cehalet bunlar için özürmüş işte. Bunlar Müşrik değilse kim müşrik çok merak ediyorum doğrusu. "Kahrolsun, o 'zan ve tahminle' yalan söyleyenler." (Zariyat 10)
Allah'tan başka mabudlara ibadet eden, şirki kendine din edinen kimseler bu işledikleri şirkleri sebebiyle hiçbir dönemde mazur sayılmadılar. Kişinin mazur olabileceği, hüccet ikamesi yapılmadan tekfir edilemeyeceği cehalet Allah'tan başkasına ibadet etme meselesinde değildir. Birçok insana gizli kalan, isim sıfatlar, helal-haramlar gibi meselelerde alimler bu kaideyi uygulamışlardır.
Şeyhulislam İbn Teymiyye diyor ki: "Hafi meselelerde ise bu noktada kişiye sapmış ve hatalı denir ve hüccet ikame edilmeden böyle bir kimse tekfir edilmez. Ancak bu eğer Müslümanların alimlerinin ve avamının hepsinin bildiği meselelerde olursa, ya da Nebi (aleyhiselatu vesselam)'ınn gönderildiği ve muhalefet edenin kafir olacağı herkes tarafından bilinen meselelerde olursa durum böyle değildir. Mesela Allah’a bir şeyi ortak koşmadan tevhid üzere ibadet etmek, onun dışındaki gerek Nebilerden, Salihlerden ve evliyalardan herhangi birine ibadeti nehyetmek gibi İslam’ın en açık meselelerinde olduğu gibi."
Yani cehalet iki kısma ayrılır. Fakat bugün Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'ın da haber verdiği gibi ilmin ortadan kaldırılması sebebiyle insanlar bu meseleleri karıştırdılar. Örneğin hiçbir alim (son dönem suudcuları hariç) Allah'ın zatına küfür eden, İslam'la Allah'la alay eden kimselerin cehaletinin mazeret olabileceğini söylememiştir. Yine hiçbir İslam alim Kur'an tahrif oldu, Cebrail Ali yerine Muhammed(aleyhisselatu vesselam)'a geldi diyenlerin cehaletini mazeret görmemiş, hüccet ikamesinden önce ve sonra bu kimselerin kafir olduklarına hükmetmişlerdir.
Özetle;günümüzde şirki kendilerine din edinen, Rufailer, Rafıziler, Menzilciler vb kabirperestler cehaletleri sebebiyle mazur değildirler. Bu kimseler hüccetin kendilerine ikamesinden önce ve sonra müşrik ismini alırlar. Onlara muamelat noktasında kafir ahkamı uygulamakta hiçbir sakınca yoktur. Örneğin onlar kız istediğinde verilmez, kestikleri yenilmez, kadınlarıyla evlenilmez, namazda imamlığa geçirilmezler.
Veya Abdulaziz Bayındır ve ona tabi olanlar gibi Allah'ın ilmini inkar edenlerin durumu da böyledir. Onlarda hüccet ikame edilmeksizin, tekfirin engellerine bakılmaksızın tekfir edilirler. Bu gibi meselelerde cehalet özür olmaz. Tıpkı tekfirinde icma olan, Allah'ın ilmini inkar eden ve kul fiillerini kendi yaratır diyen kaderiler gibi.
Ki eğer bu kimseler için cehalet mazerettir diyecek olursanız dahi elinde Kur'an ve Sünnet bulunan, onları okuyup araştırmayan yüz çeviren kimselerin zaten cehalet özrü gibi bir özürleri yoktur. Onların durumu kendisine İslam ulaştığı halde ondan yüz çeviren müstekbir kafirlerin durumu gibidir.
Allame İbnu'l Kayyım diyor ki:"Allah yarattıklarına hücceti kitabı ve resulleri ile ikame etmiştir. "Bu Kur’an bana sizi ve ulaşan herkesi uyarmam için bana vahyolundu." (En'am Suresi 19. Ayet) Her kime bu Kur’an ulaşırsa o uyarılmıştır. Onunla Allah’ın hücceti ona ulaşmıştır."