Şafak Kaç Yüregim...
Kaç hüzün iliştirecektim nefes aralarına,kaç çile boşaltacaktım gecenin kucağına, kaç soluksuz ölüm girecekti rüyalarıma...
Zifiri karanlık, yüreğimin caddesine sinmiş, sessiz...
Kalp kaldırımları yollara sızmış, kimsesiz...
Yürek zarında küçük bir uğultu kalmış, nefessiz...
Acıyı soluyorum görmediğim gözlerinden. Muştu ısmarladım üveyklere ellerimden, gökler ağlarken hasretinden, ya benim gözlerimdeki rahmete ne demeli, elemli, dertli...
Bu kor ellerimi yakıyor lakin sen içimdeki ateşsin...
Nerdesin!!! Nerdesin...
Firâk oduna düşen bir gamlı bedevi, kumlar mı yakar bedenimi aşkından düşen hareler mi, ölüm mü diriltir beni, şehla gözlerin mi!
Her deniz dalgalı saçlarından alırken ilhamını, karalar çalıyorum yüreğimin ellerine, gözbebeklerime değmeyen gözlerini çiziyorum gönül defterime...
Bir çift kara göz, siyaha boyuyor geceleri, boşluğa savuruyor tüm sözleri...
Eritiyor yağmura karışan matemleri...
Sen yüklü kervanlardan düşen kırıntıları topluyorum zahiri...
Kanıyorum...
Sol yanımdan hicranıma aksediyor kan yüklü bulutlar, içime verdiği uğultuyu ört bas etmeye çalışıyorum, susmuyor yokluğunun çığlıkları ve bir kez daha hasretinin kurşunuyla vuruluyorum.
Toprağın kollarına bedenimi düşürüyorum ve sualime cevap arıyorum...
Şafak kaç yüreğim?
Kaç kelam eskitti cümlelerin, kaç geceye ilişti sitemlerin... Kaç uçurum boşluğunda son buldu ümitlerin...
Zamanın ve mekanın, tüm aşkların kefenlerini getirdim sana,yeminler getirdim dergahına, günahkar düşlerim kadar içimdeki baharları getirdim sana.
Aşkımı sabrımla bileyledin, gelmedin oysa senin için sırattan geçmiştim..Nerdesin!!! Nerdesin...
Yine nisan yağmurları yağacak şehre, saçlarımı ıslatacağım rahmetinde ve haykıracağım
'Nerdesin ey yar!!!'
El-intizar!
El-intizar!
El-intizar!
Hayata ve bekaya... Ah-u efgan, biraz mağrur, biraz efsunkâr...
Biliyor musun Güller kanıyor beyaz sayfalarda, her güle bir ölüm düşüyor yokluğunda.
Bu araf beni aşkının alevlerine sürüklüyor Efendim, Ölümcül bir rüya beklide benim ki..
Virân bir şehre bedel, sarayları sunmazsın ya bu garibe. Bu gecede bitti hasretinin gölgesinde.
Kalbim ellerimde can çekişen yediveren haliyle.
Ellerini yüreğimden çektin, beni kays eyledin, bir gün olsun gelmedin..
Sen ki;
"Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-alemin"
Nerdesin, nerdesin Efendim...
alıntı...
Kaç hüzün iliştirecektim nefes aralarına,kaç çile boşaltacaktım gecenin kucağına, kaç soluksuz ölüm girecekti rüyalarıma...
Zifiri karanlık, yüreğimin caddesine sinmiş, sessiz...
Kalp kaldırımları yollara sızmış, kimsesiz...
Yürek zarında küçük bir uğultu kalmış, nefessiz...
Acıyı soluyorum görmediğim gözlerinden. Muştu ısmarladım üveyklere ellerimden, gökler ağlarken hasretinden, ya benim gözlerimdeki rahmete ne demeli, elemli, dertli...
Bu kor ellerimi yakıyor lakin sen içimdeki ateşsin...
Nerdesin!!! Nerdesin...
Firâk oduna düşen bir gamlı bedevi, kumlar mı yakar bedenimi aşkından düşen hareler mi, ölüm mü diriltir beni, şehla gözlerin mi!
Her deniz dalgalı saçlarından alırken ilhamını, karalar çalıyorum yüreğimin ellerine, gözbebeklerime değmeyen gözlerini çiziyorum gönül defterime...
Bir çift kara göz, siyaha boyuyor geceleri, boşluğa savuruyor tüm sözleri...
Eritiyor yağmura karışan matemleri...
Sen yüklü kervanlardan düşen kırıntıları topluyorum zahiri...
Kanıyorum...
Sol yanımdan hicranıma aksediyor kan yüklü bulutlar, içime verdiği uğultuyu ört bas etmeye çalışıyorum, susmuyor yokluğunun çığlıkları ve bir kez daha hasretinin kurşunuyla vuruluyorum.
Toprağın kollarına bedenimi düşürüyorum ve sualime cevap arıyorum...
Şafak kaç yüreğim?
Kaç kelam eskitti cümlelerin, kaç geceye ilişti sitemlerin... Kaç uçurum boşluğunda son buldu ümitlerin...
Zamanın ve mekanın, tüm aşkların kefenlerini getirdim sana,yeminler getirdim dergahına, günahkar düşlerim kadar içimdeki baharları getirdim sana.
Aşkımı sabrımla bileyledin, gelmedin oysa senin için sırattan geçmiştim..Nerdesin!!! Nerdesin...
Yine nisan yağmurları yağacak şehre, saçlarımı ıslatacağım rahmetinde ve haykıracağım
'Nerdesin ey yar!!!'
El-intizar!
El-intizar!
El-intizar!
Hayata ve bekaya... Ah-u efgan, biraz mağrur, biraz efsunkâr...
Biliyor musun Güller kanıyor beyaz sayfalarda, her güle bir ölüm düşüyor yokluğunda.
Bu araf beni aşkının alevlerine sürüklüyor Efendim, Ölümcül bir rüya beklide benim ki..
Virân bir şehre bedel, sarayları sunmazsın ya bu garibe. Bu gecede bitti hasretinin gölgesinde.
Kalbim ellerimde can çekişen yediveren haliyle.
Ellerini yüreğimden çektin, beni kays eyledin, bir gün olsun gelmedin..
Sen ki;
"Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-alemin"
Nerdesin, nerdesin Efendim...
alıntı...