ŞEHİD KAVRAMI
Aladdin PALEVİ
Bugün zalim tağuti güçler tarafından en çok istismar edilen kavramlardan bir tanesi de hiç şüphesiz şehid kavramıdır. Bir taraftan İslama ve İslamî değerlere savaş açan zorba diktatörler diğer taraftan halklarının dini duygularını istismar ederek İslamî kavramları kendi lehlerinde kullanmaktan geri durmamışlardır. Elbette bu istismarın en önemli nedenlerin birisi de kendi saltanatlarını koruyabilme arzusudur. Biz burada bir taraftan İslama ve İslamî değerlere savaş açan diğer taraftan da Kur’anî kavramları istismar eden Firavunların böyle bir tutum sergilemelerinin nedenleri ve sonuçları üzerinde durmaktan ziyade bu istismarın önüne geçebilme adına Kur’anî bir kavram olan şehidlik kavramı hakkında hak olan bilgileri vermeye çalışacağız.
Şehid kelimesi “Şehede” fiilinden bir sıfat olup, Allah yolunda ruhun bedenden ayrılması demektir.
Allah yolunda kişinin canını seve seve feda etme ameliyesine şehadet denilmesinin sebebi hakkında İslam alimleri farklı görüşler bildirmişlerdir. Alimlerden bir kısmı Allah katında hem diri hem de şahid olduğu için bu ismin verildiğini söylemişler bir kısmı ise rahmet meleklerinin şehidlerin ölümünde hazır olmalarından dolayı bu ismin verildiğini söylemişlerdir.
Yine İslam alimleri şehidliği üç kısımda incelemişlerdir. Bunlardan ilki; hem dünya hem de ahiret şehididirler. Kafirlerle savaşırken muharebe meydanında ölen kimseler bu birinci kısımdadırlar. Dünya da cenazeleri yıkanmaz, üzerlerine cenaze namazı kılınmaz. Ahirette ise şehid ecri alırlar.
İkinci grup şehidler, ahiret şehididirler. Deprem altında, boğularak yada malını müdafaa uğrunda ölenlerdir. Ahirette şehid hükmündedirler lakin dünya da cenazeleri yıkanır, üzerlerine namaz kılınır.
Üçüncü grup şehidler ise, Allah rızası için değil nefsi arzuları için ya da riyakarlık ve şöhret için savaşanlardır. Bu kimseler dünya şehididirler. Sadece dünya da şehid muamelesi yapılır, cenazeleri yıkanmaz ve namazları kılınmaz. Ancak ahirette bunların şehadetten hiçbir nasipleri yoktur.
Cumhur alimlere göre şehidin cenazesi yıkanmaz ve üzerine cenaze namazı kılınmaz. Hanefi mezhebine göre ise, namazları kılınır ama yıkanmazlar.
Şehadet ve şehidlik hakkında bu kısa bilgilerden sonra şehidin Allah katındaki değeri ve şehadetin fazileti üzerine durmakta fayda vardır. Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
“Allah yolunda öldürülenlere sakın "ölüler" demeyin. Tersine onlar diridirler, ama siz farkında değilsiniz.” (Bakara Suresi: 2/154)
Bu ayetin tefsirinde yazdıklarının her kelimesini yaşantısıyla ortaya koyan şehid Seyyid Kutub şöyle demektedir:
“Bu hakk-batıl savaşında şehid düşecek erler olacaktır. Allah yolunun şehitleri... Aziz ve sevgili ölüler... Onurlu ve tertemiz ölüler... Gerçekten Allah yolunda cihada çıkanlar; bu savaşta canlarını feda edenler en onurlu kalplilerin, en arı ruhluların ve temiz vicdanlıların oluşturduğu bir kafiledir. Allah yolunda öldürülen bu seçkin öncüler aslında ölü değildirler, diridirler. Bu yüzden onlardan "ölüler" diye söz etmek doğru değildir. Onları ne somut olarak ve ne de duygusal plânda ölü saymak yerinde değildir. Dudaklarımızdan ve dilimizden rastgele dökülen basmakalıp bir kelime ile onlara "ölü" demek caiz değildir. Onlar bizzat yüce Allah'ın şahitliği ile "canlı"dırlar. O halde mutlaka yaşıyorlardır.
Onlar zahirde, gözün gördüğüne göre öldürüldüler. Fakat ölümün ve hayatın mahiyetlerini bu yüzeysel ve zahiri bakış belirleyemez. Hayatta olmanın, diriliğin başta gelen belirtisi etkinlik, büyüme-gelişme ve sürekliliktir. Ölümün başta gelen belirtisi ise pasiflik, durgunluk-donukluk ve kesintidir. Allah yolunda öldürülenlerin, uğrunda öldürüldükleri hakk davayı destekleme konusundaki etkinlikleri belirgin bir etkinliktir. Uğrunda can verdikleri düşünce onların kanları ile sulanarak süreklilik kazanır. Bu fedakâr insanlar ölümü seçmekle kendilerinden sonra gelecek olanları güçlü ve devamlı bir etki altında bırakırlar. Buna göre şehitler; hayatı değiştirme ve yönlendirme konusunda aktif, sürükleyici ve etkin birer unsur olmakta devam ederler ki, hayatta olmanın başta gelen niteliği budur. Bu açıdan onlar h
Aladdin PALEVİ
Bugün zalim tağuti güçler tarafından en çok istismar edilen kavramlardan bir tanesi de hiç şüphesiz şehid kavramıdır. Bir taraftan İslama ve İslamî değerlere savaş açan zorba diktatörler diğer taraftan halklarının dini duygularını istismar ederek İslamî kavramları kendi lehlerinde kullanmaktan geri durmamışlardır. Elbette bu istismarın en önemli nedenlerin birisi de kendi saltanatlarını koruyabilme arzusudur. Biz burada bir taraftan İslama ve İslamî değerlere savaş açan diğer taraftan da Kur’anî kavramları istismar eden Firavunların böyle bir tutum sergilemelerinin nedenleri ve sonuçları üzerinde durmaktan ziyade bu istismarın önüne geçebilme adına Kur’anî bir kavram olan şehidlik kavramı hakkında hak olan bilgileri vermeye çalışacağız.
Şehid kelimesi “Şehede” fiilinden bir sıfat olup, Allah yolunda ruhun bedenden ayrılması demektir.
Allah yolunda kişinin canını seve seve feda etme ameliyesine şehadet denilmesinin sebebi hakkında İslam alimleri farklı görüşler bildirmişlerdir. Alimlerden bir kısmı Allah katında hem diri hem de şahid olduğu için bu ismin verildiğini söylemişler bir kısmı ise rahmet meleklerinin şehidlerin ölümünde hazır olmalarından dolayı bu ismin verildiğini söylemişlerdir.
Yine İslam alimleri şehidliği üç kısımda incelemişlerdir. Bunlardan ilki; hem dünya hem de ahiret şehididirler. Kafirlerle savaşırken muharebe meydanında ölen kimseler bu birinci kısımdadırlar. Dünya da cenazeleri yıkanmaz, üzerlerine cenaze namazı kılınmaz. Ahirette ise şehid ecri alırlar.
İkinci grup şehidler, ahiret şehididirler. Deprem altında, boğularak yada malını müdafaa uğrunda ölenlerdir. Ahirette şehid hükmündedirler lakin dünya da cenazeleri yıkanır, üzerlerine namaz kılınır.
Üçüncü grup şehidler ise, Allah rızası için değil nefsi arzuları için ya da riyakarlık ve şöhret için savaşanlardır. Bu kimseler dünya şehididirler. Sadece dünya da şehid muamelesi yapılır, cenazeleri yıkanmaz ve namazları kılınmaz. Ancak ahirette bunların şehadetten hiçbir nasipleri yoktur.
Cumhur alimlere göre şehidin cenazesi yıkanmaz ve üzerine cenaze namazı kılınmaz. Hanefi mezhebine göre ise, namazları kılınır ama yıkanmazlar.
Şehadet ve şehidlik hakkında bu kısa bilgilerden sonra şehidin Allah katındaki değeri ve şehadetin fazileti üzerine durmakta fayda vardır. Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
“Allah yolunda öldürülenlere sakın "ölüler" demeyin. Tersine onlar diridirler, ama siz farkında değilsiniz.” (Bakara Suresi: 2/154)
Bu ayetin tefsirinde yazdıklarının her kelimesini yaşantısıyla ortaya koyan şehid Seyyid Kutub şöyle demektedir:
“Bu hakk-batıl savaşında şehid düşecek erler olacaktır. Allah yolunun şehitleri... Aziz ve sevgili ölüler... Onurlu ve tertemiz ölüler... Gerçekten Allah yolunda cihada çıkanlar; bu savaşta canlarını feda edenler en onurlu kalplilerin, en arı ruhluların ve temiz vicdanlıların oluşturduğu bir kafiledir. Allah yolunda öldürülen bu seçkin öncüler aslında ölü değildirler, diridirler. Bu yüzden onlardan "ölüler" diye söz etmek doğru değildir. Onları ne somut olarak ve ne de duygusal plânda ölü saymak yerinde değildir. Dudaklarımızdan ve dilimizden rastgele dökülen basmakalıp bir kelime ile onlara "ölü" demek caiz değildir. Onlar bizzat yüce Allah'ın şahitliği ile "canlı"dırlar. O halde mutlaka yaşıyorlardır.
Onlar zahirde, gözün gördüğüne göre öldürüldüler. Fakat ölümün ve hayatın mahiyetlerini bu yüzeysel ve zahiri bakış belirleyemez. Hayatta olmanın, diriliğin başta gelen belirtisi etkinlik, büyüme-gelişme ve sürekliliktir. Ölümün başta gelen belirtisi ise pasiflik, durgunluk-donukluk ve kesintidir. Allah yolunda öldürülenlerin, uğrunda öldürüldükleri hakk davayı destekleme konusundaki etkinlikleri belirgin bir etkinliktir. Uğrunda can verdikleri düşünce onların kanları ile sulanarak süreklilik kazanır. Bu fedakâr insanlar ölümü seçmekle kendilerinden sonra gelecek olanları güçlü ve devamlı bir etki altında bırakırlar. Buna göre şehitler; hayatı değiştirme ve yönlendirme konusunda aktif, sürükleyici ve etkin birer unsur olmakta devam ederler ki, hayatta olmanın başta gelen niteliği budur. Bu açıdan onlar h