H
Çevrimdışı
ÖNSÖZ. PAGEREF _Toc126304197 \h 3
L) -RÜKÛ VE SECDE (Devam) PAGEREF _Toc126304198 \h 3
Secdeye Gidiş ve Orada Duruş Şekli PAGEREF _Toc126304199 \h 3
Secde Azaları, Secdeye Giderken Saç ve Elbise Düzeltmenin Hükmü. PAGEREF _Toc126304204 \h 9
Namaz Kılan Kişinin Elbisesinin Bir Kısmına Secde Etmesinin Hükmü ve Kalabalıkta Yapılan Secdede Ruhsat PAGEREF _Toc126304207 \h 10
Secdede Yapılan Dua ve Zikirler PAGEREF _Toc126304210 \h 13
İki Secde Arasında Oturuş (Celse) ve Okunan Dualar PAGEREF _Toc126304214 \h 16
Celse-i İstirahat (İki Secdeden Sonra Ayağa Kalkarken Biraz Oturmak) PAGEREF _Toc126304216 \h 17
ÖNSÖZ
Müsned Çalışmasının VI. Cildini hazırlama imkânı veren yüce Allah'a sonsuz hamd ü senalar eder, O'nun Rasûlüne, Ehl-i Beytine ve ashabına da salât ve selâm ederiz.
Kur'ân ve hadis metinleri üzerinde çalışmalar aceleye gelmez, gelmemelidir. Bu nedenle her metin üzerinde titizlikle durulmakta, günümüz Türkçesine anlaşılır bir şekilde terceme edilmekte, anlaşılmayan yerler şerh bölümünde açıklanmakta ve naslardan istinbat edilen fıkhı hükümler müctehid imamların ictihadlan ile birlikte zikredilmektedir. Bu çalışmalar yanında hadislerin tahricleri yapılıp okuyucunun kafasında hadis konusundaki olası problemler izale edilmektedir. Böylesine geniş bir yelpaze takdir edersiniz ki zengin bir kaynak koleksiyonu yanında uzun çalışma zamanı ister. Biz gecemizi gündüzümüze katarak siz okuyucularımıza en İyiyi en kısa zamanda ulaştırmaya çalışmaktayız. Gün geçtikçe çalışmanın ağırlığı kendisini hissettirmekte, daha fazla zamana ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle bazı gecikmelerde okurlarımızın bizi anlayışla karşılayacağını umuyor ve desteklerini sonuna kadar bekliyoruz. Biz uzun bir maratona çıktık, umarız ki bizi bu çalışmada yalnız bırakmazsınız.
Müsned tercemesinınin V. Cildi de sizlerin büyük teveccühüne maz-har oldu, Kur'ân Tarihi Sürecinde Kıraatler makalesi zengin içeriği ve kaynakçası yönüyle çok beğenildi ve bu tür ilmî makalelerin devamı istendi. Özellikle üniversite çevresinden dostlarımız Müsned çalışmasının mutlaka devam etmesini ısrarla istediler, karşılaştığımız kişiler VI. Cild ne oldu, ne zaman çıkıyor, şeklinde sabırsızlıklarını izhar ettiler. Bütün bunlar bizim azmimizi bilemekte, çalışmamızda yalnız olmadığımızı hissettirmekte ve sizlerin desteğinin her zaman bizimle beraber olduğunu göstermektedir. Tüm okurlarımıza şükranlarımızı arz ederiz.
VI. Cildde de Namaz konusu devam etmektedir. Bu cildde Rükû ve secde, kunût duaları, teşehhüd, selâm ile namazdan çıkış, (farz) namazın sonunda okunan dua ve zikirler, namazı bozan, namazda yapılması mekruh ve mubah olan fiiller, sehiv secdesi, tilavet ve şükür secdesi, gibi çok önemli konular bulunmaktadır. Umarız ki okuyucularımız bu konuların Kur'ân ve sünnet bağlamında işlenmesi nedeniyle hükümlerin ana kaynaklarına ulaşacaklar ve ibadetlerini büyük bir zevkle, asr-ı saadet günlerine uygun olarak eda edeceklerdir.
Bu çalışmaların faydalı olması temennisiyle dua ve desteklerinizi bekleriz.[1]
I) -RÜKÛ VE SECDE (Devam)
Secdeye Gidiş ve Orada Duruş Şekli
656/1526-Ebû Hüreyre'den [2]Rasûlullah (Saiiailaha aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
"Sizden biri secde yapacağında deve çökmesi gibi (dizleri üzere) çökmesin. Önce ellerini sonra dizlerini yere koysun." [3]
AÇIKLAMA
Secdeye giderken yere Önce ellerin mi, yoksa dizlerin mi konulması gerektiği konusunda farklı rivayetler vardır. Bundan dolayı mücfehidler hangisinin müstehap olduğu konusunda ihtilaf ettiler:
1- Cumhura göre dizlerden sonra ellerin yere konulması müstehabdır.
2- İmam Malik, Evzai, bîr rivayette Ahmed b. Hanbel ve İbn Hazm önce ellerin, sonra dizlerin konulması gerektiğini savundular.[4]
§Bu konudaki geniş bilgi için bk. Müsned Trc. H.no: 672/1542 ve ilgili hadisin açıklaması.
ŞDevenin çökmesini örnek veren iki farklı rivayet bulunmaktadır. İkisi de Ebû Hüreyre'den gelmektedir. Birisi yukarıdaki Ebû Hüreyre rivayeti, diğeri de şöyledir:
Ebû Hüreyre'den (Radıyallah anh): [5] Hz. Peygamber şöyle dedi:
"Sizden biri secdeye gideceğinde ellerinden Önce dizleriyle başlasın (yere koysun), Devenin çökmesi gibi çökmesin."
§Alimler Ebû Hüreyre'den iki farklı rivayet sebebiyle bunlarda ızdırap bulunduğunu söylemişlerdir. Devenin çökmesi ile ilgili iki farklı yorum ortaya çıkmaktadır:
1-Cumhur; devenin önce Ön ayaklarını sonra arka ayaklarını kırıp çökmesini anlamış ve bunun yasaklandığını belirtmişlerdir.
2-Diğer alimler ise devenin dizinin ön ayaklarında değil arka ayaklarında olduğunu söylemişlerdir. [6]
§Cumhurun görüşünü tercih etmek daha doğru olsa gerek. Çünkü delilleri fazla ve kuvvetlidir. Ayrıca Ebû Hüreyre rivayetlerinde izdırap vardır. [7]
657/1527 - îbn Ömer (Radıyallahü anhama), merfû olarak şunu nakletti"[8]
"Yüzün secde etmesi gibi iki el de secde eder. Sizden biri yüzünü yere koyduğunda (beraberinde) ellerini de koysun. Yüzünü kaldırdığında ellerini de kaldırsın." [9]
658/1528 - İbn Buhayne'den (Radiyallahü anh)[10]
Rasûlullah (Saiiaitahu aleyhi ve seiiem) secde yaptığında kollarını o kadar açardı ayırırdı ki, koltuk altlarının beyazı görülürdü.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah namaz kılarken kollarını o kadar açardı ki koltuk altlarının beyazı [11]görülürdü. [12]
AÇIKLAMA
Secdede kollarının açılması ayrılması o kadar fazla olmalı ki koltuk altlan görülebilsin. Bunun hikmeti konusunda farklı şeyler söylendi:
Kuıtubî dedi ki: Bu hâlde secde etmenin müstehap olmasının hikmeti yüzün yere olan basıncını azaltmak, dolayısıyla burnun ve alnın yerle temasında zarar görmesini engellemektir.
Bazı alimlere göre bu durum, tevazuun en üstün derecesi, tembel ve gafil kişilere benzemeksizin burnu ve alnı korumada en iyi yoldur. Çünkü tembel ya da gafil kişiler bu durumda kollarını kapatırlar ve uyku vaziyetinde dururlar. [13]
659/1529 - Muhammed b. Amr b. Atâ), Ebû Humeyd es-Sâidî'den (Radıyallahü anlı) nakletti:[14]
Ebû Humeyd'in (Radtyattaha cmh) şöyle dediğini işittim ki o, Hz. Peygamber'den (SaiiaiiaM aleyhi ve seüem) (bu tür haberleri) nakleden on sahabeden birisidir, diğeri de Ebû Katâde b. Rib'î'dir:
'Ben Rasûlullah'in (Saliaiiahu aleyhi ve seUem) namazını sizin en iyi bileni-nizim.' Oradakiler:
'Rasûlullah'la sohbette bizden önde gelen ve ona itaatte bizden çok ilerde olan birisi değilsin' deyince Humeyd şöyle dedi:
'Bilâkis, (dediğinizin tam tersi.)
'0 zaman arz et/anlat!'
'Rasûlullah namaza kalktığında ayakta tam dik olarak durdu, (tekbirde) ellerini kaldırarak omuzları hizasına getirdi. (Sonra 'Allahü ekber' dedi ve) rükûa gitmek istediğinde ellerini kaldırarak omuzlarının hizasına getirdi, sonra 'Allahü ekber' dedi ve rükûa vardı, orada dengeli olarak durup, başını salmadı ya da (yukarıya) kaldırmadı ve ellerini diz kapaklarına koydu. Sonra 'Semi'a'llahü limen hamideh' deyip (başım) kaldırdı, her kemik yerini tam olarak alacak şekilde doğruldu. Sonra secdeye gitti ve 'Allahü ekber' dedi, pazılarım (kollarını) karnından uzaklaştırdı ve açtı. İki ayağının parmaklarım dikti.[15] Sol ayağını yatırdı ve üzerine oturdu, her kemik yerini alacak şekilde durdu. Sonra tekrar secdeye gitti ve 'Allahü ekber' dedi, sonra (sol) ayağını yatırdı ve üzerine oturdu, her uzuv yerine dönecek şekilde durdu. Sonra kalktı ve ikinci rekâtta da böyle yaptı. İki rekâtı kıldıktan sonra1 kalkarken tekbir getirdi, namazın başlangıcındaki gibi ellerini omuzları hizasına kaldırdı. [16] Sonra öncekinin benzeri şekilde kıldı. Namazın biteceği son rekâta gelince sol ayağını (sağ tarafa) çıkarttı ve sol kabası üzerine (teverruk yaparak) oturdu, [17] sonra selâm verdi
NOT: Hadis hakkında açıklama için bk. Müsned Trc. H.no:480/I350. [18]
660/1530 - Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh):[19]
Hz. Peygamber (Saitailahu aleyhi ve sdiem) şöyle dedi:
"Secdenizde tadile uyun/tam yapın, Bu durumda sizden biri kollarını (dirseklerini) köpeğin yere yayması gibi yere yerfeştirmesin/yaymasın (dirseklerini kaldırsın). Rükû ve secdeleri tam yapın. Vallahi siz rükû ve secdelere gittiğinizde ben arkamdan ya da sırtımdan sizi görürüm." [20]
Açıklama
Yukarıdaki rivayette geçtiği gibi Rasûlullah (Satlallahu aleyhi ve sellem) namaz kılanları; ben arkam size dönükken hareketlerinizi görmekteyim, şeklinde uyarmaktadır. Rasûlullah'm görüşü tek yöne bağlı değildir ve bu onun mucizelerindendir. Bu nedenle Buharı söz konusu hadisi Alâmâtün-Nübüvve (Peygamberliğin alâmetleri) konusuna almıştır.
Müslim'de geçen bir rivayette Ebû Hüreyre şöyle anlattı:
Rasûluilah bir gün bize namaz kıldırdı. Namazı bitirince dönüp şöyle dedi: "Ey Filan! Namazı güzel kılmaz mısın? Namaz kılan kişi nasıl kıldığını konral etmez mi? O ancak kendisi için namaz kılıyor. Vallahi ben önümden gördüğüm gibi arkamdan da görürüm. [21]
Bu gözle olmayan bir görüştür ki Allah'ın izniyle normal şartlar dışında gerçekleşir. Âhirette Allah'ın müminler tarafından görülmesi de bu şekilde olabilir.
Doğrusunu Allah bilir. [22]
661/1531- Câbir b. Abdullah'tan (RadıyaUahu anhi;[23] Rasûlullah (SallallahUaleyhi vesellem)Ğ6Ğİ ki:
"Sizden biri secde yaparken tadile uysun/tam yapsın, kollarını (dirseklerini) köpeğin yere yayması gibi koymasın (dirseklerini kaldırsın). [24]
662/1532- Şu'be'den[25]
İbn Abbas'a (RadıyaUahuanhuınu) bir kişi geldi ve şöyle dedi: 'Senin mevlân secdeye gittiğinde alnını, kollarını (dirseklerini) ve göğsünü yere koydu.'
İbn Abbas mevlasına:
'Böyle yapmana seni sürükleyen/sevk eden nedir?' deyince o şöyle
cevap verdi:
'Tevazu Bunun üzerine Tbn Abbas şöyle dedi:
'Bu köpek yatışıdır. Hz. Peygamber'i secde yaparken gördüm, koltuk altlarının beyazı görülüyordu (dirseklerini yere koymamıştı).'[26]
663/1533 - İbn Abbas'tan {Radıyallahü anhümay)[27]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) namazım İyice düşündüm de onu secdede kollarını (dirseklerini) açmış görmüştüm, [28] koltuk altlarının beyazını görmüştüm. [29]
664/1534 - Ebû Saıd el-Hudrî'den Rasûlutlah [30]
(Saiiaiiahs aleyhi ve sellem) secdeye gittiğinde (kollarını Öyle açtı ki) onun boş böğrünün beyazlığını gördüm. [31]
665/1535 - Enes b. Mâlik'ten (Radtyaitahu anh). [32]
Rasûluilah (Sallaiiahu aleyhi ve sellem) secdeye gittiğinde (kollarını öyle açtı ki) koltuk altlarının beyazlığı görüldü (ya da gördüm). [33]
666/1536 - Abdullah b, Akram el-Huzâî'den Rdiihüh): [34]
Bir düzlükte (ovada) (Diğer rivayette; (Arafat'taki) Nemire bölgesine yakın bir düzlükte) babam Akram ile beraberdim. Yakınımıza bir kervan geldi ve yol tarafına hayvanlarını çöktürdüler. Bunun üzerine babam bana şöyle dedi:
'Ey yavrum, sen kuzuların içinde dur/bekle, onların (kim olduklarını) soruşturmak üzere yanlarına gideyim.'
Babam çıkıp gidince ben de izinden (peşinden) gittim. Baktım ki orada Rasûluilah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) var (Râvi sözlerine şöyle devam etti);[35]
Namaz vakti geldi/başladı, onunla beraber namaz kıldım, her secdeye gittiğinde Rasûlullah'ın koltuk altlarının mat beyazlığını görüyordum. [36]
667/1537- Ebû İshak'tan: [37]
Berâ b. Âzib Radıyallahü anh) secdeleri şöyle vasfetti gösterdi. Önce (secdeye gidip) avuçlarını yere koydu, kabasını yerden kaldırdı, kollarını (dirseklerini) açtı ve şöyle dedi:
'Hz. Peygamber işte böyle secde etti.'[38]
668/1538-Hz. Peygamber'in eşi Meymûne annemizden (Radıyallahü anha)[39]
Hz. Peygamber tSaiiallaha aleyhi ve sellem) secdeye gittiğinde kollarını[40] öyle açardı ki arkasında bulunan kişi koltuk altlarının beyazlığını görürdü. [41]
669/1539- Berâ b. Âzib'den (Radıyallahü anh) [42]
Rasülullah (Sallatlah aleyhi ve sellem) "Secdeye gittiğinde avuçlarını (yere) [43] koy ve dirseklerini kaldır!" [44]
670/1540-Vâil b. Hucr'dan (Radıyatlahü anh) [45]
Rasülullah'ı (Saiiaiiam aleyhi ve setiem) alnı ile birlikte burnunu yere koyarak secde ederken gördüm.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasülullah'ı (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) secde ederken gördüm, burnunu yere koydu. [46]
671/1541- Vâİl el-Hadrâmİ (Radıyallahü anh), [47]
Hz. Peygamber'i (Saiiaiiahu aleyhi ve seliem), iki eli kulaklarına yakın olduğu hâlde secde ederken gördü. §Bir rivayette ise: Rasülullah'ı iki eli arasına secde ederken gördü, şeklinde nakledildi, [48]
672/1542-İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma)[49]
Bir kişi Hz. Peygamber'e (SallaUaha aleyhi ve sellem) namazla ilgili bir şey sordu. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"El ve ayaklarının parmak aralarını ov (yani abdesti güzelce al)!"
Ona söylediği sözlerden biri de şuydu:
"Rükûa eğildiğinde ellerini diz kapaklarına koy ki tam olarak rükûa gitmiş ol (sırtın tam düz olsun) ve secde yaptığında da yerin hacmini (sertliğini) hissedinceye kadar alnını yere (iyice) yerleştir!.." [50]
Açıklama
Bu babdaki hadisler secdeye gidiş şeklini açıklamaktadır. Secdeye giderken önce ellerin mi, yoksa dizlerin mi konulması gerekir, konusunda müetehidler ihtilafa düştüler. Bu ihtilafın sebebi farklı rivayetlerin bulunmasıdır. Bu konudaki görüşler:
1-Cumhura göre müstehap olan dizlerden sonra ellerin yere konulmasıdır. [51] §İmam Nevevi şöyle dedi: Mezhebimize göre secdeye giderken müstehap olan şey Önce dizlerin, sonra ellerin, sonra alnın, sonra da burnun yere konmasıdır. İbn Münzir bunu, Hz. Ömer, İbrahim en-Nehâi\ Müslim b. Yesar, İmam Ebû Hanife, Ebû Yusuf, Muhammed, Şafiî, Süfyan es-Sevrî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahûye gibi alimlerden nakletti. [52] Onların delilleri:
Vâil b. Hucr'dan (RadıyallahÜ anh)[53]
Hz. Peygamber'i ellerinden önce dizlerini (yere) koyarak secdeye giderken, dizlerinden önce de ellerini kaldırarak ayağa kalkarken gördüm.
Enes'ten (Radıyallahü anlı):[54]
'Rasûlullah'ı gördüm, tekbir aldı... (secdeye giderken) dizleri ellerinden önce yere indi.
Sa'd'dan (Radıyallahü anh) [55]
(Secdeye giderken) elleri dizlerden önce koyardık, sonra ellerden önce dizlerin konmasıyla emrolunduk.
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahüanh): Hz. Peygamber şöyle dedi: [56]
"Sizden biri secdeye gideceğinde ellerinden önce dizleriyle başlasın (yere koysun), devenin çökmesi gibi çökmesin."
2-İmam Malik, Evzai; bir rivayette Ahmed b. Hanbe! ve İbn Hazm önce ellerin, sonra dizlerin konulması gerektiğini savundular. [57] Bu konudaki delilleri Ebû Hüreyre hadisidir. Bk. Müsned Trc. H. no: 656/1526
şÂHmler Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) iki farklı rivayet sebebiyle bunlarda ızdırap bulunduğunu söylemişlerdir. Devenin çökmesi ile ilgili iki farklı yorum ortaya çıkmaktadır:
1-Cumhur; devenin önce ön ayaklarını sonra arka ayaklarını kırıp çökmesini anlamış ve bunun yasaklandığını belirtmişlerdir.
2-Diğer alimler ise devenin dizinin ön ayakların da değil arka ayaklarında olduğunu söylemişlerdir. [58]
§Ancak cumhurun görüşünü tercih etmek daha doğru olsa gerek. Çünkü delilleri fazla ve kuvvetlidir. Ayrıca Ebû Hüreyre rivayetlerinde ızdırab vardır ve tam delil olmaz. İbn Kayyim bu konuda 10 kadar tercih sebebi saymıştır ki Şevkâni bunların bir kısmını eserinde zikretmiştir. [59]
Bu babdaki hadisler secdede duruşu tarif etmekte::. El ayaiannın/avuçlann yere konulup sonra alın ve burnun yere konulması, dirseklerin yere konulmayıp koltuk altları görünecek şekilde açılması müstehabdır. Bu hareketle::: tembelce yatıştan uzak, Allah'ın karşısında kulluk bilincini gösteren mütevazı bir ta'c vardır. Dirseklerin yere konma hâli köpeğin yatışına benzetilmiştir ki onda hafife alma, önem vermeme ve tembel bir hareket sergilenmektedir, ibadet ağına aykırıdır.[60]
Secde Azaları, Secdeye Giderken Saç ve Elbise Düzeltmenin Hükmü
673/1543-İbn Abbas'tan (Radıyaliahüanhüma)[61]
Hz Peygamber tSaiiaiiaiıu «tevki ve teiiem) şöyle dedi:
"Ben yedi âzâ üzerine secde yapmakla, ayrıca bu durumda saç ve İbişe çekmemekle toplamamakla emrolundum." §İbn Abbas'tan ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (Saiiailaha aleyhi ve sellem) yedi âzâ üzerine secde yapmakla olundu, (bu sırada) saç ve elbise çekmekten toplamaktan nehy olundu (men edildi).
§îbn Abbas'tan üçüncü tarikle gelen rivayet:
Rasulullah (Sallallahü aleyhi ve sellem)'.
"Ben yedi âzâ üzerine secde etmekle emrolundum; -eliyle burna (kadar)[62] işaret ederek-alın üzerine, sonra iki ele (avuçlara), [63] iki dize, (iki ayağın) [64] parmak uçlarına (secdeyle emrolundum), (bu durumda) ne elbiseyi çekerim, ne de saçı (toplarım)" dedi.[65]
Açıklama
Metinde geçen (lif) kelimesinden maksat elbisenin ya da saçın toplanmama-sıdır. Bu şekildeki nehy haramlık ifade eder. Ancak Kadı Iyaz'ın dediği gibi cumhur bunun tersini kabul etmektedir ki onlara göre bu hareketler mekruhtur, ama namazı bozmaz. İbn Münzir, Hasan-ı Basri'nin bu durumda namazın iadesi gerekir, düşüncesinde olduğunu nakletti.
§Secdcye giderken saç ve elbise toplama yasağının hikmeti; yerle temasında korunmak şeklindeki kibirli insanların hareketine benzemesinden olsa gerek.
§Hadiste yedi secde âzasından bahsedildi:
1-Alın ve burun: Bunlar tek uzuv sayıldı. Nesâi rivayeti de bunu desteklemektedir, değilse uzuvların sayısı sekize çıkar. Kurtubî şöyle dedi: 'Bu rivayetlerden anlaşılan secdede alnın asıl, burnun ona tabi olmasıdır.' İbn Dakîk el-Iyd da şöyle dedi: 'İkisi bir uzuv olmalıdır, değilse secde uzuvları sekize çıkar.' İmam Ebû Hanife de bu görüştedir. Alnın yere değmesi farzdır, namazın geçerliliği için yeterlidir, ancak burunun yere değmesi vaciptir, terki anında sehiv secdesi gerekir. Şafıîlerin çoğuna göre de alnın bir kısmı ile yapılan secde namazın geçerliliği için yeterlidir. Cumhurun görüşü bu şekildedir. Secdede sadece burnun yere değmesinin namazın geçerliliği için yeterli olmayacağı konusunda icma' vardır. İmam Evzaî, Ahmed, Ishak gibi bazı alimlere göre ise secdede hem alnın, hem de burnun değmesi gerekir, aksi takdirde namaz olmaz.[66] İmam Malik'ten farklı rivayetler naklolundu:
a- Secdede alın farzdır, ama burnun yere konulmaması durumunda vakit için-de iadesi müstehabdır.
b- Sadece burnu yere koymak namazı bozar. c-Farziyet her ikisine de tealluk eder.[67]
2- İki elin içi, yani avuçlar.
3- İki diz,
4- İki ayak parmaklarının uçları.
§Secdede alın dışındaki altı azanın yere değmesi ile ilgili hüküm:
1- î. Şafiî'den iki görüş nakledildi: a-Müstehabdır. b-Farzdır, bu görüş kuvvetlidir. Hanbeliler de bu görüştedir.
2- Hanefilere göre ellerden, dizlerden ve ayaklardan birer tanesi mutlaka yere değmelidir.
3- MâlikiIere göre bu altı uzvun yere değmesi müstehabdır, ancak birinin terk edilmesi hâlinde o namazın vakit içinde iade edilmesi istenir. [68]
674/1544-Abbas b. Abdülmuttalib'den ftiadıyaiiaim anh) [69]
RasÛlullah (SaUaUahilaleyhi ve sellem) şöyle dedi:
"Bir kişi secdeye gittiğinde onunla birlikte (şu) yedi âzası da secde yapar: Yüzü (alnı ve burnu), iki eli (avuçları), iki dizi, iki ayağı." [70]
675/l545- (Z.) Amr b. Yahya babası ya da amcasından nakletti:[71] 'Benim çok uzun saçım vardı, secdeye gittiğimde onları topladım.
ı-Babam) Ebû Hasan el-Mâzinî[72] beni gördü ve :
'Toprak ona dokunmasın diye topluyorsun (değil mi), vallahi onları keseceğim' dedi ve onları kesti.'[73]
Açıklama
Metinde kelimesi geçmektedir. Arapça'da saçlar kulak yumuşağını geçer ve muzlara ulaşırsa ona (OJi), omuzları da geçerse ona [74] bu ikisinden daha kısa dursa denir. [75] Yukarıdaki râvinin uzun saçlarını toplaması Hz. Peygamber'in sünnetine aykırı olduğu için babası Ebû Hasan el-Mâzinî tarafından yadırganmış ve bundan kurtulması için kesin çözümün saçların kesilmesi olduğu bildirilmiştir.
§Erkeklerin uzun saçları olanların namazda yere değmesin diye saçlarını bağlamaları da yadırganmış ve yasaklanmıştır.
Küreyb'den: [76]
İbn Abbas, Abdullah b. Haris'İ saçları arkadan bağlanmış olarak namaz kılarken gördü, arkasına dolandı ve çözmeye başladı. Öbürü de hareket etmeksizin ona imkan tanıdı, (namazı bitirdikten) sonra İbn Abbas'a yöneldi ve:
'Benim başımdan sana ne?' deyince İbn Abbas şöyle dedi:
'Ben Rasülullah'ın şöyle dediğini işittim:
"Bunun misali, ellerini omzuna bağladığı haide namaz kılan kişiye benzer (uzun saçların da secdeye dökülmesi gerekir).'"
Rivâyette geçen mekfûf elleri arkaya, omuza bağlamak anlamındadır." [77]Bu şekilde namaz kılan kişinin secde azalandan bir kısmı yere değmez.
açı olan erkeklerin de saçlarını topuz yaparak bağlaması mekfufa benzediği ...aklanmıştır, saçlarının secdeye katılması gerekir.
İmam Nevevi şöyle dedi: 'Namazda elbisenin ya da saçların toplanması, puz yapılması ya da uzun saçın sarığın içinde toplanması mekruhtur, kerahet namazı bozmaz. Cumhurun görüşü bu şekildedir. Ancak İbn Münzir, Ha Basrî'den namazın iade edilmesi görüşünü nakletti. Bunun hikmeti saçların da secdeye katılmasıdır.[78]
Bu emir erkekler içindir. Kadınlar için böyle bir emir yoktur, çünkü onların baş vardır. Kadınlarda yasaklanan, topu/un büyük yapılıp dikkat çekmesidir. [79]
Namaz Kılan Kişinin Elbisesinin Bir Kısmına Secde Etmesinin Hükmü ve Kalabalıkta Yapılan Secdede Ruhsat
676/1546- Abdullah b. Abbas'tan (Radıyaüahil anhüma) [80]
Hz Peygamber (SatlailaM aleyhi ve setlem) tek parça elbiseye/kumaşa bürün-düğ. hâlde elbisenin fazlalılığı ile yerin sıcaklığından ve soğukluğundan konsarak namaz kıldı. [81]
677/1547-Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahu anh): [82]cıca&ın şiddetlendiği bîr anda Hz. Peygamber tSaiiaiiahu aleyhi veseilem) ile kılardık da bizden biri (sıcaktan dolayı) yere yüzünü koymaya gücü elbisesini (fazla kısmını) yayar ve üzerine secde ederdi. [83]
678/1548 - Abdullah b. Abdurrahman'dan (Radıyallahu ank): [84]
Hz. Peygamber (Saiiatiahü aleyhi ve seüem) yanımıza geldi ve bize Benî Abdileşhel Mescidi'nde namaz kıldırdı. Onu secdeye gittiğinde ellerini elbisesinin (kolları) içinde tutarken gördüm. [85]
679/1549 - İbn Abbas'tan (RadıyallahüanhUma) [86]
Rasûlullah'ı (Saiiailaha aleyhi ve seüem) yağmurlu bir günde (namaz kılarken) secdeye gittiğinde üzerindeki elbisenin bir kısmını (yayarak) yerdeki çamurdan korunurken gördüm, secdeye gittiğinde ellerini (elbiseden) çıkart-maksızın yere koyuyordu. [87]
680/1550 - Seyyarb. Ma'rûr'dan: [88]
Hz. Ömer'i (Radıyaiiaha anh) şöyle diyerek hutbe verirken dinledim; 'Bİz muhacir ve ensar topluluğu Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) bu idi 5ina ederken kendisiyle beraberdik. Kalabalık arttığında sizden biri kardeşinin sırtına secde etsin!' 'Yolda namaz kılan bir topluluk görünce şöyle dedi: 'Mescitte namaz kılın!' [89]
Açıklama
Hz. Ömer Rasûlullah dönemini yaşayan bir kişi olarak gördüklerini anlatmakta ve uygulamaktadır. Bunlardan birisi de o dönemde kalabalık olduğunda insanların yere secde edemedikleri ve bu nedenle öndeki kardeşlerinin sırtlarına secde ettikleri gerçeğidir. Bu Rasûlullah tarafından verilen bir ruhsattır.
Hz. Peygamber dönemindeki bir olay şöyle nakledildi:
İbn Ömer'den: [90]
Rasûluilah (Sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırdı; Burada Necm suresini okudu ve bize secde yaptırdı. Secdeleri biraz uzattı, cemaat çoğaldı, hatta birbirlerinin sırtı üzerinde (secde yaparak) namaz kıldılar.
Her halde Cuma gibi mescitte kılınma şartı olan namazlarda durum böyledir. Hz. Ömer'den başka tarikle gelen rivayet bunu açıklamaktadır:
Zeydb. Vehb'den:[91]
Hz. Ömer şöyle dedi:
'Cuma günü kişi (yere) secde etmeye gücü yetmezse kardeşinin sırtına secde etsin.
§Bu konuda müctehidlerin görüşleri:
1-Hanefi, Şafiî ve Hanbeli müctehidlere göre izdiham durumunda öndekinin sırtına secde yapılabilir.
2-Diğerlerine göre bekier, onlar kalkınca secde yapar. [92]
681/1551-Ebû Hüreyre'den [93]Hz. Peygamber'İn ashabı secdede (kollarını yana) açtıklarında meydana gelen zorluğu (Peygamber'İn) kendisine şikayet ettiler. Hz. Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) Şöyle buyurdu:
"Dizlerden destek alın!"
§(Râvilerden) İbn Aclân ekledi:
'Bu durum secdeler uzadığında ve yorucu olduğunda dirsekleri dizlere koymak şeklinde olur.[94]
Açıklama
Dinde zorluk yoktur kaidesince ibadetlerde kolaylık asıldın ancak kolaylığın sınırlarını Allah ve Rasûlü belirler. Sari' tarafından belirlenmeyen müctehid zaruret ya da hacet sebebiyle birtakım fetvalar verebilir. Bu konular ilmî bir disiplin ile kontrol altında tutulması ve İslâm'ın genel naslara aykırı olmaması gerekir. Bu bağlamda Maslahat prensibinin sağlıklı hukukî yapı için önemlidir.
§Bu babdaki hadislerde bazı kolaylıklar sağlanmıştır:
1 Secde yapılırken soğuk, sıcak ya da başka bir nedenle kişinin üzerindeki
n bir kısmını yere yayarak üzerine secde etmesi caizdir. İmam Ebû Hanife,
k Evzaî, İshak, bir rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre bu bir ruhsattır.
2-San'k ve elbisenin ucuna yere koyarak üzerine secde İmam Şafiî, Davud ve
b- ivâyette Ahmed b. Hanbel'e göre caiz değildir. Onların delili gelen şu rivayettir:
Habbab b. Eret'ten (Radıyaltah anh)[95]
Biz Rasûlullah'a (Sallaüahü aleyhi ve sellem) (kumların) şiddetli hararetinden şikayet ettik, şikayetimizi kabul etmedi (gidermedi).
Hz. Ali, Ubade b. Samit, Abdullah b. Ömer, Ebû Ubeyde, îbn Şirin, Ömer b. Abdülaziz gibi zatlar da bunu mekruh gördüler. [96]
SSanğın ucunu da yere koyarak üzerine secdeyi İmam Ebû Hanife ve diğer rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre caizdir. Bu alimler yukarıda geçen elbisenin fazlalığı üzerine secde yapma ile ilgili hadisleri, ayrıca şu rivayetleri delil getirdiler:
Ebû Hüreyre'den: [97]
Rasûlullah sangının kıvrımına/ucuna secde ederdi.
Hasan-ı Basrî, Şureyh, Abdurrahman b. Yezid, Said b. Müseyyeb, Mekhûl, Zührî gibi kişiler sarığın kıvrımına/ucuna secde etmişlerdi. [98]
3-İmam Malik'e göre mekruhtur, ama iadesi gerekmez. [99]
§Bu rivayetler ve görüşler şöyle cem' edilebilir: Hiçbir sebep yokken başım topraklanmasın diye sarığın ucunu yere koyarak secde yapmak en azından mekruhtur. Ama soğuk, sıcak ya da yağmur gibi zorluk anında bu şekilde secdeye İzin verilir. O dönemde mescit kumluk olup, sergi yoktu. Bu nedenle yerdeki rahatsız edici bir durumdan korunmak caizdir. Doğrusunu Allah bilir.[100]
Secdede Yapılan Dua ve Zikirler
682/1552-Hz. Ali'den (Radıyalkthü anh)[101]
Rasûlullah (Saiiaiiahü aleyhi ve seitem) secdeye gittiğinde şöyle derdi: "Allahümme leke secedtü ve bike âmentü veleke eslemtü secede vechî lillezî haiekahû fe savverahû fe ahsene suverahû fe şakka sem'ahû
ve besarahû fe tebârakeliâhü ahsenü'l-ha'likîn. "
NOT: Secde duasının tercemesi:
'Aliahim! Sadece senin için secde ettim, sadece sana iman ettim, sadece sana teslim oldum. Benim yüzüm onu yaratan, şekillendiren, ona en güzel şekilleri veren, onda duyma ve görme organı var eden için secdece gitti (yere kapandı). Var edenlerin en güzeli olan Allah ne kadar yücedir.'
§Rivâyetteki bu bölüm, uzun bir hadisin parçasıdır, secde ile ilgili olduğu için el-Benna tarafından buraya alınmıştır. Hadisin tamamı için bk. Müsned Trc. H. no: 511/1381[102]
683/1553-İbn Abbas (Radtyaiiahüanhuma) anlattı;[103]
Teyzem Meymûne'nin evinde gece kalmıştım, Rasûluliah'm (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) nasıl namaz kıldığını gözetledim: Kalktı, gitti idrarını yaptı, sonra gelip yüzünü ve ellerini yıkadı, sonra uyudu, ardından tekrar kalktı. Kırbanın yanına geldi, onun ipini çözdü, sonra bir kaba[104] döktü ve o kaba elini daldırdı, ondan iki abdest arasında (mübalağalı ya da az olmaksızın orta hâili) güzel bir abdest aldı. Sonra namaza durdu, ben de gittim, onun soluna durdum, beni çekip sağ tarafına aldı, Rasûluliah'm namazı on üç rekâtta tamamlandı, sonra yatıp uyudu, hatta nefes alış verişi sesli olarak arttı, onun nefes alışından uyuduğunu bilirdik. Sonra Rasûlullah tekrar namaz kılmaya çıktı, namazını kıldı, namazda ya da secdesinde şöyle demeye başladı:
"Allahümme'c'al fi kalbî nûran ve fi semi nûran ve fi basarı nuran ve an yemînî nûran ve an yesarî nuran ve emamî nûran ve halfî nûran ve fevkî nûran ve tahtî nûran ve'cal'nî nura.
§Râvilerden Şu'be ekledi: Ya da şöyle dedi: ''ve'cal'I? nura." §Kureyb'in İbn Abbas'tan yaptığı bir rivayette: Rasûlullah uzanarak uyudu1 şeklinde geçmektedir. [105]
Açıklama
Duantn tercemesi:
"Allahım, kalbimde nur, kulağımda nur, gözümde nur, sağımda nur, solumda nur, önümde nur, arkamda nur, üstümde nur ve altımda nur yarat. Beni (tümüyle) nur yap/yarat."
*(Râvi) Şu'be'nin eki: "Benim için nur yarat"
^Rasûluliah'm Gece Namazı bölümünde bu hadisin tamamı gelecektir, sadece secde ile ilgili bölümü Bennâ tarafından burada aktarılmıştır.
§Kurtubi şöyle dedi: 'Rasûlullah'ın dua ettiği nurların hakikisi olması mümkündür. Kıyamet günü bütün azalarının nur saçan bir şekilde yaratılması ve gelmesi şeklinde olabilir. İstiare yoluyla dünyadaki ilim ve hidayet de kastedilebilir. [106]
Nevevi de dedi ki: 'Bunu alimler şöyle açıkladı: Rasûlullah azalan ve yönleri için nurlar istedi. Bundan maksat hakkın beyanı ve ışığı, yol göstericiliğidir. Rasûlullah bütün azaları, cismi, tasarrufları, halleri ve altı yönü için nur istedi ki kendisinden nur hiç eksik olmasın. [107]
§Yukarıdaki rivayette geçen on üç rekât sabah namazının sünneti ile birliktedir. Bu rivayetin benzeri için bk. Müsned Trc. H.no: 1020/1890[108]
684/1554 -HZ. ÂİŞe (Radıyallahü anha)[109]
Bir keresinde Hz. Peygamber'i (Saitaiiahu aleyhi ve seüem) yatağında bulamadı, (el yordamıyla araştırken) eli ona dokundu, secdede iken eli ona ulaştı ve O şöyle diyordu:
"Rabbi! A'ti nefsi takvana, zekkihâ, Ente hayru men zekkâhâ, Ente veliyyuhâ ve mevlâhâ."
NOT: Duanın tercemesi:
"Rabbim! Nefsime takva duygusunu ver, onu temizle, onu temizleyenlerin en hayırlısı sensin. Sen nefsimin velisi (yetkilisi) ve mevlâsısın (efendisisin)." dönemde fener ya da elektrik türünde hazır bir ışık kaynağı olmadığı için gece Rasûlullah'ı Hz. Âişe annemiz el yordamıyla araştırmış, Rasûlullah secdede iken eli Ona ulaşmıştı. Benna lafzı ile ifade edildiği için bunu tökezledi şeklinde anlamıştır, [110] ancak başka bir rivayette ellerim onun ayaklarının alt tarafına ulaştı şeklinde beyan edilmiştir. [111]
685/1555-Hz. Âışe (Radtyallahiimha) anlattı [112]
'Bir gece Hz. Peygamberi {SaitaüaM aleyhi ve sellem) (yatağında) bulamadım. Hanımlarından birisinin yanına gittiğini zannettim, kendisini araştırdım. Sonra döndüm, baktım ki Rasûlullah şöyle diyerek rükû ya da secdeye gitmiş:
"Sübhaneke ve bihamdik, Lâ ilahe İllâ Ente."'
§(Başka tarikle) gelen diğer rivayette Hz. Âişe (Radıyaüaha mıha) şöyle anlattı:
'...Baktım ki Rasûlullah (SaiiaUakü aleyhi ve sgiiem) şöyle diyerek secdeye gitmiş:
"Rabbi'ğfirlî mâ esrartü ve mâ a'lentü." (Kendi kendime) şöyle dedim:
'Annem babam sana feda olsun! Sen bir durumdasın (ibadettesin), ben başka bir durumdayım (kıskançlıktayım)" [113]
Açıklama
§Duaların tercemesi:
Allahım,) Seni hamd ile teşbih ederim. Senden başka ilâh yoktur,
Rabbim! Gizlediğim ve açığa vurduğum (hatalarımı) bağışla" §Olay başka tarikten şu şekilde nakledildi:
Hz. Âişe anlattı:[114]
Bir gece Rasûlullah'! (Sallallahü aleyhi ve sellem) yatakta bulamadım. El yordamıyla araştırdım ve ellerim secdede[115] iken dikili olan ayaklarının altına rast geldi, O
şöyle diyordu:
"Allahümme eûzü binzâke min sahatike ve bimuâfâüke min ukûbetike ve eûzü bike minke lâ uhsî senâen aleyke, Ente kemâ esneyte alâ nefsike."
Duanın tercemesi:
"Aîlahım! Senin gazabından rızana ve cezandan affına sığınırım, senden yine sana sığınırım. Sana olan övgüyü sayıp bitiremem, Sen ancak kendini övdüğün gibisin (yücesin)."
§Rivâyetlerde duaların farklı olması her hâlde Rasûlullah'ın uzun bir duası olması, râvilerin hepsini nakletmemelerinden ya da Hz. Âişe'nin farklı zamanlarda bu duaların bir bölümü ile birlikte nakletmesinden kaynaklanmaktadır. Doğrusunu Allah bilir.[116]
686/1556- Ebû Hüreyre'den (Radıyaahaanhy.) [117]
Rasülullah (SallallahÜ aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl secde hâlidir, bu durumda dua etmeyi çoğaltın.[118]
Açıklama
Secde hâli insanın Allah karşısındaki en mütevazı tezellül hâlidir. Rabbi için kul yere kapanmıştır. Rivayette geçtiği gibi bu durum Allah'a en yakın hâldir. Yakınlıktan kasıt Allah'ın rahmeti, fazlı ve ikramıdır. Secdede çokça dua edilmeye teşvik vardır. Farz namazlar dışında nafile kılarken, özellikle gece nafile namazlarında bize intikal eden sünnet; secdelerin uzun olması, Allah'tan rahmeti ve fazlının istenmesidir. Bu gibi durumları gözetlemek insanın Allah'a olan sevgisini ve yakınlığını artırır. [119]
Ayrıca Allah'a en yakın olan zaman ise gecenin son kısmıdır.
Amr b. Abese es-Sülemî'den (radıyallahü anh): [120]
"Bir gün Rasûlullah'a:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'a biri diğerinden daha yakın olan bir saat var mıdır -veya- Allah'ın zikri taleb edilen daha yakın bir saat var mıdır?' deyince şöyle buyurdu:
"Evet, vardır. Allah'ın kula en yakın olduğu zaman gecenin son kısmıdır. Eğer bu saatte aziz ve celil olan Allah'ı zikredenlerden olabilirsen ol. Zîra o saatte kılınan namaz, güneş doğuncaya kadar (meleklerin) [121] şahitliğine ve gelişine mazhardır. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar ve bu doğma ânı kafirlerin ibadet vakitleridir. O esnada, güneş bir mızrak boyunu buluncaya ve (sarı, zayıf) ışıkları kayboluncaya kadar namazı bırak.
Bundan sonra namaz -güneş gün ortasına gelinceye kadar- yine (meleklerin) şahitliğine ve gelişine mazhardır. Güneşin tepe noktasına gelme saati, cehennem kapılarının açıldığı ve cehennemin coşturulduğu bir saattir; namazı (eşyaların gölgesi) doğu tarafa sarkıncaya kadar terkedin.
Bundan sonra namaz -güneş batıncaya kadar- (meleklerin) şahitliğine ve gelişine mazhardır. Güneş, batarken bu beraberlik ve şahitlik kalmaz, çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasında kaybolur. O sırada yapılacak ibadet kâfirlerin ibadetidir."
§İmam Nevevi şöyle dedi: Secdede hadislerde bize intikal eden secde dualarını ve zikirleri okumak müstehabdır. Bunların hepsini tek vakitte okuyamazsa birkaç vakitte okuyabilir. Ama kısa okuyacaksa teşbihle birlikte kısa bir dua yeterlidir. [122]
§Secdede okunan dualardan diğeri:
Ebû Hüreyre'den: [123]
Hz. Peygamber (Saliallahu aleyhi ve sellem) secdelerinde şöyle derdi: "Aiiahümmağfirlî zenbi küllehü dikkahü ve cillehü ve evvelehü ve âhirahü ve alâniyetehü ve sirrahü."
DuamnTercemesi:
"Allahım! Benim günahlarımın hepsini; küçüğünü büyüğünü, ilkini sonunu, açığım ve gizlisini affet."[124]
İki Secde Arasında Oturuş (Celse) ve Okunan Dualar
687/1557-Hz. Âişe annemizden (Radıyallahü anha)[125]
Rasûlullah (Suiiaiiahu aleyhi ve sellem) namaza tekbir getirip 'el-Hamdü lillâhi rabb'ü-âlemîn'İ okuyarak başlardı. Rükûa gittiğinde başını fazla kaldırmaz ve indirmezdi, ikisi arasında (dengeli) dururdu. Rükûdan kalktığında iyice doğrulmadan secdeye gitmezdi. Secdeden başını kaldırdığında da iyice oturmadan (tekrar) secdeye gitmezdi. Her iki rekâtta tahiyyatı okurdu. (Secdede) dirsekleri yırtıcı hayvanların uzatıp yaydığı gibi uzatmayı hoş karşılamazdı. (Oturduğunda) sol ayağını yatırır ve sağ ayağını dikerdi, şeytan oturuşundan[126] men ederdi. Rasûlullah namazı selâm ile bitirirdi. [127]
688/1558-Abduliah b. Kâsım'dan: [128]
Abdurrahman b. Ebzâ'mn (Radıyaltahacmh)yanına oturduk, (bize):
'Size Rasûlullah'ın (Sattaiiaha aleyhi ve sdiem) namaz kılış şeklini göstereyim mi?' dedi. Biz:
'Evet' deyince ayağa kalktı, tekbir getirdi, sonra Kur'ân okudu ve rükûa gitti, her uzuv (rükûda) yerini alacak şekilde (eğilip) elleri ile diz ka-pakiarmı tuttu, sonra doğruldu, her uzuv cüzelecek şekilde (kalktı), sonra secdeye gitti, her uzuv (secdede) yerini alacak şekilde (durdu), sonra doğruldu, her kemik yerini alacak şekilde (durdu), sonra secdeye gitti, her kemik (secdede) yerini alacak şekilde (durdu), sonia doğruldu.
ikinci rekâtta da birinci rekâtta yaptığının (benzerini) yaptı. Ardından şöyle dedi: namaz kılma şekli böyledir.'[129]
689/1559-Ibn Abbas'tan (Radıyatlahüanhüma): [130]
Rasûlullah (Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) gece namazı kılarken iki secde arasında (otururken) şöyle dedi:
"Rabbiğfirlî verhamnî (bir rivayetteki ek: vecburnî) verfa'nî verzuknî vehdinî."
Sonra (tekrar) secdeye gitti. [131]
Açıklama
§Duanın Tercemesi:
"Rabbim beni affet, bana merhamet et, (bir rivayetteki ek: ihtiyaçlarımı/noksanlıklarımı gider) [132]beni yücelt, bana rızık ver ve beni (doğruya) hidayet et."
§Bu babdaki hadisler iki secde arasında oturmanın (celsenin) tadil-i erkâna uygun olması yanında celseyi biraz uzatmanın da meşruiyetini göstermektedir. Fakat bu şekilde uzatmak nafile namazlarda caizdir, cemaatle kılman farz namazları daha hafif kıldırmak gerekir. İki secde arasındaki celsede duaların okunması, hatta nvâyetlerdeki duaların toplanıp birleştirilerek okunması müstehabdır,
§İki secde arasında oturmanın hükmü üzerinde müclehid imamlar ihtilaf ettiler. Bunun sebebi tadil-i erkandaki ihtilaftır:
a-İmam Ebû Hanife ve Muhammed'e göre vacibdir,
b-Imam Malik, Ebû Yusuf, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise farzdır. [133]
secde arasında okunduğu nakledilen diğer dualar:
Huzeyfe'den:[134]
.(Birinci secdeden) sonra şöyle dediği hâide Rasûlullah (biraz) oturdu:
"Rabbiğfiriî, Rabbiğfirlî"[135]
Celse-i İstirahat (İki Secdeden Sonra Ayağa Kalkarken Biraz Oturmak)
690/1560- Ebû Küâbe'den; [136]
Fbû Süleyman Mâlik b. Huveyris (el-Leysî) (Radıyaiiahü anh) mescidi seldı ve: 'Vallahi ben (şimdi) namaz kılacağım, aslında (şu anda) niyetim namaz değildi, ancak Hz, Peygamber (SatiaiUıhu aleyhi ve seiiem) namaz kılarken ördğümü size göstermek istiyorum' dedi...
(Râvi sözüne) şöyle devam etti: ...Başını ikinci secdeden kaldırdıktan sonra oturdu, sonra ayağa kalktı.'
§İkinci tarik:
Ebû Süleyman Mâlik b. Huveyris bir gün arkadaşlarına: 'Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha a/eyhı ve seiiem) namazının nasıl olduğunu size östereyim mi?' dedi. Vakit, namaz vakti değildi. (Ebû Süleyman) ayağa kalktı, kıyamı düzgün bir şekilde yaptı (güzelce ayakta durdu),[137] sonra rükûa gitti ve rükûyu da düzgünce yaptı, sonra başını kaldırıp (doğruldu) ve kısa bir süre ayakta öylece kaldı. Sonra secdeye gitti, sonra başını kaldırarak (oturdu) ve oturacağında tekbir getirdi, kısa bir süre öylece kaldı. Sonra (tekrar) secdeye gitti.
§(RâviIerden) Ebû Kılâbe ekledi: 'O, şeyhimiz Amr b. Selime el-Cermî'nin kıldığı namaz gibi namaz kıldı ki Amr Rasûlullah döneminde imamlık yapardı.
§(Râvilerden) Eyyûb de şöyle dedi: 'Sizde görmediğim bir şeyi Amr b. Selime yapıyordu; iki secdeyi yapıp başını kaldırdığında (biraz) oturacak şekilde doğrulurdu/dururdu, birinci ve ikinci rekâttan sonra ayağa kalkardı. [138]
Açıklama
Rivayette; namaz kılmak istemediği hâlde göstermek İçin namaz kılmak istiyorum, sözünden eğitim amaçlı olarak bu şekilde namaz kılmanın cevazı anlaşılmaktadır. Ayrıca sahabenin diğer rivayetlerde geçtiği gibi namaz ve diğer İbadetleri tarif ederken hep Rasûlullah'ı Örnek göstermeleri bizim için de önemli bir mesajdır.
§Iki secdeyi tamamladığında teşehhüd olmadığı hâlde hemen ayağa kalkılma-ması bazı âlimlerce tavsiye edilmektedir. Mâliki, Şafiî ve Hanbelî mezheplerinin kabul ettiği bu oturuşa celse-İ istirahat denir. [139] Bu rivayette de sahabi olan Amr b. »ehme'nin (v. 85/704) namazı örnek gösterilmiştir. Rasûlullah zamanında imamlık ya-pan bu sahâbî Mekke'nin fethinden sonra Müslüman olmuştur. Hadise şu şekildedir:
Mekke'nin fethinden sonra Yemenli Cerm kabilesi İslâm'ı öğrenmek için
Peygamberimiz'e bir heyet gönderdi. Bu heyette Amr1 w babası Selime de vardı.
Rasûlullah gerekli bilgileri verdikten sonra içlerinde Kur'ân'ı en iyi okuyan/bilen Şmin namaz kıldırması gerektiğini belirtti. Selime'nin oğlu Amr ise, gelen kervanardan Rasûlullah ile ilgili haberleri duyuyor, kabilesini ziyaret eden Müslümanlar dan Kur'ân ayetleri ezberliyordu. Heyet Rasûlullah'a geldiği sırada kabilesinde Kur'ân'ı ondan daha iyi bilen yoktu. Yedi veya sekiz yaşlarında olmasına rağmen İmamlık görevi ona verildi.[140] Daha sonra Amr Rasûlullah'ı ziyaret etti. Hayatı boyunca kendi kabilesinde namaz kıldırdı. Hz. Ömer zamanında da Basra'ya yerleşti. [141]
Ebû Kılâbe ve Eyyûb es-Sahtiyânî gibi kişiler de kendisinden hadis nakleden tabiûn arasındadır ve hocaları Amr'ın namaz kılma şeklini bize aktarmaktadırlar.
Hanefi mezhebine göre ikinci secdeden sonra teşehhüd yoksa hemen ayağa kalkılır, oturulmaz. Gelen bu rivayetler ise Rasûlullah'ın zayıflık ya da ihtiyarlık hâline hamledilir, sünnet değildir. [142]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/VIII.
[2] Sent.il:
Sahih: Musned, 11/381, H.no:8935; Ebû Dâvûd, Salât, 137, H.no:840-841; TirmizU Salât, 85,
H.no:269 (hasen-garib); /fedf, İftitâh, 38, H.no: 1088-1089;
Dârimî, Salât, 74, H.no: 1327
İbn Ömer'den (Radıyallahü anhiima) şahidi:
Bu rivayet Buhârî'de bab başlığında muallak olarak zikredilmiş mevkuf bir rivayettir.
Hükmen merfûdur. Çünkü sahabenin ibadetler konusunda kendi görüşlerine göre hareket
etmesi düşünülemez. Bk. Buhârî, Ezan, 128.
Ellerden önce dizlerin konulduğunu ifade eden rivayetler de vardır:
a-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh): İbn Ebî Şeybe, 1/235, H.no: 2702; Ebû Ya'lâ,
XI/414, H.no: 6540; Beyhaki. H/100; İbn Hacer isnadın zayıf olduğunu belirtir. (Bk. Fethu'l-
Bari, 11/291)
b.Vâil b. Hucr'dan (Radıyallahü anh): Ebû Davıtd, Salât, 838, H.no: 838-839; Tirmizi, Salât, 48, H.no: 268 (Hasen-garib); Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/229, H.no: 676; İbn Mace, İkâme, 19, H.no: 882; İbn Huzeyme, 1/318; H.no: 626;
c-Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh): Hâkim, 1/349, H.no: 822 (Hâkim bu rivayetin Buharı ve Müslim'in şartı üzere sahih olduğunu, herhangi bir illet bulunmadığını belirtir); Beyhaki, 11/99; Yalnız bu rivayetin senedinde Alâ b. İsmail bulunmaktadır, meçhul olan bu râvinin rivayeti tek yolla gelmiştir ve Darekıunî gibi alimler tarafından zayıf kabul edilmiştir. HakİnVİn tesahUlü malumdur ve sahih demesi tek başına yeterli değildir. {Bk. Aziınâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 111/50)
d-Sa'd b. Ebî Vakkas'tan (Radıyattahü anh): İbn Nuzeyme, 1/3 19. H.no: 628: Beyhaki, 11/100; İbn Hacer, bu rivayette bulunan İbrahim b. İsmail b. Sefeme'nin zayıf olduğunu, bu sebeple rivayetin neshe delil olamayacağını söyler (Bk. Fethu'l-Bâri, 11/291)
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/2.
[4] Şirazi, Mühezzeb, 1/75; İbn Kudâme, Muğni, 1/554; Meydani, LUbab, 1782; Ebu'l-Hasan el-Malikî, Kifayeîü't-talib, 1/337; Ebû Abdullah el-Abderî. el-Mevvâk. 1/541
[5] İbn EbtŞeybe, 1/235. H.no: 2702; Ebû Ya'lâ. XI/4I4, H.no: 6540; Beyhaki, 11/100, H.no: 2467; İbn Hacer isnadın zayıf olduğunu beiirtti. (Bk. Fethu'l-Bâri, 11/291)
[6] Bennâ, age., IH/284
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/2-3.
[8] Sened:
Sahih: Müsned, II/6, H.no:450t; Mâlik, Kasr, 60:
Ebû Dâvûd, Salât, 151, H.no:892 (Hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği hadislerden biridir); Nesâî, Tatbik, 39, H.no: 1090; Hâkim, 1/226 (Hâkim rivayeti Buhârî ve Müslim'in şartına/râvisine göre sahih saymış, Zehebî de bunu onaylamıştır).
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/3-4.
[10] Senedi
Sahih: Müsned, V/345, H.no:22820; İkinci rivayet için bk. V/345, H.no:22822; Buhcırî, Salât, 27; Ezan, 130; Menâkıb, 23; Müslim, Salât. 235-236; NesâU Tatbik, 51, H.no:1104.
Hadisin ilk rivayetinin senedinde Rişdin bulunmaktadır. İbn Hacer, Rİşdİn'in zayıf olduğunu söyler ve Ebû Hâtim'in "İbn Lehîa'yı Rişdîn'e tercih ettiği" görüşünü nakleder. İbn Yûnııs'un da: "Dininde sağlam biri idi. Sonradan gaflete düştü ve ihtilât etti." dediğini kaydetti. Bk. Takrîb, Trc.no: 1942. Zehebî ise Ebû Zür'a'nın zayıftır" dediğini naklederek, hafızasının kötü olduğunu hatırlattı. Bk.Kâşif, Trc. no; 1575. Bu zât hakkında geniş bilgi için bk. 31/73. hadisin tahrici. ikinci rivayette ise mütâbaatı bulunmaktadır. Ve bu rivayet sahihtir. Dolayısıyle ilk rivayet de sahih li ğayrihî seviyesine yükselir.
[11] Nevevi, Şerhu Sahihi Mildim, İV/212
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/4.
[13] İbn Hacer, Fethu'l-Kadîr, U/294
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/4.
[14] Sahih: Müsned, V/424. H.no:23490; Buhâri, Ezan, 145; Ebû Dâvûd, Salât. 116, 177, H.no: 730, 963 (Her iki rivayet de hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği hadislerdendir); TirmİZÎ, Salât, 78, H.no;260 (Hadisin Enes'ten de şahidi bulunmaktadır. Ebû Humeyd'in hadisi ise hasen-sahihtir); 103, H.no:293 (hasen-sahih); 110, H.no:304 (hasen-sahih); Nesâî, Tatbîk, 6, H.no:1037 (muhtasar olarak); Sehv, 2, H.no:1179 (muhtasar olarak); İbn Mâce, İkâme, 1, 15, 72, H.no:803 (muhtasar olarak), 862-863, 1061; Dârimî, Salât, 70, 92, H.no:1313, 1363. Hadis için bk. Müsned Trc. H.no:480/1350.
[15] Şeklinde ha noktalı (mıTcern) olursa, dikti anlamına gelir. (Bk. İbnü'1-Esîr, Nihâye,
III/408); Bazı rivayetler de bu şekildedir. (Bk. Nesâl Tatbik, 48; İbn Mace, İkame, 72; İbn Hb
[16] Aynı sahabiden gelen Ebû Dâvûd rivayetinde 'İki rekâtı bitirip kalktıktan sonra' şeklindedir. (Bk. Ebû Davûd, Salât, 114, H.tıo: 730)
[17] Verik baldır ve üst kısmıdır. Teverruk (üjjdı) baldırın üstüne oturmaktır. Bk. Râzİ
Muhtar,! 17-718; Karahisarî bunu, sol yanı üstüne oturup iki ayağını sağ tarafından çıkartmak, şeklinde terceme etti. (Bk. Ahterî-i kebîr, 1/172)
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/5-6.
[19] Sahih: Müsned, 111/279, H.no:13908; Benzer rivayetler için bk. ffl/269, H.no:13776; IH/274, H.no:13829-13833; m/234, H.no:13387; III/231, H.no:13353; m/178, H.no:12757; IH/170, H.no: 12669; IH/130, H.no:12261; m/291, H.no:14029; III/109, H.no:12005; IH/115, H.no:12087-12088; m/214, H.no:13165; Buharı, Ezan, 141; Müslim, Salât, 233; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:897; Timim, Salât, 89, H.no:276; Nesâî, İftitâh, 89, H.no:1026; Tatbik, 16, 50, 53, H.no:1052, 1101, 1108; Sehv, 102, H.no:1361; îbnMâce, İkâme, 21, H.no:892; Dârimî, Salât, 72,75, H.no:1323,1328. Ahmed b. Hanbei'in Enes'ten (Radıyallahü anh) naklettiği bir rivayet de şöyledir:
Bk. Müsned, III/102, H.no: 11936; Benzer rivayetler için bk. HI/154, H.no: 12507; IH/240, H.no:13461; III/245, H.no:13505 (Mükerreri için bk. III/290, H.no: 14020); Müslim, Salât, 112-113; Ebû Ya'lâ, VII/41, 48, H.no:3952; 3963.
Enes'ten (Radıyallahü anh) nakledilen değişik konulardaki rivayetler birleştirilerek değerlendirilebilir: Bk. 34/231. hadis. Ayrıca secde ve saf düzeni ile ilgili rivayetleri bulunmaktadır, Bk. Müsned, 111/103, H.no:11950; III/125, H.no: 12195; 111/182, H.no:12819.
Ebû Hüreyre'den (Rudıyaliahü anh) şahidi:
Bk. Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:901; Ayrıca 656/1526. hadise bk.
Câbir'den (Radıyaltahii anh) şahidi için bk. 661/1531. hadis.
[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/7.
[21] Müslim, Salât, H.no:423; Beyhakî, 11/290
[22] Bennâ, age., IH/161
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/7.
[23] Sened:
Sahih: Müsned, IH/315, H.no:1432l; Benzer rivayetler için bk. III/389, H.no:15116; I1I/3O5, H.no: 14210; III/336, H.no: 14544:
Tinnizu Salât, 89, H.no:275 (Bu konuda Abdurrahman b. Şibl, Enes. Berâ', Ebû Humeyd ve Aişe'den de nakiller vardır. Câbir (Radıyallahü anh) rivayeti ise hasen-sahihtİr); İbn Mâce, İkâme, 21, H.no:891; Tafaerânî, el-Mu'cemü'I-evsat, 11/203. H.nol731.
Enes ve Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahu anhüma) şahidi İçin bk. 660/1530. hadis.
[24] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/8.
[25] Sahih: Müsned, 1/320, H.no:2935-2936; Benzer rivayetler için bk. 1/292, H.no:2662; 1/317, H.no:2909; 1/233, H.no:2073; 1/343, H.no:3197:
1/352, H.no:3305; 1/354, H.no:3328; 1/362, H.no:3414; 1/364-365, H.no:3446-3447; 1/267, H.no:2405:
(Erbede et-Temîmî bu rivayetten de anlaşıldığı gibi İbn Abbas'ın Tefsir'ini nakleden kişidir) 1/339, H.no:3152; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:899
İbn Abbas'tan (RadıyaUahu anhüma} nakledilen konu ile ilgili bu rivayetin yanında misvakla ilgili (159/167. hadis. Bk. Müsned, 1/237, H.no:2125) ve namazda teşehütte işaret parmağını kaldırma ile ilgili (ki bu konu ileride zikredilecektir) rivayetleri birlikte değerlendiriniz. Her üç konuyu da İçeren rivayet için bk. Müsned, 1/339-340, H.no:3152.
Ayrıca 663/1533. hadise bk.
Hadisin şâhİdleri:
a-Ebû Saîd'den (Radıyaltahü anh) şahidi: 664/1534. hadise bk.
b-Enes'ten (Radıyallahü anh) şahidi: 665/1535. hadise bk.
c-Abduliah b. Arkam el-Huzâî'den (RadıyaUahu anh) şahidi: 666/1536. hadise bk.
d-Câbir'den (Radıyaltahü anh) şahidi:
Bk. Müsned, III/294-295, H.no:14071; tbn Huzeyme, 1/326, H.no: 649; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübra, 11/115.
e-Abdullah b. Mâlik b. Bühayne'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V/345, H.no:22822, 22820; Buharı, Ezan, 130.
f-Meymûne'denf/îflrfı>pa«öftüûrtfa.> şahidi için bk. 668/1538. hadis.
[26] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/8-9.
[27] Sahih: Müsned, 1/305, H.no:2782; Benzer rivayetler için bk. 1/302, H.no:2753 1/317, H.no:29l0 Dâvârf, Salât, 154, H.no:899. Ayrıca şâhidleri için bk. 662/1532. hadis.
[28] Metindeki (^» kelimesi (jw) anlamındadır ki uzaklaştırdı, açtı manasına gelir. Eğerşeklinde takdir edilirse karnını yerden kaldırdı anlamında olur, ancak Şeklindeki takdirde ise kollarını yanlarından uzaklaşnrdı/açtı manasına gelir. Konu dirseklerin Konulmaması olduğu ve koltuk altı beyazlığının görülmesi cümlesi zikredildiği için kolların (dirseklerin)
.«uımw uıuugu ve Koltuk altı beyazlığının görülmesi cümlesi zikredildiği için kolların (t seklerin) açılması şeklinde terceme edildi. Genel tercih budur. (Bk. İbnü'1-Esîr, Hikâye, IH/408).
[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/9.
[30] Sahih: Müsned, 111/15, H.no:l 1055; Benzer rivayetler için bk. ffl/15, H.no:11056 Heysemî, senedinde hakkında tenkid bulunan İbn Lehîa'nın varlığına işaret eder. Bk. Mecma\ 11/125. İbn Lehîa ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64. hadis.
Ayrıca şâhİdleri için bk. 662/1532. hadis. Sened:
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/10.
[32] Hasen: Müsned, III/172, H.no:12694; Senedinde müphem bir râvi bulunmaktadır. Çünkü Enes'ten (Raüıyallahü anh) nakleden râvi bilinmemektedir. Fakat hadis şâhidleri ile hasen li ğayrihî seviyesine yükselir.
Ayrıca şâhidleri için bk. 662/1532. hadis.
[33] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/10.
[34] Sahih: Mw.vn^, IV/35, H.no:16354; Diğer rivayetler için bk. IV/35, H.no:16353, 16355; Tirmizî, Salât, 88, H.no:274 (Bu konuda İbn Abbas, İbn Bühayne, Câbir, Ahmer b. Cez', Meymûne, Ebû Humeyd, Ebû Mes'ûd, Ebû Üseyd, Seni b. Sa'd, Muhammed b. Mesleme, Berâ' b. Âzib, Adiy b. Amîra ve Aİşc'den (Radıyallahü anhümj de nakiller vardır. Abdullah b. Akram rivayeti ise hasendir); İbn Mâce, İkâme, 19. H.no:881; Humeydî, ü/412, H.no:923; Ahmed eş-Şeybânî, Âhâd, IV/306. H.no:2331; Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebîr, 1/306. H.no:904.
[35] Râvinin sözü için bk. İbn Mâce, İkame, 19, H No- 881
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/10-11.
[37] Sahih: M«W, IV/303, H.no:18607; Benzer rivayetler için bk. IV/283, H.no:18402 (669/1539. hadis); iv/294, H.no:18506; IV/294-295, H.no;18511
Salât, 234; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:896 Timizi Salât, 87, H.no:271:
Eedir R^B-U k°nuda VSİI b" Hucr ve Ebû Humeyd'den (Radtyallahüanhüma) rivayet nakledilmek-J- Bera1 rivayeti ise hasen-sah ih-garibd ir); Aferff, İftitah, 51, H.norl 102. 1103
Ca'd, s.365, H.no:2510; Tayâlisî, s.99, H.no:442;/V( , 1/329, H.no:656. 25 Aynca 669/L539. hadise bk.
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/11.
[39] Sened:
[40] Sahih: Müsned, VI/335, H.no:26723; Mükerrer için bk. VI/332, H.no:26697; Benzer rivayetler için bk. VI/331, H.no:26688 (448/1318. hadise bk.)
VI/333, H.no:26710 Müslim, Salât, 237-238; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no;898; Nesâî, İftitâh, 52, 88, H.no: 1107, 1145; İbn Mâce, İkâme, 19, H.no:880; Dârimî, Salât, 79, H.no:1336.
Hadisin şâhidleri için bk. 662/1532. hadis.
Ayrıca 463/1333 ve 448/1318. hadise bk.
[41] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/11-12.
[42] Meymûne (Radıyallahü anha) annemizden başka tarikle gelen rivayette şeklinde 'kollarını açtı' lafzıyla zikredildi. Bk. Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/245, H.no:733; Ebû Avâne, Müsned, 1/502, H.no: 1874,1/535, H.no: 2005
[43] Bennâ, age., 111/281
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/12.
[45] Sened:
Sahih: Müsned, IV/315, H.no:18742; İkinci rivayet için bk. İV/315, H.no:18741; Benzer rivayetler için bk. IV/317, H.no: 18758; IV/317, H.no: 18766;
Vâil b. Hucr'un (Radıyallahü anh) Hz. Peygamber'in namazı ile ilgili olarak diğer rivayetleri için bk.474-475, 545-546/1344-1345, 1415-1416, 671/1541. hadisler.
Ebû Humeyd es-Sâidî'den (Radıyatlahü anh) şahidi:
Tirmizî, Salât, 86, H.no:270 (Bu konuda ibn Abbas, Vâil b. Hucr ve Ebû Saîd'den (Radıyallahü anhüm) şahidi vardır. Ebû Humeyd es-Sâİdî'nin rivayeti ise hasen-sahihtir).
[46] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/12-13.
[47] Sahih. Müsned, IV/316, H.no: 18747; Diğer rivayet için bk. IV/316, H.no:18746; Benzer rivayetler için bk. IV/316, H.no:18752:
IV/318,H.no:18772:
168 H.no:18769 Mfc/im, Salât, 54; Dâviî^, Salât, 115, 116,
855' 867- n/'-H:n?:I23"728' 737' 932"933< 957> 997' îbn Mâce, İkâme, 3, 14, 15, H.no:810, 35' 39> 41> 92' H'no:1244' 125°- 1255, 1364.
ilgili olarJ^-' HuCArun (Rad'yall^ü anh) Hz. Peygamber'in (SaUaliahti aleyhi ve sellem) namazı ile an,* H,ger rivayetleri için bk.474-475, 545-546/1344-1345, 1415-1416, 670/1540. hadisler.
[48] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/13.
[49] Sened:
Hasen: Müsned, 1/287, H.no:2604; Tirmizî, Taharet, 30, H.no:39 (hasen-garib); İbn Mâce, Taharet, 54, H.no:447; Dârimi, VudÛ', 30, H.no:706. Ahmed Muhammed Şâkir, Tev'eme'nin azadlığı Salih'i zayıf sayanların varlığını, bunun sebebi olarak da ömrünün son döneminde ihtilât ettİğinîn/bunadığının gösterildiğini belirtmiş, fakat Mûsâ b. Ukbe'nİn hocası Salih'ten ihtİlâtından önce hadis aldığını ve bu sebeple İbn Hacer'İn de (Bk.Telhîs, s.34) naklettiği gibi Buhârî'nin hadisi hasen saydığını söylemiştir. Mûsâ b.Ukbe Salih'ten ihtİlâtından önce hadis almıştır. Bk.Sünen, Taharet, 30, H.no:39; Şevkânî de aynı bilgileri verir. Bk. Neylü'l-evtâr, 1/169; Bennâ, age., 11/44.
Bu rivayet 288/596 ve 625/1495. hadislerde zikredilmişti.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/14.
[51] Şirazi, Mühezzeb, 1/75; Kâsâni, Bedâi', 1/210; İbn Kudâme, MuğnU 1/554; Meydani, Lübab, 1782; Ebu'l-Hasan el-Malikî, Kifayetü't-taîib, 1/337; Ebû Abdullah el-Abderî, el-Mevvâk, 1/541
[52] Nevevi, Mecmu, İÜ/554
[53] Ebû Davud, Salât. 838, H.no: 838; Timizi, Salât, 48, H.no: 268 (Hasen garib); Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/229, H.no: 676: İbn Mace, İkâmetu's-salât, 19, H.no: 882; İbn Huzeyme, 1/318; H.no: 626; Hattabi bu rivayetin ellerin önce konması ile ilgili rivayetten daha kuvvetli olduğunu belirtti. (Bk. Bennâ, age., IH/283)
[54] Hakim, 1/349, H.no: 822 (Hakim bu rivayetin Buhari ve Müslim'in şartı üzere sahih ugunu, herhangi bir illet bulunmadığını zikretti); Beyhakî, 11/99, H.no: 2464; Yalnız bu vayetın senedinde Alâ b. İsmail bulunmaktadır, meçhul olan bu râvinin rivayeti tek yolla ve TSh V£ Darekutnî §ibi alim!er rafından zayıf kabul edilmiştir. Hakim'in tesahülü malumdur 36 sahih demesi tek başına yeterli değildir. (Bk. Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bÛd, m/50)
[55] I/319' H-no: 628- Beyhaki, 11/100, H.no: 2469; İbn Hacer, bu rivayette nan ibrahim b. İsmail b. Seieme'nin zayıf olduğunu, bu sebeple rivayetin neshe delil yamayacağını söyledi. (Bk. Fethu'l-Bâri, 11/291)
[56] udânıe' Muğni, 1/554; Ebu'l-Hasan el-Malikî, Kifayetü't-talib, 1/337; Ebû Abdullah g-Abderî, ri-Afevvâ*. 1/541
[57] 111/284
[58] 111/284
[59] sebepleri için bk. Şevkâni, Neylü'l-evtâr, 11/283
[60] Nevevi, Şerku Sahihi Müslim, IV/209
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/14-16.
[61] Sened:
Sahih: Müsned, 1/285, H.no:2584; Mükerrer rivayetler için bk. 11%, H.no:2588, 2590; İkinci tarik için bk.1/221, H.no:1927 (Bu rivayetin mükerreri: 1/222, H.nD:1940); Üçüncü tarik için bk. 1/305, H.no:2778; Benzer rivayetler için bk. 1/255, H.nreZMO; 1/279-280, H.no:2527; 1/286, H.no:2596; 1/324, H.no:2985; 1/270, H.no:2436; 1/292, H.:.,:2658:
Ebû Hanîfe, Müsned, s.134; Buhârî, Ezan, 133-134, 137-138; Müslim, Salât, 227-230
Ebû Dâvûd, SalâL 151, H.no:889-890
' Jıi); Tirmizî, Salât, 87, H.-ü:273 (hasen-sahih); Nesâî,
Tatbik, 40, 43-45,56-58, H.no: 1091, 1094-1096, 1111, 1113; İbnMâce, fkbte, 19,67,H.no; 883-884, 1040; Dânmf, Salât, 73, H.no: 1324-1325. Sa'd'dan (Radıyallahü anhj şahidi:
[62] Bu ek için bk. Nesâi, Sııcûd, 45, H.no: 1096
[63] Bennâ, age., 111/285
[64] İbn Hacer< Fethu'J-Bâri, 11/297
[65] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/16-17.
[66] Kâsâni, Bedâi', 1/105; Nevevi, Mecmu, 111/423; İbn Kudüme, Muğni, 1/555; İbn Hacer, age. 11/296-297
[67] Sehnûn, Müdevvene, 1/73; Desûki, Haşiye, 1/240
[68] Nevevi, Mecmu', III/426-428; İbn Kudâme, Muğni, 1/555; Desûki, Haşiye, 1/240
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/17-18.
[69] Sahih: Müsned, 1/206, H.no:1764; Benzer rivayetler için bk. 1/206, H.no:1769, 1765; 1/208, H.no:1780:
Müslim, Salât, 231; Ebû Dâvûd, Salât, 151, H.no:891; Tirmizî, Salât, 87, H.no:272 (Hasen-sahih olan hadis İbn Abbas, Ebû Hüreyre, Câbir ve Ebû Saîd'den de nakledilir); Nesâî, İftitâh, 41, 46, H.no:K)92, 1097; İbn Mâce, İkâme, 19, H.no:885; Ebû Ya'lâ, XII/51-52, H.no: 6693; Bezzâr, IV/146, H.no: 13 19;
İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) şahidi için bk. 673/1543. hadis.
İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anlı) şahidi:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebır, lX/266, H.no:9326. Heysemî râvilerİnin sahih hadis ricalinden olduklarını söyler. Bk. Mecma\ 11/127.
[70] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/18.
[71] Sahih: Müsned, IV/78, H.no: 16659; Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bulûğu'!-emânî, III/286. Zevâid'den olan bu rivayete Heysemî değinmemiştir, daha doğrusu biz bu rivayeti Mecma'u'z-zevâid'de bulamadık.
Ebû Hasen el-Mâzinî el-Ensârî el-Medenî'nin (Radıyatlahü ank) isminin künyesi °'duğu, ayrıca isminin olmadığı iddia edildiği gibi, isminin Temim b. Abdiamr olduğu da ifade edilmektedir. İmam Mâlik'in şeyhi olan bu sahâbî Akabe ve Bedir'de bulunmuş olduğunu ifade eder. Bk. İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, VI/70-71, Trc.no:5813; İbn Hacer, eUsâbe, IV/1632, Trc.no:2915.
[72] Amr b. Yahya'nın dedesi. (Bk. Bennâ, age., III/286)
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/19.
[74] Razi, Muhtaru 's-Sıhâh, 605
[75] ibn Hacer, Fethu'l-Bâri, VI/486
[76] Ahmed b. Hanbel, 1/304; Müslim, Salât, 232 (492); Ebû Davud, Salât, 88, H.no: 647; Nesâi, l^Sünenü'l-kübra, 1/235, H.no: 701
[77] Ibnü'1-Esir, Nihaye, IV/149
[78] Şerhu Sahihi Müslim, IV/209
[79] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/19-20.
[80] H.nü:232Ü; Benzer rivayetler için bk. 1/265, H.no:2384-2385; 1/303, H.na2760; 1/320, H.no;2940; 1/354, H.no:3327 (Bu benzer rivayetlerin hepsinin senedi za>.-_-. Çünkü senedlerinde Hüseyin b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas bulunmaktadır. Bu râvi ayıttır. Heysemî: "Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin Evsat ve Kebîr'irıde nakl=: ;n hadisin Ahmed b. Hanbel isnadı sahih hadis ricâlindendir" der. (Bk. Mecma', 11/48) Hâl:.,.; Hüseyin sahih hadis ricalinden biri değildir); Heysemî'nin Taberânî'nin Evsat'ına nisbaettiği ve hasen hükmü verdiği rivayet de şöyledir: "Rasûluiiah yünlü bir elbiseye bürünmüş, :.!nde bir bastonuyla/ asasıyla, Üsâme b. Zeyd'e de dayanmış bîr vaziyette yanımıza çıka geld Bastonu önüne diktirdi. Sonra ona doğru namaz kıldı." Bk. age., 11/50; Beyhakî, es-Sütm'l-kübrâ, 11/108.
Teveşşuh kelimesinin anlamı için bk. 379/1249. hadisin dipnotu.
Enes'ten (Radıyallahu anlı) şahidi için bk. 677/1547. hadis.
Abdullah b. Abdurrahman'dan i Radıyallahu anlı) şahidi için bk. 678/1548. hadis.
Ayrıca 385/1255 ve 679/1549. hadislere bk.
[81] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/20.
[82] Sened: »
Salüh: Müsned. 1TJ/100, H.no:I1909; Buhârt, Salât, 23; Mevâkît, 11; Amel, 9; Müslim, Mesâcid, 191- Ebû Dâvûd, Salât, 92, H.no:660; Tirmîzî, Cuma. 58. H.no:584; Nesât, Tatbik, 59, H.no: 1114; İbnMûce, İkâme, 64, H.no: 1033; Dârimî, Salât, 82, H.no:1343.
İbn Abbas'tan (Radıyallahu anhüına) şahidi için bk. 676/1546. hadis.
Abdullah b. Abdurrahman'dan (Radıyallahu anh) şahidi için bk. 678/1548. hadis.
[83] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/21.
[84] Sened:
Hasen: Müsned, IV/334-335, H.no:18855; ibn Ebî Şeyhe, 1/237-238. H.no:2728; ibn Mâce, İkâme, 64. H.no:lÜ31 (İbn Ebî Şeybe'den aynı sened ve metinle nakleder); Ahmed eş-Şeybânî, Âluul, ÎV/165. H.no:2146: Bûsırî Abdullah b. Abdurrahman'ın hadisi babası ve dedesi (Sabit b. es-Sâmit) aracılığı iie naklettiğini, senedinde İki râvi düştüğü için isnadının mu'dal olduğunu söyier. Bk. Misbûhu'z-zücâce. 1/124; Senedinde yer alan İsmail b. Ebû Habîbe'nin de zayıf sayılması sebebiyle hadisin isnadı zayıftır. Taberânî, İbn Huzeyme ve Ahmed eş-Şeybânî hem muttasıi bîr senedle, hem de mutâbi bir râvi ile nakleder:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 11/76, H.no:1344; M Huzeyme, 1/336, H.no: 676
Ahmed eş-Şeybânî, Âhâd, İV/166, H.no:2147 Ayrıca Beyhakî zayıf isnadla İbn Abbas'tan nakledilen şahidine de yer verir:
Bk. csSünenü'l-kübrâ, 11/108. Hadis şâhidleri ile kuvvetlenir.
bdui]an b Abdurrahman'ın (Radıyallahu anh) sahâbiden olup olmadığı tartışılmıştır. İbnü'l-. e'"Cezerî onun sahâbî olduğunu ve sadece burada verilen hadisin kendisinden nakledildiğini söyler. Bk. Üsdü'l-ğâbe, III/301, Trc.no:3047. Babası Abdurrahman b. Sabit b. es-Sâmit. ^uharı'ye göre sahâbiden, Müslim'e göre tabiînden sayılmıştır. Dedesi Sabit b. es-Sâmit el-ITl/lo" el"Eşheiî de sahâbidendir. Câhiliye döneminde öldüğü de iddia edilmektedir. Bk. age.. Eb~ T!cno:32?8'-1/444-445. Trc.no:556. Ahmed b. Hanbel bu sahâbinin hadisini Abdullah b. I Habîbe başlığı altında vermiştir. Bu sahâbî Küba Mescidi cemaatindendir. İlgili rivayet Çln bk- Müsned Trc.H.no: 405/1275.
Enes'ten (Radıyallahu anh) şahidi için bk. 677/1547. hadis.
ibn Abbas'ıan (Radıyallahu anhüma) şahidi için bk. 676/1546. hadis.
[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/21-22.
[86] Hasen: Müsned, 1/265, H.no:2385; Benzer rivayetler için bk. 1/256, H.no:2320; r/303, H.no: 2760; 1/320, H.no:2940; 1/265, H.no: 2384; 1/354, H.no:3327. (Bu rivayetlerin hepsinin senedi zayıftır. Çünkü senedlerinde Hüseyin b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas bulunmaktadır. Bu râvi zayıftır. Heysemî: "Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin Evsat ve Kebîr'inde nakledilen hadisin Ahmed b. Hanbel isnadı sahih hadis ncâlindendir" der. (Bk. Mecma\ 11/48) Hâlbuki Hüseyin sahih hadis ricalinden biri değildir); Heysemî'nin Taberânî'nin Evsat'tna nisbet ettiği ve hasen hükmü verdiği rivayet de şöyledir: "Rasûlullah yünlü bir elbiseye bürünmüş, elinde bir mızrakla, Üsâme b. Zeyd'e (Raâıyallahü cnihûm) de dayanmış bir vaziyette yanımıza çıka geldi. Mızrağı önüne diktirdi. Sonra ona doğru namaz kıldı." Bk. age., ü/50; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, U/108.
Ayrıca 385/1255 ve 676/1546. hadislere bk.
[87] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/22.
[88] Hasen: Müsned, 1/32, H.no:217; Tayâ'lisî, s.l3,H.no:70 (Ahmed b. Hanbel hocası EbÛ Dâvûd et-Tayahsînm bu isnadı ile nakleder. Fakat hocasının eserinde kısmı bulunmamaktadlr); Makdisî, Muhtara, 1/236, H.no:'l31 (ieyyin/zay.f bir isnadla ve Ahmed b. Hanbel'in senedi ile nakleder); 1/237, H.no:132; Beyhakî, es-Sünenül-kübrû,
[89] III/182. Heysemî, senedindeki Seyyar b. Ma'rûr/Mağrûr'un meçhul biri olduğunu söyler. Bk. Mecma', 0/9-10. Fakat hadisin mütâbî ve şahidi bulunmaktadır: Mütâbi olan bu rivayet mevkuftur. Bk. Beyhakî, age., 111/183; /ön EbîŞeybe, 1/237,
H.no:2726 AbdürrezzaJc, 1/398, H.no:1556; III/233,
H.no:5465 (Şa'bi, Hz. Ömer'den nakleder); 01/234, H.no:5469.
Ahmed Muhammed Şâkir bu rivayetin sahih olduğunu söyler. İbn Hazm'ın Muhalla'ında
UV/84) geçen Ahmed b. Hanbel'in bir başka İsnadını verir ve onun sahih olduğunu iddia eder.
Ahmed Muhammed Şâkir işle bu rivayeti Müsned'de bulamadığını belirtir. İbn Ömer'den (Rcıdıyailahıi anhünuı) şahidi:
Bk- Beyhakî, age., 01/182.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/22-23.
[90] ibn Ebı Şeybe'deki bir rivayet buradaki sözlerin Hz. Ömer'e ait olduğunu göstermektedir:
Seyyar b. Ma'rûr'dan (Radıyallahü anh): Hz. Ömer yolda namaz kılan bir topluk gördü ve onlara:
Mescitte namaz kılın!1 dedi. (İbn Ebî Şeybe, 11/169, No: 7745) Musned'İn Şuaybü'l-Arnavud tahriçlİ nüshasında da Hz. Ömer'in sözü olarak geçmektedir. Bk. 1/342
İh H-ı, Heysem' râvilerden Seyyar'm meçhul olduğunu belirtti. Bk. Mecmeuz'-zevâid, 11/10; 63 "Hıbbarı sika olarak zikretti. Bk. Sikât, IV/334, No: 3203
[91] İbn Ebi Şeybe, 1/237, No: 2726; Beyhaki, m/182, No: 5419 (Azimâbâdî isnadının sahih olduğunu belimi. BkAvnü'l-Ma'bûd, IV/201)
[92] Mııhammed, Asi, 1/199; Sehnûn, el-Müdevvenetü'l-kübra, 1/147; Şirazi, Mühezzeb, 1/115: Kâsâni. Bedâi', 1/210; İbn Müflıh. Mübdi', 11/154-155; İbn Hacer, Fethu'i-Bâri, 11/560
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/23-24.
[93] Sened: j
Sahih: Mihneti 11/339-340. H.no:8458; Benzer rivayet için bk. 11/417, H.no:9370:
Tirmizt, Salât, 96, H.no:286 (Tirmizî rivayetin bu isnadla garib olduğunu, fakat şu isnadın bundan daha sahih/sağlam olduğunu belirtir:
Dâvöc/, Salât, 155, H.no:902; //âfam, 1/352, H.no:834 (Müslim'in şartına/râvisine göre sahihtir); İbn Hıbbân, V/246, H.no:19[8; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, II/l 16.
[94] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/24.
[95] Musned, V/108. H.no:20950; Diğer rivayet: V/1I0, H.no:2096i; Müslim, Mesâcid, 189; Nesâî, «vfflft, 2, H.rıo:495; İbn Mâce, Salât, 3, H.no:675; Humeydî, 1/83, H.no:352; Taberânî, el-~U cemü''-kebîr, İV/78. H.no:3698; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/438 (Sahih, bk. Musned "e. IV.Cild, H.no: 103/973)
[96] Ablurrezzak, 1/401, No: 1569-1570; İbn Ebi Şeybe, 1/240, No: 2755-2766
[97] Abdurrezzak, 1/400, No: 1564 (İbn Kayyim, senedde metruk bir ravi olduğunu belirtti. Bk.FeyZu-lKdiV/l42)
[98] abduullah, 1/400, No: 1566-1567; İbn Ebi Şeybe, 1/239, No: 2747-2754
[99] el:Mudevvenelü'l-kübra, 1/74-75; Nevevi, Mecmu', 111/524; İbn Kudame, Muğnı, ^t- DesÛkî, Haşiye, 1/252-253; Meydani, Lübub, 1/82
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/24-25.
[101] Sened:
Sahih: Müsned, 1/94-95, H.no:729; Diğer rivayet için bk. 1/102-103, H.no:803; 1/119, H.no: 960 (633/1503. hadis); Mâlik, Saİât, 17; Müslim, Müsâfirûn, 201-202; Ebû Dâvûd, Salât, 119, H.no:760; Vitir, 25, H.no:1509; Tirmizî, Salât, 82. H.no:266 (İbn, Ömer, İbn Abbas, İbn Ebî Evfâ, Ebû Cuhayfe ve Ebû Saîd'den (Radıyallahü anhüm) şahidinin de bulunduğunu söyleyen Tirmizî, Hz. Ali rivayetinin hasen-sahİh olduğunu ifade eder); Deavât, 32, H.no:342t-3423 (hasen-sahih); Nesâî, İftitâh, 17. H.no:895; Tatbik, 67, H.nu:l 124; İbn Mâce, İkâme, 15. 70. H.no:864, 1054; Dârimİ Saiât, 33. 71. H.no: 1241, 1320.
Rükû'da okunan dua ile ilgili rivayet için bk. 633/1503. hadis.
Rükû'dan sonra okunan dua ile ilgili rivayet için bk. 649/1519. hadis.
Hadisin tam metni için bk. 511/1381. hadis.
Câbirb. Abdullah'tan (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Afesâf, Tatbik, 68, H.no:1125;
Muhammed b. Mesleme'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Nesâî, Tatbik, 68, H.no: 1126;
Rüku ve secde duaları ile ilgili diğer rivayetler için bk. 610/1480. hadisin tahrici.
[102] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/26.
[103] Sened:
Sahih: Müsned, 1/284, H.no:2567; Benzer rivayetler için bk. 1/343, H.no:3194 (sonunda şu ziyade ile nakledilir: 1/358, H.no:3372; 1/373, H.no:3541; 1/369, H.no':3490; 1/347, H.no:3243; 1/354, H.no:3324; 1/357, H.no:3359; Buharı, Deavât, 10; Müslim, Müsâfirûn, 181-193 (Bİr rivayetinde ise şu şekildedir:
£tiî Oâvıîrf, Taharet, 79. H.no:202; Taiavvu', 26. H.no: 1353. 1357; Nesâî, Tatbik, 63, H.no: 1119, İbn Mâce, İkâme. 23. H.no:898.
Taberânî rivayeti ise bütün rivayetleri bir araya getirmiş gibi görünmektedir:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XII/20, H.no:12349; Heysemî, hadisin Taberânî tarafından nakledildiğini, senedinde Ubeyd b. İslıak el-Attâr'ın bulunduğunu, bu râviyi İbn Maın ve diğerlerinin zayıf saydığını, Ebû Hâtim'in ise bu zata olumlu baktığını söyler. Bk. Mecma', 11/275.
İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) nakledilen 364/672, 366-367/674-675 ve 1020/1890. hadislere bk.
Ayrıca bk. 175/488, 610/1480. ve 639/1509. hadisler.
[104] Metinde kelimeleri geçmektedir. Kisaî'nin belirttiğine göre Cefne adlı kap Kas'a'dan daha büyüktür, Kaş'a ise yaklaşık on kişiyi doyuracak büyüklükte bir kaptır. Bk. Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, XlV/37; Hz. Peygamber döneminde kulandan diğer kaplar için bk. Müsned Trc. H. no: 26/334
[105] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/27-28.
[106] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, IV/162; MübarekpÛrî, TuhfetÜ'l-Ahvezi, K/261-262
[107] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, VI/45
[108] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/28.
[109] Sened:
Sahih: Müsned, VI/209, H.no:25633; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel tarafından nakledildiğini, râvüerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 11/127-128; X/110. Heysemî, Ebû Ya'lâ'nın (Müsned, VÎII/121-122, H.no:4661) Hz. Âişe'den (Radıyallahü anha) bir başka rivayetine daha yer verir. Bu rivayetin senedinde Osman b. Atâ' el-Horasânî'nin bulunduğunu, bu râviyi de EJuhaym'in sıka, Buharı, Müslim, İbn Main vd. âlimlerin ise zayıf saydığını söyler:
Bk. age., 11/128.
Hz. Âişe'den (Radıyallahü anha) farklı secde duaları da nakledilmiştir. İlgili rivayetler 'Çin bk. 637/1507 ve 685/1555. hadisler.
Zeyd b. Erkam'dan (Radıyallahü anh) şahidi:
[110] Bennâ, age.. 111/292
[111] Bk. Müsned Trc. H.no: 685/1555 tahrici.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/29.
[112] Sahih: Müsned, VI/151. H.no:25056; Diğer rivayet için bk. VI/147, H.nü:2502Ü; Benzer rivayetler için bk. VI/49, H.no:24105; VI/190, H.no:25443; VI/1Ü0, H.no:24566; VI/43, H.no: 24045 (637/1507. hadis); Abdürrezzâk, 11/161; Buharı, Ezan, 123, 139; Meğâzî. 52; Tefsir, 110/2; Müslim, Salât, 217-220; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:877; Nesâî, İftitâh, 10. 64-66, H.no: 1045. 1120-1121, 1122-1123; İbn Mâce, İkâme, 20, H.no:889.
Hz. Âişe'den (Radtyatlahiianha) farklı secde duaları da nakledilmiştir. Bunlardan biri şudur:
Müsned, VI/201, H.no;25531; Diğer rivayet:
VI/58, H.no:24l93 (Ahmed b. Hanbel hocası İbn Nümeyr kanalı ile naklettiği rivayetin senedinde Ebû Hüreyre bulunmamaktadır); Mâlik, Kur'ân, 31; Müslim, Salât, 222; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:879; Tirmizî, Salât, 75, H.no:3493 (hasen-sahih) Nesâî, Tatbik, 47, 71. H.no:l098, 1128; İbn Mâce, Duâ, 3, H.no:3841; Dârekııtnî, 1/143.
Diğer rivayetler için bk. 637/1507 ve 684/1554. hadisler.
[113] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/30.
[114] Müslim, Salât, 222 (486); Timizi. Daavât, 75, H.no: 3493; Nesâi, es-Sünenü'l-kiibra, 1/98. H.no: 158; İbn Huzeyme, 1/329, H.no: 655; İbn Hihhan, 1/335, H.no: 671
[115] Bk. Azimâbâdi, Avnü 'l-Ma 'bûd, 111/93
[116] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/31.
[117] Sahih: Müsned, 11/421, H.no:9415; Müslim, Salât, 215; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:875; Nesâî, iftitâh, 78, H.no:l 135; Ebû Ya'lâ, X1I/12, H.no:6658; Mu'cem, 1/85, H.no:73. Peygamberimizin secdede okuduğu dualardan biri şu İdi:
Bk. Müslim, Salât, 216; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:878.
[118] Burada mahzuf bir haberin mübtedassdır, hazf sebebi olan hâl cümlesinin (j*u y.) onun yerine gelmesi ile haberden istiğna edilmiştir. (Bk. Azimâbâdî, Avnü 'l-Ma 'bûd, IH/90)
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/31-32.
[119] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, İV/200
[120] Nam, es-Sünenü'l-kübra, 1/482, H.no: 1544, Miicteba, Mevakîl 35, H.no: 1, 279, 280; Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, IV/111-112, 385; Müslim, Müsâftrûn, 294, (832); Ebü Dâvud, Salât 299, H.no: 1277;
[121] Nevevi, age.,VI/l 16
[122] Nevevi, age., İV/198
[123] Müslim, Salât, 216 (483); EbÛ Davud, Salât, 152 H.no: 878; İbn Huzeyme, 1/335, H.no: 672
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/32-33.
[125] Sened:
Sahih: Müsned, VI/194, H.no:25493; Benzer rivayet için bk. VI/31, H.no:23912 cümlesine (^JgAr) ziyadesiyle; Rivayetlerden bir kısmı da.özet olarak nakledilmiştir: VI/171. H.no:25258 VI/281, H.no:26280; VI/110, H.no:24672; Vl/110, H.no:24672 (518/1388. hadis)'; VI/281, H.no:26280; VI/I71, H.no:25258:
VI/194 Hno-25493- VI/31, H.no:239L2 Müslim, Salât, 240; Ebû Dâvûd, Salât, 122. H.no:783; İbn Mâce, İkâme. 4. 16,22, H.no:812, 869 (muhtasar olarak 893.
Danml Salât, 31, H.no:1239; Senedde yer alan Hüseyin, Hüseyin b. Zekvân ^ Muallim'dir (v. 145/762). Büdeyl ise Büdeyl b. Meysera el-Ukaylî'dır (v. 130/747). de sahih hadis ricâlindendir. Müslim'in rivayeti de bu râviler kanalı ile nakledilmiştir Ayrıca bk. 472/1342 ve 5 İH/1388, hadisler
[126] Metinde şeklinde geçmektedir. Bu otsruş şekli; insanın kalçalarını İncikleri
arasından yere koyması ve elleriyle yeri tutmasıdır ki tıpkı köpek ve diğer yırtıcı hayvanların oturuşu gibi. (Bk. Nevevİ, Şerhu Sahihi Müslim, İV/214
[127] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/33-34.
[128] Sahih: Müsned, III/4Ü7, H.no:15307; Heysemî, sened ndeki râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma MI/130.
Abdurrahman b. Ebzâ el-Huzâî. Nâfı' b. Abdılhâris'in azadlığıdır. Sahâbî olup olmadığı ihtilaflıdır. Buhârî sahâbî oluşunu tercih eder. Aımed b. Hanbeİ'in 22 rivayetle bu zâta yer vermiş olması onun sahâbî oluşunu teyid eder. Hz. A!İ kendisini Horasan'a vali olarak atadı. Rivayetlerinin çoğunu Hz. Ömer ve Übey b. Ka'b'can nakleder. Hz. Ömer onun hakkında: "Allah'ın Kur'ân'la yücelttiği kimselerden biri de Abd-i ıran man b. Ebzâ'dır" der. Muâviye'nİn halifeliği döneminde vefat etti. Bk. İbnu'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, III/419-420, Trc.no:3266.
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahiiaııh) şahidi için b<. 481/1351. hadis.
Ayrıca rivayet 473/1343. hadiste zikredilmiştir.
[129] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/34-35.
[130] Sahih: Müsned~V3\5, H.no:289o! Diğer rivayet için bk. 1/371, H.no:3514; Ebû Dûvûd, Salât, 141, H.no:85ü {jy, Timizi Salât, 95. H.no:284 (Hadis garıbd.r. Hz. Ali'den de rivayet nakledilmiştir. İbn Abbas (Radtyaliahü anhüma) hadisi şeklinde nakledilmiştir); İbn Mâce, İkâme, 23, H.no:898 lafzı İle nakledilmiştir.
Ayrıca bk. 639/1509. hadis.
[131] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/35.
[132] Bu mana için bk. Mübarekpûrî, Tuhfetü'l-Ahvezi, 11/141; Münâvi, Feyzu'l-Kadir, 11/145
[133] Şirazî, Mühezzeb, 1/77; Kâsânî, Bedâiu's-sanâi', 1/162; Nevevi, Mecmu, İÜ/440; ibn Kudame, Muğni, 1/562-563; Desûkî, Haşiye, 1/298
[134] Ahmed b. Hanbel, V/398; Nesai, es-Sünenü'l-kübm, 1/433, H.no: 1378, 1/434 H no- 1379-İbn Mace, Edeb, 57, H.no: 3814
[135] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/35-36.
[136] Sened:
Sahih: Müsned, HI/436. H.no:15536; İkinci rivayet için bk. V/53-54, H.no:2Ü418 (477/1347. hadis); Benzer rivayetler için bk. V/53, H.no:20410, 20414-20416- HI/436 H.no:15537; m/436-437, H.no:15541 (493/1363. hadis); Buhârİ, Ezan, 84; Müslim, Salât, 24-26' EbÛDâvûcİ Salât, 116, H.no:745; Nesât îftitâh, 4, 85, H.no:878-879, 1022, Tatbîk, 18, 36, H.no:1054 1083; ibn Mâce, İkâme, 15, H.no:859; Dârimî, Salât, 41, H.no:1254 Ayrıca bk.493/1363 ve 477/1347. hadis.
[137] Mbennâ, age., IH/150
[138] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/36-37.
[139] Halil, Muhtasar, 21-22; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/78; Zerkeşî, Şerh ale'l-Hırakt, 1/313-315
[140] Buharı, Meğazİ, 53
[141] İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğabe, IV/234-235; İbn Abdilber, İstîâb, III/l 179, H.no: 1922; İbn Hacer, îsabe, III/176. H.no: 6852
[142] Kâsânî,Bedaiu's-sanâi', 1/210-211
L) -RÜKÛ VE SECDE (Devam) PAGEREF _Toc126304198 \h 3
Secdeye Gidiş ve Orada Duruş Şekli PAGEREF _Toc126304199 \h 3
Secde Azaları, Secdeye Giderken Saç ve Elbise Düzeltmenin Hükmü. PAGEREF _Toc126304204 \h 9
Namaz Kılan Kişinin Elbisesinin Bir Kısmına Secde Etmesinin Hükmü ve Kalabalıkta Yapılan Secdede Ruhsat PAGEREF _Toc126304207 \h 10
Secdede Yapılan Dua ve Zikirler PAGEREF _Toc126304210 \h 13
İki Secde Arasında Oturuş (Celse) ve Okunan Dualar PAGEREF _Toc126304214 \h 16
Celse-i İstirahat (İki Secdeden Sonra Ayağa Kalkarken Biraz Oturmak) PAGEREF _Toc126304216 \h 17
ÖNSÖZ
Müsned Çalışmasının VI. Cildini hazırlama imkânı veren yüce Allah'a sonsuz hamd ü senalar eder, O'nun Rasûlüne, Ehl-i Beytine ve ashabına da salât ve selâm ederiz.
Kur'ân ve hadis metinleri üzerinde çalışmalar aceleye gelmez, gelmemelidir. Bu nedenle her metin üzerinde titizlikle durulmakta, günümüz Türkçesine anlaşılır bir şekilde terceme edilmekte, anlaşılmayan yerler şerh bölümünde açıklanmakta ve naslardan istinbat edilen fıkhı hükümler müctehid imamların ictihadlan ile birlikte zikredilmektedir. Bu çalışmalar yanında hadislerin tahricleri yapılıp okuyucunun kafasında hadis konusundaki olası problemler izale edilmektedir. Böylesine geniş bir yelpaze takdir edersiniz ki zengin bir kaynak koleksiyonu yanında uzun çalışma zamanı ister. Biz gecemizi gündüzümüze katarak siz okuyucularımıza en İyiyi en kısa zamanda ulaştırmaya çalışmaktayız. Gün geçtikçe çalışmanın ağırlığı kendisini hissettirmekte, daha fazla zamana ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle bazı gecikmelerde okurlarımızın bizi anlayışla karşılayacağını umuyor ve desteklerini sonuna kadar bekliyoruz. Biz uzun bir maratona çıktık, umarız ki bizi bu çalışmada yalnız bırakmazsınız.
Müsned tercemesinınin V. Cildi de sizlerin büyük teveccühüne maz-har oldu, Kur'ân Tarihi Sürecinde Kıraatler makalesi zengin içeriği ve kaynakçası yönüyle çok beğenildi ve bu tür ilmî makalelerin devamı istendi. Özellikle üniversite çevresinden dostlarımız Müsned çalışmasının mutlaka devam etmesini ısrarla istediler, karşılaştığımız kişiler VI. Cild ne oldu, ne zaman çıkıyor, şeklinde sabırsızlıklarını izhar ettiler. Bütün bunlar bizim azmimizi bilemekte, çalışmamızda yalnız olmadığımızı hissettirmekte ve sizlerin desteğinin her zaman bizimle beraber olduğunu göstermektedir. Tüm okurlarımıza şükranlarımızı arz ederiz.
VI. Cildde de Namaz konusu devam etmektedir. Bu cildde Rükû ve secde, kunût duaları, teşehhüd, selâm ile namazdan çıkış, (farz) namazın sonunda okunan dua ve zikirler, namazı bozan, namazda yapılması mekruh ve mubah olan fiiller, sehiv secdesi, tilavet ve şükür secdesi, gibi çok önemli konular bulunmaktadır. Umarız ki okuyucularımız bu konuların Kur'ân ve sünnet bağlamında işlenmesi nedeniyle hükümlerin ana kaynaklarına ulaşacaklar ve ibadetlerini büyük bir zevkle, asr-ı saadet günlerine uygun olarak eda edeceklerdir.
Bu çalışmaların faydalı olması temennisiyle dua ve desteklerinizi bekleriz.[1]
I) -RÜKÛ VE SECDE (Devam)
Secdeye Gidiş ve Orada Duruş Şekli
656/1526-Ebû Hüreyre'den [2]Rasûlullah (Saiiailaha aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
"Sizden biri secde yapacağında deve çökmesi gibi (dizleri üzere) çökmesin. Önce ellerini sonra dizlerini yere koysun." [3]
AÇIKLAMA
Secdeye giderken yere Önce ellerin mi, yoksa dizlerin mi konulması gerektiği konusunda farklı rivayetler vardır. Bundan dolayı mücfehidler hangisinin müstehap olduğu konusunda ihtilaf ettiler:
1- Cumhura göre dizlerden sonra ellerin yere konulması müstehabdır.
2- İmam Malik, Evzai, bîr rivayette Ahmed b. Hanbel ve İbn Hazm önce ellerin, sonra dizlerin konulması gerektiğini savundular.[4]
§Bu konudaki geniş bilgi için bk. Müsned Trc. H.no: 672/1542 ve ilgili hadisin açıklaması.
ŞDevenin çökmesini örnek veren iki farklı rivayet bulunmaktadır. İkisi de Ebû Hüreyre'den gelmektedir. Birisi yukarıdaki Ebû Hüreyre rivayeti, diğeri de şöyledir:
Ebû Hüreyre'den (Radıyallah anh): [5] Hz. Peygamber şöyle dedi:
"Sizden biri secdeye gideceğinde ellerinden Önce dizleriyle başlasın (yere koysun), Devenin çökmesi gibi çökmesin."
§Alimler Ebû Hüreyre'den iki farklı rivayet sebebiyle bunlarda ızdırap bulunduğunu söylemişlerdir. Devenin çökmesi ile ilgili iki farklı yorum ortaya çıkmaktadır:
1-Cumhur; devenin önce Ön ayaklarını sonra arka ayaklarını kırıp çökmesini anlamış ve bunun yasaklandığını belirtmişlerdir.
2-Diğer alimler ise devenin dizinin ön ayaklarında değil arka ayaklarında olduğunu söylemişlerdir. [6]
§Cumhurun görüşünü tercih etmek daha doğru olsa gerek. Çünkü delilleri fazla ve kuvvetlidir. Ayrıca Ebû Hüreyre rivayetlerinde izdırap vardır. [7]
657/1527 - îbn Ömer (Radıyallahü anhama), merfû olarak şunu nakletti"[8]
"Yüzün secde etmesi gibi iki el de secde eder. Sizden biri yüzünü yere koyduğunda (beraberinde) ellerini de koysun. Yüzünü kaldırdığında ellerini de kaldırsın." [9]
658/1528 - İbn Buhayne'den (Radiyallahü anh)[10]
Rasûlullah (Saiiaitahu aleyhi ve seiiem) secde yaptığında kollarını o kadar açardı ayırırdı ki, koltuk altlarının beyazı görülürdü.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah namaz kılarken kollarını o kadar açardı ki koltuk altlarının beyazı [11]görülürdü. [12]
AÇIKLAMA
Secdede kollarının açılması ayrılması o kadar fazla olmalı ki koltuk altlan görülebilsin. Bunun hikmeti konusunda farklı şeyler söylendi:
Kuıtubî dedi ki: Bu hâlde secde etmenin müstehap olmasının hikmeti yüzün yere olan basıncını azaltmak, dolayısıyla burnun ve alnın yerle temasında zarar görmesini engellemektir.
Bazı alimlere göre bu durum, tevazuun en üstün derecesi, tembel ve gafil kişilere benzemeksizin burnu ve alnı korumada en iyi yoldur. Çünkü tembel ya da gafil kişiler bu durumda kollarını kapatırlar ve uyku vaziyetinde dururlar. [13]
659/1529 - Muhammed b. Amr b. Atâ), Ebû Humeyd es-Sâidî'den (Radıyallahü anlı) nakletti:[14]
Ebû Humeyd'in (Radtyattaha cmh) şöyle dediğini işittim ki o, Hz. Peygamber'den (SaiiaiiaM aleyhi ve seüem) (bu tür haberleri) nakleden on sahabeden birisidir, diğeri de Ebû Katâde b. Rib'î'dir:
'Ben Rasûlullah'in (Saliaiiahu aleyhi ve seUem) namazını sizin en iyi bileni-nizim.' Oradakiler:
'Rasûlullah'la sohbette bizden önde gelen ve ona itaatte bizden çok ilerde olan birisi değilsin' deyince Humeyd şöyle dedi:
'Bilâkis, (dediğinizin tam tersi.)
'0 zaman arz et/anlat!'
'Rasûlullah namaza kalktığında ayakta tam dik olarak durdu, (tekbirde) ellerini kaldırarak omuzları hizasına getirdi. (Sonra 'Allahü ekber' dedi ve) rükûa gitmek istediğinde ellerini kaldırarak omuzlarının hizasına getirdi, sonra 'Allahü ekber' dedi ve rükûa vardı, orada dengeli olarak durup, başını salmadı ya da (yukarıya) kaldırmadı ve ellerini diz kapaklarına koydu. Sonra 'Semi'a'llahü limen hamideh' deyip (başım) kaldırdı, her kemik yerini tam olarak alacak şekilde doğruldu. Sonra secdeye gitti ve 'Allahü ekber' dedi, pazılarım (kollarını) karnından uzaklaştırdı ve açtı. İki ayağının parmaklarım dikti.[15] Sol ayağını yatırdı ve üzerine oturdu, her kemik yerini alacak şekilde durdu. Sonra tekrar secdeye gitti ve 'Allahü ekber' dedi, sonra (sol) ayağını yatırdı ve üzerine oturdu, her uzuv yerine dönecek şekilde durdu. Sonra kalktı ve ikinci rekâtta da böyle yaptı. İki rekâtı kıldıktan sonra1 kalkarken tekbir getirdi, namazın başlangıcındaki gibi ellerini omuzları hizasına kaldırdı. [16] Sonra öncekinin benzeri şekilde kıldı. Namazın biteceği son rekâta gelince sol ayağını (sağ tarafa) çıkarttı ve sol kabası üzerine (teverruk yaparak) oturdu, [17] sonra selâm verdi
NOT: Hadis hakkında açıklama için bk. Müsned Trc. H.no:480/I350. [18]
660/1530 - Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh):[19]
Hz. Peygamber (Saitailahu aleyhi ve sdiem) şöyle dedi:
"Secdenizde tadile uyun/tam yapın, Bu durumda sizden biri kollarını (dirseklerini) köpeğin yere yayması gibi yere yerfeştirmesin/yaymasın (dirseklerini kaldırsın). Rükû ve secdeleri tam yapın. Vallahi siz rükû ve secdelere gittiğinizde ben arkamdan ya da sırtımdan sizi görürüm." [20]
Açıklama
Yukarıdaki rivayette geçtiği gibi Rasûlullah (Satlallahu aleyhi ve sellem) namaz kılanları; ben arkam size dönükken hareketlerinizi görmekteyim, şeklinde uyarmaktadır. Rasûlullah'm görüşü tek yöne bağlı değildir ve bu onun mucizelerindendir. Bu nedenle Buharı söz konusu hadisi Alâmâtün-Nübüvve (Peygamberliğin alâmetleri) konusuna almıştır.
Müslim'de geçen bir rivayette Ebû Hüreyre şöyle anlattı:
Rasûluilah bir gün bize namaz kıldırdı. Namazı bitirince dönüp şöyle dedi: "Ey Filan! Namazı güzel kılmaz mısın? Namaz kılan kişi nasıl kıldığını konral etmez mi? O ancak kendisi için namaz kılıyor. Vallahi ben önümden gördüğüm gibi arkamdan da görürüm. [21]
Bu gözle olmayan bir görüştür ki Allah'ın izniyle normal şartlar dışında gerçekleşir. Âhirette Allah'ın müminler tarafından görülmesi de bu şekilde olabilir.
Doğrusunu Allah bilir. [22]
661/1531- Câbir b. Abdullah'tan (RadıyaUahu anhi;[23] Rasûlullah (SallallahUaleyhi vesellem)Ğ6Ğİ ki:
"Sizden biri secde yaparken tadile uysun/tam yapsın, kollarını (dirseklerini) köpeğin yere yayması gibi koymasın (dirseklerini kaldırsın). [24]
662/1532- Şu'be'den[25]
İbn Abbas'a (RadıyaUahuanhuınu) bir kişi geldi ve şöyle dedi: 'Senin mevlân secdeye gittiğinde alnını, kollarını (dirseklerini) ve göğsünü yere koydu.'
İbn Abbas mevlasına:
'Böyle yapmana seni sürükleyen/sevk eden nedir?' deyince o şöyle
cevap verdi:
'Tevazu Bunun üzerine Tbn Abbas şöyle dedi:
'Bu köpek yatışıdır. Hz. Peygamber'i secde yaparken gördüm, koltuk altlarının beyazı görülüyordu (dirseklerini yere koymamıştı).'[26]
663/1533 - İbn Abbas'tan {Radıyallahü anhümay)[27]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) namazım İyice düşündüm de onu secdede kollarını (dirseklerini) açmış görmüştüm, [28] koltuk altlarının beyazını görmüştüm. [29]
664/1534 - Ebû Saıd el-Hudrî'den Rasûlutlah [30]
(Saiiaiiahs aleyhi ve sellem) secdeye gittiğinde (kollarını Öyle açtı ki) onun boş böğrünün beyazlığını gördüm. [31]
665/1535 - Enes b. Mâlik'ten (Radtyaitahu anh). [32]
Rasûluilah (Sallaiiahu aleyhi ve sellem) secdeye gittiğinde (kollarını öyle açtı ki) koltuk altlarının beyazlığı görüldü (ya da gördüm). [33]
666/1536 - Abdullah b, Akram el-Huzâî'den Rdiihüh): [34]
Bir düzlükte (ovada) (Diğer rivayette; (Arafat'taki) Nemire bölgesine yakın bir düzlükte) babam Akram ile beraberdim. Yakınımıza bir kervan geldi ve yol tarafına hayvanlarını çöktürdüler. Bunun üzerine babam bana şöyle dedi:
'Ey yavrum, sen kuzuların içinde dur/bekle, onların (kim olduklarını) soruşturmak üzere yanlarına gideyim.'
Babam çıkıp gidince ben de izinden (peşinden) gittim. Baktım ki orada Rasûluilah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) var (Râvi sözlerine şöyle devam etti);[35]
Namaz vakti geldi/başladı, onunla beraber namaz kıldım, her secdeye gittiğinde Rasûlullah'ın koltuk altlarının mat beyazlığını görüyordum. [36]
667/1537- Ebû İshak'tan: [37]
Berâ b. Âzib Radıyallahü anh) secdeleri şöyle vasfetti gösterdi. Önce (secdeye gidip) avuçlarını yere koydu, kabasını yerden kaldırdı, kollarını (dirseklerini) açtı ve şöyle dedi:
'Hz. Peygamber işte böyle secde etti.'[38]
668/1538-Hz. Peygamber'in eşi Meymûne annemizden (Radıyallahü anha)[39]
Hz. Peygamber tSaiiallaha aleyhi ve sellem) secdeye gittiğinde kollarını[40] öyle açardı ki arkasında bulunan kişi koltuk altlarının beyazlığını görürdü. [41]
669/1539- Berâ b. Âzib'den (Radıyallahü anh) [42]
Rasülullah (Sallatlah aleyhi ve sellem) "Secdeye gittiğinde avuçlarını (yere) [43] koy ve dirseklerini kaldır!" [44]
670/1540-Vâil b. Hucr'dan (Radıyatlahü anh) [45]
Rasülullah'ı (Saiiaiiam aleyhi ve setiem) alnı ile birlikte burnunu yere koyarak secde ederken gördüm.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasülullah'ı (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) secde ederken gördüm, burnunu yere koydu. [46]
671/1541- Vâİl el-Hadrâmİ (Radıyallahü anh), [47]
Hz. Peygamber'i (Saiiaiiahu aleyhi ve seliem), iki eli kulaklarına yakın olduğu hâlde secde ederken gördü. §Bir rivayette ise: Rasülullah'ı iki eli arasına secde ederken gördü, şeklinde nakledildi, [48]
672/1542-İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma)[49]
Bir kişi Hz. Peygamber'e (SallaUaha aleyhi ve sellem) namazla ilgili bir şey sordu. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"El ve ayaklarının parmak aralarını ov (yani abdesti güzelce al)!"
Ona söylediği sözlerden biri de şuydu:
"Rükûa eğildiğinde ellerini diz kapaklarına koy ki tam olarak rükûa gitmiş ol (sırtın tam düz olsun) ve secde yaptığında da yerin hacmini (sertliğini) hissedinceye kadar alnını yere (iyice) yerleştir!.." [50]
Açıklama
Bu babdaki hadisler secdeye gidiş şeklini açıklamaktadır. Secdeye giderken önce ellerin mi, yoksa dizlerin mi konulması gerekir, konusunda müetehidler ihtilafa düştüler. Bu ihtilafın sebebi farklı rivayetlerin bulunmasıdır. Bu konudaki görüşler:
1-Cumhura göre müstehap olan dizlerden sonra ellerin yere konulmasıdır. [51] §İmam Nevevi şöyle dedi: Mezhebimize göre secdeye giderken müstehap olan şey Önce dizlerin, sonra ellerin, sonra alnın, sonra da burnun yere konmasıdır. İbn Münzir bunu, Hz. Ömer, İbrahim en-Nehâi\ Müslim b. Yesar, İmam Ebû Hanife, Ebû Yusuf, Muhammed, Şafiî, Süfyan es-Sevrî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahûye gibi alimlerden nakletti. [52] Onların delilleri:
Vâil b. Hucr'dan (RadıyallahÜ anh)[53]
Hz. Peygamber'i ellerinden önce dizlerini (yere) koyarak secdeye giderken, dizlerinden önce de ellerini kaldırarak ayağa kalkarken gördüm.
Enes'ten (Radıyallahü anlı):[54]
'Rasûlullah'ı gördüm, tekbir aldı... (secdeye giderken) dizleri ellerinden önce yere indi.
Sa'd'dan (Radıyallahü anh) [55]
(Secdeye giderken) elleri dizlerden önce koyardık, sonra ellerden önce dizlerin konmasıyla emrolunduk.
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahüanh): Hz. Peygamber şöyle dedi: [56]
"Sizden biri secdeye gideceğinde ellerinden önce dizleriyle başlasın (yere koysun), devenin çökmesi gibi çökmesin."
2-İmam Malik, Evzai; bir rivayette Ahmed b. Hanbe! ve İbn Hazm önce ellerin, sonra dizlerin konulması gerektiğini savundular. [57] Bu konudaki delilleri Ebû Hüreyre hadisidir. Bk. Müsned Trc. H. no: 656/1526
şÂHmler Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) iki farklı rivayet sebebiyle bunlarda ızdırap bulunduğunu söylemişlerdir. Devenin çökmesi ile ilgili iki farklı yorum ortaya çıkmaktadır:
1-Cumhur; devenin önce ön ayaklarını sonra arka ayaklarını kırıp çökmesini anlamış ve bunun yasaklandığını belirtmişlerdir.
2-Diğer alimler ise devenin dizinin ön ayakların da değil arka ayaklarında olduğunu söylemişlerdir. [58]
§Ancak cumhurun görüşünü tercih etmek daha doğru olsa gerek. Çünkü delilleri fazla ve kuvvetlidir. Ayrıca Ebû Hüreyre rivayetlerinde ızdırab vardır ve tam delil olmaz. İbn Kayyim bu konuda 10 kadar tercih sebebi saymıştır ki Şevkâni bunların bir kısmını eserinde zikretmiştir. [59]
Bu babdaki hadisler secdede duruşu tarif etmekte::. El ayaiannın/avuçlann yere konulup sonra alın ve burnun yere konulması, dirseklerin yere konulmayıp koltuk altları görünecek şekilde açılması müstehabdır. Bu hareketle::: tembelce yatıştan uzak, Allah'ın karşısında kulluk bilincini gösteren mütevazı bir ta'c vardır. Dirseklerin yere konma hâli köpeğin yatışına benzetilmiştir ki onda hafife alma, önem vermeme ve tembel bir hareket sergilenmektedir, ibadet ağına aykırıdır.[60]
Secde Azaları, Secdeye Giderken Saç ve Elbise Düzeltmenin Hükmü
673/1543-İbn Abbas'tan (Radıyaliahüanhüma)[61]
Hz Peygamber tSaiiaiiaiıu «tevki ve teiiem) şöyle dedi:
"Ben yedi âzâ üzerine secde yapmakla, ayrıca bu durumda saç ve İbişe çekmemekle toplamamakla emrolundum." §İbn Abbas'tan ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (Saiiailaha aleyhi ve sellem) yedi âzâ üzerine secde yapmakla olundu, (bu sırada) saç ve elbise çekmekten toplamaktan nehy olundu (men edildi).
§îbn Abbas'tan üçüncü tarikle gelen rivayet:
Rasulullah (Sallallahü aleyhi ve sellem)'.
"Ben yedi âzâ üzerine secde etmekle emrolundum; -eliyle burna (kadar)[62] işaret ederek-alın üzerine, sonra iki ele (avuçlara), [63] iki dize, (iki ayağın) [64] parmak uçlarına (secdeyle emrolundum), (bu durumda) ne elbiseyi çekerim, ne de saçı (toplarım)" dedi.[65]
Açıklama
Metinde geçen (lif) kelimesinden maksat elbisenin ya da saçın toplanmama-sıdır. Bu şekildeki nehy haramlık ifade eder. Ancak Kadı Iyaz'ın dediği gibi cumhur bunun tersini kabul etmektedir ki onlara göre bu hareketler mekruhtur, ama namazı bozmaz. İbn Münzir, Hasan-ı Basri'nin bu durumda namazın iadesi gerekir, düşüncesinde olduğunu nakletti.
§Secdcye giderken saç ve elbise toplama yasağının hikmeti; yerle temasında korunmak şeklindeki kibirli insanların hareketine benzemesinden olsa gerek.
§Hadiste yedi secde âzasından bahsedildi:
1-Alın ve burun: Bunlar tek uzuv sayıldı. Nesâi rivayeti de bunu desteklemektedir, değilse uzuvların sayısı sekize çıkar. Kurtubî şöyle dedi: 'Bu rivayetlerden anlaşılan secdede alnın asıl, burnun ona tabi olmasıdır.' İbn Dakîk el-Iyd da şöyle dedi: 'İkisi bir uzuv olmalıdır, değilse secde uzuvları sekize çıkar.' İmam Ebû Hanife de bu görüştedir. Alnın yere değmesi farzdır, namazın geçerliliği için yeterlidir, ancak burunun yere değmesi vaciptir, terki anında sehiv secdesi gerekir. Şafıîlerin çoğuna göre de alnın bir kısmı ile yapılan secde namazın geçerliliği için yeterlidir. Cumhurun görüşü bu şekildedir. Secdede sadece burnun yere değmesinin namazın geçerliliği için yeterli olmayacağı konusunda icma' vardır. İmam Evzaî, Ahmed, Ishak gibi bazı alimlere göre ise secdede hem alnın, hem de burnun değmesi gerekir, aksi takdirde namaz olmaz.[66] İmam Malik'ten farklı rivayetler naklolundu:
a- Secdede alın farzdır, ama burnun yere konulmaması durumunda vakit için-de iadesi müstehabdır.
b- Sadece burnu yere koymak namazı bozar. c-Farziyet her ikisine de tealluk eder.[67]
2- İki elin içi, yani avuçlar.
3- İki diz,
4- İki ayak parmaklarının uçları.
§Secdede alın dışındaki altı azanın yere değmesi ile ilgili hüküm:
1- î. Şafiî'den iki görüş nakledildi: a-Müstehabdır. b-Farzdır, bu görüş kuvvetlidir. Hanbeliler de bu görüştedir.
2- Hanefilere göre ellerden, dizlerden ve ayaklardan birer tanesi mutlaka yere değmelidir.
3- MâlikiIere göre bu altı uzvun yere değmesi müstehabdır, ancak birinin terk edilmesi hâlinde o namazın vakit içinde iade edilmesi istenir. [68]
674/1544-Abbas b. Abdülmuttalib'den ftiadıyaiiaim anh) [69]
RasÛlullah (SaUaUahilaleyhi ve sellem) şöyle dedi:
"Bir kişi secdeye gittiğinde onunla birlikte (şu) yedi âzası da secde yapar: Yüzü (alnı ve burnu), iki eli (avuçları), iki dizi, iki ayağı." [70]
675/l545- (Z.) Amr b. Yahya babası ya da amcasından nakletti:[71] 'Benim çok uzun saçım vardı, secdeye gittiğimde onları topladım.
ı-Babam) Ebû Hasan el-Mâzinî[72] beni gördü ve :
'Toprak ona dokunmasın diye topluyorsun (değil mi), vallahi onları keseceğim' dedi ve onları kesti.'[73]
Açıklama
Metinde kelimesi geçmektedir. Arapça'da saçlar kulak yumuşağını geçer ve muzlara ulaşırsa ona (OJi), omuzları da geçerse ona [74] bu ikisinden daha kısa dursa denir. [75] Yukarıdaki râvinin uzun saçlarını toplaması Hz. Peygamber'in sünnetine aykırı olduğu için babası Ebû Hasan el-Mâzinî tarafından yadırganmış ve bundan kurtulması için kesin çözümün saçların kesilmesi olduğu bildirilmiştir.
§Erkeklerin uzun saçları olanların namazda yere değmesin diye saçlarını bağlamaları da yadırganmış ve yasaklanmıştır.
Küreyb'den: [76]
İbn Abbas, Abdullah b. Haris'İ saçları arkadan bağlanmış olarak namaz kılarken gördü, arkasına dolandı ve çözmeye başladı. Öbürü de hareket etmeksizin ona imkan tanıdı, (namazı bitirdikten) sonra İbn Abbas'a yöneldi ve:
'Benim başımdan sana ne?' deyince İbn Abbas şöyle dedi:
'Ben Rasülullah'ın şöyle dediğini işittim:
"Bunun misali, ellerini omzuna bağladığı haide namaz kılan kişiye benzer (uzun saçların da secdeye dökülmesi gerekir).'"
Rivâyette geçen mekfûf elleri arkaya, omuza bağlamak anlamındadır." [77]Bu şekilde namaz kılan kişinin secde azalandan bir kısmı yere değmez.
açı olan erkeklerin de saçlarını topuz yaparak bağlaması mekfufa benzediği ...aklanmıştır, saçlarının secdeye katılması gerekir.
İmam Nevevi şöyle dedi: 'Namazda elbisenin ya da saçların toplanması, puz yapılması ya da uzun saçın sarığın içinde toplanması mekruhtur, kerahet namazı bozmaz. Cumhurun görüşü bu şekildedir. Ancak İbn Münzir, Ha Basrî'den namazın iade edilmesi görüşünü nakletti. Bunun hikmeti saçların da secdeye katılmasıdır.[78]
Bu emir erkekler içindir. Kadınlar için böyle bir emir yoktur, çünkü onların baş vardır. Kadınlarda yasaklanan, topu/un büyük yapılıp dikkat çekmesidir. [79]
Namaz Kılan Kişinin Elbisesinin Bir Kısmına Secde Etmesinin Hükmü ve Kalabalıkta Yapılan Secdede Ruhsat
676/1546- Abdullah b. Abbas'tan (Radıyaüahil anhüma) [80]
Hz Peygamber (SatlailaM aleyhi ve setlem) tek parça elbiseye/kumaşa bürün-düğ. hâlde elbisenin fazlalılığı ile yerin sıcaklığından ve soğukluğundan konsarak namaz kıldı. [81]
677/1547-Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahu anh): [82]cıca&ın şiddetlendiği bîr anda Hz. Peygamber tSaiiaiiahu aleyhi veseilem) ile kılardık da bizden biri (sıcaktan dolayı) yere yüzünü koymaya gücü elbisesini (fazla kısmını) yayar ve üzerine secde ederdi. [83]
678/1548 - Abdullah b. Abdurrahman'dan (Radıyallahu ank): [84]
Hz. Peygamber (Saiiatiahü aleyhi ve seüem) yanımıza geldi ve bize Benî Abdileşhel Mescidi'nde namaz kıldırdı. Onu secdeye gittiğinde ellerini elbisesinin (kolları) içinde tutarken gördüm. [85]
679/1549 - İbn Abbas'tan (RadıyallahüanhUma) [86]
Rasûlullah'ı (Saiiailaha aleyhi ve seüem) yağmurlu bir günde (namaz kılarken) secdeye gittiğinde üzerindeki elbisenin bir kısmını (yayarak) yerdeki çamurdan korunurken gördüm, secdeye gittiğinde ellerini (elbiseden) çıkart-maksızın yere koyuyordu. [87]
680/1550 - Seyyarb. Ma'rûr'dan: [88]
Hz. Ömer'i (Radıyaiiaha anh) şöyle diyerek hutbe verirken dinledim; 'Bİz muhacir ve ensar topluluğu Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) bu idi 5ina ederken kendisiyle beraberdik. Kalabalık arttığında sizden biri kardeşinin sırtına secde etsin!' 'Yolda namaz kılan bir topluluk görünce şöyle dedi: 'Mescitte namaz kılın!' [89]
Açıklama
Hz. Ömer Rasûlullah dönemini yaşayan bir kişi olarak gördüklerini anlatmakta ve uygulamaktadır. Bunlardan birisi de o dönemde kalabalık olduğunda insanların yere secde edemedikleri ve bu nedenle öndeki kardeşlerinin sırtlarına secde ettikleri gerçeğidir. Bu Rasûlullah tarafından verilen bir ruhsattır.
Hz. Peygamber dönemindeki bir olay şöyle nakledildi:
İbn Ömer'den: [90]
Rasûluilah (Sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırdı; Burada Necm suresini okudu ve bize secde yaptırdı. Secdeleri biraz uzattı, cemaat çoğaldı, hatta birbirlerinin sırtı üzerinde (secde yaparak) namaz kıldılar.
Her halde Cuma gibi mescitte kılınma şartı olan namazlarda durum böyledir. Hz. Ömer'den başka tarikle gelen rivayet bunu açıklamaktadır:
Zeydb. Vehb'den:[91]
Hz. Ömer şöyle dedi:
'Cuma günü kişi (yere) secde etmeye gücü yetmezse kardeşinin sırtına secde etsin.
§Bu konuda müctehidlerin görüşleri:
1-Hanefi, Şafiî ve Hanbeli müctehidlere göre izdiham durumunda öndekinin sırtına secde yapılabilir.
2-Diğerlerine göre bekier, onlar kalkınca secde yapar. [92]
681/1551-Ebû Hüreyre'den [93]Hz. Peygamber'İn ashabı secdede (kollarını yana) açtıklarında meydana gelen zorluğu (Peygamber'İn) kendisine şikayet ettiler. Hz. Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) Şöyle buyurdu:
"Dizlerden destek alın!"
§(Râvilerden) İbn Aclân ekledi:
'Bu durum secdeler uzadığında ve yorucu olduğunda dirsekleri dizlere koymak şeklinde olur.[94]
Açıklama
Dinde zorluk yoktur kaidesince ibadetlerde kolaylık asıldın ancak kolaylığın sınırlarını Allah ve Rasûlü belirler. Sari' tarafından belirlenmeyen müctehid zaruret ya da hacet sebebiyle birtakım fetvalar verebilir. Bu konular ilmî bir disiplin ile kontrol altında tutulması ve İslâm'ın genel naslara aykırı olmaması gerekir. Bu bağlamda Maslahat prensibinin sağlıklı hukukî yapı için önemlidir.
§Bu babdaki hadislerde bazı kolaylıklar sağlanmıştır:
1 Secde yapılırken soğuk, sıcak ya da başka bir nedenle kişinin üzerindeki
n bir kısmını yere yayarak üzerine secde etmesi caizdir. İmam Ebû Hanife,
k Evzaî, İshak, bir rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre bu bir ruhsattır.
2-San'k ve elbisenin ucuna yere koyarak üzerine secde İmam Şafiî, Davud ve
b- ivâyette Ahmed b. Hanbel'e göre caiz değildir. Onların delili gelen şu rivayettir:
Habbab b. Eret'ten (Radıyaltah anh)[95]
Biz Rasûlullah'a (Sallaüahü aleyhi ve sellem) (kumların) şiddetli hararetinden şikayet ettik, şikayetimizi kabul etmedi (gidermedi).
Hz. Ali, Ubade b. Samit, Abdullah b. Ömer, Ebû Ubeyde, îbn Şirin, Ömer b. Abdülaziz gibi zatlar da bunu mekruh gördüler. [96]
SSanğın ucunu da yere koyarak üzerine secdeyi İmam Ebû Hanife ve diğer rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre caizdir. Bu alimler yukarıda geçen elbisenin fazlalığı üzerine secde yapma ile ilgili hadisleri, ayrıca şu rivayetleri delil getirdiler:
Ebû Hüreyre'den: [97]
Rasûlullah sangının kıvrımına/ucuna secde ederdi.
Hasan-ı Basrî, Şureyh, Abdurrahman b. Yezid, Said b. Müseyyeb, Mekhûl, Zührî gibi kişiler sarığın kıvrımına/ucuna secde etmişlerdi. [98]
3-İmam Malik'e göre mekruhtur, ama iadesi gerekmez. [99]
§Bu rivayetler ve görüşler şöyle cem' edilebilir: Hiçbir sebep yokken başım topraklanmasın diye sarığın ucunu yere koyarak secde yapmak en azından mekruhtur. Ama soğuk, sıcak ya da yağmur gibi zorluk anında bu şekilde secdeye İzin verilir. O dönemde mescit kumluk olup, sergi yoktu. Bu nedenle yerdeki rahatsız edici bir durumdan korunmak caizdir. Doğrusunu Allah bilir.[100]
Secdede Yapılan Dua ve Zikirler
682/1552-Hz. Ali'den (Radıyalkthü anh)[101]
Rasûlullah (Saiiaiiahü aleyhi ve seitem) secdeye gittiğinde şöyle derdi: "Allahümme leke secedtü ve bike âmentü veleke eslemtü secede vechî lillezî haiekahû fe savverahû fe ahsene suverahû fe şakka sem'ahû
ve besarahû fe tebârakeliâhü ahsenü'l-ha'likîn. "
NOT: Secde duasının tercemesi:
'Aliahim! Sadece senin için secde ettim, sadece sana iman ettim, sadece sana teslim oldum. Benim yüzüm onu yaratan, şekillendiren, ona en güzel şekilleri veren, onda duyma ve görme organı var eden için secdece gitti (yere kapandı). Var edenlerin en güzeli olan Allah ne kadar yücedir.'
§Rivâyetteki bu bölüm, uzun bir hadisin parçasıdır, secde ile ilgili olduğu için el-Benna tarafından buraya alınmıştır. Hadisin tamamı için bk. Müsned Trc. H. no: 511/1381[102]
683/1553-İbn Abbas (Radtyaiiahüanhuma) anlattı;[103]
Teyzem Meymûne'nin evinde gece kalmıştım, Rasûluliah'm (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) nasıl namaz kıldığını gözetledim: Kalktı, gitti idrarını yaptı, sonra gelip yüzünü ve ellerini yıkadı, sonra uyudu, ardından tekrar kalktı. Kırbanın yanına geldi, onun ipini çözdü, sonra bir kaba[104] döktü ve o kaba elini daldırdı, ondan iki abdest arasında (mübalağalı ya da az olmaksızın orta hâili) güzel bir abdest aldı. Sonra namaza durdu, ben de gittim, onun soluna durdum, beni çekip sağ tarafına aldı, Rasûluliah'm namazı on üç rekâtta tamamlandı, sonra yatıp uyudu, hatta nefes alış verişi sesli olarak arttı, onun nefes alışından uyuduğunu bilirdik. Sonra Rasûlullah tekrar namaz kılmaya çıktı, namazını kıldı, namazda ya da secdesinde şöyle demeye başladı:
"Allahümme'c'al fi kalbî nûran ve fi semi nûran ve fi basarı nuran ve an yemînî nûran ve an yesarî nuran ve emamî nûran ve halfî nûran ve fevkî nûran ve tahtî nûran ve'cal'nî nura.
§Râvilerden Şu'be ekledi: Ya da şöyle dedi: ''ve'cal'I? nura." §Kureyb'in İbn Abbas'tan yaptığı bir rivayette: Rasûlullah uzanarak uyudu1 şeklinde geçmektedir. [105]
Açıklama
Duantn tercemesi:
"Allahım, kalbimde nur, kulağımda nur, gözümde nur, sağımda nur, solumda nur, önümde nur, arkamda nur, üstümde nur ve altımda nur yarat. Beni (tümüyle) nur yap/yarat."
*(Râvi) Şu'be'nin eki: "Benim için nur yarat"
^Rasûluliah'm Gece Namazı bölümünde bu hadisin tamamı gelecektir, sadece secde ile ilgili bölümü Bennâ tarafından burada aktarılmıştır.
§Kurtubi şöyle dedi: 'Rasûlullah'ın dua ettiği nurların hakikisi olması mümkündür. Kıyamet günü bütün azalarının nur saçan bir şekilde yaratılması ve gelmesi şeklinde olabilir. İstiare yoluyla dünyadaki ilim ve hidayet de kastedilebilir. [106]
Nevevi de dedi ki: 'Bunu alimler şöyle açıkladı: Rasûlullah azalan ve yönleri için nurlar istedi. Bundan maksat hakkın beyanı ve ışığı, yol göstericiliğidir. Rasûlullah bütün azaları, cismi, tasarrufları, halleri ve altı yönü için nur istedi ki kendisinden nur hiç eksik olmasın. [107]
§Yukarıdaki rivayette geçen on üç rekât sabah namazının sünneti ile birliktedir. Bu rivayetin benzeri için bk. Müsned Trc. H.no: 1020/1890[108]
684/1554 -HZ. ÂİŞe (Radıyallahü anha)[109]
Bir keresinde Hz. Peygamber'i (Saitaiiahu aleyhi ve seüem) yatağında bulamadı, (el yordamıyla araştırken) eli ona dokundu, secdede iken eli ona ulaştı ve O şöyle diyordu:
"Rabbi! A'ti nefsi takvana, zekkihâ, Ente hayru men zekkâhâ, Ente veliyyuhâ ve mevlâhâ."
NOT: Duanın tercemesi:
"Rabbim! Nefsime takva duygusunu ver, onu temizle, onu temizleyenlerin en hayırlısı sensin. Sen nefsimin velisi (yetkilisi) ve mevlâsısın (efendisisin)." dönemde fener ya da elektrik türünde hazır bir ışık kaynağı olmadığı için gece Rasûlullah'ı Hz. Âişe annemiz el yordamıyla araştırmış, Rasûlullah secdede iken eli Ona ulaşmıştı. Benna lafzı ile ifade edildiği için bunu tökezledi şeklinde anlamıştır, [110] ancak başka bir rivayette ellerim onun ayaklarının alt tarafına ulaştı şeklinde beyan edilmiştir. [111]
685/1555-Hz. Âışe (Radtyallahiimha) anlattı [112]
'Bir gece Hz. Peygamberi {SaitaüaM aleyhi ve sellem) (yatağında) bulamadım. Hanımlarından birisinin yanına gittiğini zannettim, kendisini araştırdım. Sonra döndüm, baktım ki Rasûlullah şöyle diyerek rükû ya da secdeye gitmiş:
"Sübhaneke ve bihamdik, Lâ ilahe İllâ Ente."'
§(Başka tarikle) gelen diğer rivayette Hz. Âişe (Radıyaüaha mıha) şöyle anlattı:
'...Baktım ki Rasûlullah (SaiiaUakü aleyhi ve sgiiem) şöyle diyerek secdeye gitmiş:
"Rabbi'ğfirlî mâ esrartü ve mâ a'lentü." (Kendi kendime) şöyle dedim:
'Annem babam sana feda olsun! Sen bir durumdasın (ibadettesin), ben başka bir durumdayım (kıskançlıktayım)" [113]
Açıklama
§Duaların tercemesi:
Allahım,) Seni hamd ile teşbih ederim. Senden başka ilâh yoktur,
Rabbim! Gizlediğim ve açığa vurduğum (hatalarımı) bağışla" §Olay başka tarikten şu şekilde nakledildi:
Hz. Âişe anlattı:[114]
Bir gece Rasûlullah'! (Sallallahü aleyhi ve sellem) yatakta bulamadım. El yordamıyla araştırdım ve ellerim secdede[115] iken dikili olan ayaklarının altına rast geldi, O
şöyle diyordu:
"Allahümme eûzü binzâke min sahatike ve bimuâfâüke min ukûbetike ve eûzü bike minke lâ uhsî senâen aleyke, Ente kemâ esneyte alâ nefsike."
Duanın tercemesi:
"Aîlahım! Senin gazabından rızana ve cezandan affına sığınırım, senden yine sana sığınırım. Sana olan övgüyü sayıp bitiremem, Sen ancak kendini övdüğün gibisin (yücesin)."
§Rivâyetlerde duaların farklı olması her hâlde Rasûlullah'ın uzun bir duası olması, râvilerin hepsini nakletmemelerinden ya da Hz. Âişe'nin farklı zamanlarda bu duaların bir bölümü ile birlikte nakletmesinden kaynaklanmaktadır. Doğrusunu Allah bilir.[116]
686/1556- Ebû Hüreyre'den (Radıyaahaanhy.) [117]
Rasülullah (SallallahÜ aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl secde hâlidir, bu durumda dua etmeyi çoğaltın.[118]
Açıklama
Secde hâli insanın Allah karşısındaki en mütevazı tezellül hâlidir. Rabbi için kul yere kapanmıştır. Rivayette geçtiği gibi bu durum Allah'a en yakın hâldir. Yakınlıktan kasıt Allah'ın rahmeti, fazlı ve ikramıdır. Secdede çokça dua edilmeye teşvik vardır. Farz namazlar dışında nafile kılarken, özellikle gece nafile namazlarında bize intikal eden sünnet; secdelerin uzun olması, Allah'tan rahmeti ve fazlının istenmesidir. Bu gibi durumları gözetlemek insanın Allah'a olan sevgisini ve yakınlığını artırır. [119]
Ayrıca Allah'a en yakın olan zaman ise gecenin son kısmıdır.
Amr b. Abese es-Sülemî'den (radıyallahü anh): [120]
"Bir gün Rasûlullah'a:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'a biri diğerinden daha yakın olan bir saat var mıdır -veya- Allah'ın zikri taleb edilen daha yakın bir saat var mıdır?' deyince şöyle buyurdu:
"Evet, vardır. Allah'ın kula en yakın olduğu zaman gecenin son kısmıdır. Eğer bu saatte aziz ve celil olan Allah'ı zikredenlerden olabilirsen ol. Zîra o saatte kılınan namaz, güneş doğuncaya kadar (meleklerin) [121] şahitliğine ve gelişine mazhardır. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar ve bu doğma ânı kafirlerin ibadet vakitleridir. O esnada, güneş bir mızrak boyunu buluncaya ve (sarı, zayıf) ışıkları kayboluncaya kadar namazı bırak.
Bundan sonra namaz -güneş gün ortasına gelinceye kadar- yine (meleklerin) şahitliğine ve gelişine mazhardır. Güneşin tepe noktasına gelme saati, cehennem kapılarının açıldığı ve cehennemin coşturulduğu bir saattir; namazı (eşyaların gölgesi) doğu tarafa sarkıncaya kadar terkedin.
Bundan sonra namaz -güneş batıncaya kadar- (meleklerin) şahitliğine ve gelişine mazhardır. Güneş, batarken bu beraberlik ve şahitlik kalmaz, çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasında kaybolur. O sırada yapılacak ibadet kâfirlerin ibadetidir."
§İmam Nevevi şöyle dedi: Secdede hadislerde bize intikal eden secde dualarını ve zikirleri okumak müstehabdır. Bunların hepsini tek vakitte okuyamazsa birkaç vakitte okuyabilir. Ama kısa okuyacaksa teşbihle birlikte kısa bir dua yeterlidir. [122]
§Secdede okunan dualardan diğeri:
Ebû Hüreyre'den: [123]
Hz. Peygamber (Saliallahu aleyhi ve sellem) secdelerinde şöyle derdi: "Aiiahümmağfirlî zenbi küllehü dikkahü ve cillehü ve evvelehü ve âhirahü ve alâniyetehü ve sirrahü."
DuamnTercemesi:
"Allahım! Benim günahlarımın hepsini; küçüğünü büyüğünü, ilkini sonunu, açığım ve gizlisini affet."[124]
İki Secde Arasında Oturuş (Celse) ve Okunan Dualar
687/1557-Hz. Âişe annemizden (Radıyallahü anha)[125]
Rasûlullah (Suiiaiiahu aleyhi ve sellem) namaza tekbir getirip 'el-Hamdü lillâhi rabb'ü-âlemîn'İ okuyarak başlardı. Rükûa gittiğinde başını fazla kaldırmaz ve indirmezdi, ikisi arasında (dengeli) dururdu. Rükûdan kalktığında iyice doğrulmadan secdeye gitmezdi. Secdeden başını kaldırdığında da iyice oturmadan (tekrar) secdeye gitmezdi. Her iki rekâtta tahiyyatı okurdu. (Secdede) dirsekleri yırtıcı hayvanların uzatıp yaydığı gibi uzatmayı hoş karşılamazdı. (Oturduğunda) sol ayağını yatırır ve sağ ayağını dikerdi, şeytan oturuşundan[126] men ederdi. Rasûlullah namazı selâm ile bitirirdi. [127]
688/1558-Abduliah b. Kâsım'dan: [128]
Abdurrahman b. Ebzâ'mn (Radıyaltahacmh)yanına oturduk, (bize):
'Size Rasûlullah'ın (Sattaiiaha aleyhi ve sdiem) namaz kılış şeklini göstereyim mi?' dedi. Biz:
'Evet' deyince ayağa kalktı, tekbir getirdi, sonra Kur'ân okudu ve rükûa gitti, her uzuv (rükûda) yerini alacak şekilde (eğilip) elleri ile diz ka-pakiarmı tuttu, sonra doğruldu, her uzuv cüzelecek şekilde (kalktı), sonra secdeye gitti, her uzuv (secdede) yerini alacak şekilde (durdu), sonra doğruldu, her kemik yerini alacak şekilde (durdu), sonra secdeye gitti, her kemik (secdede) yerini alacak şekilde (durdu), sonia doğruldu.
ikinci rekâtta da birinci rekâtta yaptığının (benzerini) yaptı. Ardından şöyle dedi: namaz kılma şekli böyledir.'[129]
689/1559-Ibn Abbas'tan (Radıyatlahüanhüma): [130]
Rasûlullah (Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) gece namazı kılarken iki secde arasında (otururken) şöyle dedi:
"Rabbiğfirlî verhamnî (bir rivayetteki ek: vecburnî) verfa'nî verzuknî vehdinî."
Sonra (tekrar) secdeye gitti. [131]
Açıklama
§Duanın Tercemesi:
"Rabbim beni affet, bana merhamet et, (bir rivayetteki ek: ihtiyaçlarımı/noksanlıklarımı gider) [132]beni yücelt, bana rızık ver ve beni (doğruya) hidayet et."
§Bu babdaki hadisler iki secde arasında oturmanın (celsenin) tadil-i erkâna uygun olması yanında celseyi biraz uzatmanın da meşruiyetini göstermektedir. Fakat bu şekilde uzatmak nafile namazlarda caizdir, cemaatle kılman farz namazları daha hafif kıldırmak gerekir. İki secde arasındaki celsede duaların okunması, hatta nvâyetlerdeki duaların toplanıp birleştirilerek okunması müstehabdır,
§İki secde arasında oturmanın hükmü üzerinde müclehid imamlar ihtilaf ettiler. Bunun sebebi tadil-i erkandaki ihtilaftır:
a-İmam Ebû Hanife ve Muhammed'e göre vacibdir,
b-Imam Malik, Ebû Yusuf, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise farzdır. [133]
secde arasında okunduğu nakledilen diğer dualar:
Huzeyfe'den:[134]
.(Birinci secdeden) sonra şöyle dediği hâide Rasûlullah (biraz) oturdu:
"Rabbiğfiriî, Rabbiğfirlî"[135]
Celse-i İstirahat (İki Secdeden Sonra Ayağa Kalkarken Biraz Oturmak)
690/1560- Ebû Küâbe'den; [136]
Fbû Süleyman Mâlik b. Huveyris (el-Leysî) (Radıyaiiahü anh) mescidi seldı ve: 'Vallahi ben (şimdi) namaz kılacağım, aslında (şu anda) niyetim namaz değildi, ancak Hz, Peygamber (SatiaiUıhu aleyhi ve seiiem) namaz kılarken ördğümü size göstermek istiyorum' dedi...
(Râvi sözüne) şöyle devam etti: ...Başını ikinci secdeden kaldırdıktan sonra oturdu, sonra ayağa kalktı.'
§İkinci tarik:
Ebû Süleyman Mâlik b. Huveyris bir gün arkadaşlarına: 'Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha a/eyhı ve seiiem) namazının nasıl olduğunu size östereyim mi?' dedi. Vakit, namaz vakti değildi. (Ebû Süleyman) ayağa kalktı, kıyamı düzgün bir şekilde yaptı (güzelce ayakta durdu),[137] sonra rükûa gitti ve rükûyu da düzgünce yaptı, sonra başını kaldırıp (doğruldu) ve kısa bir süre ayakta öylece kaldı. Sonra secdeye gitti, sonra başını kaldırarak (oturdu) ve oturacağında tekbir getirdi, kısa bir süre öylece kaldı. Sonra (tekrar) secdeye gitti.
§(RâviIerden) Ebû Kılâbe ekledi: 'O, şeyhimiz Amr b. Selime el-Cermî'nin kıldığı namaz gibi namaz kıldı ki Amr Rasûlullah döneminde imamlık yapardı.
§(Râvilerden) Eyyûb de şöyle dedi: 'Sizde görmediğim bir şeyi Amr b. Selime yapıyordu; iki secdeyi yapıp başını kaldırdığında (biraz) oturacak şekilde doğrulurdu/dururdu, birinci ve ikinci rekâttan sonra ayağa kalkardı. [138]
Açıklama
Rivayette; namaz kılmak istemediği hâlde göstermek İçin namaz kılmak istiyorum, sözünden eğitim amaçlı olarak bu şekilde namaz kılmanın cevazı anlaşılmaktadır. Ayrıca sahabenin diğer rivayetlerde geçtiği gibi namaz ve diğer İbadetleri tarif ederken hep Rasûlullah'ı Örnek göstermeleri bizim için de önemli bir mesajdır.
§Iki secdeyi tamamladığında teşehhüd olmadığı hâlde hemen ayağa kalkılma-ması bazı âlimlerce tavsiye edilmektedir. Mâliki, Şafiî ve Hanbelî mezheplerinin kabul ettiği bu oturuşa celse-İ istirahat denir. [139] Bu rivayette de sahabi olan Amr b. »ehme'nin (v. 85/704) namazı örnek gösterilmiştir. Rasûlullah zamanında imamlık ya-pan bu sahâbî Mekke'nin fethinden sonra Müslüman olmuştur. Hadise şu şekildedir:
Mekke'nin fethinden sonra Yemenli Cerm kabilesi İslâm'ı öğrenmek için
Peygamberimiz'e bir heyet gönderdi. Bu heyette Amr1 w babası Selime de vardı.
Rasûlullah gerekli bilgileri verdikten sonra içlerinde Kur'ân'ı en iyi okuyan/bilen Şmin namaz kıldırması gerektiğini belirtti. Selime'nin oğlu Amr ise, gelen kervanardan Rasûlullah ile ilgili haberleri duyuyor, kabilesini ziyaret eden Müslümanlar dan Kur'ân ayetleri ezberliyordu. Heyet Rasûlullah'a geldiği sırada kabilesinde Kur'ân'ı ondan daha iyi bilen yoktu. Yedi veya sekiz yaşlarında olmasına rağmen İmamlık görevi ona verildi.[140] Daha sonra Amr Rasûlullah'ı ziyaret etti. Hayatı boyunca kendi kabilesinde namaz kıldırdı. Hz. Ömer zamanında da Basra'ya yerleşti. [141]
Ebû Kılâbe ve Eyyûb es-Sahtiyânî gibi kişiler de kendisinden hadis nakleden tabiûn arasındadır ve hocaları Amr'ın namaz kılma şeklini bize aktarmaktadırlar.
Hanefi mezhebine göre ikinci secdeden sonra teşehhüd yoksa hemen ayağa kalkılır, oturulmaz. Gelen bu rivayetler ise Rasûlullah'ın zayıflık ya da ihtiyarlık hâline hamledilir, sünnet değildir. [142]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/VIII.
[2] Sent.il:
Sahih: Musned, 11/381, H.no:8935; Ebû Dâvûd, Salât, 137, H.no:840-841; TirmizU Salât, 85,
H.no:269 (hasen-garib); /fedf, İftitâh, 38, H.no: 1088-1089;
Dârimî, Salât, 74, H.no: 1327
İbn Ömer'den (Radıyallahü anhiima) şahidi:
Bu rivayet Buhârî'de bab başlığında muallak olarak zikredilmiş mevkuf bir rivayettir.
Hükmen merfûdur. Çünkü sahabenin ibadetler konusunda kendi görüşlerine göre hareket
etmesi düşünülemez. Bk. Buhârî, Ezan, 128.
Ellerden önce dizlerin konulduğunu ifade eden rivayetler de vardır:
a-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh): İbn Ebî Şeybe, 1/235, H.no: 2702; Ebû Ya'lâ,
XI/414, H.no: 6540; Beyhaki. H/100; İbn Hacer isnadın zayıf olduğunu belirtir. (Bk. Fethu'l-
Bari, 11/291)
b.Vâil b. Hucr'dan (Radıyallahü anh): Ebû Davıtd, Salât, 838, H.no: 838-839; Tirmizi, Salât, 48, H.no: 268 (Hasen-garib); Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/229, H.no: 676; İbn Mace, İkâme, 19, H.no: 882; İbn Huzeyme, 1/318; H.no: 626;
c-Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh): Hâkim, 1/349, H.no: 822 (Hâkim bu rivayetin Buharı ve Müslim'in şartı üzere sahih olduğunu, herhangi bir illet bulunmadığını belirtir); Beyhaki, 11/99; Yalnız bu rivayetin senedinde Alâ b. İsmail bulunmaktadır, meçhul olan bu râvinin rivayeti tek yolla gelmiştir ve Darekıunî gibi alimler tarafından zayıf kabul edilmiştir. HakİnVİn tesahUlü malumdur ve sahih demesi tek başına yeterli değildir. {Bk. Aziınâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 111/50)
d-Sa'd b. Ebî Vakkas'tan (Radıyattahü anh): İbn Nuzeyme, 1/3 19. H.no: 628: Beyhaki, 11/100; İbn Hacer, bu rivayette bulunan İbrahim b. İsmail b. Sefeme'nin zayıf olduğunu, bu sebeple rivayetin neshe delil olamayacağını söyler (Bk. Fethu'l-Bâri, 11/291)
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/2.
[4] Şirazi, Mühezzeb, 1/75; İbn Kudâme, Muğni, 1/554; Meydani, LUbab, 1782; Ebu'l-Hasan el-Malikî, Kifayeîü't-talib, 1/337; Ebû Abdullah el-Abderî. el-Mevvâk. 1/541
[5] İbn EbtŞeybe, 1/235. H.no: 2702; Ebû Ya'lâ. XI/4I4, H.no: 6540; Beyhaki, 11/100, H.no: 2467; İbn Hacer isnadın zayıf olduğunu beiirtti. (Bk. Fethu'l-Bâri, 11/291)
[6] Bennâ, age., IH/284
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/2-3.
[8] Sened:
Sahih: Müsned, II/6, H.no:450t; Mâlik, Kasr, 60:
Ebû Dâvûd, Salât, 151, H.no:892 (Hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği hadislerden biridir); Nesâî, Tatbik, 39, H.no: 1090; Hâkim, 1/226 (Hâkim rivayeti Buhârî ve Müslim'in şartına/râvisine göre sahih saymış, Zehebî de bunu onaylamıştır).
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/3-4.
[10] Senedi
Sahih: Müsned, V/345, H.no:22820; İkinci rivayet için bk. V/345, H.no:22822; Buhcırî, Salât, 27; Ezan, 130; Menâkıb, 23; Müslim, Salât. 235-236; NesâU Tatbik, 51, H.no:1104.
Hadisin ilk rivayetinin senedinde Rişdin bulunmaktadır. İbn Hacer, Rİşdİn'in zayıf olduğunu söyler ve Ebû Hâtim'in "İbn Lehîa'yı Rişdîn'e tercih ettiği" görüşünü nakleder. İbn Yûnııs'un da: "Dininde sağlam biri idi. Sonradan gaflete düştü ve ihtilât etti." dediğini kaydetti. Bk. Takrîb, Trc.no: 1942. Zehebî ise Ebû Zür'a'nın zayıftır" dediğini naklederek, hafızasının kötü olduğunu hatırlattı. Bk.Kâşif, Trc. no; 1575. Bu zât hakkında geniş bilgi için bk. 31/73. hadisin tahrici. ikinci rivayette ise mütâbaatı bulunmaktadır. Ve bu rivayet sahihtir. Dolayısıyle ilk rivayet de sahih li ğayrihî seviyesine yükselir.
[11] Nevevi, Şerhu Sahihi Mildim, İV/212
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/4.
[13] İbn Hacer, Fethu'l-Kadîr, U/294
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/4.
[14] Sahih: Müsned, V/424. H.no:23490; Buhâri, Ezan, 145; Ebû Dâvûd, Salât. 116, 177, H.no: 730, 963 (Her iki rivayet de hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği hadislerdendir); TirmİZÎ, Salât, 78, H.no;260 (Hadisin Enes'ten de şahidi bulunmaktadır. Ebû Humeyd'in hadisi ise hasen-sahihtir); 103, H.no:293 (hasen-sahih); 110, H.no:304 (hasen-sahih); Nesâî, Tatbîk, 6, H.no:1037 (muhtasar olarak); Sehv, 2, H.no:1179 (muhtasar olarak); İbn Mâce, İkâme, 1, 15, 72, H.no:803 (muhtasar olarak), 862-863, 1061; Dârimî, Salât, 70, 92, H.no:1313, 1363. Hadis için bk. Müsned Trc. H.no:480/1350.
[15] Şeklinde ha noktalı (mıTcern) olursa, dikti anlamına gelir. (Bk. İbnü'1-Esîr, Nihâye,
III/408); Bazı rivayetler de bu şekildedir. (Bk. Nesâl Tatbik, 48; İbn Mace, İkame, 72; İbn Hb
[16] Aynı sahabiden gelen Ebû Dâvûd rivayetinde 'İki rekâtı bitirip kalktıktan sonra' şeklindedir. (Bk. Ebû Davûd, Salât, 114, H.tıo: 730)
[17] Verik baldır ve üst kısmıdır. Teverruk (üjjdı) baldırın üstüne oturmaktır. Bk. Râzİ
Muhtar,! 17-718; Karahisarî bunu, sol yanı üstüne oturup iki ayağını sağ tarafından çıkartmak, şeklinde terceme etti. (Bk. Ahterî-i kebîr, 1/172)
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/5-6.
[19] Sahih: Müsned, 111/279, H.no:13908; Benzer rivayetler için bk. ffl/269, H.no:13776; IH/274, H.no:13829-13833; m/234, H.no:13387; III/231, H.no:13353; m/178, H.no:12757; IH/170, H.no: 12669; IH/130, H.no:12261; m/291, H.no:14029; III/109, H.no:12005; IH/115, H.no:12087-12088; m/214, H.no:13165; Buharı, Ezan, 141; Müslim, Salât, 233; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:897; Timim, Salât, 89, H.no:276; Nesâî, İftitâh, 89, H.no:1026; Tatbik, 16, 50, 53, H.no:1052, 1101, 1108; Sehv, 102, H.no:1361; îbnMâce, İkâme, 21, H.no:892; Dârimî, Salât, 72,75, H.no:1323,1328. Ahmed b. Hanbei'in Enes'ten (Radıyallahü anh) naklettiği bir rivayet de şöyledir:
Bk. Müsned, III/102, H.no: 11936; Benzer rivayetler için bk. HI/154, H.no: 12507; IH/240, H.no:13461; III/245, H.no:13505 (Mükerreri için bk. III/290, H.no: 14020); Müslim, Salât, 112-113; Ebû Ya'lâ, VII/41, 48, H.no:3952; 3963.
Enes'ten (Radıyallahü anh) nakledilen değişik konulardaki rivayetler birleştirilerek değerlendirilebilir: Bk. 34/231. hadis. Ayrıca secde ve saf düzeni ile ilgili rivayetleri bulunmaktadır, Bk. Müsned, 111/103, H.no:11950; III/125, H.no: 12195; 111/182, H.no:12819.
Ebû Hüreyre'den (Rudıyaliahü anh) şahidi:
Bk. Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:901; Ayrıca 656/1526. hadise bk.
Câbir'den (Radıyaltahii anh) şahidi için bk. 661/1531. hadis.
[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/7.
[21] Müslim, Salât, H.no:423; Beyhakî, 11/290
[22] Bennâ, age., IH/161
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/7.
[23] Sened:
Sahih: Müsned, IH/315, H.no:1432l; Benzer rivayetler için bk. III/389, H.no:15116; I1I/3O5, H.no: 14210; III/336, H.no: 14544:
Tinnizu Salât, 89, H.no:275 (Bu konuda Abdurrahman b. Şibl, Enes. Berâ', Ebû Humeyd ve Aişe'den de nakiller vardır. Câbir (Radıyallahü anh) rivayeti ise hasen-sahihtİr); İbn Mâce, İkâme, 21, H.no:891; Tafaerânî, el-Mu'cemü'I-evsat, 11/203. H.nol731.
Enes ve Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahu anhüma) şahidi İçin bk. 660/1530. hadis.
[24] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/8.
[25] Sahih: Müsned, 1/320, H.no:2935-2936; Benzer rivayetler için bk. 1/292, H.no:2662; 1/317, H.no:2909; 1/233, H.no:2073; 1/343, H.no:3197:
1/352, H.no:3305; 1/354, H.no:3328; 1/362, H.no:3414; 1/364-365, H.no:3446-3447; 1/267, H.no:2405:
(Erbede et-Temîmî bu rivayetten de anlaşıldığı gibi İbn Abbas'ın Tefsir'ini nakleden kişidir) 1/339, H.no:3152; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:899
İbn Abbas'tan (RadıyaUahu anhüma} nakledilen konu ile ilgili bu rivayetin yanında misvakla ilgili (159/167. hadis. Bk. Müsned, 1/237, H.no:2125) ve namazda teşehütte işaret parmağını kaldırma ile ilgili (ki bu konu ileride zikredilecektir) rivayetleri birlikte değerlendiriniz. Her üç konuyu da İçeren rivayet için bk. Müsned, 1/339-340, H.no:3152.
Ayrıca 663/1533. hadise bk.
Hadisin şâhİdleri:
a-Ebû Saîd'den (Radıyaltahü anh) şahidi: 664/1534. hadise bk.
b-Enes'ten (Radıyallahü anh) şahidi: 665/1535. hadise bk.
c-Abduliah b. Arkam el-Huzâî'den (RadıyaUahu anh) şahidi: 666/1536. hadise bk.
d-Câbir'den (Radıyaltahü anh) şahidi:
Bk. Müsned, III/294-295, H.no:14071; tbn Huzeyme, 1/326, H.no: 649; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübra, 11/115.
e-Abdullah b. Mâlik b. Bühayne'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V/345, H.no:22822, 22820; Buharı, Ezan, 130.
f-Meymûne'denf/îflrfı>pa«öftüûrtfa.> şahidi için bk. 668/1538. hadis.
[26] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/8-9.
[27] Sahih: Müsned, 1/305, H.no:2782; Benzer rivayetler için bk. 1/302, H.no:2753 1/317, H.no:29l0 Dâvârf, Salât, 154, H.no:899. Ayrıca şâhidleri için bk. 662/1532. hadis.
[28] Metindeki (^» kelimesi (jw) anlamındadır ki uzaklaştırdı, açtı manasına gelir. Eğerşeklinde takdir edilirse karnını yerden kaldırdı anlamında olur, ancak Şeklindeki takdirde ise kollarını yanlarından uzaklaşnrdı/açtı manasına gelir. Konu dirseklerin Konulmaması olduğu ve koltuk altı beyazlığının görülmesi cümlesi zikredildiği için kolların (dirseklerin)
.«uımw uıuugu ve Koltuk altı beyazlığının görülmesi cümlesi zikredildiği için kolların (t seklerin) açılması şeklinde terceme edildi. Genel tercih budur. (Bk. İbnü'1-Esîr, Hikâye, IH/408).
[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/9.
[30] Sahih: Müsned, 111/15, H.no:l 1055; Benzer rivayetler için bk. ffl/15, H.no:11056 Heysemî, senedinde hakkında tenkid bulunan İbn Lehîa'nın varlığına işaret eder. Bk. Mecma\ 11/125. İbn Lehîa ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64. hadis.
Ayrıca şâhİdleri için bk. 662/1532. hadis. Sened:
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/10.
[32] Hasen: Müsned, III/172, H.no:12694; Senedinde müphem bir râvi bulunmaktadır. Çünkü Enes'ten (Raüıyallahü anh) nakleden râvi bilinmemektedir. Fakat hadis şâhidleri ile hasen li ğayrihî seviyesine yükselir.
Ayrıca şâhidleri için bk. 662/1532. hadis.
[33] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/10.
[34] Sahih: Mw.vn^, IV/35, H.no:16354; Diğer rivayetler için bk. IV/35, H.no:16353, 16355; Tirmizî, Salât, 88, H.no:274 (Bu konuda İbn Abbas, İbn Bühayne, Câbir, Ahmer b. Cez', Meymûne, Ebû Humeyd, Ebû Mes'ûd, Ebû Üseyd, Seni b. Sa'd, Muhammed b. Mesleme, Berâ' b. Âzib, Adiy b. Amîra ve Aİşc'den (Radıyallahü anhümj de nakiller vardır. Abdullah b. Akram rivayeti ise hasendir); İbn Mâce, İkâme, 19. H.no:881; Humeydî, ü/412, H.no:923; Ahmed eş-Şeybânî, Âhâd, IV/306. H.no:2331; Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebîr, 1/306. H.no:904.
[35] Râvinin sözü için bk. İbn Mâce, İkame, 19, H No- 881
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/10-11.
[37] Sahih: M«W, IV/303, H.no:18607; Benzer rivayetler için bk. IV/283, H.no:18402 (669/1539. hadis); iv/294, H.no:18506; IV/294-295, H.no;18511
Salât, 234; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:896 Timizi Salât, 87, H.no:271:
Eedir R^B-U k°nuda VSİI b" Hucr ve Ebû Humeyd'den (Radtyallahüanhüma) rivayet nakledilmek-J- Bera1 rivayeti ise hasen-sah ih-garibd ir); Aferff, İftitah, 51, H.norl 102. 1103
Ca'd, s.365, H.no:2510; Tayâlisî, s.99, H.no:442;/V( , 1/329, H.no:656. 25 Aynca 669/L539. hadise bk.
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/11.
[39] Sened:
[40] Sahih: Müsned, VI/335, H.no:26723; Mükerrer için bk. VI/332, H.no:26697; Benzer rivayetler için bk. VI/331, H.no:26688 (448/1318. hadise bk.)
VI/333, H.no:26710 Müslim, Salât, 237-238; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no;898; Nesâî, İftitâh, 52, 88, H.no: 1107, 1145; İbn Mâce, İkâme, 19, H.no:880; Dârimî, Salât, 79, H.no:1336.
Hadisin şâhidleri için bk. 662/1532. hadis.
Ayrıca 463/1333 ve 448/1318. hadise bk.
[41] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/11-12.
[42] Meymûne (Radıyallahü anha) annemizden başka tarikle gelen rivayette şeklinde 'kollarını açtı' lafzıyla zikredildi. Bk. Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/245, H.no:733; Ebû Avâne, Müsned, 1/502, H.no: 1874,1/535, H.no: 2005
[43] Bennâ, age., 111/281
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/12.
[45] Sened:
Sahih: Müsned, IV/315, H.no:18742; İkinci rivayet için bk. İV/315, H.no:18741; Benzer rivayetler için bk. IV/317, H.no: 18758; IV/317, H.no: 18766;
Vâil b. Hucr'un (Radıyallahü anh) Hz. Peygamber'in namazı ile ilgili olarak diğer rivayetleri için bk.474-475, 545-546/1344-1345, 1415-1416, 671/1541. hadisler.
Ebû Humeyd es-Sâidî'den (Radıyatlahü anh) şahidi:
Tirmizî, Salât, 86, H.no:270 (Bu konuda ibn Abbas, Vâil b. Hucr ve Ebû Saîd'den (Radıyallahü anhüm) şahidi vardır. Ebû Humeyd es-Sâİdî'nin rivayeti ise hasen-sahihtir).
[46] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/12-13.
[47] Sahih. Müsned, IV/316, H.no: 18747; Diğer rivayet için bk. IV/316, H.no:18746; Benzer rivayetler için bk. IV/316, H.no:18752:
IV/318,H.no:18772:
168 H.no:18769 Mfc/im, Salât, 54; Dâviî^, Salât, 115, 116,
855' 867- n/'-H:n?:I23"728' 737' 932"933< 957> 997' îbn Mâce, İkâme, 3, 14, 15, H.no:810, 35' 39> 41> 92' H'no:1244' 125°- 1255, 1364.
ilgili olarJ^-' HuCArun (Rad'yall^ü anh) Hz. Peygamber'in (SaUaliahti aleyhi ve sellem) namazı ile an,* H,ger rivayetleri için bk.474-475, 545-546/1344-1345, 1415-1416, 670/1540. hadisler.
[48] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/13.
[49] Sened:
Hasen: Müsned, 1/287, H.no:2604; Tirmizî, Taharet, 30, H.no:39 (hasen-garib); İbn Mâce, Taharet, 54, H.no:447; Dârimi, VudÛ', 30, H.no:706. Ahmed Muhammed Şâkir, Tev'eme'nin azadlığı Salih'i zayıf sayanların varlığını, bunun sebebi olarak da ömrünün son döneminde ihtilât ettİğinîn/bunadığının gösterildiğini belirtmiş, fakat Mûsâ b. Ukbe'nİn hocası Salih'ten ihtİlâtından önce hadis aldığını ve bu sebeple İbn Hacer'İn de (Bk.Telhîs, s.34) naklettiği gibi Buhârî'nin hadisi hasen saydığını söylemiştir. Mûsâ b.Ukbe Salih'ten ihtİlâtından önce hadis almıştır. Bk.Sünen, Taharet, 30, H.no:39; Şevkânî de aynı bilgileri verir. Bk. Neylü'l-evtâr, 1/169; Bennâ, age., 11/44.
Bu rivayet 288/596 ve 625/1495. hadislerde zikredilmişti.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/14.
[51] Şirazi, Mühezzeb, 1/75; Kâsâni, Bedâi', 1/210; İbn Kudâme, MuğnU 1/554; Meydani, Lübab, 1782; Ebu'l-Hasan el-Malikî, Kifayetü't-taîib, 1/337; Ebû Abdullah el-Abderî, el-Mevvâk, 1/541
[52] Nevevi, Mecmu, İÜ/554
[53] Ebû Davud, Salât. 838, H.no: 838; Timizi, Salât, 48, H.no: 268 (Hasen garib); Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/229, H.no: 676: İbn Mace, İkâmetu's-salât, 19, H.no: 882; İbn Huzeyme, 1/318; H.no: 626; Hattabi bu rivayetin ellerin önce konması ile ilgili rivayetten daha kuvvetli olduğunu belirtti. (Bk. Bennâ, age., IH/283)
[54] Hakim, 1/349, H.no: 822 (Hakim bu rivayetin Buhari ve Müslim'in şartı üzere sahih ugunu, herhangi bir illet bulunmadığını zikretti); Beyhakî, 11/99, H.no: 2464; Yalnız bu vayetın senedinde Alâ b. İsmail bulunmaktadır, meçhul olan bu râvinin rivayeti tek yolla ve TSh V£ Darekutnî §ibi alim!er rafından zayıf kabul edilmiştir. Hakim'in tesahülü malumdur 36 sahih demesi tek başına yeterli değildir. (Bk. Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bÛd, m/50)
[55] I/319' H-no: 628- Beyhaki, 11/100, H.no: 2469; İbn Hacer, bu rivayette nan ibrahim b. İsmail b. Seieme'nin zayıf olduğunu, bu sebeple rivayetin neshe delil yamayacağını söyledi. (Bk. Fethu'l-Bâri, 11/291)
[56] udânıe' Muğni, 1/554; Ebu'l-Hasan el-Malikî, Kifayetü't-talib, 1/337; Ebû Abdullah g-Abderî, ri-Afevvâ*. 1/541
[57] 111/284
[58] 111/284
[59] sebepleri için bk. Şevkâni, Neylü'l-evtâr, 11/283
[60] Nevevi, Şerku Sahihi Müslim, IV/209
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/14-16.
[61] Sened:
Sahih: Müsned, 1/285, H.no:2584; Mükerrer rivayetler için bk. 11%, H.no:2588, 2590; İkinci tarik için bk.1/221, H.no:1927 (Bu rivayetin mükerreri: 1/222, H.nD:1940); Üçüncü tarik için bk. 1/305, H.no:2778; Benzer rivayetler için bk. 1/255, H.nreZMO; 1/279-280, H.no:2527; 1/286, H.no:2596; 1/324, H.no:2985; 1/270, H.no:2436; 1/292, H.:.,:2658:
Ebû Hanîfe, Müsned, s.134; Buhârî, Ezan, 133-134, 137-138; Müslim, Salât, 227-230
Ebû Dâvûd, SalâL 151, H.no:889-890
' Jıi); Tirmizî, Salât, 87, H.-ü:273 (hasen-sahih); Nesâî,
Tatbik, 40, 43-45,56-58, H.no: 1091, 1094-1096, 1111, 1113; İbnMâce, fkbte, 19,67,H.no; 883-884, 1040; Dânmf, Salât, 73, H.no: 1324-1325. Sa'd'dan (Radıyallahü anhj şahidi:
[62] Bu ek için bk. Nesâi, Sııcûd, 45, H.no: 1096
[63] Bennâ, age., 111/285
[64] İbn Hacer< Fethu'J-Bâri, 11/297
[65] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/16-17.
[66] Kâsâni, Bedâi', 1/105; Nevevi, Mecmu, 111/423; İbn Kudüme, Muğni, 1/555; İbn Hacer, age. 11/296-297
[67] Sehnûn, Müdevvene, 1/73; Desûki, Haşiye, 1/240
[68] Nevevi, Mecmu', III/426-428; İbn Kudâme, Muğni, 1/555; Desûki, Haşiye, 1/240
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/17-18.
[69] Sahih: Müsned, 1/206, H.no:1764; Benzer rivayetler için bk. 1/206, H.no:1769, 1765; 1/208, H.no:1780:
Müslim, Salât, 231; Ebû Dâvûd, Salât, 151, H.no:891; Tirmizî, Salât, 87, H.no:272 (Hasen-sahih olan hadis İbn Abbas, Ebû Hüreyre, Câbir ve Ebû Saîd'den de nakledilir); Nesâî, İftitâh, 41, 46, H.no:K)92, 1097; İbn Mâce, İkâme, 19, H.no:885; Ebû Ya'lâ, XII/51-52, H.no: 6693; Bezzâr, IV/146, H.no: 13 19;
İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) şahidi için bk. 673/1543. hadis.
İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anlı) şahidi:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebır, lX/266, H.no:9326. Heysemî râvilerİnin sahih hadis ricalinden olduklarını söyler. Bk. Mecma\ 11/127.
[70] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/18.
[71] Sahih: Müsned, IV/78, H.no: 16659; Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bulûğu'!-emânî, III/286. Zevâid'den olan bu rivayete Heysemî değinmemiştir, daha doğrusu biz bu rivayeti Mecma'u'z-zevâid'de bulamadık.
Ebû Hasen el-Mâzinî el-Ensârî el-Medenî'nin (Radıyatlahü ank) isminin künyesi °'duğu, ayrıca isminin olmadığı iddia edildiği gibi, isminin Temim b. Abdiamr olduğu da ifade edilmektedir. İmam Mâlik'in şeyhi olan bu sahâbî Akabe ve Bedir'de bulunmuş olduğunu ifade eder. Bk. İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, VI/70-71, Trc.no:5813; İbn Hacer, eUsâbe, IV/1632, Trc.no:2915.
[72] Amr b. Yahya'nın dedesi. (Bk. Bennâ, age., III/286)
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/19.
[74] Razi, Muhtaru 's-Sıhâh, 605
[75] ibn Hacer, Fethu'l-Bâri, VI/486
[76] Ahmed b. Hanbel, 1/304; Müslim, Salât, 232 (492); Ebû Davud, Salât, 88, H.no: 647; Nesâi, l^Sünenü'l-kübra, 1/235, H.no: 701
[77] Ibnü'1-Esir, Nihaye, IV/149
[78] Şerhu Sahihi Müslim, IV/209
[79] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/19-20.
[80] H.nü:232Ü; Benzer rivayetler için bk. 1/265, H.no:2384-2385; 1/303, H.na2760; 1/320, H.no;2940; 1/354, H.no:3327 (Bu benzer rivayetlerin hepsinin senedi za>.-_-. Çünkü senedlerinde Hüseyin b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas bulunmaktadır. Bu râvi ayıttır. Heysemî: "Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin Evsat ve Kebîr'irıde nakl=: ;n hadisin Ahmed b. Hanbel isnadı sahih hadis ricâlindendir" der. (Bk. Mecma', 11/48) Hâl:.,.; Hüseyin sahih hadis ricalinden biri değildir); Heysemî'nin Taberânî'nin Evsat'ına nisbaettiği ve hasen hükmü verdiği rivayet de şöyledir: "Rasûluiiah yünlü bir elbiseye bürünmüş, :.!nde bir bastonuyla/ asasıyla, Üsâme b. Zeyd'e de dayanmış bîr vaziyette yanımıza çıka geld Bastonu önüne diktirdi. Sonra ona doğru namaz kıldı." Bk. age., 11/50; Beyhakî, es-Sütm'l-kübrâ, 11/108.
Teveşşuh kelimesinin anlamı için bk. 379/1249. hadisin dipnotu.
Enes'ten (Radıyallahu anlı) şahidi için bk. 677/1547. hadis.
Abdullah b. Abdurrahman'dan i Radıyallahu anlı) şahidi için bk. 678/1548. hadis.
Ayrıca 385/1255 ve 679/1549. hadislere bk.
[81] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/20.
[82] Sened: »
Salüh: Müsned. 1TJ/100, H.no:I1909; Buhârt, Salât, 23; Mevâkît, 11; Amel, 9; Müslim, Mesâcid, 191- Ebû Dâvûd, Salât, 92, H.no:660; Tirmîzî, Cuma. 58. H.no:584; Nesât, Tatbik, 59, H.no: 1114; İbnMûce, İkâme, 64, H.no: 1033; Dârimî, Salât, 82, H.no:1343.
İbn Abbas'tan (Radıyallahu anhüına) şahidi için bk. 676/1546. hadis.
Abdullah b. Abdurrahman'dan (Radıyallahu anh) şahidi için bk. 678/1548. hadis.
[83] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/21.
[84] Sened:
Hasen: Müsned, IV/334-335, H.no:18855; ibn Ebî Şeyhe, 1/237-238. H.no:2728; ibn Mâce, İkâme, 64. H.no:lÜ31 (İbn Ebî Şeybe'den aynı sened ve metinle nakleder); Ahmed eş-Şeybânî, Âluul, ÎV/165. H.no:2146: Bûsırî Abdullah b. Abdurrahman'ın hadisi babası ve dedesi (Sabit b. es-Sâmit) aracılığı iie naklettiğini, senedinde İki râvi düştüğü için isnadının mu'dal olduğunu söyier. Bk. Misbûhu'z-zücâce. 1/124; Senedinde yer alan İsmail b. Ebû Habîbe'nin de zayıf sayılması sebebiyle hadisin isnadı zayıftır. Taberânî, İbn Huzeyme ve Ahmed eş-Şeybânî hem muttasıi bîr senedle, hem de mutâbi bir râvi ile nakleder:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 11/76, H.no:1344; M Huzeyme, 1/336, H.no: 676
Ahmed eş-Şeybânî, Âhâd, İV/166, H.no:2147 Ayrıca Beyhakî zayıf isnadla İbn Abbas'tan nakledilen şahidine de yer verir:
Bk. csSünenü'l-kübrâ, 11/108. Hadis şâhidleri ile kuvvetlenir.
bdui]an b Abdurrahman'ın (Radıyallahu anh) sahâbiden olup olmadığı tartışılmıştır. İbnü'l-. e'"Cezerî onun sahâbî olduğunu ve sadece burada verilen hadisin kendisinden nakledildiğini söyler. Bk. Üsdü'l-ğâbe, III/301, Trc.no:3047. Babası Abdurrahman b. Sabit b. es-Sâmit. ^uharı'ye göre sahâbiden, Müslim'e göre tabiînden sayılmıştır. Dedesi Sabit b. es-Sâmit el-ITl/lo" el"Eşheiî de sahâbidendir. Câhiliye döneminde öldüğü de iddia edilmektedir. Bk. age.. Eb~ T!cno:32?8'-1/444-445. Trc.no:556. Ahmed b. Hanbel bu sahâbinin hadisini Abdullah b. I Habîbe başlığı altında vermiştir. Bu sahâbî Küba Mescidi cemaatindendir. İlgili rivayet Çln bk- Müsned Trc.H.no: 405/1275.
Enes'ten (Radıyallahu anh) şahidi için bk. 677/1547. hadis.
ibn Abbas'ıan (Radıyallahu anhüma) şahidi için bk. 676/1546. hadis.
[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/21-22.
[86] Hasen: Müsned, 1/265, H.no:2385; Benzer rivayetler için bk. 1/256, H.no:2320; r/303, H.no: 2760; 1/320, H.no:2940; 1/265, H.no: 2384; 1/354, H.no:3327. (Bu rivayetlerin hepsinin senedi zayıftır. Çünkü senedlerinde Hüseyin b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas bulunmaktadır. Bu râvi zayıftır. Heysemî: "Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin Evsat ve Kebîr'inde nakledilen hadisin Ahmed b. Hanbel isnadı sahih hadis ncâlindendir" der. (Bk. Mecma\ 11/48) Hâlbuki Hüseyin sahih hadis ricalinden biri değildir); Heysemî'nin Taberânî'nin Evsat'tna nisbet ettiği ve hasen hükmü verdiği rivayet de şöyledir: "Rasûlullah yünlü bir elbiseye bürünmüş, elinde bir mızrakla, Üsâme b. Zeyd'e (Raâıyallahü cnihûm) de dayanmış bir vaziyette yanımıza çıka geldi. Mızrağı önüne diktirdi. Sonra ona doğru namaz kıldı." Bk. age., ü/50; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, U/108.
Ayrıca 385/1255 ve 676/1546. hadislere bk.
[87] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/22.
[88] Hasen: Müsned, 1/32, H.no:217; Tayâ'lisî, s.l3,H.no:70 (Ahmed b. Hanbel hocası EbÛ Dâvûd et-Tayahsînm bu isnadı ile nakleder. Fakat hocasının eserinde kısmı bulunmamaktadlr); Makdisî, Muhtara, 1/236, H.no:'l31 (ieyyin/zay.f bir isnadla ve Ahmed b. Hanbel'in senedi ile nakleder); 1/237, H.no:132; Beyhakî, es-Sünenül-kübrû,
[89] III/182. Heysemî, senedindeki Seyyar b. Ma'rûr/Mağrûr'un meçhul biri olduğunu söyler. Bk. Mecma', 0/9-10. Fakat hadisin mütâbî ve şahidi bulunmaktadır: Mütâbi olan bu rivayet mevkuftur. Bk. Beyhakî, age., 111/183; /ön EbîŞeybe, 1/237,
H.no:2726 AbdürrezzaJc, 1/398, H.no:1556; III/233,
H.no:5465 (Şa'bi, Hz. Ömer'den nakleder); 01/234, H.no:5469.
Ahmed Muhammed Şâkir bu rivayetin sahih olduğunu söyler. İbn Hazm'ın Muhalla'ında
UV/84) geçen Ahmed b. Hanbel'in bir başka İsnadını verir ve onun sahih olduğunu iddia eder.
Ahmed Muhammed Şâkir işle bu rivayeti Müsned'de bulamadığını belirtir. İbn Ömer'den (Rcıdıyailahıi anhünuı) şahidi:
Bk- Beyhakî, age., 01/182.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/22-23.
[90] ibn Ebı Şeybe'deki bir rivayet buradaki sözlerin Hz. Ömer'e ait olduğunu göstermektedir:
Seyyar b. Ma'rûr'dan (Radıyallahü anh): Hz. Ömer yolda namaz kılan bir topluk gördü ve onlara:
Mescitte namaz kılın!1 dedi. (İbn Ebî Şeybe, 11/169, No: 7745) Musned'İn Şuaybü'l-Arnavud tahriçlİ nüshasında da Hz. Ömer'in sözü olarak geçmektedir. Bk. 1/342
İh H-ı, Heysem' râvilerden Seyyar'm meçhul olduğunu belirtti. Bk. Mecmeuz'-zevâid, 11/10; 63 "Hıbbarı sika olarak zikretti. Bk. Sikât, IV/334, No: 3203
[91] İbn Ebi Şeybe, 1/237, No: 2726; Beyhaki, m/182, No: 5419 (Azimâbâdî isnadının sahih olduğunu belimi. BkAvnü'l-Ma'bûd, IV/201)
[92] Mııhammed, Asi, 1/199; Sehnûn, el-Müdevvenetü'l-kübra, 1/147; Şirazi, Mühezzeb, 1/115: Kâsâni. Bedâi', 1/210; İbn Müflıh. Mübdi', 11/154-155; İbn Hacer, Fethu'i-Bâri, 11/560
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/23-24.
[93] Sened: j
Sahih: Mihneti 11/339-340. H.no:8458; Benzer rivayet için bk. 11/417, H.no:9370:
Tirmizt, Salât, 96, H.no:286 (Tirmizî rivayetin bu isnadla garib olduğunu, fakat şu isnadın bundan daha sahih/sağlam olduğunu belirtir:
Dâvöc/, Salât, 155, H.no:902; //âfam, 1/352, H.no:834 (Müslim'in şartına/râvisine göre sahihtir); İbn Hıbbân, V/246, H.no:19[8; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, II/l 16.
[94] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/24.
[95] Musned, V/108. H.no:20950; Diğer rivayet: V/1I0, H.no:2096i; Müslim, Mesâcid, 189; Nesâî, «vfflft, 2, H.rıo:495; İbn Mâce, Salât, 3, H.no:675; Humeydî, 1/83, H.no:352; Taberânî, el-~U cemü''-kebîr, İV/78. H.no:3698; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/438 (Sahih, bk. Musned "e. IV.Cild, H.no: 103/973)
[96] Ablurrezzak, 1/401, No: 1569-1570; İbn Ebi Şeybe, 1/240, No: 2755-2766
[97] Abdurrezzak, 1/400, No: 1564 (İbn Kayyim, senedde metruk bir ravi olduğunu belirtti. Bk.FeyZu-lKdiV/l42)
[98] abduullah, 1/400, No: 1566-1567; İbn Ebi Şeybe, 1/239, No: 2747-2754
[99] el:Mudevvenelü'l-kübra, 1/74-75; Nevevi, Mecmu', 111/524; İbn Kudame, Muğnı, ^t- DesÛkî, Haşiye, 1/252-253; Meydani, Lübub, 1/82
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/24-25.
[101] Sened:
Sahih: Müsned, 1/94-95, H.no:729; Diğer rivayet için bk. 1/102-103, H.no:803; 1/119, H.no: 960 (633/1503. hadis); Mâlik, Saİât, 17; Müslim, Müsâfirûn, 201-202; Ebû Dâvûd, Salât, 119, H.no:760; Vitir, 25, H.no:1509; Tirmizî, Salât, 82. H.no:266 (İbn, Ömer, İbn Abbas, İbn Ebî Evfâ, Ebû Cuhayfe ve Ebû Saîd'den (Radıyallahü anhüm) şahidinin de bulunduğunu söyleyen Tirmizî, Hz. Ali rivayetinin hasen-sahİh olduğunu ifade eder); Deavât, 32, H.no:342t-3423 (hasen-sahih); Nesâî, İftitâh, 17. H.no:895; Tatbik, 67, H.nu:l 124; İbn Mâce, İkâme, 15. 70. H.no:864, 1054; Dârimİ Saiât, 33. 71. H.no: 1241, 1320.
Rükû'da okunan dua ile ilgili rivayet için bk. 633/1503. hadis.
Rükû'dan sonra okunan dua ile ilgili rivayet için bk. 649/1519. hadis.
Hadisin tam metni için bk. 511/1381. hadis.
Câbirb. Abdullah'tan (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Afesâf, Tatbik, 68, H.no:1125;
Muhammed b. Mesleme'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Nesâî, Tatbik, 68, H.no: 1126;
Rüku ve secde duaları ile ilgili diğer rivayetler için bk. 610/1480. hadisin tahrici.
[102] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/26.
[103] Sened:
Sahih: Müsned, 1/284, H.no:2567; Benzer rivayetler için bk. 1/343, H.no:3194 (sonunda şu ziyade ile nakledilir: 1/358, H.no:3372; 1/373, H.no:3541; 1/369, H.no':3490; 1/347, H.no:3243; 1/354, H.no:3324; 1/357, H.no:3359; Buharı, Deavât, 10; Müslim, Müsâfirûn, 181-193 (Bİr rivayetinde ise şu şekildedir:
£tiî Oâvıîrf, Taharet, 79. H.no:202; Taiavvu', 26. H.no: 1353. 1357; Nesâî, Tatbik, 63, H.no: 1119, İbn Mâce, İkâme. 23. H.no:898.
Taberânî rivayeti ise bütün rivayetleri bir araya getirmiş gibi görünmektedir:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XII/20, H.no:12349; Heysemî, hadisin Taberânî tarafından nakledildiğini, senedinde Ubeyd b. İslıak el-Attâr'ın bulunduğunu, bu râviyi İbn Maın ve diğerlerinin zayıf saydığını, Ebû Hâtim'in ise bu zata olumlu baktığını söyler. Bk. Mecma', 11/275.
İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) nakledilen 364/672, 366-367/674-675 ve 1020/1890. hadislere bk.
Ayrıca bk. 175/488, 610/1480. ve 639/1509. hadisler.
[104] Metinde kelimeleri geçmektedir. Kisaî'nin belirttiğine göre Cefne adlı kap Kas'a'dan daha büyüktür, Kaş'a ise yaklaşık on kişiyi doyuracak büyüklükte bir kaptır. Bk. Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, XlV/37; Hz. Peygamber döneminde kulandan diğer kaplar için bk. Müsned Trc. H. no: 26/334
[105] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/27-28.
[106] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, IV/162; MübarekpÛrî, TuhfetÜ'l-Ahvezi, K/261-262
[107] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, VI/45
[108] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/28.
[109] Sened:
Sahih: Müsned, VI/209, H.no:25633; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel tarafından nakledildiğini, râvüerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 11/127-128; X/110. Heysemî, Ebû Ya'lâ'nın (Müsned, VÎII/121-122, H.no:4661) Hz. Âişe'den (Radıyallahü anha) bir başka rivayetine daha yer verir. Bu rivayetin senedinde Osman b. Atâ' el-Horasânî'nin bulunduğunu, bu râviyi de EJuhaym'in sıka, Buharı, Müslim, İbn Main vd. âlimlerin ise zayıf saydığını söyler:
Bk. age., 11/128.
Hz. Âişe'den (Radıyallahü anha) farklı secde duaları da nakledilmiştir. İlgili rivayetler 'Çin bk. 637/1507 ve 685/1555. hadisler.
Zeyd b. Erkam'dan (Radıyallahü anh) şahidi:
[110] Bennâ, age.. 111/292
[111] Bk. Müsned Trc. H.no: 685/1555 tahrici.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/29.
[112] Sahih: Müsned, VI/151. H.no:25056; Diğer rivayet için bk. VI/147, H.nü:2502Ü; Benzer rivayetler için bk. VI/49, H.no:24105; VI/190, H.no:25443; VI/1Ü0, H.no:24566; VI/43, H.no: 24045 (637/1507. hadis); Abdürrezzâk, 11/161; Buharı, Ezan, 123, 139; Meğâzî. 52; Tefsir, 110/2; Müslim, Salât, 217-220; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:877; Nesâî, İftitâh, 10. 64-66, H.no: 1045. 1120-1121, 1122-1123; İbn Mâce, İkâme, 20, H.no:889.
Hz. Âişe'den (Radtyatlahiianha) farklı secde duaları da nakledilmiştir. Bunlardan biri şudur:
Müsned, VI/201, H.no;25531; Diğer rivayet:
VI/58, H.no:24l93 (Ahmed b. Hanbel hocası İbn Nümeyr kanalı ile naklettiği rivayetin senedinde Ebû Hüreyre bulunmamaktadır); Mâlik, Kur'ân, 31; Müslim, Salât, 222; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:879; Tirmizî, Salât, 75, H.no:3493 (hasen-sahih) Nesâî, Tatbik, 47, 71. H.no:l098, 1128; İbn Mâce, Duâ, 3, H.no:3841; Dârekııtnî, 1/143.
Diğer rivayetler için bk. 637/1507 ve 684/1554. hadisler.
[113] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/30.
[114] Müslim, Salât, 222 (486); Timizi. Daavât, 75, H.no: 3493; Nesâi, es-Sünenü'l-kiibra, 1/98. H.no: 158; İbn Huzeyme, 1/329, H.no: 655; İbn Hihhan, 1/335, H.no: 671
[115] Bk. Azimâbâdi, Avnü 'l-Ma 'bûd, 111/93
[116] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/31.
[117] Sahih: Müsned, 11/421, H.no:9415; Müslim, Salât, 215; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:875; Nesâî, iftitâh, 78, H.no:l 135; Ebû Ya'lâ, X1I/12, H.no:6658; Mu'cem, 1/85, H.no:73. Peygamberimizin secdede okuduğu dualardan biri şu İdi:
Bk. Müslim, Salât, 216; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:878.
[118] Burada mahzuf bir haberin mübtedassdır, hazf sebebi olan hâl cümlesinin (j*u y.) onun yerine gelmesi ile haberden istiğna edilmiştir. (Bk. Azimâbâdî, Avnü 'l-Ma 'bûd, IH/90)
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/31-32.
[119] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, İV/200
[120] Nam, es-Sünenü'l-kübra, 1/482, H.no: 1544, Miicteba, Mevakîl 35, H.no: 1, 279, 280; Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, IV/111-112, 385; Müslim, Müsâftrûn, 294, (832); Ebü Dâvud, Salât 299, H.no: 1277;
[121] Nevevi, age.,VI/l 16
[122] Nevevi, age., İV/198
[123] Müslim, Salât, 216 (483); EbÛ Davud, Salât, 152 H.no: 878; İbn Huzeyme, 1/335, H.no: 672
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/32-33.
[125] Sened:
Sahih: Müsned, VI/194, H.no:25493; Benzer rivayet için bk. VI/31, H.no:23912 cümlesine (^JgAr) ziyadesiyle; Rivayetlerden bir kısmı da.özet olarak nakledilmiştir: VI/171. H.no:25258 VI/281, H.no:26280; VI/110, H.no:24672; Vl/110, H.no:24672 (518/1388. hadis)'; VI/281, H.no:26280; VI/I71, H.no:25258:
VI/194 Hno-25493- VI/31, H.no:239L2 Müslim, Salât, 240; Ebû Dâvûd, Salât, 122. H.no:783; İbn Mâce, İkâme. 4. 16,22, H.no:812, 869 (muhtasar olarak 893.
Danml Salât, 31, H.no:1239; Senedde yer alan Hüseyin, Hüseyin b. Zekvân ^ Muallim'dir (v. 145/762). Büdeyl ise Büdeyl b. Meysera el-Ukaylî'dır (v. 130/747). de sahih hadis ricâlindendir. Müslim'in rivayeti de bu râviler kanalı ile nakledilmiştir Ayrıca bk. 472/1342 ve 5 İH/1388, hadisler
[126] Metinde şeklinde geçmektedir. Bu otsruş şekli; insanın kalçalarını İncikleri
arasından yere koyması ve elleriyle yeri tutmasıdır ki tıpkı köpek ve diğer yırtıcı hayvanların oturuşu gibi. (Bk. Nevevİ, Şerhu Sahihi Müslim, İV/214
[127] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/33-34.
[128] Sahih: Müsned, III/4Ü7, H.no:15307; Heysemî, sened ndeki râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma MI/130.
Abdurrahman b. Ebzâ el-Huzâî. Nâfı' b. Abdılhâris'in azadlığıdır. Sahâbî olup olmadığı ihtilaflıdır. Buhârî sahâbî oluşunu tercih eder. Aımed b. Hanbeİ'in 22 rivayetle bu zâta yer vermiş olması onun sahâbî oluşunu teyid eder. Hz. A!İ kendisini Horasan'a vali olarak atadı. Rivayetlerinin çoğunu Hz. Ömer ve Übey b. Ka'b'can nakleder. Hz. Ömer onun hakkında: "Allah'ın Kur'ân'la yücelttiği kimselerden biri de Abd-i ıran man b. Ebzâ'dır" der. Muâviye'nİn halifeliği döneminde vefat etti. Bk. İbnu'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, III/419-420, Trc.no:3266.
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahiiaııh) şahidi için b<. 481/1351. hadis.
Ayrıca rivayet 473/1343. hadiste zikredilmiştir.
[129] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/34-35.
[130] Sahih: Müsned~V3\5, H.no:289o! Diğer rivayet için bk. 1/371, H.no:3514; Ebû Dûvûd, Salât, 141, H.no:85ü {jy, Timizi Salât, 95. H.no:284 (Hadis garıbd.r. Hz. Ali'den de rivayet nakledilmiştir. İbn Abbas (Radtyaliahü anhüma) hadisi şeklinde nakledilmiştir); İbn Mâce, İkâme, 23, H.no:898 lafzı İle nakledilmiştir.
Ayrıca bk. 639/1509. hadis.
[131] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/35.
[132] Bu mana için bk. Mübarekpûrî, Tuhfetü'l-Ahvezi, 11/141; Münâvi, Feyzu'l-Kadir, 11/145
[133] Şirazî, Mühezzeb, 1/77; Kâsânî, Bedâiu's-sanâi', 1/162; Nevevi, Mecmu, İÜ/440; ibn Kudame, Muğni, 1/562-563; Desûkî, Haşiye, 1/298
[134] Ahmed b. Hanbel, V/398; Nesai, es-Sünenü'l-kübm, 1/433, H.no: 1378, 1/434 H no- 1379-İbn Mace, Edeb, 57, H.no: 3814
[135] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/35-36.
[136] Sened:
Sahih: Müsned, HI/436. H.no:15536; İkinci rivayet için bk. V/53-54, H.no:2Ü418 (477/1347. hadis); Benzer rivayetler için bk. V/53, H.no:20410, 20414-20416- HI/436 H.no:15537; m/436-437, H.no:15541 (493/1363. hadis); Buhârİ, Ezan, 84; Müslim, Salât, 24-26' EbÛDâvûcİ Salât, 116, H.no:745; Nesât îftitâh, 4, 85, H.no:878-879, 1022, Tatbîk, 18, 36, H.no:1054 1083; ibn Mâce, İkâme, 15, H.no:859; Dârimî, Salât, 41, H.no:1254 Ayrıca bk.493/1363 ve 477/1347. hadis.
[137] Mbennâ, age., IH/150
[138] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/36-37.
[139] Halil, Muhtasar, 21-22; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/78; Zerkeşî, Şerh ale'l-Hırakt, 1/313-315
[140] Buharı, Meğazİ, 53
[141] İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğabe, IV/234-235; İbn Abdilber, İstîâb, III/l 179, H.no: 1922; İbn Hacer, îsabe, III/176. H.no: 6852
[142] Kâsânî,Bedaiu's-sanâi', 1/210-211