N
Çevrimdışı
Buna göre genel kural şudur: Kuran’da ve Sünnet’te belirlilik takısı ile gelen küfür kelimesi “küfrü ekber”i (büyük küfrü) ifade eder (el- küfr, el-kâfir, el-küffâr, el-kâfirûn, el-kevâfîr gibi...)
Çünkü elif-lam, mananın tam olması için, başına geldiği ismin tüm anlamlarını kapsadığını ifade eder. Bu konuda dilbilimcilerle ilim ehli arasında ihtilaf yoktur. İsim, fiil veya masdar olarak gelmesi fark etmeksizin Kur’an’da geçen tüm ‘küfr’ kelimeleri büyük küfür ifade eder. Çünkü Kur’an’ın lafızları kullanıldığı anlamın en üst derecesini ifade eder. Hatta nimete nankörlüğü ifade etmede kullanılan ‘küfr’ kelimesi büyük küfür anlamındadır. (Bkz: 14 İbrahim/28 ve 16 Nahl/112)
Küfrün lugat manası kastediliyormuş gibi gözüktüğünde bile, aslında kast edilen şer’î anlamdaki küfrü ekberdir.(Bkz: 57 Hadid/2)
Geriye yalnızca hadislerde geçen lafızlar kalır, bunlardan belirlilik takısı ile gelmiş olanlar “küfrü ekber”i ifade eder. Şu hadiste olduğu gibi: “Kişi ile küfür arasında namazı terk etmek vardır.” Eğer bu siğa dışında bir ifade ile gelseydi, küçük küfre delalet ettiğine dair herhangi bir işaret bulununcaya kadar bunun anlamının büyük küfür olduğu kabul edilecekti. Bunun delili ise yukarıda geçen hadiste Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadınlara hitap ederken “küfredersiniz” dediğinde sahabelerin hemen “Allah’a mı küfrederler?” diye sormalarıdır. Bu da
gösteriyor ki küfür mutlak olarak kullanıldığında onun manasının fküçük küfr olduğuna işaret eden herhangi bir şey bulunmadığı
sürece yukarıdaki örnekte olduğu gibi öncelikle “küfrü ekber”in kastedildiği anlaşılır.
Burada dikkat çekilecek önemli bir husus vardır, o da; bir şeyin küfre düşürücü olduğuna hükmetmek için bizzat o şey hakkında küfre düşürücü olduğuna dair bir nassın bulunmasının şart olmadığıdır. Necd davetçilerinden ve Şeyh Muhammed İbn-i Abdilvehhab’ın Rahimehullah öğrencilerinden Şeyh Hamed İbn-i Nasr İbn-i Muammer Rahimehullah şöyle der: “Alimlerin küfr ve riddet konuları arasında saymış oldukları ve hakkında apaçık bir nass bulunmadığı halde küfür olarak isimlendirilmesinde icma edilen meseleler çoktur. Alimler bunu nassların umumundan (genel anlamlarına bakarak) çıkarırlar. Örneğin Allah’tan başkasına yakınlaşmak ve ibadet etmek için kurban kesilmesi gibi.
Nevevi ve başka alimlerin de belirttiği gibi bu, icma ile küfür sayılmıştır. Allah’tan başkasına secde etmek de aynı şekildedir.” (Ed-Durerü’s-Seniyye Fi’l-Ecvibeti’n-Necdiyye, 9/9)
ŞEYHİN EL CAMİİ KİTABINDAN ALINTIDIR
Çünkü elif-lam, mananın tam olması için, başına geldiği ismin tüm anlamlarını kapsadığını ifade eder. Bu konuda dilbilimcilerle ilim ehli arasında ihtilaf yoktur. İsim, fiil veya masdar olarak gelmesi fark etmeksizin Kur’an’da geçen tüm ‘küfr’ kelimeleri büyük küfür ifade eder. Çünkü Kur’an’ın lafızları kullanıldığı anlamın en üst derecesini ifade eder. Hatta nimete nankörlüğü ifade etmede kullanılan ‘küfr’ kelimesi büyük küfür anlamındadır. (Bkz: 14 İbrahim/28 ve 16 Nahl/112)
Küfrün lugat manası kastediliyormuş gibi gözüktüğünde bile, aslında kast edilen şer’î anlamdaki küfrü ekberdir.(Bkz: 57 Hadid/2)
Geriye yalnızca hadislerde geçen lafızlar kalır, bunlardan belirlilik takısı ile gelmiş olanlar “küfrü ekber”i ifade eder. Şu hadiste olduğu gibi: “Kişi ile küfür arasında namazı terk etmek vardır.” Eğer bu siğa dışında bir ifade ile gelseydi, küçük küfre delalet ettiğine dair herhangi bir işaret bulununcaya kadar bunun anlamının büyük küfür olduğu kabul edilecekti. Bunun delili ise yukarıda geçen hadiste Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadınlara hitap ederken “küfredersiniz” dediğinde sahabelerin hemen “Allah’a mı küfrederler?” diye sormalarıdır. Bu da
gösteriyor ki küfür mutlak olarak kullanıldığında onun manasının fküçük küfr olduğuna işaret eden herhangi bir şey bulunmadığı
sürece yukarıdaki örnekte olduğu gibi öncelikle “küfrü ekber”in kastedildiği anlaşılır.
Burada dikkat çekilecek önemli bir husus vardır, o da; bir şeyin küfre düşürücü olduğuna hükmetmek için bizzat o şey hakkında küfre düşürücü olduğuna dair bir nassın bulunmasının şart olmadığıdır. Necd davetçilerinden ve Şeyh Muhammed İbn-i Abdilvehhab’ın Rahimehullah öğrencilerinden Şeyh Hamed İbn-i Nasr İbn-i Muammer Rahimehullah şöyle der: “Alimlerin küfr ve riddet konuları arasında saymış oldukları ve hakkında apaçık bir nass bulunmadığı halde küfür olarak isimlendirilmesinde icma edilen meseleler çoktur. Alimler bunu nassların umumundan (genel anlamlarına bakarak) çıkarırlar. Örneğin Allah’tan başkasına yakınlaşmak ve ibadet etmek için kurban kesilmesi gibi.
Nevevi ve başka alimlerin de belirttiği gibi bu, icma ile küfür sayılmıştır. Allah’tan başkasına secde etmek de aynı şekildedir.” (Ed-Durerü’s-Seniyye Fi’l-Ecvibeti’n-Necdiyye, 9/9)
ŞEYHİN EL CAMİİ KİTABINDAN ALINTIDIR