Dr. İyad Kunaybi anlatıyor:
Bir kardeşim beni aradığı sırada çok meşguldüm.
-“Hocam! Seni acilen görmem gerek” dedi.
-“Kardeşim, beni mazur gör, bugün çok meşgulüm, yarın görüşelim” dedim.
-“Eşimi boşamak istiyorum” dedi birden.
-“Subhânallah! Pekâlâ, biraz sonra geliyorum” dedim.
Oraya ulaştığımda:
-“Hayrola, eşinle aranızdaki sorun nedir?” diye sordum.
-“Hocam, ihmalkâr… Eşim son derece ihmalkâr. Bir düşün; bugün açlıktan bitkin düşmüş bir halde işten geldim, önüme bir tabak bamya yemeği koydu; buz gibiydi, hakeza pilav da soğuktu. Onu çağırdım ve dedim ki: “Bütün gün sonunda soğuk bir yemek yemek için mi yoruluyorum? Bana ve yorgunluğuma hürmetin bu mu?!”
Çocuklar da aynı, pejmürde vaziyetteler… Görünüşlerine hiç önem vermiyor. İç gömlekleri pantolonlarının dışından sarkmış, yüzlerinde yemek artıkları. Bir de bu halleriyle (aşağı katta oturan) annemin evine iniyorlar.
Daha fazla bu duruma tahammül edemeyeceğim!”
Ona: -“Eşin namaz kılıyor mu?” diye sordum.
-“Bunda bile sorun var, namazını da aksatıyor” dedi.
-“Arkadaşım! Allah (duanı) geri çevirmesin. Sen eşinin sana yaptıklarına müstahaksın!”
-“Neden (böyle söylüyorsun) hocam?”
-“Çünkü sen kendi nefsine önem veriyor ama Allah’ın hakkını ihmâl ediyorsun. Bir tabak soğuk bamya yemeğine ve çocuklarının pejmürde hallerine sinirlendiğin kadar eşinin namazı ihmal etmesine sinirlenmedin, hem şu hadis-i şerifi de bildiğin halde: ‘Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.’
Şayet sen, eşinin benliğinde Allah-u Teâlâ’nın hakkını yüceltseydin, Allah-u Teâlâ da eşinin nefsinde senin hakkını yüceltirdi. Sen Allah’ın hakkını küçümsedin, eşin de seni küçümsedi.
Bu gece eşine git ve ona şöyle söyle:
-‘Ey Âdem kızı! Ben şimdi senden kendim için bir şey istemiyorum, seninle şahsi hususlarda tartışmayacağım. Artık aramızdaki tek mesele var, o da senin namazlarını doğru düzgün kılmandır. Çünkü ben, namazını ihmal ederek teslimiyeti hususunda şüpheye düşen bir kadınla yaşayamam.'
Sakın ona namaz, bamya yemeği, çocukların kıyafetleri diye sıralama! Aksine bu aşamada sadece namaz üzerinde dur.”
Arkadaşımız gitti ve ne öğüt verdiysem onu yaptı. Bir zaman sonra bana, eşiyle beraber gece namazlarında benim için dua ettiklerini yazan çok hoş bir mektup gönderdi. Allah-u Teâlâ’dan muhabbetlerinin ve hidayetlerinin devamını niyaz ediyoruz…
Bizim “bamyacılar” olmamız, yani insanların bize hürmet etmesini isteyip de, onları Allah-u Teâlâ’nın hakkını yüceltmeye davetten gaflete düşmemiz çok çirkin bir şey.
Eşler arasındaki sorunların çoğunun, hatta insanlar arasında cereyan eden birçok sorunun çözüm anahtarı şudur:
Allah’ın hakkını yücelt ve onu insanlara sevdireceğin şekilde esas meselen haline getir. O zaman eğer onlar hakkını çiğneyip, sana zulmetseler bile, Allah- Teâlâ onların nefislerinde senin hakkını yüceltecektir. Sakın bamyacı olma!
Dr. İyad Kunaybî
Çeviri: Rabia Erdoğan Öztürk
Bir kardeşim beni aradığı sırada çok meşguldüm.
-“Hocam! Seni acilen görmem gerek” dedi.
-“Kardeşim, beni mazur gör, bugün çok meşgulüm, yarın görüşelim” dedim.
-“Eşimi boşamak istiyorum” dedi birden.
-“Subhânallah! Pekâlâ, biraz sonra geliyorum” dedim.
Oraya ulaştığımda:
-“Hayrola, eşinle aranızdaki sorun nedir?” diye sordum.
-“Hocam, ihmalkâr… Eşim son derece ihmalkâr. Bir düşün; bugün açlıktan bitkin düşmüş bir halde işten geldim, önüme bir tabak bamya yemeği koydu; buz gibiydi, hakeza pilav da soğuktu. Onu çağırdım ve dedim ki: “Bütün gün sonunda soğuk bir yemek yemek için mi yoruluyorum? Bana ve yorgunluğuma hürmetin bu mu?!”
Çocuklar da aynı, pejmürde vaziyetteler… Görünüşlerine hiç önem vermiyor. İç gömlekleri pantolonlarının dışından sarkmış, yüzlerinde yemek artıkları. Bir de bu halleriyle (aşağı katta oturan) annemin evine iniyorlar.
Daha fazla bu duruma tahammül edemeyeceğim!”
Ona: -“Eşin namaz kılıyor mu?” diye sordum.
-“Bunda bile sorun var, namazını da aksatıyor” dedi.
-“Arkadaşım! Allah (duanı) geri çevirmesin. Sen eşinin sana yaptıklarına müstahaksın!”
-“Neden (böyle söylüyorsun) hocam?”
-“Çünkü sen kendi nefsine önem veriyor ama Allah’ın hakkını ihmâl ediyorsun. Bir tabak soğuk bamya yemeğine ve çocuklarının pejmürde hallerine sinirlendiğin kadar eşinin namazı ihmal etmesine sinirlenmedin, hem şu hadis-i şerifi de bildiğin halde: ‘Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.’
Şayet sen, eşinin benliğinde Allah-u Teâlâ’nın hakkını yüceltseydin, Allah-u Teâlâ da eşinin nefsinde senin hakkını yüceltirdi. Sen Allah’ın hakkını küçümsedin, eşin de seni küçümsedi.
Bu gece eşine git ve ona şöyle söyle:
-‘Ey Âdem kızı! Ben şimdi senden kendim için bir şey istemiyorum, seninle şahsi hususlarda tartışmayacağım. Artık aramızdaki tek mesele var, o da senin namazlarını doğru düzgün kılmandır. Çünkü ben, namazını ihmal ederek teslimiyeti hususunda şüpheye düşen bir kadınla yaşayamam.'
Sakın ona namaz, bamya yemeği, çocukların kıyafetleri diye sıralama! Aksine bu aşamada sadece namaz üzerinde dur.”
Arkadaşımız gitti ve ne öğüt verdiysem onu yaptı. Bir zaman sonra bana, eşiyle beraber gece namazlarında benim için dua ettiklerini yazan çok hoş bir mektup gönderdi. Allah-u Teâlâ’dan muhabbetlerinin ve hidayetlerinin devamını niyaz ediyoruz…
Bizim “bamyacılar” olmamız, yani insanların bize hürmet etmesini isteyip de, onları Allah-u Teâlâ’nın hakkını yüceltmeye davetten gaflete düşmemiz çok çirkin bir şey.
Eşler arasındaki sorunların çoğunun, hatta insanlar arasında cereyan eden birçok sorunun çözüm anahtarı şudur:
Allah’ın hakkını yücelt ve onu insanlara sevdireceğin şekilde esas meselen haline getir. O zaman eğer onlar hakkını çiğneyip, sana zulmetseler bile, Allah- Teâlâ onların nefislerinde senin hakkını yüceltecektir. Sakın bamyacı olma!
Dr. İyad Kunaybî
Çeviri: Rabia Erdoğan Öztürk