Bugun işid en azında benım algıladıgım kadarıyla suriyede kendisi dısındaki herkezi sahveci,münafik,mürted olarak görüyor.Peki İşidin güclenmesi,petrol yataklarını ,silah depolarını...vb eline gecırmesı kime zarar verebilir.Tabiki Nusra ve İslam cephesine...
Neden mi eğer bir kişi karsısındaki şahsı tekfir ediyorsa asli bir kafirden daha çok yaptırım yapar (mürted gördugunu)... bundan dolayı işidin potansıyelini artırması şimidilik muslumanların zararına görünür...
MÜRTEDLERE KARŞI SAVAŞ HÜKMÜNÜN, ASLİ KAFİRLERE
KARŞI SAVAŞ HÜKMÜNDEN DAHA AĞIR OLMASI
Gazali, “Fedaihü’l-Batıniyye” isimli kitabında şöyle der: “Kısacası; kan,
mal, nikah, hükümlerin infazı ve ibadetlerin kazası konularında, onlar (Batıni
zındıklar) hakkında, mürtedler hakkında izlenilen yol takip edilir. Canları
konusunda ise, asli kafirler hakkında izlenilen yol izlenmez. Çünkü imam, asli
kafir hakkında; bir lütuf olarak serbest bırakma, fidye karşılığında salıverme,
köle edinme ve öldürmeden birini seçme hakkına sahip iken, mürted hakkında
böyle bir tercih yapma hakkına sahip değildir. Dolayısıyla imam,
mürtedleri ne köle edinebilir, ne onlardan cizye kabul edebilir, ne de bir lütuf
olarak onları serbest bırakabilir. Bilakis onun yapacağı tek şey, onları öldürüp,
yeryüzünü onlardan temizlemektir. Bu, Batınilerden küfrüne hükmedilenler
hakkındaki hükümdür. Bunları öldürmenin caiz ve gerekli olması,
sadece savaş haline mahsus bir durum değildir.”429
Görüldüğü üzere mürtedler hakkındaki hükümler, asli kafirler hakkındaki
hükümlerden daha ağırdır. Bu nedenle mürtedler ile barış imzalamak,
ateşkes görüşmeleri yapmak ve onlara eman vermek caiz olmadığı halde
kafirlerle ateşkes ve barış imzalamak caiz görülmüştür. Nitekim İmam Şafii
Rahimehullah şöyle der: “Müslümanlar, yurtlarının uzak olmasından veya
sayıca düşmanlarının çok olmasından dolayı müşriklerle savaşamayacak
durumda oldukları zaman, onlardan el çekmeleri, kendilerinden herhangi bir
şey almadan ateşkes konusunda anlaşma yapmaları caizdir.”430
İmam Muhammed’in Siyer-i Kebir’inde şöyle denilmektedir: “Eğer
Müslümanların onlarla (asli kafirler) savaşacak güçleri yoksa, barış imzalamalarında
bir sakınca yoktur. Çünkü bu durumda barış imzalamak, Müslümanlar
için daha hayırlıdır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurur: “Eğer onlar
barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş. Ve Allah’a tevekkül et.”431 İbn-i
Kudame şöyle der: “Onlardan (asli kafirler) herhangi bir mal almadan ateşkes
imzalamak caizdir. Nitekim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Hudeybiye’de müşriklerden herhangi bir mal almadan onlarla barış imzalamıştı.
Mal alınmadan barış yapmak caiz olduğuna göre, mal alınarak barış
yapmak evleviyatla caizdir.”432
Bunlar asli kafirler hakkındaki hükümlerdir. İmamın ve Müslümanların
onlarla ateşkes yapması caizdir. Bu konuyla ilgili hükümler detaylı olarak
imamların kitaplarında yer almaktadır. Onlar anlaşmayı ve sözleşmeyi bozmadıkları
müddetçe, Müslümanların sözlerinde durmaları, anlaşmaya aykırı
davranmamaları ve ihanet etmemeleri gerekmektedir. Mürtedlere gelince,
onlarla ateşkes ve barış antlaşması yapmak caiz değildir. Ebü’l-Leys es-
Semerkandi “Tuhfetü’l-Fukahâ”433 isimli kitapta şöyle der: “Bütün kafirler
hakkında cizye almak ve zimmet akdi yapmak caizdir. Ancak müşrik Araplar
ile mürtedlerin köle edinilmeleri meşru olmadığı gibi, onlardan cizye almak
da caiz değildir.”434
Kasani yukarıdaki ibareyi açıklarken şöyle der: “Çünkü mürtedden ancak
İslam kabul edilir. Aksi takdirde devreye kılıç girer. Çünkü Allahu Teala
şöyle buyurmaktadır: “Onlarla savaşırsınız veya Müslüman olurlar.”435 Bazılarına
göre bu ayet, dinden dönen Beni Hanifeler hakkında inmiştir.
Mürtedler hakkındaki zimmet akdi onların İslam’a girmelerine bir vesile
değildir. Çünkü dış görünüş itibariyle onlar İslam’ın güzelliklerini öğrendikten
sonra sadece kötü seçimlerinden dolayı İslam’ı terketmişlerdir. Dolayısıyla
Müslüman olmalarından ümit kesildiği için onlarla zimmet akdi de yapılmaz.”
436
Kurtubi, Evzai’den naklen şöyle der: “Putlara veya ateşe tapanlardan,
inkar veya tekzibde bulunanlardan cizye alınır. Ki İmam Malik’in mezhebi de
430 El-Üm, 4/186
431 8 Enfal/61, A.g.e., 5/1689
432 El-Muğni, 10/519
433 Bu metin Kaşani’nin, “Bedaiü’s-Sanai” isimli kitabında yer almaktadır.
434 3/207
435 48 Fetih/16
436 7/111
budur. Çünkü Malik’e göre de Arap olsun acem (Arap olmayan) olsun,
Teğlibiler’den olsun veya Kureyş’ten olsun bütün müşrik ve inkarcılardan
cizye alınır. Ancak mürted hariç.”437
İbn-i Teymiye şöyle der: “Sünnette sabittir ki, mürtedin cezası, çeşitli
yönlerden asli kafirin cezasından daha ağırdır. Mesela mürted, her halükarda
öldürülür, kendisinden cizye alınmaz ve kendisiyle zimmet akdi yapılmaz.
Ancak asli kafirler hakkında hüküm böyle değildir. Yine mürted, savaşacak
durumda değilse bile öldürülür. Halbuki savaş ehlinden olmayan asli kafirler,
Ebu Hanife, Malik ve Ahmed gibi birçok alime göre öldürülmez. Yine
mürted varis olamaz, kendisiyle evlenilmez ve kestiği de yenilmez. Asli kafirin
durumu ise böyle değildir.”438
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, mürtedle savaş hakkındaki hükümler,
asli kafirlerle savaş hakkındaki hükümlerden daha ağırdır. Dolayısıyla
memleketlerimizin idarecilerinin mürted olduklarını bildiğimize göre,
maslahat adı altında onlardan herhangi birisiyle barış, uzlaşma veya ateşkes
anlaşması yapmak caiz değildir. Cihad cemaatlerinin, ülkedeki diğer küfür
gruplarıyla savaşma konusunda bu mürtedlerden herhangi birisine dalkavukluk
yapması veya onlarla uzlaşması ya da onlara yardım etmesi de caiz
değildir.
İlk Müslümanlar, kendi hazırlıklarını yapıp işlerini düzene sokarak ve
ülkelerinde emin olarak cihada çıkarlardı.
Günümüze gelince, mücahid cemaatlerin durumuna baktığınızda, onların,
kendisinde hiçbir menfez olmayan kapalı bir yerde oldukları görülmektedir.
Bugün, kafir laik devletler emniyet konusunda ciddi surette geliştiği
halde, mücahid cemaatlerin gidecekleri bir yer kalmamıştır. Ancak bununla
birlikte onlar, bütün acı ve yaralarıyla yollarına devam etmektedirler. Herhangi
bir çatışma veya savaşta başlarına bir musibet geldiğinde ne gidecekleri
bir yerleri ne de sığınacakları dostları vardır. Allah’ım! Bu ne büyük, ne
meşakkatli cihaddır
meşakkatli cihaddır.
Evet, bugün mürtedlerle cihad; meşakkatli, sıkıntılı ve çetin bir iştir.
Mücahidler ev ev aranmakta, aileleri, çoluk çocukları tağutların baskısı altında
inlemektedir. Bu cihad özel bir cihaddır. Onun için buna verilecek mükafat
da özel olacaktır. Nitekim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu gibi
zamanlarda dinlerine sarılanlara verilecek mükafatın ilk Müslümanlara verilecek
mükafattan elli kat daha fazla olduğunu bizlere bildirmektedir. Çünkü
ilk Müslümanların, hak uğruna verdikleri mücadelede kendilerini destekleyenler
olduğu halde günümüz mücahidlerinin kimsesi yoktur.
437 El-Cami’ li Ahkami’l Kur’an, 8/110
438 Mecmuu’l-Fetava, 28/532
Bugün cihadın yapıldığı topraklara varmak için kardeşlerimizin çektikleri
sıkıntıları, bu konuda sarf ettikleri çabaları, gördükleri eziyetleri ve
mürtedlere karşı cihad farizasını yerine getirmek isteyen muvahhid Müslüman
gençliğin bileklerine, bu mürtedler tarafından vurulan kelepçeleri hepimiz
görmekteyiz. Daha önceden Müslümanlar böylesi işkencelere uğramamışlardır.
Tarihte böylesini asla görmedik.
Bütün dünyanın (kafir ve mürtedleriyle) cihad ve mücahidleri çember
içine almak için nasıl birleştiğine bakınız. Buna karşılık mücahidlerin, ne
kendilerini himaye edecek bir güç, ne kendilerini koruyacak bir devlet, ne de
seslerini duyuracak bir yayın organları vardır. Acaba tarih boyunca Müslümanlar
böylesi işkencelere uğradılar mı? Kesinlikle hayır.
EL-CİHAD VE’L-İCTİHAD