Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şefaati Inkâr Edenler

DAVA Çevrimdışı

DAVA

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Şefaati inkâr edenler

Peygamberimizin ümmeti içindeki günahkârlara şefaatine gelince, bu, sahabe ve hakkıyla tâbi olanlarla dört imam ve başkalarınca da ittifak edilen bir husustur. Ancak Haricîler ve Mu'tezile ile Zeydîler gibi bid'at ehlinin pek çoğu bunu inkâr etmiştir. Onlar diyorlar ki: Kim cehenneme girerse, ne bir şefaatle, ne de başka bir sebeple ondan çıkmaz. Onlara göre, cennete giren cehenneme girmeyecek, cehenneme giren de cennete girmeyecektir. Onlarca aynı şahısta hem sevab, hem de günah olmaz. Ama sahabe ve hakkıyla onlara tâbi olanlarla dört imam ve diğerleri gibi öteki müctehidler, Allah dilediğine azap çektirdikten sonra bir topluluğun kimileri Muhammed (s.a.v.)'in şefaatiyle, kimileri başkalarının şefaatiyle, kimileri de şefaat olmaksızın cehennemden çıkarılacağını belirten mütevatir hadîsleri kabul eder ve öylece inanırlar. Şefaati inkâr edenler şu âyetleri delil getirirler:
«Ve öyle bir günden korkun ki, o gün hiç kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez. Kimseden de şefaat kabul edilmez. Kimseden fidye de alınmaz» (2 Bakara 48).
«...kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez» (2 Bakara 123) .
«Ne alışverişin, ne dostluğun ve ne de şefaatin olmadığı gün
gelip çatmadan...» (2 Bakara 254) .
«Zalimlerin ne bir dostu, ne de sözü tutulur bir şefaatçileri
vardır» (40 Mü'min 18 ).
«Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez» (74 Müddessir 48).
Ehl-i Sünnet'in inkarcılara cevabı, yukarıdaki âyetlerle iki özelliğin belirtilmek istendiğidir. Şöyle ki:
1 — Şefaatin müşriklere yararı yoktur. Nitekim Allah onları nitelerken şöyle buyurmaktadır:
«Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir? Derler ki: 'Namaz kılanlardan değildir. Düşkün kimseyi doyurmuyorduk. (Bâtıla) dalanlarla biz de dalardık. Ceza gününü yalanlardık. Biz o haldeyken ölüm geldi. Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez» (74 Müddessir 42-48)İşte bu Kimselere şefaatçilerin şefaati fayda vermez. Çünkü onlar kâfir idiler.
2 — Bu âyetlerle, müşrikler ile, Ehl-i Kitab ve müslümanlar içinde Allah'ın izni olmaksızın yaratıkların şefaat edebileceğini sanan müşriklere benzer bid'at ehlinin ileri sürdükleri şefaat reddedilmektedir. Sanıyorlar ki, Allah katındaki şefaat de, insanların, insanlar yanındaki şefaati gibidir. Kendisinden şefaat istenen kişi bunu, ya şefaat isteyenden birşeyler beklediği, ya da ondan çekindiği için kabul eder. Yani şefaat isteyen ile kendisinden şefaat istenenin karşılıklı çıkarları söz konusudur.
Müşrikler, Allah'tan ayrı olarak, meleklerden, peygamberlerden ve sâlihlerden bazılarını şefaatçiler ediniyorlardı. Heykellerini yapıyor, o heykellerden şefaat diliyor ve şöyle diyorlardı: Bunlar, Allah'ın hâs adamlarıdır. Biz, Allah'a dua ve ibadetleriyle tevessül ediyoruz ki, bize şefaat etsinler. Tıpkı hükümdarlara hâs adamlarıyla tevessül edildiği gibi. Çünkü onlar, hükümdarlara başkalarından daha yakındırlar. Hükümdarların izni olmasa da, onlar katında şefaat ederler. Onlardan biri, hükümdarın istemediği bir şey hakkında da şefaat edebilirler. Çünkü hükümdarın da bunda bir çıkarı vardır. Şefaat dileyenden ya bir şeyler beklemektedir, ya da kendisine verilebileceği bir zarardan korkmaktadır.
İşte Allah bu şefaati reddediyor ve şöyle buyuruyor:
«O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir?» (2 Bakara 255 )
«Allah dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz» (53 Necm 26) .
Melekler hakkında da şöyle buyurmaktadır:
«Rahman çocuk edindi, dediler. Hâşâ; hayır, melekler şerefli kılınmış kullardır. Allah'tan önce söz söylemezler; ancak O'nun emri üzerine iş işlerler. Allah, onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar, Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler; hepsi O'nun korkusundan titrerler» (21 Enbiyâ. 26-28).
Yine şöyle buyurmaktadır:
«De ki: 'Allah'ı bırakıp da göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip olmadığı, her ikisinde de bir ortaklığı bulunmadığı ve hiçbiri Allah'a yardımcı olmadığı halde (kendilerinde bir şeyler var) sandıklarınızı yardıma çağırsanıza! Allah katında kendisine izin verilenden başkasının şefaati fayda vermez» (34 Sebe' 22-23).
«Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da, zarar da veremeyen putlara taparlar: 'Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir' derler. De ki: 'Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?' Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir» (10 Yûnus 18 ).
«Rablerine toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. O'ndan başka bir dost ve şefaatçileri yoktur»(6 En'âm 51).
«Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden (hükmeden) Allah'tır, O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmez misiniz?» (32 Secde 4 ).
«Allah'ı bırakıp yalvardıkları kimseler şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır» (43 Zuhruf 86 ).
«And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi - size verdiklerimizi ardınızda bırakarak - bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçilerinizi beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır» (6 En'âm 94).
«Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: 'Onlar, hiçbir şeye güçleri yetmeyen, düşünmeyen şeyler olsalar da mı?' De ki: 'Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz'. Allah tek başına anıldığı zaman; âhirete inanmayanların kalbleri ürker. Ama O'ndan başkaları anıldığı zaman, hemen sevinirler» (39 Zümer 43-45 ).
«Rahman için sesler kısılmıştır, fısıltıdan başka bir şey işitemezsin. O gün Rahman izin verip sözünden hoşlandığı kimseden başkasının şefaati fayda vermez» (20 Tâhâ 108-109).
Yasin sûresinde sözü edilen kişi de şöyle demektedir:
«Ben, niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Oysa siz hep O'na döndürüleceksiniz. O'ndan başka tanrılar edinirmiyim hiç? Eğer Rahman bana bir zarar vermek dilese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve (onlar) beni kurtaramazlar. O takdirde ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum. Ben sizin Rabbinize inandım, beni dinleyin». (36 Yasin 22-25)
İşte müşriklerin melekler, peygamberler ve sâlih kimseler için var olduğunu söyledikleri bu şefaat reddedilmiştir. Müşrikler nihayet onların heykelerini de yaptılar ve heykelleriyle şefaat dilemelerinin, aslında kendileriyle şefaat dilemeleri anlamında olduğunu söylediler. Yine kabirlerine gidip: «Biz ölümlerinden sonra da onlarla şefaat diliyoruz ki, Allah katında bize şefaat etsinler» dediler. Yine heykellerini yapıp bu şekilde de onlara taptılar. Allah ve Resulünün reddettiği ve ondan dolayı müşrikleri kınayıp onları kâfir saydıkları şefaat işte budur. Yüce

Allah, Hz. Nuh 'un kavmiyle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
Ve dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Ved'den, Suvâ'dan, Yeğûs'tan, Ye'ûk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin!.
(Böylece) onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin ancak şaşkınlıklarını arttır!(11 Nuh 23-24).
«Tanrılarınızı bırakmayın, ne Vedd'i, ne Suva'ı, ne de Yeğûs'u, Ye'uk'u ve Nesri'i bırakmayın. (Böylece) onlar, birçok kimseyi yoldan çıkardılar» (11 Nuh 23-24). İbn Abbas ve başkaları diyor ki: İsmi geçen bu şahıslar, Hz. Nuh kavminden sâlih kimselerdi. Vefat ettiklerinde, kabirlerinin üzerine üşüştüler. Sonra da heykellerini yapıp onlara taptılar. Bu rivayet, bütün tefsir ve hadîs kitablarında geçer.
İşte Peygamber (s.a.v.) buna şiddetle karşı çıkmış, ona giden yollarla birlikte onu toptan reddetmiştir. Öyle ki, onlarla şefaat kasdı olmasa bile peygamber ve sâlih kimselerin kabirlerini mescid edinenleri lanetlemiş, kabirlere karşı namaz kılmayı yasaklamış ve Hz . Ali'yi gönderip yükseltilmiş ne kadar kabir bulursa hepsini yerle bir etmesini, ne kadar dikili heykel bulursa, yıkıp mahvetmesini emretmiş ve tasvir yapanları lânetlemiştir. Ebû'l Heyyâc el-Esedî 'nin şöyle dediği rivayet edilir: Ali b. Ebî Tâlib bana dedi ki: «Resûlüllah (s.a.v.)'in beni gönderdiği bir işe seni gönderiyorum. Ne kadar heykel varsa yık ve ne kadar yükseltilmiş mezarla karşılaşırsan, onu yerle bir et». Bir lâfızda da: «Ne kadar suret varsa imha et» denilmektedir. (Müslim rivayet etmiştir.) (Müslim, Cenâiz 93; Ebû Dâvud, Cenâiz 68; Tirmizî, Cenâiz 56; Nesâi, Cenâiz 99)
 
inşirahİSLAM Çevrimdışı

inşirahİSLAM

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
EHL-İ SÜNNET VELCEMEAT OKULUNUDAN ÖMER NESEFİ AKÂİDİNDEN ŞEFEAT KONUSUNA BİR BAKIŞ.

Şefaat
Peygamberler ve Salih kişilerin, (hesap gününde) büyük günah sahiplerine olan şefaati müstefiz (hadislerden çok yaygın olan) haberle sabittir. Müminlerden büyük günah sahipleri, tövbe etmeden bile ölseler cehennemde ebedî kalmazlar.

EŞŞEFEAT:

ŞEFEAT,RASÜLLER, NEBİLER, ALİMLER VE ALLAH TEALANIN İZİN VERECEĞİ KİMSELERİN,YİNE ALLAHIN İZNİ İLE MÜ'MİNLERDEN BAZILARININ GÜNAHLARININBAĞIŞLANMASINI YA DA ALLAH KATINDAKİ DERECELERİNİN YÜKSELTİLMESİNİ İSTEMESİDİR.

EHL-İ SÜNNETE GÖRE MÜ'MİNLERDEN BÜYÜK GÜNAH SAHİBİ OLANLAR İÇİNDE ŞEFEAT SÖZKONUSUDUR. ANCAK ALLAHIN İZNİ OLMADAN HİÇ KİMSE ŞEFEAT EDEMEYECEĞİ GİBİ, ALLAHIN İZİN VERMEDİĞİ HİÇ KİMSE İÇİNDE ŞEFEAT EDİLEMEZ .BU KONUDA KUR'AN ŞÖYLE BUYURUR:

''HİÇ BİR ŞEFEATCİ YOKTURKİ, O'NUN İZNİOLMADAM ŞEFEAT EDEBİLSİN''

''ONUN İZNİ OLMADIKÇA NEZDİNDE ŞEFAAT EDECEK KİMMİŞ''

''BUNLAR O'NUN RIZASINA ERMİŞ OLANDAN BAŞKA KİMSEYE ŞEFAAET ETMEZLER''

''O GÜN RAHMANIN İZİN VERDİĞİ VE SÖZÜNDEN HOŞNUT OLDUĞU KİMSEDEN BAŞKASININ ŞEFEATİ FAYDA VERMEZ.''

PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİVE SELLEM BİR HADİSİNDE:

''ŞEFAATİM, ÜMMETİNDEN BÜYÜK GÜNAH NİŞLEYENLER İÇİDİR''.BUYURARAK BÜYÜK GÜNAH İŞLEMİŞ OLAN MÜMİNLERDEN BAZILARINA ŞEFAAT EDECEĞİNİ HABER VERMİŞTİŞ.

BUNUN YANINDA PEYGAMBERİMİZİN BİR DE ŞEFAAT-İ UZMASI EN BÜYÜK ŞEFEATİ VARDIR Kİ ,BU, MAHŞERDE TOPLANAN VE O GÜNÜN SIKINTILARI İÇİNDE BULUNAN İNSANLIĞN BİR AN ÖNCE HESABA ÇEKİLMESİ İÇİN PEYGAMBER (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM )EFENDİMİZİN BÜTÜN İNSANLIĞA ŞEFAAT ETMESİDİR

PEYGAMBER EFENDİMİZİN YAPACAĞI ŞEFAT,SEKİZ MADDEDE ÖZETLENİR:

1.ONUN EN BÜYÜK ŞEFAATİ İNSANLARIN MAHŞER GÜNÜNÜ ŞİDDET VE SIKINTILARINDAN KURTULMALARI İÇİNDİR HAZRETİ PEYGAMBER (SALLALLAHÜ ALEYHİ VESELLEM) İNSANLARIN BİRAN ÖNCE HESABA ÇEKİLMELERİ İÇİN O GÜN ALLAHA YALVARACAKTIR.

2. MÜMİNLERDEN BİR TOPLULUĞUN HESABSIZ OLARAK CENNETE GİRMESİ İÇİN YAPACAĞI ŞEFAAT.

3.ONUN CEHENNEME GİRMEYİ HAKETTİKLERİ HALDE ORAYA GİRMEMELERİ İÇİN BİR KISIM GÜNAHKARLAR HAKKINDA YAPACAĞI ŞEFAAT.

4.CEHENNEME GİREN MÜMÜNLERİN ORADAN ÇIKMALARI İÇİN ŞEFAATİ.

5.CENNETLİKLERİN DERECELERİNİN ARTMASI İÇİN ŞEFAAT.

6.ÜMMETİNDEN GÜNAHLARI SEVAPLARINDAN ÇOK OLAN BİR TOPLULUK İÇİN OLAN ŞEFAATİ.

7. CEHENNEMDE EBEDİ OLARAK KALAN KAFİRLERİN AZAPLARININ HAFİFLETMESİ İÇİN ŞEFAATİ

8. MÜŞRİK ÇOCUKLARININ AZAP GÖRMEMELERİ İÇİN YAPACAĞI ŞEFAATİ.

ŞEFAAT HAKTIR VE ŞEFAATİ UMAN KİMSELER İÇİN KURTULUŞ VESELESİDİR ANCAK KAFİR VE MÜNAFIK OLANLAR İÇİN ONLARI KURTULUŞA ERDİRECEK HERHANGİ BİR ŞEFAAT SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. NİTEKİM KUR- AN'DA:

'' ONLARA KAFİRLERE ŞERFAATÇİLERİN ŞEFAATİ FAYDA VERMEZ'' BUYURULARAK BU HUSUSA İŞARET ETMİŞTİR.

İSLAM FIRKALARINDAN MUTEZİLE ŞEFAATİ REDDEDERKEN ŞİİLER KABUL EDERLER.
 
T Çevrimdışı

tebliğci

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, şefaati kabul etmişlerdir. Alimlerin büyüklerinden olan İmam-ı A"zam, "Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir" buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

Allah izin verirse, Peygamberimizin şefaati günahkar mü’minlerin bağışlanması, makamlarının daha da yükseltilmesi için bir duâ ve yakarış olarak gerçekleşecektir. Şefaat olunacak mü'minlerin de şefaat edilmeye lâyık olmaları şarttır. Şüphesiz ki Allah’ın affetmeyeceği bir kimse için Peygamber af ve bağışlanma dilemez.

İnkâr edenler için şefaat kapısı kapalıdır. Allah’a şirk koşanlar şefaatten yararlanamazlar. Onlar, dünyada iken kendilerine gelen elçileri ve onların haber verdiği Âhireti kabul etmiyorlardı. O elçileri alaya alıyorlar, Rablerine isyan ediyorlar, ya da Allah’tan başka ilâhlar ediniyorlardı. Bu nedenle onların orada yardımcıları ve bir şefaat edicileri yoktur. Onları azaptan kurtaracak, ya da cezalarını hafifletecek bir velileri de olmayacaktır.


Dikkat edilmesi gereken bir husuta şöyledir:

Şefaat yetkisi ancak Allah’a aittir. Şefaat, sadece Allah’tan istenmelidir. Ölmüş kimseler isterse peygamber olsun, direkt olarak onlardan asla şefaat istenemez. “Yani, “şefaat yâ Rasûlallah” demek hem “şefaatin tamamının Allah’a ait olduğu âyetine, hem de “ancak Senden yardım isteriz” âyetine ters düşeceği için câiz değildir. Peygamber’den bile şefaat istemek câiz olmadığına göre, Allah’ın dostu olduğu zannedilen kimselerden şefaat talep etmek ya da böyle bir şeyi garanti gibi bilmek hiç mi hiç câiz olmaz. “De ki: ‘Şefaatin tamamı Allah’a aittir.” Ancak, “Ey Allah’ım, Rasûlullah’ı bana şefaatçi eyle” diyerek Allah’a duâ edilebilir. Tirmizî’nin rivâyet ettiği bir hadiste peygamberimiz bir sahâbîye şefaatini istemesini şöyle öğretmiştir: “Allah’ım O’nu (Rasulullah’ı) hakkımda şefaatçi kıl.”

Tevhid akîdesinin anlaşılmasında en önemli kavramlardan birisi de şefaat kavramıdır. Tevhid ve şirk kavramları yeterince anlaşılmadan şefaat de anlaşılamaz. İşte bu sebeple şefaat kavramı, kimi istismarcılar tarafından ustalıkla çarpıtılmakta ve müslümanların temiz duyguları bazı çevreler yararına sömürülmektedir.

Şefaat, imtihanı kazanan bir insanın diplomasının imtihanı yapan zât tarafından verilmesi yerine, kendi isteği doğrultusunda bir başkasını onore etmek için onun eliyle vermesidir. Ödül, din gününün tek sahibi Allah’tır. O’nun hükmünü bozacak kimse yoktur. Şefaat, cenneti hak eden Allah’ın râzı olduğu kimseye Allah’ın istediği bir kulu vâsıtasıyla Allah’ın cennet müjdesini verme müsaadesidir. Allah, bu ödülü ister kendisi verir, ister bir başka kulunu ödül müjdesi için şefaatçi kılar. Yoksa, Allah’ın cehenneme atacağı, bu konuda hüküm verdiği kimseyi, Allah’ın elinden ve hükmünden alıp onu Allah’a rağmen azaptan kurtararak cennete koymak anlamında bir şefaat anlayışı kesinlikle tevhidle bağdaşmayan şirktir. Böyle bir şefaatçi anlayışı Allah’tan başka ikinci bir ilâh tanımak demektir.

TEVHİDE HİCRET GRUBU
 
Üst Ana Sayfa Alt