Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Video Şehid Şeyh Usame Bin Ladin Tüm Videoları (full)

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Şehid Şeyh Usame bin ladin (Rehimehullah):
Kâb bin Mâlik Tarafından Rivâyet Edilen Hadisin Şerhi ve Cihaddan Geri Kalma
18096-3.jpg

Andolsun Allah, Peygamberin, muhacirlerin ve ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi neredeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir. (Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O’nun dışında (yine) Allah’tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şubhesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun.Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah’ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, ‘dayanılmaz bir açlık’ (çekmeleri), kafirleri ‘kin ve öfkeyle ayaklandıracak’ bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şubhesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.Küçük, büyük infak ettikleri her nafaka ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi, mutlaka Allah’ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için, (bunlar) onlar adına yazılmıştır.” (Tevbe 117 - 121)


Rahman ve rahman olan Allah’ın adı ile.
Hamd Allah’adır. Ona hamd eder ondan yardım diler ona istiğfar ederiz. Nefislerimizin ve kötü amellerimizden şerrinden Allaha sığınırız. Allah kimi hidayete erdirmişse onu saptıracak kimse yoktur. Kimide saptırmışsa onu hidayete erdirecek kimse yoktur. Kendisinden başka ilah ve ortağı olmayan Allahın birliğine şahitlik ederim. Muhammed (s.a.v)’in de onun kulu ve rasulü olduğuna şahidlik ederim. “Ey iman edenler Allah'tan gereği gibi hakkıyla korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.“

Bu buluşmamızda konuşmamız büyük olan bu ümmetin hali ile alakalı olacaktır. O ümmet ki kendisine kâfirler musallat olmuş. Allahın indirdiği dışında hükmedilir olmuş. Mukaddesatları tecavüze uğramıştır.

İşte yahudi ve hıristaynların Filistine olan ihtilal inin üzerinde seksen seneden daha fazla bir zaman geçti. Amerikalıların önderliğinde haçlılar tarafından Mescidi Harama ve biladul haremeyne olan ihtilalinin üzerinden on sene geçti. Mescidi haramı ve biladul haremeyni işgal ettiler. Güç ve kuvvet yalnızca Allahındır .

Bunca büyük musibete rağmen Müslümanlar büyük bir gaflet içindedir. Sükûnetlerini hiçbir şekilde bozmayıp kelimeyi tevhide yardımdan geri kaldılar. Şikâyetimiz güç ve kuvvetin sadece kendisine ait olduğu Allah’adır. Çeşitli bahanelerle cihaddan geri kalmayı seçenler çoğaldı. İdrak eden bilir ki İslam ummeti ihanete uğruyor Rahman’ın şeriatı kullara hükmetmekten uzaklaştırmıştır. Allah (swt.) Şeriatı kullara hükmetmekten uzaklaştırmıştır.
İnsanlarda Muhammed’in (s.a.v.) menhecinden uzak delalet ve gaflet içinde ummetten bu zillet ve zayıflığı kaldırmaktan çok uzaklar. Doğru olanı ortaya çıkarmanın yollarından en büyüğü selefin durumunun nasıl olduğunu onların yaşadığı dönemin nasıl olduğunun hatırlanmasıdır. Allah onlardan razı olsun. Sahabeyi kiramın hayatı nasıldı. Onların durumlarını hatırladığımızda hak bize batıldan apaçık bir şekilde beyan olur. Allah (swt.) izni ile hak apaçık bir surette belli olur.

Allah onlardan radı olsun bu cihad meydanında onların hayatlarını derin bir şekilde düşündüm ve on çok ilgimi Kâb bin Malik (r.ahimehullah) tarafından sahiheyn ve diğer hadis kitaplarında rivayet edilen hadisi oldu. Uzun ve derin bir anlama sahib bu hadiste bu değerli sahabe apaçık ve bir şekilde beşeriyetin tabiatını ve zayıflığını itiraf eder. Şubheye düşmemiş, mücadeleye girmemiş yalan söylememiştir Allah ondan radı olsun.

Öncekilerin yaptığı gibi yalan yere yemin etmemiş ve Allah (swt.)' nın helak ettikleri gibi olmamıştır. Gelin beraber bu sıdk ve apaçık izah üzerinde derin düşünelim tâki cihaddan geri kalanların tabiatını anlayalım ve nefislerimizin hastalıkları için bir çare bulalım. Kardeşlerimize, âlimlerimize ve nefislerimize nasihatte bulunalım. Allah'dan dileğimiz onları ve bizleri güzel bir dönüşle (dinine - Cihada) döndürmesidir.

Kâb bin malik (rahimehullah) kendisininde geri kalmış olduğu Tebuk gazvesinden bahseder. Kendisi ensarın önde gelenlerindendir. Allah onlardan radı olsun. Kendisi akabe biatı günü gelip manzaraya şahid olup biat edenlerden biridir. Öyle büyük bir biat ki üzerine Allah’ın fazlı ile İslam devleti kuruldu. O biatten sonra Medine’yi münevverde İslam devleti kuruldu. Bizlerde ancak o mübarek biatin semeresiyiz.

Kâb bin malik (r.h) diyor: Bedir gazvesi hariç Rasullullah (s.a.v.) yapmış olduğu hiçbir gazveden geri kalmadım. Bedir gazvesinden ötürüde Rasullullah (s.a.v.) geri kalanlara hiçbir kimseye zorluk çıkarmadı.

Kendisi (Kâb bin Malik) bedir hariç tüm savaşlara katılmış Rasullullah (s.a.v.) ile beraber tüm manzaraya şahid olanlardandır. Kendisi savaşlarda öne atılıp canını kelimeyi tevhidin savunması için öne sürmüştür. Fakat insan, insan olarak kalır bazen şeytan tarafından aldatılsa da, bazı durumlarda zayıf bırakılsa da ve nefisi tarafından aldatılsa da insandır. İşte Allah kendisinden razı olsun. Bu sahabe bize bunu apaçık bir şekilde izah ediyor.
Kâb bin Malik (rahimehullah) diyor ki: Hava sıcaklığı gayet artmışken Rasullullah (s.a.v.) harb için çağırdı. İnsanlar hurma gölgelerinde oturmuştu. Hurmalar olgunlaşmış yemiş vermeye başlamıştı. Kendisinin de bir hurma gölgesine oturmak için yöneldiğini söylüyor. İşte beşerin nefsinin tabiatı budur. Bunu onların hayatlarından okuyoruz. Allah onlardan radı olsun. Eğer o büyükler savaştan geri kaldıysa bugün savaştan geri kalmamak bazılarımız ve seçkinlerimizin gücünün dışındadır. Çünkü bizden ve onlardan daha hayırlı olanlar cihaddan geri kalmıştır. İki sahiheyn de geçen bu hadiste zikrettiğim üzere.

Kâb bin Malik
(rahimehullah) kendisinin de bir hurma gölgesine oturmak için yöneldiği sırada insanların savaş için hazırlık yapmaya başladıklarını söylüyor. ”Kendi nefsime dedim savaş teçhizatımı hazırlarım. Belli bir vakit geçti derken ilk gün geçti. Ben ise savaş teçhizatımdan hiçbir şey hazırlamamıştım. Kendi nefsime yarın hazırlarım dedim ve hiçbir şey hazırlamadım.” Burada sahabenin nastaki şu sözüne dikkat edin. ”Kendi nefsime ben onlarla beraber çıkmaya kadirim dedim.” İşte nefisler sahibini böyle aldatır. O sahabe ki cihadı sevmiş gazveden gazveye hiç ara vermemiş. ”Kendi nefsime bu basit bir meseledir ben cihada çıkmaya kadirim dedim. Ben bu hal üzeri devam ederken savaş başlamış ben savaştan geri kalmıştım.” Suvari gözden kaybolmuştu. Öyle şanlı bir süvari ki komutanı Muhammed (s.a.v.) idi. Beraberinde Ebu Bekir, Ömer ve sahabeyi kiram vardı. Allah hepsinden radı olsun.

Siyer ehlinin ekseriyeti Tebuk gazvesine katılan sahabeyi kiramın (rahimehullah) sayısını otuz bin olarak belirtmişlerdir. Burada Müslümana düşen nefsin aldatmasına dikkat etmesidir. Kelimeyi tevhide yardımdan geri kalmış kaç kişi varsa nefsi tarafından aldatılmıştır. Eğer gerçekten cihada çıkmak isteseydi çıkardı.

Şayet babası, lideri ve işini danıştığı kişi tarafından çıkması istenseydi çıkacaktı. Fakat İslam’ın maslahatı Cihada çıkmamaktadır.!!! Bu cihaddan geri kalmak için apaçık bir kuruntudur. Güç ve kuvvet yalnızca Allahın’dır.

Bu sahabe ki nefsi tarafından aldatılmıştır. O ki cenkte ve savaşta kendini öne atmıştır. Ensar sürekli hakkın taraftarı olmuştur. Savaşların çocukları olmuşlardır. Büyükler büyüklerine varis olmuşlardır. Böyle olmasına rağmen nefsi tarafından aldatılmıştır.(Cihaddan geri kalmıştır.) Peki, hal böyle iken hiç Allah yoluna cihada çıkmayan kişinin durumu nedir? Güç ve kuvvet yalnızca Allah'ındır. Elbette o kişinin nefsi tarafından aldatılması çok daha kolaydır. O sahabeler ki çok zor bir hayat yaşadılar. Elektrik yoktu. Klimalar yoktu. Hurmalar çiçeklenip yemiş vermeye başlamıştı. Bunlarda onun yere çakılmasına sebeb oldu. Peki, her şeyin kendisi için son noktaya ulaştığı kişinin durumu nasıldır? Adeta nimetler içinde buğulananları Allah’ın dilemediği müstesna nasıl olur da nefisleri aldatmasın ?! Güç ve kuvvet yalnızca Allah'ındır.

İnsanlar cihad için evlerinden çıktı. Kâb ise o büyük hataya düştü. La ilahe illa Allah’a yardımdan geri kaldı, Tevhide yardımdan geri kaldı, Akideye yardımdan geri kaldı ve o günlerde az olması sebebi ile dünya malına çakılıp kaldı.

Hava çok sıcaktı. Ömer (rahimehullah) diyor ki ”Tebuk günü güneşe çıktığımız zaman hava sıcaklığının şiddetinden boyunlarımız kopacak gibi oluyordu.”
Dünya ehli ne dedi, neler dediler? “ Onlar dediler ki sıcakta cihada çıkmayın. De ki cehennem ateşi daha sıcaktır. Eğer idrak ederlerse.”
Onlar Peygamber (s.a.v.) sohbetlerine ve Cumua hutbelerine geldiler. Ne söylediğini öğrendiler kendi dilleri ile bu söylediler. Fakat asıl idrak kalblerin idrakidir. Korkunun idrakidir. Bilip anlamalarına rağmen idrak edemiyorlardı. Eğer idrak etselerdi bileceklerdi ki cehennem ateşi kat kat daha sıcaktır.

Bugün kardeşlerimize ne diyorlar? Kardeşlerimize diyorlar ki: Emniyet ve istihbarat peşinizde ülkeye döndüğünüzde kırbaç ve hapishane sizi bekliyor. Hapishanelerdeki hücrelerde hava çok sıcak olur. Bizlerde onlara diyoruz ki “ Cehennem ateşi daha sıcaktır. Eğer idrak ederler ise.” Allah'tan dileğimiz bize derin anlayış ve ilim bahş etmesidir.

Ömür sayılı gündür. Allah (swt.)’nın Cennetinden beşerin tehditlerinden dolayı vaz mı geçelim? Hayır, vallahi.
Yakinen inanan bilir ki eceller sınırlıdır. Ne öne alınır nede zamanı geldi mi geri bırakılır. Aynı şekilde yakinen inan bilir ki rızıklar belirlenmiştir. Ne artar nede eksilir. Yakinen inanan bu endişede olmaz.

Nebimiz (s.a.v.) ‘in hadisinde çocuk yaştaki Abdullah ibni Abbas ‘a (Allah her ikisinden de radı olsun) öğrettiği gibi. “ Ey evlat! Sana bazı kelimeler öğreteceğim: Allahın hakkını muhafaza et ki Oda seni muhafaza etsin, Allahın hakkını muhafaza et ki Onu yayında bulasın, istediğinde yalnız Allah’tan iste, yardım istediğinde yalnız Allah’tan yardım iste ve bil ki eğer bir topluluk sana fayda vermek için toplansa sana ancak Allahın yazdığı fayda dışında başka bir fayda veremezler. Aynı şekilde sana zarar vermek için toplansalar sana ancak Allahın yazmış olduğu zarardan başkasını veremezler. Kalemler kaldırılmış ve kitablar kapatılmıştır.” Bu hadis Müslümanlara büyük dersler vermektedir. İslam ehline ilimi öğretmektedir. Bu Allah’ın bizim üzerimizdeki bir nimetidir. Fakat İslam gençliğinin ilimle beraber bu ilimle nasıl amel edilmesi gerektiğini öğrenmeye ihtiyaçları vardır.
O ilimle de hakkı La ilahe illallAllah için ayakta tutmalılar ki meseleler tamam olsun. İlim öğrenip onunla amel etmemek senin aleyhine olan bir hüccettir. İki şeyin bir arada olması gerekir: ilim ve o ilimle amel bir arada olmalıdır. Amelin semeresi korkudur, Allah (swt)nın korkusudur. İlmin semeresi ise Muhammed (s.a.v.) beyan ettiği yol üzere amel edip Rabbimiz Allah (swt.) nın rıdasını kazanmaktır.

Savaş başladıktan sonra Kâb bin Malik (rahimehullah) diyor ki onlara katılmak istedim fakat bana takdir olunmadı. Keşke de katılsaydım. O mübarek büyük gazve ki Rasulümüz Muhammed (s.a.v.) ‘in son katılmış olduğu son gazvesi oldu. Kâb bin Malik (rahimehullah) o büyük fırsatı işlemiş olduğu o büyük hatadan dolayı kaybetmiştir. Ne iyi olurdu katılsaydı.

Ey Allahın kulu! Sıhhatini ganimet bil. Boş zamanını ve gençliğini ganimet bil. Bu cennet meydanları (Cihad meydanları) kapılarını taliplerine açmıştır. Sahih bir şekilde Nebimiz (s.a.v)‘den rivayet edildiği üzere “Cennet kılıçların gölgesi altındadır.” buyurdular.
Ebu Musa el Eşari bu hadisi söylediğinde bir adam şöyle dedi: Ey Ebu Musa sen mi Rasullullah (s.a.v.) böyle derken işittin? Onların derin anlayışına bakın öğrenip amel etmek istiyor. İlmi çoğaltıp kendi üzerine hüccet olması için sormuyor. İlimle beraber amel şarttır. Bunu sen mi Rasullullah (s.a.v.) ‘den işittin? Hadisin sahih olduğunu têkit etmek için soruyor. Evet deyince oradan ayrılıp kavmine gitti. Onlara selam verdi. Kılıcının kınını kırdı ve hemen savaşa gitti. O savaşta ölene dek savaştı.

Sahabeyi kiramın menheci işte budur. Selefimizin menheci budur. Allah hepsinden radı olsun. (Kâb) Dedi ki ”Keşke Cihada çıksaydım”, sen de keşke cihada çıksaydım, keşke yapsaydım demeden önce elinde olan bu fırsatı iyi değerlendir.

Rivayet edildiği üzere Salih âlimlerden birine ölüm geldi. O ölüm düşeğinde iken gözlerinden yaşlar aktı. O ki ilim ve takva bakımından insanların en faziletlilerinden idi. Kendisine denildi ki: ”Seni ağlatan nedir?” Ayaklarına bakarak dedi ki: ”Ağlıyorum çünkü Allah yolunda cihadda ayaklarım tozlanmadı. Nebimiz (s.a.v.) ‘den rivayet edilen sahih hadisi biliyorsunuz.” Allah yolunda ayakları tozlanan bir kula cehennem ateşi dokunmayacaktır.” Allah-u Ekber! Öyle bir ibadet ki sadece tozu sebebi ile seni cehennem ateşinden koruyor. Allah yoluna malıyla canıyla çıkıp onlardan hiçbir ile geri dönmeyen kişinin durumu nedir? Bu amel amellerin en faziletlisidir. Sahihi Buhari de bulunan hadiste geçtiği üzere Peygamber (s.a.v.)’e amellerin en faziletlisi ve en efdali sorulmuş Peygamber (s.a.v) de cevaben “ Allah yoluna cihada çıkıp canı ve malı ile kendisini tehlikeye atan kişinin yapmış olduğudur” buyurdular. Çoğu kardeşimiz bizi bu gün tehlikeye karşı korkutuyor, hakiki tehlike kabirdedir. Allah swt.’dan dileğimiz onu bize cennet bahçelerinden bir bahçe eylemesidir.

Gerçek tehlike hesap günündedir Kıyamet günündedir (çoğu kişinin aldanıldığını anladığı gün olan) teğabun günündedir. O gün gelirde aldatıldığını anlarsın ömrün alışverişle, dedi ve denildi ile boş işlerin peşinde geçmiş ve sen la ilahe illAllah’a yardımdan geri kalmışsın. Allah-u Teâlâ Mûminleri münafıkların sıfatlarına yaklaşmaktan uyarak şöyle buyurur: ”Bedevilerden (mazeretleri olduğunu ) iddia edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah ve Rasulüne yalan söyleyenler (munafıklar) de oturup kaldılar.” Çünkü Munafıkların öne çıkan sıfatlarından biri de Allaha yardımdan geri kalmaktır. Allah sizi ve bizi kendisine ve Rasulüne (s.a.v.) ‘e yardımdan geri kalmaktan muhafaza etsin.
Selefimiz olan sahabeye bakın, hadisinde her şeyi apaçık şekilde beyan ederek demiştir: savaş başlayıp bende savaştan geri kaldıktan sonra Medine sokaklarına çıktım. Beni hüzünlendiren şey Medinenin yollarında münafıklar ve munafık olduğundan şubhelenilen ve özür sahibi kimselerden başka hiç kimse yoktu. İşte bizim selefimiz bunlardır Allah onlardan radı olsun.

Rumların Müslümanlara saldıracağı haberi gelince ki henüz İslam topraklarına girmemişlerdi. Sadece haberin gelmesi ile ve bir saldırı ve ordu toplama düşüncesinde olma haberi Peygamber (s.a.v.) gelince komutanımız ve Rehberimiz Muhammed (s.a.v.) çıktı ve insanlara “Ey Allahın süvarileri atlarınıza binin” deyince geride münafıklar ve özür sahibi kimselerden başka kimse (Cihaddan) geri kalmadı.
Bak ey Allahın kulu! Eğer kurtuluş istiyorsan kendine o mübarekleri örnek al. Allah onlardan radı olsun. Muhammed s.a.v ve onunla beraber olanları örnek al. “Muhammed Allahın Rasulüdür. Onunla beraber olanlar (sahabeler) kendi aralarında merhametli kâfirlere karşı serttirler.” Tabi olma tam kâmil bir şekilde tabi olmadır. Sevdiğin ve sevmediğin şeylerin tümünde tabi olmadır. Ubade (rahimehullah)’ın hadisinde rivayet edildiği gibi” Bizler, Rasullullah (s.a.v.)’e zorlukta ve kolaylıkta, genişlikte ve darlıkta işitip ve itaat edeceğimize dair söz verdik .” İnsanlar cihadı sevmez fakat söz emanettir. Emanet aldığın emaneti eda etmen şarttır.

Hal budur Medinenin sokaklarına çıkıyor. Sokaklarda nifak ehlinden ve özür sahibi kimselerden başka kimseyi görmüyor. Allahın Rasulü (s.a.v.) Tebuk'e vardığında dedi ki: “Kâb bin Malik ne yaptı? “ -Onu hatırladı- beni Seleme'den bir adam şöyle dedi: ”Onu dünyanın süsü ve duyguları meşgul etti.” Hakkında konuştu çünkü o dine yardımdan geri kaldı. Öyle bir duruma düştü ki iman ehline düşen o durumda Allahın dinine yardımdan geri kalmamaktır. Muaz ibni Cebel (rahimehullah) o kişiye cevaben şöyle dedi: ”Söylediğin şey ne kadar kötüdür. Vallahi ey Allahın Rasulü bizler onda hayırdan başka bir şey görmedik.”
Beni Selemeden olan adamın sözü ile alakalı olarak İbni Hâcer şöyle der: şunu size bildirmeliyim ki Allah’ın dinine yardımdan geri kalan kişinin hakkında insanların konuşulması caizdir. Bu konu hakkında onun dedikodusun yapılması câizdir. Çünkü Allah’ın dinine yardım en büyük vecibelerdendir. Allah (swt.)’dan dileğimiz bizi kendi dine yardım ederken, o hal üzeri bizi vefat ettirmesi ve bizi kendi dinine yardım edeceğimize dair aldığımız emaneti (sözü) eda ederken bizden razı bir şekilde canımızı almasıdır.

O bu hal üzere iken uzaktan bir adam belirdi. Allahın Rasulü s.a.v şöyle dedi:” Ebu Haysem o” geldi ki gerçekten de Ebu Haysem el Ensari (rahimehullah) idi. Savaşa onlardan sonra tek başına gelmişti. Geride kalıp oturanların sohbetine razı olmamıştı. Şeytanda bu konuda nerdeyse onun ayağını kaydıracaktı. O ki cömert bir sahabe idi. Ebu Haysem el Ensari (rahimehullah) kıssası ile alakalı olarak İbni Hâcer, Fethul bari de savaşa katılan bazı sahabelerin sözlerini bildirir. Der ki: ”Evime girdim suyla serpilmiş bir çardak gördüm.” Yazın sıcağında su ile serpilen çardak ne güzel olur. ”Su ile serpilen çardağı görünce eşime baktım.” iman ehline bakın, sahih ve yakin akide sahiplerine bakın- dedim ki: ”Vallahi bu insaf değildir. Allahın Rasulü sıcağın altında sıkıntı içinde ben burada gölgenin altında nimetler içindeyim.” Bineğini ve az bir hurma alarak yola çıktı ve Rasulumüz Muhammed (s.a.v)’e kavuştu. Muhammed (s.a.v.) ne için çıkmıştı? Kelime-i Tevhid için çıkmamış mıydı? Bize ne oluyor da kelimeyi tevhid’e yardımdan geri kalıyoruz? Ve ona yardım ettiğimizi zannediyoruz. O kelime ki bugün (Tağutlar) Tarafından Allahın kullarına hükmetmekten uzaklaştırılmıştır.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Afganistan'da Amerikan Operasyonları

Şehid Usame'den Amerika'ya

SWAT Belgeseli


The Way of Confronting Conspiracies - Komplolarla Yüzleşme
[

Usame Bin Ladin - İlk TV Röportajı
Şehid Usame Bin Ladin'in 1997'de ilk röportajı. CNN'den Peter Arnett, Peter Bergen ve fotoğrafçı Peter Jouvenal tarafından yapıldı.

Usame Bin Ladin ile Tanıştım


Amerikadan İtiraflar : Usame bin Ladin'in Amerikan ekonomisine Verdiği Büyük Zarar

George W. Bush'tan Haçlı seferi ve Hilafete Saldırı!


RUVEYBİDA Hadisi


Şehâdeti Arzulayan Râsul
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
1186729_221033574722856_199755592_n-jpg.2572


Şehid Usame : Molla Ömer'e Biat


Dünya Cihadının Çıkma Kronolojisi
ATEŞLE OYNAMAK

Ulemanın Usame Hakkındaki Açıklamaları

[


Usame Muslumanların Kalblerinde


Usame Neden Ağladı?



1986 Usame bin Ladin Cihada Teşvik Konuşması

2000 Yılı Bayram Hutbesi Usame bin Ladin

20110502_usame-bin-ladin-oldu-tum-detaylar_k.jpg

c488db2dad5574eba1e625430ed0d077.jpg
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Usame bin Ladin'den Kur'an Tilâveti

Şeyh Usame Bin Laden'den Tekfir Meselesi

Şehid Şeyh Usame : Şiir

Prens Usame'den Mucahid Usame'ye

WTC Kuzey Kulesi Çarpma Anı

WTC Güney Kulesi Çarpma Anı

WTC Güney Binası Yıkılış Anı (11 Eylül)

WTC Kuzey Binası Yıkılış Anı (11 Eylül)


11 Eylül - Muhamed Atta Son Sözler (Telsiz Konuşması)

11 Eylül ABD Dönüm Noktası

Usame Bir Adamdı

Usame'yi Kim Öldürdü?

Yüzyılın Efsane Şehidi

 
O Çevrimdışı

Osmanlı mücahidesi

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun.11 eylül mücahidleriyle alakalı literatürün kahir ekseriyeti ingilizce.Sadece kendi araştırmalarım neticesinde press medyadan şehidlerin vasiyetini buldum lakin burda çok daha fazlası var.Her gün bir parça izleyip cihad depoluyorum.Elinize yeni dokümanlar geçerse lütfen onları da paylaşın.Esselamu aleykum.
 
ez-Zehebî Çevrimdışı

ez-Zehebî

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Çoğu link kırık sanırım. Üzerlerine tıklayınca bir şey olmuyor.
 
Hutve Çevrimdışı

Hutve

Cihadın farz oldğu yerde gözyaşı dğl ter dkmk grkr
İslam-TR Üyesi
Şehid Şeyh Usame bin ladin (Rehimehullah):
Kâb bin Mâlik Tarafından Rivâyet Edilen Hadisin Şerhi ve Cihaddan Geri Kalma
18096-3.jpg

Andolsun Allah, Peygamberin, muhacirlerin ve ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi neredeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir. (Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O’nun dışında (yine) Allah’tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şubhesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun.Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah’ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, ‘dayanılmaz bir açlık’ (çekmeleri), kafirleri ‘kin ve öfkeyle ayaklandıracak’ bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şubhesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.Küçük, büyük infak ettikleri her nafaka ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi, mutlaka Allah’ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için, (bunlar) onlar adına yazılmıştır.” (Tevbe 117 - 121)


Rahman ve rahman olan Allah’ın adı ile.
Hamd Allah’adır. Ona hamd eder ondan yardım diler ona istiğfar ederiz. Nefislerimizin ve kötü amellerimizden şerrinden Allaha sığınırız. Allah kimi hidayete erdirmişse onu saptıracak kimse yoktur. Kimide saptırmışsa onu hidayete erdirecek kimse yoktur. Kendisinden başka ilah ve ortağı olmayan Allahın birliğine şahitlik ederim. Muhammed (s.a.v)’in de onun kulu ve rasulü olduğuna şahidlik ederim. “Ey iman edenler Allah'tan gereği gibi hakkıyla korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.“

Bu buluşmamızda konuşmamız büyük olan bu ümmetin hali ile alakalı olacaktır. O ümmet ki kendisine kâfirler musallat olmuş. Allahın indirdiği dışında hükmedilir olmuş. Mukaddesatları tecavüze uğramıştır.

İşte yahudi ve hıristaynların Filistine olan ihtilal inin üzerinde seksen seneden daha fazla bir zaman geçti. Amerikalıların önderliğinde haçlılar tarafından Mescidi Harama ve biladul haremeyne olan ihtilalinin üzerinden on sene geçti. Mescidi haramı ve biladul haremeyni işgal ettiler. Güç ve kuvvet yalnızca Allahındır .

Bunca büyük musibete rağmen Müslümanlar büyük bir gaflet içindedir. Sükûnetlerini hiçbir şekilde bozmayıp kelimeyi tevhide yardımdan geri kaldılar. Şikâyetimiz güç ve kuvvetin sadece kendisine ait olduğu Allah’adır. Çeşitli bahanelerle cihaddan geri kalmayı seçenler çoğaldı. İdrak eden bilir ki İslam ummeti ihanete uğruyor Rahman’ın şeriatı kullara hükmetmekten uzaklaştırmıştır. Allah (swt.) Şeriatı kullara hükmetmekten uzaklaştırmıştır.
İnsanlarda Muhammed’in (s.a.v.) menhecinden uzak delalet ve gaflet içinde ummetten bu zillet ve zayıflığı kaldırmaktan çok uzaklar. Doğru olanı ortaya çıkarmanın yollarından en büyüğü selefin durumunun nasıl olduğunu onların yaşadığı dönemin nasıl olduğunun hatırlanmasıdır. Allah onlardan razı olsun. Sahabeyi kiramın hayatı nasıldı. Onların durumlarını hatırladığımızda hak bize batıldan apaçık bir şekilde beyan olur. Allah (swt.) izni ile hak apaçık bir surette belli olur.

Allah onlardan radı olsun bu cihad meydanında onların hayatlarını derin bir şekilde düşündüm ve on çok ilgimi Kâb bin Malik (r.ahimehullah) tarafından sahiheyn ve diğer hadis kitaplarında rivayet edilen hadisi oldu. Uzun ve derin bir anlama sahib bu hadiste bu değerli sahabe apaçık ve bir şekilde beşeriyetin tabiatını ve zayıflığını itiraf eder. Şubheye düşmemiş, mücadeleye girmemiş yalan söylememiştir Allah ondan radı olsun.

Öncekilerin yaptığı gibi yalan yere yemin etmemiş ve Allah (swt.)' nın helak ettikleri gibi olmamıştır. Gelin beraber bu sıdk ve apaçık izah üzerinde derin düşünelim tâki cihaddan geri kalanların tabiatını anlayalım ve nefislerimizin hastalıkları için bir çare bulalım. Kardeşlerimize, âlimlerimize ve nefislerimize nasihatte bulunalım. Allah'dan dileğimiz onları ve bizleri güzel bir dönüşle (dinine - Cihada) döndürmesidir.

Kâb bin malik (rahimehullah) kendisininde geri kalmış olduğu Tebuk gazvesinden bahseder. Kendisi ensarın önde gelenlerindendir. Allah onlardan radı olsun. Kendisi akabe biatı günü gelip manzaraya şahid olup biat edenlerden biridir. Öyle büyük bir biat ki üzerine Allah’ın fazlı ile İslam devleti kuruldu. O biatten sonra Medine’yi münevverde İslam devleti kuruldu. Bizlerde ancak o mübarek biatin semeresiyiz.

Kâb bin malik (r.h) diyor: Bedir gazvesi hariç Rasullullah (s.a.v.) yapmış olduğu hiçbir gazveden geri kalmadım. Bedir gazvesinden ötürüde Rasullullah (s.a.v.) geri kalanlara hiçbir kimseye zorluk çıkarmadı.

Kendisi (Kâb bin Malik) bedir hariç tüm savaşlara katılmış Rasullullah (s.a.v.) ile beraber tüm manzaraya şahid olanlardandır. Kendisi savaşlarda öne atılıp canını kelimeyi tevhidin savunması için öne sürmüştür. Fakat insan, insan olarak kalır bazen şeytan tarafından aldatılsa da, bazı durumlarda zayıf bırakılsa da ve nefisi tarafından aldatılsa da insandır. İşte Allah kendisinden razı olsun. Bu sahabe bize bunu apaçık bir şekilde izah ediyor.
Kâb bin Malik (rahimehullah) diyor ki: Hava sıcaklığı gayet artmışken Rasullullah (s.a.v.) harb için çağırdı. İnsanlar hurma gölgelerinde oturmuştu. Hurmalar olgunlaşmış yemiş vermeye başlamıştı. Kendisinin de bir hurma gölgesine oturmak için yöneldiğini söylüyor. İşte beşerin nefsinin tabiatı budur. Bunu onların hayatlarından okuyoruz. Allah onlardan radı olsun. Eğer o büyükler savaştan geri kaldıysa bugün savaştan geri kalmamak bazılarımız ve seçkinlerimizin gücünün dışındadır. Çünkü bizden ve onlardan daha hayırlı olanlar cihaddan geri kalmıştır. İki sahiheyn de geçen bu hadiste zikrettiğim üzere.

Kâb bin Malik
(rahimehullah) kendisinin de bir hurma gölgesine oturmak için yöneldiği sırada insanların savaş için hazırlık yapmaya başladıklarını söylüyor. ”Kendi nefsime dedim savaş teçhizatımı hazırlarım. Belli bir vakit geçti derken ilk gün geçti. Ben ise savaş teçhizatımdan hiçbir şey hazırlamamıştım. Kendi nefsime yarın hazırlarım dedim ve hiçbir şey hazırlamadım.” Burada sahabenin nastaki şu sözüne dikkat edin. ”Kendi nefsime ben onlarla beraber çıkmaya kadirim dedim.” İşte nefisler sahibini böyle aldatır. O sahabe ki cihadı sevmiş gazveden gazveye hiç ara vermemiş. ”Kendi nefsime bu basit bir meseledir ben cihada çıkmaya kadirim dedim. Ben bu hal üzeri devam ederken savaş başlamış ben savaştan geri kalmıştım.” Suvari gözden kaybolmuştu. Öyle şanlı bir süvari ki komutanı Muhammed (s.a.v.) idi. Beraberinde Ebu Bekir, Ömer ve sahabeyi kiram vardı. Allah hepsinden radı olsun.

Siyer ehlinin ekseriyeti Tebuk gazvesine katılan sahabeyi kiramın (rahimehullah) sayısını otuz bin olarak belirtmişlerdir. Burada Müslümana düşen nefsin aldatmasına dikkat etmesidir. Kelimeyi tevhide yardımdan geri kalmış kaç kişi varsa nefsi tarafından aldatılmıştır. Eğer gerçekten cihada çıkmak isteseydi çıkardı.

Şayet babası, lideri ve işini danıştığı kişi tarafından çıkması istenseydi çıkacaktı. Fakat İslam’ın maslahatı Cihada çıkmamaktadır.!!! Bu cihaddan geri kalmak için apaçık bir kuruntudur. Güç ve kuvvet yalnızca Allahın’dır.

Bu sahabe ki nefsi tarafından aldatılmıştır. O ki cenkte ve savaşta kendini öne atmıştır. Ensar sürekli hakkın taraftarı olmuştur. Savaşların çocukları olmuşlardır. Büyükler büyüklerine varis olmuşlardır. Böyle olmasına rağmen nefsi tarafından aldatılmıştır.(Cihaddan geri kalmıştır.) Peki, hal böyle iken hiç Allah yoluna cihada çıkmayan kişinin durumu nedir? Güç ve kuvvet yalnızca Allah'ındır. Elbette o kişinin nefsi tarafından aldatılması çok daha kolaydır. O sahabeler ki çok zor bir hayat yaşadılar. Elektrik yoktu. Klimalar yoktu. Hurmalar çiçeklenip yemiş vermeye başlamıştı. Bunlarda onun yere çakılmasına sebeb oldu. Peki, her şeyin kendisi için son noktaya ulaştığı kişinin durumu nasıldır? Adeta nimetler içinde buğulananları Allah’ın dilemediği müstesna nasıl olur da nefisleri aldatmasın ?! Güç ve kuvvet yalnızca Allah'ındır.

İnsanlar cihad için evlerinden çıktı. Kâb ise o büyük hataya düştü. La ilahe illa Allah’a yardımdan geri kaldı, Tevhide yardımdan geri kaldı, Akideye yardımdan geri kaldı ve o günlerde az olması sebebi ile dünya malına çakılıp kaldı.

Hava çok sıcaktı. Ömer (rahimehullah) diyor ki ”Tebuk günü güneşe çıktığımız zaman hava sıcaklığının şiddetinden boyunlarımız kopacak gibi oluyordu.”
Dünya ehli ne dedi, neler dediler? “ Onlar dediler ki sıcakta cihada çıkmayın. De ki cehennem ateşi daha sıcaktır. Eğer idrak ederlerse.”
Onlar Peygamber (s.a.v.) sohbetlerine ve Cumua hutbelerine geldiler. Ne söylediğini öğrendiler kendi dilleri ile bu söylediler. Fakat asıl idrak kalblerin idrakidir. Korkunun idrakidir. Bilip anlamalarına rağmen idrak edemiyorlardı. Eğer idrak etselerdi bileceklerdi ki cehennem ateşi kat kat daha sıcaktır.

Bugün kardeşlerimize ne diyorlar? Kardeşlerimize diyorlar ki: Emniyet ve istihbarat peşinizde ülkeye döndüğünüzde kırbaç ve hapishane sizi bekliyor. Hapishanelerdeki hücrelerde hava çok sıcak olur. Bizlerde onlara diyoruz ki “ Cehennem ateşi daha sıcaktır. Eğer idrak ederler ise.” Allah'tan dileğimiz bize derin anlayış ve ilim bahş etmesidir.

Ömür sayılı gündür. Allah (swt.)’nın Cennetinden beşerin tehditlerinden dolayı vaz mı geçelim? Hayır, vallahi.
Yakinen inanan bilir ki eceller sınırlıdır. Ne öne alınır nede zamanı geldi mi geri bırakılır. Aynı şekilde yakinen inan bilir ki rızıklar belirlenmiştir. Ne artar nede eksilir. Yakinen inanan bu endişede olmaz.

Nebimiz (s.a.v.) ‘in hadisinde çocuk yaştaki Abdullah ibni Abbas ‘a (Allah her ikisinden de radı olsun) öğrettiği gibi. “ Ey evlat! Sana bazı kelimeler öğreteceğim: Allahın hakkını muhafaza et ki Oda seni muhafaza etsin, Allahın hakkını muhafaza et ki Onu yayında bulasın, istediğinde yalnız Allah’tan iste, yardım istediğinde yalnız Allah’tan yardım iste ve bil ki eğer bir topluluk sana fayda vermek için toplansa sana ancak Allahın yazdığı fayda dışında başka bir fayda veremezler. Aynı şekilde sana zarar vermek için toplansalar sana ancak Allahın yazmış olduğu zarardan başkasını veremezler. Kalemler kaldırılmış ve kitablar kapatılmıştır.” Bu hadis Müslümanlara büyük dersler vermektedir. İslam ehline ilimi öğretmektedir. Bu Allah’ın bizim üzerimizdeki bir nimetidir. Fakat İslam gençliğinin ilimle beraber bu ilimle nasıl amel edilmesi gerektiğini öğrenmeye ihtiyaçları vardır.
O ilimle de hakkı La ilahe illallAllah için ayakta tutmalılar ki meseleler tamam olsun. İlim öğrenip onunla amel etmemek senin aleyhine olan bir hüccettir. İki şeyin bir arada olması gerekir: ilim ve o ilimle amel bir arada olmalıdır. Amelin semeresi korkudur, Allah (swt)nın korkusudur. İlmin semeresi ise Muhammed (s.a.v.) beyan ettiği yol üzere amel edip Rabbimiz Allah (swt.) nın rıdasını kazanmaktır.

Savaş başladıktan sonra Kâb bin Malik (rahimehullah) diyor ki onlara katılmak istedim fakat bana takdir olunmadı. Keşke de katılsaydım. O mübarek büyük gazve ki Rasulümüz Muhammed (s.a.v.) ‘in son katılmış olduğu son gazvesi oldu. Kâb bin Malik (rahimehullah) o büyük fırsatı işlemiş olduğu o büyük hatadan dolayı kaybetmiştir. Ne iyi olurdu katılsaydı.

Ey Allahın kulu! Sıhhatini ganimet bil. Boş zamanını ve gençliğini ganimet bil. Bu cennet meydanları (Cihad meydanları) kapılarını taliplerine açmıştır. Sahih bir şekilde Nebimiz (s.a.v)‘den rivayet edildiği üzere “Cennet kılıçların gölgesi altındadır.” buyurdular.
Ebu Musa el Eşari bu hadisi söylediğinde bir adam şöyle dedi: Ey Ebu Musa sen mi Rasullullah (s.a.v.) böyle derken işittin? Onların derin anlayışına bakın öğrenip amel etmek istiyor. İlmi çoğaltıp kendi üzerine hüccet olması için sormuyor. İlimle beraber amel şarttır. Bunu sen mi Rasullullah (s.a.v.) ‘den işittin? Hadisin sahih olduğunu têkit etmek için soruyor. Evet deyince oradan ayrılıp kavmine gitti. Onlara selam verdi. Kılıcının kınını kırdı ve hemen savaşa gitti. O savaşta ölene dek savaştı.

Sahabeyi kiramın menheci işte budur. Selefimizin menheci budur. Allah hepsinden radı olsun. (Kâb) Dedi ki ”Keşke Cihada çıksaydım”, sen de keşke cihada çıksaydım, keşke yapsaydım demeden önce elinde olan bu fırsatı iyi değerlendir.

Rivayet edildiği üzere Salih âlimlerden birine ölüm geldi. O ölüm düşeğinde iken gözlerinden yaşlar aktı. O ki ilim ve takva bakımından insanların en faziletlilerinden idi. Kendisine denildi ki: ”Seni ağlatan nedir?” Ayaklarına bakarak dedi ki: ”Ağlıyorum çünkü Allah yolunda cihadda ayaklarım tozlanmadı. Nebimiz (s.a.v.) ‘den rivayet edilen sahih hadisi biliyorsunuz.” Allah yolunda ayakları tozlanan bir kula cehennem ateşi dokunmayacaktır.” Allah-u Ekber! Öyle bir ibadet ki sadece tozu sebebi ile seni cehennem ateşinden koruyor. Allah yoluna malıyla canıyla çıkıp onlardan hiçbir ile geri dönmeyen kişinin durumu nedir? Bu amel amellerin en faziletlisidir. Sahihi Buhari de bulunan hadiste geçtiği üzere Peygamber (s.a.v.)’e amellerin en faziletlisi ve en efdali sorulmuş Peygamber (s.a.v) de cevaben “ Allah yoluna cihada çıkıp canı ve malı ile kendisini tehlikeye atan kişinin yapmış olduğudur” buyurdular. Çoğu kardeşimiz bizi bu gün tehlikeye karşı korkutuyor, hakiki tehlike kabirdedir. Allah swt.’dan dileğimiz onu bize cennet bahçelerinden bir bahçe eylemesidir.

Gerçek tehlike hesap günündedir Kıyamet günündedir (çoğu kişinin aldanıldığını anladığı gün olan) teğabun günündedir. O gün gelirde aldatıldığını anlarsın ömrün alışverişle, dedi ve denildi ile boş işlerin peşinde geçmiş ve sen la ilahe illAllah’a yardımdan geri kalmışsın. Allah-u Teâlâ Mûminleri münafıkların sıfatlarına yaklaşmaktan uyarak şöyle buyurur: ”Bedevilerden (mazeretleri olduğunu ) iddia edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah ve Rasulüne yalan söyleyenler (munafıklar) de oturup kaldılar.” Çünkü Munafıkların öne çıkan sıfatlarından biri de Allaha yardımdan geri kalmaktır. Allah sizi ve bizi kendisine ve Rasulüne (s.a.v.) ‘e yardımdan geri kalmaktan muhafaza etsin.
Selefimiz olan sahabeye bakın, hadisinde her şeyi apaçık şekilde beyan ederek demiştir: savaş başlayıp bende savaştan geri kaldıktan sonra Medine sokaklarına çıktım. Beni hüzünlendiren şey Medinenin yollarında münafıklar ve munafık olduğundan şubhelenilen ve özür sahibi kimselerden başka hiç kimse yoktu. İşte bizim selefimiz bunlardır Allah onlardan radı olsun.

Rumların Müslümanlara saldıracağı haberi gelince ki henüz İslam topraklarına girmemişlerdi. Sadece haberin gelmesi ile ve bir saldırı ve ordu toplama düşüncesinde olma haberi Peygamber (s.a.v.) gelince komutanımız ve Rehberimiz Muhammed (s.a.v.) çıktı ve insanlara “Ey Allahın süvarileri atlarınıza binin” deyince geride münafıklar ve özür sahibi kimselerden başka kimse (Cihaddan) geri kalmadı.
Bak ey Allahın kulu! Eğer kurtuluş istiyorsan kendine o mübarekleri örnek al. Allah onlardan radı olsun. Muhammed s.a.v ve onunla beraber olanları örnek al. “Muhammed Allahın Rasulüdür. Onunla beraber olanlar (sahabeler) kendi aralarında merhametli kâfirlere karşı serttirler.” Tabi olma tam kâmil bir şekilde tabi olmadır. Sevdiğin ve sevmediğin şeylerin tümünde tabi olmadır. Ubade (rahimehullah)’ın hadisinde rivayet edildiği gibi” Bizler, Rasullullah (s.a.v.)’e zorlukta ve kolaylıkta, genişlikte ve darlıkta işitip ve itaat edeceğimize dair söz verdik .” İnsanlar cihadı sevmez fakat söz emanettir. Emanet aldığın emaneti eda etmen şarttır.

Hal budur Medinenin sokaklarına çıkıyor. Sokaklarda nifak ehlinden ve özür sahibi kimselerden başka kimseyi görmüyor. Allahın Rasulü (s.a.v.) Tebuk'e vardığında dedi ki: “Kâb bin Malik ne yaptı? “ -Onu hatırladı- beni Seleme'den bir adam şöyle dedi: ”Onu dünyanın süsü ve duyguları meşgul etti.” Hakkında konuştu çünkü o dine yardımdan geri kaldı. Öyle bir duruma düştü ki iman ehline düşen o durumda Allahın dinine yardımdan geri kalmamaktır. Muaz ibni Cebel (rahimehullah) o kişiye cevaben şöyle dedi: ”Söylediğin şey ne kadar kötüdür. Vallahi ey Allahın Rasulü bizler onda hayırdan başka bir şey görmedik.”
Beni Selemeden olan adamın sözü ile alakalı olarak İbni Hâcer şöyle der: şunu size bildirmeliyim ki Allah’ın dinine yardımdan geri kalan kişinin hakkında insanların konuşulması caizdir. Bu konu hakkında onun dedikodusun yapılması câizdir. Çünkü Allah’ın dinine yardım en büyük vecibelerdendir. Allah (swt.)’dan dileğimiz bizi kendi dine yardım ederken, o hal üzeri bizi vefat ettirmesi ve bizi kendi dinine yardım edeceğimize dair aldığımız emaneti (sözü) eda ederken bizden razı bir şekilde canımızı almasıdır.

O bu hal üzere iken uzaktan bir adam belirdi. Allahın Rasulü s.a.v şöyle dedi:” Ebu Haysem o” geldi ki gerçekten de Ebu Haysem el Ensari (rahimehullah) idi. Savaşa onlardan sonra tek başına gelmişti. Geride kalıp oturanların sohbetine razı olmamıştı. Şeytanda bu konuda nerdeyse onun ayağını kaydıracaktı. O ki cömert bir sahabe idi. Ebu Haysem el Ensari (rahimehullah) kıssası ile alakalı olarak İbni Hâcer, Fethul bari de savaşa katılan bazı sahabelerin sözlerini bildirir. Der ki: ”Evime girdim suyla serpilmiş bir çardak gördüm.” Yazın sıcağında su ile serpilen çardak ne güzel olur. ”Su ile serpilen çardağı görünce eşime baktım.” iman ehline bakın, sahih ve yakin akide sahiplerine bakın- dedim ki: ”Vallahi bu insaf değildir. Allahın Rasulü sıcağın altında sıkıntı içinde ben burada gölgenin altında nimetler içindeyim.” Bineğini ve az bir hurma alarak yola çıktı ve Rasulumüz Muhammed (s.a.v)’e kavuştu. Muhammed (s.a.v.) ne için çıkmıştı? Kelime-i Tevhid için çıkmamış mıydı? Bize ne oluyor da kelimeyi tevhid’e yardımdan geri kalıyoruz? Ve ona yardım ettiğimizi zannediyoruz. O kelime ki bugün (Tağutlar) Tarafından Allahın kullarına hükmetmekten uzaklaştırılmıştır.

Kab bin Malik kıssasını daha önce çok okudum ama Subhanallah! İlk defa Şeyhin anlattığı gibi anladım. Gerçekten ders yapılacak, not çıkarılacak ve arşivlenecek bir video. Konusu açılmışken özellikle bayan kardeşler, Cihad onlara farz değil ama çeviri yapacak düzeyde Arapça, İngilizce öğrenmeye çalışsalar Allah'ın dinini desteklemede çok büyük ecir elde ederler. Kardeşler bir video çevirmişler (Allah onlardan razı olsun) benden önce izlenmiş, ben izledim ve benden sonrada izlenecek inşaallah. Amel boyutuna girmiyorum bile... Ne büyük ecir. Allah razı olsun.

Ek link:
 
Üst Ana Sayfa Alt