H
Çevrimdışı
r)-SEHİV SECDESİ
Sehiv secdesi namazdaki bir unutmanın telafisi için Rasûlullah tarafından gerçekleştirilen bîr uygulamadır. Ancak bu unutma namazın farzlarının birini terk şeklinde olmamalıdır Namazın sonundaki iki secde ile sanki Allah'tan af dilenmektedir. Bu bölümde sehiv secdesinin sebepleri ve yerleri ile ilgili Hz. Peygamber döneminde yaşanan olaylar zikredilmektedir[1]
Namazında Tereddüt Edenin Yapması Gereken Fiil
878/1748-İbn Abbas'tan (RadıyaMahü anhüma)[2]
Hz. Ömer (Radıyaiiahu ankj kendisine şöyle dedi: 'Ey genç! Namazda tereddüt eden adamın ne yapması gerektiği ile ilgili Rasûlullah'tan ya da onun sahabesinin birinden bir şey işittin mi?' O bu durumdayken kendisine Abdurrahman b. Avf yöneldi ve: 'Siz ikiniz ne konuşuyorsunuz?1 dedi. Hz. Ömer:
'Ben bu gence, namazda tereddüt eden adamın ne yapması gerektiği ile ilgili Rasûlullah'tan ya da onun sahabesinin birinden bir şey işitip işitmediğini, sordum.'
(Bunun üzerine) Abdurrahman b. Avf dedi ki: 'Rasûlullah'ı (Saiiaiiaka aleyhi ve sellem) şöyle derken dinledim: "Sizden biri namazında tereddüt edip, bir rekât mı kıldı ya da iki rekât mı kıldı, tam bilemezse kıldığını bir rekât kabul etsin (ve devam etsin). İki rekât mı kıldı yoksa üç rekât mı kıldı, tam bilemezse kıldığını iki rekât kabul etsin. Üç rekât mı kıldı ya da dört rekât mı kıldı, tam bilemezse kıldığını üç rekât kabul etsin. Namazını bitirdiğinde de selâm vermeden önce iki secde daha[3] yapar/yapsın. [4]
879/1749-Hz. Osman'dan (Raâıyallahü anh). [5]
Bir adam Hz. Peygamber'e (Saiiaiiakü aleyhi ve seiiem) geldi ve: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben namaz kıldım; (ancak) çift mi kıldım, tek mi kıldım tam bilemiyorum' deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Namazınızda şeytanın sizinle oyun oynamasından korunun.[6] Biriniz çift mi kıldı yoksa tek mi kıldı, tam bilmiyorsa (namaz sonunda) iki secde daha yapsın. Bu İkisi namazı tamamlayıcı sayılır."
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
(Râvi Murre b. Ma'bed) anlattı:
Yezid b. Ebû Kebşe bize ikindi namazını kıldırdı. Namazdan sonra bize döndü ve şöyle dedi:
'Mervan b. Hakem ile birlikte namaz kıldım. O da (namazın sonunda) bu iki secde gibi secde yapmıştı. Sonra (Mervan) bize döndü ve Hz. Osman (Radıyatiahü anh) İle namaz kıldığını ve onun Rasûlullah'tan (Saliailaha aleyhi w setkm) (yukarıdakine benzer bir) rivayette bulunduğunu bildirdi.'[7]
880/1750-Abdullah (b. Mes'ûd'dan) (Radıyaliahüanh)[8]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve setlem) namaz kıldı. (Ancak) fazlamı yoksa eksik mi kıldı, tam bilemiyorum. Selam verilince kendisine şöyle denildi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Namaz konusunda bir şey mi oldu? [9]Rasûlullah:
"Hayır. Ne oldu?" Onlar:
'Namazı şöyle şöyle kıldın?'
(Râvi) anlatmaya şöyle devam etti:
Rasûlullah iki ayağını birleştirdi (secde halini aldı) [10] ve iki sehiv secdesi yaptı. Selam verince şöyle buyurdu:
"'Ben de sizin unuttuğunuz gibi unutabilen bir beşerim. Biriniz namazda tereddüt ederse namaza (kanaatine göre) devam etsin. [11]Selam verdikten sonra da iki secde daha yapsın."
§Ayni râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
...Sonra (Rasûlullah) ayağını topladı, kıbleye döndü ve iki secde daha yaptı. Sonra yüzünü bize döndürdü ve şöyle dedi:
"Eğer namazda bir değişiklik olsaydı ben size muhakkak bidirirdim. Fakat ben sizin unuttuğunuz gibi unutabilen bir beşerim. Ben unuttuğumda beni uyarın. Hanginiz namazında tereddüt ederse doğruya en yakın (kanaatine) yönelsin ve onunla namazını tamamlasın, selam versin, sonra da iki secde daha yapsın!" [12]
Açıklama
Bu rivayetlerden namazda sehiv secdesinin meşru olduğu anlatılmaktadır. Ayrıca:
1-Rasûlullah da bir beşerdir ve unutabilir, hata edebilir. Bu durum peygamberlerin tanrı olmadığını göstermektedir. Ancak onların hataları Allah tarafından düzeltilir, çünkü onların masumluk vasfı vardır. Bu rivayetlerde olduğu gibi insanların hatırlatması ile düzeltilen şeylerde bulunmaktadır.
İmam Nevevi Rasûlullah'ın unutabileceği şeylerin sınırında ulemanın ihtilaf ettiğini belirtti ve şöyle dedi:
'Rasûluüah tebliğ ve şer'i ahkamın açıklaması dışında katan fiil, âdet ve zikirlerde unutabilir. Ancak sözlü tebliğde unutma olmamasında icma' edildi.[13]
Çünkü vahiy süreci Allah'ın kontrolündedİr. O dilediğini nesh eder (hükmünü kaldırır) ve dilediğini de unutturur.
Aliah Teâlâ şöyle buyurdu:
"(O Kur'ân'ı) sana biz okutacağız ve sen Allah'ın dilediği dışında (hiçbir ayeti) unutmayacaksın..."(A'lâ, 87/6-7)
2-Tabi olan kişi imamını hata yaptığında uyarmalıdır. İmamı da olgun bir şekilde hatasını düzeltmeli veya unuttuğu şeyi tamamlamalıdır.
3-Hadiste geçen taharri kelimesinin manasında ihtilaf edildi:
-İmam-i Âzam Ebû Hanife'ye göre namazda bu şekilde tereddüt ilk defa oluyorsa namazı yeniden kılar. Ancak çok olduğunda zann-ı galibi ile amel eder.
-İ. Şafiî'ye göre tereddüt eden kişi namazı zann-ı galibe göre değil de yakîne (kesin bilgisine) göre tamamlaması gerekir.
-İ. Ahmed'e göre taharri imam için zann-ı galiple amel etmesi, ama münferit kılan için yakîn (kesin bilgisi) ile amel etmesidir.
-Bazı alimlere göre taharri her durumda zann-ı galiple ame! etmektir. [14]
881/1751-Abdullah b. Mes'ûd'dan (Radıyatiahiıanh).[15]
Hz. Peygamber (Saiiatiahu aleyhise ) şöyle dedi:
"Namazda (klimanın) üç ya da dört olduğunda tereddüt ettiğinde zannının çoğu dört ise teşehhüde oturursun/okursun. Sonra oturduğun halde selamdan önce iki secde daha yaparsın. Sonra teşehhüde tekrar oturursun/okursun, sonra selam verirsin."
§Aynı tarikle (mevkuf olarak) gelen ikinci rivayet:
Abdullah b. Mes'ûd (Radıyaliahaonh) şöyle dedi:
'Namazda otururken tereddüt etsen, üç rekât kıldığını ya da dört kıldığını tam bilmesen, eğer zannının çoğu üç rekât kıldın şeklindeyse kalk ve bir rekât daha kıl, sonra selam ver, sonra iki secde daha yap, sonra teşehhüde otur/ oku, sonra selam ver. Eğer zannının çoğu dört rekât kıldın şeklindeyse selam ver, sonra iki secde daha yap, sonra teşehhüde otur/oku, sonra da selam ver!'[16]
882/1752-Ebû Hüreyre'den [17]
Hz. Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
"Biriniz namazdayken kendisine şeytan gelir, o kişiyi şaşırtır. Hatta o kişi kaç rekât kıldığını bilemez. Kim kendinde böyle bir şey bulursa oturduğunda iki secde daha yapsın!'"[18]
883/1753-Iyaz anlattı:[19]
Ebû Saİd el-Hudrî'ye (RadıyaUahüanhy.
'Birimiz namaz kılıyor, (ancak) kaç rekât kıldığını bilemiyor (ne yapmalı)?' deyince şöyle dedi:
(Bu konuda) Rasûiullah (Sathiiahualeyhi ) şöyle buyurdu:
"Biriniz namaz kılarken kaç rekât kıldığını bilemezse oturduğunda iki secde, daha yapsın. Şeytan kendisine gelipte 'sen abdestini bozdun' derse ona 'yalan söyledin' desin. Ancak burnuyla kokusunu alması veya kulağı ile
duyması bunun dışındadır. [20]
884/1754- Ebû Said el-Hudrî'den (RadıyaUahü anh).[21]
RaSÛIullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Sizden biri namazında tereddüt eder ve kaç rekât kıldığını bilemezse o andaki kesin bilgisine dayanarak namaza devam etsin. Namazı ta marnladı kanaati kendisinde oluşunca selamdan önce iki secde daha yapsın. Eğer tek kıldıysa bu kıldığı ile namazı çift olur, çift kıldıysa şeytanın burnunu yerde sürtmüş[22] olur." [23]
885/1755- (Ht.) İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma);[24]
Kendisi namaz konusunda Hz. Ömer'le müzakere yaparken Abdurrah-man b. Avf onlara yöneldi ve:
'Size Rasûlullah'tan (SaiiaiiaM aleyhi ve sellem) duyduğum bir hadisi nakletmemi istemez misiniz?' deyince onlar:
'Bilâkis (isteriz)' dediler. Bunun üzerine Abdurrahman şöyle dedi:
'Şehadet ederim ki ben Rasûlullah'ın (Saiiailahü aleyh ve sellem) şöyle dediğini duydum:
"Kim eksikliği konusunda tereddüt ettiği bir namazda olursa ziyade olduğundan kuşku duyuncaya kadar namaza devam etsin.'"
NOT: Ziyadede şüphe noksanlıktaki şüpheden iyidir. [25]
886/1756-AbdulIah b. Ca'fer'den (Radiyaiiahü anh). [26]
Hz. Peygamber (Sailaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
''Kim namazında tereddüt ederse oturduğunda iki secde yapsın."
§Diğer rivayetteki lafız:
"...selam verdikten sonra iki secde daha yapsın." [27]
887/1757-Ebû Hüreyre'den (Radıyalia anh) [28]
Rasûiullah dedi ki:
"Namazda eksik kılmak da yoktur (doğru değildir), selamlaşmak[29] da yoktur." [30]
888/1758-Süfyan (es-Sevrî) anlattı: [31]
Babamın şöyfe dediğini işittim:
Namazda iğrar (eksik kılma) yoktur, şeklindeki Rasûlullah'm (SaUatiahü aleyhi ve setlem) sözünü Ebû Amr eş-Şeybânî'ye sordum. Şöyle dedi:
'O hadis 'namazda gırar yoktur' şeklindedir. Gırarm manası da şudur: Namazda eksik (rekât) kaldığından kuşkulanan kişinin kesin ve tam bir kanaate ulaşıncaya kadar namazdan çıkmamasıdır.'[32]
Açıklama
Hadis naklinde dikkatli olunmalı ve lafızlar doğru aktarılmalıdır. Yukarıdaki rivayette hemzenin fazla olduğu açıklanmıştır.Gırar ise noksanlık demektir[33]
§Bü konudaki bazı hadisler:
1-Abdullah b. Malik b. Buhayne'den (Radıyatiahuanh): [34]Rasûlullah öğle namazının ilk iki rekâtini tamamlamıştı, (oturması gerekirken) kalktı. Namazı bitirince iki secde daha yaptı, sonra selam verdi.
2-Ebu Hüreyre'den (Radıyalkıhüanh): [35]
Rasûlullah namazın ikinci rekâtında selam verip bitirdi. Zü'1-Yedeyn (Radıyallahü anh) kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü, namaz kısaldı mı yoksa unuttunuz mu?7 diye sordu. Peygamberimiz:
"Zü'1-Yedeyn doğru ma söylüyor? " dedi. Oradakiler:
'Evet!' diye cevap verdiler. Rasûiullah iki rekât daha kıldı, sonra selam verdi, sonra tekbir getirip iki secde daha yaptı. Bu İki secde diğer secdelerinin uzunluğun-daydı veya biraz daha uzundu. Sonra namazdan kalktı.
3-Muğîre b. Şu'be'den (Radtyallahit anh): [36]
Rasûlullah şöyle dedi:
"İmam, (yanılarak ikinci rekâtta oturacağı yerde diğer) rekâta kalkmaya teşebbüs eder ve tam doğrulmadan hatırlarsa, hemen otursun. Tam kalkıp doğrul-muşsa artık (geri dönüp) oturmasın, namazın sonunda sehiv secdesi yapsın."
§Sehiv secdesinin yerinde ihtilaf edildi:
1-îmam Ebû Hanife'ye göre Abdullah b. Mes'ûd rivayeti nedeniyle sehiv secdesi selamdan öncedir. [37]
2-L Malik'e göre Zü'1-Ycdcyn rivayeti nedeniyle ziyadeden dolayı yapılan sehiv secdesi selamdan sonradır. İbn Buhayne rivayeti nedeniyle de noksanlıktan dolayı yapılan sehiv secdesi de selamdan Öncedir, sonra teşehhüd okunup yeniden selam verilir.[38]
3-İ. Şafiî hadisleri toplar ve mücmel olanı açıklayan rivayete hamleder. Açıklayan ise Ebû Said ve Abdurrahman b. Avf rivayetleridir. Bu iki rivayetten anlaşılan yakîn (kesin) olanla amel etmek ve kalan rekâtı kılmaktır. Bunlardan anlaşılan ziyade sebebiyle olsa da sehiv secdesinin selamdan önce olmasıdır. Taharri ona göre yakîn manasındadır. [39]
4-İ. Ahmed'e göre sehiv secdesi selamdan önce yapılır. Ancak unutarak selam verme ya da namazı zann-ı galibe güre tamamlama durumunda secde selamdan sonra yapılır. Ondan gelen diğer rivayet İmam Malik gibidir. [40]
§Hattabi şöyle dedi: Taharri iki durumdan evlasını ve doğruya yakınını araştırıp seçmektir.'
§Bennâ, İmam Nevevi'nin zikrettiği akı hadis ve diğerlerinin Müsned'de zikredildiğini belirtti.
§Sehiv secdesinden sonraki teşehhüdde ihtilaf edildi.
1-Bazılarına göre sehiv sedesinden sonra teşehhüd ve selam vardır.
2- Bazılarına göre de sehiv sedesinden sonra teşehhüd ve selam yoktur. Bu konuda yukarıda geçen imamların ihtilafına bakılabilir.
ŞSehiv secdesinin hükmünde ihtilaf edildi:
1-Hanefilere eöre vaciptir.
2-Malikilere göre noksanda vacip, ziyadede sünnettir. [41]
3-Şafiîlere göre siinnetth[42]
4-Hanbelilerde konu biraz tafsilatlıdır:
-Eğer mahalli dışında (Kur'ân, teşbih gibi) meşru bir kelam zikretmişse sehiv secdesi sünnettir.
-Sünneti terk ettiyse sehiv secdesi mubahtır.
-Unutularak fazladan rükû, secde, kıyam, (celse-i istirahat kadar da olsa) kuûd eklense veya namaz tamamlanmadan selam verilse, manayı zedeleyen bir hata yapılsa, bir vacip terk edilse bu durumda sehiv secdesi vacip olur. [43]
Namaz Kılana Gelen Şeytan Vesvesesi ve Kurtulma Yolları
Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
"Ey Adem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizî görürler. Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kıldık." (Arat; 7/27)
Şeytan insanları kandırmak ve hak yoldan uzaklaştırmak için her fırsatta gelir ve vesvese verir. Namaz, Kur'ân okuma ve her türlü ibadet sırasındaki bu saldırısına karşı yapılması gereken Allah'a sığınmaktır. Ayrıca gücü yettiği kadar kişinin bu vesveseyi giderecek söz ve hareketlerde bulunması gerekir. Kur'ân'da Allah Teâlâ bizi sürekli şeytana karşı uyarmakta, hatta Kur'ân tertibinde en son olan Felak ve Nas sureleri gibi özel surelerde de bu vurgulanmaktadır. Rasûlullah döneminde de şeytanın vesvesesine maruz kalan sahabiler olmuşta. Aşağıda onlarla ilgili haberler zikredilmektedir. [44]
889/1759- Ömer b. Ebû Bekir b. Abdurrahman b. Haris babasından nakletti:[45]
Ammar (b. Yasir) (Radıyaliatm <mh) iki rekât namaz kıldı. Ona Abdurrahman b. Haris:
'Ey Ebu'l-Yakazân! İki rekâtı hafif kıldığım görüyorum' deyince Ammar:
'Onun şartlarından bîrini eksik mi yaptım?' Abdurrahman:
'Hayır, fakat iki rekâtı hafif kıldın.' Ammar:
'Unutma (şeytanın vesvesesi) [46] tehlikesini hissettim/çabuk kıldım. (Çünkü) ben Rasûlullah'ın (Satiaiiahü aleyhi ve setlem) şöyle dediğini duydum:
"Bir adam namaz kılar, ancak namazından (sadece) onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri...(son sayıya kadar saydı) o kişiye ait/ faydalı olur. '"
§îkinci tarikle gelen rivayet:
İbn Lâs el-Huzâi'den:
Ammar b. Yasir mescide girdi ve orada hafifçe iki rekât namaz kıldı, namazı tamamladı. Sonra oturdu. Biz de ona doğru gittik ve yanına oturduk. Sonra dedik ki:
cEy Ebu'l-Yakazân! Şu iki rekâtı gerçekten hafif kıldın?' Bunun üzerine Ammnr (Radtyaiiahıimıh) şöyle dedi:
;O iki rekâtta şeytanın bana musallat olması (tehlikesini) hissettim/çabuk kıldım .(hadisin devamını zikretti).[47]
890/1760-Ebû Ala b. eş-Şihhîr'den:[48]
Hz. Osman (Radıyallahüanh) dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Benimle namazım ve kıraatim arasına şeytan
girdi.' Rasulullah (SallallahUaleyhi veseliern)
"Bu kendisine Hanzeb denilen bir şeytandır. Onu hissettiğinde ondan Allah'a sığın ve sol tarafına üç kere tükür" dedi. Hz. Osman ekledi:
'Böyle yaptım, izzet ve celal sahibi Allah onu benden uzaklaştırdı.'[49]
Açıklama
Hz. Osman bu rivayette, şeytanın araya girmesini vesveseden kinaye olarak kullanmaktadır. Peygamberimiz de namazı bozan bu şeytana Hanzeb denildiğini haber veriyor. Hanzeb; kokmuş/bozulmuş et parçası, demektir ki cahiliye döneminde bir kişiyi zemm (aşağılamak) için kullanılırdı. [50]
Bu rivayetlerden namazda huşûun önemli olduğu anlaşılmaktadır. Hatta namazda huşûun bozulması durumunda namazın kısa tutulması caizdir. Değilse şeytanın oyuncağı olma söz konusudur. Bu durumda yapılması gereken namazı kısa tutmak ya da şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak ve soi tarafa hafifçe üç kere tükürmektir. Ancak namazda amel-i kesir yasaklandığı için buradaki tükürmenin çok hafif olduğu anlaşılmaktadır. Kötü rüya görme durumunda da Peygamberimiz bu şekilde emretmiştir. Bu fiil hem şeytana bir eziyettir, hem de o kişinin içinde bulunduğu durumdan kurtulmasına, moral kazanmasına bir sebeptir. [51]
Dört Rekâtlık Farz Namazda Yanılarak (kinci Rekâtta Selam Vermek ve İlgili Zü'1-Yedeyn Rivayeti
891/1761-Muhammed (b. Sîrin), Ebû Hüreyre'den (Radıydiahümh) nakletti:[52]
Rasûlullah (dört rekâtlık) gündüz namazlarından birisini kılıyordu. (Ebû Hüreyre bu namazı zikretmişti. Ancak (râvi) İbn Sîrin bunu hatırlaya-madı.) İki rekâtı kılınca selam verdi. Mescidin ön tarafına konulmuş kütüğün yanına geldi. (Bir rivayette: Kıble tarafında bulunan kütüğün yanına geldi ve sırtını ona dayadı.) Elini onun üzerine koydu. Öfkeli gibiydi. Mescidin kapısından hızla çıkanlar 'Namaz kısaldı' diyorlardı., bunların içinde (durumu Rasûlul-lah'a) sormaktan hicap duyan Hz. Ebû Bekir ve Ömer de vardı. Cemaat içinde iki eli/kolu uzun olan bir kişi vardı ki ona Zü'1-Yedeyn (uzun kollu) diyorlardı. Bu kişi dedi ki:
"Ey Allah'ın Rasûlü! Unuttun mu yoksa namaz mı kısaldı?' Rasûlullah
"Unutmadım, namaz da kısalmadı" dedi. Zü'1-Yedeyn:
'Sen sadece iki rekât kıldın.1 Rasûlullah:
''(Durum) Zü'l-Yedeyn'in dediği gibi mi?" deyince cemaat:
'Evet' dediler.
Rasûlullah geldi, terk ettiği rekâtları kıldı, sonra selam verdi, sonra tekbir aldı ve secdeye gitti, secdesi önceki secdeleri gibiydi veya daha uzundu. Sonra başını kaldırdı ve tekbir aldı (oturdu).
Muhammed (b. Sîrin)e; (Rasûlullah sehiv secdesinden)[53] sonra selam verdi mi? şeklinde sorulunca dedi ki:
Bana haber verildiğine göre Tmran b. Husayn şöyle dedi: '...sonra selam verdi.'
§Aym râviden ikinci tarikle gelen benzer rivayet: Muhammed b. Sîrin nakletti:
Ebû Hüreyre'nin (Radıyallahüanh) şöyle dediğini işittim: (Rasûlullah) (Saihiiahü aleyhi ve seüem) gündüz namazlarının birini kıldı. O namaz öğleydi, (zannedersem) galiba ikindiydi.. .(Önceki geçen rivayeti zikretti.)
§Aynı râviden üçüncü tarikle gelen benzer rivayet:
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahüanh):
Rasûlullah (SaüaUaM aleyhi ve seilem) öğle ya da ikindiyi kıldı ve iki rekâtta selam verdi. Ona, Zühre oğullarının müttefiki olan Zü'ş-Şîmâleyn b. Abdüamr:
'Namaz azaltıldı mı yoksa unuttun mu?' dedi. Hz. Peygamber:
"Zü'1-Yedeyn ne diyor?" deyince etrafındakiler:
'Ey Allah'ın Peygamberi! O doğru söyledi' dediler. Bunun üzerine Hz. peygamber onlara eksik kalan iki rekâtı kıldırdı.
§Aynı râviden dördüncü tarikle gelen benzer rivayet: Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) öğleyi iki rekât kıldı, sonra selam verdi. Oradakiler:
'Namaz kısaltıldı mı?' deyince Hz. Peygamber kalktı iki rekât daha kıldı, selam verdikten sonra iki secde daha yaptı.
§Aynı râviden beşinci tarikle gelen benzer rivayet:
Rasûlullah'la (SaiialiaM aleyhi ve seüem) birlikte öğle namazı kılıyordum. İki rekâtta selam verdi. Süleym oğullarından biri kalktı ve şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Namaz kısaltıldı mı yoksa sen mi unuttun?' Rasûlullah:
"Kısaltılmadı ve ben de unutmadım." Zü'1-Yedeyn:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Sadece iki rekât kıldın.'
Rasûlullah etrafındakilere:
"Zü'l-Yedeyn'in dediği doğru mu7" diye sordu, onlar:
'Evet' dediler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber kalktı ve onlara diğer iki rekâtı da kıldırdı.
(Seneddeki râvilerden) Yahya (b. Ebû Kesir) ekledi: Damdam b. Cevs'ten: O, Ebû Hüreyre'nin şöyle dediğini işitti: '...sonra Rasûlullah iki secde daha yaptı.'
§Aynı râviden altıncı tarikle gelen benzer rivayet:
(Z.) Rasûlullah (Saüaiiahü aleyhi ve seilem) bize ikindi namazını kıldırdı ve iki rekâtta selam verdi. Zü'1-yedeyn kalktı ve şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Namaz kısaltıldı mı yoksa sen mi unuttun?' Rasûlullah:
"Bunlardan hiç biri olmadı." Zü'1-Yedeyn:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Bunlar oldu.'
Rasûlullah etrafındakilere:
"Zü'l-Yedeyn'in dediği doğru mu?" diye sordu, onlar:
'Evet' dediler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber kalan iki rekâtı tamamladı, sonra oturduğunda iki secde daha yaptı.
NOT: Ebû Hüreyre'den allı farklı tarikle gelen rivayetler birbirlerine benzemektedir. Ancak bazı farklı kısımlar da bulunmaktadır. Bu rivayetlerden o dönemde vaki olan olayın daha doğru anlaşılması imkânı doğmaktadır. Bu nedenle İmam Ahmed b. Hanbel Müsned'inde aynı râviden farklı tariklerle nakledilen haberleri aldı, bu bütün muhaddislerin metodudur ki zikredilen rivayet kuvvetlensin., farklı yönler ortaya çıksın. Bennâ da bunları zikrettiği için biz de bunları tertibe almayı uygun bulduk. [54]
892/1762-Atâ'dan:[55]
(Abdullah) b. Zübeyr (Radıyaiiahu anhüma) akşam namazını kıldırdı. İki rekâtta selam verdi ve Hacer-i esvede dokunmak için kalktı. Oradakiler teşbih getirdiler (sübhanallah dediler). İbn Zübeyr:
'Size ne oluyor?' dedi. (Durumu Öğrenince) kalan rekâtı kıldırdı, selam verdi ve iki secde daha yaptı. Bu durum İbn Abbas'a (Radıyaitaha anhüma} zikredilince :
'(İbn Zübeyr) Peygamberinin sünnetinden ayrılmamış1 dedi. [56]
Açıklama
Rivayette geçen istdeme temas etmek/dokunmak manasmdadır ki bu da öpmek ya da e! ile dokunmak şeklinde olur. [57] Hacla ilgili bazı kitaplarda işaret etmek şeklindeki terceme doğru değildir. İşaret etmek eşara
§İmam Ncvevi (v. 676/1277) bu rivayetlerin şerhinde şöyle dedi:[58]
Burada birçok faide ve kaideler bulunmaktadır. Bunlar şunlardır:
1-Bazı fiiller ve ibadetlerde peygamberler yanılabilir veya unutabilir.
2-Cemaatin huzurunda olan bir olay tek kişi tarafından haber verildiğinde oradakilere de sormak ve teyid ettirmek gerekir.
3-Sehiv secdesi iki secde ile olur ve her secdeye giderken tekbir getirilir. Namazdaki ziyadeden dolayı sehiv secdesi selamdan sonra yapılır. (Bu konudaki ihtilaf aşağıda zikredilecek.)
4-Selamdan sonra namaz ile ilgili kısa konuşma namazı bozmaz. Bu cumhur ulemanın görüşüdür. Ancak İmam Ebû Hanife ve ashabı, ayrıca Sevrî'ye göre unutularak ya da bilmeden olan konuşmalar da namazı bozar. Bu konuda İbn Mes'ûd ve Zeyd b. Erkam rivâyetleriyie amel edilir. Onlann delilleri:
-Zü'1-Yedeyn rivâyetindeki konuşmanın cevazı ile ilgili hüküm mensuhtur (hükmü kaldırılmıştır). Onu nesh eden İbn Mes'ûd ve Zeyd b. Erkam rivayetleridir. Çünkü Zü'1-Yedeyn Bedir savaşında şehil edildi. Ebû Hüreyre'nin sonra Müslüman olması ve bu olayı nakletmesi garip değildir, çünkü sahabe birbirlerinden bu şekilde nakiller yapmaktadır.
-Buna İbn Abdİlber (v.463/1071) Temhid'de şöyle cevap verir:
a-Ebû Hüreyre hadisinin İbn Mes'ûd hadisiyle mensuh olması doğru değildir. Çünkü İbn Mes'ûd rivayeti herkesin bildiği gibi Habeşistan hicreti dönüşü Mekke'de sadır olmuştur. Ama Zü'1-Yedeyn'in zikrettiği olay Medine'de oldu.
b-Zeyd b. Erkam hadisinin Ebû Hüreyre hadisinden sonra olduğuna dair bir açıklama yoktur. Araştırmalar onun Ebû Hüreyre hadisinden önce olduğunu gösterir.
c-Ebû Hüreyre hadisinin şahidinin olmadığı doğru değildir. Zü'1-Yedeyn rivayeti ayrıca Abdullah b. Ömer, Muaviye b. Hudeyc, İmran b. Husayn ve İbn Mes'ade gibi sahabilerden de nakledilmiştir. (Ancak îmran b. Husayn'dan gelen rivayette kılınan rekât sayısı üç olarak geçmekte, ve Muaviye b. Hudeyc'den gelen rivayette de soran kişi Talha b. Ubeydullah olarak zikredilmektedir. [59]
d- Zü'İ-Yedeyn'in Bedir savaşında öldürülmesi görüşü hatalıdır. Çünkü Bedir'de şehit edilen Zü'ş-Şimaleyn'dir. İbn İshak ve diğer siyer alimleri bu şekilde zikretmişlerdir. İbn İshak, Zü'ş-Şimaleyn'in adının Zühre oğullarının müttefiki Umeyr b. Amr olduğunu belirtir. Zü'1-Yedeyn, Müslim'in rivayetinde Süleym oğullarından olarak, nakledilir. Halbuki Zü'ş-Şimaleyn Huzaî kabilesindendir. İki kişi tamamen farklıdır. Zühri'den gelen Zü'ş-Şimaleyn rivayetinin mütabii yoktur. (Burada İbn Abdilberr'e katılmak mümkün değildir. Çünkü zayıf da olsa Nesâi de bu rivayetin mütabii bulunmaktadır. [60] Zühri'nin bu rivayetinde ızdırap vardır. Müslim bu rivayette Zühri'nin hataya düştüğünü belirtti. Çünkü Zü'1-Yedeyn Bedir'de öldürülmedi.
§Eğer burada niçin sadece Zü'1-Yedeyn konuştu denilirse şu şekilde cevap verilir:
Diğerleri namazdan kalan olduğu konusunda emin olmayabilirler ya da namazın kısaltıldığını zannedebilirler.
§Hz. Peygamber Zü'l-Yedeyn'den duyduğunu niçin cemaate tekrar sormuştur, denirse şöyle cevap verilir: Ez. Peygamber onların da hatırlamasını ve olayı tasdik etmesi istemektedir ki olay kesinlik kazansın. Onlar da tasdik edince kalkıp namazın kalan kısmını kılmıştır.
§Mescitten çıkanlar bazı rivayetlerde geçtiği gibi geri dönüp Rasûlullah'a uymuşlar ve namazlarını tamamlamışlardır.[61]
Selam Verdiğinde Namazından Bir Rekât Eksik Kıldığını Anlayanın Durumu
893/1763-İmran b. Husayn'dan (Radtyaliahüanh): [62]
Hz. Peygamber (Satiatiahü aleyhi ve selim) ikindi namazının üç(üncü) rekâtında selam verdi. Sonra kalktı ve odasına girdi. Eli uzun olub da Hırbak diye çağırılan bir adam ona doğru gitti ve :
'Ey Allah'ın Rasûlü!' diye seslendi. Rasûiuüah onun yanına çıktı. Bu kişi (namazda) yapılanı anlattı. Hz. Peygamber geldi ve.
"Bu kişi doğru mu söylüyor?'1 dedi.
Oradakiler: 'Evet' deyince kılmadığı rekâtı kıldı, sonra selam verdi, sonra iki secde daha yaptı, sonra (tekrar) selam verdi.
NOT: Bazı rivayetlerde hurma kütüğüne gittiği zikredilirken, burada da odasına girdiği zikredilmektedir. Burada râvinin Rasûlullah'ın odasına girdiğini zannetmesi ya da unutması söz konusu olabilir. İki ayrı oiay olması uzak bir ihtimaldir. Ya da önce kütüğün yanına gitmiş, sonra da odasına girmiş olabilir. Doğrusunu Allah bilir. [63]
894/1764-Muâviye b. Hudeyc'den (Radıyallahüanh):[64]
Rasûlullah (Saiiaiiahü a/eyiû ve sellem) bir gün namaz kıldı, namazı bitirdiğinde (selam verdiğinde) bir rekât kalmıştı. Bir adam onun yanına geldi ve dedi ki:
'Namazdan bir rekât unuttun.' Bunun üzerine Hz. peygamber mescide geri döndü, Bilâl'e kamet etmesini emretti, sonra da cemaate o bir rekâtı kıldırdı. Bunu insanlara bildirince bana:
'Sen o adamı tanır mısın?1 dediler. Ben.
'Onu görsem tanırım' dedim. Sonra o kişi yanıma uğradı, ben:
'İşte bu o' dedim. Bunun üzerine:
'O, Talha b. Ubeydullah' dediler.
NOT: Buradaki rivayetle İmran b. Husayn ve Ebû Hürcyre rivayeti farklılık arz etmektedir. Muaviye b. Hudeyc'in zikrettiği olay Zü'l-Yedeyn rivayetinden farklı olsa gerek. Çünkü bu şekilde unutma bir kaç kere vaki olmuş olabilir. İbn Huzeyme ve bazı alimler bu görüştedirler.
§Bu rivayetlerden mescidin dışına çıkılması halinde de namazla ilgili konuş-maların namazı bozmayacağı ve dönüp kalan rekâtın kılınmasının caiz olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu şekilde namazın tamamlanmasına cevaz veren müctehidler aradaki sürenin fazla olmaması gerektiğini söylediler. [65]
İlk Teşehhüdde Oturmayı Unutup Ayağa Kalkan Kişi Geri Dönmez, Namaza Devam Eder
895/1765- Abdurrahman el-A'rac'dan:[66]
Abdullah b. Buhayne (RadıyaUahüanh) kendisine şöyle nakletti: Rasûluİlah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) öğle namazının ikinci rekâtında oturmayı unutup ayağa kalktı. Namazı bitirip selam verdikten sonra iki secde daha yaptı, sonra selamla namazını bitirdi.
(Bir rivayette Kalan iki rekâtı kıldıktan sonra insanlar onun selam vermesini beklediler. O tekbir getirip secdeye gitti, sonra tekbir getirip tekrar secdeye gitti, sonra da selam verdi.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
İbn Buhayne'den:
Rasûluİlah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) bize namaz kıldırdı, ki onun ikindi olduğunu zannediyoruz. İkinci rekâtta teşehhüde oturmadan ayağa kalktı. Selamdan önce iki secde daha yaptı.
(Bir rivayetteki ek Rasûluİlah oturması gereken yerde ayağa kalktı. Namazı tamamlayınca selamdan önce oturduğu halde secde yaptı, her secdede tekbir getiriyordu. Cemaat de onunla birlikte unuttuğu oturmanın yerine iki secde daha yaptı.
NOT: Buradaki secdenin sebebinin teşehhüd olmayıp, oturmak olduğu râvi tarafından zikredilmektedir. Hatta bir kişi bu görüşe göre bir miktar otursa, teşehhüd okumasa bile sehiv secdesi yapmaz. Bu İmam Şafiî ve bazı alimlerin görüşleridir.[67]
896/1766-Muaviye b. Ebû Süfyan {RadıyaliaManh) anlattı: [68]
Kendisi onlara önlerinde namaz kıldırdı. Oturması gereken yerde ayağa kalkınca insanlar teşbih getirdiler (sübhanallah dediler). Muaviye namazını tamamladıktan sonra oturduğunda iki secde daha yaptı. Sonra minbere oturdu ve şöyle dedi:
'Ben Rasûlullah'ı (Saitaiiaha aleyhi veseiiem) şöyle derken dinledim: "Kim namazından bir şeyi unutursa bu iki secde gibi iki secde daha yapsın!
NOT: Bu hadisin umum manasına bakıp yanı I manialıyız. Rükünlerin eksikliğinde sehiv secdesi yeterli değildir. Çünkü onlar olmazsa olmaz niteliğinde namazın parçalandır. Ancak birinci teşehhüd gibi rükün olmayan fiillerin unutularak terkinde sehiv secdesi yeterlidir.[69]
897/1767-Ziyad b. Ilâka anlattı: [70]
Bize Muğire b. Şu'be (RadıyaUaha ank) namaz kıldırdı. İki rekât kıldıktan sonra (oturması gerekirken) ayağa kalktı, oturmadı. Arkasında bulunan kişi teşbih getirdi (sübhanallah dedi). Muğire onlara kalkın diye eliyle işaret etti. Namazını bitirince selam verdi, sonra iki secde daha yaptı ve selam verdi. Sonra şöyie dedi:
'Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve setiem) İşte böyle yaptı.[71]
898/1768-[72] Muğire b. Şu'be'den (Radıyallahuanhy.
Rasûîullah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) bize öğle ya da ikindi namazında imamlık yaptı. (Oturması gereken yerde) ayağa kalktı. Biz 'sübhanallah' dedik. O da 'sübhanallah' dedi ve kalkın diye eliyle işaret etti. Sonra şöyle dedi:
"Sizden biri ayağa kalkarken (oturması gerektiğini) hatırlarsa otursun. Ayağa tam kalktığında ise oturmasın.[73]
Açıklama
Bu rivayetlerden istinbat edilen hükümler:
1-İlk. leşehhüd namazın rükünlerinden değildir. Terki durumunda sehiv secdesi yeterlidir, namaz fasit olmaz. Bu İmam Ebû Hanife, Malik, Şafiî ve cumhur ulemanın görüşüdür. İ. Ahmed ve Zahirilere göre ilk teşehhüdde oturmak da farzdır, ancak son teşehhüd kadar kuvvetli değildir. Çünkü son teşehhüdü terk etmekle namaz bozulur, ancak ilk teşehhüdü terk etme durumunda sehiv secdesi yeterlidir. [74]
2-Namaz kılan kişinin ilk teşehhüdde oturması gerekirken ayağa kalkması durumunda eğer tam ayağa kalmamışsa geri döner/oturur, fakat tamamıyla ayağa kalkmışsa dönmez/oturmaz. Tamamen ayağa kalktığında dönüp oturursa namazı fasit olur. Bu Hanefi ve Şafiî alimlerin görüşüdür. İmam Nevevi cumhurun görüşünün de bu şekilde olduğunu ifade etti. Eğer bu kişi geri dönmenin haramlığını ve namazı bozacağını bilerek dönüp oturursa namaz bozulur.
îlk teşehhüdde ayağa kalkmaya çalışan kişi tam ayağa kalkmadıkça oturur. Bu kişi cumhura göre sehiv secdesi yapmaz. Kaffal ve bazı alimler ise bu durumda eğer kıyama yakınsa sehiv secdesi yapar, oturmaya yakınsa secde yapmaz, dediler.
Malikilere göre unutarak ayağa kalkma durumunda bu kişinin elleri ve dizleri yerden ayrılmadıkça döner/oturur. Kendisine de sehiv secdesi gerekir. Eğer bu zikredilenlerle birlikte yerden ayrılmış ve ayağa kalkmışsa geri dönmez/oturmaz. Namaza ayakta devam eder. Bu durumda geri dönüp oturan kişinin namazını bozulması konusunda İki görüş vardır: Tercih edilen görüşe göre bu kişi Fatiha'yı bitirmeden önce dönse namazı bozulmaz. Ancak Fatiha bittikten sonra dönerse namazı bozulur. Hanbelilere göre ise unutarak ayağa kalkan kişi tamamen ayağa kalktığında bir şey okumamışsa dönmemesi evlâdır, namazına kıyamda devam eder. Fakat dönmesi de caizdir. Çünkü bir rükün karışmamış olur. Kıyam onlara göre kendi başına bir rükün değildir. Bu kişiye her durumda sehiv secdesi gerekir.[75]
§ Bu kurallar imam ve tek başına kılan için geçerlidir. Cemaat olan kişi ise imamı oturduğu halde unutarak ayağa kalksa, imama tabi olması gerektiği için döner/oturur. Bu görüş Hanefi, Maliki, Hanbeli ve tercih edilen kavle göre Şafiîlere aittir. [76]
Dört Rekâtlık Namazı Beş Kılanın Durumu
899/1769-Abdullah b. Mes'ûd'dan [77]
Hz.. Peygamber (Saiiattahü aleyhi ve seikm) öğle namazını beş rekât kıldı. Kendisine 'namaz fazla kılındı,' denildi, 'namazı beş rekât kıldın' denildi. İki secde daha yaptı.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Hz. Peygamber (SaiialUıha aleyhi ve seüem) onlara beş rekât kıldırdı, sonra (selamla) [78]namazı bitirdi, döndü. İnsanlar birbirleriyle fısıidaşmaya[79] başladı. 'Ey Allah'ın Rasûlü! Beş rekât kıldın' dediler. (Tekrar) döndü. Onlara İki secde daha yaptırdı ve selam verdi. Sonra şöyle dedi:
"Ben de sizin unuttuğunuz gibi unutabilen bir beşerim.
§Aynı râviden üçüncü tarikle gelen rivayet:
Hz. Peygamber (Satiailahü aleyhi ve seltem) onlara selamdan sonra (sehiv) secdesi yaptırdı. (Abdullah b. Mes'ûd) bir keresinde de şöyle dedi: 'Hz. Peygamber unutmadan dolayı selamdan sonra secde yaptı. [80]
§Aynı râviden dördüncü tarikle gelen rivayet:
Hz. Peygamber öğle ya da ikindi namazını beş rekât kıldı, sonra iki sehiv secdesi yaptı. Sonra Rasûlullah şöyle dedi:
"Sizden namazını fazla ya da eksik kıldığını zannedene işte bu iki secde yeterlidir."
§Aynı râviden beşinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) namazda unuttu. (İnsanların) konuşmasından sonra iki sehiv secdesi yaptı.[81]
Açıklama
Sehiv secdesinden önceki konuşmanın hükmü çin bk. Müsned Tr. 892/1762 nolu hadisin açıklaması.
§Sehiv secdesinin selamdan önce yada sonra olmasında ihtilaf edildi:
1-İmam Ebû Hanife'ye göre Abdullah b. Mes'ûd rivayeti nedeniyle sehiv secdesi selamdan öncedir.[82]
2-İ. Malik'e göre Zü'l-Yedeyn rivayeti nedeniyle ziyadeden dolayı yapılan sehiv secdesi selamdan sonradır. İbn Buhayne rivayeti nedeniyle de noksanlıktan dolayı yapılan sehiv secdesi selamdan öncedir. Sonra teşehhüd okunup yeniden selam verilir. [83]
3-î. Şafiî hadisleri toplar ve mücmel olanı açıklayan rivayete hamleden Açıklayan ise Ebû Said ve Abdurrahman b. Avf rivayetleridir. Bu iki rivayetten anlaşılan yakın (kesin) olanla amel etmek ve kalan rekâtı kılmaktır. Bunlardan anlaşılan ziyade sebebiyle bile olsa sehiv secdesinin selamdan önce olmasıdır. Taharri ona göre yakîn manasındadır. [84]
4-î. Ahmed'e göre sehiv secdesi selamdan önce yapılır. Ancak unutarak selam verme ya da namazı zann-ı galibe göre tamamlama durumunda secde selamdan sonra yapılır. Ondan gelen diğer rivayet İmam Malik gibidir. [85]
Her Unutma İçin Selamdan Sonra Sehiv Secdesi Yapmak
900/1770- Sevban'dan: (Radıyaliaha anh) [86]
Hz. Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) şöyle dedi:
"Her sehiv (unutma) için selamdan sonra iki secde yapılmalıdır/yeterlidir."[87]
Açıklama
Rivayetin zahirinden namazdaki her sehiv (unutma) için müstakil sehiv secdesi yapılması anlaşılmaktadır. Bir tane sehiv secdesi yeterli değildir, tedahül yoktur. Bu Abdurrahman b. Ebî Leyla ve Evzaî'nin görüşüdür. Ancak dört mezhep dahil cumhur ulemanın görüşü tek sehiv secdesinin hepsi için yeterli olmasıdır. Çünkü Önce geçen rivayetlerde namazdaki fazla ya da eksik kılma şeklindeki unutmalar için tek sehiv secdesinin yeterli olması zikredilmiştir. Hz. Âişe'den gelen şu hadis bunu beyan etmektedir:
Hz. Aişe'den {Radıyallahü anha):[88]
Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve telletti) şöyle dedi:
"İki secde ile yapılan sehiv secdesi her ziyade ve noksanlık için yeterlidir." [89]
901/1771-Ebû Hüreyre'den
Kasûlullah (Saiiatiahtt aleyhi ve i-ettem) kendilerine namaz kıldırdı ve şehvetti (unuttuğu yer oldu). Selam verdikten sonra iki secde daha yaptı. Sonra (tekrar) selam verdi. [90]
902/1772-Abdullah b. Ca'fer'den (Radıyaliaha anh).[91]
Rasûlullah (Saiiaitaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Kim namazında tereddüt ederse selamdan sonra iki secde yapsın!'[92]
s)-TİLAVET VE ŞÜKÜR SECDESİ
• Tilavet Secdesinin Fazileti ve Kur'ân'daki Secde Ayetleri
• Tilavet Secdesinde Okunan Dua
• Namazda Cehrî (Açıktan) ve Sırrı (Sessiz Olarak) Olarak Secde Ayetlerinin Okunması
• Secde Ayetini Okuyan ve Dinleyen Secde Eder
• Mufassal Surelerde Secde Yoktur Diyenlerin Delili
• Mufassal Surelerde Secde Vardır Diyenlerin Delili
• Hac ve Sâd Surelerîndeki Secde Ayetleri
• Ebû Saîd ei-Hudrî'nin Sâd Süresindeki Secde ile İlgili Rüyası
• Şükür Secdesi[93]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/272.
[2] Sahih: Müsned, 1/190, H.no: 1656; Benzer rivayetler için bk. 1/193, H.no:1677:
1/195, H.no:1689 (ht) (885/1755. hadis); Tirmizî, Salât, 174, H.no:398 yerine (^Ü) lafzı ile (hasen-garib-sahih); îbn Mâce, İkâme, 132, H.no:1209. Ayrıca bk. 885/1755. hadis.
[3] İbn Hacer, age., 111/94
[4] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/272-273.
[5] Sened:
Sahih: Müsned, 1/63, H.no:450; İkinci tarik 1/63, H.no:451; Birinci rivayetin senedinde bulunan Yezîd b. Ebû Kebşe bu rivayeti Hz. Osman'dan işitmediği İçin isnadı kopuktur. Fakat ikinci tarikte aralarında Mervân b. el-Hakem vardır. Bu isnad İse muttasıldır. Heysemî de râvilerinin sika olduklarını ifade eder. Bk. Mecma', D7150. Şuayb eUAmavut isnadlarının hasen olduğunu belirtir.
[6] Metinde beni koru, şeklinde nefsi mütekellim sığası geldi. Ancak Bennâ, bu kelimenin cümlenin devamı ile uyuşmadığını belirterek bu kullanımın nahiv alimlerİnce şaz kabul edildiğini söyledi. Buradan murat muhatabın uyarılması olduğu İçin 'korunun' şeklinde terceme edildi. Bk. Bennâ, age., IV/126
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/273-274.
[8] Sahih: Müsned, 1/379, H.no:3602; İkinci rivayet için bk. 1/438, H.no:4174; Benzer rivayetler için bk. 1/420, H.no:3983; 1/376, H.no:3570 1/376. H.no:3566 (899/1769. hadis); 1/409, H.no:3883:
1/419, H.no:3975: 1/424, H.no:4032; 1/428. H.no:4072 (Senedinde Ca'bir el-Cu'fî vardır); 1/438, H.no:4l70:
1/443, H.no:4237; 1/448, H.no:4282; 1/455, H.no:4348; 1/456, H.no:4358 1/463, H.no:4418 (Senedinde Ca'bir el-Cu'iî vardır); 1/465, H.no:4431; Buharı, Salât, 31-32; Sehv. 2; Eymân, 15; Âhâd, 1; Müslim, Mesâcid, 89-96; Ebû Dâvûd. Salât, 190. H.no:10l9-1020, 1022; Tirmizî, Salât, 172, H.no:392 (hasen-sahih) - 393 (Bu konuda Muâvİye, Abdullah b. Cafer ve Ebû Hüreyre'den de nakiller vardır); Nesât, Sehv. 25-26, H.no:1238-I244, 1252-1257; İbn Mâce, İkâme, 129-130, 133, 136, H.no:1203, 1205. 1211-1212, 1218; Dârimi, Salât, 175, H.no:1506.
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi: Müsned, 11/532, H.no:l0831:
Ayrıca bk. 899/1769. hadis
[9] İbn Abdilber, Temhid, IV/52
[10] Benna, age., IV/127
[11] Bu mana için bk. İbn Hacer, age., 1/504
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/275.
[13] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, V/62
[14] Bennâ, age., IV/128
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/276.
[15] Senedi .
Hasen: Müsned, 1/428-429, H.no:4075; İkinci rivayet için bk. 1/429, H.no:4076; Ebû Dâvûd, Salât, 192, H.no: 1028.
Ebû Ubeyde'nİn babası İbn Mes'ûd'dan hadis işitmediği dikkate alınırsa İsnadı kopuktur denilebilir. Senedinde Husayf b. Abdurrahman el-Hıdrî (v.!37) bulunmaktadır. Hakkında ihtilâf edilmiştir. İbn Hacer: "Sadûktur, hafızası zayıftır, son zamanlarında ihtİlât etti. mürcielikle de suçlanmıştır" der. Tirmizî yedi. Nesâî beş, Ebû Dâvûd dokuz, İbn Mâce üç, Ahmed b. Hanbel 32 ve Dârimî aitı rivayetini nakletmiştir. Tİrmİzî rivayetlerini hasen saymıştır. Örnek olarak bk. Sünen, Salât, 185, H.rıû:410; Vitir, 9, H.no:463.
Ahmed Muhammed Şâkir ve Şuayb el-Arnavut rivayeti inkıta sebebiyle zayıf saymışlardır.
Bu senedi ile zayıf olan rivayet 880/1750. hadiste zikredilen rivayetlerle desteklenir ve hasen li ğayrihî seviyesine yükselir.
[16] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/277.
[17] Sahih: Müsned, 11/241, H.no:7284; Benzer rivayetler için bk. i/283, H.no:7790
11/284, H.no:7809; 11/273, H.no:7680; Mâlik, Salât, 154, 224; Buharı. Ezan, 4: Amel, 18: Sehv, 6-7; Bed'ü'l-halk, 11: Müslim, Salât, 16; Ebû Dâvûd, Salât, 31, 192, H.no:516, 1030; Tirmizl Salât, 174, H.no:397 (hasen-sahih); Nesâî, Ezan, 30. H.no:668; Sehv. 25, H.no:1250-I25l;/&n Mâce, İkâme. 135, H.no:l216: Dârimi, Salâl. 174. H.no:1502.
Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyaliahü anhi şahidi için bk. 883-884/1753-1754. hadisler.
Ebû Hüreyre'den (Radtyatlahü anhi nakledilen diğer rivayetler için bk. 888/1758 ve 901/1771. hadisler.
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/277-278.
[19] Sahih: Müsned, Ilİ/12, H.no:l 1024; Müslim, Mesâcid, 88; Ebû Dûvûd, Salât, 191-192, H.no:1024. 1026, 1029; Tirmizî, Salât, 174, H.no:396 (Hasen-Sahih); Nesât, Sehv, 24, H.no:1236-1237; İbn Mâce, İkâme, 129, 132, H.no:1204, 1210; Dârimî, Salât, 74, H.no:1503; Dârekutnî, 17374; Hâkim, Müstedrek, 1/227, H.no:464-466 (Hâkim, Buhârî ve Müslim'in şartına/râvisine uygun olduğunu söyler. Zehebîde aynı görüştedir).
Müsned'de nakledilen benzer bir rivayet bk. 111/96, H.no;11852 (358/666. hadis); Diğer rivayet için bk. M/96, H.no: 1185 I; İbn Mâce, Taharet, 74, H.no:514;
Heysemî, Ebû Ya'lâ tarafından rivayet edilen hadisin senedindeki Ali b. Zeyd İle İhti-cacta İhtilaf edildiğini, hadisin özetinin İbn Mâce'nin Sünen'inde bulunduğunu belittir. Ahmed b. Hanbel tarafından rivayet edildiğine değinmez. Bk. Mecma1, 1/242. Heysemî, bir başka hadisin senedinde Ali b. Zeyd'İn zayıf olduğunu, kendisiyle delil getirilip getirilmeyeceğinde İhtilafın varlığını ifade eder. Bk. age., 1/128; Bûsirî de aynı şeyleri söyler. Bk. Mİsbâhu'z-zü-câce, IV/228. Buhârî bu zat hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Bk.et-Târîhu'1-kebîr, VI/275, Trc.no:2389; İbn Hacer, "zayıftır" derken (Bk.Takrîb, Trc.no: 4734); Zehebî: "Hadis hafızlarından biridir; fakat sebt/hafizası kuvvetli değildir" der ve Dârekutnî'nin şu görüşünü nakleder: "O, benim nazarımda leyyin/zayıf olarak kalacaktır." Bk.Kâşif, Trc.no: 3916. İmam Müslim, bu râviyi (Sabit el-Bünâni ile birlikte) mütâbaat açısından eserine almıştır. Bk.Sahih, Cihâd, 100; Tirmizî ise: "Saduktur; fakat bir başkasının mevkuf yaptığı haberleri merfû yapar" diyerek sadece zaptını tenkid etmiştir. İşte bu sebeble bazı âlimler, bu râvînin hadislerini hasen olarak telakki etmişlerdir. Fakat Tirmizî. bu râvînin de yer aldığı hadislere "hasen-sahih" hükmü de verir. Bk.Sünen, Taharet, 80, H.no: 109 (Ahmed Muharnmed Şâkir, sika olduğunu; hakkında tenkidde bulunanların ise delilsiz hareket ettiklerini ifade eder): Cuma, 39, H.no:545.
Ali b. Zeyd için 29/180. hadisin tahricine bk.
Ayrıca bk. 358/666 ve 38/908. hadisler.
[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/278-279.
[21] Sahih: Müsned, 111/72, H.no: 11629; Benzer rivayetler için bk. 111/12, H.no:l 1024 (883/1753. hadis); III/37, H.no: 11259; 111/42, H.no: 11322; IH/50, H.no:11406; 111/51, H.no:l 1416; IH/53, H.no: 11437:111/54, H.no:l 1451; 111/72, H.no: 11629; 111/83, H.no: 11721; 111/84, H.no: 11733; HI/87, H.no:11769; 111/96, H.no:i 1853-11852; Mâlik, Salât, 214; Müslim, Mesâcid, 88; Ebû DâvÛd, Salât, 191-192, H.no:1024, 1026, 1029; Tirmizî Salât, 174, H.no:396 (Hz. Osman. İbn Mes'ûd, Âişe ve Ebû Hüreyre'den de nakledilen Ebû Saîd rivayeti basendir); Nesât, Sehv. 24, H.no:1236-1237; İbn Mâce. Taharet, 74, H.ne:5I4; İkâme, 129, 132, H.no:1204. 1210: Dârinü, Salât, 174. H.no:1503; Dârekutnî, 1/374; Hâkim. Müstedrek, 1/227, H.no:464-466 (Hâkim, Buhârî ve Müslim'in şartına / râvisine uygun olduğunu söyler. Zehebî de aynı görüştedir). Ali b. Zeyd için 29/180. hadisin tahricine bk. Ayrıca bk. 38/908, 883/1753 ve 358/666. hadisler.
EbÛ Hüreyre'den (Radıyallahü anlı) şahidi için bk. 882/1752, 888/1758 ve 901/1771. hadisler.
[22] Azimâbâdi, Avnu'l-Ma'bûd, IIJ/232
[23] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/279.
[24] Hasen: Müsned. 1/195, H.no:1689 (Bu rivayet. Müsned'i nakleden râviierden Ahmed Katîî'nin ziyadesidir}. Benzer rivayetler için bk. 1/190. H.no: î656 (878/1748. hadis); 1/193, H.no: 1677: Tirmizî, Salât, 174, H.no:398 (ı+fejî) lafzı yerine (^) lafzı ile (hasen-garib-sahİh); İbn Mâce, İkâme, 132, H.no: 1209.
Bu rivayetin senedinde İsmail b. Müslim el-Mekkî bulunmaktadır. Bu râvi zayıftır. Tirmizî on, İbn Mâce on bir, Dârİmî altı, Ahmed b. Hanbel ise sadece bu rivayetini nakleder. Ahmed b. Hanbel bu râvi için "münkeru'l-hadis" der. Tirmizî ise rivayetlerini hasen olarak kıymetlendirir, rivayetleri naklettikten sonra hakkında değerlendirmelerde bulunur: "Bazı âlimler hafızası sebebiyle hakkında tenkiite bulundular, hafızası kötü olduğu İçin onu zayıf saydılar" Bk. Sünen, Salât, 58, 195, H.no:233,421; Hac, 50, H.no:879; Diyât, 9, H.no:1401, Hudüd, 27, H.no:1460; Sayd, 17, H.no:1490; Et'ıme, 4, H.no:1792; Sıfatü'l-kıyâme, 6, H.no:2427. Bir rivayeti için de "hasen-sahih" hükmü verir. Bk. Sünen, Edâhî, 21, H.no:I522.
Rivayeti bu senedi ile zayıf saymış olsak bile diğer rivayetlerle hasen li ğayrihi seviyesine yükselir.
Ayrıca diğer rivayetler için bk. 878/1748. hadis.
[25] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/280.
[26] Sahih: Müsned, 1/204, H.no:î747; Diğer lafızla nakledilen rivayetler: 1/205-206, H.no:1761: 1/205, H.no: 1752-1753 (902/1772. hadis). EbÜ DâvÛd, Salât, 193, H.no:1033; Nesâî, Sehv, 25, H.no: 1246-1249.
Senedinde Mus'ab b. Şeybe bulunmaktadır. Bu râvi Müslim'in ricâlindendir. Müslim dört, Tİrmizî ve İbn Mâee iki, Nesâî üç, Ebû Dâvûd beş. Ahmed b. Hanbel ise sekiz rivayetini
nakleder. Tirmizî naklettiği rivayetlerinden birisi için hasen, diğeri için hasen-sahih hükmü vermiştir. Bk. Sünen, Edeb, 14, 49, H.no:2757, 2813. Müslim'in Sahih'indeki rivayetleri için bk. Sahih, 261, 314, 2081,2424. Bazı rivayetlerde Abdullah b. Müsâfî1 (gC ^ı «îjı Ü), Mus'ab b. Şeybe'yi atlayarak doğrudan Ukbe b. Muhamnıed b. Hâris'ten nakletmiştir. Bk. Müsned, 1/205, H.no:1752-1753; Nesâî, Sehv, 25, H.no:1246-1247.
Şuayb el-Arnavut isnadının zayıf, Ahmed Muhamnıed Şâkir ise sahih olduğunu belirtir.
Abdullah b. Ca'fer'den (Radıyaüahüanh) nakledilen diğer rivayet için bk. 902/1772. hadis.
[27] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/280-281.
[28] Sened:
Sahih: Müsned, H/461, H.n'o:9898; Ebû Dâvûd, Salât, 166, H.no:928 (Hocası Ahmed b. Hanbel-den naklettiği hadislerden biridir. Ebû Dâvûd hocası Ahmed b. Hanbel'in şu değerlendirmesini de ilave eder: Tahâvî, Müşkilü'l-âsâr, 1/264, Beyhakî, 11/260. Ayrıca bir sonraki 888/1758. hadise bk.
[29] Bennâ, age., IV/133
[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/281.
[31] Sahih: Müsned, 11/461, H.no:9901; Senedde zikredilen Süfyan (b. Saîd b. Mesrûk) es-Sevrî'dir Cv. 161). Babası Saîd b. Mesrûk (v. 127) sika biridir. Ayrıca bir önceki 887/1757. hadise bk.
[32] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/281-282.
[33] İbnü'1-Esir, Nihaye, 111/356
[34] Buharı, Sehv 1, 5 ; Ezan 145,147, Eymân 15 ; Müslim, Mesacid 85, (570) ; Ebû Dâvud. Salât 200, No: 1034,1035; Tirmizî, Salâl 288, No: 391; Nesâi, Sehv 21, No: 3,19, 20; 28, No: 3,^34, İftitâh 196, No: 2, 244 ; İbn Mace, İkâmet 131, No: 1206
[35] Buharı, Sehv, 3,4,5, Mesâcid 88, Cemâ'at 69, Edeb 45, Haber-i vâhid 1; Müslim, Mesâcid 97, (573); Ebû Dâvud, Salât, 195, No: 1008, 1009, 1010, 1011, 1012; Tirmizî, Salât, 289, No: 394; 292, No: 399; Nesâî, Sehv, 22-23,. No. 3, 20, 26.
[36] Ebû Dâvud, Salât, 201, No: 1036; Tirmizî, Salât, 269, No: 365.
[37] Mergınâni, Hidaye, 1/80
[38] Sehnûn, Müdevvene, 1/128, 130
[39] Şirbini, Muğni'l-muhtaç, 1/213-214
[40] İbn Müflih, Furû', 1/527
[41] İbn Abdilber, Temhid, XX/192
[42] Nevevi, Mecmu', 4/154
[43] İbn Kudame, el-Kafı, 169; İbrahim b. Muhammed, Menaru's-sebii, 1/103
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/282-283.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/283-284.
[45] Sahih: Müsned, IV/319, H.no: 18781; İkinci rivayet için bk. IV/264, H.no:18239; Benzer rivayetler için bk. IV/264, H.no: 18240; IV/321, H.no: 18796; IV/264, H.no: 18241:
£6m DâviÂi, Salât, 124, H.no:796; Abdullah b. Mübarek, ZUM, 459: Tayâlisî, s.90. H-rıo:650; Nesâît Sehv, 62. H.no:1303-1304; Münzirî, 1/201-202. Ebu'l-Yeser Ka'b b. Amr es-Selemf den (Raclıyallahüanh) şahidi için bk. 74/944. hadis.
[46] Bennâ, age., İV/138
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/285.
[48] Sahih: Müsned, İV/216, H.no:17823; Müslim, Selâm, 68; Tabcrânî, el-Mıı'cemü't-kebîr, K/43, H.no:8368: Osman b. Ebu'l-As'tan nakledilen bir başka rivayetin metni şöyledir:
Müsned, IV/21, H.no:16221, 16227; İV/217, H.no:17832 IV/216, H.no: 17824; Mö/ijt, Salât,
1754; £6d Dâviîrf, Tıb. 19. H.no:3891; 7în««f. Tıb, 29. H.no:2()80 (lıasen-sahih); İbn Mace,Tıb, 36. H.no:3522.
[49] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/286.
[50] InüM-Esir, Mhave, 11/83, V/13
[51] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/286.
[52] Sahih: Müsned, 11/234-235, H.no:7200; İkinci rivayet için bk. 11/248, H.no:7370; Üçüncü rivayet için bk. 11/271, H.no:7653; Dördüncü rivayet için bk. 11/386, H.no:8987; Beşinci rivayet için bk. 11/423, H.no:9431; Altıncı rivayet için bk. 11/459-460, H.no:9887; Benzer rivayetler için bk. 11/247, H.no:7368; H/532. H.no:10831; 11/468, H.no:9997; 11/447, H.no:9739; 11/284, H.no:7807; Mâlik, Salât, 210-211; Buhârİ, Salât, 88; Ezan, 69; Sehv, 3-5; Edeb, 45: Âhâd, 1; Müslim, Mesâcid, 97; Ebû Dâvûd, Salât, 189, H.no:1008, 1014-1015; hrmizî, Salât, 107. 172, 175, H.no:297, 394, 399; Nesâî, Sehv, 22-23, H.no: 1222-1228, 1231; İbnMâce, İkâme. 134, H.no: 1214; Cihâd, 39, H.no:2859; Dârimi, Salât, 175. H.no:1504-1505 Beyhakî, 11/357.
Ek: (Z.) el-Hirbâk b. Amr b. Nadlc es-Sülemî el-Huzâî (Zü'l-yedeyn)'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Müsned, İV/11, H.no:16653 (z.) -16654 (z.); Senedindeki Ma'dî b. Süleyman zayıf, Şuays b. Mutayr ve babası Mutayr ise mechûl râviler olduğu İçin isnadı zayıftır. Heysemî "Ma'dî b. Süleyman'dan ki bu zat sika idi" diye başlayarak zikrettiği rivayetin sonunda Abdullah b. Ahmed b. Hanbel'in Müsned'e yazdığı ziyadeler arasında geçtiğini, senedindeki Ma'dî b. Süleyman'mn Ebû Hatim tarafından "şeyh" olarak değerlendirildiğini, Nesâî'nİn ise zayıf saydığını ifade eder. Bk. Mecmu', 11/150-151. el-Hırbâk es-Sülemi, Zü'l-yedeyn olarak
tanındığı gibi Zü'ş-şimâleyn, Tavîlü'l-yedeyn olarak da bilinmektedir. Ebû Hüreyre'den ve Imrân b. Husayn'dan nakledilen rivayetler el-Hırbak Zü'1-yedeyn hadisini kuvvetlendirmektedir.
İmrân b. Husayn'dan (Radıyallahüanh) nakledilen rivayet için bk.893/1763. hadis.
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) nakledilen bir başka rivayet için bk. 882/1752 ve 901/1771. hadisler
[53] Bennâ, age., IV/143
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/286-291.
[55] Sened:
Sahih: Müsned, 1/351, H.no:3285; Heysemî. hadisin Ahmed b. Hanbel, Bezzâr ve Taberânî (Kebîr ve Evsat'ında) tarafından nakledildiğini, Ahmed b. HanbePin râvilerinİn sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecmu', 11/150.
Matar'ın Atâ'dan rivayetleri zayıftır. Fakat Matar'ın mütâbilerİ vardır. Atâ b. Ebû Rabâh'tan Asel b. Süfyan et-Temîmî, Âmir. Eş'as ve Hemmâm gibi râvİler de nakletmişü'r.
Bk. Tamim, s.346, H.no:2658; Beyhakî, es-Süneriii't-kübrâ, 11/360:
EbîŞeyhe, 1/392, H.no:4504; Taberfınî, el-Mu'cemü'l-evsat, VI/21. H.no:5674; «/ Mu'cemü'l-kebîr, XI/199, H.no:11484; IV/466, H.no:2597,
[56] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/292.
[57] İbnü'1-Esir, M/îaye, H/395; Râzi, Muhtanis-Sıhah, 311; İbnManzûr, Usanü'l-Arab, Xll/297
[58] Bk. Şerhu Sahihi Müslim, V/71
[59] Bu rivayetler için bk. Müsned Tr. 893/1793 ve 894/1794 nolu hadisler.
[60] Nesâi, es-Sünenü'l-Kübra, 1/200, No: 561
[61] İbn Abdilber, Temhid, î/353-354; Nevevi, Şerha Sahihi Müslim, V/71-72; Bennâ, age.. İV/i 47-148
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/292-294.
[62] Sened:
Sahih: Müsnecl İV/427, H.no:19714: Benzer rivayetler için bk. IV/431. H.no:t9754; IV/440-
441, H.no: 19845: Müslim. Mesâdd, 101: Ebû Dâvûd, Salâl. 1X9, 196, H.no:10l8, 1039:
Tîrmizî, Salât, 173. H.no:395 (hasen-garib); Nesûî, Sehv, 23, H.no:1234~I235; İbn Mâce,
İkâme, 134. H.no:1215.
EbÛ HUreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 882/1752. 891/1761 ve 901/1771. hadisler.
el-Hııbâk es-Sülemî (Zü'l-yedeyn)'den (Radıyallahü anh) şahidi için de Ebû Hüreyre'den nakledilen 891/1761. hadisin tahricine bk.
[63] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/294-295.
[64] Sahih: Müsnecl, VI/401, H.no:27129; Ebû Dâvûd, Salât, 190. H.no:1023: Nesâî, Ezan, 24, H.no:662; İbn Huzeyme, 11/128, H.no:1052; Taberânî, d-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/43l, H.no:1048; B 11/359.
[65] Bennâ, age.,IV/150
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/295-296.
[66] Sahih: Müsned, V/345, H.no:228I6; Diğer rivayet: V/345-346, H.no:22827; İkinci rivayet: V/345, H.no:228l7; Ziyâdeli rivayet: V/346, H.no:22828; Benzer rivayetler için bk. V/345, H.no:22826; V/346, H.no:22829-22830; Mâlik, Salât. 218-219; Buharı, Ezan, 146; Müslim,
Mesâcid, 85-87; Ebû Dâvûd, Salât, 194, H.no:1034; Timizi Salât, 171, H.no:391 (hasen-sahih); msâî, Tatbik, 106, H.no:1175; Sehvi 21, H.no:122(M221; İbn Mâce, İkâme, 131, H.no: 1206-1207; Dârimi, Salât, 176, H.no:1507-1508.
Muğîre b. Şu'be'den (Radtyallahüanh) şahidi için bk. 897-898/1767-1968. hadisler.
[67] Bennâ, age., IV/151
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/296-297.
[68] Sahih: Müsned, IV/100, H.no:16857; Benzer rivayet için bk. IV/100, H.no:16855; Nesâı. Sehv, 27, H.no: 1258; Taberânî, el-Mu 'cemü'l-kebu\ XlX/334, H.no:769.
[69] Bennâ, age., IV/151
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/297-298.
[70] Sened:
Sahih: Müsned, İV/247, H.no:18081; Benzer rivayetler için bk. IV/253, H.no:18132; IV/248, H.no:18091; IV/254, H.no:18148; Buharı, Vudû', 60; Ebû Dâvûd, Salât, 195, H.no:1037; Tirmizî, Salât, 152, H.no:364 (Tirmizî bu rivayeti İbn Ebî Leylâ - Şa'bî kanalı ile nakleder ve rivayeti verdikten sonra şunları dile getirir: "Bu konuda Ukbe b. Âmir, Sa'd ve Abdullah b. Bühayne'den de nakiller vardır. İbn Ebî leylâ'nın hafızası sebebi ile âlimler onu tenkit ettiler. Ahmed b. Hatibe!: 'İbn Ebî leylâ'nın hadisi İle delil getirilmez1, Muhammed b. İsmail (Buhârî): 'O. sadûk biridir, fakat ondan hadis rivayet etmem. Çünkü o sahih ile zayıf hadisi ayırt edememektedir' derler. Câbir el-Cu'fî kanalı ile nakledilenler ise zayıftır. Çünkü bu râviyi Yahya b. Saîd ve Abdurrahman b. Mehdî metruk saymışlardır") - 365 (hasen-sahih); İbn Mâce, İkâme. 131. H.no:1208; Dârimi, Salât. 176, H.no:1509.
Muğîre b. Şu'be'den diğer bir rivayet için bk. 898/1968. hadis.
[71] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/298.
[72] Hasen: Müsned, İV/253, H.no:18138; Benzer rivayet için bk. IV/253-254, H.no:18139 Ebû Dâvûd, Salât, 195, H.no: 1036 (Bu râvînin benim kitabımda bu (sehv) hadisinden başka hadisi yoktur. -Münzirî de bu zâtın hadisleri ile delil getirilemeyeceğini belirtir.-); İbn Mâce, İkâme. 131, H.no: 1208.
Senedinde Câbir el-Cu'fî bulunmaktadır. Câbir b. Yezİd b. el-Hâris el-Cu'fî (v. 128/746) sebebiyle rivayet zayıftır. Bu râviyi Şu'be ve Süfyân sika, ekseriyet zayıf saydı. EkMecma', i/241. Tirmizî altı, Ebû Dâvûd iki, İbn Mâce 16, Dârimî üç ve Ahmed b. Hanbel 97 rivayetini nakletti. Zehebî, Câbir b. Yezîd el-Cu'fî hakkında Şîa âlimlerinin ileri gelenlerinden biri olduğunu, sadece Şu'be'nin sika saydığını, hadis hafızlarının bu zâtı terk ettiklerini söyler" dediğini nakleder. Bk.Kâşif, Trc. no:739. Fakat Ebû Dâvûd, Diyet bahsinde (H.no:4580) mütâbaat olarak da olsa bu râvinin hadisine yer vermiştir. Tirmizî, Câbir el-Cu'fî hakkında "Alimler »adisini zayıf saydılar. Yahya b. Saîd ve Abdurrahman b. Mehdî bu râviyi terk ettiler. Hocam Cârûd Vekî'in şöyle dediğini nakleder: "Şayet Câbir el-Cu'fî olmasaydı, Kûfeliler hadissiz kalırlardı..." Bk.Sunen, Salât, 38, 152, H.no:206, 364; İbn Sa'd da çok zayıf biri olduğunu söyler. Bk.Tabakât, VI/240; Bu râvî için bk.150/458, 63/260 ve 7/315. hadisler.
Fakat rivayet bir önceki hadisle kuvvetlenir.
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/299.
[74] Hırakî, Muhtasar, 29; Şirazi, Miiherzeb. 1/90; İbnü'l-Hüınam, Fethu'i-Kadir, 1/504; Desûki, tioşiye, 1/243; Azıınâbâdi, Avnü'l-Ma'bûd, III/246-247
[75] Ibn Abdılber, Temhid, X/185-186; Şirazi, age., 1/90; Kâsâni, Bedaiu's-sanâV, 1/171; İbn Müflıh, Mtibdi', 1/521; Azinıâbâdi, age., 111/246-247
[76] Bennâ, age., İV/153
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/299-300.
[77] Sened:
Sahih; Müsned, 1/376, H.no:3566; İkinci rivayet için bk. 1/448. H.no:4282; Üçüncü rivayet için bk. S/376, H.no:3570; Dördüncü rivayet için bk. 1/409. H.no:3883; Beşinci rivayet için bk. 1/456, H.no:4358; Benzer rivayetler için bk. 1/379. H.no:3602 (880/1750. hadis); 1/438. H.no:4174; 1/420, H.no;3983; 1/419. H.no:3975; 1/424. H.no:4032; 1/428, H.no:4072 (Senedinde p'birel-Cu'fî vardır); i/438, H.no:4170; 1/443, H.no:4237; 1/455. H.no:4348; 1/463, H.no:4418 (Senedinde Ca'bir el-Cu'fî vardır); 1/465. H.no:4431;
Buhûri, Salât, 31-32; Sehv. 2; Eymân. 15; Âhâd, 1; Müslim, Mesâcid. 90-96; Ebû Dâvûd, Salât, 190. H.no;1019-1022; Tirmizl Salât, 172. H.no:392-393 (Muâviye, Abdullah b. Ca'fer ve Ebû Hüreyre'den (Radıyalİahü anlı) şahidi vardır); Nesâî, Sehv, 25-26, H.no; 1238-1244, 1252-1257; İbn Mâce, İkame, 129-130, 133, 136, H.no:1203, 1205, 1211-1212, 1218; kârimi, Salât, 175, H.no:1506.
Ayrıca bk. 880/1750. hadis,
[78] Bennâ, age., IV/154
[79] Bennâ, age., IV/154
[80] Bu rivayetlerden sehiv secdesinin birkaç kere olduğu anlaşılmaktadır. Bazen selamdan Önce, bazen de selamdan sonra, (Bk. Bennâ, age., IV/154)
[81] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/300.302.
[82] Mergınâni, Hidaye, 1/80
[83] Sehnûn, Müdevvene, 1/128, 130
[84] Şirbİnİ, Muğni'l-muhtac, 1/213-214
[85] İbn Müflih, FzmT, T/527
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/302.
[86] Sened:
Hasen: Müsned, V/280, H.no:22316; Ebû Dûvûd, Salât, 195, H.no:1038; İbn Mâce, İkâme, 136, H.no:1219; Beyhakî, 11/336. Bennâ, Beyhakî'nin bu hadisi zayıf saydığını belirterek hataya düştüğünü izah etmeye çalışır ve der ki: "Ebû Dâvûd sükût ettiği için en azından hadis hasendir. Râvilerinden İsmail b. Ayyâş'ın Şamlılardan naklettiği rivayetlerinde de sikadır." Beyhakî'nin bizzat kendisinin de kan sebebiyle abdest alınmaması gerektiği konusunda ismail b. Ayyâş'ın Şamlılardan naklettiği bir rivayeti için sahihtir dediğini de ilâve eder. Bk. Bulûğu''l-emânî, İV/156.
[87] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/302-303.
[88] Sahih: Müsned, U/441, H.no:9739; Ayrıca şu rivayet de nakledilir:
Bk. 11/503-504, H.no:10491; Bu rivayetin benzerleri için bk. 11/531, H.no:10820; Ü/522, H.no: 10715; 11/483, H.no:10212 (Senedindeki Füleyh kendisinden daha sika birilerine muhalefet ettiği için şaz olması sebebiyle bu rivayetin isnadı zayıftır); 11/460, H.no:9893; 11/398. H.no: 9143 (239/1109. hadisin ikinci rivayeti); 11/411, H.no:9307; 11/313, H.no:8124 (239/13 09. hadiste zikredildi. Hemmâm b. Münebbih'in Sahifesi, H.no:26); Mâlik, Salât, 6; Sehv, 1; Buharı, Ezan, 4; Müslim, Salât, 17; Ebû Dâvûd, Salât, 31. 192. H.no:516, 1030; Tırmizî, Salât, 174, H.no:397 (hasen-sahih); Nesâî, Ezan, 30, H.no:668; İbn Mâce, İkâme, 135, H.no: 1216-1217; Dârimi, Salât, 11, H.no: 1207; İbn Huzeyme, 1/204, H.no:392.
Ebû Hüreyre'den (Radtvalhmü anhi nakledilen diğer rivayetler için bk 239/1109, 882/1752 ve 891/1761. hadisler.
[89] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/303.
[90] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/303-304.
[91] Sahih: Miisned, 1/205, H.no:1752; Abdullah b. Ca'fer'den nakledilen diğer rivayet ve tahrici için bk. 886/1756. hadis.
[92] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/304.
[93] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/307.
Sehiv secdesi namazdaki bir unutmanın telafisi için Rasûlullah tarafından gerçekleştirilen bîr uygulamadır. Ancak bu unutma namazın farzlarının birini terk şeklinde olmamalıdır Namazın sonundaki iki secde ile sanki Allah'tan af dilenmektedir. Bu bölümde sehiv secdesinin sebepleri ve yerleri ile ilgili Hz. Peygamber döneminde yaşanan olaylar zikredilmektedir[1]
Namazında Tereddüt Edenin Yapması Gereken Fiil
878/1748-İbn Abbas'tan (RadıyaMahü anhüma)[2]
Hz. Ömer (Radıyaiiahu ankj kendisine şöyle dedi: 'Ey genç! Namazda tereddüt eden adamın ne yapması gerektiği ile ilgili Rasûlullah'tan ya da onun sahabesinin birinden bir şey işittin mi?' O bu durumdayken kendisine Abdurrahman b. Avf yöneldi ve: 'Siz ikiniz ne konuşuyorsunuz?1 dedi. Hz. Ömer:
'Ben bu gence, namazda tereddüt eden adamın ne yapması gerektiği ile ilgili Rasûlullah'tan ya da onun sahabesinin birinden bir şey işitip işitmediğini, sordum.'
(Bunun üzerine) Abdurrahman b. Avf dedi ki: 'Rasûlullah'ı (Saiiaiiaka aleyhi ve sellem) şöyle derken dinledim: "Sizden biri namazında tereddüt edip, bir rekât mı kıldı ya da iki rekât mı kıldı, tam bilemezse kıldığını bir rekât kabul etsin (ve devam etsin). İki rekât mı kıldı yoksa üç rekât mı kıldı, tam bilemezse kıldığını iki rekât kabul etsin. Üç rekât mı kıldı ya da dört rekât mı kıldı, tam bilemezse kıldığını üç rekât kabul etsin. Namazını bitirdiğinde de selâm vermeden önce iki secde daha[3] yapar/yapsın. [4]
879/1749-Hz. Osman'dan (Raâıyallahü anh). [5]
Bir adam Hz. Peygamber'e (Saiiaiiakü aleyhi ve seiiem) geldi ve: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben namaz kıldım; (ancak) çift mi kıldım, tek mi kıldım tam bilemiyorum' deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Namazınızda şeytanın sizinle oyun oynamasından korunun.[6] Biriniz çift mi kıldı yoksa tek mi kıldı, tam bilmiyorsa (namaz sonunda) iki secde daha yapsın. Bu İkisi namazı tamamlayıcı sayılır."
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
(Râvi Murre b. Ma'bed) anlattı:
Yezid b. Ebû Kebşe bize ikindi namazını kıldırdı. Namazdan sonra bize döndü ve şöyle dedi:
'Mervan b. Hakem ile birlikte namaz kıldım. O da (namazın sonunda) bu iki secde gibi secde yapmıştı. Sonra (Mervan) bize döndü ve Hz. Osman (Radıyatiahü anh) İle namaz kıldığını ve onun Rasûlullah'tan (Saliailaha aleyhi w setkm) (yukarıdakine benzer bir) rivayette bulunduğunu bildirdi.'[7]
880/1750-Abdullah (b. Mes'ûd'dan) (Radıyaliahüanh)[8]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve setlem) namaz kıldı. (Ancak) fazlamı yoksa eksik mi kıldı, tam bilemiyorum. Selam verilince kendisine şöyle denildi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Namaz konusunda bir şey mi oldu? [9]Rasûlullah:
"Hayır. Ne oldu?" Onlar:
'Namazı şöyle şöyle kıldın?'
(Râvi) anlatmaya şöyle devam etti:
Rasûlullah iki ayağını birleştirdi (secde halini aldı) [10] ve iki sehiv secdesi yaptı. Selam verince şöyle buyurdu:
"'Ben de sizin unuttuğunuz gibi unutabilen bir beşerim. Biriniz namazda tereddüt ederse namaza (kanaatine göre) devam etsin. [11]Selam verdikten sonra da iki secde daha yapsın."
§Ayni râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
...Sonra (Rasûlullah) ayağını topladı, kıbleye döndü ve iki secde daha yaptı. Sonra yüzünü bize döndürdü ve şöyle dedi:
"Eğer namazda bir değişiklik olsaydı ben size muhakkak bidirirdim. Fakat ben sizin unuttuğunuz gibi unutabilen bir beşerim. Ben unuttuğumda beni uyarın. Hanginiz namazında tereddüt ederse doğruya en yakın (kanaatine) yönelsin ve onunla namazını tamamlasın, selam versin, sonra da iki secde daha yapsın!" [12]
Açıklama
Bu rivayetlerden namazda sehiv secdesinin meşru olduğu anlatılmaktadır. Ayrıca:
1-Rasûlullah da bir beşerdir ve unutabilir, hata edebilir. Bu durum peygamberlerin tanrı olmadığını göstermektedir. Ancak onların hataları Allah tarafından düzeltilir, çünkü onların masumluk vasfı vardır. Bu rivayetlerde olduğu gibi insanların hatırlatması ile düzeltilen şeylerde bulunmaktadır.
İmam Nevevi Rasûlullah'ın unutabileceği şeylerin sınırında ulemanın ihtilaf ettiğini belirtti ve şöyle dedi:
'Rasûluüah tebliğ ve şer'i ahkamın açıklaması dışında katan fiil, âdet ve zikirlerde unutabilir. Ancak sözlü tebliğde unutma olmamasında icma' edildi.[13]
Çünkü vahiy süreci Allah'ın kontrolündedİr. O dilediğini nesh eder (hükmünü kaldırır) ve dilediğini de unutturur.
Aliah Teâlâ şöyle buyurdu:
"(O Kur'ân'ı) sana biz okutacağız ve sen Allah'ın dilediği dışında (hiçbir ayeti) unutmayacaksın..."(A'lâ, 87/6-7)
2-Tabi olan kişi imamını hata yaptığında uyarmalıdır. İmamı da olgun bir şekilde hatasını düzeltmeli veya unuttuğu şeyi tamamlamalıdır.
3-Hadiste geçen taharri kelimesinin manasında ihtilaf edildi:
-İmam-i Âzam Ebû Hanife'ye göre namazda bu şekilde tereddüt ilk defa oluyorsa namazı yeniden kılar. Ancak çok olduğunda zann-ı galibi ile amel eder.
-İ. Şafiî'ye göre tereddüt eden kişi namazı zann-ı galibe göre değil de yakîne (kesin bilgisine) göre tamamlaması gerekir.
-İ. Ahmed'e göre taharri imam için zann-ı galiple amel etmesi, ama münferit kılan için yakîn (kesin bilgisi) ile amel etmesidir.
-Bazı alimlere göre taharri her durumda zann-ı galiple ame! etmektir. [14]
881/1751-Abdullah b. Mes'ûd'dan (Radıyatiahiıanh).[15]
Hz. Peygamber (Saiiatiahu aleyhise ) şöyle dedi:
"Namazda (klimanın) üç ya da dört olduğunda tereddüt ettiğinde zannının çoğu dört ise teşehhüde oturursun/okursun. Sonra oturduğun halde selamdan önce iki secde daha yaparsın. Sonra teşehhüde tekrar oturursun/okursun, sonra selam verirsin."
§Aynı tarikle (mevkuf olarak) gelen ikinci rivayet:
Abdullah b. Mes'ûd (Radıyaliahaonh) şöyle dedi:
'Namazda otururken tereddüt etsen, üç rekât kıldığını ya da dört kıldığını tam bilmesen, eğer zannının çoğu üç rekât kıldın şeklindeyse kalk ve bir rekât daha kıl, sonra selam ver, sonra iki secde daha yap, sonra teşehhüde otur/ oku, sonra selam ver. Eğer zannının çoğu dört rekât kıldın şeklindeyse selam ver, sonra iki secde daha yap, sonra teşehhüde otur/oku, sonra da selam ver!'[16]
882/1752-Ebû Hüreyre'den [17]
Hz. Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
"Biriniz namazdayken kendisine şeytan gelir, o kişiyi şaşırtır. Hatta o kişi kaç rekât kıldığını bilemez. Kim kendinde böyle bir şey bulursa oturduğunda iki secde daha yapsın!'"[18]
883/1753-Iyaz anlattı:[19]
Ebû Saİd el-Hudrî'ye (RadıyaUahüanhy.
'Birimiz namaz kılıyor, (ancak) kaç rekât kıldığını bilemiyor (ne yapmalı)?' deyince şöyle dedi:
(Bu konuda) Rasûiullah (Sathiiahualeyhi ) şöyle buyurdu:
"Biriniz namaz kılarken kaç rekât kıldığını bilemezse oturduğunda iki secde, daha yapsın. Şeytan kendisine gelipte 'sen abdestini bozdun' derse ona 'yalan söyledin' desin. Ancak burnuyla kokusunu alması veya kulağı ile
duyması bunun dışındadır. [20]
884/1754- Ebû Said el-Hudrî'den (RadıyaUahü anh).[21]
RaSÛIullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Sizden biri namazında tereddüt eder ve kaç rekât kıldığını bilemezse o andaki kesin bilgisine dayanarak namaza devam etsin. Namazı ta marnladı kanaati kendisinde oluşunca selamdan önce iki secde daha yapsın. Eğer tek kıldıysa bu kıldığı ile namazı çift olur, çift kıldıysa şeytanın burnunu yerde sürtmüş[22] olur." [23]
885/1755- (Ht.) İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma);[24]
Kendisi namaz konusunda Hz. Ömer'le müzakere yaparken Abdurrah-man b. Avf onlara yöneldi ve:
'Size Rasûlullah'tan (SaiiaiiaM aleyhi ve sellem) duyduğum bir hadisi nakletmemi istemez misiniz?' deyince onlar:
'Bilâkis (isteriz)' dediler. Bunun üzerine Abdurrahman şöyle dedi:
'Şehadet ederim ki ben Rasûlullah'ın (Saiiailahü aleyh ve sellem) şöyle dediğini duydum:
"Kim eksikliği konusunda tereddüt ettiği bir namazda olursa ziyade olduğundan kuşku duyuncaya kadar namaza devam etsin.'"
NOT: Ziyadede şüphe noksanlıktaki şüpheden iyidir. [25]
886/1756-AbdulIah b. Ca'fer'den (Radiyaiiahü anh). [26]
Hz. Peygamber (Sailaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
''Kim namazında tereddüt ederse oturduğunda iki secde yapsın."
§Diğer rivayetteki lafız:
"...selam verdikten sonra iki secde daha yapsın." [27]
887/1757-Ebû Hüreyre'den (Radıyalia anh) [28]
Rasûiullah dedi ki:
"Namazda eksik kılmak da yoktur (doğru değildir), selamlaşmak[29] da yoktur." [30]
888/1758-Süfyan (es-Sevrî) anlattı: [31]
Babamın şöyfe dediğini işittim:
Namazda iğrar (eksik kılma) yoktur, şeklindeki Rasûlullah'm (SaUatiahü aleyhi ve setlem) sözünü Ebû Amr eş-Şeybânî'ye sordum. Şöyle dedi:
'O hadis 'namazda gırar yoktur' şeklindedir. Gırarm manası da şudur: Namazda eksik (rekât) kaldığından kuşkulanan kişinin kesin ve tam bir kanaate ulaşıncaya kadar namazdan çıkmamasıdır.'[32]
Açıklama
Hadis naklinde dikkatli olunmalı ve lafızlar doğru aktarılmalıdır. Yukarıdaki rivayette hemzenin fazla olduğu açıklanmıştır.Gırar ise noksanlık demektir[33]
§Bü konudaki bazı hadisler:
1-Abdullah b. Malik b. Buhayne'den (Radıyatiahuanh): [34]Rasûlullah öğle namazının ilk iki rekâtini tamamlamıştı, (oturması gerekirken) kalktı. Namazı bitirince iki secde daha yaptı, sonra selam verdi.
2-Ebu Hüreyre'den (Radıyalkıhüanh): [35]
Rasûlullah namazın ikinci rekâtında selam verip bitirdi. Zü'1-Yedeyn (Radıyallahü anh) kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü, namaz kısaldı mı yoksa unuttunuz mu?7 diye sordu. Peygamberimiz:
"Zü'1-Yedeyn doğru ma söylüyor? " dedi. Oradakiler:
'Evet!' diye cevap verdiler. Rasûiullah iki rekât daha kıldı, sonra selam verdi, sonra tekbir getirip iki secde daha yaptı. Bu İki secde diğer secdelerinin uzunluğun-daydı veya biraz daha uzundu. Sonra namazdan kalktı.
3-Muğîre b. Şu'be'den (Radtyallahit anh): [36]
Rasûlullah şöyle dedi:
"İmam, (yanılarak ikinci rekâtta oturacağı yerde diğer) rekâta kalkmaya teşebbüs eder ve tam doğrulmadan hatırlarsa, hemen otursun. Tam kalkıp doğrul-muşsa artık (geri dönüp) oturmasın, namazın sonunda sehiv secdesi yapsın."
§Sehiv secdesinin yerinde ihtilaf edildi:
1-îmam Ebû Hanife'ye göre Abdullah b. Mes'ûd rivayeti nedeniyle sehiv secdesi selamdan öncedir. [37]
2-L Malik'e göre Zü'1-Ycdcyn rivayeti nedeniyle ziyadeden dolayı yapılan sehiv secdesi selamdan sonradır. İbn Buhayne rivayeti nedeniyle de noksanlıktan dolayı yapılan sehiv secdesi de selamdan Öncedir, sonra teşehhüd okunup yeniden selam verilir.[38]
3-İ. Şafiî hadisleri toplar ve mücmel olanı açıklayan rivayete hamleder. Açıklayan ise Ebû Said ve Abdurrahman b. Avf rivayetleridir. Bu iki rivayetten anlaşılan yakîn (kesin) olanla amel etmek ve kalan rekâtı kılmaktır. Bunlardan anlaşılan ziyade sebebiyle olsa da sehiv secdesinin selamdan önce olmasıdır. Taharri ona göre yakîn manasındadır. [39]
4-İ. Ahmed'e göre sehiv secdesi selamdan önce yapılır. Ancak unutarak selam verme ya da namazı zann-ı galibe güre tamamlama durumunda secde selamdan sonra yapılır. Ondan gelen diğer rivayet İmam Malik gibidir. [40]
§Hattabi şöyle dedi: Taharri iki durumdan evlasını ve doğruya yakınını araştırıp seçmektir.'
§Bennâ, İmam Nevevi'nin zikrettiği akı hadis ve diğerlerinin Müsned'de zikredildiğini belirtti.
§Sehiv secdesinden sonraki teşehhüdde ihtilaf edildi.
1-Bazılarına göre sehiv sedesinden sonra teşehhüd ve selam vardır.
2- Bazılarına göre de sehiv sedesinden sonra teşehhüd ve selam yoktur. Bu konuda yukarıda geçen imamların ihtilafına bakılabilir.
ŞSehiv secdesinin hükmünde ihtilaf edildi:
1-Hanefilere eöre vaciptir.
2-Malikilere göre noksanda vacip, ziyadede sünnettir. [41]
3-Şafiîlere göre siinnetth[42]
4-Hanbelilerde konu biraz tafsilatlıdır:
-Eğer mahalli dışında (Kur'ân, teşbih gibi) meşru bir kelam zikretmişse sehiv secdesi sünnettir.
-Sünneti terk ettiyse sehiv secdesi mubahtır.
-Unutularak fazladan rükû, secde, kıyam, (celse-i istirahat kadar da olsa) kuûd eklense veya namaz tamamlanmadan selam verilse, manayı zedeleyen bir hata yapılsa, bir vacip terk edilse bu durumda sehiv secdesi vacip olur. [43]
Namaz Kılana Gelen Şeytan Vesvesesi ve Kurtulma Yolları
Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
"Ey Adem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizî görürler. Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kıldık." (Arat; 7/27)
Şeytan insanları kandırmak ve hak yoldan uzaklaştırmak için her fırsatta gelir ve vesvese verir. Namaz, Kur'ân okuma ve her türlü ibadet sırasındaki bu saldırısına karşı yapılması gereken Allah'a sığınmaktır. Ayrıca gücü yettiği kadar kişinin bu vesveseyi giderecek söz ve hareketlerde bulunması gerekir. Kur'ân'da Allah Teâlâ bizi sürekli şeytana karşı uyarmakta, hatta Kur'ân tertibinde en son olan Felak ve Nas sureleri gibi özel surelerde de bu vurgulanmaktadır. Rasûlullah döneminde de şeytanın vesvesesine maruz kalan sahabiler olmuşta. Aşağıda onlarla ilgili haberler zikredilmektedir. [44]
889/1759- Ömer b. Ebû Bekir b. Abdurrahman b. Haris babasından nakletti:[45]
Ammar (b. Yasir) (Radıyaliatm <mh) iki rekât namaz kıldı. Ona Abdurrahman b. Haris:
'Ey Ebu'l-Yakazân! İki rekâtı hafif kıldığım görüyorum' deyince Ammar:
'Onun şartlarından bîrini eksik mi yaptım?' Abdurrahman:
'Hayır, fakat iki rekâtı hafif kıldın.' Ammar:
'Unutma (şeytanın vesvesesi) [46] tehlikesini hissettim/çabuk kıldım. (Çünkü) ben Rasûlullah'ın (Satiaiiahü aleyhi ve setlem) şöyle dediğini duydum:
"Bir adam namaz kılar, ancak namazından (sadece) onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri...(son sayıya kadar saydı) o kişiye ait/ faydalı olur. '"
§îkinci tarikle gelen rivayet:
İbn Lâs el-Huzâi'den:
Ammar b. Yasir mescide girdi ve orada hafifçe iki rekât namaz kıldı, namazı tamamladı. Sonra oturdu. Biz de ona doğru gittik ve yanına oturduk. Sonra dedik ki:
cEy Ebu'l-Yakazân! Şu iki rekâtı gerçekten hafif kıldın?' Bunun üzerine Ammnr (Radtyaiiahıimıh) şöyle dedi:
;O iki rekâtta şeytanın bana musallat olması (tehlikesini) hissettim/çabuk kıldım .(hadisin devamını zikretti).[47]
890/1760-Ebû Ala b. eş-Şihhîr'den:[48]
Hz. Osman (Radıyallahüanh) dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Benimle namazım ve kıraatim arasına şeytan
girdi.' Rasulullah (SallallahUaleyhi veseliern)
"Bu kendisine Hanzeb denilen bir şeytandır. Onu hissettiğinde ondan Allah'a sığın ve sol tarafına üç kere tükür" dedi. Hz. Osman ekledi:
'Böyle yaptım, izzet ve celal sahibi Allah onu benden uzaklaştırdı.'[49]
Açıklama
Hz. Osman bu rivayette, şeytanın araya girmesini vesveseden kinaye olarak kullanmaktadır. Peygamberimiz de namazı bozan bu şeytana Hanzeb denildiğini haber veriyor. Hanzeb; kokmuş/bozulmuş et parçası, demektir ki cahiliye döneminde bir kişiyi zemm (aşağılamak) için kullanılırdı. [50]
Bu rivayetlerden namazda huşûun önemli olduğu anlaşılmaktadır. Hatta namazda huşûun bozulması durumunda namazın kısa tutulması caizdir. Değilse şeytanın oyuncağı olma söz konusudur. Bu durumda yapılması gereken namazı kısa tutmak ya da şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak ve soi tarafa hafifçe üç kere tükürmektir. Ancak namazda amel-i kesir yasaklandığı için buradaki tükürmenin çok hafif olduğu anlaşılmaktadır. Kötü rüya görme durumunda da Peygamberimiz bu şekilde emretmiştir. Bu fiil hem şeytana bir eziyettir, hem de o kişinin içinde bulunduğu durumdan kurtulmasına, moral kazanmasına bir sebeptir. [51]
Dört Rekâtlık Farz Namazda Yanılarak (kinci Rekâtta Selam Vermek ve İlgili Zü'1-Yedeyn Rivayeti
891/1761-Muhammed (b. Sîrin), Ebû Hüreyre'den (Radıydiahümh) nakletti:[52]
Rasûlullah (dört rekâtlık) gündüz namazlarından birisini kılıyordu. (Ebû Hüreyre bu namazı zikretmişti. Ancak (râvi) İbn Sîrin bunu hatırlaya-madı.) İki rekâtı kılınca selam verdi. Mescidin ön tarafına konulmuş kütüğün yanına geldi. (Bir rivayette: Kıble tarafında bulunan kütüğün yanına geldi ve sırtını ona dayadı.) Elini onun üzerine koydu. Öfkeli gibiydi. Mescidin kapısından hızla çıkanlar 'Namaz kısaldı' diyorlardı., bunların içinde (durumu Rasûlul-lah'a) sormaktan hicap duyan Hz. Ebû Bekir ve Ömer de vardı. Cemaat içinde iki eli/kolu uzun olan bir kişi vardı ki ona Zü'1-Yedeyn (uzun kollu) diyorlardı. Bu kişi dedi ki:
"Ey Allah'ın Rasûlü! Unuttun mu yoksa namaz mı kısaldı?' Rasûlullah
"Unutmadım, namaz da kısalmadı" dedi. Zü'1-Yedeyn:
'Sen sadece iki rekât kıldın.1 Rasûlullah:
''(Durum) Zü'l-Yedeyn'in dediği gibi mi?" deyince cemaat:
'Evet' dediler.
Rasûlullah geldi, terk ettiği rekâtları kıldı, sonra selam verdi, sonra tekbir aldı ve secdeye gitti, secdesi önceki secdeleri gibiydi veya daha uzundu. Sonra başını kaldırdı ve tekbir aldı (oturdu).
Muhammed (b. Sîrin)e; (Rasûlullah sehiv secdesinden)[53] sonra selam verdi mi? şeklinde sorulunca dedi ki:
Bana haber verildiğine göre Tmran b. Husayn şöyle dedi: '...sonra selam verdi.'
§Aym râviden ikinci tarikle gelen benzer rivayet: Muhammed b. Sîrin nakletti:
Ebû Hüreyre'nin (Radıyallahüanh) şöyle dediğini işittim: (Rasûlullah) (Saihiiahü aleyhi ve seüem) gündüz namazlarının birini kıldı. O namaz öğleydi, (zannedersem) galiba ikindiydi.. .(Önceki geçen rivayeti zikretti.)
§Aynı râviden üçüncü tarikle gelen benzer rivayet:
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahüanh):
Rasûlullah (SaüaUaM aleyhi ve seilem) öğle ya da ikindiyi kıldı ve iki rekâtta selam verdi. Ona, Zühre oğullarının müttefiki olan Zü'ş-Şîmâleyn b. Abdüamr:
'Namaz azaltıldı mı yoksa unuttun mu?' dedi. Hz. Peygamber:
"Zü'1-Yedeyn ne diyor?" deyince etrafındakiler:
'Ey Allah'ın Peygamberi! O doğru söyledi' dediler. Bunun üzerine Hz. peygamber onlara eksik kalan iki rekâtı kıldırdı.
§Aynı râviden dördüncü tarikle gelen benzer rivayet: Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) öğleyi iki rekât kıldı, sonra selam verdi. Oradakiler:
'Namaz kısaltıldı mı?' deyince Hz. Peygamber kalktı iki rekât daha kıldı, selam verdikten sonra iki secde daha yaptı.
§Aynı râviden beşinci tarikle gelen benzer rivayet:
Rasûlullah'la (SaiialiaM aleyhi ve seüem) birlikte öğle namazı kılıyordum. İki rekâtta selam verdi. Süleym oğullarından biri kalktı ve şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Namaz kısaltıldı mı yoksa sen mi unuttun?' Rasûlullah:
"Kısaltılmadı ve ben de unutmadım." Zü'1-Yedeyn:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Sadece iki rekât kıldın.'
Rasûlullah etrafındakilere:
"Zü'l-Yedeyn'in dediği doğru mu7" diye sordu, onlar:
'Evet' dediler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber kalktı ve onlara diğer iki rekâtı da kıldırdı.
(Seneddeki râvilerden) Yahya (b. Ebû Kesir) ekledi: Damdam b. Cevs'ten: O, Ebû Hüreyre'nin şöyle dediğini işitti: '...sonra Rasûlullah iki secde daha yaptı.'
§Aynı râviden altıncı tarikle gelen benzer rivayet:
(Z.) Rasûlullah (Saüaiiahü aleyhi ve seilem) bize ikindi namazını kıldırdı ve iki rekâtta selam verdi. Zü'1-yedeyn kalktı ve şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Namaz kısaltıldı mı yoksa sen mi unuttun?' Rasûlullah:
"Bunlardan hiç biri olmadı." Zü'1-Yedeyn:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Bunlar oldu.'
Rasûlullah etrafındakilere:
"Zü'l-Yedeyn'in dediği doğru mu?" diye sordu, onlar:
'Evet' dediler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber kalan iki rekâtı tamamladı, sonra oturduğunda iki secde daha yaptı.
NOT: Ebû Hüreyre'den allı farklı tarikle gelen rivayetler birbirlerine benzemektedir. Ancak bazı farklı kısımlar da bulunmaktadır. Bu rivayetlerden o dönemde vaki olan olayın daha doğru anlaşılması imkânı doğmaktadır. Bu nedenle İmam Ahmed b. Hanbel Müsned'inde aynı râviden farklı tariklerle nakledilen haberleri aldı, bu bütün muhaddislerin metodudur ki zikredilen rivayet kuvvetlensin., farklı yönler ortaya çıksın. Bennâ da bunları zikrettiği için biz de bunları tertibe almayı uygun bulduk. [54]
892/1762-Atâ'dan:[55]
(Abdullah) b. Zübeyr (Radıyaiiahu anhüma) akşam namazını kıldırdı. İki rekâtta selam verdi ve Hacer-i esvede dokunmak için kalktı. Oradakiler teşbih getirdiler (sübhanallah dediler). İbn Zübeyr:
'Size ne oluyor?' dedi. (Durumu Öğrenince) kalan rekâtı kıldırdı, selam verdi ve iki secde daha yaptı. Bu durum İbn Abbas'a (Radıyaitaha anhüma} zikredilince :
'(İbn Zübeyr) Peygamberinin sünnetinden ayrılmamış1 dedi. [56]
Açıklama
Rivayette geçen istdeme temas etmek/dokunmak manasmdadır ki bu da öpmek ya da e! ile dokunmak şeklinde olur. [57] Hacla ilgili bazı kitaplarda işaret etmek şeklindeki terceme doğru değildir. İşaret etmek eşara
§İmam Ncvevi (v. 676/1277) bu rivayetlerin şerhinde şöyle dedi:[58]
Burada birçok faide ve kaideler bulunmaktadır. Bunlar şunlardır:
1-Bazı fiiller ve ibadetlerde peygamberler yanılabilir veya unutabilir.
2-Cemaatin huzurunda olan bir olay tek kişi tarafından haber verildiğinde oradakilere de sormak ve teyid ettirmek gerekir.
3-Sehiv secdesi iki secde ile olur ve her secdeye giderken tekbir getirilir. Namazdaki ziyadeden dolayı sehiv secdesi selamdan sonra yapılır. (Bu konudaki ihtilaf aşağıda zikredilecek.)
4-Selamdan sonra namaz ile ilgili kısa konuşma namazı bozmaz. Bu cumhur ulemanın görüşüdür. Ancak İmam Ebû Hanife ve ashabı, ayrıca Sevrî'ye göre unutularak ya da bilmeden olan konuşmalar da namazı bozar. Bu konuda İbn Mes'ûd ve Zeyd b. Erkam rivâyetleriyie amel edilir. Onlann delilleri:
-Zü'1-Yedeyn rivâyetindeki konuşmanın cevazı ile ilgili hüküm mensuhtur (hükmü kaldırılmıştır). Onu nesh eden İbn Mes'ûd ve Zeyd b. Erkam rivayetleridir. Çünkü Zü'1-Yedeyn Bedir savaşında şehil edildi. Ebû Hüreyre'nin sonra Müslüman olması ve bu olayı nakletmesi garip değildir, çünkü sahabe birbirlerinden bu şekilde nakiller yapmaktadır.
-Buna İbn Abdİlber (v.463/1071) Temhid'de şöyle cevap verir:
a-Ebû Hüreyre hadisinin İbn Mes'ûd hadisiyle mensuh olması doğru değildir. Çünkü İbn Mes'ûd rivayeti herkesin bildiği gibi Habeşistan hicreti dönüşü Mekke'de sadır olmuştur. Ama Zü'1-Yedeyn'in zikrettiği olay Medine'de oldu.
b-Zeyd b. Erkam hadisinin Ebû Hüreyre hadisinden sonra olduğuna dair bir açıklama yoktur. Araştırmalar onun Ebû Hüreyre hadisinden önce olduğunu gösterir.
c-Ebû Hüreyre hadisinin şahidinin olmadığı doğru değildir. Zü'1-Yedeyn rivayeti ayrıca Abdullah b. Ömer, Muaviye b. Hudeyc, İmran b. Husayn ve İbn Mes'ade gibi sahabilerden de nakledilmiştir. (Ancak îmran b. Husayn'dan gelen rivayette kılınan rekât sayısı üç olarak geçmekte, ve Muaviye b. Hudeyc'den gelen rivayette de soran kişi Talha b. Ubeydullah olarak zikredilmektedir. [59]
d- Zü'İ-Yedeyn'in Bedir savaşında öldürülmesi görüşü hatalıdır. Çünkü Bedir'de şehit edilen Zü'ş-Şimaleyn'dir. İbn İshak ve diğer siyer alimleri bu şekilde zikretmişlerdir. İbn İshak, Zü'ş-Şimaleyn'in adının Zühre oğullarının müttefiki Umeyr b. Amr olduğunu belirtir. Zü'1-Yedeyn, Müslim'in rivayetinde Süleym oğullarından olarak, nakledilir. Halbuki Zü'ş-Şimaleyn Huzaî kabilesindendir. İki kişi tamamen farklıdır. Zühri'den gelen Zü'ş-Şimaleyn rivayetinin mütabii yoktur. (Burada İbn Abdilberr'e katılmak mümkün değildir. Çünkü zayıf da olsa Nesâi de bu rivayetin mütabii bulunmaktadır. [60] Zühri'nin bu rivayetinde ızdırap vardır. Müslim bu rivayette Zühri'nin hataya düştüğünü belirtti. Çünkü Zü'1-Yedeyn Bedir'de öldürülmedi.
§Eğer burada niçin sadece Zü'1-Yedeyn konuştu denilirse şu şekilde cevap verilir:
Diğerleri namazdan kalan olduğu konusunda emin olmayabilirler ya da namazın kısaltıldığını zannedebilirler.
§Hz. Peygamber Zü'l-Yedeyn'den duyduğunu niçin cemaate tekrar sormuştur, denirse şöyle cevap verilir: Ez. Peygamber onların da hatırlamasını ve olayı tasdik etmesi istemektedir ki olay kesinlik kazansın. Onlar da tasdik edince kalkıp namazın kalan kısmını kılmıştır.
§Mescitten çıkanlar bazı rivayetlerde geçtiği gibi geri dönüp Rasûlullah'a uymuşlar ve namazlarını tamamlamışlardır.[61]
Selam Verdiğinde Namazından Bir Rekât Eksik Kıldığını Anlayanın Durumu
893/1763-İmran b. Husayn'dan (Radtyaliahüanh): [62]
Hz. Peygamber (Satiatiahü aleyhi ve selim) ikindi namazının üç(üncü) rekâtında selam verdi. Sonra kalktı ve odasına girdi. Eli uzun olub da Hırbak diye çağırılan bir adam ona doğru gitti ve :
'Ey Allah'ın Rasûlü!' diye seslendi. Rasûiuüah onun yanına çıktı. Bu kişi (namazda) yapılanı anlattı. Hz. Peygamber geldi ve.
"Bu kişi doğru mu söylüyor?'1 dedi.
Oradakiler: 'Evet' deyince kılmadığı rekâtı kıldı, sonra selam verdi, sonra iki secde daha yaptı, sonra (tekrar) selam verdi.
NOT: Bazı rivayetlerde hurma kütüğüne gittiği zikredilirken, burada da odasına girdiği zikredilmektedir. Burada râvinin Rasûlullah'ın odasına girdiğini zannetmesi ya da unutması söz konusu olabilir. İki ayrı oiay olması uzak bir ihtimaldir. Ya da önce kütüğün yanına gitmiş, sonra da odasına girmiş olabilir. Doğrusunu Allah bilir. [63]
894/1764-Muâviye b. Hudeyc'den (Radıyallahüanh):[64]
Rasûlullah (Saiiaiiahü a/eyiû ve sellem) bir gün namaz kıldı, namazı bitirdiğinde (selam verdiğinde) bir rekât kalmıştı. Bir adam onun yanına geldi ve dedi ki:
'Namazdan bir rekât unuttun.' Bunun üzerine Hz. peygamber mescide geri döndü, Bilâl'e kamet etmesini emretti, sonra da cemaate o bir rekâtı kıldırdı. Bunu insanlara bildirince bana:
'Sen o adamı tanır mısın?1 dediler. Ben.
'Onu görsem tanırım' dedim. Sonra o kişi yanıma uğradı, ben:
'İşte bu o' dedim. Bunun üzerine:
'O, Talha b. Ubeydullah' dediler.
NOT: Buradaki rivayetle İmran b. Husayn ve Ebû Hürcyre rivayeti farklılık arz etmektedir. Muaviye b. Hudeyc'in zikrettiği olay Zü'l-Yedeyn rivayetinden farklı olsa gerek. Çünkü bu şekilde unutma bir kaç kere vaki olmuş olabilir. İbn Huzeyme ve bazı alimler bu görüştedirler.
§Bu rivayetlerden mescidin dışına çıkılması halinde de namazla ilgili konuş-maların namazı bozmayacağı ve dönüp kalan rekâtın kılınmasının caiz olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu şekilde namazın tamamlanmasına cevaz veren müctehidler aradaki sürenin fazla olmaması gerektiğini söylediler. [65]
İlk Teşehhüdde Oturmayı Unutup Ayağa Kalkan Kişi Geri Dönmez, Namaza Devam Eder
895/1765- Abdurrahman el-A'rac'dan:[66]
Abdullah b. Buhayne (RadıyaUahüanh) kendisine şöyle nakletti: Rasûluİlah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) öğle namazının ikinci rekâtında oturmayı unutup ayağa kalktı. Namazı bitirip selam verdikten sonra iki secde daha yaptı, sonra selamla namazını bitirdi.
(Bir rivayette Kalan iki rekâtı kıldıktan sonra insanlar onun selam vermesini beklediler. O tekbir getirip secdeye gitti, sonra tekbir getirip tekrar secdeye gitti, sonra da selam verdi.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
İbn Buhayne'den:
Rasûluİlah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) bize namaz kıldırdı, ki onun ikindi olduğunu zannediyoruz. İkinci rekâtta teşehhüde oturmadan ayağa kalktı. Selamdan önce iki secde daha yaptı.
(Bir rivayetteki ek Rasûluİlah oturması gereken yerde ayağa kalktı. Namazı tamamlayınca selamdan önce oturduğu halde secde yaptı, her secdede tekbir getiriyordu. Cemaat de onunla birlikte unuttuğu oturmanın yerine iki secde daha yaptı.
NOT: Buradaki secdenin sebebinin teşehhüd olmayıp, oturmak olduğu râvi tarafından zikredilmektedir. Hatta bir kişi bu görüşe göre bir miktar otursa, teşehhüd okumasa bile sehiv secdesi yapmaz. Bu İmam Şafiî ve bazı alimlerin görüşleridir.[67]
896/1766-Muaviye b. Ebû Süfyan {RadıyaliaManh) anlattı: [68]
Kendisi onlara önlerinde namaz kıldırdı. Oturması gereken yerde ayağa kalkınca insanlar teşbih getirdiler (sübhanallah dediler). Muaviye namazını tamamladıktan sonra oturduğunda iki secde daha yaptı. Sonra minbere oturdu ve şöyle dedi:
'Ben Rasûlullah'ı (Saitaiiaha aleyhi veseiiem) şöyle derken dinledim: "Kim namazından bir şeyi unutursa bu iki secde gibi iki secde daha yapsın!
NOT: Bu hadisin umum manasına bakıp yanı I manialıyız. Rükünlerin eksikliğinde sehiv secdesi yeterli değildir. Çünkü onlar olmazsa olmaz niteliğinde namazın parçalandır. Ancak birinci teşehhüd gibi rükün olmayan fiillerin unutularak terkinde sehiv secdesi yeterlidir.[69]
897/1767-Ziyad b. Ilâka anlattı: [70]
Bize Muğire b. Şu'be (RadıyaUaha ank) namaz kıldırdı. İki rekât kıldıktan sonra (oturması gerekirken) ayağa kalktı, oturmadı. Arkasında bulunan kişi teşbih getirdi (sübhanallah dedi). Muğire onlara kalkın diye eliyle işaret etti. Namazını bitirince selam verdi, sonra iki secde daha yaptı ve selam verdi. Sonra şöyie dedi:
'Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve setiem) İşte böyle yaptı.[71]
898/1768-[72] Muğire b. Şu'be'den (Radıyallahuanhy.
Rasûîullah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) bize öğle ya da ikindi namazında imamlık yaptı. (Oturması gereken yerde) ayağa kalktı. Biz 'sübhanallah' dedik. O da 'sübhanallah' dedi ve kalkın diye eliyle işaret etti. Sonra şöyle dedi:
"Sizden biri ayağa kalkarken (oturması gerektiğini) hatırlarsa otursun. Ayağa tam kalktığında ise oturmasın.[73]
Açıklama
Bu rivayetlerden istinbat edilen hükümler:
1-İlk. leşehhüd namazın rükünlerinden değildir. Terki durumunda sehiv secdesi yeterlidir, namaz fasit olmaz. Bu İmam Ebû Hanife, Malik, Şafiî ve cumhur ulemanın görüşüdür. İ. Ahmed ve Zahirilere göre ilk teşehhüdde oturmak da farzdır, ancak son teşehhüd kadar kuvvetli değildir. Çünkü son teşehhüdü terk etmekle namaz bozulur, ancak ilk teşehhüdü terk etme durumunda sehiv secdesi yeterlidir. [74]
2-Namaz kılan kişinin ilk teşehhüdde oturması gerekirken ayağa kalkması durumunda eğer tam ayağa kalmamışsa geri döner/oturur, fakat tamamıyla ayağa kalkmışsa dönmez/oturmaz. Tamamen ayağa kalktığında dönüp oturursa namazı fasit olur. Bu Hanefi ve Şafiî alimlerin görüşüdür. İmam Nevevi cumhurun görüşünün de bu şekilde olduğunu ifade etti. Eğer bu kişi geri dönmenin haramlığını ve namazı bozacağını bilerek dönüp oturursa namaz bozulur.
îlk teşehhüdde ayağa kalkmaya çalışan kişi tam ayağa kalkmadıkça oturur. Bu kişi cumhura göre sehiv secdesi yapmaz. Kaffal ve bazı alimler ise bu durumda eğer kıyama yakınsa sehiv secdesi yapar, oturmaya yakınsa secde yapmaz, dediler.
Malikilere göre unutarak ayağa kalkma durumunda bu kişinin elleri ve dizleri yerden ayrılmadıkça döner/oturur. Kendisine de sehiv secdesi gerekir. Eğer bu zikredilenlerle birlikte yerden ayrılmış ve ayağa kalkmışsa geri dönmez/oturmaz. Namaza ayakta devam eder. Bu durumda geri dönüp oturan kişinin namazını bozulması konusunda İki görüş vardır: Tercih edilen görüşe göre bu kişi Fatiha'yı bitirmeden önce dönse namazı bozulmaz. Ancak Fatiha bittikten sonra dönerse namazı bozulur. Hanbelilere göre ise unutarak ayağa kalkan kişi tamamen ayağa kalktığında bir şey okumamışsa dönmemesi evlâdır, namazına kıyamda devam eder. Fakat dönmesi de caizdir. Çünkü bir rükün karışmamış olur. Kıyam onlara göre kendi başına bir rükün değildir. Bu kişiye her durumda sehiv secdesi gerekir.[75]
§ Bu kurallar imam ve tek başına kılan için geçerlidir. Cemaat olan kişi ise imamı oturduğu halde unutarak ayağa kalksa, imama tabi olması gerektiği için döner/oturur. Bu görüş Hanefi, Maliki, Hanbeli ve tercih edilen kavle göre Şafiîlere aittir. [76]
Dört Rekâtlık Namazı Beş Kılanın Durumu
899/1769-Abdullah b. Mes'ûd'dan [77]
Hz.. Peygamber (Saiiattahü aleyhi ve seikm) öğle namazını beş rekât kıldı. Kendisine 'namaz fazla kılındı,' denildi, 'namazı beş rekât kıldın' denildi. İki secde daha yaptı.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Hz. Peygamber (SaiialUıha aleyhi ve seüem) onlara beş rekât kıldırdı, sonra (selamla) [78]namazı bitirdi, döndü. İnsanlar birbirleriyle fısıidaşmaya[79] başladı. 'Ey Allah'ın Rasûlü! Beş rekât kıldın' dediler. (Tekrar) döndü. Onlara İki secde daha yaptırdı ve selam verdi. Sonra şöyle dedi:
"Ben de sizin unuttuğunuz gibi unutabilen bir beşerim.
§Aynı râviden üçüncü tarikle gelen rivayet:
Hz. Peygamber (Satiailahü aleyhi ve seltem) onlara selamdan sonra (sehiv) secdesi yaptırdı. (Abdullah b. Mes'ûd) bir keresinde de şöyle dedi: 'Hz. Peygamber unutmadan dolayı selamdan sonra secde yaptı. [80]
§Aynı râviden dördüncü tarikle gelen rivayet:
Hz. Peygamber öğle ya da ikindi namazını beş rekât kıldı, sonra iki sehiv secdesi yaptı. Sonra Rasûlullah şöyle dedi:
"Sizden namazını fazla ya da eksik kıldığını zannedene işte bu iki secde yeterlidir."
§Aynı râviden beşinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) namazda unuttu. (İnsanların) konuşmasından sonra iki sehiv secdesi yaptı.[81]
Açıklama
Sehiv secdesinden önceki konuşmanın hükmü çin bk. Müsned Tr. 892/1762 nolu hadisin açıklaması.
§Sehiv secdesinin selamdan önce yada sonra olmasında ihtilaf edildi:
1-İmam Ebû Hanife'ye göre Abdullah b. Mes'ûd rivayeti nedeniyle sehiv secdesi selamdan öncedir.[82]
2-İ. Malik'e göre Zü'l-Yedeyn rivayeti nedeniyle ziyadeden dolayı yapılan sehiv secdesi selamdan sonradır. İbn Buhayne rivayeti nedeniyle de noksanlıktan dolayı yapılan sehiv secdesi selamdan öncedir. Sonra teşehhüd okunup yeniden selam verilir. [83]
3-î. Şafiî hadisleri toplar ve mücmel olanı açıklayan rivayete hamleden Açıklayan ise Ebû Said ve Abdurrahman b. Avf rivayetleridir. Bu iki rivayetten anlaşılan yakın (kesin) olanla amel etmek ve kalan rekâtı kılmaktır. Bunlardan anlaşılan ziyade sebebiyle bile olsa sehiv secdesinin selamdan önce olmasıdır. Taharri ona göre yakîn manasındadır. [84]
4-î. Ahmed'e göre sehiv secdesi selamdan önce yapılır. Ancak unutarak selam verme ya da namazı zann-ı galibe göre tamamlama durumunda secde selamdan sonra yapılır. Ondan gelen diğer rivayet İmam Malik gibidir. [85]
Her Unutma İçin Selamdan Sonra Sehiv Secdesi Yapmak
900/1770- Sevban'dan: (Radıyaliaha anh) [86]
Hz. Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) şöyle dedi:
"Her sehiv (unutma) için selamdan sonra iki secde yapılmalıdır/yeterlidir."[87]
Açıklama
Rivayetin zahirinden namazdaki her sehiv (unutma) için müstakil sehiv secdesi yapılması anlaşılmaktadır. Bir tane sehiv secdesi yeterli değildir, tedahül yoktur. Bu Abdurrahman b. Ebî Leyla ve Evzaî'nin görüşüdür. Ancak dört mezhep dahil cumhur ulemanın görüşü tek sehiv secdesinin hepsi için yeterli olmasıdır. Çünkü Önce geçen rivayetlerde namazdaki fazla ya da eksik kılma şeklindeki unutmalar için tek sehiv secdesinin yeterli olması zikredilmiştir. Hz. Âişe'den gelen şu hadis bunu beyan etmektedir:
Hz. Aişe'den {Radıyallahü anha):[88]
Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve telletti) şöyle dedi:
"İki secde ile yapılan sehiv secdesi her ziyade ve noksanlık için yeterlidir." [89]
901/1771-Ebû Hüreyre'den
Kasûlullah (Saiiatiahtt aleyhi ve i-ettem) kendilerine namaz kıldırdı ve şehvetti (unuttuğu yer oldu). Selam verdikten sonra iki secde daha yaptı. Sonra (tekrar) selam verdi. [90]
902/1772-Abdullah b. Ca'fer'den (Radıyaliaha anh).[91]
Rasûlullah (Saiiaitaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Kim namazında tereddüt ederse selamdan sonra iki secde yapsın!'[92]
s)-TİLAVET VE ŞÜKÜR SECDESİ
• Tilavet Secdesinin Fazileti ve Kur'ân'daki Secde Ayetleri
• Tilavet Secdesinde Okunan Dua
• Namazda Cehrî (Açıktan) ve Sırrı (Sessiz Olarak) Olarak Secde Ayetlerinin Okunması
• Secde Ayetini Okuyan ve Dinleyen Secde Eder
• Mufassal Surelerde Secde Yoktur Diyenlerin Delili
• Mufassal Surelerde Secde Vardır Diyenlerin Delili
• Hac ve Sâd Surelerîndeki Secde Ayetleri
• Ebû Saîd ei-Hudrî'nin Sâd Süresindeki Secde ile İlgili Rüyası
• Şükür Secdesi[93]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/272.
[2] Sahih: Müsned, 1/190, H.no: 1656; Benzer rivayetler için bk. 1/193, H.no:1677:
1/195, H.no:1689 (ht) (885/1755. hadis); Tirmizî, Salât, 174, H.no:398 yerine (^Ü) lafzı ile (hasen-garib-sahih); îbn Mâce, İkâme, 132, H.no:1209. Ayrıca bk. 885/1755. hadis.
[3] İbn Hacer, age., 111/94
[4] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/272-273.
[5] Sened:
Sahih: Müsned, 1/63, H.no:450; İkinci tarik 1/63, H.no:451; Birinci rivayetin senedinde bulunan Yezîd b. Ebû Kebşe bu rivayeti Hz. Osman'dan işitmediği İçin isnadı kopuktur. Fakat ikinci tarikte aralarında Mervân b. el-Hakem vardır. Bu isnad İse muttasıldır. Heysemî de râvilerinin sika olduklarını ifade eder. Bk. Mecma', D7150. Şuayb eUAmavut isnadlarının hasen olduğunu belirtir.
[6] Metinde beni koru, şeklinde nefsi mütekellim sığası geldi. Ancak Bennâ, bu kelimenin cümlenin devamı ile uyuşmadığını belirterek bu kullanımın nahiv alimlerİnce şaz kabul edildiğini söyledi. Buradan murat muhatabın uyarılması olduğu İçin 'korunun' şeklinde terceme edildi. Bk. Bennâ, age., IV/126
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/273-274.
[8] Sahih: Müsned, 1/379, H.no:3602; İkinci rivayet için bk. 1/438, H.no:4174; Benzer rivayetler için bk. 1/420, H.no:3983; 1/376, H.no:3570 1/376. H.no:3566 (899/1769. hadis); 1/409, H.no:3883:
1/419, H.no:3975: 1/424, H.no:4032; 1/428. H.no:4072 (Senedinde Ca'bir el-Cu'fî vardır); 1/438, H.no:4l70:
1/443, H.no:4237; 1/448, H.no:4282; 1/455, H.no:4348; 1/456, H.no:4358 1/463, H.no:4418 (Senedinde Ca'bir el-Cu'iî vardır); 1/465, H.no:4431; Buharı, Salât, 31-32; Sehv. 2; Eymân, 15; Âhâd, 1; Müslim, Mesâcid, 89-96; Ebû Dâvûd. Salât, 190. H.no:10l9-1020, 1022; Tirmizî, Salât, 172, H.no:392 (hasen-sahih) - 393 (Bu konuda Muâvİye, Abdullah b. Cafer ve Ebû Hüreyre'den de nakiller vardır); Nesât, Sehv. 25-26, H.no:1238-I244, 1252-1257; İbn Mâce, İkâme, 129-130, 133, 136, H.no:1203, 1205. 1211-1212, 1218; Dârimi, Salât, 175, H.no:1506.
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi: Müsned, 11/532, H.no:l0831:
Ayrıca bk. 899/1769. hadis
[9] İbn Abdilber, Temhid, IV/52
[10] Benna, age., IV/127
[11] Bu mana için bk. İbn Hacer, age., 1/504
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/275.
[13] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, V/62
[14] Bennâ, age., IV/128
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/276.
[15] Senedi .
Hasen: Müsned, 1/428-429, H.no:4075; İkinci rivayet için bk. 1/429, H.no:4076; Ebû Dâvûd, Salât, 192, H.no: 1028.
Ebû Ubeyde'nİn babası İbn Mes'ûd'dan hadis işitmediği dikkate alınırsa İsnadı kopuktur denilebilir. Senedinde Husayf b. Abdurrahman el-Hıdrî (v.!37) bulunmaktadır. Hakkında ihtilâf edilmiştir. İbn Hacer: "Sadûktur, hafızası zayıftır, son zamanlarında ihtİlât etti. mürcielikle de suçlanmıştır" der. Tirmizî yedi. Nesâî beş, Ebû Dâvûd dokuz, İbn Mâce üç, Ahmed b. Hanbel 32 ve Dârimî aitı rivayetini nakletmiştir. Tİrmİzî rivayetlerini hasen saymıştır. Örnek olarak bk. Sünen, Salât, 185, H.rıû:410; Vitir, 9, H.no:463.
Ahmed Muhammed Şâkir ve Şuayb el-Arnavut rivayeti inkıta sebebiyle zayıf saymışlardır.
Bu senedi ile zayıf olan rivayet 880/1750. hadiste zikredilen rivayetlerle desteklenir ve hasen li ğayrihî seviyesine yükselir.
[16] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/277.
[17] Sahih: Müsned, 11/241, H.no:7284; Benzer rivayetler için bk. i/283, H.no:7790
11/284, H.no:7809; 11/273, H.no:7680; Mâlik, Salât, 154, 224; Buharı. Ezan, 4: Amel, 18: Sehv, 6-7; Bed'ü'l-halk, 11: Müslim, Salât, 16; Ebû Dâvûd, Salât, 31, 192, H.no:516, 1030; Tirmizl Salât, 174, H.no:397 (hasen-sahih); Nesâî, Ezan, 30. H.no:668; Sehv. 25, H.no:1250-I25l;/&n Mâce, İkâme. 135, H.no:l216: Dârimi, Salâl. 174. H.no:1502.
Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyaliahü anhi şahidi için bk. 883-884/1753-1754. hadisler.
Ebû Hüreyre'den (Radtyatlahü anhi nakledilen diğer rivayetler için bk. 888/1758 ve 901/1771. hadisler.
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/277-278.
[19] Sahih: Müsned, Ilİ/12, H.no:l 1024; Müslim, Mesâcid, 88; Ebû Dûvûd, Salât, 191-192, H.no:1024. 1026, 1029; Tirmizî, Salât, 174, H.no:396 (Hasen-Sahih); Nesât, Sehv, 24, H.no:1236-1237; İbn Mâce, İkâme, 129, 132, H.no:1204, 1210; Dârimî, Salât, 74, H.no:1503; Dârekutnî, 17374; Hâkim, Müstedrek, 1/227, H.no:464-466 (Hâkim, Buhârî ve Müslim'in şartına/râvisine uygun olduğunu söyler. Zehebîde aynı görüştedir).
Müsned'de nakledilen benzer bir rivayet bk. 111/96, H.no;11852 (358/666. hadis); Diğer rivayet için bk. M/96, H.no: 1185 I; İbn Mâce, Taharet, 74, H.no:514;
Heysemî, Ebû Ya'lâ tarafından rivayet edilen hadisin senedindeki Ali b. Zeyd İle İhti-cacta İhtilaf edildiğini, hadisin özetinin İbn Mâce'nin Sünen'inde bulunduğunu belittir. Ahmed b. Hanbel tarafından rivayet edildiğine değinmez. Bk. Mecma1, 1/242. Heysemî, bir başka hadisin senedinde Ali b. Zeyd'İn zayıf olduğunu, kendisiyle delil getirilip getirilmeyeceğinde İhtilafın varlığını ifade eder. Bk. age., 1/128; Bûsirî de aynı şeyleri söyler. Bk. Mİsbâhu'z-zü-câce, IV/228. Buhârî bu zat hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Bk.et-Târîhu'1-kebîr, VI/275, Trc.no:2389; İbn Hacer, "zayıftır" derken (Bk.Takrîb, Trc.no: 4734); Zehebî: "Hadis hafızlarından biridir; fakat sebt/hafizası kuvvetli değildir" der ve Dârekutnî'nin şu görüşünü nakleder: "O, benim nazarımda leyyin/zayıf olarak kalacaktır." Bk.Kâşif, Trc.no: 3916. İmam Müslim, bu râviyi (Sabit el-Bünâni ile birlikte) mütâbaat açısından eserine almıştır. Bk.Sahih, Cihâd, 100; Tirmizî ise: "Saduktur; fakat bir başkasının mevkuf yaptığı haberleri merfû yapar" diyerek sadece zaptını tenkid etmiştir. İşte bu sebeble bazı âlimler, bu râvînin hadislerini hasen olarak telakki etmişlerdir. Fakat Tirmizî. bu râvînin de yer aldığı hadislere "hasen-sahih" hükmü de verir. Bk.Sünen, Taharet, 80, H.no: 109 (Ahmed Muharnmed Şâkir, sika olduğunu; hakkında tenkidde bulunanların ise delilsiz hareket ettiklerini ifade eder): Cuma, 39, H.no:545.
Ali b. Zeyd için 29/180. hadisin tahricine bk.
Ayrıca bk. 358/666 ve 38/908. hadisler.
[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/278-279.
[21] Sahih: Müsned, 111/72, H.no: 11629; Benzer rivayetler için bk. 111/12, H.no:l 1024 (883/1753. hadis); III/37, H.no: 11259; 111/42, H.no: 11322; IH/50, H.no:11406; 111/51, H.no:l 1416; IH/53, H.no: 11437:111/54, H.no:l 1451; 111/72, H.no: 11629; 111/83, H.no: 11721; 111/84, H.no: 11733; HI/87, H.no:11769; 111/96, H.no:i 1853-11852; Mâlik, Salât, 214; Müslim, Mesâcid, 88; Ebû DâvÛd, Salât, 191-192, H.no:1024, 1026, 1029; Tirmizî Salât, 174, H.no:396 (Hz. Osman. İbn Mes'ûd, Âişe ve Ebû Hüreyre'den de nakledilen Ebû Saîd rivayeti basendir); Nesât, Sehv. 24, H.no:1236-1237; İbn Mâce. Taharet, 74, H.ne:5I4; İkâme, 129, 132, H.no:1204. 1210: Dârinü, Salât, 174. H.no:1503; Dârekutnî, 1/374; Hâkim. Müstedrek, 1/227, H.no:464-466 (Hâkim, Buhârî ve Müslim'in şartına / râvisine uygun olduğunu söyler. Zehebî de aynı görüştedir). Ali b. Zeyd için 29/180. hadisin tahricine bk. Ayrıca bk. 38/908, 883/1753 ve 358/666. hadisler.
EbÛ Hüreyre'den (Radıyallahü anlı) şahidi için bk. 882/1752, 888/1758 ve 901/1771. hadisler.
[22] Azimâbâdi, Avnu'l-Ma'bûd, IIJ/232
[23] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/279.
[24] Hasen: Müsned. 1/195, H.no:1689 (Bu rivayet. Müsned'i nakleden râviierden Ahmed Katîî'nin ziyadesidir}. Benzer rivayetler için bk. 1/190. H.no: î656 (878/1748. hadis); 1/193, H.no: 1677: Tirmizî, Salât, 174, H.no:398 (ı+fejî) lafzı yerine (^) lafzı ile (hasen-garib-sahİh); İbn Mâce, İkâme, 132, H.no: 1209.
Bu rivayetin senedinde İsmail b. Müslim el-Mekkî bulunmaktadır. Bu râvi zayıftır. Tirmizî on, İbn Mâce on bir, Dârİmî altı, Ahmed b. Hanbel ise sadece bu rivayetini nakleder. Ahmed b. Hanbel bu râvi için "münkeru'l-hadis" der. Tirmizî ise rivayetlerini hasen olarak kıymetlendirir, rivayetleri naklettikten sonra hakkında değerlendirmelerde bulunur: "Bazı âlimler hafızası sebebiyle hakkında tenkiite bulundular, hafızası kötü olduğu İçin onu zayıf saydılar" Bk. Sünen, Salât, 58, 195, H.no:233,421; Hac, 50, H.no:879; Diyât, 9, H.no:1401, Hudüd, 27, H.no:1460; Sayd, 17, H.no:1490; Et'ıme, 4, H.no:1792; Sıfatü'l-kıyâme, 6, H.no:2427. Bir rivayeti için de "hasen-sahih" hükmü verir. Bk. Sünen, Edâhî, 21, H.no:I522.
Rivayeti bu senedi ile zayıf saymış olsak bile diğer rivayetlerle hasen li ğayrihi seviyesine yükselir.
Ayrıca diğer rivayetler için bk. 878/1748. hadis.
[25] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/280.
[26] Sahih: Müsned, 1/204, H.no:î747; Diğer lafızla nakledilen rivayetler: 1/205-206, H.no:1761: 1/205, H.no: 1752-1753 (902/1772. hadis). EbÜ DâvÛd, Salât, 193, H.no:1033; Nesâî, Sehv, 25, H.no: 1246-1249.
Senedinde Mus'ab b. Şeybe bulunmaktadır. Bu râvi Müslim'in ricâlindendir. Müslim dört, Tİrmizî ve İbn Mâee iki, Nesâî üç, Ebû Dâvûd beş. Ahmed b. Hanbel ise sekiz rivayetini
nakleder. Tirmizî naklettiği rivayetlerinden birisi için hasen, diğeri için hasen-sahih hükmü vermiştir. Bk. Sünen, Edeb, 14, 49, H.no:2757, 2813. Müslim'in Sahih'indeki rivayetleri için bk. Sahih, 261, 314, 2081,2424. Bazı rivayetlerde Abdullah b. Müsâfî1 (gC ^ı «îjı Ü), Mus'ab b. Şeybe'yi atlayarak doğrudan Ukbe b. Muhamnıed b. Hâris'ten nakletmiştir. Bk. Müsned, 1/205, H.no:1752-1753; Nesâî, Sehv, 25, H.no:1246-1247.
Şuayb el-Arnavut isnadının zayıf, Ahmed Muhamnıed Şâkir ise sahih olduğunu belirtir.
Abdullah b. Ca'fer'den (Radıyaüahüanh) nakledilen diğer rivayet için bk. 902/1772. hadis.
[27] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/280-281.
[28] Sened:
Sahih: Müsned, H/461, H.n'o:9898; Ebû Dâvûd, Salât, 166, H.no:928 (Hocası Ahmed b. Hanbel-den naklettiği hadislerden biridir. Ebû Dâvûd hocası Ahmed b. Hanbel'in şu değerlendirmesini de ilave eder: Tahâvî, Müşkilü'l-âsâr, 1/264, Beyhakî, 11/260. Ayrıca bir sonraki 888/1758. hadise bk.
[29] Bennâ, age., IV/133
[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/281.
[31] Sahih: Müsned, 11/461, H.no:9901; Senedde zikredilen Süfyan (b. Saîd b. Mesrûk) es-Sevrî'dir Cv. 161). Babası Saîd b. Mesrûk (v. 127) sika biridir. Ayrıca bir önceki 887/1757. hadise bk.
[32] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/281-282.
[33] İbnü'1-Esir, Nihaye, 111/356
[34] Buharı, Sehv 1, 5 ; Ezan 145,147, Eymân 15 ; Müslim, Mesacid 85, (570) ; Ebû Dâvud. Salât 200, No: 1034,1035; Tirmizî, Salâl 288, No: 391; Nesâi, Sehv 21, No: 3,19, 20; 28, No: 3,^34, İftitâh 196, No: 2, 244 ; İbn Mace, İkâmet 131, No: 1206
[35] Buharı, Sehv, 3,4,5, Mesâcid 88, Cemâ'at 69, Edeb 45, Haber-i vâhid 1; Müslim, Mesâcid 97, (573); Ebû Dâvud, Salât, 195, No: 1008, 1009, 1010, 1011, 1012; Tirmizî, Salât, 289, No: 394; 292, No: 399; Nesâî, Sehv, 22-23,. No. 3, 20, 26.
[36] Ebû Dâvud, Salât, 201, No: 1036; Tirmizî, Salât, 269, No: 365.
[37] Mergınâni, Hidaye, 1/80
[38] Sehnûn, Müdevvene, 1/128, 130
[39] Şirbini, Muğni'l-muhtaç, 1/213-214
[40] İbn Müflih, Furû', 1/527
[41] İbn Abdilber, Temhid, XX/192
[42] Nevevi, Mecmu', 4/154
[43] İbn Kudame, el-Kafı, 169; İbrahim b. Muhammed, Menaru's-sebii, 1/103
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/282-283.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/283-284.
[45] Sahih: Müsned, IV/319, H.no: 18781; İkinci rivayet için bk. IV/264, H.no:18239; Benzer rivayetler için bk. IV/264, H.no: 18240; IV/321, H.no: 18796; IV/264, H.no: 18241:
£6m DâviÂi, Salât, 124, H.no:796; Abdullah b. Mübarek, ZUM, 459: Tayâlisî, s.90. H-rıo:650; Nesâît Sehv, 62. H.no:1303-1304; Münzirî, 1/201-202. Ebu'l-Yeser Ka'b b. Amr es-Selemf den (Raclıyallahüanh) şahidi için bk. 74/944. hadis.
[46] Bennâ, age., İV/138
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/285.
[48] Sahih: Müsned, İV/216, H.no:17823; Müslim, Selâm, 68; Tabcrânî, el-Mıı'cemü't-kebîr, K/43, H.no:8368: Osman b. Ebu'l-As'tan nakledilen bir başka rivayetin metni şöyledir:
Müsned, IV/21, H.no:16221, 16227; İV/217, H.no:17832 IV/216, H.no: 17824; Mö/ijt, Salât,
1754; £6d Dâviîrf, Tıb. 19. H.no:3891; 7în««f. Tıb, 29. H.no:2()80 (lıasen-sahih); İbn Mace,Tıb, 36. H.no:3522.
[49] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/286.
[50] InüM-Esir, Mhave, 11/83, V/13
[51] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/286.
[52] Sahih: Müsned, 11/234-235, H.no:7200; İkinci rivayet için bk. 11/248, H.no:7370; Üçüncü rivayet için bk. 11/271, H.no:7653; Dördüncü rivayet için bk. 11/386, H.no:8987; Beşinci rivayet için bk. 11/423, H.no:9431; Altıncı rivayet için bk. 11/459-460, H.no:9887; Benzer rivayetler için bk. 11/247, H.no:7368; H/532. H.no:10831; 11/468, H.no:9997; 11/447, H.no:9739; 11/284, H.no:7807; Mâlik, Salât, 210-211; Buhârİ, Salât, 88; Ezan, 69; Sehv, 3-5; Edeb, 45: Âhâd, 1; Müslim, Mesâcid, 97; Ebû Dâvûd, Salât, 189, H.no:1008, 1014-1015; hrmizî, Salât, 107. 172, 175, H.no:297, 394, 399; Nesâî, Sehv, 22-23, H.no: 1222-1228, 1231; İbnMâce, İkâme. 134, H.no: 1214; Cihâd, 39, H.no:2859; Dârimi, Salât, 175. H.no:1504-1505 Beyhakî, 11/357.
Ek: (Z.) el-Hirbâk b. Amr b. Nadlc es-Sülemî el-Huzâî (Zü'l-yedeyn)'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Müsned, İV/11, H.no:16653 (z.) -16654 (z.); Senedindeki Ma'dî b. Süleyman zayıf, Şuays b. Mutayr ve babası Mutayr ise mechûl râviler olduğu İçin isnadı zayıftır. Heysemî "Ma'dî b. Süleyman'dan ki bu zat sika idi" diye başlayarak zikrettiği rivayetin sonunda Abdullah b. Ahmed b. Hanbel'in Müsned'e yazdığı ziyadeler arasında geçtiğini, senedindeki Ma'dî b. Süleyman'mn Ebû Hatim tarafından "şeyh" olarak değerlendirildiğini, Nesâî'nİn ise zayıf saydığını ifade eder. Bk. Mecmu', 11/150-151. el-Hırbâk es-Sülemi, Zü'l-yedeyn olarak
tanındığı gibi Zü'ş-şimâleyn, Tavîlü'l-yedeyn olarak da bilinmektedir. Ebû Hüreyre'den ve Imrân b. Husayn'dan nakledilen rivayetler el-Hırbak Zü'1-yedeyn hadisini kuvvetlendirmektedir.
İmrân b. Husayn'dan (Radıyallahüanh) nakledilen rivayet için bk.893/1763. hadis.
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) nakledilen bir başka rivayet için bk. 882/1752 ve 901/1771. hadisler
[53] Bennâ, age., IV/143
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/286-291.
[55] Sened:
Sahih: Müsned, 1/351, H.no:3285; Heysemî. hadisin Ahmed b. Hanbel, Bezzâr ve Taberânî (Kebîr ve Evsat'ında) tarafından nakledildiğini, Ahmed b. HanbePin râvilerinİn sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecmu', 11/150.
Matar'ın Atâ'dan rivayetleri zayıftır. Fakat Matar'ın mütâbilerİ vardır. Atâ b. Ebû Rabâh'tan Asel b. Süfyan et-Temîmî, Âmir. Eş'as ve Hemmâm gibi râvİler de nakletmişü'r.
Bk. Tamim, s.346, H.no:2658; Beyhakî, es-Süneriii't-kübrâ, 11/360:
EbîŞeyhe, 1/392, H.no:4504; Taberfınî, el-Mu'cemü'l-evsat, VI/21. H.no:5674; «/ Mu'cemü'l-kebîr, XI/199, H.no:11484; IV/466, H.no:2597,
[56] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/292.
[57] İbnü'1-Esir, M/îaye, H/395; Râzi, Muhtanis-Sıhah, 311; İbnManzûr, Usanü'l-Arab, Xll/297
[58] Bk. Şerhu Sahihi Müslim, V/71
[59] Bu rivayetler için bk. Müsned Tr. 893/1793 ve 894/1794 nolu hadisler.
[60] Nesâi, es-Sünenü'l-Kübra, 1/200, No: 561
[61] İbn Abdilber, Temhid, î/353-354; Nevevi, Şerha Sahihi Müslim, V/71-72; Bennâ, age.. İV/i 47-148
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/292-294.
[62] Sened:
Sahih: Müsnecl İV/427, H.no:19714: Benzer rivayetler için bk. IV/431. H.no:t9754; IV/440-
441, H.no: 19845: Müslim. Mesâdd, 101: Ebû Dâvûd, Salâl. 1X9, 196, H.no:10l8, 1039:
Tîrmizî, Salât, 173. H.no:395 (hasen-garib); Nesûî, Sehv, 23, H.no:1234~I235; İbn Mâce,
İkâme, 134. H.no:1215.
EbÛ HUreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 882/1752. 891/1761 ve 901/1771. hadisler.
el-Hııbâk es-Sülemî (Zü'l-yedeyn)'den (Radıyallahü anh) şahidi için de Ebû Hüreyre'den nakledilen 891/1761. hadisin tahricine bk.
[63] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/294-295.
[64] Sahih: Müsnecl, VI/401, H.no:27129; Ebû Dâvûd, Salât, 190. H.no:1023: Nesâî, Ezan, 24, H.no:662; İbn Huzeyme, 11/128, H.no:1052; Taberânî, d-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/43l, H.no:1048; B 11/359.
[65] Bennâ, age.,IV/150
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/295-296.
[66] Sahih: Müsned, V/345, H.no:228I6; Diğer rivayet: V/345-346, H.no:22827; İkinci rivayet: V/345, H.no:228l7; Ziyâdeli rivayet: V/346, H.no:22828; Benzer rivayetler için bk. V/345, H.no:22826; V/346, H.no:22829-22830; Mâlik, Salât. 218-219; Buharı, Ezan, 146; Müslim,
Mesâcid, 85-87; Ebû Dâvûd, Salât, 194, H.no:1034; Timizi Salât, 171, H.no:391 (hasen-sahih); msâî, Tatbik, 106, H.no:1175; Sehvi 21, H.no:122(M221; İbn Mâce, İkâme, 131, H.no: 1206-1207; Dârimi, Salât, 176, H.no:1507-1508.
Muğîre b. Şu'be'den (Radtyallahüanh) şahidi için bk. 897-898/1767-1968. hadisler.
[67] Bennâ, age., IV/151
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/296-297.
[68] Sahih: Müsned, IV/100, H.no:16857; Benzer rivayet için bk. IV/100, H.no:16855; Nesâı. Sehv, 27, H.no: 1258; Taberânî, el-Mu 'cemü'l-kebu\ XlX/334, H.no:769.
[69] Bennâ, age., IV/151
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/297-298.
[70] Sened:
Sahih: Müsned, İV/247, H.no:18081; Benzer rivayetler için bk. IV/253, H.no:18132; IV/248, H.no:18091; IV/254, H.no:18148; Buharı, Vudû', 60; Ebû Dâvûd, Salât, 195, H.no:1037; Tirmizî, Salât, 152, H.no:364 (Tirmizî bu rivayeti İbn Ebî Leylâ - Şa'bî kanalı ile nakleder ve rivayeti verdikten sonra şunları dile getirir: "Bu konuda Ukbe b. Âmir, Sa'd ve Abdullah b. Bühayne'den de nakiller vardır. İbn Ebî leylâ'nın hafızası sebebi ile âlimler onu tenkit ettiler. Ahmed b. Hatibe!: 'İbn Ebî leylâ'nın hadisi İle delil getirilmez1, Muhammed b. İsmail (Buhârî): 'O. sadûk biridir, fakat ondan hadis rivayet etmem. Çünkü o sahih ile zayıf hadisi ayırt edememektedir' derler. Câbir el-Cu'fî kanalı ile nakledilenler ise zayıftır. Çünkü bu râviyi Yahya b. Saîd ve Abdurrahman b. Mehdî metruk saymışlardır") - 365 (hasen-sahih); İbn Mâce, İkâme. 131. H.no:1208; Dârimi, Salât. 176, H.no:1509.
Muğîre b. Şu'be'den diğer bir rivayet için bk. 898/1968. hadis.
[71] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/298.
[72] Hasen: Müsned, İV/253, H.no:18138; Benzer rivayet için bk. IV/253-254, H.no:18139 Ebû Dâvûd, Salât, 195, H.no: 1036 (Bu râvînin benim kitabımda bu (sehv) hadisinden başka hadisi yoktur. -Münzirî de bu zâtın hadisleri ile delil getirilemeyeceğini belirtir.-); İbn Mâce, İkâme. 131, H.no: 1208.
Senedinde Câbir el-Cu'fî bulunmaktadır. Câbir b. Yezİd b. el-Hâris el-Cu'fî (v. 128/746) sebebiyle rivayet zayıftır. Bu râviyi Şu'be ve Süfyân sika, ekseriyet zayıf saydı. EkMecma', i/241. Tirmizî altı, Ebû Dâvûd iki, İbn Mâce 16, Dârimî üç ve Ahmed b. Hanbel 97 rivayetini nakletti. Zehebî, Câbir b. Yezîd el-Cu'fî hakkında Şîa âlimlerinin ileri gelenlerinden biri olduğunu, sadece Şu'be'nin sika saydığını, hadis hafızlarının bu zâtı terk ettiklerini söyler" dediğini nakleder. Bk.Kâşif, Trc. no:739. Fakat Ebû Dâvûd, Diyet bahsinde (H.no:4580) mütâbaat olarak da olsa bu râvinin hadisine yer vermiştir. Tirmizî, Câbir el-Cu'fî hakkında "Alimler »adisini zayıf saydılar. Yahya b. Saîd ve Abdurrahman b. Mehdî bu râviyi terk ettiler. Hocam Cârûd Vekî'in şöyle dediğini nakleder: "Şayet Câbir el-Cu'fî olmasaydı, Kûfeliler hadissiz kalırlardı..." Bk.Sunen, Salât, 38, 152, H.no:206, 364; İbn Sa'd da çok zayıf biri olduğunu söyler. Bk.Tabakât, VI/240; Bu râvî için bk.150/458, 63/260 ve 7/315. hadisler.
Fakat rivayet bir önceki hadisle kuvvetlenir.
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/299.
[74] Hırakî, Muhtasar, 29; Şirazi, Miiherzeb. 1/90; İbnü'l-Hüınam, Fethu'i-Kadir, 1/504; Desûki, tioşiye, 1/243; Azıınâbâdi, Avnü'l-Ma'bûd, III/246-247
[75] Ibn Abdılber, Temhid, X/185-186; Şirazi, age., 1/90; Kâsâni, Bedaiu's-sanâV, 1/171; İbn Müflıh, Mtibdi', 1/521; Azinıâbâdi, age., 111/246-247
[76] Bennâ, age., İV/153
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/299-300.
[77] Sened:
Sahih; Müsned, 1/376, H.no:3566; İkinci rivayet için bk. 1/448. H.no:4282; Üçüncü rivayet için bk. S/376, H.no:3570; Dördüncü rivayet için bk. 1/409. H.no:3883; Beşinci rivayet için bk. 1/456, H.no:4358; Benzer rivayetler için bk. 1/379. H.no:3602 (880/1750. hadis); 1/438. H.no:4174; 1/420, H.no;3983; 1/419. H.no:3975; 1/424. H.no:4032; 1/428, H.no:4072 (Senedinde p'birel-Cu'fî vardır); i/438, H.no:4170; 1/443, H.no:4237; 1/455. H.no:4348; 1/463, H.no:4418 (Senedinde Ca'bir el-Cu'fî vardır); 1/465. H.no:4431;
Buhûri, Salât, 31-32; Sehv. 2; Eymân. 15; Âhâd, 1; Müslim, Mesâcid. 90-96; Ebû Dâvûd, Salât, 190. H.no;1019-1022; Tirmizl Salât, 172. H.no:392-393 (Muâviye, Abdullah b. Ca'fer ve Ebû Hüreyre'den (Radıyalİahü anlı) şahidi vardır); Nesâî, Sehv, 25-26, H.no; 1238-1244, 1252-1257; İbn Mâce, İkame, 129-130, 133, 136, H.no:1203, 1205, 1211-1212, 1218; kârimi, Salât, 175, H.no:1506.
Ayrıca bk. 880/1750. hadis,
[78] Bennâ, age., IV/154
[79] Bennâ, age., IV/154
[80] Bu rivayetlerden sehiv secdesinin birkaç kere olduğu anlaşılmaktadır. Bazen selamdan Önce, bazen de selamdan sonra, (Bk. Bennâ, age., IV/154)
[81] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/300.302.
[82] Mergınâni, Hidaye, 1/80
[83] Sehnûn, Müdevvene, 1/128, 130
[84] Şirbİnİ, Muğni'l-muhtac, 1/213-214
[85] İbn Müflih, FzmT, T/527
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/302.
[86] Sened:
Hasen: Müsned, V/280, H.no:22316; Ebû Dûvûd, Salât, 195, H.no:1038; İbn Mâce, İkâme, 136, H.no:1219; Beyhakî, 11/336. Bennâ, Beyhakî'nin bu hadisi zayıf saydığını belirterek hataya düştüğünü izah etmeye çalışır ve der ki: "Ebû Dâvûd sükût ettiği için en azından hadis hasendir. Râvilerinden İsmail b. Ayyâş'ın Şamlılardan naklettiği rivayetlerinde de sikadır." Beyhakî'nin bizzat kendisinin de kan sebebiyle abdest alınmaması gerektiği konusunda ismail b. Ayyâş'ın Şamlılardan naklettiği bir rivayeti için sahihtir dediğini de ilâve eder. Bk. Bulûğu''l-emânî, İV/156.
[87] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/302-303.
[88] Sahih: Müsned, U/441, H.no:9739; Ayrıca şu rivayet de nakledilir:
Bk. 11/503-504, H.no:10491; Bu rivayetin benzerleri için bk. 11/531, H.no:10820; Ü/522, H.no: 10715; 11/483, H.no:10212 (Senedindeki Füleyh kendisinden daha sika birilerine muhalefet ettiği için şaz olması sebebiyle bu rivayetin isnadı zayıftır); 11/460, H.no:9893; 11/398. H.no: 9143 (239/1109. hadisin ikinci rivayeti); 11/411, H.no:9307; 11/313, H.no:8124 (239/13 09. hadiste zikredildi. Hemmâm b. Münebbih'in Sahifesi, H.no:26); Mâlik, Salât, 6; Sehv, 1; Buharı, Ezan, 4; Müslim, Salât, 17; Ebû Dâvûd, Salât, 31. 192. H.no:516, 1030; Tırmizî, Salât, 174, H.no:397 (hasen-sahih); Nesâî, Ezan, 30, H.no:668; İbn Mâce, İkâme, 135, H.no: 1216-1217; Dârimi, Salât, 11, H.no: 1207; İbn Huzeyme, 1/204, H.no:392.
Ebû Hüreyre'den (Radtvalhmü anhi nakledilen diğer rivayetler için bk 239/1109, 882/1752 ve 891/1761. hadisler.
[89] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/303.
[90] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/303-304.
[91] Sahih: Miisned, 1/205, H.no:1752; Abdullah b. Ca'fer'den nakledilen diğer rivayet ve tahrici için bk. 886/1756. hadis.
[92] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/304.
[93] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/307.