Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

ŞEHİD KAVRAMI

musali Çevrimdışı

musali

Üye
İslam-TR Üyesi
ŞEHİD KAVRAMI

Aladdin PALEVİ


Bugün zalim tağuti güçler tarafından en çok istismar edilen kavramlardan bir tanesi de hiç şüphesiz şehid kavramıdır. Bir taraftan İslama ve İslamî değerlere savaş açan zorba diktatörler diğer taraftan halklarının dini duygularını istismar ederek İslamî kavramları kendi lehlerinde kullanmaktan geri durmamışlardır. Elbette bu istismarın en önemli nedenlerin birisi de kendi saltanatlarını koruyabilme arzusudur. Biz burada bir taraftan İslama ve İslamî değerlere savaş açan diğer taraftan da Kur’anî kavramları istismar eden Firavunların böyle bir tutum sergilemelerinin nedenleri ve sonuçları üzerinde durmaktan ziyade bu istismarın önüne geçebilme adına Kur’anî bir kavram olan şehidlik kavramı hakkında hak olan bilgileri vermeye çalışacağız.

Şehid kelimesi “Şehede” fiilinden bir sıfat olup, Allah yolunda ruhun bedenden ayrılması demektir.

Allah yolunda kişinin canını seve seve feda etme ameliyesine şehadet denilmesinin sebebi hakkında İslam alimleri farklı görüşler bildirmişlerdir. Alimlerden bir kısmı Allah katında hem diri hem de şahid olduğu için bu ismin verildiğini söylemişler bir kısmı ise rahmet meleklerinin şehidlerin ölümünde hazır olmalarından dolayı bu ismin verildiğini söylemişlerdir.

Yine İslam alimleri şehidliği üç kısımda incelemişlerdir. Bunlardan ilki; hem dünya hem de ahiret şehididirler. Kafirlerle savaşırken muharebe meydanında ölen kimseler bu birinci kısımdadırlar. Dünya da cenazeleri yıkanmaz, üzerlerine cenaze namazı kılınmaz. Ahirette ise şehid ecri alırlar.

İkinci grup şehidler, ahiret şehididirler. Deprem altında, boğularak yada malını müdafaa uğrunda ölenlerdir. Ahirette şehid hükmündedirler lakin dünya da cenazeleri yıkanır, üzerlerine namaz kılınır.

Üçüncü grup şehidler ise, Allah rızası için değil nefsi arzuları için ya da riyakarlık ve şöhret için savaşanlardır. Bu kimseler dünya şehididirler. Sadece dünya da şehid muamelesi yapılır, cenazeleri yıkanmaz ve namazları kılınmaz. Ancak ahirette bunların şehadetten hiçbir nasipleri yoktur.

Cumhur alimlere göre şehidin cenazesi yıkanmaz ve üzerine cenaze namazı kılınmaz. Hanefi mezhebine göre ise, namazları kılınır ama yıkanmazlar.

Şehadet ve şehidlik hakkında bu kısa bilgilerden sonra şehidin Allah katındaki değeri ve şehadetin fazileti üzerine durmakta fayda vardır. Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:

“Allah yolunda öldürülenlere sakın "ölüler" demeyin. Tersine onlar diridirler, ama siz farkında değilsiniz.” (Bakara Suresi: 2/154)

Bu ayetin tefsirinde yazdıklarının her kelimesini yaşantısıyla ortaya koyan şehid Seyyid Kutub şöyle demektedir:

“Bu hakk-batıl savaşında şehid düşecek erler olacaktır. Allah yolunun şehitleri... Aziz ve sevgili ölüler... Onurlu ve tertemiz ölüler... Gerçekten Allah yolunda cihada çıkanlar; bu savaşta canlarını feda edenler en onurlu kalplilerin, en arı ruhluların ve temiz vicdanlıların oluşturduğu bir kafiledir. Allah yolunda öldürülen bu seçkin öncüler aslında ölü değildirler, diridirler. Bu yüzden onlardan "ölüler" diye söz etmek doğru değildir. Onları ne somut olarak ve ne de duygusal plânda ölü saymak yerinde değildir. Dudaklarımızdan ve dilimizden rastgele dökülen basmakalıp bir kelime ile onlara "ölü" demek caiz değildir. Onlar bizzat yüce Allah'ın şahitliği ile "canlı"dırlar. O halde mutlaka yaşıyorlardır.

Onlar zahirde, gözün gördüğüne göre öldürüldüler. Fakat ölümün ve hayatın mahiyetlerini bu yüzeysel ve zahiri bakış belirleyemez. Hayatta olmanın, diriliğin başta gelen belirtisi etkinlik, büyüme-gelişme ve sürekliliktir. Ölümün başta gelen belirtisi ise pasiflik, durgunluk-donukluk ve kesintidir. Allah yolunda öldürülenlerin, uğrunda öldürüldükleri hakk davayı destekleme konusundaki etkinlikleri belirgin bir etkinliktir. Uğrunda can verdikleri düşünce onların kanları ile sulanarak süreklilik kazanır. Bu fedakâr insanlar ölümü seçmekle kendilerinden sonra gelecek olanları güçlü ve devamlı bir etki altında bırakırlar. Buna göre şehitler; hayatı değiştirme ve yönlendirme konusunda aktif, sürükleyici ve etkin birer unsur olmakta devam ederler ki, hayatta olmanın başta gelen niteliği budur. Bu açıdan onlar h
 
musali Çevrimdışı

musali

Üye
İslam-TR Üyesi
Sonra onlar Rabbleri katında da diridirler. Bu dirilik ya anlattığımız itibarladır, veya ne olduğunu bilmediğimiz başka bir itibarladır. Yüce Allah'ın "Onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz" buyruğu ile onların yaşamakta olduklarını bildirmesi, bu konuda bizim için yeterlidir. Çünkü sözkonusu hayatın mahiyeti, sınırlı ve yetersiz insan idrakinin ötesinde ve üzerindedir. Fakat onların diri oldukları kesindir.

Onlar yaşıyorlar!.. Diri oldukları için öbür ölüler gibi yıkanmazlar. Şehit düşerken giydikleri elbiseler aynı zamanda kefenleri olur. Çünkü yıkamak, ölmüş cesedi temizlemek içindir. Oysa onlar yaşadıklarına göre temizdirler, ölüm kiri üzerlerine bulaşmamıştır. Dünyadaki kıyafetleri, aynı zamanda mezardaki elbiseleridir. Çünkü halâ hayattadırlar.

Onlar yaşıyorlar... Bu yüzden öldürülmeleri ailelerine, dostlarına ve arkadaşlarına ağır gelmez. Onlar yaşıyorlar!.. Ailelerinin, dostlarının ve arkadaşlarının hayatlarına katılmakta devam ediyorlar. Yaşıyorlar!.. Bu yüzden arkada bıraktıkları kalplere, ayrılıkları zor gelmez; bu olayı fazla büyütmezler; bu yüce fedakârlık onlara yılgınlık aşılamaz.

Sonra onlar diri olmalarının yanında, Rabbleri katında itibarlı birer konuk olarak ağırlanırlar, orada en üstün ve en bol mükâfatlar ile ödüllendirilirler. Nitekim Müslim'de yeralan bir hadise göre, Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Şehidlerin ruhları, yeşil bir kuş halinde, Cennet'te diledikleri gibi gezerler. Sonra, Arşın altına asılmış olan kendilerine yaklaşırlar. Rabbleri onlara muttali oldu ve buyurdu: `Ne istiyorsunuz?' Onlar derler ki: `Ey Rabbimiz, ne arayalım? Sen bize hiçbir kuluna nasib olmayan şeyler bahşettin: Sonra yüce Allah onlara yine aynı soruyu tekrarlar. İsteksiz bırakılmayacaklarını görünce derler ki: `ey Rabbimiz, bizi tekrar dünyaya döndürüp, ölünceye kadar senin yolunda cihad ettirmeni istiyoruz: Rabbleri de: `Ben onların bir daha dünyaya döndürülmeyeceklerini yazdım’ buyurur."

Şehidliğin ve şehadetin faziletine dair Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

"Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehid böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder."

Ebu Katâde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam sordu:

"- Ey Allah'ın Resûlü, Allah yolunda öldürüldüğüm takdirde, bütün hatalarım örtülecek mi?"

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

"- Evet, sen sabreder, mükâfaat bekler, geri kaçmadan ileri atılır vaziyette olduğun halde öldürülürsen!"diye cevap verdi. Ve adama sordu:

"- Nasıl sormuştun?"

Adam sorusunu aynen yeniledi. Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerini şöyle tamamladı:

"- Evet, (kul) borcu hariç, bütün günahların affedilecek. Zira Cebrâil bu hususu bana haber verdi!"

Râşid İbnu Sa'd, ashaba mensup birinden naklen anlatıyor: "Bir zât Resûlullah'a gelip: "Ey Alah'ın Resûlü, niye şehid dışında kalan mü'minler kabirde imtihan edilirler?" diye sordu. Resûlullah şu cevabı verdi: "Şehidin ölüm anında tepesinin üstünde kılıç parıltısını hissetmesi imtihan olarak ona kâfidir."

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Şehidin ölüm (darbesinden) duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırap kadardır."

Burada önemle üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise şudur: Acaba her savaşta ölen şehid midir? Bakınız bu konuda da Seyyid Kutub şöyle demektedir:

Fakat bu yaşayan şehidler acaba kimlerdir? Onlar "Allah yolunda" öldürülen kimselerdir. Sadece Allah yolunda! Allah'tan başka hiçbir hedefe, hiçbir gayeye hiçbir cazibeye içinde yer vermeksizin... Sırf yüce Allah'ın indirdiği bu gerçek uğruna. Sırf yüce Allah'ın yasallaştırdığı bu sosyal düzen uğruna... Sırf O'nun seçtiği bu din uğruna.... Sadece bu yolda öldürülenler... Başka herhangi bir yolda, başka herhangi bir yafta altında ya da bu amaca başka bir hedef veya başka bir yafta ortak ederek öldürülenler değil!.. Gerek Kur'an, gerek hadisler bu noktayı ısrarla vurgulamaktadır. Ta ki, vicdanlarda en ufak bir şüphe, en zayıf bir kuşku kırıntısı kalmasın, vicdanlarda sadece Allah kalsın diye.
 
musali Çevrimdışı

musali

Üye
İslam-TR Üyesi
Nitekim sahabilerden Ebu Musa Eşarî (Allah ondan razı olsun) şöyle diyor: "Bir defasında Peygamberimize adamın birinin kahramanlığını kanıtlamak için, ötekinin kabile taassubu uğruna ve bir başkasının da gösteriş içinde savaştığı, bunların hangisinin Allah yolunda olduğu soruldu. Peygamberimiz bu soruya karşılık: `Kim Allah'ın sözü yücelsin diye savaşıyorsa o Allah yolundadır' buyurdu."

Yine sahabilerden Hz. Ebu Hureyre'nin (Allah ondan razı olsun) bildirdiğine göre; `Adamın biri bir gün Peygamberimize: `Ya Resulullah, birisi dünya metaı elde etmek için Allah yolunda cihad etmek istiyor, hakkında ne buyurursunuz?' diye sordu. Peygamberimiz, adama `Ona hiç bir sevap yok' diye cevap verdi. Adam aynı soruyu üç kere tekrarladı. Peygamberimiz de her defasında kendisine `Ona hiçbir sevap yok' karşılığını verdi.”

Öteyandan yine Hz. Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

"Allah yolunda cihad etmek amacı ile sefere çıkan kimse hakkında yüce Allah `Eğer o kulumu, sırf cihad amacı ve bana olan imanı ile Peygamberlerime inanmış olması sefere çıkarmış ise kendisini ya Cennet'e koyacağım veya kazanmış olduğu sevap ve ganimetle birlikte ayrıldığı evine döndüreceğim kesindir' diye güvence veriyor.

Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Allah adına yemin ederek söylüyorum ki, Allah yolunda savaşırken yaralanan kimse, Kıyamet günü, Allah'ın huzuruna yaralandığı günkü hali ile, benzi kan renginde misk gibi koku salarak gelir.

Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Allah adına yemin ederek söylüyorum ki, müslümanları sıkıntıya sokacağımı bilmesem Allah yolunda savaşmaya giden bir tek seriyeden bile geri kalmazdım. Fakat benim müslümanları techizatlandıracak imkânım olmadığı gibi onlar da kendi imkânları ile techizatlanarak benim peşimden gelemiyorlar, o zaman da bana katılmamak ağırlarına gidiyor. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Allah adına yemin ederek söylüyorum ki, Allah yolunda savaşıp öldükten sonra dirilerek bir daha savaşıp ölmeyi ve yeniden dirildikten sonra bir kere daha savaşıp ölmeyi isterdim" (Buhari, Müslim, İmam-ı Malik)

İşte şehidler bunlardır! Yani sırf Allah yolunda cihad amacı ile sefere çıkanlar... Allah yolunda savaşmaktan, O'na karşı besledikleri imandan ve O'nun peygamberlerini onaylamaktan başka hiçbir niyetin sefere çıkarmadığı kimseler... İşte bu yüzden Peygamberimiz (salât ve selâm üzerine olsun) İran asıllı bir gencin, İranlılığı anılsın diye savaşmasını, cihad meydanında ırkı ile öğünmesini kınamıştır.

Abdurrahman b. Ebu Ukbe'nin anlattığına göre, İran asıllı bir azadlı olan babası şöyle diyor; `Peygamberimiz ile birlikte Uhud savaşına katıldım. Müşriklerden birini öldürdüm. Arkasından `Alın şunu, ben İranlı falanım' diye nara attım. Bunun üzerine Peygamberimiz bana dönerek;

`Ben falanca Ensar'lı gencim deseydin ya! Çünkü bir kavmin yeğeni de onlardandır, bir kavmin kölesi de onlardandır: buyurdu." (Ebu Davud)

Görüldüğü gibi Peygamberimiz (salât ve selâm üzerine olsun) muhacirlere yardımcı olmaktan başka bir sıfatla övünmekten (bilindiği gibi Ensar aslında bu anlama gelir) ve bu dini desteklemekten başka bir yafta, bir slogan altında savaşmaktan hoşlanmıyor. İşte cihad budur. Yalnız bu uğurda savaşan şehid olur ve yalnız bu şehidler ölmez, yaşamaya devam ederler.”

Bilinmelidir ki şehidler ancak Allah’ın kelimesinin yücelmesi, şirkin kökten silinip tevhid bayrağının dalgalanması uğrunda ölenlerdir. Beşeri ideolojilerin, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen idarelerin bayrağı altında yapılan bir savaş ne İslam savaşıdır, ne de bu uğurda ölen kimseler şehiddirler. Zira şehadet Kur’anî bir kavram olup, İslam dinine has bir terimdir.
 
musali Çevrimdışı

musali

Üye
İslam-TR Üyesi
Nitekim sahabilerden Ebu Musa Eşarî (Allah ondan razı olsun) şöyle diyor: "Bir defasında Peygamberimize adamın birinin kahramanlığını kanıtlamak için, ötekinin kabile taassubu uğruna ve bir başkasının da gösteriş içinde savaştığı, bunların hangisinin Allah yolunda olduğu soruldu. Peygamberimiz bu soruya karşılık: `Kim Allah'ın sözü yücelsin diye savaşıyorsa o Allah yolundadır' buyurdu."

Yine sahabilerden Hz. Ebu Hureyre'nin (Allah ondan razı olsun) bildirdiğine göre; `Adamın biri bir gün Peygamberimize: `Ya Resulullah, birisi dünya metaı elde etmek için Allah yolunda cihad etmek istiyor, hakkında ne buyurursunuz?' diye sordu. Peygamberimiz, adama `Ona hiç bir sevap yok' diye cevap verdi. Adam aynı soruyu üç kere tekrarladı. Peygamberimiz de her defasında kendisine `Ona hiçbir sevap yok' karşılığını verdi.”

Öteyandan yine Hz. Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

"Allah yolunda cihad etmek amacı ile sefere çıkan kimse hakkında yüce Allah `Eğer o kulumu, sırf cihad amacı ve bana olan imanı ile Peygamberlerime inanmış olması sefere çıkarmış ise kendisini ya Cennet'e koyacağım veya kazanmış olduğu sevap ve ganimetle birlikte ayrıldığı evine döndüreceğim kesindir' diye güvence veriyor.

Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Allah adına yemin ederek söylüyorum ki, Allah yolunda savaşırken yaralanan kimse, Kıyamet günü, Allah'ın huzuruna yaralandığı günkü hali ile, benzi kan renginde misk gibi koku salarak gelir.

Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Allah adına yemin ederek söylüyorum ki, müslümanları sıkıntıya sokacağımı bilmesem Allah yolunda savaşmaya giden bir tek seriyeden bile geri kalmazdım. Fakat benim müslümanları techizatlandıracak imkânım olmadığı gibi onlar da kendi imkânları ile techizatlanarak benim peşimden gelemiyorlar, o zaman da bana katılmamak ağırlarına gidiyor. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Allah adına yemin ederek söylüyorum ki, Allah yolunda savaşıp öldükten sonra dirilerek bir daha savaşıp ölmeyi ve yeniden dirildikten sonra bir kere daha savaşıp ölmeyi isterdim" (Buhari, Müslim, İmam-ı Malik)

İşte şehidler bunlardır! Yani sırf Allah yolunda cihad amacı ile sefere çıkanlar... Allah yolunda savaşmaktan, O'na karşı besledikleri imandan ve O'nun peygamberlerini onaylamaktan başka hiçbir niyetin sefere çıkarmadığı kimseler... İşte bu yüzden Peygamberimiz (salât ve selâm üzerine olsun) İran asıllı bir gencin, İranlılığı anılsın diye savaşmasını, cihad meydanında ırkı ile öğünmesini kınamıştır.

Abdurrahman b. Ebu Ukbe'nin anlattığına göre, İran asıllı bir azadlı olan babası şöyle diyor; `Peygamberimiz ile birlikte Uhud savaşına katıldım. Müşriklerden birini öldürdüm. Arkasından `Alın şunu, ben İranlı falanım' diye nara attım. Bunun üzerine Peygamberimiz bana dönerek;

`Ben falanca Ensar'lı gencim deseydin ya! Çünkü bir kavmin yeğeni de onlardandır, bir kavmin kölesi de onlardandır: buyurdu." (Ebu Davud)

Görüldüğü gibi Peygamberimiz (salât ve selâm üzerine olsun) muhacirlere yardımcı olmaktan başka bir sıfatla övünmekten (bilindiği gibi Ensar aslında bu anlama gelir) ve bu dini desteklemekten başka bir yafta, bir slogan altında savaşmaktan hoşlanmıyor. İşte cihad budur. Yalnız bu uğurda savaşan şehid olur ve yalnız bu şehidler ölmez, yaşamaya devam ederler.”

Bilinmelidir ki şehidler ancak Allah’ın kelimesinin yücelmesi, şirkin kökten silinip tevhid bayrağının dalgalanması uğrunda ölenlerdir. Beşeri ideolojilerin, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen idarelerin bayrağı altında yapılan bir savaş ne İslam savaşıdır, ne de bu uğurda ölen kimseler şehiddirler. Zira şehadet Kur’anî bir kavram olup, İslam dinine has bir terimdir.
 
musali Çevrimdışı

musali

Üye
İslam-TR Üyesi
Su bir gerçektir ki, girişte de belirttiğimiz gibi son zamanlarda İslam’a savaş açmış, İslama ve İslamî değerlere her daim düşmanlık yapan tağuti güçler tarafından en çok istismar edilen kavramlardan bir tanesi hiç şüphesiz şehid kavramıdır. Tarih boyunca firavnî sistemlerin uşaklarının en önemli görevlerinden bir tanesi kendi batıl rejimlerini ayakta tutabilme adına toplumlarının dini duygularını sömürmek ve istismar etmek olmuştur. Bir taraftan İslam’ın emri olan tesettüre savaş açan bu batıl sistemler diğer taraftan kendi saltanatlarının ikamesi için ölenleri İslamî bir kavramla vasıflandırarak şehid diye isimlendirmektedirler.

Aslında bu iki yüzlülük tarih boyunca tüm zalim diktatörlerin ortak tavrıdır. Tarih boyunca tüm tağuti güçler, zorba diktatörler bir taraftan bütün hayatlarını İslama ve İslamî değerlere karşı savaşmaya adarlarken diğer taraftan da halklarının dini duygularını istismar etmekten geri durmamışlar ve tam bir münafıklık örneği sergilemişlerdir. Bunun en çarpıcı örneğini şu an İslam toprakları olarak isimlendirilen bir çok ülkede görmekteyiz. Zamanımızın bu tağutları bir taraftan Allah’ın apaçık haramlarını toplumlarına mübahlaştırmışlar, Allah’ın indirdiği hükümleri bir kenara atarak kendi yanlarından uydurdukları kanunlarla insanları sevk ve idare etmeye başlamışlar, demokrasi denilen küfür dinini allayıp pullayıp insanlara güzel göstermeye çalışmışlar, kendilerine karşı mücadele eden muvahhidleri ya zindanlara atmışlar ya da öldürmüşler, diğer taraftan ise kendi çıkarları uğruna olduğu sürece İslama ve İslami değerlere bağlı olduklarını göstermeye çalışmışlardır. Ve münafıklığın en belirginleştiği nokta ise işte şehid ve şehadet kavramı üzerinde olmuştur. Bütünüyle İslama saldıran bu zorba tağutlar kendi batıl dinlerinin ayakta kalması için mücadele edip bu uğurda ölenleri Kur’anî bir terimle şehid olarak isimlendirmeleri bu iki yüzlülüğün en belirgin halidir.

Sonuç olarak, şehidlik Kur’anî bir kavramdır ve sadece Allah’ın dininin yücelmesi, tevhid bayrağının dalgalanması için mücadele eden ve bu uğurda ölen kimselere mahsustur. Bunun haricinde Allah’ın dinine düşman kesilmiş, hayat nizamı olan Kur’anı bir kenara atarak kendi anayasalarını kutsal kitap edinmiş sistemlerin elemanlarını ve muhafızlarını bu uğurda öldükleri takdirde şehid diye adlandırmak İslamî hiçbir temele dayanmayan münafıkça bir tutumdur.
 
alimveli Çevrimdışı

alimveli

Üye
İslam-TR Üyesi
"Allah
virgs.gif


Allah yolunda çarpisip öldüren ve öldürülen mü'minlerden
virgs.gif
karsiligi cennet olmak üzere
virgs.gif
mallarini ve canlarini satin almistir. Bu O'nun üzerine
virgs.gif
Tevrat
virgs.gif
Incil ve Kur'an'da vadedilmis olan bir haktir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterebilen kim vardir? Su halde yapmis oldugunuz bu alisverisinizden dolayi sevinin. Iste büyük kurtulus budur." (Tevbe
virgs.gif
9/111)

Allah yolunda olmayan Allah rızası olmayan bir yolda ölenler pisi pisine gidenlerdir..
 
Üst Ana Sayfa Alt