Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Şafii Mezhebinin Daru'l Harb Hukmu ?

toprak56 Çevrimdışı

toprak56

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sorularla ?slamiyet | Daru'l-harp olman?n ?artlar? nelerdir, Türkiye dârulharp midir?

Bir arkadaşım bana bu konuyla ilgili soru sormuş. ben gerekli cevaı vedim. Fakat Ömer Nasuhî Bilmen'e göre farklı bir cevap ortaya çıkıyor. Ben ömer Nasuhî Bilmen'i iyi bir alim diye biliyordum. Yukarıdaki yazıyı okuyunca kişiliği hakkında şüpheye düştüm. Kişiliği hakkında bilgisi olan varmı?


Şafiî mezhebine göre, bir diyar yahut bir memleket bir defa dahi olsun Müslümanlar tarafından zaptedilmiş ise, o diyar ve o memleket artık kıyamete kadar «Darü'I-İslâm»dır. Böyle bir memleket sonradan kâfirlerin eline geçse bile, bu hüküm değişmez. Hatta Müslümanlarla barış halinde bulunan gayr-i müslimlerin ülkeleri de «Darü'l-Harb» değildir (2).

İmam-ı Şafiî'nin içtihadı açık ve te'vilsizdir. Demek ki Şafiî mezhebine göre değil Türkiye; Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan, Buhara, Semerkant, Kırım bile «Darü'l-Harb» değil, «Darü'l-İslâm»dır. İmam-ı Şafiî'ye göre, bir diyarın «Darü'l-Harb» olması için, Müslümanların idaresi altına hiç girmemiş olması ve Müslümanlarla sulh halinde olmaması lâzımdır.
(2) Bilmen, Ö. N. a.g.e., c. III, s. 335.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ŞAFİİ MEZHEBİNE GÖRE DARU'L- HARBİN HÜKMÜ

Diyalogcu sitelerin fitneleriyle sırat-ı mustakimden sapan (hatta hiç girmemiş olan) İslamdan nasiblenememişlerin, fitnelerini buraya taşıyıyan ilk sen değilsin kardeşim.
Bunlar Bektaşi'nin, "
تَقْرَبُوا الصَّلَاةَ وَأَنْتُمْ سُكَارَىٰ Sarhoşken namaza yaklaşmayın" (Nisa 43) bu ayeti de "namaza yaklaşmayın" diye aktararak, peygamberlerini kesen yahudilerin zina suçuna karşılık recm ayetini eliyle gizler şekilde saptırdıklar gibi, kendisi gibi insanları da saptırmak çabasındadır. Aksi takdirde Daru'l Harb fıkhına uymak durumuyla kalacağından, şu anki küfür düzeninin bekasını istemektedirler.

Şafii mezhebiinin Daru'l Harb fetvası, kendisini Hanefi mezhebinden olmakla nitelendiren, Tağuti, Laik Demokratik küfür düzeninin emr-i gereği Fötr Şapka takmaktan ( http://www.kultursanat.org/haber.php?id=374 ) çekinmeyen Ömer Nasuhi Bilmen, sırasıyla istanbul muftulüğünü (1943), Hıyanet işleri Başkanlığını (1960) yaptıktan sonra 6013 sayılı kanunun 40. maddesinin c fıkrası gereğince emekliye sevk edilen, bir kişiden değil, Muvahhid, Şafii ve ehl-i sunnet alimlerinden öğrenilir.
Şafii mezhebinin Dar fıkhından kaçacak yer bulmaya çalışan bu omurgasızlar, Hanefi oldukları halde İmam- azam Ebu Hanife'yi istedikleri zaman terk edebilmekte, Cumhur-u ulemayı zaten kaale almamaktadırlar!



Şimdi Ehl-i sunnettin kaynaklarında Şafii mezhebinin "Dar" fıkıhını aktaralım ve, Ömer Nasuhi Bilmen'in tam olarak aktardığı fakat fitnecilerin tırtıklayarak saptırmak istedikleri Şafii mezhebinin Daru'l harb fıkhını tamamlayalım :




2- ŞAFİ MEZHEBİNE GÖRE DAR’UL- HARBİN HÜKMÜ


Şafii ulemasından El-Buceyremi şöylediyor:
Darul küfür'den murad; küffarın sulh ve cizye olmaksızın ve daha önce darul islam olmadan istilaları altında bulunan ülkedir. Bunun dışında kalan yerler ise darul islamdır."
(Haşiyetu Minhac / El-Buceyremi)


Şafii ulemasından Abdulkadir-ul Bağdadî şöyle diyor:
İslam davetçilerinin bir zorlama, bir tehlike ve cizye olmaksızın “davet-ul islamı” izhar ettikleri zımmiler kendi baskıları altına alamadıkları her dar, darul islamdır. Ama içerisindeki durumlar bu anlattıklarımızın zıddına iseler o zaman o belde darul küfürdür".
(Kitab-u Usuliddin / El-Bağdadi)


Yani içerisinde karşılaştıkları, zımmiler üzerinde islam ahkamlarını uygulanmaktan mahrum oldukları, ehl-i bidatın ehl-i sünneti kendi baskı ve kuvvetleri altına aldıkları her belde darul küfürdür.

Şafii ulemasından Er-Remeli'den sual edildi:
Endülüs memleketlerinden 'Aragonda' hıristiyan sultanın zimmeti altında müslümanlar yaşamaktadırlar. Onlardan aldığı arazi haracından başka, hükümdar ne mallara ne de nefislere yönelik bir zulumde bulunmuyor. Namaz kıldıkları camileri var, Ramadan'da oruç tutuyorlar, tasaddukta bulunuyor. Hıristiyanların eline esir düşenleri fidye vererek kurtarıyorlar. Açıkça ve gereği gibi islam hukukunu tatbik ediyor ve aynı şekilde şeriat esaslarını izhar ediyorlar. Dini fiillerinde hiçbir müdahaleye maruz değiller. Hutbelerde, bir şahsın adını belirtmeden, İslam sultanlarına dua ederek onları muzaffer ve kafir düşmanlarını helak etmesini Allah’tan diliyorlar. Buna rağmen, küfür diyarında ikametle günah işlemekten korkuyorlar. Böyle bir diyardan hicret etmeleri kendilerine vacib mi, değil mi?


Bu suale Er-Remeli şöyle cevap verdi :
Dinlerini izhara muktedir oldukları için bu müslümanların kendi ülkelerinden hicret etmeleri vacib değildir.
Çünkü Allahrasulu (s.a.v.)de, Osman (r.anh)'ı ,Mekke’de dinini izhara muktedir olduğu için Hudeybiye sulhu sırasında oraya göndermişti. Bu müslümanların hicret etmeleri caiz değildir. Zira orada ikametleriyle başkalarının müslüman olması umulduğu gibi, orası da Daru'l islamdır, hicret ederlerse darul harb olur
(Fetava'r- Remeli / Er-Remeli)


Dikkat edilirse Er-Remeli'nin bu fetvasından anlaşıldığına göre Darul harb; açıkça ve gereği gibi İslam hukukunu tatbik eden müslümanların bulunmadığı her beldenin adıdır.

Şafii ulemasından İbn-u Hacer-il Heytemi şöyle diyor:

Bir kere bir darın Daru'l islam olduğuna hükmedildikten sonra, artık o dar mutlak olarak darul küfür olmaz
(Tuhfetul Muhtaç / İbnu Haceril Heytemi)


Yani Daru'l islam olan bir belde, daha sonraları kafirlerce istila edilse de, müslümanlar oradan gitseler de orası darul islamdır.

Şafii ulemasından İmam Nevevi şöyle diyor:

“Darul harb üç kısımdır:

1-Müslümanların meskun bulundukları yerler,

2-Müslümanların feth edib gayr-i muslim ahalisinin cizye karşılığında iskan ettikleri yerler,

3-Başlangıçta Müslümanların meskun bulundukları, fakat daha sonra gayr-i muslimlerin istila ve hakimiyetleri altına geçen yerlerdir.

Ancak ben bazı muteahhirin şunu zikrettiklerini gördüm: Şayet (Bu üçüncü kısımda) zikredilenin içerisinde müslümanlar (Ahkam-ı şeriatle hümetmekten) men olunmuyorlarsa orası Daru'l İslam’dır. Yok müslümanlar (Kafirlerin istila ve hakimiyetleri altına giren yerlerde ahkam-ı şeriatle hükmetmekten) men olunuyorlarsa, o zaman o belde Daru'l küfürdür.
(Ravdatu't talibin / İmam Nevevi)


İmam Nevevi’nin yukarıdaki açıklamasına yine Şafii'lerden Es-Subkî şöyle cevap veriyor:
(İmam Nevevi’nin başlangıçta müslümanların meskun bulundukları, fakat daha sonra gayr-i muslimlerin istila ve hakimiyeti altına girip içerisinde müslümanların şeriat ahkamıyla hükmetmekten men olundukları beldenin) Daru'l küfür olduğunu söylemek sahihtir. Ancak bu belde sureten Daru'l küfürdür. Hükmen Daru'l küfür değildir.”
(uhfetul Muhtaç / İbnu Haceril Heytemi)



Görüldüğü gibi şafii uleması ; bir zamanlar müslümanların meskeni ve toprağı iken, daha sonra kafir mustevlilerin istila edip içerisinde ahkam-ı şirki tatbik ettikleri, şeriatın ahkamıyla hükmetmek isteyen müslümanların şiddetle men olundukları, zindanlara şeriatın tatbikatını istemekten ötürü atılıp işkence gördükleri, tağutların ilke ve inkılaplarına tabi olmaya zorlandıkları beldeler hükmen değil, sureten Daru'l Küfür'dürler demektedir .

Şunu da unutmayalım ki; Şafii'lere göre Daru'l İslam olan beldeler, kafir mustevlilerin istilaları ve zulumleri neticesinde, sureten Daru'l harb'e dönüşürler. İmam Şafii, aşırı aşlık, zarurat, başka bir yiyecek olmadığından telef olma durumunda kafir bir kişinin etini yemeyi meşru görür.

"Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir. " (A'raf 179)

Bunun sebebi Kafirlerin, hayvanlar gibi, hatta daha aşağıda olması sebebiyle, hayvan yeniyorsa, zarurat durumunda kafir insanın yenmesinin de helal görmektedir.


Buradan yola çıakarak, hayvandan gibi hatta daha aşağı seviyede olan "Kafirlerin, İslamın hukum sürdüğü bir memleketi işgal etmesi sonucunda, orada mukim olan muslumanların, gerek orada mukim olmaya devam etmesi, gerek başka bir yere hicret etmesi durumunda İslam memleketinin Dar'ul Harb'e dönüşmesi diye bir şey düşünülemez!
Bundaki kasıt, kafirin adam yerine konmaması, aşağılanması, onların zamanında İslam beldesi olmuş bir diyarın, kafirlerin aşağılık olmalarından dolayı, Darû'l Harbe dönüşmez" buyurmaktadır. Bununla birlikte mu'minlerin tekrar o diyarı Kafirlerin elinden alarak, hukmen de Daru'l İslam'a çevirmek için cihad etmeleri "farz-ı ayn"dır
" diyerek daha da bir kati'yet getirmektedir.



Bilindiği gibi Mekke’de fetihten önce şirk hükümleri uygulanmakta idi. Mekke’den Medine’ye hicret etmeye gücü yetmeyen mustazaflar Mekke de ikamet ediyorlardı. İçerisinde müslümanların bulundukları fakat inançlarından ötürü işkence gördükleri, tevhid akidesi yerine şirk ahkamlarının kuvvet ve kontrolü altında bulunan Mekke beldesi hakkında İmam Şafii şöyle diyor: “Mekke bir Daru'ş- Şirk'dir
(El-Umm; İmam Şafii)


Dikkat edilirse İmam Şafii de, İslam’ın kuvvet ve idaresi altında bulunmayan, şirk ahkamlarının tatbikatına sahne olan ve şirk kanunlarını kabul etmeyen muminlerin, işkence gördükleri tüm beldeler tıpkı Mekke misali gibi birer Daru'l Harb'dirler demektedir.




DAR'UL-HARB VE DAR’UL- İSLAM

1 - Hanefi mezhebine göre dar’ul – harb’in hükmü
2 -Şafi mezhebine göre dar’ul – harb’in hükmü
3 -Maliki mezhebine göre dar’ul – harb’in hükmü
4 -Hanbeli mezhebine göre dar’ul – harb’in hükmü
5 -Şia mezhebine göre dar’ul – harb’in hükmü
6 -Zahiriyye mezhebine göre dar’ul – harb’in hükmü
7 -Zeydiyye mezhebine göre dar’ul – harb’in hükmü
8 -Dar’ul-harb ve Dar'ul İslam kavramlarının neticesi
9 -Dar’ul-harb konusunda sonuç:
10-Dar’ul-harb’te kafir düzene Vergi Vermek
11-Dar'ul-harb'te Rüşvet sorunu
12-Dar'ul-harb'te Kumar ve Faiz meselesi
13-Cihad Hükmü , Şartları ve Nefir
14-Silahlı Cihad ; Büyük mü , Küçük mü?
15-Şehid Abdullah Azzam’a göre “Saldırganı defetme kaidesi”
16-Şehadet eylemine intihar deme zulmü !
17-Siviller Kimlerdir ? Düşman askeri olmak için yeşil giyinmek şart mıdır ?
18-Düşmanın , sivil insanları ve çocuklarının öldürülmesi
19-Müslümanların ve Çocuklarının Ölmesi
20-Türkiye Gibi Dar'ul-Harb olan ülkelerde Cuma Namazı Kılınır mı ?

21-Dar'ul-Harb'te Bayramlar, Törenler ve Müslümanın Tavrı
22- Dar'ul-Harb'in Bayrağını Asmak- İslam'a Göre Bayrak ve Müslümanın Tavrı


https://www.islam-tr.org/konu/dar%E2%80%99ul-harb-ve-dar%E2%80%99ul-islam-kitap.7235/
 
Üst Ana Sayfa Alt