H
Çevrimdışı
RÜKU VE SECDE.. 2
* Rükûda Tatbik Ve Neshedilmesi 2
* Rükûda Durma Miktarı, Vasfı Ve Orada Bekleme. 4
* Rükû Ve Secdeyi Tam Yapmamak Namazı Bozar 6
* Rükûda Yapılan Zikirler 7
* Rükû Ve Secdede Kur'ân Kıraati Yasaktır 10
* Rükû Ve Secdeden Doğrulmak Ve Bu Durumda Biraz Durmak, Bunları Terk Edenin Hâli 11
* Rükûdan Doğrulma Ve İlgili Hükümler 13
I)-RÜKU VE SECDE
Rükû ve secde namazın en önemli parçalanırdandır, ulemanın ittifakıyla namazın rükünlerinden sayılmıştır. Rükû, saygıyla eğilmek ve secde, yere kapanmak şeklinde anlaşılabilir.
Kur'ân'da farklı yerlerde rükû ve secde konusu işlenmiş ve Müslümanların en önemli özelliklerinden sayılmış, onların yüzlerindeki en önemli izin secdenin aydınlığı olduğu vurgulanmıştır.(Bk. Fetih,48/29 ). Allah'ı hakkıyla bilenlerin ve düşünenlerin gece boyunca secde hâlinde olduğu ve bunların Allah katında inkarcılar gibi tutulmadığı hatırlatılmış, akıl sahiplerinin bu konulan iyi düşünmeleri istenmiştir. (BL Zümer,39/9).
Yeni dönemin peygamberi Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine rükû ve secdenin nasıl olması gerektiğini açık bir şekilde anlatmış ve bu konu üzerinde titizlikle durmuştur. Öyleki Müslümanlar rükû ve secde eden bir ümmet olarak yeryüzüne yayılmıştır. Rükû ve secde Allah'a kulluğun bir sembolüdür, bu sembolü ve şeklini de Allah ve Rasûlü belirler, onlar dışında bu konuda bir başka yetkili yoktur.Bu konudaki uygulamalar sahabe yoluyla bize intikal etmiştir. Kur'ân'da teorik olarak emredilen rükû ve secdenin yeri ve zamanım bizzat Rasûlullah fSatlaltahü aleyhi ve sellem) tarif etmiştir, bunları hadislerden öğreniyoruz
Allah Teâlâ buyurdu:
'Bir zamanlar İbrahim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut!'(Hac, 22/26)
Allah Teâlâ buyurdu:
Muhammed Allah'ın Rasûlüdür. Onunla birlikte olanlar kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise merhametlidir. Onları Allah'ın fazlını ve rızasını umarak hep Rükû ve secde halinde görürsün, yüzlerindeki iz İse secdenin aydınlığıdır. Bu onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları İse filizi büyümüş bir ekin gibidir, derken büyür kuvvetlenir ve sapı üzerinde doğrulup boy atar da çiftçilerin çok hoşuna gider. (İşte bu vasıflar) kâfirlerin kinini artırmak için (zikredilmiştir.) Allah onlardan iman eden ve güzel ameller işleyenlere mağfiret ve büyük ecir vaad etmektedir' (Fetih, 48/29)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın, Rabbinîze ibadet edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresinîz/ (Hac, 22/77)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, âhiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi)midir?
(Resulüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bunu sadece akıl sahipleri hakkıyla düşünür.' (Zümer, 39/9).[1]
* Rükûda Tatbik Ve Neshedilmesi
Tatbîk: Rükû halindeyken avuç içlerini birleştirip uylukların arasına koymaktır.[2] İslâm'ın ilk dönemlerinde meşru olan bu durum daha sonra neshedilmiştir.[3]
621/1491- Abdurrahman b. el-Esved bunu Alkame (b. Kays) ve Esved (b. Yezid) den nakletti:[4]
İkisi de İbn Mes'ûd (Radıyaiiahu anlı) ile birlikteydi, namaz vakti gelince Alkame ve Esved geride durdular. İbn Mes'ûd onların ellerinden tuttu, birini sağına, diğerini soluna durdurdu.
Sonra o ikisi rükuya gittiler ve ellerini dizlerinin üzerine koydular. İbn Mes'ûd onların ellerine vurdu, (göstermek için) avuçlarını birbirine yapıştırıp parmaklarını kenetledi, uylukları arasına koydu ve şöyle dedi:
'Hz. Peygamber'i (SaitaiUıhu aleyhi ve seiiem) böyle yaparken gördüm.'
NOT: Namazdaki imam dışında iki kişi olduğunda birinin sağda ve diğerinin solda durması İbn Mes'ûd ve onun iki arkadaşı Alkame ile Esved'in mezhebidir. Sahabenin hepsi ve sonradan gelen alimler bu görüşe muhaliftirler, şöyle derler: Eğer imam dışında en az iki kişi bulunursa İmamın gerisinde normal saf hizasında dururlar. Cemaat imam dışında en az üç kişi olduğunda saf tutarlar görüşünde icma' vardır. Bir kişi ise tek başına imama uyduğunda imamın sağında durur.[5]
622/1492- Esved ve Alkame naklettiler:[6]
Abdullah b. Mes'ûd (Radtyattahü anh) şöyle dedi:
'Sizden birisi rükuya gittiğinde kollarını uylukları üzerine bıraksın, belini eğsin, sonra avuçlarının arasını birleştirip uyluklarının arasına koydu; 'Sanki ben şu anda (ellerini kenetlediğinde) Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve parmaklarının arasının ayrılığını görür gibiyim' (dedi).
Sonra İbn Mes'ûd avuçlarının arasını birleştirip onlara gösterdi.[7]
623/1493- Abdullah (İbn Mes'ûd)'dan (Radıyaiiahu anh):[8]
'Rasûlullah bize namazı (şöyle) öğretti; (önce) tekbir aldı, ellerini kaldırdı, (kıyamdan) sonra rükûa gitti ve ellerinin arasını birleştirip dizleri arasına koydu.'
§Bu (söz) Sad'a ulaşınca:
'Kardeşim doğru söyledi. (Önce) biz böyle yapardık,[9] sonra bununla emrolunduk' dedi ve dizlerini tuttu.[10]
624/1494- Mus'ab b. Sa'd (b. Ebî Vakkas)[11]'tan:[12]
Rükûa gittiğimde ellerimi dizlerimin arasına koyardım. Beni (bu hâlde) babam Sa'd b. Mâlik[13] (RadıyaiicM anh) gördü, bundan men etti ve şöyle dedi: 'Biz böyle yapardık, (sonra) bundan men edildik.'
NOT: Bu rivayetler Rükûda 'tatbik' uygulamasının sonra nesh edildiğini göstermektedir. Bu konuda gelen Buhari rivâyetindeki ziyade:
'...ve ellerimizi dizlere koymakla emrolunduk.'[14]
§Müslim’deki ziyade:
'...ve avuç içlerini dizlere kuvvetice koymakla emrolunduk.'[15]
625/1495- îbn Abbas'tan (Radıyaltahu anhümâ):[16]
Bir kişi Hz. Peygamber'e (Saiiaiiaha aleyhi ve setiem) namazla ilgili bir şey sordu. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"El ve ayaklarının parmak aralarına suyu ulaştır/onları ov (abdesti güzelce al)!"
Ona söylediği sözlerden biri de şuydu:
"Rükûa eğildiğinde ellerini dizlerine koy ki tam olarak rükûa gitmiş ol (sırtın tam düz olsun) ve secde yaptığında da yerin hacmini (sertliğini) hissedinceye kadar alnını yere (iyice) yerleştir!.."[17]
Açıklama
Bu konudaki bazı rivayetler:
l- (Bir keresinde) Ebû Mes'ûd el-Bedrî (RadıyatiaM anh):[18]
'Size Rasûlullah'in (Satlallahu aleyhi ve sellem) kıldığı namaz gibi bir namaz kılayım mı?' dedi ve tekbir getirdi, (kıyamdan) sonra rtlkûa gitti ve elleriyle diz kapaklarını tuttu, parmakları ise inciklerinde (açağı uzanmış) açık duruyordu. (Bir rivayette: Dizlerinin gerisine doğru parmaklarının arasını açtı.) Vücûdundan her şey tam olarak (rükû) hâline gelecek şekilde (eğilip) kollarını koltuk altlarından uzaklaştırdı/açtı...
Sonra dedi ki:
'Rasûlullah'in namazı böyleydi, Rasûlullah'ı bu şekilde (kılarken) gördüm.'
2- Rifaa b. Râfi'den:[19]
Hz. Peygamber dedi ki:
"Rükûa gittiğinde avuç içlerini dizlerine koy!"
§İlgili rivayetler rükûa gidildiğinde elleri dizlere koymanın sünnet olduğunu göstermektedir ve tatbik uygulamasının nesh olduğu konusunda ittifak vardır. Ancak îbn Mes'ûd ve iki öğrencisi Alkame ve Esved'den bunun meşruiyetine dair nakiller vardır, onlar tatbikin sünnet olduğunu iddia etmektedirler. Her hâlde onlara nesneden haber ulaşmadı, o da Sa'd b. Ebî Vakkas'ın haberidir ve doğru olan cumhurun görüşüdür.[20]
* Rükûda Durma Miktarı, Vasfı Ve Orada Bekleme
626/1496- Saîd el-Cüreyrî Benî Temim'den Övdüğü bir kişiden[21] babası ya da amcasının şu sözünü nakletti:[22]
Rasûlullah'ın (Saitaiiaha aleyhi ve seiiem) arkasında namaz kıldım.
Biz (ona) Rasûlullah'ın rükû ve secdelerinin miktarını sorunca şöyle dedi:
'Bir kişinin üç kere Sübhanallahi ve bihamdihi diyeceği kadardır.'
§İkinci tarikle gelen benzer rivayet:
Saîd el-Cüreyrî, Sa'dî'den babası yoluyla amcasının şu sözünü nakletti: Rasûlullah'ı (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) namazdayken izledim, rükû ve secdelerinde üç kere Sübhanaüahi ve bihamdihi diyecek kadar duruyordu.
NOT: Benî Temim'den olan müphem kişinin ikinci rivayette Sa'dî olduğu belirtilmektedir. Birinci rivayette babası ya da amcası şeklindeki râvinin şüphesi varken, ikinci rivayette babası aracılığıyla amcasından nakledilmektedir. İbn Hibbân Sa'dî'nin isminin Abdullah olduğunu belirtir.[23] Ancak İbn Hacer bu kişinin meçhul olduğunu söyler.[24]
§Seneddeki cümlesi râvilerden Said el-Cüreyrî'nin övdüğü Benî Temimli kişi için gelmiştir.
§Bu rivayetin şahidi için bk. Ebû Mâlik el-Eş'arî (Radıyallahü anh) rivayeti.[25]
627/1497- Enes b. Malik'ten (Radıyaitaim anhüma):[26]
'Namazı bu gençten daha fazla Rasûluliah'a (Saihiiahu aleyhi ve benzeyen bir başkasını görmedim.' Bununla Ömer b. Abdülaziz'i kastediyordu.
Dedi ki:
'(Ömer b. Abdülaziz'i n)[27] rükûdaki duruşunu on teşbih, secdedeki duruşunu da on teşbih olarak takdir/tahmin ettik.'[28]
628/1498- Berâ b. Âzib'den (Radıyaiiaha anh):[29]
Rasûlullah'ın (Saitatiahu aleyhi ve seiiem) namaz kılışı; namaza başladığında, rükûa gittiğinde, riikûdan başını kaldırdığında, secdeye gittiğinde, secdeden başını kaldırdığında ve iki secde arasında hep dengeli/birbirine yakın olarak dururdu.[30]
Açıklama
Hz. Peygamber'in (Sallaliaha aleyhi ve seilem) namaz kılarken dengeli hareket ettiği, rükû secde ve aralarda tadile dikkat ettiği bu rivayetlerde görülmektedir. Yukarıdaki rivayette kıyam zikredilmedi, ancak 'namaza başladı' lafzı ile kıyamın zikredildiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca Berâ b. Âzib'den gelen diğer rivayette şöyle geçmektedir:
'Ben Hz. Muhammed (Saltailahu aleyhi ve sellem) ile kılınan namazı dikkatle izledim,[31] onun kıyamı, rükûu, rükûdan sonraki itidali (kavme), secdesi, iki secde arasındaki oturuşu (celse), sonra secdesi, selam ve namazdan ayrılışa kadarki oturuşunu hep dengeli/birbirine yakın olarak buldum.'[32]
§Söz konusu rivayetler namazda kıraat ve teşehhüdün hafif olması, rükû ve secdedeki duruşların uzatılmasına ve itidaline (dengeli olmasına) delildir. Namaz arasındaki hareketlerin birbirine yakın olması bazen kıyamın biraz az olmasına delâlet edebilir. Önceki hadislerde sabah namazında 60 ilâ 100 arası ayet okunması, öğle namazında 'Elif lâm, secde' suresinin okunması... gibi miktarlar zikredildi. Akşam namazında ise daha hafif kılınması tavsiye edildi. Bunlar cemaati sıkmadan, rahat bir şekilde ibadet yapmanın Önemine dikkat çekmektedir.[33]
629/1499- Ebu'I-Âliye'den:[34]
Hz. Peygamber'den (Satiaiiaim aleyhi ve seiiem) işiten bir kişi nakletti: "Her sûrenin rükû ve secdeden hissesi vardır (sure okuyacak kadar rükû ve secdede durulmalıdır)."
§Diğer rivayette:
"Her sûrenin rükû ve secdeden hakkını/hissesini verin!" dedi.
*(Râvi şöyle devam etti Sonra o kişiyle buluştum ve kendisine: 'İbn Ömer bir rekâtta sureler okurdu, bu (bir rekâtta bir sure okuma)
hadisini sana kim nakletti, her hâlde bilirsin?' deyince şöyle cevap verdi:
'Ben onu kesinlikle biliyorum, ayrıca ne zamandan beri bana naklettiğini de biliyorum. Onu bana elli sene önceden nakletti.'[35]
Açıklama
Bu rivayet iki şekilde anlaşılabilir:
1- Rükû ve secdede Kur'ân okunabilir.
2- Rükû ve secdede sure okuyacak kadar durulmalıdır. MUctehidler kıyam dışında rükû ve secdede Kur'ân okunmayacağı Üzerinde ittifak etmişlerdir. Çünkü Peygamberimiz'in bu konuda fiilî bir uygulaması yoktur, hatta rükû ve secdede Kur'ân okumayı yasakladığına dair hadisler bulunmaktadır.[36] O hâlde yukarıdaki rivayeti 'rükû ve secdede sure okuyacak kadar durmak' şeklinde anlamak daha doğru olacaktır. Ayrıca râvi de bu şekilde anlamış, bir rekâtta bir sure okunması anlamı üzerine tbn Ömer'in bir rekâtta birden fazla sure okuması rivayeti ile çeliştiğini belirtmiş, bunu kendisine nakledenin kim olduğunu, ayrıca zamanını sormuş ki onun emin olup olmadığını anlasın. Hadisin râvisi de bu konuda emin olduğunu belirmiş, ancak çelişme üzerinde yorum yapmamıştır.
§Bir rekâtta birden fazla sure okunabilir, ancak İmam Malik gibi bazı alimler bir sure okunmasının efdal olduğunu belirtmişlerdir.[37]
§Bir namazda kıyam okunan sureler nedeniyle uzun olursa, rükû ve secdelerin de buna yakın uzunlukta olması efdaldir, yukarıdaki rivayetlerde Rasûlullah'ın namazındaki kıyam, rükû, rükûdan doğrulma, secde ve celse bölümlerinin birbirine yakın/dengeli olduğu belirtilmişti. Ancak cemaatle kılarken bu konularda aşırı davranmamak esastır ki cemaat zor durumda kalmasın, çünkü onların içinde kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, hastalar ve yolcular bulunabilir.[38]
630/1500- (Ht.) HZ. Ali'den (Radıyaltahu anh):[39]
'Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seikm) rükûa gittiğinde eğer sırtına su dolu bir kap konsaydı (sırtının düzlüğünden dolayı) dökülmezdi.'
NOT: Rükûa iyice eğilmek ve bir müddet orada durmak gerekir. Bu duruş sırasında üç kere 'Sübhane Rabbiye'l-azim' demek sünnettir. Bu sayı beş, yedi, dokuz ve on bire kadar çıkabilir. Bu teşbihler ileride ayrı bir başlık altında incelenecektir.[40]
* Rükû Ve Secdeyi Tam Yapmamak Namazı Bozar
631/1501- Hâni b. Muaviye es-Sadefî'den:[41]
Osman b. Affan (Rcukyaiiaha anh) zamanında hac yaptım, (sonra Medine'de) Hz. Peygamber'in (Saiiatiahu aleyhi ve seiiemi mescidinde oturdum, baktım bir adam onlara nakilde bulunuyor, şöyle dedi:
'Bir gün Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) ile birlikteydik, bir adam geldi, şu direğe doğru namaz kıldı, namazı (rükû ve secdesini) tam eda etmeksizin aceleyle bitirdi, sonra çıktı gitti. Rasûlullah (o kişinin bu hareketi üzerine) şöyle dedi:
"Bu kişi şimdi ölse dinden hiç bir hissesi olmaksızın ölebilir. (Çünkü) o adam namazı hafife alıyor ve bu şekilde tamamlıyor.'"
§(Râvi) dedi ki: (Namazı acele kılan) bu kişi kim, diye sordum, bana: 'Osman b. Huneyf el-Ensarî' denildi.
NOT: Osman b. Huneyf el-Ensarî el-Evsî, Rasûlullah'ın büyük sahabilerin-dendi; kendisi Küfe ehlinden olup Uhud gibi bazı savaşlara da katılmıştı. Hz. Ömer, hilafeti döneminde kendisini Irak bölgesine, Hz. Ali de onu Basra'ya vali olarak tayin etti. Osman b. Huneyf, Cemel vak'asına kadar görevine devam etti, Cemel vak'asında Basra'ya giren Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam kendisini azlettiler. Daha sonra Hz. Ali Basra'yı alınca Abdullah b. Abbas'l tayin etti. Bundan sonra Osman b. Huneyf Kûfe'ye gitti ve Muaviye b. Ebû Süfyan dönemine kadar yaşadı.[42] (Allah ondan razı olsun.)[43]
632/1502- Zeydb. Vehb'den:[44]
Huzeyfe b. Yemân (Radıyatiaha anlı) mescide girdi, baktı ki Kinde[45] kapılan yönünde namaz kılan bir adam rükû ve secdeleri tam yapmıyor. Namazı bitirince Huzeyfe ona şöyle dedi:
'Bu namazın kaç seneden beri böyle?' Adam:
'Kırk seneden beri' deyince Huzeyfe şöyle dedi:
'Kırk seneden beri sen namaz kılmıyorsun. Namazın bu olduğu hâlde (şimdi) ölsen Hz. Muhammed'in (Saiiaiiahu aleyhi ve seiumi yaşadığı fıtrat (İslâm)[46] dışında Ölmüş olursun.'
§(Râvi) ekledi: Sonra Huzeyfe namazın doğru kılınışını öğretmek üzere ona yöneldi ve şöyle dedi:
'Bir kişi namazını acele kılabilir, (ancak) rükû ve secdelerini tam yapmalıdır.'[47]
* Rükûda Yapılan Zikirler
633/1503- Hz. Ali'den (Radiyallahu anh):[48]
Hz. Peygamber (SaUaUahu aleyhi ve seiiem) rükûa gittiğinde şöyle derdi:
"Allahümme leke reka'tü ve bike âmentü ve leke eslemtü. Ente Rabbî, haşea semi ve besari ve muhhî ve azmî ve asabî ve mestekallet bihi kademî Üllahi Rabbi'l-âlemîn."
NOT: Duanın tercemesi:
"Allattım, senin için rükû ettim, sana iman ettim ve .sana teslim oldum. Sen benim rabbimsin. Kulağım, gözüm, beynim, kemiğim, sinirim ve ayağımın yükselttiği aştdığı[49] vücûdum alemlerin Rabbi Allah 'a boyun eğdi."[50]
634/1504- Ukbe b. Âmir'den (Radiyallahu anh):[51]
Fesebbih bismi Rabbike'1-azîm ayeti inince Rasûlullah (SatiaUaha aleyhi ve seiiem) bize dedi ki:
"Bu emri rükûnuzda yerine getirin!"
Sebbih'ısme Rabbike'J-a'lâ ayeti inince de Rasûlullah şöyle dedi:
"Bu emri de secdede yerine getirin!"
NOT: Ayette geçen el-Azîm kelimesi ulu, büyük manasmdadır ve böyle bir Allah'ın önünde eğilmede bu rükûun sebebi sanki İfade edilmekte ve Rasûlullah'ın emri ile şöyle denmektedir:
Sübhane Rabbiye 'l-azim: Ulu Rabbim noksansızdır.
Diğer ayetteki el-A'lâ kelimesi de yüce anlamındadır ve böyle bir Allah'ın karşısındaki konumumuz ancak secde ile ifade edilebilir ve bunu da Rasûlullah'ın emriyle şu şekilde ifade ederiz:
Sübhane Rabbiye'l-a'lâ: Yüce Rabbim noksansızdır.[52]
635/1505- Huzeyfe b. Yeman'dan (Radiyallahu anh):[53]
'Rasûlullah'la (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) namaz kıldım, rükûda Sübhane Rabbiye'l-azim ve secdede Sübhane Rabbiye'l-a'lâ diyordu.'
(Huzeyfe) ekledi:
'Rasûlullah rahmetle ilgili ayete her geldiğinde durur ve Allah'tan rahmet ister, azabla ilgili ayete geldiğinde ise Allah'a sığınırdı.[54]'
636/1506- Hz. Âişe'den (Radıyaüahu anh):[55]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seitem) rükû ve secdesinde şöyle derdi:
Kasuıuııan (saiiattana aleyhi ve seiiem) ruKU ve scuuesınue "Sübbûhun, kuddûsün, Rabbü'l-melâiketi ve'r-rûh.
derdi: ;eti ve'r-rûh."[56]
Açıklama
§Tesbihin tercemesi:
'(Allah) noksansız ve kutsal olandır, meleklerin ve Rûh'un Rabbidir.'
§Subbûhun ve kuddûsün kelimelerinin ilk hallerini zamme ile okumak daha fasih ve yaygındır, ancak Sibeveyh (v. 180/796) gibi bazı alimler fetha ile sebbûhun ve kaddûsün şeklinde fetha ile okudular. Cevheri (v.393/1002) bu iki kelimenin Allah'ın sıfatlarından olduğunu açıkladı. Büyük dil alimi Sa'leb (v.291/903) şöyle dedi:
'Vezni olan her kelimenin ilk harfi meftuh okunur, bundan sübbûhun ve kuddûsün gibi bazı kelimeler istisna edilir, çünkü zamme uygulaması daha yaygındır ve kullanımı çoktur.'
§Ruh kelimesi meleklerden ayrı zikredildi ki bu o meleğin özelliğinden olsa gerek. Ruh'un meleklerin büyüklerinden olduğu ifade edildi,[57] Cebrail olduğunu söyleyenler de vardır.[58]
637/1507- Hz. Âişe’den (Radıyallahu anh):[59]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) Kur'ân'ı yorumlayarak rükû ve secdelerinde çokça şöyle derdi:
"Sübhaneke Allahümme Rabbena ve bihamdik, Allahümmağfirlî"[60]
Açıklama
§Tesbihin tercemesi:
"Ey Rabbim, senin noksansızlığım bilir, seni hamd ile överim, Allahım beni (hatalarımı) bağışla!"
§Hz. Âişe'den gelen diğer rivayet:[61]
'İzâ câe nasrullahi ve'1-fethu' suresi İndikten sonra Hz. Peygamber'in namaz kılarken duayı terk ettiğini hiç görmedim, o şöyle derdi:
"Sübhaneke Rabbî vebi hamdik, Allahümmağfirlî."
§Hz. Peygamber'in Kur'ân'i tevil ederek (yorumlayarak) emirleri öncelikle namazda yerine getirmesi çok önmelidir. O, ümmetine her konuda örnektir ve onun ibadeti gibi bir ibadetle Allah'a yönelmek gerekir ki Allah'ın emrettiği Peygambere İttiba bu şekilde yerine getirilir.[62]
638/1508- Abdullah b. Mes'ûd'dan (Radıyaiiahü anh):[63]
Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) şu sözleri çokça söylerdi: "Sübhaneke Rabbena ve bihamdik, Allahümmağfirlî." îbnMes'ûd ekledi:
*îzâ câe nesrullahi ve'l-feth* suresi inince (Rasûlullah) şöyle dedi: "Subhâneke Rabbena ve bi hamdık, Allahümmağfirlî, inneke ente't-tevvâbü'r-rahîm."
§İbn Mes'ûd'dan ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah'a 'îzâ câe nesrullahi ve'l-feth' suresi inmesinden itibaren namazdaki kıraatinde bu sureyi okuyup rükûa gittiğinde şunu üç kere tekrarlamaya çokça devam etmişti:
"Subhâneke Rabbena ve bi hamdik, Allahümmağfirlî, inneke ente't-tevvâbü'r-rahîm."[64]
639/1509- İbn Abbas anlattı (Radıyallahü anhüm):[65]
Gece teyzem (Hz. Peygamber'in eşi) Hz. Meymûne'nin yanında kaldım. Rasûlullah gecenin bir kısmında uyandı...
İbn Abbas anlatmaya şöyle devam etti:
Sonra Rasûlullah (Saiiatiahu aleyhi ve seiiem) rükûa gitti, rükûda şunu derken kendisini gördüm (işittim):
"Sübhane Rabbiye'l-Azîm."[66]
Sonra rükûdan başını kaldırdı ve Allah'ın dilediği kadar Allah'a hamdetti. Sonra secdeye gitti, secdesinde şöyle diyordu:
"Sübhane Rabbiye'l-A'lâ."[67]
Sonra secdeden başım kaldırdı ve iki secde arasında şöyle diyordu:
"Rabbiğfirlî verhamnî vecburnî, verfa'nî verzuknî, vehdinî."[68]
Açıklama
Rükû ve secdede teşbihin meşruiyeti konusunda ihtilaf yoktur, ancak bu teşbihlerin meşruiyetinde ihtilaf edildi:
1- Cumhûra göre bu teşbihler sünnetttir.[69]
2- İshak b. Râhûye'ye göre vaciptir. Bilerek terk edildiğinde namaz batıl olur.[70] Zahirîlere göre ise mutlak olarak vaciptir, ancak 'Rabbena leke'1-hamd' demek müstehaptır.[71]
3- İmam Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayette göre rükû ve secdedeki teşbihler vaciptir, bilerek terk edilirse namaz batıl olur, unutulursa namazı batıl olmaz, sehiv secdesi gerekir.[72]
§Vacip olduğunu söyleyenlerin delili "Beni namaz kılarken gördüğünüz gibi namaz kılın!"[73] hadisi ve 'Allah'ı teşbih edin'[74] ayetidir.
Sünnet olduğunu söyleyenler ise namazı kötü kılan kişiye Rasûlullah'ın "kalk namazı (tekrar) kıl, sen namaz kılmadın"[75] dedikten sonra
namazın vaciplerini (farzlarını) öğretirken bu teşbihlerden/zikirlerden bahsetmedi, hâlbuki iftitah tekbirini öğretmişti.
§tmam Nevevî şöyie dedi: "Namazdaki fiiller iki kısımdır:
1- Namaz dışında insanların normal yaptığı hareketler: Kıyam ve kuûd (oturma) gibi. Bunları adet olandan ayırmak için vacip bir zikir gerekli olur, o da kıraat ve oturulduğundaki bazı dualardır.
2- Namaz dışında mutad olmayan hareketler: Rükû ve secdedir ki, namaz bunlarla adetten ayrılır. Bu nedenle buralarda vacip bir zikre ihtiyaç yoktur."[76]
* Rükû Ve Secdede Kur'ân Kıraati Yasaktır
640/1510- Hz. Ali'den (Radıyaiiahu anh):[77]
Rasûlullah (Sattaitahu aleyhi ve setiem) rükû veya secde hâlinde kişinin Kur'ân okumasını yasakladı.[78]
641/1511- (Z.) Hz. Ali'den (RaAyaiiahuanh):[79]
Bir kişi kendisine: 'Rükû ve secdede Kur'ân okuyabilir miyim?1 dediğinde şöyle cevap verdi:
Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"Ben rükû ve secdede Kur'ân okumaktan men olundum. Rükûa gittiğinizde Allah'ı tazim edin, secdeye gittiğinizde Allah'tan istemede daha gayret edin ki isteklerinizin yerine gelmesi uygun olsun/gerçekleşsin."
NOT: Secde insanın Allah'a en yakın olduğu konumdur. Bir hadiste şöyle buyurulur:
Ebu Hüreyre'den:[80]
Rasûlullah dedi ki:
"Kulun Rabbine en yakın hâli secdede iken olur. O hâlde (orada) duayı artırın!"[81]
642/1512- İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma):[82]
Rasûlullah (Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) (ölüm hastalığındayken[83] evinin mescide açılan kısmındaki[84]) perdeyi açtı, insanlar Hz. Ebû Bekir'in arkasında namaz için saf tutmuşlardı, onlara şöyle dedi:
"Ey insanlar! Müslüman'ın gördüğü ya da ona gösterilen salih rüya dışında nübüvvet mübeşşiratı (gaybden haber alma) imkanı kalmamıştır."
Sonra şunu ekledi:
"Dikkat edin, ben rükû ve secde halinde Kur'ân okumaktan men olundum. O hâlde rükûda iken Rabbi tazim edin, secdede ise duada gayret edin ki isteklerinizin yerine gelmesi uygun olsun/gerçekleşsin[85]."
Açıklama
Bu rivayetler rükû ve secdede Kur'ân okumanın men olunmasını ve bunun meşru (doğru) olmadığını göstermektedir. Bu durumda Kur'ân okumak;
1- Mekruhtur. Cumhurun görüşü budur.[86]
2- Haramdır. Şevkânî gibi bazı alimlere göre bu yasak haramlık ifade eder.[87]
§İmam Nevevî şöyle dedi: "Rükû ve secdede yapılması gereken teşbihtir. Rükû ve secdede Fatiha dışındaki bir yeri okumak mekruhtur, namazı batıl olmaz. Fatiha okuması durumunda iki görüş vardır: Biri mekruh olmasıdır, namazı batıl kılmaz. Diğeri de haram olmasıdır, namazı bozar. Bu bilerek okuma durumundadır. Ama unutarak okursa namazı bozulmaz.
Bilerek ya da bilmeyerek okuma durumunda İmam Şafiî'ye göre namazı bozmaz, ama sehiv secdesi gerekir."[88]
* Rükû Ve Secdeden Doğrulmak Ve Bu Durumda Biraz Durmak, Bunları Terk Edenin Hâli
643/1513- Ebû Hüreyre'den (Radıyallaha anh):[89]
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Rükûu ve secdesi arasında belini düzgün tutmayan kişinin namazına Allah bakmaz."
NOT: Bakmak manasına gelen fiili burada kabul etmek anlamındadır.. Ebû Mes'ûd'dan gelen rivayette Hz. Peygamber şöyle dedi:
"Rükû ve secdesinde belini düzgün tutmayanın namazı yeterli/geçerli olmaz."[90]
644/1514- Talk b. Ali el-Hanefî'den (Radıyallahu anh):[91]
Rasulullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Rükûu ve secdesi arasında belini düzgün tutmayan kişinin namazına izzet ve celâl sahibi Allah bakmaz."[92]
645/1515- Ali b. Şeyban (Radiyallahu anh):[93]
Rasûlullah'a (kavminin) temsilcisi olarak geldi...
Anlatmaya şöyle devam etti:
Rasûluîlah'ın (Saiiaiiaim aleyhi ve sellem) arkasında namaz kıldık, rükû ve secdede belini düzgün tutmayan bir adama göz ucu takıldı. Namazı bitirince şöyle dedi:
"Ey Müslümanlar topluluğu! Doğrusu rükû ve secdede belini düzgün tutmayanın namazı geçerli değildir."
Sonra Rasûlullah en arkada kendi başına namaz kılan (bu şekilde cemaate uyan) bir kişi gördü ve ona da dedi ki:
"Namazını yeniden kıi! En arkada kendi başına namaz kılanın (bu şekilde cemaate uyanın) namazı geçerli değildir."[94]
646/1516- Ebû Katâde'den (Radiyallahu anh):[95]
Rasûlullah (SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) şöyle dedi: "İnsanların en kötü hırsızı namazından çalandır." Kendisine: 'Ey Allah'ın Rasûlü kişi namazından nasıl çalar?' deyince şöyle buyurdu:
"Rükû ve secdesini tam yapmaz."
§Ya da (diğer rivayete göre) şöyle dedi:
"Rükû ve secdede belini düzgün tutmaz."[96]
647/1517- Ebu Said el-Hudrî (Radıyallahü anh):[97]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
" İnsanların en kötü hırsızı namazından çalandır." Kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü kişi namazından nasıl çalar?' deyince şöyle buyurdu:
"Rükû ve secdesini tam yapmaz."[98]
648/1518- Enes b. Malik'ten (Radıyallahü anh):[99]
Rasûlullah (Satiaiiahu aleyhi ve seiiem) başını secdeden ya da rükûdan kaldırdığında ikisi arasında o kadar dururdu ki, biz Hz. Peygamber namazı unuttu mu?, derdik.[100]
Açıklama
Enes b. Malik'ten gelen farklı bir rivayet:[101]
Rasûlullah (Saiiaüaha aleyhi ve sellem) başını rükûdan doğrulttuğunda o kadar dururdu ki biz, (Rasûlullah) kesinlikle namazı unuttu, derdik. Sonra secdeden başını kaldırıp doğrulur, iki secde arasında öyle oturur kalırdı ki hatta biz, kesinlikle namazı unuttu, derdik.
§Bu hadislerden anlaşılan rükûda ve secdede tadil-i erkânın farz olmasıdır. İmam Malik, Şafiî, Ahmed, tshak, Dâvud ez-Zahirî ve ulemanın çoğunluğu bu görüştedir. Tadil-i erkâna tam uymayan, belini tam düzlemeyenin namazı geçerli değildir.
Hanefî mezhebinde kabul edilen görüşe göre tadil-i erkân vaciptir. îmam Ebû Hanife ve Muhammed bu görüştedir. Ancak İmam Ebû Yusuf a göre farzdır.[102]
* Rükûdan Doğrulma Ve İlgili Hükümler
649/1519- Hz. Ali'den (Radıyallahü anh):[103]
Rasûlullah (Saiiaiiana aleyhi ve seüem) başım rükûdan kaldırdığında şöyle dedi:
"Semi Allahü limen harnideh, Rabbena velekel hamd mil'e's-semâvâti ve'l-ard vema beynehüma ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü."[104]
Açıklama
ŞTesbihin manası:
"Allah hamd edeni duyar, Rabbimize gökler, yer ve ikisi arası dolusu, ayrıca bundan sonra Senin dilediğin kadar Sana hamd olsun."
§Tesbih lügatta, tenzih ve teb'îd (uzaklaştırma) manasındadır. Vahidî, müfes-sirlerin şu görüşte birleştiklerini nakletti: Teşbih, Allah'ı noksanlıklardan tenzih ve tebri'dir. Sübhanallah, İmam Halil ve Ferrâ'ya göre masdar olarak men-subdur, subhân kelimesişeklinde masdar makamındadır.şeklinde takdir edilir, buradaki fiili ihtisar için hazfedildi, hâl olur, yani şeklinde takdir edilir ya da diğer görüşe göre şeklinde takdir edilir.[105]
§Bu konudaki naslar rükû ve secdede tadil-i erkâna uymanın vücûbiyeüni göstermektedir. Bu vücûbiyet İmam Malik, Şafiî, Ahmed ve İshak'a göre farz anlamındadır, yerine getirilmediğinde namaz sahih olmaz. İmam Şafiî ve Ahmed'e göre kim rükû ve secdeden tam olarak doğrulmazsa namazı fasit olur.[106] İbn Hacer; Hanefîlerdeki meşhur görüşe göre rükû ve secdeden doğrulma sünnet olduğunu, bildirdi.[107] Şafiî mezhebinde Hanefilerde olduğu gibi farz ile sünnet arasında vacip gibi ara bir kavram olmadığı İçin bunu sünnet-i müekkede manasında Hanefî mezhebindeki vacibin karşılığı olarak anlamak gerekir. Hanefî mezhebinde kabul edilen görüşe göre tadil-i erkân vaciptir. İmam Ebû Hanife ve Muhammed bu görüştedir. Ancak İmam Ebû Yusuf a göre farzdır.[108]
§Rükû ve secdedeki duruş miktarı konusunda üç kere 'Sübhane Rabbiye'l-Azîm' denecek kadar durulmalı, bu en az miktardır, bazı alimlere göre bundan az durmak namazı ifsat eder. Hanefî mezhebine göre rükû ve secde için tam eğilmesi yeterlidir, en az miktarı yoktur.[109]
650/1520- Said b. Cübeyr'den (Radiyallahu anh):[110]
İbn Abbas (Radıyaitaha anhuma) şunu nakletti ki, merfû (Rasûlullah'tan) olduğunu zannediyorum:
O (Rasûlullah) (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) rükûdan başını kaldırdığında şöyle dedi:
"Semi Allahü limen hamideh, Rabbena lekel hamd mil'e's-semâ ve mil'e'l-ardı ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü."[111]
Açıklama
Bu rivayette Said b. Cübeyr'in merfû olma ihtimali ile ilgili zannı doğrudur. Çünkü Atâ yoluyla İbn Abbas'tan gelen diğer rivayette merfû olarak nakledilmiştir:
Hz. Peygamber rükûdan başını kaldırdığında şöyle dedi:[112]
"Aüahümme, Rabbena lekel hamd mil'e's-semâvâti ve mil'e'l-ard vema beynehüma ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü, Ehle's-senâ ve'l mecd! Lâ mania lima a'tayte vetâ Hma mu'tıyte vela yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü."
* Teşbihin manası:
"Allahım, Rabbimiz! Gökler, yer ve ikisi arası dolusu, ayrıca bundan sonra senin dilediğin kadar sana hamd olsun. Ey övülen ve azamet sahibi olan! Hepimizin senin kulun olduğumuz hâlde kulun şu sözü en doğru sözdür; Allahım, Senin verdiğini engelliyecek, engellediğine de verecek başkası yoktur, Sana karşı azamet (mülk/otorite) sahibinin azameti sonuçsuz kalır, yok olur, (ancak salih amel fayda verir.)"[113]
651/1521- Abdullah b. EbîEvfâ'dan (Radıyaiiahu anh):[114]
Hz. Peygamber rükûdan başını kaldırdığında şöyle derdi: "Alfahümme, Rabbena lekel hamd mire's-semâvâti ve mil'e'l-ard ve mil'e mâ şi'te min şeyin ba'dü."
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen benzer rivayet:
Hz. Peygamber (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle derdi: (Diğer iafızda rükûdan başını kaldırdığında şöyle dua ederdi
"Allahümme, lekel hamd mil'e's-semâi ve mil'e'1-ard ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü. Ailahümme, tahhimî bi's-selci ve'lberadi ve'l-mâi'l-bârid. Allahümme tahhirnî mine'z-zunûbî ve nakkınî minha kema yünakka's-sevbü'l-ebyadu mfne'l-vesah1."[115]
Açıklama
§Tesbihin tercemesi:
"Allahım!, Gök ve yer dolusu, ayrıca bundan sonra senin dilediğin kadar sana hamd olsun. Allah'ım, beni kar, dolu ve soğuk su ile temizle. Allahım beni günahlarımdan temizle ve beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni günahlardan arındır."
ŞHattabî (v.388/998) duada geçen üç şey ile ilgili şöyle dedi: 'Hadiste, su yeterli olduğu hâlde kar ve dolu da zikredildi. Hâlbuki insanlar su dışında bu ikisini fazla kullanmamaktadır. Bunlarla temizliğin fazlalıhğı vurgulanmaktadır.'
İbn Dakîk el-îyd (v.702/1302) dedi ki: 'Bunlarla temizliğin derinliği/fazlalığı kastedilmişitir, üç ayn maddeyle temizliğin örnek verilmesi bunu göstermektedir.'[116]
652/1522- Ebû Hüreyre'den (Radtyaiiahü anh):[117]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"(Namazda) Kur'ân okuyan (imam) vSemi' Allahü limen hamiden' dediğinde arkadaki kişi 'Allahümme, Rabbena leke'l-hamd' der ve bu sözü gök ehlinin (o andaki) 'Allahümme, Rabbena leke'l-hamd' sözüne rastlar-sa/birleşirse geçmiş günahları affolur."
§(Z.) Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (Saiiaitaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"(Namazda) imam) 'Semi' Alfahü limen hamiden' dediğinde siz de 'Allahümme, Rabbena leke't-hamd' deyin, böyle diyenin sözü meleklerin (o andaki Allahümme, Rabbena leke'l-hamd) sözüne rastlarsa/birleşirse geçmiş günahları affolur."
NOT: İbn Hacer, hadiste geçen geçmiş günahların affolması konusunda, lafzın zahirinden bütün günahların affolması anlaşılmasına rağmen alimlerin bu ifadeyi genellikle küçün günahların affı şeklinde anladığını ifade etti.[118]
Hattâbi, bu hadislerden meleklerin de namaz sırasında mü'minlerle birlikte bu duaya katıldığı ve onlar için istiğfar ettikleri anlaşıldığını belirtti.[119]
653/1523- Rifâa b. Rafı' ez-Zürakî (Radıyallahü anh) anlattı:[120]
'Bir gün biz Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) arkasında namaz kılıyorduk, Rasûlullah rükûdan başını kaldınnca;
"Semi' Allahü İtmen hamideh" dedi. Arkasındaki bir adam da şöyle dedi: 'Rabbena leke'1-hamd hamden kesîran tayyiben mübâreken fûV[121] Rasûlullah namazı bitirince: "Biraz önce konuşan kimdi?" deyince o adam: 'Ben, ey Allah'ın Rasûlü' dedi. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: "Onun sevabını önce yazmak için birbiriyle yarışan otuz küsur melek gördüm.'"
NOT: İbn Hacer bu vaktin akşam namazı olduğunu belirtti.[122] Ayrıca bu olay Rasûlullah'm sahabenin sözünü tasdik edip meşru hâle getirdiği, hatta ibadetin bir parçası hâline getirdiği nadir yerlerden birisidir, bunun nedeni gaybî İşaret olsa gerek. Ezanın meşru kılınması, imama geç uyan kişinin kalanı İmamın selamından sonra tamamlamasının meşruiyeti[123] gibi konulardaki olaylar da bu bağlamda birer örnektir.[124]
654/1524- Ebû Hüreyre (Radıyaiiaha anh) şöyle dedi:[125]
'Ben, namaz yönüyle Rasûiullah'a (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) sizden en çok benzeyen (onu bilen ve ona uyan) bir kişiyim. Rasûlullah: "Semi' Allahü limen hamideh" dediğinde (ardından) şöyle dedi: "Allahümme, Rabbena veleke'l-hamd.'"
Ebû Hüreyre ekledi:
'Rasûlullah rükûa giderken, secdeden doğrulurken, iki secdeden başını kaldırırken hep tekbir getirirdi.[126]
Açıklama
Rükûdan doğrulurken söylenen teşbihle ilgili rivayetler bazen vav ile gelmektedir; "Allabümme, Rabbena veleke'l-hamd" gibi. Ancak "Allahümme, Rabbena leke'l-hamd" şeklindeki vavsız nakledilen rivayetler daha fazladır. Burada vav ile söylenmesi konusunda alimlerin görüşleri:
1- Hanefî, Mâlikî ve Şafiî alimlere göre bunu vav ile de vavsi2 olarak da söylemek caizdir, çünkü iki şekilde de rivayetler bulunmaktadır.
2- Hanbetîlere göre mutlaka vav İle söylenmelidir. Ancak Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayette şeklinde vavsız nakledildi. Bu ikisi de caizdir, Çünkü Peygamberimiz'den iki şekilde de nakledildi ki ona uymak müstehaptır.[127]
655/1525- Ebû Said el-Hudrî'den (Radtyaiiahu anh):[128]
Rasûlullah (Saiiaihhu aleyhi ve setiem) "Semi' Allahü limen hamideh" dediğinde (ardından) şöyle dedi:
"Allahümme, Rabbena lekef hamd mil'e's-semâvâti ve mil'e'l-ard ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü, Ehle's-senâi ve'l mecd! Ehakku mâ kale'l-abdü, ve küitüna leke abdün. Lâ mania lima a'tayte vela yenfeu ze'l-ceddi minke'i-ceddü."[129]
Açıklama
Bu teşbihin manası:
"Allahım, Rabbimiz! Gökler, yer ve ikisi arası dolusu, ayrıca bundan sonra senin dilediğin kadar sana hamd olsun. Ey övülen ve azamet sahibi olan! Hepimizin senin kulun olduğumuz hâlde kulun şu sözü en doğru sözü şudur:[130] (Allahım,) Senin verdiğini engelliyecek başkası yoktur, Sana karşı azamet (mülk/otorite) sahibinin azameti sonuçsuz kalır, yok olur (ancak salih amel faydalı olur)."[131]
§Rüküda, rükûdan sonraki doğrulmada ve secdedeki teşbihler ve zikirler cumhura göre sünnettir. İmam Nevevî; aynı konuda gelen farklı teşbih ve zikirleri birleştirerek söylemenin müstehap olduğunu belirtti.[132] Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayette farzdır.[133]
§Rükûdan doğrulurken (kavmede) "Semiallahü limen hamiden' deme yanında 'Rabbena lekel hama" demenin hükmü:
1- Hanefî mezhebinde imam ve cemaat bunları birleştirir. İmam Ebû Hanife'den gelen diğer rivayette İmam 'Semiallahü limen hamideh' der, ama 'Rabbena îeke'l-hamd' demez. Münferit hakkında kuvvetli görüş birleştirmemesidir, ancak birleştirebileceğine dair Ebû Hanife'den gelen başka rivayet de vardır.[134]
2- Malikîlere göre imam ve cemaat bunları birleştirir.[135]
3- Şafiîlerde imam, me'mûm ve münferit halükârda birleştirir.[136]
4- Hanbelîlere göre ise imam da, münferit de birleştirir; Bu görüşün delili:[137]
'...Rasûlullah rükûdan başını kaldırdığında şöyle derdi: Semiallahü limen hamideh, Rabbena leke'1-hamd... '
*Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayette sadece imam birleştirir, cemaat birleştirmez.[138] Çünkü Rasûlullah şöyle dedi:[139]
"...İmam 'Semiallahü limen hamideh' dediğinde siz de 'Rabbena veleke'l-hamd' deyin!.."[140]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/326-327.
[2] Razi, Muhtaru 's-Sıhah, 388; Karahisarî, Ahterî-i kebir, 1/146.
[3] Neshedildiğini gösteren hadis için bk. Müsned Trc. H. No: 623-624/1493-1494.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/327.
[4] Sened:
Sahih: Müsned, 1/413-414, H.no:3928; Benzer rivayetler için bk. 1/378, H.no:3587 (622/1492. hadis); i/426, H.no:4053 (136/444.hadisin ikinci rivayetine bk.); 1/418-419, H.no:3974 (623/1493. hadis); 1/447, H.no:4272; 1/426, H.no:4045; 1/451, H.no:4311; 1/409, H.no:3889; 1/414, H.no:3928; 1/424, H.no:4030; 1/455, H.no:4347; i/459, H.no:4386:
Müslim, Mesâcid, 26-28; Ebû Davud, Salât, 146, H.no:868; 'Nesût, Mesâcid, 27, H.no:717; Tatbik, 1, H.no:l027-1028; İbn Mâce, İkâme, 150, H.no:I255.
Daha önce zikredilen 136/444 ve 71/941.hadislerin talırici ile karşılaştırınız. Ayrıca 49/919,495/1365,622/1492, 623/1493 ve 59/10948.hadislere bk.
[5] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, V/16.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/327-328.
[6] Sened:
Sahih: Müsned, 1/378, H.no:3588; Tahrici için bk. 621/1491.hadis.
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/328-329.
[8] Sened:
Sahih: Müsned, T/418-419, H.no:3974; Ebû Dâvûd, Salât, 116, H.no:747; Nesâî, Tatbik, 1, H.no:1029.
Sa'd b. Ebî Vakkas'tan şahidi için bk. 624/1494.hadis.
Tahrici için bk. 62 i/1491.hadis.
[9] Yani tatbik denilen ellerin arasını birleştirip dizlerin arasına koymayı.
[10] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/329.
[11] Bk. Bennâ, age., III/253.
[12] Sened:
Sahih: Müsned, 1/182, H.no:1576; Benzer rivayet için bk. 1/181, H.no:1570: Buharı, Ezan, 118 sonunda ziyadesi İle; A/i*s7im,Mesâcid, 29-31: Ebu Dâvud, Salât, 146, H.no:867; Tirmizi Salât, 77, H.no:259; Nesât, Tatbik, 1, H.no:1030-1031; İbn Mâce, İkâme, 17, H.no:873; Dârimi, Salât, 68, H.no:1308. Hz. Âişe’den şahidi:
Mâce, İkâme, 17, H.no:874 (Senedinde Hârice b. Rical var ki bu râvinin zayıflığında ittifak bulunmaktadır). İbn Mes'ûd'dan şahidi için bk. 623/1493.hadis.
[13] Yani babası Sa'd b. Ebî Vakkas. Bk. Bennâ, age., III/253.
[14] Buhari, Ezan, 118; Ebû Davûd, Salât, 150, No: 867; Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/214, No. 618; Beyhakî, 11/83, No: 2376.
[15] Müslim, Mesacid, 29, (535); Nesâi, age., 1/215, No: 621.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/329-330.
[16] Sened:
Hasen: Müsned, 1/287, H.no:2604; Tirmizî, Taharet, 30. H.no:39 (hasen-garib);İbn Mâce, Taharet, 54, H.no:447; Dârimi, Salât, , H.no:700. Ahmed Muhammed Şâkir, Tev'eme'nin azadlığı Salih'i zayıf sayanların varlığını, bunun sebebi olarak da Ömrünün son döneminde ihtilâl ettiğinin/bunadığının gösterildiğini belirtmiş, fakat Mûsâ b. Ukbe'nin hocası Salih'ten İhtilâtından önce hadis aldığını ve bu sebeple İbn Hacer'in de (Bk.Telhts, s.34) naklettiği gibi Buhârî'nin hadisi hasen saydığını söylemiştir. Mûsâ b.Ukbe Salih'ten ihtilâtından önce hadis almıştır. Bk.Sünen, Taharet, 30, H.tıo:39; Şevkânî de aynı bilgileri verir. Bk. Neylü'l-evtâr, 1/169; Bennâ,age., 11/44.
Bu rivayet 288/596.hadiste zikredilmişti.
[17] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/330-331.
[18] Ahmed b. Hanbel, IV/119, 120; IV/I20; Ebu Dâvûd, Salât, 144, H.no:863; Nesai Tatbîk, 3, 5, H.no:1034-1036; Dârimî, Salât, 68, H.no:1310. Bennâ hadisin senedindeki râvilerin sika olduklarım söyler. Bk. Bulûğu'l-emânî, III/150. (Bk. Müsned Trc. No: 476/1346)
[19] Ebû Davûd, Salât, 148, H.no: 859; îbn Hibbân, V/88, H.no: 1787; (bu rivayet tenkid edilmeyen bir isnadla nakledildi. Bk. Bennâ, age., 111/254)
[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/331.
[21] Bu müphemük ikinci rivayette giderildi, ayrıca bu rivayetin açıklamasına bk.
[22] Sened:
Zayıf: Müsned, V/6, H.no:19942 (Senedinde müphem bir râvİ bulunmaktadır); İkinci rivayet için bk. V/271, H.no:22229 (Bu rivayetten müphem râvinin Sa'dî olduğu tesbtt edilmektedir. Fakat bu zat da meçhuldür); Ebû Dâvmt, Salât, 150, H.no:885 (Farklı iki rivayet şeklini de "Babası veya amcasından" " Babası onun da amcası aracılığı ile " vermiştir). İbn Mes'ûd'dan şahidi:
Bk. Ebû Dâvûd, Salât, 150, H.no:886 (Mürseldir. Yani munkatıdır. Çünkü Avn b. Abdullah b. Utbe, İbn Mes'ûd'a yetişmemiştir); İbn Mâce, İkâme, 20, H.no:890 ve ziyadeleri vardır.
[23] Bennâ, age., III/255.
[24] İbn Hacer, Takribu't-Tehzib, No. 8499.
[25] Ahmed b. Hanbel, V/343; Benzer rivayetler için bk. V/341-342, 344; Ebû Davûd, Salât, 96, H.no:677. Ayrıca bk. Müsned Trc. H.No: 478/1348, 610-611/1480-1481 Bennâ, hadis hakkında Münzirî ve Hâkİm'in görüşlerini nakleder. Münzirî: "Ahmed b. Hanbel ve Ebû Ya'lâ hasen bir isnadla nakleder"; Hâkim: "İsnadı sahihtir" derler. Bk. Bülûğu'l-emânî, III/152. Senedinde Şehr b. Havşeb vardır. Şehr b. Havşeb hakkında geniş bilgi için bk. 4/4. hadis.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/331-333.
[26] Sened:
Sahih: Müsned, III/162-163, H.no:12598; Benzer rivayetler için bk. III/225, H.no:13284: 111/221, H.no: 13240 III/259, H.no: 13655 III/254-255, H.no: 13606: 111/144, H.no:12404; Ebû Dâvûd, Salât, 150, H.no:888; Nesâî, İmame, 35, H.no: 822; İftitâh, 61, H.no:979; Tatbik, 76, H.no:1133; Dârimî, Salât, 46, H.no:1263.
Ebû Hüreyre'den şahidi için bk. 558/1428.hadise bk.
Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyailahü anh) şahidi için bk. 549/1419. hadis.
[27] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 111/101.
[28] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/333.
[29] Sened:
Sahih: Müsned, IV/280, H.no: 18381; Benzer rivayetler için bk. IV/285, H.no:18423; IV/285, H.no: 18430 (Başında şu ziyade ile:
IV/294, H.no: 18505:
IV/298, H.no: 18541:
Buhari, Ezan, 121, 127, 140; Müslim, Salât, 193-184; £&« Dûv/W, Salât, 143, H.no:852, 854; Tirmizî, Salât, 91, H.no:279; Ahmed, Tatbik, 24, 89, H.no:1063, 1146; Sehv, 77, H.no:1330; Dârimî, Salât, 80, H.no:1339-1340. Ayrıca bk.649/1519.hadis.
[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/333-334.
[31] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, III/64.
[32] Ahmed b. Hanbel, IV/294; Müslim, Salat, 38 (471); Ebû Davud, Salat, 147, H.no: 854; Tirmizi, Salat, 207, H.no: 279.
[33] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/188.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/334.
[34] Sened:
Sahih: Müsned, V/65-66, H.no:20529; Benzer rivayetler için bk. V/59, H.no:20468; Beyhakî, IH/10; Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 11/114. Bennâ hadisin isnadının sahih olduğunu söyler. Bk. Bulûğu'l-emânî, IH/257. Hadisin müphem sahâbİsi İbn Mes'ûd (Radıyallahü anlı) olabilir:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebtr, X/33, H.no:9856.
[35] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/335.
[36] Rükû ve secdede Kur'ân okumayı yasaklama rivayeti ve tahriçleri için bk. Müsned Trc. 640/1510 nolu hadis.
[37] İbn Hacer, Fethu'l-Bcîrî, 11/257; Münâvî, Feyzıt'l-Kadîr, V/284.
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/335-336.
[39] Sened:
Hasen: Müsned, 1/123, H.no:997; Heysemî, hadisin senedinde müphem bir râvi bulunduğunu, Sinan b. Hârûn hakkında İse ihtilâf olduğunu dile getirilir. Bk. Mectna', 11/123. Ebû Bişr Sinan b. Hârûn el-Burcumî, Ahmed b. Hanbel'in hocası Şâzân Esved b. Amir eş-Şâmî'nin (v.208) hocasıdır. Zühlî tarafından sika, Nesâî tarafından ise zayıf sayılmıştır. Ahmed b. Hanbel iki, Tirmİzî İse bir rivayetini nakleder. Tİrmİzî rivayetinin hasen olduğunu söyler. Bk. Sünen, Menâkıb, H.no:3708; Ahmed b. Hanbel (^'_r_>0 lafzı ile hocasının ismini vermeden nakletmiştİr. Dolayısıyla muallak ve zayıf bir rivayettir. Dârekutnî de Sinan b. Hârûn - Beyân - İbn Ebî Leylâ - Berâ b. Azib isnadı ile gelen rivayetin doğruya daha yakın bir nakil olduğunu söyler. Bk. Hel, HI/275, H.no:402. Hadis şâhidleri İle hasen li ğayrİhî seviyesine yükselir:
a-İbn Abbas'tan şahidi:
Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ ve Taberânî (Kebtr'ındc) tarafından nakledildiğini, râvilerinin sika sayıldıklarını belirtir. Bk. age., H/123.
b-Ebû Berze el-Eslemî'den şahidi:
Heysemî, hadisin Taberânî'nin üç Mu'cemi'nde de naklettiğini, râvilerinin sika olduklarını söyler. Bk. age., 11/123.
c-Enes'ten şahidi:
Heysemî, hadisin Taberânî (Sûgrr'inde) tarafından nakledildiğini, senedinde zayıf olan Muhammed b. Sâbit'in bulunduğunu ifade eder. Bk. age., 11/123.
d-Ayrıca Hz. Âişe'den nakledilen 472/1342,687/1557 ve 518/1388. hadislerle karşılaştırınız.
Hadisin metninde geçen şeklinde olması gerekirken şeklinde gelmiştir. Bu da onun bu şekilde gelebileceğinin delili olmuş olur. İlgili kurallar için bk. İbn Mâlik, Şevâhidü't-Tavzîh, s.l 1-15.
[40] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/336-337.
[41] Sened:
Hasen: Müsned, IV/138, H.no:17177; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IX/30. H.no:83!0. Senedinde yer alan Berâ' b. Osman el-Ensâıî ve Hânî b. Muâviye es-Sadefî meçhuldürler. Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbet ve Taberânî (Kebîr'ınâc) tarafından nakledildiğini, senedinde tenkide maruz kalan İbn Lehîa'nın bulunduğunu, aynca Berâ' b. Osman el-Ensârrnin meçhul olduğunu belirtir. Bk. Meana', H/121. Ebû Zür'a el-Irâkî de bu zatın meşhur biri olmadığını söyler. Bk. Zeylil'l-Kâşif, Trc.no:! 17. Hadis şâhidleri ile hasen li ğayrihî seviyesine yükselir:
a-Ebû Abdullah el-Eş'arî'den (Radıyallahii anlı) şahidi:
Bk. EbÛ Ya'lâ, XIII/139-14O, 333, H.no:7184, 7350; Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebîr, İV/115, H.no:3840. Heysemî, hadisin senedinin hasen olduğunu söyler. Bk. age., 11/121.
b-Bilâl'den (Radıyallahiianlı) şahidi:
İbn EbîŞeybe, 1/259, H.no;2981; Taberânî. el-Mu'cemti'l-kebîr, 1/356, H.no:1085; el-Mıı'cemü'l-evsat, M/127, H.no:269L Bk. Heysemî, hadisin senedindeki râvilerinin sika olduklarını söyler. Bk. age., U/121. Mtinzirîde aynı görüştedir. Bk.Terğîb, 1/199.
c-Enes b. Mâlik'ten (Radtyallahü anh) şahidi:
Taberânî,el-Mu'cemü'l-evsat, V/129, H.no:4863; VII/331, H.no:7645; el-Mu'cemiVs-sağir, 11/24, H.no:712. Heysemî, senedinde İbrahim b. Abbâd el-Kirmânî'nin bulunduğunu, bu râvi hakkında bilgi veren birine rastlamadığını belirtir. Bk. age., 11/120-121.
d-Ebû Hüreyre'den (RadıyalUthil anh) şahidi:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, V/359, H.no:5550; Heysemî, hadisin senedinde çok zayıf olan Abdullah b. Şebîb el-Medenî'nin bulunduğunu belirtir. Bk.'nge., H/121. e-Huzeyfe b. el-Yemân'dan (RadtyaHahii anh) şahidi İçin bk. 632/1502.hadis. f-Ebû Ca'fer'den (Radiyallahü anlı) şahidi:
Bk. İbn EbîŞeybe, 1/258, H.no:2969. Ayrıca diğer şâhidler ve rivayetler için bk. 646/1516. hadis.
[42] İbn Abdilber, İsttâb, III/1033, No: 1769; İbnü'l-Esir, Üsdü'l-gabe, III/577, No: 3571.
[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/337-338.
[44] Sened:
Sahih: Müsııed, V/384, H.no:23151; Benzer rivayet için bk. V/396, H.no:23253:
Buhari, Salât, 26; Ezan, 119, 132; Nesât, Sehv, 66, H.no:13lO; EbîŞeybe, 1/258, H.no:2966; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, 11/201, H.no:1718.
Hadisin şâhidleri için bk. 631/1501, 643/1513 ve 646/1516. hadisler.
[45] Kinde Yemen'de bulunan büyük bir kabile, mahalle (Bk. Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, X/37; Münâvİ, Feyzu'l-Kadîr, 111/342); Ancak Bennâ, kâfin zammesiyle Künde şeklinde okumuş ve Semerkant'da bulunan bir yer olduğunu belirtmiştir ki şerhlerdeki bilgiler ile uyuşmamaktadır. Bk Bennâ, age., III/260.
[46] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 11/275.
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/338-339.
[48] Sened:
Sahih: Müsned, 1/119, H.no:960; Benzer rivayetler için bk. 1/94-95, H.no:729 (511/1381. hadis); 1/102-103, H.no:803-805; Mâlik, Salât, 17; Müslim, Müsâfİrûn, 201-202; Ebû Dâvûd, Salât, 119, H.no:760; Vitir, 25, H.no:1509; Tinnizu Salât, 82, H.no:266 (İbn, Ömer, İbn Abbas, İbn Ebî Evfâ, Ebû Cuhayfe ve Ebû Saîd'den (Radtyatlalui anhiim) şahidinin de bulunduğunu söyleyen Tirmizî, Hz. Ali rivayetinin hasen-sahih olduğunu ifade eder); Deavât, 32, H.no:3421-3423 (hasen-sahih); Nesât, İftitâh, 17, H.no:895; İbn Mâce, İkâme, 15, 70, H.no:864, 1054; Dârimî, Salât, 33, 71, H.no:1241, 1320.
Ayrıca bk. 51 l/1381.hadis.
[49] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bâd, 11/81.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/339-340.
[51] Sened:
Sahih: Müsned ,'lV/155, H.no:17345; £/;» DÛvÛd, Salât, 147, H.no:869 (İki isnadla nakleder. İkinci rivayetin sonunda şu ziyade vardır:
Ebû Dâvûd: "Bu zİyadelİ rivayetin mahfuz olmamasından korkuyoruz" der.) ibn Mâce, İkâme, 20, H.no:887; Dârimî, Salât, 69, H.no:1311.
[52] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/340-341.
[53] Sened:
Sahih: Müsned, V/382, H.no:23133; Benzer rivayetler için bİc. V/394, H.no:23237; V/388, H.no:23193; V/390, H.no:23204; V/396-397, H.no:23256; V/384, H.no:23154 (601/1471. hadis); V/397, H.no:23260; V/398, H.no:23268:
V/400, H.no:23292; V/401. H.no:23304; Müslim, Müsâfirûn, 203; Ebû Dâvûd, Salât, 147, H.no:871, 874; Tirmizî, Salât, 79, H.no:262 (hasen-sahih); Nesâî, İftitâh, 77-78, H.no:1006-1007; Tatbik, 9, 25, 74, 86, H.no:1044, 1067, 1131, 1143; Kıyam, 25, H.no:1662-1663 (Nesâî bu rivayet hakkındaki kanaatinin mürsel olduğunu söyler):
İbn Mace, İkâme, 20, 23, 179, H.no:888, 897, 1351; Dârimî, Salât, 69, 76, H.no:1312, 1330; Humeydî, 1/210, H.no:1442.
Ayrıca bk. 601/1471 ve 1012/1882. hadisler.
[54] Buhari sarihi tbn Reslân'ın naklinde; teşbih ayetine geldiğinde Allah'ı teşbih eder, tekbir ayetinde O'nu büyükler, dua ve istiğfar ayetine geldiğinde Allah'a dua ve istiğfarda bulunur, olması umulan bir şeye geldiğinde onu mutlaka ister ve bunu da diliyle ya da kalbiyle yapardı. (Bk.Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 111/87; Bennâ, age., m/262).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/341-342.
[55] Sened:
Sahih: Müsned, VI/35, H.no:23945; Benzer rivayetler için bk. VI/94, H.no:24511; VI/115, H.no:24724; Vl/148, H.no:25026; VI/149, H.no:25042; VI/176, H'.no:25310; VI/200, H.no:25514; VI/244, H.no:25948-25949; VI/266, H.no:26171; VI/193, H.no:25482 (Ahmed b. Hanbel'in hocası Yahya b. Said b. Ferrûh ziyadesini eklemiş fakat Ahmed b.Hanbel hocasının bunda şüpheye düştüğünü de eklemiştir); Müslim, Salât, 223-224; Ebû Dâvûd, Salât, 147, H.no:872; Nesâî, Tatbik, 11,75, H.no:I046, 1132.
[56] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/342.
[57] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/204.
[58] Azimâbâdi, Avnül-Ma'bûd, 111/88.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/342.
[59] Sened:
Sahih: Müsned, VI/43, H.no:24045; Benzer rivayetler için bk. VI/49, H.no:24I05; VI/190, H.no:25443; VI/100, H.no:24566; VI/I51. H.no:25056 (685/1555.hadis). Buhârt. Ezan, 123, 139; Meğâzî, 52; Tefsîr, 110/2; Müslim, Salât, 217-219; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:877; Nesâtjûitah, 10, 64-66, H.no:1045, 1120-1121, 1122-1123:
İbn Mâce, İkâme, 20, H.no:889.
Bir rivayette de Nasr suresinin nüzulünden sonra bu duayı okuduğu ifade edilmektedir:
Müsned, VI/230, H.no:25804; VI/184, H.no:25384:
VI/34, H.no:23947; VI/253, H.no:26038; Buhârt, Tefsir, 110/1; Müslim, Saiât, 219-220; Nesâî, İftitâh, 10, H.no:1045; Ebû Avâne, 1/503, H.no: 1881.
Bu rivayetin tbn Mes'ûd'dan (Radıyailahii ank) şahidi için bk. 638/1508.hadis.
HZ. Âişe'den farklı bir secde duası daha nakledilmiştir. Bu rivayet İçin bk. 684/1554. hadis.
[60] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/343.
[61] Ahmed b. Hanbel, VI/253; Müslim, Salât, 219 (484); Ebû Avâne, 1/503, No: 1881.
[62] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/343-344.
[63] Sened:
Hasen: Müsned, 1/392, H.no:3719; İkinci rivayet: 1/394, H.no:3745; Benzer rivayetler için bk.
1/388, H.no:3683 ziyadesi ile; 1/410, H.no:3891; 1/434, H.no:4140 (Başında ziyadesi ile); 1/455, H.no:4352; 1/455-456, H.no:4356; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî (fîv.va('ında) tarafından nakledildiğini, Taberânî'nin râvilerinin Hammad b. Ebû Süleyman'ın dışındakilerin sahih hadis ricâü olduklarım, bu râvinin ise sika olmasına rağmen sonradan ihülât ettiğini, diğer musanniflerin İse senedlerinde yer alan Ebû Ubeyde'nİn babası İbn Mes'ûd'dan hadis almadığını belirtir. Bk, Mecma', U/127.
Tirmizî ve tbn Mâce tbn Mes'ûd'dan farklı bir rivayet nakleder:
Bk. Tirmizî, Salât, 79, H.no:261 (Hadis Huzeyfe ve Ukbe b. Âmir'den de nakledilir. Fakat İbn Mes'ûd rivayetinin isnadı munkatıdır. Çünkü Avn b. Abdullah b. Utbe, İbn Mes'öd'a yetişmemiştir); İbn Mâce, İkâme, 20, H.no:890.
Hadis inkıta sebebiyle zayıftır. Fakat şahidi İle hasen li ğayrihî seviyesine yükselir. İşaret edilen Hz. Aişe (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 637/1507. hadis.
[64] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/344-345.
[65] sened:
Sahih: Müsned, 1/371, H.no:3514; Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce'nİn naklettiği bir rivayette de sadece iki secde arasındaki dua zikredilir. Senedierinde ise Habib ile İbn Abbas arasında Saîd b. Cübeyr bulunmaktadır:
Bk. Mttsnerf, 1/315, H.no:2897; Tirmizî, Salât. 95, H.no:284 (Garibdir. Hz. Ali'den de nakledilir); Ebû Dâvûd, Salât, 141, H.no:850; İbn Mâce, İkâme, 23, H.no:898; Taberânî, el-Mu'cemü'l'kcbîr, XII/25, H.no:12363;
Ayrıca İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhiima) nakledilen 364/672, 366-367/674-675, 689/1559 ve I020/1890.hadislere bk.
İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) nakledilen bir rivayette ise -dua şu şekilde geçmektedir:
Bk. Müsned, 1/284, H.no:2567; (366/674.hadise bk.) Aynca bu rivayet 683/1553.hadiste zikredilecektir. Müslim, Müsâfirûn, 181-193 (Bir rivayetinde İse şu şekildedir:
Nesâî, Tatbik, 63, H.no:1119. Taberânî rivayeti İse bütün rivayetleri bir araya getirmiş gibi görünmektedir:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XII/20, H.no:I2349; Heysemî, hadisin Taberânî tarafından nakledildiğini, senedinde Ubeyd b. İshak el-Attâr'ın bulunduğunu, bu râviyi îbn Main ve diğerlerinin zayıf saydığını, Ebû Hâtİm'in ise bu zata olumlu baktığım söyler. Bk. Mecma', 11/275.
Rükû ve secde duaları ile ilgili diğer rivayetler:
a-Avf b. Mâlik el-Eşcaîden:
Bk. Müsned, VI/24, H.no:23862; Nesâî, Tatbik, 12, 75, H.no:1047, 1132 (Sonunda şu ziyade vardır:
Ebu Dâvûrf, Salât, 147, H.no:873; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XVIII/61, H.no:113; Beyhakî,lU3lO.
b-Ebû Hüreyre'den:
Bk. Müslim, Salât, 216;Ebu Dâvud, Salât, 148, H.no:878. c-Hz. Ali'den şahidi için bk. 511/1381 ve 633/15O3.hadisler. d-Câbİrb. Abdullah'tan:
Bk. Afejdf, Tatbik, 68, H.no:1125.
e-Hz. Aişe'den nakledilen rivayetler İçin bk. 637/15O7.hadis.
f-Huzeyfe'den şahidi için bk. 601/1471.hadis.
Heysemî diğer şâhidleri şöyle sıralar:
-Cübeyr b. Mut'un:
-Ebû Bekre:
-İbn Mes'ûd:
-Ebû Mâlik el-Eş'arî:
-Muâviye b. Ebû Siifyân:
-Ebû Mâlik, babasından merfû olarak:
Heysemî bu rivayetlerin bir kısmını sahih, bir kısmını zayıf sayar. Bk. Mecma', 11/128-129.
Kiisûf namazındaki rükû ve secdede okunan dua:
Bk. Müsned, H/188, H.no:6763; 11/159, H.no:6483; Nesâî, KusÛf, 20, H.no:1494; Ebû Dâvûd, İstiskâ, 9, H.no:1194:
Bu rivayet küsûf namazı konusaunda zikredilecektir.
[66] Manası; Büyük Rabbim noksansızdır.
[67] Manası; Yüce Rabbim noksansızdır.
[68] Manası; Rabbim beni affet, bana merhamet et, ihtiyacımı gider/iyi leştir, beni yüce makamlara çıkar, beni nzıklandır ve beni doğruya hidayet et! (Bk. İbn Hacer, Fethu'l-Bâri, 11/142).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/345-347.
[69] Şirazi, Mühezzeb, 1/74-75; Kâsâni, Bedâi', V208-209; İbn Kudâme, Muğni, 1/543; DesÛki, Haşiye, 1/248.
[70] İbn Kudâme, age., 1/543.
[71] İbn Hazm, Muhallâ, III/260.
[72] İbn Kudâme, age., 1/543.
[73] Şafiî, Müsned, 1/55; İbn Hibbân, V/503, H.no: 2131; Beyhakî, 11/345.
[74] Meryem, 19/11.
[75] Bk. Müsned Trc. IV. Cilt, H.no: 427/1297.
[76] Nevevî, Mecmu, III/373; Bennâ, age., III/256.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/347-348.
[77] Sened:
Sahih: Müsned, 1/82, H.no:619 (Hadîs bu senediyle zayıftır. Çünkü senedinde Haris el-A'ver bulunmaktadır); Benzer rivayetler İçin bk. 1/80, H.no:60I (Bu rivayet de Zeynelâbidin Ali b. Hüseyn'in dedesi Hz. Ali'den hadis işitmemesi sebebiyle isnadında inkıta bulunması gerekçesi İle zayıftır):
1/81, H.no:611 (sahih):
1/114, H.no:924 (sahih); 1/92, H.no:710 (sahih):
1/105, H.no:829, H.no:831 (Bu son rivayetlerin senedinde zayıf olan Abdülkerim b. Ebu'l-Mehârik vardır); 1/123, H.no: 1004; 1/146, H.no: 1243: 1/126, H.no:1043-1044; 1/121, H.no:981; 1/104, H.no:816; 1/119, H.no:963; Mâlik, Salât, 28; Müslim, Salât, 209-213; Libâs, 29; Ebû Dâvûd, Libâs, 8, H.no:4044; Tirmizî, Salât, 80, H.no:264 (Hasen-sahihtir. İbn Abbas'tan da şahidi vardır); Libâs, 13, H.no:1737 (Hasen-sahih);,Tatbik,7,61,H.no:1038-1042, 1116-1117.
Ayrıca bk. 462/1332.hadis.
Rivayetlerin bir kısmı görüldüğü gibi değişik gerekçelerle zayıf sayılmış olsa da sahih rivayetler de bulunmktadır. Zayıf rivayetler bu sahih rivayetlerle kuvvetlenirler. Netice itibari ile hadîs sahihtir.
[78] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/348-349.
[79] Sened:
Hasen: Müsned, 1/155, H.no:1336 (z.); Benzer rivayet için bk. 1/155, H.no:1329 (z.); Heysemî, hadisi Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah'ın Müsned'e yaptığı ilavelerde, Ebû Ya'lâ'nın mevkuf olarak ve Bezzâr'ın ise Müsned'inde naklettiğini, râvileri arasında zayıf olan Abdurrahman b. İshak b. Hâris'in bulunduğunu söyler. Hadisin bölümünün ise Sahih'te bulunduğunu da sözlerine ekler. Bk. Mecma', 11/127. Hadis İbn Abbas'tan nakledilen sahih şahidi İle kuvvetlenir.
İbn Abbas'tan (Radıyattahaanhüma) şahidi İçin bk. 642/15l2.hadis.
Ayrıca secdeyi dua ile uzatmanın fazileti ile ilgili hadisler için bk.
a-Ebû Fâtıma ei-Ezdî rivayeti İçin bk. 54/924.hadis.
b-Rabîa b. Ka'b'ın rivayeti için bk. 55/925.hadis.
c-Sevban'nın rivayeti İçin bk. 56/926.hadis.
d-Ubâde b. Sâmit'in rivayeti için bk. İbn Mâce, Salât. 201, H.no:1424.
Diğer rivayetler için Bk. Heysemî, age., 11/248, 251, 257.
[80] Müslim, Salât, 215; H.no: 482; Ebû Davûd, Salât, 148, H.no: 875; İbn Hibban, V/254, Rno: 1927.
[81] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/349-350.
[82] Sened:
Sahih: Müsned, İ/219, H.no:1900; Müslim, Mesâcid, 207-213 (İkinci rivayette İbn Abbas'in da Hz. Ali'den aldığı görülmektedir); Ebû DâvÛd, Salât, 148, H.no:876; Nesâî, Tatbik, 8, 62, H.no:1043,1118; İbn Mâce, Ta'bir, 1, H.no:3899; Dârimî, Saİat, 77, H.no:1331.
Hz. Ali'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 642/1512.hadis.
İbn Mes'ûd'dan (Radtyallahü anh) şahidi:
Heysemî, hadisin Taberânî tarafından (Kebîrinde) nakledildiğini, Ebû Hâlİd'in haricindeki râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını, bu zat ile ilgili bir biyografiye de rastlamadığını belirtir. Bk. Mecma', 11/129.
[83] İbn Abdilber, Temhid, V/56, XVI/118.
[84] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/197; Azâm Abadi, AvnU'l-Ma'bÛd. 111/91.
[85] İbnü'1-Esir, Nihaye, IV/111.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/350.
[86] Kâsâni, Bedâiu's-sanâi', 1/218; İbn Nüceym, el-Bahru'r-râtk, 1/333; İbn Rüşd, Bidayetü'î-miiciehid, 1/31; İbn Kudâme, Muğni, 1/544; Desûkî, Haşiye, i/253.
[87] Şevkâni, Neylü'l-evtâr, 11/249.
[88] Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, IV/194.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/351.
[89] Sened:
Hasen: Müsned, 11/525, H.no:10745; İbn Hacer Abdullah b. Bedr el-Hanefî'nin Ebû Hüreyre'den sadece bir vasıta ile aldığını, dolayısıyla senedinin kopuk olduğunu söyler. Bk. Ta'cîlü'l-menfea, s.222. Heysemî de rivayetin Abdullah b. Zeyd el-Hanefî kanalı ile Ebû Hüreyre'den nakledildiğini, ismi zikredilen ravi hakkında bilgi veren birine rastlamadığını belirtir. Aynca Taberânî"nin üç Mu'cem'inde de naklettiği, sonunda ziyadesi bulunan rivayete de yer vererek râvilerinin sika olduklarını ifade eder. Bk. Mecma', 11/120. Ravinin ismi Abdullah b. Bedr el-Hanefîdir. Abdullah b. Bedr kanalı ile nakledilen rivayet için bk. 645/1515.hadis. Heysemî Ebû Hüreyre'den nakledilen şu rivayete yer verir ve der ki: "Taberânî Evsat'ında nakleder. Senedinde çok zayıf olan Abdullah b. Şebîb bulunmaktadır." Bk. Mecma', 11/121. Ebû Hüreyre'den benzer rivayet için bk. Ebû Dâvûd, Salât, 144, H.no:856.
Hadis şâhidleri ile kuvvet kazanır:
a- EK: Ebû Mes'ûd (Ukbe b. Amr) el-Bedrî el-Ensârî'den şahidi:
Müsned, IV/119, H.no:17010; IV/122, H.no:17040; Ebû Dâvûd, Salât, 144, H.no:855; Tirmizt, Salât, 81, H.no:265 (Hadis hasen-sahih olup, Ali b. Şeyban, Enes, Ebû Hüreyre ve Rifâa ez-Zürakî'den de nakledilmektedir); Nesât, İftitâh, 88, H.no:1025; Tatbik, 54, H.no:1109; İbn Mâce, İkâme, 16, H.no:870; Dârimî, Salât, 78, H.no:1333; İbn Huzeyme, 1/300, H.no:591, 592; 1/333, H.no:666; İbnü'i-Cdd, s.120, H.no:735; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XVII/213, H.no:579; İbn Hıbbân, V/218, H.no:1893;
b-Enes b. Mâlik'len şahidi:
Bk. VI/306-309, H.ııo:3624; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsai, VI/123-125, H.no:5991; el-Mu'cemü's-sağîr, 11/100-102, H.no:856. Heysemî hadisin senedinde zayıf bir râvi olan Muhammed b. Hasen b. Ebû Yezîd'in bulunduğunu ifade eder. Bk. age., 1/271-272. Enes'ten nakledilen:
Rivayeti için de şunları söyler: "Taberânî Evsat ve Sağİr'inde nakletti. Senedinde İbrahim b. Abbâd el-Kirmânî var, bu râvi hakkında bilgiye rastlamadım." Bk. age., 11/121.
c-Talk b. Ali el-Hanefî'den şahidi için bk. 644/1514. hadis.
d-Alİ b. Seyhan'dan şahidi için bk. 645/1515. hadis.
e-Huzeyfe'den şahidi İçin bk. 632/1502. hadis.
f-Ebû Katâde'den şahidi için bk. 646/1516. hadis.
[90] Abdurrezzak, 11/369, H.no. 3736; Ebû Davud, Salât, 148, No: 855; Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/234; H.no: 699; İbn Huzeyme, 1/333, H.no: 666.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/351-352.
[91] Sened:
Sahih: Müsned, IV/22, H.no: 16235; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberânî (/fefeir'inde) tarafından nakledildiğini, râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', H/120. Hadisin şâhidleri için bk. 643/1513. hadisin tahrici.
[92] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/352-353.
[93] Sened:
Sahih: Müsned, IV/23, H.no:16249; Benzer rivayetler için bk. IV/22, H.no:I6236 (Eyyûb b. Utbe el-Yemâmî sebebiyle rivayetin isnadı zayıftır. Bu rivayet Müsned'de Talk b. Ali başlığı altındaki hadislerde yanlışlıkla verilmiştir. Tertip bozukluğuna verilebilecek örneklerden biridir); Hadisin birinci kısmı için bk. İbn Mâce, İkâme, 16, H.no:871; îbn Huzeyme, 1/300, H.no:593; 1/333, H.no:667; H/42, H.no:872. Hadisin ikinci kısmı için bk. İbn Mâce, İkâme, 54. H.no:i003; Ahmed eş-Şeybânî, Âhâd, 111/297-298, H.no:1678; Hadisin şâhidleri için bk. 643/1513. hadisin tahrici.
[94] Metindeki ek: (Rüvİ!erden) Abdiissamed şeklinde temyiz olarak nakletti ki aynı manadadır.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/353.
[95] Sened:
Sahih: Müsned, V/310, H.no:22541; Dârimİ, Salât, 78, H.no:1334; İbn Huzeyme, İ/331-332, H.no:663; Ebû Ya'lâ, Mu'cem, s.140, H.no;150; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, III/242, H.no:3283; el-Mu'cemü'i-evsat, VIII/130, H.no:8179; Hâkim, 1/353, H.no:835 (Buhârî ve Müslim'in şarlına/râvisine göre sahihtir. Her ikisinin de bu hadisi eserlerine almamalarının sebebi, Evzâî'nİn kâtibi ve Velid b. Müslim arasındaki ihtilâftır. Zehebî de bu görüştedir) Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/385; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafından (Kebîr ve Evsat'ında) nakledildiğini, râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 11/120. Hadisin şâhidleri için bk. 643/1513. hadisin tahriri. Diğer şâhidleri: a-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'Uevsat, V/59, H.no:4665; //âftım, 1/353, H.no:836 (Her iki İsnad da sahihtir); İbn Hıbbân, V/209, H.no:1888; Beyhakî, es-Sünenü's-suğrâ, s.496, H.no: 879; es-Sünenü'l-kübrâ, 11/386; Heysemî, hadisin Taberânî tarafından (Kebîr ve Evsat'ında) nakledildiğini, senedinde Abdülhamİd b. Habib'in bulunduğunu, bu zatı Ahmed b. Hanbel, Ebû Hatim ve İbn Hıbbân'ın sika, Dühaym'in ise zayıf saydığını, Nesâînin: "kuvvetli değildir" dediğini, diğer râvilerinin sika olduklarını belirtir. Bk. age., 11/120. Taberânî, Ebû Hüreyre'nin şu rivayetini de verir:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü's-sağîr, 11/220, H.no:1060; el-Mu'cemü'l-evsat, V/359, H.no:5550.
b-Abdullah b. Muğaffel'den (Rudtyallahü anh) şahidi:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, III/355, H.no:3392; el-Mu'cemü's-sağîr, 1/209, H,no:335; Heysemî, Taberânî'nin Uç Mu'cem'inde de naklettiğini, râvilerinin sika olduklarını ifade eder. Bk. age., 11/120.
c-Nu'man b. Mürre'den mürsel olarak şahidi:
Bk. Afâ/ıA:, Kasr, 72; Abdürrezzâk, 11/371, H.no:3740; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VIII/209;
c-Ebû Saîdel-Hudri'denfRarfıya/to/iüan/ıj şahidi için bk, 647/1517.hadise bk.
d-Huzeyfe'den şahidi içinbk.632/1502. hadis.
e-Rifâa b. Râfî'den
Bk. Taberânî. el-Mu'cemü'Ukebîr, V/37, H.no:4522. Ayrıca diğer şahidler ve rivayetler İçin bk. 631/1501. hadis.
[96] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/354-355.
[97] Sened:
Sahih: Müsned, 111/55, H.no:I1470; Tayâlisî, s.294, H.no:2219; İbn Ebî Şeybe, 1/257, H.no:2960; Ebû Ya'lâ, 11/481, H.no:I31l; Hâkim, 1/229 (Hâkim rivayeti sahih saymış, Zehebî de bunu onaylamıştır); Beyhakî, 11/386. Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel, Bezzâr ve Ebû Ya'lâ tarafından nakledildiğini, senedinde Ali b. Zeyd'in bulunduğunu, bu râvi ile delil getirilip getirilmeyeceği konusunda ihtilâfın varlığını diğer râvilerinin ise sahih hadis ricalinden olduklarını ifade eder. Bk. Mecma', 11/120. Hadis şahidleri ile sahih li ğayrihî seviyesine yükselir.
Hadisin şahidleri için bk. 646/1516. hadisin tahrici.
[98] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/355.
[99] Sened:
Sahih: Müsned, III/162, Rno:12590; Benzer rivayetler için bk. III/226, H.no:13302: III/223, H.no: 13259: UT/172, H.no:12696; 01/203, H.no:13038; .BuAârf, Ezan, 800; Müslim, Mesâcid, 472,473:
Ebu Davud, Salât, 143, H.no:853; Abdürrezzâk, 11/187, H.no:3008; Abd b. Humeyd, s.374, H.no:I252; Ebû Avane, 1/459, H.no: 1704; Ebû Ya'lâ, VI/102, H.no:3363.
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/355-356.
[101] Ahmed b. Hanbel, III/203; Ebû Davud, Salât, 147, H.no: 853; Ebû Avane, 1/459, H.no: 1704; Benzer rivayet için bk. Müslim, Salât, 195, (472).
[102] Kâsâni, Bedai, 1/210-211.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/356.
[103] Sened:
Sahih: Müsned, İ/94-95, H.no:729; Diğer rivayet için bk. I/102-İ03, H.no:803; 17119, H.no: 960 (633/1503.hadis); Mâlik, Salât, 17; Müslim, Müsâfirûn, 201-202; EbÛ DâvÛd, Salât, 119, H.no:760; Vitir, 25, H.no: 1509; Tirmizî, Salât, 82, H.no:266 (İbn, Ömer, tbn Abbas, İbn Ebî Evfâ, Ebû Cuhayfe ve Ebû Saîd'den (Radıyallahü anhüm) şahidinin de bulunduğunu söyleyen Tirmizî, Hz. Ali rivayetinin hasen-sahih olduğunu ifade eder); Deavât, 32, H.no;3421-3423 (hasen-sahih); Nesâî, İftitâh, 17, H.no:895; İbn Mâce, İkâme, 15, 70, H.no:864, 1054; Dârimî, Salât, 33, 71, H.no:1241, 1320; İbn EbîŞeybe, 1/223, H.no:2553. Hz. Ali'den (Radıyallahü anh) şu rivayet de nakledilir:
Dârimî, Salât, 71, H.no:I320;
Hadisin şâhidleri:
a-tbn Mes'ûd'dan (RadtyalUıhü anh) şahidi: Sonunda (Vj o,l»*I ıı ^u ^ ju4ıj tijj^lı J*ij »idi j*i Uı il. ^ ü ^) ziyadesi ile nakledilir. Bk. /ftn Ebt Şeybe, 1/222, H.no:2547, 2550; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IX/201, H.no:8985; X/168, 226, H.no:10348, 10551; Heysemî şunları söyler: "Bir çok tarikten nakledilen bu rivayetin tariklerinden biri sahih hadis ricali ile nakledilmiştir. Fakat bunun senedinde Eş'as b. Sevvâr bulunmaktadır. Bu râvi ile ihticacta ihtilaf edilmiştir. Diğer tariklerde ise hakkında tenkit bulunan Muhammed b. Ebû Leylâ vardır." Bk. age., 11/123.
b-Büreyde'den (Radıyallahü anh) şahidi: (uzun bir rivayetin ortasında zikredilir). Bk. Dârekutnî, 1/339. Heysemî hadisi Bezzâr'ın naklettiğini senedinde Abbâd b. Ahmed'in bulunduğunu, bu râviyi Dârekutnî'nin zayıf saydığım, ayrıca senedinde zayıf olan Câbir el-Cu'fi'nin de bulunduğunu ifade eder. Bk. age., 11/132.
c-İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) şahidi için bk. 650/1520.hadis.
d-İbn Ebî Evfâ'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 651/1521.hadis.
e-Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 655/1525. hadis.
f-Muhammed b. Mesleme'den (Radıyallahü anh) şahidi: (uzun bir rivayetin ortasında zikredilir). Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/23I, 232. H.no:515-516.
g-Ebû Cühayfe'den'den (Radıyallahü anh) şahidi: Sonunda şu ziyâde ile nakledilmiştir:
İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:879 (Senedinde mechûl biri olan Ebû Ömer bulunmaktadır); Taberânî, el-Mıı'cernÜ'l-kebîr, XXII/133, H.no:355.
h-Berâ b. Âzib'den (Radıyallahü anh) şahidi: Bk. Müsned, IV/285, H.no: 18430 (628/1498.hadisin tahrici).
ı-Huzeyfe'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 1012/1882.hadis.
RUkû'da okunan dua ile ilgili rivayet için bk. 633/1503.hadis. Diğer dualar için bk. 5I0/1380.hadis.
Hadisin tam metni içinbk. 511/1381.hadis.
[104] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/356-358.
[105] İbn Esir, Niteye, 11/331; Nevevi, Mecmu', IH/415; Azimâbâdi, Avnu'l-Ma'bûd, 1/231; Mübarekpûrî, Tuhfetü'l-Ahvezî, IX/277.
[106] İbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, 1/97; Nevevi, Mecmu', III/416; İbn Kudâme, Muğnİ, V546-547.
[107] İbn Hacer, Fethu'l-Bârt, 11/279; Ayrıca bk. İbn Nüceym, el-Bahru'r-râık, 1/317.
[108] Kâsâni, age., 1/105.
[109] Kâsâni.age., 1/105.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/358.
[110] sened:
Sahih: Müsned, 1/270, H.no:2440; Benzer rivayetler için bk. 1/275, H.no:2489 (merfu); 1/276, H.no:2498; 1/277, H.no:2505; 1/333, H.no:3083; 1/370, H.no:3498; Müslim, Salât, 206 (Atâ'nın İbn Abbas'tan naklettiği rivayetin sonunda ziyâdesi vardır. /Vesdî, Tatbîk, 25, H.no:1064-1065; es-Sünenü'l-kübrâ, 1/223, H.no: 653-654; &n £ö? Çe^e, 1/222, H.no:2545; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/156, H.no: 11347; XII/69, H.no:12503; el-Mu'cemü'l-evsat, VIII/141, H.no:8213;-AW A. Humeyd, s.212, 214, H.no:628, 635; £fc« Ito'M, IV/413, 421, H.no:2538, 2546; İbn Hıbbân, V/232, H.no:1906.
[111] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/358-359.
[112] Müslim, Salât, 205 (477); Bu rivayetin şahitleri için bk: Ebû Said el-Hudri'den gelen. Müslim, Salât, 205 (478); Hz. Ali'den gelen, tbn Carud, el-Münteka, 1/54, No: 179; Ayrıca Ebû Malik el-Eş'âri, Ebû Evfa'dan da şahitleri bulunmaktadır.
[113] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/194-195.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/359.
[114] Sened:
Sahih: Müsned, IV/355-356, H.no:19038; İkinci rivayet için bk. IV/354, H.no;19019-19020; Benzer rivayetler için bk. IV/353, H.no:19005-19006; IV/356, H.no:19040; IV/381, H.no:l9296; Müslim, Salât, 204; Ebû Dâvûd, Salât, 140, H.no:846; Tirmizî, Deavât, 101, H.no:3547; Nesâî, Gusl, 3, H.no:400; İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:878; İbn Ebî Şeybe, 1/222, H.no:2546; İbn Hıbbân, III/236, H.no:956; Abd b. Humeyd, s.185, H.no:522; Beyhakî, es-SUnenü's-suğrâ, s.269, H.no:436; Bezzâr, VIII/291, H.no:3359-3362.
[115] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/359-360.
[116] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 11/230; San'ânî, Sübülü's-selâm, 1/314-315.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/360.
[117] Sened:
Sahih: Müsned, IV417, H.no:9368; İkinci rivayet için bk. 11/459, H.no:9885 (z.); Mâlik, Salât, 47; Buhârî, Ezan, 125; Bed'ül-halk, 7; Müslim, Salât, 71; 88; Ebû DâvÛd, Salât, 140, H.no:848; Tirmizî, Salât, 83, H.nö:267 (hasen-sahih); Nesâî, Tatbik, 23, H.no:1061; İbn Mâce. İkâme, 18, H.no:875; İbn Hıbbân, V/233,237, H.no:1907, 1911.
[118] İbn Hacer, age., 11/265.
[119] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 111/60.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/361.
[120] Sened:
Sahih: Müsnerf, İV/340, H.no:I8897; Aftî/ifc, Kur'ân, 25; Bu/ıân, Ezan, 126; £fefl Dâvûd, Salât, 119, H.no;770, 773 (Biraz sonra zikredilecek Tirmizî'nin rivayeti gibi); Tirmizî, Salât, 179, H.no:404:
(Tirmizî hadisin Enes, Vâil b. Hucr ve Âmir b. Rabîa'dan şahidinin bulunduğunu, Rifâa hadisinin ise hasen olduğunu söyler); Nesâî, İftitâh, 36, H.no:929 (Tirmizî'nin rivayeti gibi), 1060; Bezzâr, K/183, H.no:3732; Taberânî, el~Mu'cemü'l-kebîr, V/40-41, H.no:4531-4532 (Tirmizî'nin rivayeti gibi nakledilen bu hadiste hâdisenin akşam namazında cereyan ettiği kaydedilmiştir. Ayrıca ortasında şu ziyade de bulunmaktadır:
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Ömer'den (Radtyallahü anhürm) şahidi için bk. Taberânî, age,, XB7438, H.no: 13600.
b-Enes'ten (Radıyallahü anlı) nakledilen benzer rivayet 510/1380.hadisin tahricinde zikredildi.
c-Vâil b. Hucr'den (Radryallahü anh) nakledilen benzer rivayet için bk. 510/1380.hadis.
d-Ebû Sa'lebe el-Huşenî'den (Radıyallahü anh) nakledilen rivayet 510/1380.hadisİn tahricinde zikredildi
e-Abdullah b. Ebû Evfa'dan (Radıyallahü anh) nakledilen benzer rivayet:
Bk. Müsned, IV/355, H.no:19033; Aynca bk. 651/1521. hadis.
f-Ebû Eyyûb el-Ensârî'den (Radıyallahü anh) nakledilen rivayet için bk. 510/1380. hadis.
g-Âmir b. Rabîa'dan (Radıyallahü anh) nakledilen benzer rivayet için bk. 510/1380. hadis.
[121] Manası: 'Rabbimiz bol bol, güzelce ve mübarek olarak yapılan hamd ancak sana mahsustur.'
[122] İbn Hacer, age., 11/286.
[123] Bk. Müsned Trc. H. No: 83/953.
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/362-363.
[125] Sened:
Sahih: Müsned, lî/452, H.no':9798; Benzer rivayetler İçin bk. 11/236, H.no:7219; 11/319, H.no: 8236; 11/502, H.no:10467; Mâlik, Salât, 19; Buhârî, Ezan, 115, 124; Müslim, Salât, 27-32; Ebû Dâvûd, Salât, 136, H.no:836; Tirmizî, Salât, 75, H.no:254; Nesâî, İftitâh, 84, H.no:1021; İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:875; Dârimî, Salât, 40, H.no:1251; İbnü'l-Ca'd, s.417, H.no:2850; Ebû Yala, X/357, H.no:5949.
Enes'ten şahidi için bk. İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:876;
Ebû Saîd'den şahidi için bk. İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:877.
Ayrıca bk. 558/1428 ve 614/1484.hadislere bk.
[126] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/363.
[127] Sehnûn, Müdevvene, 1/72; Kayrevâni, Risale, 41; Şirazi, Mühezzeb, 1/75; Kâsâni, Bedâiu's-sanâi', 1/209; Nevevi, Mecmu', IÜ/415-417; Bennâ, age., III/274.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/364.
[128] Sened:
Sahih: Müsned, 111/87, H.no:l 1766 (Senedinde Müphem bir râvi bulunmaktadır. Fakat bunun diğer rivayette Kazaa olduğu tesbit edilmiştir, Bk. 111/87, H.no:11767); Müslim, Salât, 205; Ebû Dâvûd, Salât, 140, H.no:847; Nesâî, Tatbik, 25, H.no:1066; es-Sünenü'l-ialbrâ, 1/224, H.no: 655; Dârimî, Salât, 71, H.no:1319; îbn Ebî Şeybe, 1/222, H.no:2549; fbn Huzeyme, 1/310, H.no: 613; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, III/297, H.no:3206; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/177, H.no: 304; ü/307, H.no:1397; EbÛ Ya'lâ, 11/374, H.no:1137; îbn Hıbbân, V/231, H.no:1905; Beyhakî, ü/94.
Şâhidleri için bk. 649/1519.hadis.
[129] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/364.
[130] cümlesi ve sonrası için farklı manalar verilmiştir, bunlardan en kuvvetlisi;
nın milbteda ve haber olması, miibteda ile haber arasındaki hâl cümlesinin de muteriza olarak bulunmasıdır ki terceme bu kuvvetli görüşe göre yapılmıştır. (Bk. Azimâbâdi, Avnu'l-Ma'bûd, 111/59).
[131] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/194-195.
[132] Nevevi, Mecmu', III/412.
[133] İbn Kudâme, Muğni, 1/543.
[134] Kâsânî,age., 1/211.
[135] Sehnûn, Müdevvene, 1/70.
[136] Şirâzî, age., 1/75; Nevevî, Mecmu', 111/417-418.
[137] Bu hadisin tamamı ve tahrici için bk. MüsnedTrc. V. Cilt, 511/1381 nolu rivayet.
[138] İbn Kudame, age., 1/545-549.
[139] İbn Ebî Şeybe, 11/115, No: 7134; Ahmed b. Hanbet, 1V230, 341, 376, 411. 440; III/110, 162; IV/394, 401; Buhârî, Ezan, 74. S2;_Müslim, Salât, 86, (414), 89 (417); Ebû Dâvûd, Salât, 68, H.no:601,603; Afesâf/Tatbîk, 23; İbn Mâce, İkâme, 44, H.no: 1239.
[140] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/364-365.
* Rükûda Tatbik Ve Neshedilmesi 2
* Rükûda Durma Miktarı, Vasfı Ve Orada Bekleme. 4
* Rükû Ve Secdeyi Tam Yapmamak Namazı Bozar 6
* Rükûda Yapılan Zikirler 7
* Rükû Ve Secdede Kur'ân Kıraati Yasaktır 10
* Rükû Ve Secdeden Doğrulmak Ve Bu Durumda Biraz Durmak, Bunları Terk Edenin Hâli 11
* Rükûdan Doğrulma Ve İlgili Hükümler 13
I)-RÜKU VE SECDE
Rükû ve secde namazın en önemli parçalanırdandır, ulemanın ittifakıyla namazın rükünlerinden sayılmıştır. Rükû, saygıyla eğilmek ve secde, yere kapanmak şeklinde anlaşılabilir.
Kur'ân'da farklı yerlerde rükû ve secde konusu işlenmiş ve Müslümanların en önemli özelliklerinden sayılmış, onların yüzlerindeki en önemli izin secdenin aydınlığı olduğu vurgulanmıştır.(Bk. Fetih,48/29 ). Allah'ı hakkıyla bilenlerin ve düşünenlerin gece boyunca secde hâlinde olduğu ve bunların Allah katında inkarcılar gibi tutulmadığı hatırlatılmış, akıl sahiplerinin bu konulan iyi düşünmeleri istenmiştir. (BL Zümer,39/9).
Yeni dönemin peygamberi Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine rükû ve secdenin nasıl olması gerektiğini açık bir şekilde anlatmış ve bu konu üzerinde titizlikle durmuştur. Öyleki Müslümanlar rükû ve secde eden bir ümmet olarak yeryüzüne yayılmıştır. Rükû ve secde Allah'a kulluğun bir sembolüdür, bu sembolü ve şeklini de Allah ve Rasûlü belirler, onlar dışında bu konuda bir başka yetkili yoktur.Bu konudaki uygulamalar sahabe yoluyla bize intikal etmiştir. Kur'ân'da teorik olarak emredilen rükû ve secdenin yeri ve zamanım bizzat Rasûlullah fSatlaltahü aleyhi ve sellem) tarif etmiştir, bunları hadislerden öğreniyoruz
Allah Teâlâ buyurdu:
'Bir zamanlar İbrahim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut!'(Hac, 22/26)
Allah Teâlâ buyurdu:
Muhammed Allah'ın Rasûlüdür. Onunla birlikte olanlar kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise merhametlidir. Onları Allah'ın fazlını ve rızasını umarak hep Rükû ve secde halinde görürsün, yüzlerindeki iz İse secdenin aydınlığıdır. Bu onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları İse filizi büyümüş bir ekin gibidir, derken büyür kuvvetlenir ve sapı üzerinde doğrulup boy atar da çiftçilerin çok hoşuna gider. (İşte bu vasıflar) kâfirlerin kinini artırmak için (zikredilmiştir.) Allah onlardan iman eden ve güzel ameller işleyenlere mağfiret ve büyük ecir vaad etmektedir' (Fetih, 48/29)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın, Rabbinîze ibadet edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresinîz/ (Hac, 22/77)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, âhiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi)midir?
(Resulüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bunu sadece akıl sahipleri hakkıyla düşünür.' (Zümer, 39/9).[1]
* Rükûda Tatbik Ve Neshedilmesi
Tatbîk: Rükû halindeyken avuç içlerini birleştirip uylukların arasına koymaktır.[2] İslâm'ın ilk dönemlerinde meşru olan bu durum daha sonra neshedilmiştir.[3]
621/1491- Abdurrahman b. el-Esved bunu Alkame (b. Kays) ve Esved (b. Yezid) den nakletti:[4]
İkisi de İbn Mes'ûd (Radıyaiiahu anlı) ile birlikteydi, namaz vakti gelince Alkame ve Esved geride durdular. İbn Mes'ûd onların ellerinden tuttu, birini sağına, diğerini soluna durdurdu.
Sonra o ikisi rükuya gittiler ve ellerini dizlerinin üzerine koydular. İbn Mes'ûd onların ellerine vurdu, (göstermek için) avuçlarını birbirine yapıştırıp parmaklarını kenetledi, uylukları arasına koydu ve şöyle dedi:
'Hz. Peygamber'i (SaitaiUıhu aleyhi ve seiiem) böyle yaparken gördüm.'
NOT: Namazdaki imam dışında iki kişi olduğunda birinin sağda ve diğerinin solda durması İbn Mes'ûd ve onun iki arkadaşı Alkame ile Esved'in mezhebidir. Sahabenin hepsi ve sonradan gelen alimler bu görüşe muhaliftirler, şöyle derler: Eğer imam dışında en az iki kişi bulunursa İmamın gerisinde normal saf hizasında dururlar. Cemaat imam dışında en az üç kişi olduğunda saf tutarlar görüşünde icma' vardır. Bir kişi ise tek başına imama uyduğunda imamın sağında durur.[5]
622/1492- Esved ve Alkame naklettiler:[6]
Abdullah b. Mes'ûd (Radtyattahü anh) şöyle dedi:
'Sizden birisi rükuya gittiğinde kollarını uylukları üzerine bıraksın, belini eğsin, sonra avuçlarının arasını birleştirip uyluklarının arasına koydu; 'Sanki ben şu anda (ellerini kenetlediğinde) Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve parmaklarının arasının ayrılığını görür gibiyim' (dedi).
Sonra İbn Mes'ûd avuçlarının arasını birleştirip onlara gösterdi.[7]
623/1493- Abdullah (İbn Mes'ûd)'dan (Radıyaiiahu anh):[8]
'Rasûlullah bize namazı (şöyle) öğretti; (önce) tekbir aldı, ellerini kaldırdı, (kıyamdan) sonra rükûa gitti ve ellerinin arasını birleştirip dizleri arasına koydu.'
§Bu (söz) Sad'a ulaşınca:
'Kardeşim doğru söyledi. (Önce) biz böyle yapardık,[9] sonra bununla emrolunduk' dedi ve dizlerini tuttu.[10]
624/1494- Mus'ab b. Sa'd (b. Ebî Vakkas)[11]'tan:[12]
Rükûa gittiğimde ellerimi dizlerimin arasına koyardım. Beni (bu hâlde) babam Sa'd b. Mâlik[13] (RadıyaiicM anh) gördü, bundan men etti ve şöyle dedi: 'Biz böyle yapardık, (sonra) bundan men edildik.'
NOT: Bu rivayetler Rükûda 'tatbik' uygulamasının sonra nesh edildiğini göstermektedir. Bu konuda gelen Buhari rivâyetindeki ziyade:
'...ve ellerimizi dizlere koymakla emrolunduk.'[14]
§Müslim’deki ziyade:
'...ve avuç içlerini dizlere kuvvetice koymakla emrolunduk.'[15]
625/1495- îbn Abbas'tan (Radıyaltahu anhümâ):[16]
Bir kişi Hz. Peygamber'e (Saiiaiiaha aleyhi ve setiem) namazla ilgili bir şey sordu. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"El ve ayaklarının parmak aralarına suyu ulaştır/onları ov (abdesti güzelce al)!"
Ona söylediği sözlerden biri de şuydu:
"Rükûa eğildiğinde ellerini dizlerine koy ki tam olarak rükûa gitmiş ol (sırtın tam düz olsun) ve secde yaptığında da yerin hacmini (sertliğini) hissedinceye kadar alnını yere (iyice) yerleştir!.."[17]
Açıklama
Bu konudaki bazı rivayetler:
l- (Bir keresinde) Ebû Mes'ûd el-Bedrî (RadıyatiaM anh):[18]
'Size Rasûlullah'in (Satlallahu aleyhi ve sellem) kıldığı namaz gibi bir namaz kılayım mı?' dedi ve tekbir getirdi, (kıyamdan) sonra rtlkûa gitti ve elleriyle diz kapaklarını tuttu, parmakları ise inciklerinde (açağı uzanmış) açık duruyordu. (Bir rivayette: Dizlerinin gerisine doğru parmaklarının arasını açtı.) Vücûdundan her şey tam olarak (rükû) hâline gelecek şekilde (eğilip) kollarını koltuk altlarından uzaklaştırdı/açtı...
Sonra dedi ki:
'Rasûlullah'in namazı böyleydi, Rasûlullah'ı bu şekilde (kılarken) gördüm.'
2- Rifaa b. Râfi'den:[19]
Hz. Peygamber dedi ki:
"Rükûa gittiğinde avuç içlerini dizlerine koy!"
§İlgili rivayetler rükûa gidildiğinde elleri dizlere koymanın sünnet olduğunu göstermektedir ve tatbik uygulamasının nesh olduğu konusunda ittifak vardır. Ancak îbn Mes'ûd ve iki öğrencisi Alkame ve Esved'den bunun meşruiyetine dair nakiller vardır, onlar tatbikin sünnet olduğunu iddia etmektedirler. Her hâlde onlara nesneden haber ulaşmadı, o da Sa'd b. Ebî Vakkas'ın haberidir ve doğru olan cumhurun görüşüdür.[20]
* Rükûda Durma Miktarı, Vasfı Ve Orada Bekleme
626/1496- Saîd el-Cüreyrî Benî Temim'den Övdüğü bir kişiden[21] babası ya da amcasının şu sözünü nakletti:[22]
Rasûlullah'ın (Saitaiiaha aleyhi ve seiiem) arkasında namaz kıldım.
Biz (ona) Rasûlullah'ın rükû ve secdelerinin miktarını sorunca şöyle dedi:
'Bir kişinin üç kere Sübhanallahi ve bihamdihi diyeceği kadardır.'
§İkinci tarikle gelen benzer rivayet:
Saîd el-Cüreyrî, Sa'dî'den babası yoluyla amcasının şu sözünü nakletti: Rasûlullah'ı (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) namazdayken izledim, rükû ve secdelerinde üç kere Sübhanaüahi ve bihamdihi diyecek kadar duruyordu.
NOT: Benî Temim'den olan müphem kişinin ikinci rivayette Sa'dî olduğu belirtilmektedir. Birinci rivayette babası ya da amcası şeklindeki râvinin şüphesi varken, ikinci rivayette babası aracılığıyla amcasından nakledilmektedir. İbn Hibbân Sa'dî'nin isminin Abdullah olduğunu belirtir.[23] Ancak İbn Hacer bu kişinin meçhul olduğunu söyler.[24]
§Seneddeki cümlesi râvilerden Said el-Cüreyrî'nin övdüğü Benî Temimli kişi için gelmiştir.
§Bu rivayetin şahidi için bk. Ebû Mâlik el-Eş'arî (Radıyallahü anh) rivayeti.[25]
627/1497- Enes b. Malik'ten (Radıyaitaim anhüma):[26]
'Namazı bu gençten daha fazla Rasûluliah'a (Saihiiahu aleyhi ve benzeyen bir başkasını görmedim.' Bununla Ömer b. Abdülaziz'i kastediyordu.
Dedi ki:
'(Ömer b. Abdülaziz'i n)[27] rükûdaki duruşunu on teşbih, secdedeki duruşunu da on teşbih olarak takdir/tahmin ettik.'[28]
628/1498- Berâ b. Âzib'den (Radıyaiiaha anh):[29]
Rasûlullah'ın (Saitatiahu aleyhi ve seiiem) namaz kılışı; namaza başladığında, rükûa gittiğinde, riikûdan başını kaldırdığında, secdeye gittiğinde, secdeden başını kaldırdığında ve iki secde arasında hep dengeli/birbirine yakın olarak dururdu.[30]
Açıklama
Hz. Peygamber'in (Sallaliaha aleyhi ve seilem) namaz kılarken dengeli hareket ettiği, rükû secde ve aralarda tadile dikkat ettiği bu rivayetlerde görülmektedir. Yukarıdaki rivayette kıyam zikredilmedi, ancak 'namaza başladı' lafzı ile kıyamın zikredildiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca Berâ b. Âzib'den gelen diğer rivayette şöyle geçmektedir:
'Ben Hz. Muhammed (Saltailahu aleyhi ve sellem) ile kılınan namazı dikkatle izledim,[31] onun kıyamı, rükûu, rükûdan sonraki itidali (kavme), secdesi, iki secde arasındaki oturuşu (celse), sonra secdesi, selam ve namazdan ayrılışa kadarki oturuşunu hep dengeli/birbirine yakın olarak buldum.'[32]
§Söz konusu rivayetler namazda kıraat ve teşehhüdün hafif olması, rükû ve secdedeki duruşların uzatılmasına ve itidaline (dengeli olmasına) delildir. Namaz arasındaki hareketlerin birbirine yakın olması bazen kıyamın biraz az olmasına delâlet edebilir. Önceki hadislerde sabah namazında 60 ilâ 100 arası ayet okunması, öğle namazında 'Elif lâm, secde' suresinin okunması... gibi miktarlar zikredildi. Akşam namazında ise daha hafif kılınması tavsiye edildi. Bunlar cemaati sıkmadan, rahat bir şekilde ibadet yapmanın Önemine dikkat çekmektedir.[33]
629/1499- Ebu'I-Âliye'den:[34]
Hz. Peygamber'den (Satiaiiaim aleyhi ve seiiem) işiten bir kişi nakletti: "Her sûrenin rükû ve secdeden hissesi vardır (sure okuyacak kadar rükû ve secdede durulmalıdır)."
§Diğer rivayette:
"Her sûrenin rükû ve secdeden hakkını/hissesini verin!" dedi.
*(Râvi şöyle devam etti Sonra o kişiyle buluştum ve kendisine: 'İbn Ömer bir rekâtta sureler okurdu, bu (bir rekâtta bir sure okuma)
hadisini sana kim nakletti, her hâlde bilirsin?' deyince şöyle cevap verdi:
'Ben onu kesinlikle biliyorum, ayrıca ne zamandan beri bana naklettiğini de biliyorum. Onu bana elli sene önceden nakletti.'[35]
Açıklama
Bu rivayet iki şekilde anlaşılabilir:
1- Rükû ve secdede Kur'ân okunabilir.
2- Rükû ve secdede sure okuyacak kadar durulmalıdır. MUctehidler kıyam dışında rükû ve secdede Kur'ân okunmayacağı Üzerinde ittifak etmişlerdir. Çünkü Peygamberimiz'in bu konuda fiilî bir uygulaması yoktur, hatta rükû ve secdede Kur'ân okumayı yasakladığına dair hadisler bulunmaktadır.[36] O hâlde yukarıdaki rivayeti 'rükû ve secdede sure okuyacak kadar durmak' şeklinde anlamak daha doğru olacaktır. Ayrıca râvi de bu şekilde anlamış, bir rekâtta bir sure okunması anlamı üzerine tbn Ömer'in bir rekâtta birden fazla sure okuması rivayeti ile çeliştiğini belirtmiş, bunu kendisine nakledenin kim olduğunu, ayrıca zamanını sormuş ki onun emin olup olmadığını anlasın. Hadisin râvisi de bu konuda emin olduğunu belirmiş, ancak çelişme üzerinde yorum yapmamıştır.
§Bir rekâtta birden fazla sure okunabilir, ancak İmam Malik gibi bazı alimler bir sure okunmasının efdal olduğunu belirtmişlerdir.[37]
§Bir namazda kıyam okunan sureler nedeniyle uzun olursa, rükû ve secdelerin de buna yakın uzunlukta olması efdaldir, yukarıdaki rivayetlerde Rasûlullah'ın namazındaki kıyam, rükû, rükûdan doğrulma, secde ve celse bölümlerinin birbirine yakın/dengeli olduğu belirtilmişti. Ancak cemaatle kılarken bu konularda aşırı davranmamak esastır ki cemaat zor durumda kalmasın, çünkü onların içinde kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, hastalar ve yolcular bulunabilir.[38]
630/1500- (Ht.) HZ. Ali'den (Radıyaltahu anh):[39]
'Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seikm) rükûa gittiğinde eğer sırtına su dolu bir kap konsaydı (sırtının düzlüğünden dolayı) dökülmezdi.'
NOT: Rükûa iyice eğilmek ve bir müddet orada durmak gerekir. Bu duruş sırasında üç kere 'Sübhane Rabbiye'l-azim' demek sünnettir. Bu sayı beş, yedi, dokuz ve on bire kadar çıkabilir. Bu teşbihler ileride ayrı bir başlık altında incelenecektir.[40]
* Rükû Ve Secdeyi Tam Yapmamak Namazı Bozar
631/1501- Hâni b. Muaviye es-Sadefî'den:[41]
Osman b. Affan (Rcukyaiiaha anh) zamanında hac yaptım, (sonra Medine'de) Hz. Peygamber'in (Saiiatiahu aleyhi ve seiiemi mescidinde oturdum, baktım bir adam onlara nakilde bulunuyor, şöyle dedi:
'Bir gün Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) ile birlikteydik, bir adam geldi, şu direğe doğru namaz kıldı, namazı (rükû ve secdesini) tam eda etmeksizin aceleyle bitirdi, sonra çıktı gitti. Rasûlullah (o kişinin bu hareketi üzerine) şöyle dedi:
"Bu kişi şimdi ölse dinden hiç bir hissesi olmaksızın ölebilir. (Çünkü) o adam namazı hafife alıyor ve bu şekilde tamamlıyor.'"
§(Râvi) dedi ki: (Namazı acele kılan) bu kişi kim, diye sordum, bana: 'Osman b. Huneyf el-Ensarî' denildi.
NOT: Osman b. Huneyf el-Ensarî el-Evsî, Rasûlullah'ın büyük sahabilerin-dendi; kendisi Küfe ehlinden olup Uhud gibi bazı savaşlara da katılmıştı. Hz. Ömer, hilafeti döneminde kendisini Irak bölgesine, Hz. Ali de onu Basra'ya vali olarak tayin etti. Osman b. Huneyf, Cemel vak'asına kadar görevine devam etti, Cemel vak'asında Basra'ya giren Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam kendisini azlettiler. Daha sonra Hz. Ali Basra'yı alınca Abdullah b. Abbas'l tayin etti. Bundan sonra Osman b. Huneyf Kûfe'ye gitti ve Muaviye b. Ebû Süfyan dönemine kadar yaşadı.[42] (Allah ondan razı olsun.)[43]
632/1502- Zeydb. Vehb'den:[44]
Huzeyfe b. Yemân (Radıyatiaha anlı) mescide girdi, baktı ki Kinde[45] kapılan yönünde namaz kılan bir adam rükû ve secdeleri tam yapmıyor. Namazı bitirince Huzeyfe ona şöyle dedi:
'Bu namazın kaç seneden beri böyle?' Adam:
'Kırk seneden beri' deyince Huzeyfe şöyle dedi:
'Kırk seneden beri sen namaz kılmıyorsun. Namazın bu olduğu hâlde (şimdi) ölsen Hz. Muhammed'in (Saiiaiiahu aleyhi ve seiumi yaşadığı fıtrat (İslâm)[46] dışında Ölmüş olursun.'
§(Râvi) ekledi: Sonra Huzeyfe namazın doğru kılınışını öğretmek üzere ona yöneldi ve şöyle dedi:
'Bir kişi namazını acele kılabilir, (ancak) rükû ve secdelerini tam yapmalıdır.'[47]
* Rükûda Yapılan Zikirler
633/1503- Hz. Ali'den (Radiyallahu anh):[48]
Hz. Peygamber (SaUaUahu aleyhi ve seiiem) rükûa gittiğinde şöyle derdi:
"Allahümme leke reka'tü ve bike âmentü ve leke eslemtü. Ente Rabbî, haşea semi ve besari ve muhhî ve azmî ve asabî ve mestekallet bihi kademî Üllahi Rabbi'l-âlemîn."
NOT: Duanın tercemesi:
"Allattım, senin için rükû ettim, sana iman ettim ve .sana teslim oldum. Sen benim rabbimsin. Kulağım, gözüm, beynim, kemiğim, sinirim ve ayağımın yükselttiği aştdığı[49] vücûdum alemlerin Rabbi Allah 'a boyun eğdi."[50]
634/1504- Ukbe b. Âmir'den (Radiyallahu anh):[51]
Fesebbih bismi Rabbike'1-azîm ayeti inince Rasûlullah (SatiaUaha aleyhi ve seiiem) bize dedi ki:
"Bu emri rükûnuzda yerine getirin!"
Sebbih'ısme Rabbike'J-a'lâ ayeti inince de Rasûlullah şöyle dedi:
"Bu emri de secdede yerine getirin!"
NOT: Ayette geçen el-Azîm kelimesi ulu, büyük manasmdadır ve böyle bir Allah'ın önünde eğilmede bu rükûun sebebi sanki İfade edilmekte ve Rasûlullah'ın emri ile şöyle denmektedir:
Sübhane Rabbiye 'l-azim: Ulu Rabbim noksansızdır.
Diğer ayetteki el-A'lâ kelimesi de yüce anlamındadır ve böyle bir Allah'ın karşısındaki konumumuz ancak secde ile ifade edilebilir ve bunu da Rasûlullah'ın emriyle şu şekilde ifade ederiz:
Sübhane Rabbiye'l-a'lâ: Yüce Rabbim noksansızdır.[52]
635/1505- Huzeyfe b. Yeman'dan (Radiyallahu anh):[53]
'Rasûlullah'la (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) namaz kıldım, rükûda Sübhane Rabbiye'l-azim ve secdede Sübhane Rabbiye'l-a'lâ diyordu.'
(Huzeyfe) ekledi:
'Rasûlullah rahmetle ilgili ayete her geldiğinde durur ve Allah'tan rahmet ister, azabla ilgili ayete geldiğinde ise Allah'a sığınırdı.[54]'
636/1506- Hz. Âişe'den (Radıyaüahu anh):[55]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seitem) rükû ve secdesinde şöyle derdi:
Kasuıuııan (saiiattana aleyhi ve seiiem) ruKU ve scuuesınue "Sübbûhun, kuddûsün, Rabbü'l-melâiketi ve'r-rûh.
derdi: ;eti ve'r-rûh."[56]
Açıklama
§Tesbihin tercemesi:
'(Allah) noksansız ve kutsal olandır, meleklerin ve Rûh'un Rabbidir.'
§Subbûhun ve kuddûsün kelimelerinin ilk hallerini zamme ile okumak daha fasih ve yaygındır, ancak Sibeveyh (v. 180/796) gibi bazı alimler fetha ile sebbûhun ve kaddûsün şeklinde fetha ile okudular. Cevheri (v.393/1002) bu iki kelimenin Allah'ın sıfatlarından olduğunu açıkladı. Büyük dil alimi Sa'leb (v.291/903) şöyle dedi:
'Vezni olan her kelimenin ilk harfi meftuh okunur, bundan sübbûhun ve kuddûsün gibi bazı kelimeler istisna edilir, çünkü zamme uygulaması daha yaygındır ve kullanımı çoktur.'
§Ruh kelimesi meleklerden ayrı zikredildi ki bu o meleğin özelliğinden olsa gerek. Ruh'un meleklerin büyüklerinden olduğu ifade edildi,[57] Cebrail olduğunu söyleyenler de vardır.[58]
637/1507- Hz. Âişe’den (Radıyallahu anh):[59]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) Kur'ân'ı yorumlayarak rükû ve secdelerinde çokça şöyle derdi:
"Sübhaneke Allahümme Rabbena ve bihamdik, Allahümmağfirlî"[60]
Açıklama
§Tesbihin tercemesi:
"Ey Rabbim, senin noksansızlığım bilir, seni hamd ile överim, Allahım beni (hatalarımı) bağışla!"
§Hz. Âişe'den gelen diğer rivayet:[61]
'İzâ câe nasrullahi ve'1-fethu' suresi İndikten sonra Hz. Peygamber'in namaz kılarken duayı terk ettiğini hiç görmedim, o şöyle derdi:
"Sübhaneke Rabbî vebi hamdik, Allahümmağfirlî."
§Hz. Peygamber'in Kur'ân'i tevil ederek (yorumlayarak) emirleri öncelikle namazda yerine getirmesi çok önmelidir. O, ümmetine her konuda örnektir ve onun ibadeti gibi bir ibadetle Allah'a yönelmek gerekir ki Allah'ın emrettiği Peygambere İttiba bu şekilde yerine getirilir.[62]
638/1508- Abdullah b. Mes'ûd'dan (Radıyaiiahü anh):[63]
Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) şu sözleri çokça söylerdi: "Sübhaneke Rabbena ve bihamdik, Allahümmağfirlî." îbnMes'ûd ekledi:
*îzâ câe nesrullahi ve'l-feth* suresi inince (Rasûlullah) şöyle dedi: "Subhâneke Rabbena ve bi hamdık, Allahümmağfirlî, inneke ente't-tevvâbü'r-rahîm."
§İbn Mes'ûd'dan ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah'a 'îzâ câe nesrullahi ve'l-feth' suresi inmesinden itibaren namazdaki kıraatinde bu sureyi okuyup rükûa gittiğinde şunu üç kere tekrarlamaya çokça devam etmişti:
"Subhâneke Rabbena ve bi hamdik, Allahümmağfirlî, inneke ente't-tevvâbü'r-rahîm."[64]
639/1509- İbn Abbas anlattı (Radıyallahü anhüm):[65]
Gece teyzem (Hz. Peygamber'in eşi) Hz. Meymûne'nin yanında kaldım. Rasûlullah gecenin bir kısmında uyandı...
İbn Abbas anlatmaya şöyle devam etti:
Sonra Rasûlullah (Saiiatiahu aleyhi ve seiiem) rükûa gitti, rükûda şunu derken kendisini gördüm (işittim):
"Sübhane Rabbiye'l-Azîm."[66]
Sonra rükûdan başını kaldırdı ve Allah'ın dilediği kadar Allah'a hamdetti. Sonra secdeye gitti, secdesinde şöyle diyordu:
"Sübhane Rabbiye'l-A'lâ."[67]
Sonra secdeden başım kaldırdı ve iki secde arasında şöyle diyordu:
"Rabbiğfirlî verhamnî vecburnî, verfa'nî verzuknî, vehdinî."[68]
Açıklama
Rükû ve secdede teşbihin meşruiyeti konusunda ihtilaf yoktur, ancak bu teşbihlerin meşruiyetinde ihtilaf edildi:
1- Cumhûra göre bu teşbihler sünnetttir.[69]
2- İshak b. Râhûye'ye göre vaciptir. Bilerek terk edildiğinde namaz batıl olur.[70] Zahirîlere göre ise mutlak olarak vaciptir, ancak 'Rabbena leke'1-hamd' demek müstehaptır.[71]
3- İmam Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayette göre rükû ve secdedeki teşbihler vaciptir, bilerek terk edilirse namaz batıl olur, unutulursa namazı batıl olmaz, sehiv secdesi gerekir.[72]
§Vacip olduğunu söyleyenlerin delili "Beni namaz kılarken gördüğünüz gibi namaz kılın!"[73] hadisi ve 'Allah'ı teşbih edin'[74] ayetidir.
Sünnet olduğunu söyleyenler ise namazı kötü kılan kişiye Rasûlullah'ın "kalk namazı (tekrar) kıl, sen namaz kılmadın"[75] dedikten sonra
namazın vaciplerini (farzlarını) öğretirken bu teşbihlerden/zikirlerden bahsetmedi, hâlbuki iftitah tekbirini öğretmişti.
§tmam Nevevî şöyie dedi: "Namazdaki fiiller iki kısımdır:
1- Namaz dışında insanların normal yaptığı hareketler: Kıyam ve kuûd (oturma) gibi. Bunları adet olandan ayırmak için vacip bir zikir gerekli olur, o da kıraat ve oturulduğundaki bazı dualardır.
2- Namaz dışında mutad olmayan hareketler: Rükû ve secdedir ki, namaz bunlarla adetten ayrılır. Bu nedenle buralarda vacip bir zikre ihtiyaç yoktur."[76]
* Rükû Ve Secdede Kur'ân Kıraati Yasaktır
640/1510- Hz. Ali'den (Radıyaiiahu anh):[77]
Rasûlullah (Sattaitahu aleyhi ve setiem) rükû veya secde hâlinde kişinin Kur'ân okumasını yasakladı.[78]
641/1511- (Z.) Hz. Ali'den (RaAyaiiahuanh):[79]
Bir kişi kendisine: 'Rükû ve secdede Kur'ân okuyabilir miyim?1 dediğinde şöyle cevap verdi:
Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"Ben rükû ve secdede Kur'ân okumaktan men olundum. Rükûa gittiğinizde Allah'ı tazim edin, secdeye gittiğinizde Allah'tan istemede daha gayret edin ki isteklerinizin yerine gelmesi uygun olsun/gerçekleşsin."
NOT: Secde insanın Allah'a en yakın olduğu konumdur. Bir hadiste şöyle buyurulur:
Ebu Hüreyre'den:[80]
Rasûlullah dedi ki:
"Kulun Rabbine en yakın hâli secdede iken olur. O hâlde (orada) duayı artırın!"[81]
642/1512- İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma):[82]
Rasûlullah (Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) (ölüm hastalığındayken[83] evinin mescide açılan kısmındaki[84]) perdeyi açtı, insanlar Hz. Ebû Bekir'in arkasında namaz için saf tutmuşlardı, onlara şöyle dedi:
"Ey insanlar! Müslüman'ın gördüğü ya da ona gösterilen salih rüya dışında nübüvvet mübeşşiratı (gaybden haber alma) imkanı kalmamıştır."
Sonra şunu ekledi:
"Dikkat edin, ben rükû ve secde halinde Kur'ân okumaktan men olundum. O hâlde rükûda iken Rabbi tazim edin, secdede ise duada gayret edin ki isteklerinizin yerine gelmesi uygun olsun/gerçekleşsin[85]."
Açıklama
Bu rivayetler rükû ve secdede Kur'ân okumanın men olunmasını ve bunun meşru (doğru) olmadığını göstermektedir. Bu durumda Kur'ân okumak;
1- Mekruhtur. Cumhurun görüşü budur.[86]
2- Haramdır. Şevkânî gibi bazı alimlere göre bu yasak haramlık ifade eder.[87]
§İmam Nevevî şöyle dedi: "Rükû ve secdede yapılması gereken teşbihtir. Rükû ve secdede Fatiha dışındaki bir yeri okumak mekruhtur, namazı batıl olmaz. Fatiha okuması durumunda iki görüş vardır: Biri mekruh olmasıdır, namazı batıl kılmaz. Diğeri de haram olmasıdır, namazı bozar. Bu bilerek okuma durumundadır. Ama unutarak okursa namazı bozulmaz.
Bilerek ya da bilmeyerek okuma durumunda İmam Şafiî'ye göre namazı bozmaz, ama sehiv secdesi gerekir."[88]
* Rükû Ve Secdeden Doğrulmak Ve Bu Durumda Biraz Durmak, Bunları Terk Edenin Hâli
643/1513- Ebû Hüreyre'den (Radıyallaha anh):[89]
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Rükûu ve secdesi arasında belini düzgün tutmayan kişinin namazına Allah bakmaz."
NOT: Bakmak manasına gelen fiili burada kabul etmek anlamındadır.. Ebû Mes'ûd'dan gelen rivayette Hz. Peygamber şöyle dedi:
"Rükû ve secdesinde belini düzgün tutmayanın namazı yeterli/geçerli olmaz."[90]
644/1514- Talk b. Ali el-Hanefî'den (Radıyallahu anh):[91]
Rasulullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Rükûu ve secdesi arasında belini düzgün tutmayan kişinin namazına izzet ve celâl sahibi Allah bakmaz."[92]
645/1515- Ali b. Şeyban (Radiyallahu anh):[93]
Rasûlullah'a (kavminin) temsilcisi olarak geldi...
Anlatmaya şöyle devam etti:
Rasûluîlah'ın (Saiiaiiaim aleyhi ve sellem) arkasında namaz kıldık, rükû ve secdede belini düzgün tutmayan bir adama göz ucu takıldı. Namazı bitirince şöyle dedi:
"Ey Müslümanlar topluluğu! Doğrusu rükû ve secdede belini düzgün tutmayanın namazı geçerli değildir."
Sonra Rasûlullah en arkada kendi başına namaz kılan (bu şekilde cemaate uyan) bir kişi gördü ve ona da dedi ki:
"Namazını yeniden kıi! En arkada kendi başına namaz kılanın (bu şekilde cemaate uyanın) namazı geçerli değildir."[94]
646/1516- Ebû Katâde'den (Radiyallahu anh):[95]
Rasûlullah (SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) şöyle dedi: "İnsanların en kötü hırsızı namazından çalandır." Kendisine: 'Ey Allah'ın Rasûlü kişi namazından nasıl çalar?' deyince şöyle buyurdu:
"Rükû ve secdesini tam yapmaz."
§Ya da (diğer rivayete göre) şöyle dedi:
"Rükû ve secdede belini düzgün tutmaz."[96]
647/1517- Ebu Said el-Hudrî (Radıyallahü anh):[97]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
" İnsanların en kötü hırsızı namazından çalandır." Kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü kişi namazından nasıl çalar?' deyince şöyle buyurdu:
"Rükû ve secdesini tam yapmaz."[98]
648/1518- Enes b. Malik'ten (Radıyallahü anh):[99]
Rasûlullah (Satiaiiahu aleyhi ve seiiem) başını secdeden ya da rükûdan kaldırdığında ikisi arasında o kadar dururdu ki, biz Hz. Peygamber namazı unuttu mu?, derdik.[100]
Açıklama
Enes b. Malik'ten gelen farklı bir rivayet:[101]
Rasûlullah (Saiiaüaha aleyhi ve sellem) başını rükûdan doğrulttuğunda o kadar dururdu ki biz, (Rasûlullah) kesinlikle namazı unuttu, derdik. Sonra secdeden başını kaldırıp doğrulur, iki secde arasında öyle oturur kalırdı ki hatta biz, kesinlikle namazı unuttu, derdik.
§Bu hadislerden anlaşılan rükûda ve secdede tadil-i erkânın farz olmasıdır. İmam Malik, Şafiî, Ahmed, tshak, Dâvud ez-Zahirî ve ulemanın çoğunluğu bu görüştedir. Tadil-i erkâna tam uymayan, belini tam düzlemeyenin namazı geçerli değildir.
Hanefî mezhebinde kabul edilen görüşe göre tadil-i erkân vaciptir. îmam Ebû Hanife ve Muhammed bu görüştedir. Ancak İmam Ebû Yusuf a göre farzdır.[102]
* Rükûdan Doğrulma Ve İlgili Hükümler
649/1519- Hz. Ali'den (Radıyallahü anh):[103]
Rasûlullah (Saiiaiiana aleyhi ve seüem) başım rükûdan kaldırdığında şöyle dedi:
"Semi Allahü limen harnideh, Rabbena velekel hamd mil'e's-semâvâti ve'l-ard vema beynehüma ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü."[104]
Açıklama
ŞTesbihin manası:
"Allah hamd edeni duyar, Rabbimize gökler, yer ve ikisi arası dolusu, ayrıca bundan sonra Senin dilediğin kadar Sana hamd olsun."
§Tesbih lügatta, tenzih ve teb'îd (uzaklaştırma) manasındadır. Vahidî, müfes-sirlerin şu görüşte birleştiklerini nakletti: Teşbih, Allah'ı noksanlıklardan tenzih ve tebri'dir. Sübhanallah, İmam Halil ve Ferrâ'ya göre masdar olarak men-subdur, subhân kelimesişeklinde masdar makamındadır.şeklinde takdir edilir, buradaki fiili ihtisar için hazfedildi, hâl olur, yani şeklinde takdir edilir ya da diğer görüşe göre şeklinde takdir edilir.[105]
§Bu konudaki naslar rükû ve secdede tadil-i erkâna uymanın vücûbiyeüni göstermektedir. Bu vücûbiyet İmam Malik, Şafiî, Ahmed ve İshak'a göre farz anlamındadır, yerine getirilmediğinde namaz sahih olmaz. İmam Şafiî ve Ahmed'e göre kim rükû ve secdeden tam olarak doğrulmazsa namazı fasit olur.[106] İbn Hacer; Hanefîlerdeki meşhur görüşe göre rükû ve secdeden doğrulma sünnet olduğunu, bildirdi.[107] Şafiî mezhebinde Hanefilerde olduğu gibi farz ile sünnet arasında vacip gibi ara bir kavram olmadığı İçin bunu sünnet-i müekkede manasında Hanefî mezhebindeki vacibin karşılığı olarak anlamak gerekir. Hanefî mezhebinde kabul edilen görüşe göre tadil-i erkân vaciptir. İmam Ebû Hanife ve Muhammed bu görüştedir. Ancak İmam Ebû Yusuf a göre farzdır.[108]
§Rükû ve secdedeki duruş miktarı konusunda üç kere 'Sübhane Rabbiye'l-Azîm' denecek kadar durulmalı, bu en az miktardır, bazı alimlere göre bundan az durmak namazı ifsat eder. Hanefî mezhebine göre rükû ve secde için tam eğilmesi yeterlidir, en az miktarı yoktur.[109]
650/1520- Said b. Cübeyr'den (Radiyallahu anh):[110]
İbn Abbas (Radıyaitaha anhuma) şunu nakletti ki, merfû (Rasûlullah'tan) olduğunu zannediyorum:
O (Rasûlullah) (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) rükûdan başını kaldırdığında şöyle dedi:
"Semi Allahü limen hamideh, Rabbena lekel hamd mil'e's-semâ ve mil'e'l-ardı ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü."[111]
Açıklama
Bu rivayette Said b. Cübeyr'in merfû olma ihtimali ile ilgili zannı doğrudur. Çünkü Atâ yoluyla İbn Abbas'tan gelen diğer rivayette merfû olarak nakledilmiştir:
Hz. Peygamber rükûdan başını kaldırdığında şöyle dedi:[112]
"Aüahümme, Rabbena lekel hamd mil'e's-semâvâti ve mil'e'l-ard vema beynehüma ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü, Ehle's-senâ ve'l mecd! Lâ mania lima a'tayte vetâ Hma mu'tıyte vela yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü."
* Teşbihin manası:
"Allahım, Rabbimiz! Gökler, yer ve ikisi arası dolusu, ayrıca bundan sonra senin dilediğin kadar sana hamd olsun. Ey övülen ve azamet sahibi olan! Hepimizin senin kulun olduğumuz hâlde kulun şu sözü en doğru sözdür; Allahım, Senin verdiğini engelliyecek, engellediğine de verecek başkası yoktur, Sana karşı azamet (mülk/otorite) sahibinin azameti sonuçsuz kalır, yok olur, (ancak salih amel fayda verir.)"[113]
651/1521- Abdullah b. EbîEvfâ'dan (Radıyaiiahu anh):[114]
Hz. Peygamber rükûdan başını kaldırdığında şöyle derdi: "Alfahümme, Rabbena lekel hamd mire's-semâvâti ve mil'e'l-ard ve mil'e mâ şi'te min şeyin ba'dü."
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen benzer rivayet:
Hz. Peygamber (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle derdi: (Diğer iafızda rükûdan başını kaldırdığında şöyle dua ederdi
"Allahümme, lekel hamd mil'e's-semâi ve mil'e'1-ard ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü. Ailahümme, tahhimî bi's-selci ve'lberadi ve'l-mâi'l-bârid. Allahümme tahhirnî mine'z-zunûbî ve nakkınî minha kema yünakka's-sevbü'l-ebyadu mfne'l-vesah1."[115]
Açıklama
§Tesbihin tercemesi:
"Allahım!, Gök ve yer dolusu, ayrıca bundan sonra senin dilediğin kadar sana hamd olsun. Allah'ım, beni kar, dolu ve soğuk su ile temizle. Allahım beni günahlarımdan temizle ve beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni günahlardan arındır."
ŞHattabî (v.388/998) duada geçen üç şey ile ilgili şöyle dedi: 'Hadiste, su yeterli olduğu hâlde kar ve dolu da zikredildi. Hâlbuki insanlar su dışında bu ikisini fazla kullanmamaktadır. Bunlarla temizliğin fazlalıhğı vurgulanmaktadır.'
İbn Dakîk el-îyd (v.702/1302) dedi ki: 'Bunlarla temizliğin derinliği/fazlalığı kastedilmişitir, üç ayn maddeyle temizliğin örnek verilmesi bunu göstermektedir.'[116]
652/1522- Ebû Hüreyre'den (Radtyaiiahü anh):[117]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"(Namazda) Kur'ân okuyan (imam) vSemi' Allahü limen hamiden' dediğinde arkadaki kişi 'Allahümme, Rabbena leke'l-hamd' der ve bu sözü gök ehlinin (o andaki) 'Allahümme, Rabbena leke'l-hamd' sözüne rastlar-sa/birleşirse geçmiş günahları affolur."
§(Z.) Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (Saiiaitaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"(Namazda) imam) 'Semi' Alfahü limen hamiden' dediğinde siz de 'Allahümme, Rabbena leke't-hamd' deyin, böyle diyenin sözü meleklerin (o andaki Allahümme, Rabbena leke'l-hamd) sözüne rastlarsa/birleşirse geçmiş günahları affolur."
NOT: İbn Hacer, hadiste geçen geçmiş günahların affolması konusunda, lafzın zahirinden bütün günahların affolması anlaşılmasına rağmen alimlerin bu ifadeyi genellikle küçün günahların affı şeklinde anladığını ifade etti.[118]
Hattâbi, bu hadislerden meleklerin de namaz sırasında mü'minlerle birlikte bu duaya katıldığı ve onlar için istiğfar ettikleri anlaşıldığını belirtti.[119]
653/1523- Rifâa b. Rafı' ez-Zürakî (Radıyallahü anh) anlattı:[120]
'Bir gün biz Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) arkasında namaz kılıyorduk, Rasûlullah rükûdan başını kaldınnca;
"Semi' Allahü İtmen hamideh" dedi. Arkasındaki bir adam da şöyle dedi: 'Rabbena leke'1-hamd hamden kesîran tayyiben mübâreken fûV[121] Rasûlullah namazı bitirince: "Biraz önce konuşan kimdi?" deyince o adam: 'Ben, ey Allah'ın Rasûlü' dedi. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: "Onun sevabını önce yazmak için birbiriyle yarışan otuz küsur melek gördüm.'"
NOT: İbn Hacer bu vaktin akşam namazı olduğunu belirtti.[122] Ayrıca bu olay Rasûlullah'm sahabenin sözünü tasdik edip meşru hâle getirdiği, hatta ibadetin bir parçası hâline getirdiği nadir yerlerden birisidir, bunun nedeni gaybî İşaret olsa gerek. Ezanın meşru kılınması, imama geç uyan kişinin kalanı İmamın selamından sonra tamamlamasının meşruiyeti[123] gibi konulardaki olaylar da bu bağlamda birer örnektir.[124]
654/1524- Ebû Hüreyre (Radıyaiiaha anh) şöyle dedi:[125]
'Ben, namaz yönüyle Rasûiullah'a (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) sizden en çok benzeyen (onu bilen ve ona uyan) bir kişiyim. Rasûlullah: "Semi' Allahü limen hamideh" dediğinde (ardından) şöyle dedi: "Allahümme, Rabbena veleke'l-hamd.'"
Ebû Hüreyre ekledi:
'Rasûlullah rükûa giderken, secdeden doğrulurken, iki secdeden başını kaldırırken hep tekbir getirirdi.[126]
Açıklama
Rükûdan doğrulurken söylenen teşbihle ilgili rivayetler bazen vav ile gelmektedir; "Allabümme, Rabbena veleke'l-hamd" gibi. Ancak "Allahümme, Rabbena leke'l-hamd" şeklindeki vavsız nakledilen rivayetler daha fazladır. Burada vav ile söylenmesi konusunda alimlerin görüşleri:
1- Hanefî, Mâlikî ve Şafiî alimlere göre bunu vav ile de vavsi2 olarak da söylemek caizdir, çünkü iki şekilde de rivayetler bulunmaktadır.
2- Hanbetîlere göre mutlaka vav İle söylenmelidir. Ancak Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayette şeklinde vavsız nakledildi. Bu ikisi de caizdir, Çünkü Peygamberimiz'den iki şekilde de nakledildi ki ona uymak müstehaptır.[127]
655/1525- Ebû Said el-Hudrî'den (Radtyaiiahu anh):[128]
Rasûlullah (Saiiaihhu aleyhi ve setiem) "Semi' Allahü limen hamideh" dediğinde (ardından) şöyle dedi:
"Allahümme, Rabbena lekef hamd mil'e's-semâvâti ve mil'e'l-ard ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'dü, Ehle's-senâi ve'l mecd! Ehakku mâ kale'l-abdü, ve küitüna leke abdün. Lâ mania lima a'tayte vela yenfeu ze'l-ceddi minke'i-ceddü."[129]
Açıklama
Bu teşbihin manası:
"Allahım, Rabbimiz! Gökler, yer ve ikisi arası dolusu, ayrıca bundan sonra senin dilediğin kadar sana hamd olsun. Ey övülen ve azamet sahibi olan! Hepimizin senin kulun olduğumuz hâlde kulun şu sözü en doğru sözü şudur:[130] (Allahım,) Senin verdiğini engelliyecek başkası yoktur, Sana karşı azamet (mülk/otorite) sahibinin azameti sonuçsuz kalır, yok olur (ancak salih amel faydalı olur)."[131]
§Rüküda, rükûdan sonraki doğrulmada ve secdedeki teşbihler ve zikirler cumhura göre sünnettir. İmam Nevevî; aynı konuda gelen farklı teşbih ve zikirleri birleştirerek söylemenin müstehap olduğunu belirtti.[132] Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayette farzdır.[133]
§Rükûdan doğrulurken (kavmede) "Semiallahü limen hamiden' deme yanında 'Rabbena lekel hama" demenin hükmü:
1- Hanefî mezhebinde imam ve cemaat bunları birleştirir. İmam Ebû Hanife'den gelen diğer rivayette İmam 'Semiallahü limen hamideh' der, ama 'Rabbena îeke'l-hamd' demez. Münferit hakkında kuvvetli görüş birleştirmemesidir, ancak birleştirebileceğine dair Ebû Hanife'den gelen başka rivayet de vardır.[134]
2- Malikîlere göre imam ve cemaat bunları birleştirir.[135]
3- Şafiîlerde imam, me'mûm ve münferit halükârda birleştirir.[136]
4- Hanbelîlere göre ise imam da, münferit de birleştirir; Bu görüşün delili:[137]
'...Rasûlullah rükûdan başını kaldırdığında şöyle derdi: Semiallahü limen hamideh, Rabbena leke'1-hamd... '
*Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayette sadece imam birleştirir, cemaat birleştirmez.[138] Çünkü Rasûlullah şöyle dedi:[139]
"...İmam 'Semiallahü limen hamideh' dediğinde siz de 'Rabbena veleke'l-hamd' deyin!.."[140]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/326-327.
[2] Razi, Muhtaru 's-Sıhah, 388; Karahisarî, Ahterî-i kebir, 1/146.
[3] Neshedildiğini gösteren hadis için bk. Müsned Trc. H. No: 623-624/1493-1494.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/327.
[4] Sened:
Sahih: Müsned, 1/413-414, H.no:3928; Benzer rivayetler için bk. 1/378, H.no:3587 (622/1492. hadis); i/426, H.no:4053 (136/444.hadisin ikinci rivayetine bk.); 1/418-419, H.no:3974 (623/1493. hadis); 1/447, H.no:4272; 1/426, H.no:4045; 1/451, H.no:4311; 1/409, H.no:3889; 1/414, H.no:3928; 1/424, H.no:4030; 1/455, H.no:4347; i/459, H.no:4386:
Müslim, Mesâcid, 26-28; Ebû Davud, Salât, 146, H.no:868; 'Nesût, Mesâcid, 27, H.no:717; Tatbik, 1, H.no:l027-1028; İbn Mâce, İkâme, 150, H.no:I255.
Daha önce zikredilen 136/444 ve 71/941.hadislerin talırici ile karşılaştırınız. Ayrıca 49/919,495/1365,622/1492, 623/1493 ve 59/10948.hadislere bk.
[5] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, V/16.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/327-328.
[6] Sened:
Sahih: Müsned, 1/378, H.no:3588; Tahrici için bk. 621/1491.hadis.
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/328-329.
[8] Sened:
Sahih: Müsned, T/418-419, H.no:3974; Ebû Dâvûd, Salât, 116, H.no:747; Nesâî, Tatbik, 1, H.no:1029.
Sa'd b. Ebî Vakkas'tan şahidi için bk. 624/1494.hadis.
Tahrici için bk. 62 i/1491.hadis.
[9] Yani tatbik denilen ellerin arasını birleştirip dizlerin arasına koymayı.
[10] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/329.
[11] Bk. Bennâ, age., III/253.
[12] Sened:
Sahih: Müsned, 1/182, H.no:1576; Benzer rivayet için bk. 1/181, H.no:1570: Buharı, Ezan, 118 sonunda ziyadesi İle; A/i*s7im,Mesâcid, 29-31: Ebu Dâvud, Salât, 146, H.no:867; Tirmizi Salât, 77, H.no:259; Nesât, Tatbik, 1, H.no:1030-1031; İbn Mâce, İkâme, 17, H.no:873; Dârimi, Salât, 68, H.no:1308. Hz. Âişe’den şahidi:
Mâce, İkâme, 17, H.no:874 (Senedinde Hârice b. Rical var ki bu râvinin zayıflığında ittifak bulunmaktadır). İbn Mes'ûd'dan şahidi için bk. 623/1493.hadis.
[13] Yani babası Sa'd b. Ebî Vakkas. Bk. Bennâ, age., III/253.
[14] Buhari, Ezan, 118; Ebû Davûd, Salât, 150, No: 867; Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/214, No. 618; Beyhakî, 11/83, No: 2376.
[15] Müslim, Mesacid, 29, (535); Nesâi, age., 1/215, No: 621.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/329-330.
[16] Sened:
Hasen: Müsned, 1/287, H.no:2604; Tirmizî, Taharet, 30. H.no:39 (hasen-garib);İbn Mâce, Taharet, 54, H.no:447; Dârimi, Salât, , H.no:700. Ahmed Muhammed Şâkir, Tev'eme'nin azadlığı Salih'i zayıf sayanların varlığını, bunun sebebi olarak da Ömrünün son döneminde ihtilâl ettiğinin/bunadığının gösterildiğini belirtmiş, fakat Mûsâ b. Ukbe'nin hocası Salih'ten İhtilâtından önce hadis aldığını ve bu sebeple İbn Hacer'in de (Bk.Telhts, s.34) naklettiği gibi Buhârî'nin hadisi hasen saydığını söylemiştir. Mûsâ b.Ukbe Salih'ten ihtilâtından önce hadis almıştır. Bk.Sünen, Taharet, 30, H.tıo:39; Şevkânî de aynı bilgileri verir. Bk. Neylü'l-evtâr, 1/169; Bennâ,age., 11/44.
Bu rivayet 288/596.hadiste zikredilmişti.
[17] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/330-331.
[18] Ahmed b. Hanbel, IV/119, 120; IV/I20; Ebu Dâvûd, Salât, 144, H.no:863; Nesai Tatbîk, 3, 5, H.no:1034-1036; Dârimî, Salât, 68, H.no:1310. Bennâ hadisin senedindeki râvilerin sika olduklarım söyler. Bk. Bulûğu'l-emânî, III/150. (Bk. Müsned Trc. No: 476/1346)
[19] Ebû Davûd, Salât, 148, H.no: 859; îbn Hibbân, V/88, H.no: 1787; (bu rivayet tenkid edilmeyen bir isnadla nakledildi. Bk. Bennâ, age., 111/254)
[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/331.
[21] Bu müphemük ikinci rivayette giderildi, ayrıca bu rivayetin açıklamasına bk.
[22] Sened:
Zayıf: Müsned, V/6, H.no:19942 (Senedinde müphem bir râvİ bulunmaktadır); İkinci rivayet için bk. V/271, H.no:22229 (Bu rivayetten müphem râvinin Sa'dî olduğu tesbtt edilmektedir. Fakat bu zat da meçhuldür); Ebû Dâvmt, Salât, 150, H.no:885 (Farklı iki rivayet şeklini de "Babası veya amcasından" " Babası onun da amcası aracılığı ile " vermiştir). İbn Mes'ûd'dan şahidi:
Bk. Ebû Dâvûd, Salât, 150, H.no:886 (Mürseldir. Yani munkatıdır. Çünkü Avn b. Abdullah b. Utbe, İbn Mes'ûd'a yetişmemiştir); İbn Mâce, İkâme, 20, H.no:890 ve ziyadeleri vardır.
[23] Bennâ, age., III/255.
[24] İbn Hacer, Takribu't-Tehzib, No. 8499.
[25] Ahmed b. Hanbel, V/343; Benzer rivayetler için bk. V/341-342, 344; Ebû Davûd, Salât, 96, H.no:677. Ayrıca bk. Müsned Trc. H.No: 478/1348, 610-611/1480-1481 Bennâ, hadis hakkında Münzirî ve Hâkİm'in görüşlerini nakleder. Münzirî: "Ahmed b. Hanbel ve Ebû Ya'lâ hasen bir isnadla nakleder"; Hâkim: "İsnadı sahihtir" derler. Bk. Bülûğu'l-emânî, III/152. Senedinde Şehr b. Havşeb vardır. Şehr b. Havşeb hakkında geniş bilgi için bk. 4/4. hadis.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/331-333.
[26] Sened:
Sahih: Müsned, III/162-163, H.no:12598; Benzer rivayetler için bk. III/225, H.no:13284: 111/221, H.no: 13240 III/259, H.no: 13655 III/254-255, H.no: 13606: 111/144, H.no:12404; Ebû Dâvûd, Salât, 150, H.no:888; Nesâî, İmame, 35, H.no: 822; İftitâh, 61, H.no:979; Tatbik, 76, H.no:1133; Dârimî, Salât, 46, H.no:1263.
Ebû Hüreyre'den şahidi için bk. 558/1428.hadise bk.
Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyailahü anh) şahidi için bk. 549/1419. hadis.
[27] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 111/101.
[28] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/333.
[29] Sened:
Sahih: Müsned, IV/280, H.no: 18381; Benzer rivayetler için bk. IV/285, H.no:18423; IV/285, H.no: 18430 (Başında şu ziyade ile:
IV/294, H.no: 18505:
IV/298, H.no: 18541:
Buhari, Ezan, 121, 127, 140; Müslim, Salât, 193-184; £&« Dûv/W, Salât, 143, H.no:852, 854; Tirmizî, Salât, 91, H.no:279; Ahmed, Tatbik, 24, 89, H.no:1063, 1146; Sehv, 77, H.no:1330; Dârimî, Salât, 80, H.no:1339-1340. Ayrıca bk.649/1519.hadis.
[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/333-334.
[31] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, III/64.
[32] Ahmed b. Hanbel, IV/294; Müslim, Salat, 38 (471); Ebû Davud, Salat, 147, H.no: 854; Tirmizi, Salat, 207, H.no: 279.
[33] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/188.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/334.
[34] Sened:
Sahih: Müsned, V/65-66, H.no:20529; Benzer rivayetler için bk. V/59, H.no:20468; Beyhakî, IH/10; Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 11/114. Bennâ hadisin isnadının sahih olduğunu söyler. Bk. Bulûğu'l-emânî, IH/257. Hadisin müphem sahâbİsi İbn Mes'ûd (Radıyallahü anlı) olabilir:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebtr, X/33, H.no:9856.
[35] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/335.
[36] Rükû ve secdede Kur'ân okumayı yasaklama rivayeti ve tahriçleri için bk. Müsned Trc. 640/1510 nolu hadis.
[37] İbn Hacer, Fethu'l-Bcîrî, 11/257; Münâvî, Feyzıt'l-Kadîr, V/284.
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/335-336.
[39] Sened:
Hasen: Müsned, 1/123, H.no:997; Heysemî, hadisin senedinde müphem bir râvi bulunduğunu, Sinan b. Hârûn hakkında İse ihtilâf olduğunu dile getirilir. Bk. Mectna', 11/123. Ebû Bişr Sinan b. Hârûn el-Burcumî, Ahmed b. Hanbel'in hocası Şâzân Esved b. Amir eş-Şâmî'nin (v.208) hocasıdır. Zühlî tarafından sika, Nesâî tarafından ise zayıf sayılmıştır. Ahmed b. Hanbel iki, Tirmİzî İse bir rivayetini nakleder. Tİrmİzî rivayetinin hasen olduğunu söyler. Bk. Sünen, Menâkıb, H.no:3708; Ahmed b. Hanbel (^'_r_>0 lafzı ile hocasının ismini vermeden nakletmiştİr. Dolayısıyla muallak ve zayıf bir rivayettir. Dârekutnî de Sinan b. Hârûn - Beyân - İbn Ebî Leylâ - Berâ b. Azib isnadı ile gelen rivayetin doğruya daha yakın bir nakil olduğunu söyler. Bk. Hel, HI/275, H.no:402. Hadis şâhidleri İle hasen li ğayrİhî seviyesine yükselir:
a-İbn Abbas'tan şahidi:
Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ ve Taberânî (Kebtr'ındc) tarafından nakledildiğini, râvilerinin sika sayıldıklarını belirtir. Bk. age., H/123.
b-Ebû Berze el-Eslemî'den şahidi:
Heysemî, hadisin Taberânî'nin üç Mu'cemi'nde de naklettiğini, râvilerinin sika olduklarını söyler. Bk. age., 11/123.
c-Enes'ten şahidi:
Heysemî, hadisin Taberânî (Sûgrr'inde) tarafından nakledildiğini, senedinde zayıf olan Muhammed b. Sâbit'in bulunduğunu ifade eder. Bk. age., 11/123.
d-Ayrıca Hz. Âişe'den nakledilen 472/1342,687/1557 ve 518/1388. hadislerle karşılaştırınız.
Hadisin metninde geçen şeklinde olması gerekirken şeklinde gelmiştir. Bu da onun bu şekilde gelebileceğinin delili olmuş olur. İlgili kurallar için bk. İbn Mâlik, Şevâhidü't-Tavzîh, s.l 1-15.
[40] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/336-337.
[41] Sened:
Hasen: Müsned, IV/138, H.no:17177; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IX/30. H.no:83!0. Senedinde yer alan Berâ' b. Osman el-Ensâıî ve Hânî b. Muâviye es-Sadefî meçhuldürler. Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbet ve Taberânî (Kebîr'ınâc) tarafından nakledildiğini, senedinde tenkide maruz kalan İbn Lehîa'nın bulunduğunu, aynca Berâ' b. Osman el-Ensârrnin meçhul olduğunu belirtir. Bk. Meana', H/121. Ebû Zür'a el-Irâkî de bu zatın meşhur biri olmadığını söyler. Bk. Zeylil'l-Kâşif, Trc.no:! 17. Hadis şâhidleri ile hasen li ğayrihî seviyesine yükselir:
a-Ebû Abdullah el-Eş'arî'den (Radıyallahii anlı) şahidi:
Bk. EbÛ Ya'lâ, XIII/139-14O, 333, H.no:7184, 7350; Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebîr, İV/115, H.no:3840. Heysemî, hadisin senedinin hasen olduğunu söyler. Bk. age., 11/121.
b-Bilâl'den (Radıyallahiianlı) şahidi:
İbn EbîŞeybe, 1/259, H.no;2981; Taberânî. el-Mu'cemti'l-kebîr, 1/356, H.no:1085; el-Mıı'cemü'l-evsat, M/127, H.no:269L Bk. Heysemî, hadisin senedindeki râvilerinin sika olduklarını söyler. Bk. age., U/121. Mtinzirîde aynı görüştedir. Bk.Terğîb, 1/199.
c-Enes b. Mâlik'ten (Radtyallahü anh) şahidi:
Taberânî,el-Mu'cemü'l-evsat, V/129, H.no:4863; VII/331, H.no:7645; el-Mu'cemiVs-sağir, 11/24, H.no:712. Heysemî, senedinde İbrahim b. Abbâd el-Kirmânî'nin bulunduğunu, bu râvi hakkında bilgi veren birine rastlamadığını belirtir. Bk. age., 11/120-121.
d-Ebû Hüreyre'den (RadıyalUthil anh) şahidi:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, V/359, H.no:5550; Heysemî, hadisin senedinde çok zayıf olan Abdullah b. Şebîb el-Medenî'nin bulunduğunu belirtir. Bk.'nge., H/121. e-Huzeyfe b. el-Yemân'dan (RadtyaHahii anh) şahidi İçin bk. 632/1502.hadis. f-Ebû Ca'fer'den (Radiyallahü anlı) şahidi:
Bk. İbn EbîŞeybe, 1/258, H.no:2969. Ayrıca diğer şâhidler ve rivayetler için bk. 646/1516. hadis.
[42] İbn Abdilber, İsttâb, III/1033, No: 1769; İbnü'l-Esir, Üsdü'l-gabe, III/577, No: 3571.
[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/337-338.
[44] Sened:
Sahih: Müsııed, V/384, H.no:23151; Benzer rivayet için bk. V/396, H.no:23253:
Buhari, Salât, 26; Ezan, 119, 132; Nesât, Sehv, 66, H.no:13lO; EbîŞeybe, 1/258, H.no:2966; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, 11/201, H.no:1718.
Hadisin şâhidleri için bk. 631/1501, 643/1513 ve 646/1516. hadisler.
[45] Kinde Yemen'de bulunan büyük bir kabile, mahalle (Bk. Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, X/37; Münâvİ, Feyzu'l-Kadîr, 111/342); Ancak Bennâ, kâfin zammesiyle Künde şeklinde okumuş ve Semerkant'da bulunan bir yer olduğunu belirtmiştir ki şerhlerdeki bilgiler ile uyuşmamaktadır. Bk Bennâ, age., III/260.
[46] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 11/275.
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/338-339.
[48] Sened:
Sahih: Müsned, 1/119, H.no:960; Benzer rivayetler için bk. 1/94-95, H.no:729 (511/1381. hadis); 1/102-103, H.no:803-805; Mâlik, Salât, 17; Müslim, Müsâfİrûn, 201-202; Ebû Dâvûd, Salât, 119, H.no:760; Vitir, 25, H.no:1509; Tinnizu Salât, 82, H.no:266 (İbn, Ömer, İbn Abbas, İbn Ebî Evfâ, Ebû Cuhayfe ve Ebû Saîd'den (Radtyatlalui anhiim) şahidinin de bulunduğunu söyleyen Tirmizî, Hz. Ali rivayetinin hasen-sahih olduğunu ifade eder); Deavât, 32, H.no:3421-3423 (hasen-sahih); Nesât, İftitâh, 17, H.no:895; İbn Mâce, İkâme, 15, 70, H.no:864, 1054; Dârimî, Salât, 33, 71, H.no:1241, 1320.
Ayrıca bk. 51 l/1381.hadis.
[49] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bâd, 11/81.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/339-340.
[51] Sened:
Sahih: Müsned ,'lV/155, H.no:17345; £/;» DÛvÛd, Salât, 147, H.no:869 (İki isnadla nakleder. İkinci rivayetin sonunda şu ziyade vardır:
Ebû Dâvûd: "Bu zİyadelİ rivayetin mahfuz olmamasından korkuyoruz" der.) ibn Mâce, İkâme, 20, H.no:887; Dârimî, Salât, 69, H.no:1311.
[52] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/340-341.
[53] Sened:
Sahih: Müsned, V/382, H.no:23133; Benzer rivayetler için bİc. V/394, H.no:23237; V/388, H.no:23193; V/390, H.no:23204; V/396-397, H.no:23256; V/384, H.no:23154 (601/1471. hadis); V/397, H.no:23260; V/398, H.no:23268:
V/400, H.no:23292; V/401. H.no:23304; Müslim, Müsâfirûn, 203; Ebû Dâvûd, Salât, 147, H.no:871, 874; Tirmizî, Salât, 79, H.no:262 (hasen-sahih); Nesâî, İftitâh, 77-78, H.no:1006-1007; Tatbik, 9, 25, 74, 86, H.no:1044, 1067, 1131, 1143; Kıyam, 25, H.no:1662-1663 (Nesâî bu rivayet hakkındaki kanaatinin mürsel olduğunu söyler):
İbn Mace, İkâme, 20, 23, 179, H.no:888, 897, 1351; Dârimî, Salât, 69, 76, H.no:1312, 1330; Humeydî, 1/210, H.no:1442.
Ayrıca bk. 601/1471 ve 1012/1882. hadisler.
[54] Buhari sarihi tbn Reslân'ın naklinde; teşbih ayetine geldiğinde Allah'ı teşbih eder, tekbir ayetinde O'nu büyükler, dua ve istiğfar ayetine geldiğinde Allah'a dua ve istiğfarda bulunur, olması umulan bir şeye geldiğinde onu mutlaka ister ve bunu da diliyle ya da kalbiyle yapardı. (Bk.Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 111/87; Bennâ, age., m/262).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/341-342.
[55] Sened:
Sahih: Müsned, VI/35, H.no:23945; Benzer rivayetler için bk. VI/94, H.no:24511; VI/115, H.no:24724; Vl/148, H.no:25026; VI/149, H.no:25042; VI/176, H'.no:25310; VI/200, H.no:25514; VI/244, H.no:25948-25949; VI/266, H.no:26171; VI/193, H.no:25482 (Ahmed b. Hanbel'in hocası Yahya b. Said b. Ferrûh ziyadesini eklemiş fakat Ahmed b.Hanbel hocasının bunda şüpheye düştüğünü de eklemiştir); Müslim, Salât, 223-224; Ebû Dâvûd, Salât, 147, H.no:872; Nesâî, Tatbik, 11,75, H.no:I046, 1132.
[56] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/342.
[57] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/204.
[58] Azimâbâdi, Avnül-Ma'bûd, 111/88.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/342.
[59] Sened:
Sahih: Müsned, VI/43, H.no:24045; Benzer rivayetler için bk. VI/49, H.no:24I05; VI/190, H.no:25443; VI/100, H.no:24566; VI/I51. H.no:25056 (685/1555.hadis). Buhârt. Ezan, 123, 139; Meğâzî, 52; Tefsîr, 110/2; Müslim, Salât, 217-219; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:877; Nesâtjûitah, 10, 64-66, H.no:1045, 1120-1121, 1122-1123:
İbn Mâce, İkâme, 20, H.no:889.
Bir rivayette de Nasr suresinin nüzulünden sonra bu duayı okuduğu ifade edilmektedir:
Müsned, VI/230, H.no:25804; VI/184, H.no:25384:
VI/34, H.no:23947; VI/253, H.no:26038; Buhârt, Tefsir, 110/1; Müslim, Saiât, 219-220; Nesâî, İftitâh, 10, H.no:1045; Ebû Avâne, 1/503, H.no: 1881.
Bu rivayetin tbn Mes'ûd'dan (Radıyailahii ank) şahidi için bk. 638/1508.hadis.
HZ. Âişe'den farklı bir secde duası daha nakledilmiştir. Bu rivayet İçin bk. 684/1554. hadis.
[60] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/343.
[61] Ahmed b. Hanbel, VI/253; Müslim, Salât, 219 (484); Ebû Avâne, 1/503, No: 1881.
[62] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/343-344.
[63] Sened:
Hasen: Müsned, 1/392, H.no:3719; İkinci rivayet: 1/394, H.no:3745; Benzer rivayetler için bk.
1/388, H.no:3683 ziyadesi ile; 1/410, H.no:3891; 1/434, H.no:4140 (Başında ziyadesi ile); 1/455, H.no:4352; 1/455-456, H.no:4356; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî (fîv.va('ında) tarafından nakledildiğini, Taberânî'nin râvilerinin Hammad b. Ebû Süleyman'ın dışındakilerin sahih hadis ricâü olduklarım, bu râvinin ise sika olmasına rağmen sonradan ihülât ettiğini, diğer musanniflerin İse senedlerinde yer alan Ebû Ubeyde'nİn babası İbn Mes'ûd'dan hadis almadığını belirtir. Bk, Mecma', U/127.
Tirmizî ve tbn Mâce tbn Mes'ûd'dan farklı bir rivayet nakleder:
Bk. Tirmizî, Salât, 79, H.no:261 (Hadis Huzeyfe ve Ukbe b. Âmir'den de nakledilir. Fakat İbn Mes'ûd rivayetinin isnadı munkatıdır. Çünkü Avn b. Abdullah b. Utbe, İbn Mes'öd'a yetişmemiştir); İbn Mâce, İkâme, 20, H.no:890.
Hadis inkıta sebebiyle zayıftır. Fakat şahidi İle hasen li ğayrihî seviyesine yükselir. İşaret edilen Hz. Aişe (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 637/1507. hadis.
[64] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/344-345.
[65] sened:
Sahih: Müsned, 1/371, H.no:3514; Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce'nİn naklettiği bir rivayette de sadece iki secde arasındaki dua zikredilir. Senedierinde ise Habib ile İbn Abbas arasında Saîd b. Cübeyr bulunmaktadır:
Bk. Mttsnerf, 1/315, H.no:2897; Tirmizî, Salât. 95, H.no:284 (Garibdir. Hz. Ali'den de nakledilir); Ebû Dâvûd, Salât, 141, H.no:850; İbn Mâce, İkâme, 23, H.no:898; Taberânî, el-Mu'cemü'l'kcbîr, XII/25, H.no:12363;
Ayrıca İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhiima) nakledilen 364/672, 366-367/674-675, 689/1559 ve I020/1890.hadislere bk.
İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) nakledilen bir rivayette ise -dua şu şekilde geçmektedir:
Bk. Müsned, 1/284, H.no:2567; (366/674.hadise bk.) Aynca bu rivayet 683/1553.hadiste zikredilecektir. Müslim, Müsâfirûn, 181-193 (Bir rivayetinde İse şu şekildedir:
Nesâî, Tatbik, 63, H.no:1119. Taberânî rivayeti İse bütün rivayetleri bir araya getirmiş gibi görünmektedir:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XII/20, H.no:I2349; Heysemî, hadisin Taberânî tarafından nakledildiğini, senedinde Ubeyd b. İshak el-Attâr'ın bulunduğunu, bu râviyi îbn Main ve diğerlerinin zayıf saydığını, Ebû Hâtİm'in ise bu zata olumlu baktığım söyler. Bk. Mecma', 11/275.
Rükû ve secde duaları ile ilgili diğer rivayetler:
a-Avf b. Mâlik el-Eşcaîden:
Bk. Müsned, VI/24, H.no:23862; Nesâî, Tatbik, 12, 75, H.no:1047, 1132 (Sonunda şu ziyade vardır:
Ebu Dâvûrf, Salât, 147, H.no:873; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XVIII/61, H.no:113; Beyhakî,lU3lO.
b-Ebû Hüreyre'den:
Bk. Müslim, Salât, 216;Ebu Dâvud, Salât, 148, H.no:878. c-Hz. Ali'den şahidi için bk. 511/1381 ve 633/15O3.hadisler. d-Câbİrb. Abdullah'tan:
Bk. Afejdf, Tatbik, 68, H.no:1125.
e-Hz. Aişe'den nakledilen rivayetler İçin bk. 637/15O7.hadis.
f-Huzeyfe'den şahidi için bk. 601/1471.hadis.
Heysemî diğer şâhidleri şöyle sıralar:
-Cübeyr b. Mut'un:
-Ebû Bekre:
-İbn Mes'ûd:
-Ebû Mâlik el-Eş'arî:
-Muâviye b. Ebû Siifyân:
-Ebû Mâlik, babasından merfû olarak:
Heysemî bu rivayetlerin bir kısmını sahih, bir kısmını zayıf sayar. Bk. Mecma', 11/128-129.
Kiisûf namazındaki rükû ve secdede okunan dua:
Bk. Müsned, H/188, H.no:6763; 11/159, H.no:6483; Nesâî, KusÛf, 20, H.no:1494; Ebû Dâvûd, İstiskâ, 9, H.no:1194:
Bu rivayet küsûf namazı konusaunda zikredilecektir.
[66] Manası; Büyük Rabbim noksansızdır.
[67] Manası; Yüce Rabbim noksansızdır.
[68] Manası; Rabbim beni affet, bana merhamet et, ihtiyacımı gider/iyi leştir, beni yüce makamlara çıkar, beni nzıklandır ve beni doğruya hidayet et! (Bk. İbn Hacer, Fethu'l-Bâri, 11/142).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/345-347.
[69] Şirazi, Mühezzeb, 1/74-75; Kâsâni, Bedâi', V208-209; İbn Kudâme, Muğni, 1/543; DesÛki, Haşiye, 1/248.
[70] İbn Kudâme, age., 1/543.
[71] İbn Hazm, Muhallâ, III/260.
[72] İbn Kudâme, age., 1/543.
[73] Şafiî, Müsned, 1/55; İbn Hibbân, V/503, H.no: 2131; Beyhakî, 11/345.
[74] Meryem, 19/11.
[75] Bk. Müsned Trc. IV. Cilt, H.no: 427/1297.
[76] Nevevî, Mecmu, III/373; Bennâ, age., III/256.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/347-348.
[77] Sened:
Sahih: Müsned, 1/82, H.no:619 (Hadîs bu senediyle zayıftır. Çünkü senedinde Haris el-A'ver bulunmaktadır); Benzer rivayetler İçin bk. 1/80, H.no:60I (Bu rivayet de Zeynelâbidin Ali b. Hüseyn'in dedesi Hz. Ali'den hadis işitmemesi sebebiyle isnadında inkıta bulunması gerekçesi İle zayıftır):
1/81, H.no:611 (sahih):
1/114, H.no:924 (sahih); 1/92, H.no:710 (sahih):
1/105, H.no:829, H.no:831 (Bu son rivayetlerin senedinde zayıf olan Abdülkerim b. Ebu'l-Mehârik vardır); 1/123, H.no: 1004; 1/146, H.no: 1243: 1/126, H.no:1043-1044; 1/121, H.no:981; 1/104, H.no:816; 1/119, H.no:963; Mâlik, Salât, 28; Müslim, Salât, 209-213; Libâs, 29; Ebû Dâvûd, Libâs, 8, H.no:4044; Tirmizî, Salât, 80, H.no:264 (Hasen-sahihtir. İbn Abbas'tan da şahidi vardır); Libâs, 13, H.no:1737 (Hasen-sahih);,Tatbik,7,61,H.no:1038-1042, 1116-1117.
Ayrıca bk. 462/1332.hadis.
Rivayetlerin bir kısmı görüldüğü gibi değişik gerekçelerle zayıf sayılmış olsa da sahih rivayetler de bulunmktadır. Zayıf rivayetler bu sahih rivayetlerle kuvvetlenirler. Netice itibari ile hadîs sahihtir.
[78] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/348-349.
[79] Sened:
Hasen: Müsned, 1/155, H.no:1336 (z.); Benzer rivayet için bk. 1/155, H.no:1329 (z.); Heysemî, hadisi Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah'ın Müsned'e yaptığı ilavelerde, Ebû Ya'lâ'nın mevkuf olarak ve Bezzâr'ın ise Müsned'inde naklettiğini, râvileri arasında zayıf olan Abdurrahman b. İshak b. Hâris'in bulunduğunu söyler. Hadisin bölümünün ise Sahih'te bulunduğunu da sözlerine ekler. Bk. Mecma', 11/127. Hadis İbn Abbas'tan nakledilen sahih şahidi İle kuvvetlenir.
İbn Abbas'tan (Radıyattahaanhüma) şahidi İçin bk. 642/15l2.hadis.
Ayrıca secdeyi dua ile uzatmanın fazileti ile ilgili hadisler için bk.
a-Ebû Fâtıma ei-Ezdî rivayeti İçin bk. 54/924.hadis.
b-Rabîa b. Ka'b'ın rivayeti için bk. 55/925.hadis.
c-Sevban'nın rivayeti İçin bk. 56/926.hadis.
d-Ubâde b. Sâmit'in rivayeti için bk. İbn Mâce, Salât. 201, H.no:1424.
Diğer rivayetler için Bk. Heysemî, age., 11/248, 251, 257.
[80] Müslim, Salât, 215; H.no: 482; Ebû Davûd, Salât, 148, H.no: 875; İbn Hibban, V/254, Rno: 1927.
[81] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/349-350.
[82] Sened:
Sahih: Müsned, İ/219, H.no:1900; Müslim, Mesâcid, 207-213 (İkinci rivayette İbn Abbas'in da Hz. Ali'den aldığı görülmektedir); Ebû DâvÛd, Salât, 148, H.no:876; Nesâî, Tatbik, 8, 62, H.no:1043,1118; İbn Mâce, Ta'bir, 1, H.no:3899; Dârimî, Saİat, 77, H.no:1331.
Hz. Ali'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 642/1512.hadis.
İbn Mes'ûd'dan (Radtyallahü anh) şahidi:
Heysemî, hadisin Taberânî tarafından (Kebîrinde) nakledildiğini, Ebû Hâlİd'in haricindeki râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını, bu zat ile ilgili bir biyografiye de rastlamadığını belirtir. Bk. Mecma', 11/129.
[83] İbn Abdilber, Temhid, V/56, XVI/118.
[84] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/197; Azâm Abadi, AvnU'l-Ma'bÛd. 111/91.
[85] İbnü'1-Esir, Nihaye, IV/111.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/350.
[86] Kâsâni, Bedâiu's-sanâi', 1/218; İbn Nüceym, el-Bahru'r-râtk, 1/333; İbn Rüşd, Bidayetü'î-miiciehid, 1/31; İbn Kudâme, Muğni, 1/544; Desûkî, Haşiye, i/253.
[87] Şevkâni, Neylü'l-evtâr, 11/249.
[88] Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, IV/194.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/351.
[89] Sened:
Hasen: Müsned, 11/525, H.no:10745; İbn Hacer Abdullah b. Bedr el-Hanefî'nin Ebû Hüreyre'den sadece bir vasıta ile aldığını, dolayısıyla senedinin kopuk olduğunu söyler. Bk. Ta'cîlü'l-menfea, s.222. Heysemî de rivayetin Abdullah b. Zeyd el-Hanefî kanalı ile Ebû Hüreyre'den nakledildiğini, ismi zikredilen ravi hakkında bilgi veren birine rastlamadığını belirtir. Aynca Taberânî"nin üç Mu'cem'inde de naklettiği, sonunda ziyadesi bulunan rivayete de yer vererek râvilerinin sika olduklarını ifade eder. Bk. Mecma', 11/120. Ravinin ismi Abdullah b. Bedr el-Hanefîdir. Abdullah b. Bedr kanalı ile nakledilen rivayet için bk. 645/1515.hadis. Heysemî Ebû Hüreyre'den nakledilen şu rivayete yer verir ve der ki: "Taberânî Evsat'ında nakleder. Senedinde çok zayıf olan Abdullah b. Şebîb bulunmaktadır." Bk. Mecma', 11/121. Ebû Hüreyre'den benzer rivayet için bk. Ebû Dâvûd, Salât, 144, H.no:856.
Hadis şâhidleri ile kuvvet kazanır:
a- EK: Ebû Mes'ûd (Ukbe b. Amr) el-Bedrî el-Ensârî'den şahidi:
Müsned, IV/119, H.no:17010; IV/122, H.no:17040; Ebû Dâvûd, Salât, 144, H.no:855; Tirmizt, Salât, 81, H.no:265 (Hadis hasen-sahih olup, Ali b. Şeyban, Enes, Ebû Hüreyre ve Rifâa ez-Zürakî'den de nakledilmektedir); Nesât, İftitâh, 88, H.no:1025; Tatbik, 54, H.no:1109; İbn Mâce, İkâme, 16, H.no:870; Dârimî, Salât, 78, H.no:1333; İbn Huzeyme, 1/300, H.no:591, 592; 1/333, H.no:666; İbnü'i-Cdd, s.120, H.no:735; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XVII/213, H.no:579; İbn Hıbbân, V/218, H.no:1893;
b-Enes b. Mâlik'len şahidi:
Bk. VI/306-309, H.ııo:3624; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsai, VI/123-125, H.no:5991; el-Mu'cemü's-sağîr, 11/100-102, H.no:856. Heysemî hadisin senedinde zayıf bir râvi olan Muhammed b. Hasen b. Ebû Yezîd'in bulunduğunu ifade eder. Bk. age., 1/271-272. Enes'ten nakledilen:
Rivayeti için de şunları söyler: "Taberânî Evsat ve Sağİr'inde nakletti. Senedinde İbrahim b. Abbâd el-Kirmânî var, bu râvi hakkında bilgiye rastlamadım." Bk. age., 11/121.
c-Talk b. Ali el-Hanefî'den şahidi için bk. 644/1514. hadis.
d-Alİ b. Seyhan'dan şahidi için bk. 645/1515. hadis.
e-Huzeyfe'den şahidi İçin bk. 632/1502. hadis.
f-Ebû Katâde'den şahidi için bk. 646/1516. hadis.
[90] Abdurrezzak, 11/369, H.no. 3736; Ebû Davud, Salât, 148, No: 855; Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/234; H.no: 699; İbn Huzeyme, 1/333, H.no: 666.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/351-352.
[91] Sened:
Sahih: Müsned, IV/22, H.no: 16235; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberânî (/fefeir'inde) tarafından nakledildiğini, râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', H/120. Hadisin şâhidleri için bk. 643/1513. hadisin tahrici.
[92] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/352-353.
[93] Sened:
Sahih: Müsned, IV/23, H.no:16249; Benzer rivayetler için bk. IV/22, H.no:I6236 (Eyyûb b. Utbe el-Yemâmî sebebiyle rivayetin isnadı zayıftır. Bu rivayet Müsned'de Talk b. Ali başlığı altındaki hadislerde yanlışlıkla verilmiştir. Tertip bozukluğuna verilebilecek örneklerden biridir); Hadisin birinci kısmı için bk. İbn Mâce, İkâme, 16, H.no:871; îbn Huzeyme, 1/300, H.no:593; 1/333, H.no:667; H/42, H.no:872. Hadisin ikinci kısmı için bk. İbn Mâce, İkâme, 54. H.no:i003; Ahmed eş-Şeybânî, Âhâd, 111/297-298, H.no:1678; Hadisin şâhidleri için bk. 643/1513. hadisin tahrici.
[94] Metindeki ek: (Rüvİ!erden) Abdiissamed şeklinde temyiz olarak nakletti ki aynı manadadır.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/353.
[95] Sened:
Sahih: Müsned, V/310, H.no:22541; Dârimİ, Salât, 78, H.no:1334; İbn Huzeyme, İ/331-332, H.no:663; Ebû Ya'lâ, Mu'cem, s.140, H.no;150; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, III/242, H.no:3283; el-Mu'cemü'i-evsat, VIII/130, H.no:8179; Hâkim, 1/353, H.no:835 (Buhârî ve Müslim'in şarlına/râvisine göre sahihtir. Her ikisinin de bu hadisi eserlerine almamalarının sebebi, Evzâî'nİn kâtibi ve Velid b. Müslim arasındaki ihtilâftır. Zehebî de bu görüştedir) Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/385; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafından (Kebîr ve Evsat'ında) nakledildiğini, râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 11/120. Hadisin şâhidleri için bk. 643/1513. hadisin tahriri. Diğer şâhidleri: a-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'Uevsat, V/59, H.no:4665; //âftım, 1/353, H.no:836 (Her iki İsnad da sahihtir); İbn Hıbbân, V/209, H.no:1888; Beyhakî, es-Sünenü's-suğrâ, s.496, H.no: 879; es-Sünenü'l-kübrâ, 11/386; Heysemî, hadisin Taberânî tarafından (Kebîr ve Evsat'ında) nakledildiğini, senedinde Abdülhamİd b. Habib'in bulunduğunu, bu zatı Ahmed b. Hanbel, Ebû Hatim ve İbn Hıbbân'ın sika, Dühaym'in ise zayıf saydığını, Nesâînin: "kuvvetli değildir" dediğini, diğer râvilerinin sika olduklarını belirtir. Bk. age., 11/120. Taberânî, Ebû Hüreyre'nin şu rivayetini de verir:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü's-sağîr, 11/220, H.no:1060; el-Mu'cemü'l-evsat, V/359, H.no:5550.
b-Abdullah b. Muğaffel'den (Rudtyallahü anh) şahidi:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, III/355, H.no:3392; el-Mu'cemü's-sağîr, 1/209, H,no:335; Heysemî, Taberânî'nin Uç Mu'cem'inde de naklettiğini, râvilerinin sika olduklarını ifade eder. Bk. age., 11/120.
c-Nu'man b. Mürre'den mürsel olarak şahidi:
Bk. Afâ/ıA:, Kasr, 72; Abdürrezzâk, 11/371, H.no:3740; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VIII/209;
c-Ebû Saîdel-Hudri'denfRarfıya/to/iüan/ıj şahidi için bk, 647/1517.hadise bk.
d-Huzeyfe'den şahidi içinbk.632/1502. hadis.
e-Rifâa b. Râfî'den
Bk. Taberânî. el-Mu'cemü'Ukebîr, V/37, H.no:4522. Ayrıca diğer şahidler ve rivayetler İçin bk. 631/1501. hadis.
[96] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/354-355.
[97] Sened:
Sahih: Müsned, 111/55, H.no:I1470; Tayâlisî, s.294, H.no:2219; İbn Ebî Şeybe, 1/257, H.no:2960; Ebû Ya'lâ, 11/481, H.no:I31l; Hâkim, 1/229 (Hâkim rivayeti sahih saymış, Zehebî de bunu onaylamıştır); Beyhakî, 11/386. Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel, Bezzâr ve Ebû Ya'lâ tarafından nakledildiğini, senedinde Ali b. Zeyd'in bulunduğunu, bu râvi ile delil getirilip getirilmeyeceği konusunda ihtilâfın varlığını diğer râvilerinin ise sahih hadis ricalinden olduklarını ifade eder. Bk. Mecma', 11/120. Hadis şahidleri ile sahih li ğayrihî seviyesine yükselir.
Hadisin şahidleri için bk. 646/1516. hadisin tahrici.
[98] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/355.
[99] Sened:
Sahih: Müsned, III/162, Rno:12590; Benzer rivayetler için bk. III/226, H.no:13302: III/223, H.no: 13259: UT/172, H.no:12696; 01/203, H.no:13038; .BuAârf, Ezan, 800; Müslim, Mesâcid, 472,473:
Ebu Davud, Salât, 143, H.no:853; Abdürrezzâk, 11/187, H.no:3008; Abd b. Humeyd, s.374, H.no:I252; Ebû Avane, 1/459, H.no: 1704; Ebû Ya'lâ, VI/102, H.no:3363.
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/355-356.
[101] Ahmed b. Hanbel, III/203; Ebû Davud, Salât, 147, H.no: 853; Ebû Avane, 1/459, H.no: 1704; Benzer rivayet için bk. Müslim, Salât, 195, (472).
[102] Kâsâni, Bedai, 1/210-211.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/356.
[103] Sened:
Sahih: Müsned, İ/94-95, H.no:729; Diğer rivayet için bk. I/102-İ03, H.no:803; 17119, H.no: 960 (633/1503.hadis); Mâlik, Salât, 17; Müslim, Müsâfirûn, 201-202; EbÛ DâvÛd, Salât, 119, H.no:760; Vitir, 25, H.no: 1509; Tirmizî, Salât, 82, H.no:266 (İbn, Ömer, tbn Abbas, İbn Ebî Evfâ, Ebû Cuhayfe ve Ebû Saîd'den (Radıyallahü anhüm) şahidinin de bulunduğunu söyleyen Tirmizî, Hz. Ali rivayetinin hasen-sahih olduğunu ifade eder); Deavât, 32, H.no;3421-3423 (hasen-sahih); Nesâî, İftitâh, 17, H.no:895; İbn Mâce, İkâme, 15, 70, H.no:864, 1054; Dârimî, Salât, 33, 71, H.no:1241, 1320; İbn EbîŞeybe, 1/223, H.no:2553. Hz. Ali'den (Radıyallahü anh) şu rivayet de nakledilir:
Dârimî, Salât, 71, H.no:I320;
Hadisin şâhidleri:
a-tbn Mes'ûd'dan (RadtyalUıhü anh) şahidi: Sonunda (Vj o,l»*I ıı ^u ^ ju4ıj tijj^lı J*ij »idi j*i Uı il. ^ ü ^) ziyadesi ile nakledilir. Bk. /ftn Ebt Şeybe, 1/222, H.no:2547, 2550; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IX/201, H.no:8985; X/168, 226, H.no:10348, 10551; Heysemî şunları söyler: "Bir çok tarikten nakledilen bu rivayetin tariklerinden biri sahih hadis ricali ile nakledilmiştir. Fakat bunun senedinde Eş'as b. Sevvâr bulunmaktadır. Bu râvi ile ihticacta ihtilaf edilmiştir. Diğer tariklerde ise hakkında tenkit bulunan Muhammed b. Ebû Leylâ vardır." Bk. age., 11/123.
b-Büreyde'den (Radıyallahü anh) şahidi: (uzun bir rivayetin ortasında zikredilir). Bk. Dârekutnî, 1/339. Heysemî hadisi Bezzâr'ın naklettiğini senedinde Abbâd b. Ahmed'in bulunduğunu, bu râviyi Dârekutnî'nin zayıf saydığım, ayrıca senedinde zayıf olan Câbir el-Cu'fi'nin de bulunduğunu ifade eder. Bk. age., 11/132.
c-İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) şahidi için bk. 650/1520.hadis.
d-İbn Ebî Evfâ'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 651/1521.hadis.
e-Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 655/1525. hadis.
f-Muhammed b. Mesleme'den (Radıyallahü anh) şahidi: (uzun bir rivayetin ortasında zikredilir). Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/23I, 232. H.no:515-516.
g-Ebû Cühayfe'den'den (Radıyallahü anh) şahidi: Sonunda şu ziyâde ile nakledilmiştir:
İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:879 (Senedinde mechûl biri olan Ebû Ömer bulunmaktadır); Taberânî, el-Mıı'cernÜ'l-kebîr, XXII/133, H.no:355.
h-Berâ b. Âzib'den (Radıyallahü anh) şahidi: Bk. Müsned, IV/285, H.no: 18430 (628/1498.hadisin tahrici).
ı-Huzeyfe'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 1012/1882.hadis.
RUkû'da okunan dua ile ilgili rivayet için bk. 633/1503.hadis. Diğer dualar için bk. 5I0/1380.hadis.
Hadisin tam metni içinbk. 511/1381.hadis.
[104] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/356-358.
[105] İbn Esir, Niteye, 11/331; Nevevi, Mecmu', IH/415; Azimâbâdi, Avnu'l-Ma'bûd, 1/231; Mübarekpûrî, Tuhfetü'l-Ahvezî, IX/277.
[106] İbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, 1/97; Nevevi, Mecmu', III/416; İbn Kudâme, Muğnİ, V546-547.
[107] İbn Hacer, Fethu'l-Bârt, 11/279; Ayrıca bk. İbn Nüceym, el-Bahru'r-râık, 1/317.
[108] Kâsâni, age., 1/105.
[109] Kâsâni.age., 1/105.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/358.
[110] sened:
Sahih: Müsned, 1/270, H.no:2440; Benzer rivayetler için bk. 1/275, H.no:2489 (merfu); 1/276, H.no:2498; 1/277, H.no:2505; 1/333, H.no:3083; 1/370, H.no:3498; Müslim, Salât, 206 (Atâ'nın İbn Abbas'tan naklettiği rivayetin sonunda ziyâdesi vardır. /Vesdî, Tatbîk, 25, H.no:1064-1065; es-Sünenü'l-kübrâ, 1/223, H.no: 653-654; &n £ö? Çe^e, 1/222, H.no:2545; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/156, H.no: 11347; XII/69, H.no:12503; el-Mu'cemü'l-evsat, VIII/141, H.no:8213;-AW A. Humeyd, s.212, 214, H.no:628, 635; £fc« Ito'M, IV/413, 421, H.no:2538, 2546; İbn Hıbbân, V/232, H.no:1906.
[111] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/358-359.
[112] Müslim, Salât, 205 (477); Bu rivayetin şahitleri için bk: Ebû Said el-Hudri'den gelen. Müslim, Salât, 205 (478); Hz. Ali'den gelen, tbn Carud, el-Münteka, 1/54, No: 179; Ayrıca Ebû Malik el-Eş'âri, Ebû Evfa'dan da şahitleri bulunmaktadır.
[113] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/194-195.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/359.
[114] Sened:
Sahih: Müsned, IV/355-356, H.no:19038; İkinci rivayet için bk. IV/354, H.no;19019-19020; Benzer rivayetler için bk. IV/353, H.no:19005-19006; IV/356, H.no:19040; IV/381, H.no:l9296; Müslim, Salât, 204; Ebû Dâvûd, Salât, 140, H.no:846; Tirmizî, Deavât, 101, H.no:3547; Nesâî, Gusl, 3, H.no:400; İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:878; İbn Ebî Şeybe, 1/222, H.no:2546; İbn Hıbbân, III/236, H.no:956; Abd b. Humeyd, s.185, H.no:522; Beyhakî, es-SUnenü's-suğrâ, s.269, H.no:436; Bezzâr, VIII/291, H.no:3359-3362.
[115] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/359-360.
[116] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 11/230; San'ânî, Sübülü's-selâm, 1/314-315.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/360.
[117] Sened:
Sahih: Müsned, IV417, H.no:9368; İkinci rivayet için bk. 11/459, H.no:9885 (z.); Mâlik, Salât, 47; Buhârî, Ezan, 125; Bed'ül-halk, 7; Müslim, Salât, 71; 88; Ebû DâvÛd, Salât, 140, H.no:848; Tirmizî, Salât, 83, H.nö:267 (hasen-sahih); Nesâî, Tatbik, 23, H.no:1061; İbn Mâce. İkâme, 18, H.no:875; İbn Hıbbân, V/233,237, H.no:1907, 1911.
[118] İbn Hacer, age., 11/265.
[119] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 111/60.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/361.
[120] Sened:
Sahih: Müsnerf, İV/340, H.no:I8897; Aftî/ifc, Kur'ân, 25; Bu/ıân, Ezan, 126; £fefl Dâvûd, Salât, 119, H.no;770, 773 (Biraz sonra zikredilecek Tirmizî'nin rivayeti gibi); Tirmizî, Salât, 179, H.no:404:
(Tirmizî hadisin Enes, Vâil b. Hucr ve Âmir b. Rabîa'dan şahidinin bulunduğunu, Rifâa hadisinin ise hasen olduğunu söyler); Nesâî, İftitâh, 36, H.no:929 (Tirmizî'nin rivayeti gibi), 1060; Bezzâr, K/183, H.no:3732; Taberânî, el~Mu'cemü'l-kebîr, V/40-41, H.no:4531-4532 (Tirmizî'nin rivayeti gibi nakledilen bu hadiste hâdisenin akşam namazında cereyan ettiği kaydedilmiştir. Ayrıca ortasında şu ziyade de bulunmaktadır:
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Ömer'den (Radtyallahü anhürm) şahidi için bk. Taberânî, age,, XB7438, H.no: 13600.
b-Enes'ten (Radıyallahü anlı) nakledilen benzer rivayet 510/1380.hadisin tahricinde zikredildi.
c-Vâil b. Hucr'den (Radryallahü anh) nakledilen benzer rivayet için bk. 510/1380.hadis.
d-Ebû Sa'lebe el-Huşenî'den (Radıyallahü anh) nakledilen rivayet 510/1380.hadisİn tahricinde zikredildi
e-Abdullah b. Ebû Evfa'dan (Radıyallahü anh) nakledilen benzer rivayet:
Bk. Müsned, IV/355, H.no:19033; Aynca bk. 651/1521. hadis.
f-Ebû Eyyûb el-Ensârî'den (Radıyallahü anh) nakledilen rivayet için bk. 510/1380. hadis.
g-Âmir b. Rabîa'dan (Radıyallahü anh) nakledilen benzer rivayet için bk. 510/1380. hadis.
[121] Manası: 'Rabbimiz bol bol, güzelce ve mübarek olarak yapılan hamd ancak sana mahsustur.'
[122] İbn Hacer, age., 11/286.
[123] Bk. Müsned Trc. H. No: 83/953.
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/362-363.
[125] Sened:
Sahih: Müsned, lî/452, H.no':9798; Benzer rivayetler İçin bk. 11/236, H.no:7219; 11/319, H.no: 8236; 11/502, H.no:10467; Mâlik, Salât, 19; Buhârî, Ezan, 115, 124; Müslim, Salât, 27-32; Ebû Dâvûd, Salât, 136, H.no:836; Tirmizî, Salât, 75, H.no:254; Nesâî, İftitâh, 84, H.no:1021; İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:875; Dârimî, Salât, 40, H.no:1251; İbnü'l-Ca'd, s.417, H.no:2850; Ebû Yala, X/357, H.no:5949.
Enes'ten şahidi için bk. İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:876;
Ebû Saîd'den şahidi için bk. İbn Mâce, İkâme, 18, H.no:877.
Ayrıca bk. 558/1428 ve 614/1484.hadislere bk.
[126] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/363.
[127] Sehnûn, Müdevvene, 1/72; Kayrevâni, Risale, 41; Şirazi, Mühezzeb, 1/75; Kâsâni, Bedâiu's-sanâi', 1/209; Nevevi, Mecmu', IÜ/415-417; Bennâ, age., III/274.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/364.
[128] Sened:
Sahih: Müsned, 111/87, H.no:l 1766 (Senedinde Müphem bir râvi bulunmaktadır. Fakat bunun diğer rivayette Kazaa olduğu tesbit edilmiştir, Bk. 111/87, H.no:11767); Müslim, Salât, 205; Ebû Dâvûd, Salât, 140, H.no:847; Nesâî, Tatbik, 25, H.no:1066; es-Sünenü'l-ialbrâ, 1/224, H.no: 655; Dârimî, Salât, 71, H.no:1319; îbn Ebî Şeybe, 1/222, H.no:2549; fbn Huzeyme, 1/310, H.no: 613; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, III/297, H.no:3206; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/177, H.no: 304; ü/307, H.no:1397; EbÛ Ya'lâ, 11/374, H.no:1137; îbn Hıbbân, V/231, H.no:1905; Beyhakî, ü/94.
Şâhidleri için bk. 649/1519.hadis.
[129] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/364.
[130] cümlesi ve sonrası için farklı manalar verilmiştir, bunlardan en kuvvetlisi;
nın milbteda ve haber olması, miibteda ile haber arasındaki hâl cümlesinin de muteriza olarak bulunmasıdır ki terceme bu kuvvetli görüşe göre yapılmıştır. (Bk. Azimâbâdi, Avnu'l-Ma'bûd, 111/59).
[131] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV/194-195.
[132] Nevevi, Mecmu', III/412.
[133] İbn Kudâme, Muğni, 1/543.
[134] Kâsânî,age., 1/211.
[135] Sehnûn, Müdevvene, 1/70.
[136] Şirâzî, age., 1/75; Nevevî, Mecmu', 111/417-418.
[137] Bu hadisin tamamı ve tahrici için bk. MüsnedTrc. V. Cilt, 511/1381 nolu rivayet.
[138] İbn Kudame, age., 1/545-549.
[139] İbn Ebî Şeybe, 11/115, No: 7134; Ahmed b. Hanbet, 1V230, 341, 376, 411. 440; III/110, 162; IV/394, 401; Buhârî, Ezan, 74. S2;_Müslim, Salât, 86, (414), 89 (417); Ebû Dâvûd, Salât, 68, H.no:601,603; Afesâf/Tatbîk, 23; İbn Mâce, İkâme, 44, H.no: 1239.
[140] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/364-365.