seni de vururlar bir gün ey acı!
uçuşup durduğun kanatlarından
sazın sözün türkülerin tükenir
ellerin koynunda kala kalırsın
şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
gül açan yüzlerimizde
göğeriyor rengin senin de
biz seni,
ta eskiden tanırız hani
göğüslerimize taş olur inerdin
avuçlarımızda hira dağıydın
al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
ak deniz rüzgarına karışan sendin
biliyorum hiç bir tarih yazmayacak
ve bir sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
göbek bağı anasından henüz çözülmemiş
bebelerimize mitralyözlerin Wasingtondan
ayarlandığını
senide yakarlar bir gün ey acı
bir kul gözlerinden vurursa
parmakların eğri ağaç tutamaz
çığlıkların çağlar aşar duymazsın
ve ben biliyorum
örümceği, mağrayı, güvercini, asayı
ve İbrahimin baltasını biliyorum...
nereden başladı bu SAVAŞ
ve bu SAVAŞA karşı afyOnlanmış hecin yüzlü
insanlar kim
kim kimin yanında
kim kimin karşısında
meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim
üsküdar kız lisesinde okuyan genç kız
çantasında kimin fotoğrafını taşıyor
kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
neden gülüyorlar ki
seni de vururlar bir gün ey acı
DÜNYADA sapan taşlı çocuklar
dalın, kolun, fidelerin budanır
kuru bir kütükle kalakalırsın
öyle bakmayın balkonlarınızdan
fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu
damarlarımızı yırtıyor
tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
pompalıyor yüreğimize
ve ne bağdattan
ne şamdan
ne mekkeden
ne diyarıbekirden
ne istanbuldan
ne buharadan
bunca telefon direğine rağmen
kimse kimseyi duymuyor
senide vururlar birgün ey acı
DÜNYADA soldurulmuş gül gibi
bu sevdaya düşsen sende yanarsın
suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
ve siz ey analar gecelerinizi böler hani siz gecelerinizi böler
çocuklarınıza ninniler söylerdiniz
hani siz fatihler doğururdunuz ...
gelin kızların giysileri kirletildi
çocuklar hep yetim kaldı
"elem yecidke yetimen feava"
ve ben biliyorum
istanbulun
bağdatın
diyarıbekirin
mekkenin
buharanın
birbirine nasıl bağlandığını
nasıl çözüldüğünü; sonra
ey insan
ey insanlık
ayağa kalk
kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları
gözleri uyur gibi kapanmış,
kan pıhtıları içindeki bu çocukları
gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
ve bir gün
bu dünya
gül bahçesine dönecek
bunu böylece bilin
ve unutmayın.....................!
uçuşup durduğun kanatlarından
sazın sözün türkülerin tükenir
ellerin koynunda kala kalırsın
şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
gül açan yüzlerimizde
göğeriyor rengin senin de
biz seni,
ta eskiden tanırız hani
göğüslerimize taş olur inerdin
avuçlarımızda hira dağıydın
al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
ak deniz rüzgarına karışan sendin
biliyorum hiç bir tarih yazmayacak
ve bir sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
göbek bağı anasından henüz çözülmemiş
bebelerimize mitralyözlerin Wasingtondan
ayarlandığını
senide yakarlar bir gün ey acı
bir kul gözlerinden vurursa
parmakların eğri ağaç tutamaz
çığlıkların çağlar aşar duymazsın
ve ben biliyorum
örümceği, mağrayı, güvercini, asayı
ve İbrahimin baltasını biliyorum...
nereden başladı bu SAVAŞ
ve bu SAVAŞA karşı afyOnlanmış hecin yüzlü
insanlar kim
kim kimin yanında
kim kimin karşısında
meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim
üsküdar kız lisesinde okuyan genç kız
çantasında kimin fotoğrafını taşıyor
kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
neden gülüyorlar ki
seni de vururlar bir gün ey acı
DÜNYADA sapan taşlı çocuklar
dalın, kolun, fidelerin budanır
kuru bir kütükle kalakalırsın
öyle bakmayın balkonlarınızdan
fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu
damarlarımızı yırtıyor
tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
pompalıyor yüreğimize
ve ne bağdattan
ne şamdan
ne mekkeden
ne diyarıbekirden
ne istanbuldan
ne buharadan
bunca telefon direğine rağmen
kimse kimseyi duymuyor
senide vururlar birgün ey acı
DÜNYADA soldurulmuş gül gibi
bu sevdaya düşsen sende yanarsın
suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
ve siz ey analar gecelerinizi böler hani siz gecelerinizi böler
çocuklarınıza ninniler söylerdiniz
hani siz fatihler doğururdunuz ...
gelin kızların giysileri kirletildi
çocuklar hep yetim kaldı
"elem yecidke yetimen feava"
ve ben biliyorum
istanbulun
bağdatın
diyarıbekirin
mekkenin
buharanın
birbirine nasıl bağlandığını
nasıl çözüldüğünü; sonra
ey insan
ey insanlık
ayağa kalk
kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları
gözleri uyur gibi kapanmış,
kan pıhtıları içindeki bu çocukları
gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
ve bir gün
bu dünya
gül bahçesine dönecek
bunu böylece bilin
ve unutmayın.....................!