Şallı Erkekler
Son zamanlarda twitter'da çokça eleştirildiklerine şahit olduğum bir sosyolojik grup var: 'Şallı kızlar' ya da kısaca 'şallılar'. Hani şu pahalı markalardan giyinen, giyimi kuşamı fazlaca'İslami' bulunmayan, makyaj yapan, 'slm cnm nbr' falan diye yazışan, hatta işi ileri götürüp 'olm manyak bi şarkı dinledim' benzeri cümleler kuran 'prototip'ten bahsediyorum. Jipe binip bilmem hangi marka çantasıyla dolaşanlardan yani.
İşte AK Parti'ye oy veren geniş muhafazakar-dindar kitlelerin bütün sosyolojik deformasyonunun yegane suçlusu bu 'şallılar.' Âlâ Dergisi okumak onlarda, Kanyon'dan alışveriş yapmak onlarda, göze far çekmek, yanağa allık sürmek onlarda. Çoğunda 'namaz-niyaz olayı' da zayıf galiba… Af buyurun, twitterda erkeklere mention falan da atıyorlar. Allah bilir DM'den yürüyordur da bunlar.
Tamam. Sorunu bu şekilde tespit edip içlerini rahatlattığıma göre, yazıyı buraya kadar okuyan erkekler bundan sonrasını okumayıp 'mutmain kalplerine' ve 'secde etmekten delinmiş seccadelerine' kesin dönüş yapabilirler.
Kime ait olduğunu hatırlamıyorum, lakin ben Mehmet Çelik hocadan duymuştum şu muhteşem dizeleri: 'Her günahın şarap gibi sarhoşluğu olsaydı / o vakit anlardık kim ayyaş, kim ayık.'
Bunu bir kerede ve sertçe söyleyeceğim: Tesettür Müslüman erkeklere de farz olsaydı, 28 Şubat sürecinden bu yana yaşanan sosyolojik deformasyonun üzerlerinde(daha doğrusu üzerimizde) nasıl sırıttığını bir bakışta anlayabilirdik.
28 Şubat'ta üniversitelerde oluşturulan baskı ortamında 'bacılarımız peruk takmamalı, başlarını açmamalı' deyip sakallarından kurtulma gerekçesini 'jilet elimden kaydı' cümlesiyle açıklayan 'erkek'leri gördü bu gözler. Bir müddet sonra okul önlerinde 'direnen' bacılarını nasıl yalnız bırakıp sınavlara sıvıştıklarını da…
Tesettür, özelde başörtüsü Müslüman kadının alamet-i farikası. Bütün sosyal hayatını bu alamet-i farika üzerinden kurmak zorunda. Senin gibi gerekirse sakalını kesemez. Senin gibi gerekirse her türlü ortama girip çıkamaz. Senin gibi diğerlerinden ayırt edilebilecek belirgin bir özelliği olmaksızın kalabalığın arasına karışamaz. Senin gibi dilediği şirkette, istediği devlet dairesinde çalışamaz. Sokaktaki hakareti bile senin yerine o yemek zorunda kalır.
Bir yozlaşmadan söz edeceksek, bir deformasyondan, bir çürümeden söz edeceksek benim oyum önce erkekleredir hacım. Çünkü sen (yani ben) 'muhafazakarların takıldığı mekanlarda' sabahlara kadar nargile çekip okey oynayınca hiçbir sorun yokmuş gibi yapmanın yolunu bulur, bunu kendine izah edebilirsin. Aynı ortamdaki bir 'şallı' grubu, azıcık yüksek sesle gülse 'bunlar hep böyle' cümlesini de yapıştırırsın ama.
Sen 400 dolarlık ayakkabı alabilir, saçını 150 liraya kestirebilir, jipe binebilir, erkek arkadaşlarınla deniz kenarı tatiline çıkabilir, 'bağzı kızlar çok güzel' geyiğine takılabilirsin. Senin 'Müslüman olduğunu anlayabileceğimiz' belirgin bir vasfın yok ki. 'Asıl meselenin tam da bu olduğunu' kavrayabilecek bir zihne de sahip olmadığın için hayat sana güzel. 'Kurban olduğum koca Rabbim' bu dini sana değil, seni temsilen şallılara indirmiş ne de olsa. Sen dilediğin gibi sekülerleşebilir, istediğin herzeyi yiyebilirsin.
'Şallı' diye dalga geçtiğin grup tam olarak 'sen böylesin' diye böyle. Anlıyorsun değil mi hacım? Deformasyon cinsiyet ayrımı gözetmiyor.
Hah. Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim. Modern dünyanın sana yutturduğu güzellik kriterlerine inanıyorsun sen hacım. Kaşlarını aldırmayan, üzerine giydiği elbiseyi 'uyumlu bir kombin' haline getirmeyen kızları güzel olarak tanımlamıyorsun. 'İkimiz de çalışırsak elbirliği ile kalkınır gideriz' yalanına inandırıyorsun kendini. Sonra da gevrek gevrek sırıtarak 'şallı kızlar' geyiği yapıyorsun.
Ne diyordu Tolstoy: 'Behey gafil. Başkasının şalını eleştireceğine kendi kafana bir şal geçirerek başla işe.'
İsmail Kılıçarslan / Yeni Şafak
Son zamanlarda twitter'da çokça eleştirildiklerine şahit olduğum bir sosyolojik grup var: 'Şallı kızlar' ya da kısaca 'şallılar'. Hani şu pahalı markalardan giyinen, giyimi kuşamı fazlaca'İslami' bulunmayan, makyaj yapan, 'slm cnm nbr' falan diye yazışan, hatta işi ileri götürüp 'olm manyak bi şarkı dinledim' benzeri cümleler kuran 'prototip'ten bahsediyorum. Jipe binip bilmem hangi marka çantasıyla dolaşanlardan yani.
İşte AK Parti'ye oy veren geniş muhafazakar-dindar kitlelerin bütün sosyolojik deformasyonunun yegane suçlusu bu 'şallılar.' Âlâ Dergisi okumak onlarda, Kanyon'dan alışveriş yapmak onlarda, göze far çekmek, yanağa allık sürmek onlarda. Çoğunda 'namaz-niyaz olayı' da zayıf galiba… Af buyurun, twitterda erkeklere mention falan da atıyorlar. Allah bilir DM'den yürüyordur da bunlar.
Tamam. Sorunu bu şekilde tespit edip içlerini rahatlattığıma göre, yazıyı buraya kadar okuyan erkekler bundan sonrasını okumayıp 'mutmain kalplerine' ve 'secde etmekten delinmiş seccadelerine' kesin dönüş yapabilirler.
Kime ait olduğunu hatırlamıyorum, lakin ben Mehmet Çelik hocadan duymuştum şu muhteşem dizeleri: 'Her günahın şarap gibi sarhoşluğu olsaydı / o vakit anlardık kim ayyaş, kim ayık.'
Bunu bir kerede ve sertçe söyleyeceğim: Tesettür Müslüman erkeklere de farz olsaydı, 28 Şubat sürecinden bu yana yaşanan sosyolojik deformasyonun üzerlerinde(daha doğrusu üzerimizde) nasıl sırıttığını bir bakışta anlayabilirdik.
28 Şubat'ta üniversitelerde oluşturulan baskı ortamında 'bacılarımız peruk takmamalı, başlarını açmamalı' deyip sakallarından kurtulma gerekçesini 'jilet elimden kaydı' cümlesiyle açıklayan 'erkek'leri gördü bu gözler. Bir müddet sonra okul önlerinde 'direnen' bacılarını nasıl yalnız bırakıp sınavlara sıvıştıklarını da…
Tesettür, özelde başörtüsü Müslüman kadının alamet-i farikası. Bütün sosyal hayatını bu alamet-i farika üzerinden kurmak zorunda. Senin gibi gerekirse sakalını kesemez. Senin gibi gerekirse her türlü ortama girip çıkamaz. Senin gibi diğerlerinden ayırt edilebilecek belirgin bir özelliği olmaksızın kalabalığın arasına karışamaz. Senin gibi dilediği şirkette, istediği devlet dairesinde çalışamaz. Sokaktaki hakareti bile senin yerine o yemek zorunda kalır.
Bir yozlaşmadan söz edeceksek, bir deformasyondan, bir çürümeden söz edeceksek benim oyum önce erkekleredir hacım. Çünkü sen (yani ben) 'muhafazakarların takıldığı mekanlarda' sabahlara kadar nargile çekip okey oynayınca hiçbir sorun yokmuş gibi yapmanın yolunu bulur, bunu kendine izah edebilirsin. Aynı ortamdaki bir 'şallı' grubu, azıcık yüksek sesle gülse 'bunlar hep böyle' cümlesini de yapıştırırsın ama.
Sen 400 dolarlık ayakkabı alabilir, saçını 150 liraya kestirebilir, jipe binebilir, erkek arkadaşlarınla deniz kenarı tatiline çıkabilir, 'bağzı kızlar çok güzel' geyiğine takılabilirsin. Senin 'Müslüman olduğunu anlayabileceğimiz' belirgin bir vasfın yok ki. 'Asıl meselenin tam da bu olduğunu' kavrayabilecek bir zihne de sahip olmadığın için hayat sana güzel. 'Kurban olduğum koca Rabbim' bu dini sana değil, seni temsilen şallılara indirmiş ne de olsa. Sen dilediğin gibi sekülerleşebilir, istediğin herzeyi yiyebilirsin.
'Şallı' diye dalga geçtiğin grup tam olarak 'sen böylesin' diye böyle. Anlıyorsun değil mi hacım? Deformasyon cinsiyet ayrımı gözetmiyor.
Hah. Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim. Modern dünyanın sana yutturduğu güzellik kriterlerine inanıyorsun sen hacım. Kaşlarını aldırmayan, üzerine giydiği elbiseyi 'uyumlu bir kombin' haline getirmeyen kızları güzel olarak tanımlamıyorsun. 'İkimiz de çalışırsak elbirliği ile kalkınır gideriz' yalanına inandırıyorsun kendini. Sonra da gevrek gevrek sırıtarak 'şallı kızlar' geyiği yapıyorsun.
Ne diyordu Tolstoy: 'Behey gafil. Başkasının şalını eleştireceğine kendi kafana bir şal geçirerek başla işe.'
İsmail Kılıçarslan / Yeni Şafak