İhlasla Yapılmış Bir Amele Sonradan Riyanın Karışması
Bir kimse ihlas üzere bir amel yaptıktan (amel bu şekilde bittikten) sonra Rabbisinin kendisini işitmesi ve görmesiyle yetinmeyip bu amelini riya kastıyla insanlara anlattığında amelinin sevabının boşa gidip gitmeyeceği konusunda ihtilaf bulunmaktadır. Kimi âlimlere göre amel sahih olarak tamama erdiği için sevabı boşa gitmez, ama elbetteki sonradan amele karıştırdığı riyanın günahını kazanır. Kimi âlimlere göre ise bu riya amelinin sevabını iptal eder.
“Ey iman edenler! Malını insanlara gösteriş için infak eden ve Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen (iman etmediği için de infakından bir sevap ummayan) kimse gibi sadakalarınızı(n ecrini) menn (minnet etmek) ve eziyet etmek ile iptal etmeyin (boşa çıkarmayın)…” Bakara, 264
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim (amelini insanlara) işittirirse Allah da onu (kıyamet gününde insanlar önünde riyakâr, yalancı diye teşhir ederek) işittirir.” Buhari, Müslim
Yapılmış Bir İbadeti Başkalarına Anlatmanın Caiz Olduğu Haller
a) Anlatmaktaki gayesi anlatacağı kimseler için bir teşvik olsun, örnek alınsın, insanlar etkilensinler, imanları artsın diyeyse, bu amaçla amelini ve amelinden elde ettiği faydaları anlatıyorsa bu müstehab olur.
b) Allah’ın (celle celâluhu) kendisini salih bir amel işlemeye muvaffak kılmasına, yani bir nimetine -çünkü Allah’ın birini buna muvaffak kılması ona ihsan ettiği bir nimetidir karşılık Ona şükretmek için amelini başkalarına anlatması, nimetini izhar ve itiraf etmesi de müstehabtır.
“O halde Rabbinin nimetini anlat” Duha Sûresi 11
c) İnsanların kendisi hakkındaki bir sûi zannını ve töhmetini def etme amacıyla bir zorunluluk olarak kişinin amelini söylemesinde bir beis yoktur. Zira kişi böylelikle onurunu, şerefini, haysiyetini, saygınlığını, itibarını zedelenmekten korumuş olmaktadır. (Hz. Osman radiyallahu anh'ın evini kuşatanlara, kendisini öldürmek isteyenlere amellerini anlattığı gibi...)
d) Müslümanlar tanısınlar, bilsinler ki istihdam etsinler, işlerini gördürsünler, istifade etsinler, danışsınlar, sorsunlar diye kişinin kendisinde bulunan -ilimle iştiğal etmek, ihtiyaç sahipleri için yardım toplayıp göndermek gibi- ibadet niteliğindeki bir işini, özelliğini açığa çıkarması, İslamî çalışmalarını, hizmetlerini tanıtması, anlatmasında da bir sakınca yoktur, hatta müstehaptır.
Hulâsa-i kelâm; burada söylemediklerimizi de kapsayacak şekilde genel bir ifadeyle; sahih, şerî bir kasıtla, bir maslahattan ötürü, fayda hâsıl olsun diye amelleri/ibadetleri anlatmak riya olarak sayılmaz. Ancak bir müslüman bunu yaparken çok dikkatli olmalı, anlatmasındaki gayenin dışına çıkıp riya niyetine kaymamalı, bunun için de anlatırken kendisini riyaya sevkedebilecek sözler sarfetmekten kaçınmalı, gaye yerine gelecek kadarıyla konuşmalı ve samimi olmalı, kendi kendini kandırmamalıdır.
Riya Ne Zaman Küçük ve Büyük Şirk Olur?
a) Eğer ki riya ibadetin aslına dahil ise, yani kişi ibadete başladıktan sonra asıl niyetini iptal edip de ibadeti başından itibaren Allah’tan başkası için yaparsa bu ibadet komple batıl olur.
b) Eğer ki ibadetin aslı Allah (celle celâluhu) için olmaya devem edip de ibadet esnasında riya niyeti oluşmuşsa bakılır;
1) Şayet riya niyeti kişinin zihnine gelmiş, ancak bunu devam ettirmeden defetmişse bu ittifakla ibadete zarar vermez.
2) Ancak devam ettirmişse, örneğin; namaz kılarken bir hocanın geldiğini anlayınca ‘görsün ve şöyle şöyle düşünsün/desin’ diye rukû’da tesbihatı normalinden uzun tutarak yapmışsa, sadece bu namazın rukû kısmı batıl olmuştur, yani rukû’un sevabını alamamıştır. Fakat -“a)” maddesinde olduğu gibi- bozuk niyet namazın aslına dahil olmadığı için bu namaz komple batıl olmamıştır.
Kişiyi ibadete sevk eden niyet sadece Allah’tan (celle celâluhu) başkası ise, yani kişi ibadetiyle Allah’a yakınlaşmayı, sevap kazanmayı, ahireti, boynundaki borcunun düşmesini kastetmeksizin tamamıyla Allah’tan gayrısını irade ediyor ise, işte bu kimsenin ibadeti batıl olup riyası büyük şirk olan riyadır ki buna “niyet şirki” de denir. Bu üç kısımdır:
a) Bir kâfir İslam’a gösteriş amacıyla, insanların sevgisini kazanmak için girdiğini izhar ediyorsa, yani amacı İslam’a girmek olmayıp İslam’ı menfaatine kullanıyor ise bu tür bir riya büyük şirk olur.
b) Kıldığı bütün namazları, tamamı batıl olacak şekilde kılan kimsenin -ki az evvel bundan bahsedildi- riyası büyük şirk olan riyadır. Zira -Allah-u A’lem- doğru olan görüşe göre namazın terki külliyen (komple) bir terk ise küfürdür. Namazlarının hepsini, tamamı batıl olacak şekilde kılan biri hiç namaz kılmayan hükmünde olduğu için bu kimsenin riyası büyük şirk olmaktadır. Yine buna göre; bir vakit dahi olsa namazı kasten terk etmenin küfür olduğunu savunan âlimlere göre bir vakit namazı, tamamı batıl olacak şekilde kılan kimsenin riyası büyük şirktir. Keza zekât vermemeyi, ramazan orucu tutmamayı ve hacca gitmemeyi küfür olarak sayan âlimlere göre de bu böyle değerlendirilir. Dolayısıyla örneğin; bir kimse farz olmayan namazları veya nafile olan bir haccı v.s. riyakârca yaparsa, bu amellerin terki hiçbir şekilde küfür olmadığından bu riya küçük şirk olur.
c) Farz olsun, müstehab olsun, kişi yaptığı bütün ibadetlerinin “genelini” Allah’tan başkasını kastederek (yani küçük şirk olan riya konusunun “a)” maddesinde belirtildiği şekilde) yapıyorsa bu riya da büyük şirk olur. Zira böyle bir şey ancak kâfir bir münafıktan sadır olur. Bu yüzden niyet şirkine “nifak şirki” de denmiştir