer bir rivayete göre ise oruç bozulmaz.
Bu anlattıklarımız, kusmuğun yemek, su veya safra olması halindedir. Balgam olduğu takdirde nasıl gelirse gelsin, orucu bozmaz.
İsteyerek kusmak, Atâ ve Ebû Sevr'e göre orucu bozar ve keffâreti gerektirir. Ancak bu görüşün delili yoktur.
İbn Mesûd, İkrime, Rabîâ ve Kâsım'a göre, kusmuk ister kendi kendine gelsin, ister kişinin isteğiyle olsun, geriye birşey gitmediği takdirde orucu bozmaz. Bunlar, Tirmizî'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den merfû' olarak rivayet ettiği "üç şey orucu bozmaz; kan aldırma, kusma ve ihtilâm olmak", manâsındaki hadîse dayanırlar. Ancak bu hadîs, delîl olacak kadar sıhhatli değildir. Çünkü senedinde, Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem vardır ki o, zayıftır. Bunun için Tirmizî, "bu hadîs mahfuz değildir" demiştir.
Bu görüşler arasından en kuvvetlisi cumhurun görüşüdür. Gerçi cumhura delîl olan bu (üzerinde durduğumuz) hadîs tenkide uğramıştır ama bu manâyı takviye eden eserler vardır, meselâ;
İmâm Mâlik ve İmâm Şafiî, İbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet ederler;
"Oruçlu iken kendi isteği ile kusan kişiye kaza gerekir. Kendi isteği olmadan kusana ise, kaza yoktur."
Hattâbî, oruçlu iken bile bile yemeyi isteyerek kusmanın sadece kazayı gerektirdiğim söylemiştir. Ancak yeri gelince izah edileceği üzere bu, bütün ulemânın ittifak ettiği birşey değildir. Meselâ Hanefîlere göre, kasden yeme-içme hem kazayı hem de keffâreti gerektirir.
2381. ...Ma'dân b. Talha'dan rivayet edildiğine göre, Ebu'd-Derdâ ona, Rasûlullah (s.a.v.)'ın (kendi isteği olmadan) istifra edip, orucunu açtığını haber vermiştir.
Ma'dân şöyle der:
Dimeşk mescîdinde Peygamber (s.a.v.)'ın azatlısı Sevbân (r.anh)'la karşılaşıp kendisine;
"Ebû'd-Derdâ bana, Rasûlullah (s.a.v.)'ın, istifra edip, orucunu açtığını haber verdi" dedim.
"Doğru söylemiş, ona abdest suyunu da ben döktüm", dedi
(Dârimî, Savm 24; Hâkim el-Mustedrak, I, 426; Dârekutnî, Sunen, II, 182; Beyhâkî, es-Sunenu'l-kubra, IV, 220; Ahmea b. Hanbel, V, 195, 276, 277, 283; VI, 443; Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/239-240)
Açıklama :
Dimeşk, bugün Şam denilen şehrin adıdır. Ma'dân b. Talha'nın Dimeşk mescidinde Sevbân'la karşılaşınca, Ebû'd-Derdâ'nın kendisine verdiği haberi söylemesi, haberin sıhhatini tahkîk içindir. O ana kadar bilgisinin, Ebû'd-Derdâ'nın bildirdiğinin aksine olduğu için haberin sıhhatini araştırmak istemiş olması mümkündür.
Bu hadîsin zahiri, kişinin kendi isteği olmadan kusmasının, orucu bozacağı izlenimini vermektedir. Çünkü Hz. Peygamber istifra ettikten sonra, yemek yemiştir. Buna göre, bu hadîsle önceki hadîs arasında bir tezat ortaya çıkmaktadır.
Bu meseleyi Tirmizî şu şekilde izah etmektedir:
"Hz. Peygamber nafile oruç tutmakta idi. İstifra edip halsiz kaldı, onun için, yemek yedi."
Bu izaha göre, Hz. Peygamber'in yemesine sebep, istifrâsmdan dolayı orucunun bozulması değil, halsiz kalmasıdır. Bu durumda hadîsler arasında bir tezat olmadığı ortaya çıkar.
Peygamber (s.a.v.)'in azatlısı Sevbân, Rasûlullah (s.a.v.) istifra ettikten sonra onun eline su döktüğünü söylemiştir. Döktüğü suyun abdest suyu olması muhtemel olduğu gibi, elini ve yüzünü yıkamak için alması da muhtemeldir. Çünkü kelimesinin her iki manâya da ihtimâli vardır. Vedû'nun, abdest suyu için kullanılması şer'î manasıdır. Terceme buna göre yapılmıştır. Diğeri ise luğâvî manâsıdır.
Ebû Hanife, Ahmed b. Hanbel, İshâk b. Rahûye, İbnu'l-Mubârak ve Sevrî bu hadîs ile istidlal ederek kusmanın abdesti bozduğuna hükmetmişlerdir.
İmâm Şafiî ise, Sevbân'ın döktüğü su ile Hz. Peygamber'in sadece el ve yüzünü yıkadığını, dolayısıyla kusmanın abdesti bozduğuna delâlet etmediğini söyler.
Buna göre Şafiî, Peygamber'in abdest aldığının kabulu halinde, bu abdestin mustehâb olmak üzere alındığını söyler. Aliyyu'l-Kârî, Mirek'ten naklen bu ikinci izâhın daha muvafık olacağını, çünkü bir şeyi şer'î manâsıyla almak mümkünken lugâvî manâya gidilmeyeceğini söyler.
(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/240-241)
2- ORUÇLUYKEN KAN ALDIRMAK (Hacamat):
Alimlerin çoğunluğuna göre kan aldırmak dolayısıyla oruç bozulmaz.
Buna karşılık Hz. Ali, Atâ İbn Ebu Rabah, Evzâî, Ahmed İbn Hanbel, İshâk İbn Râhuye ve Ebu Sevr kan alanın ve aldıranın orucunun bozulacağını söylemişlerdir. Bu alimlere göre kan aldırma dolayısıyla bozulan oruçların kaza edilmesi gerekir.
Şâfiîlerden İbn Huzeyme, İbnu'l-Munzir, Ebu'l-Velid en-Nîsâbûrî ve İbn Hibbân da Ahmed İbn Hanbel'in görüşünü benimsemişlerdir.
(Fethu'l bari, 4. Cild, Savm, 1938)