Şeyh Eymen Zevahiri, ailesinin şehadet haberini nasıl aldı?
Yeni bir çağ açan 11 Eylül saldırısından bir ay sonra Amerika yeni bir Haçlı Seferi başlattı. Haçlı ordularının amacı hak üzerine olan Afganistan’daki İslam Devletini yıkmak, Müminlerin Emiri Molla Ömer ve Şeyh Usame’yi yakalamaktı. 13 yıldır devam eden ve 50 ülkeye karşı diz çökmeyen Taliban ve el Kaide tüm dünyaya direnişin elbet zafer ile sonuçlanacağını gösterdi. Çok büyük bedellerin ödendiği bu savaşta el Kaide’nin lider kadrosunun fedakâr ismi Şeyh Zevahiri’nin tüm ailesinin katledildiğinde yaşadıklarının çevirisini Ümmet-i İslam olarak sizlere sunuyoruz. Allah’ım biz ümmetin imamı Şeyh Usame ve Şeyh Zevahiri’den razıyız, Sen de razı ol…
* * *
“Hatırlıyorum, mübarek ramazan ayında Tora Bora’da idik, tarih pazartesi, Ramazan ayının on yedisi idi. Daha yeni sahur yemeğini bitirmiştik ve sabah namazının vaktini bekliyorduk.
Toplantı için kullanılan o mağarada, Şeyh Eymen’in yakınında oturmakta idim ki birden diğer merkezdeki kardeşlerden birinin, Usame’nin muhafızlarının emirini çağırdığını duydum. Anladım ki konu ciddi idi, çünkü gelen kardeş iletişim sorumlusu idi ve onun varlığı genelde tehlikeli ve çok önemli bir şeylerin vuku bulduğu anlamına gelirdi. Yarım saat sonra sabah namazı için ezan okundu.
Namaz kılınan yere gittik ve aklım muhafızların emiri ve iletişim sorumlusu olan o iki kardeşimizde kaldı ve meselenin ne olduğunu merak edip duruyordum. Kardeşlerden birine konuyu anlattım. Kardeş, herhangi bir tehlike olmasın diye Allah’a dua etti ve ardından bana meseleyi unutup kafaya takmamamı söyledi, namazda huşum eksik olmasın diye.
Namazı kıldıktan sonra kardeşlere doğru bir baktım ve (Muhafızların) emirini buldum. Mescitten çıktık ve emir bizden çabucak toplanmamızı istedi. Bu toplantı, nöbet görevlerini ve diğer işleri dağıtmak ve birbirimize nasihat vermek için uygulanan günlük bir prosedür idi.
Muhafızların emiri konuşurken perişan bir halde idi ve kendini tutamadı. Gözyaşlarında boğularak, Şeyh Eymen’in tüm ailesinin bugün şehid edildiğini bize söyledi. Haber bizi şimşek gibi vurdu. “Ya Allah bu nasıl bir felaket? İstisnasız hepsi mi öldü?” diye sorduk. O da doğruladı. Ve bende Şeyh Eymen’in, canı ile koruyabileceği küçük oğlunu, Muhammed’i sordum. Emir, onunda şehid edilenlerin arasında olduğunu onayladı.
Emir, onların Gardez’de bir hava saldırısında (Amerika hava saldırısı- çevirmen) öldürüldüklerini söyledi. Sonra Muhafız Emiri, Tora Bora bölgesinin Emiri olan Şeyh el Libi’ye (Allah onu şehidlerin arasına kabul etsin) üç tane adam yolladı. İbn el Libi şok oldu ama kendine hâkim olabildi, zira mütevazı ve akıllı biri idi.
Sonra kardeşlere, Şeyh Usame’nin mağaradan çağırılmasının ve konu hakkında bilgilendirilmesinin gerektiğini söyledi. Birbirimize bakıp durduk sadece. Sonra Usame’nin oğlu Osman onu çağırdı. Şeyh Usame geldikten sonra, ibn el Şeyh el Libi, onunla konuştu ve meseleyi anlattı. Şeyh Usame Allah’a hamd etti, ağlamaya başladı ve “Ey dostum, imtihanın ne kadar da zormuş” dedi.
Ondan sonra, Şeyh Usame kendisine birkaç adam getirilmesini istedi, bizde gittik ve ona istediği adamları getirdik. Geri döndüğümüzde, Şeyh’i dışarıda soğuk havada dururken bulduk. Adamlarla konuşup olayları anlattıktan sonra, onlardan kendisi ile beraber Şeyh Eymen’in bulunduğu mağaraya gelmelerini istedi. Ve sonra beraber o mağaraya gittik (Şeyh Eymen’in tepkisini görebilmek için bende hemencecik mağaraya giriverdim). Biz içeri girdikten sonra, Şeyh Eymen ayağa kalktı ve Şeyh Usame’nin yüzüne baktı ve “Mesele nedir” diye sordu. Herkes sessiz kaldı. Şeyh Eymen “Ey Emir, gözlerinden belli ki çok ciddi bir şey oldu, anlat bana ey gözümün nuru!” dedi.
Şeyh Usame’nin gözlerinden yaşlar aktı. Kendini toparladı ve konuşmaya başladı. Şeyh Eymen’e sabrı, sabredenlerin mükâfatını ve bu dünyanın sadece imtihan mekânı ve ebedi olmadığını hatırlattı.
Şeyh Eymen bizlere baktı ve halimizi tuhaf buldu. Şeyh Usame’ye bakarak sordu “Siz iyi misiniz? Sizin aileniz iyi mi?” Şeyh Usame “evet” diye cevap verdi ve ardından “Senin ailen bir hava saldırısında şehid oldu” dedi.
Şeyh Eymen Allah’a hamd etti ve Allah’a şükrederek secdeye kapandı. Biz gözyaşlarımızı tutamadık, o gün bizim için çok zor bir gün idi. Ondan sonra Şeyh Eymen ayağa kalktı, Allah’a hamd etti, şükretti ve bizimle konuşmaya başladı. “Kardeşlerim, şüphesiz bu dünya imtihan mekânıdır ve geçicidir. Allah şahidim olsun, sizler de şahidim olun; Allah’ın benim için dilediğine razıyım, Allah her şeyin Maliki’dir ve her şeyi O yönetiyor ve O bizi bizden daha iyi bilendir!” dedi.
Ve sonra gözlerini eliyle kapatıp ağlayan şeyhimiz Usame’ye baktı ve ona “Ey Emirimiz, bil ki benim ailem, Afganların, Filistinlilerin ve Iraklıların ailelerinden daha kıymetli değildir! Vallahi benim ailem onların aileleri ile eşittir, Allah’tan onlara rahmet etmesini ve onları affetmesini dile! Bu savaş kâfir toplumların İslam’a karşı yürüttüğü bir savaştır, biz de olacaklara hazırlıklı olalım ve her durumda Allah’a hamd edelim!” dedi. Biz Şeyh’in bu sabrına hayret ettik. Ve ona “Ümmetin sabırlı olanı” diyen doğru demiş.
4 gün sonra bir cuma gününde, biz mağarayı temizlerken bir genç geldi ve Şeyh Eymen’e ailesinin nasıl öldürüldüğünü anlatmak istedi. Kardeşimiz Şeyh ile oturup olay hakkında konuşmaya başladı. İftardan vaktinden biraz önce, B-52 uçakların nasıl Gardez’deki merkezlerin üzerinden uçtuklarını anlattı. Üç kere üzerlerinde döndükten sonra, alttaki evlere ve evlerin içindekilerine bombaları atmaya başladılar. Kardeş devam ederek, bir kaç kardeşlerin vurulmuş bölgelere gidip, yerle bir edilen evlerden kalanları çıkarmak için uğraştıklarını anlattı.
O esnada, kardeşlerden biri, döküntülerin arasından çıkan bir el görmüş. Kardeşler o kişiyi taşların altından çıkarmak için gittiklerinde, o elin Ummu Muhammed’e yani Şeyh Eymen’in hanımına ait olduğunu fark ettiler. Kardeşlerden biri ona seslenip sakinleştirmeye çalıştı ve “Ey annemiz, ben falanım, korkma” dedi. Ve kardeş anlatmaya devam etti: “Elini geri çekti ve erkeklerin onu görmesini istemedi. Ve bizde etraftaki kadınları yardıma çağırdık, döküntülerin arasında kalanları çıkarmakta bize yardım etsinler diye. Bununla beraber, Allah onların öleceğini buyurmuş.”
Şeyh Eymen “Ne kadar temizsin ey Ummu Muhammed. Hayatta iken temiz ve iffetli idin ve o hal üzere de öldün.” dedi. Gözleri dolmaya başladı. Dostu Şeyh Usame onu teselli etmeye başladı ve sabrı ve büyük mükâfatı hatırlattı. Şeyh Eymen ayağa kalktı, abdest alıp iki rekât namaz kildi. Şeyh Usame o esnada kendine hâkim olabilmek ve gözyaşlarını tutabilmek için uğraştı ve Allah’ın emirine ve hükmüne teslim oldu.
Ümmeti İslam Adına Çeviri: Tuğba Yeşil
Metnin Aslı: http://justpaste.it/g1zg
Yeni bir çağ açan 11 Eylül saldırısından bir ay sonra Amerika yeni bir Haçlı Seferi başlattı. Haçlı ordularının amacı hak üzerine olan Afganistan’daki İslam Devletini yıkmak, Müminlerin Emiri Molla Ömer ve Şeyh Usame’yi yakalamaktı. 13 yıldır devam eden ve 50 ülkeye karşı diz çökmeyen Taliban ve el Kaide tüm dünyaya direnişin elbet zafer ile sonuçlanacağını gösterdi. Çok büyük bedellerin ödendiği bu savaşta el Kaide’nin lider kadrosunun fedakâr ismi Şeyh Zevahiri’nin tüm ailesinin katledildiğinde yaşadıklarının çevirisini Ümmet-i İslam olarak sizlere sunuyoruz. Allah’ım biz ümmetin imamı Şeyh Usame ve Şeyh Zevahiri’den razıyız, Sen de razı ol…
* * *
“Hatırlıyorum, mübarek ramazan ayında Tora Bora’da idik, tarih pazartesi, Ramazan ayının on yedisi idi. Daha yeni sahur yemeğini bitirmiştik ve sabah namazının vaktini bekliyorduk.
Toplantı için kullanılan o mağarada, Şeyh Eymen’in yakınında oturmakta idim ki birden diğer merkezdeki kardeşlerden birinin, Usame’nin muhafızlarının emirini çağırdığını duydum. Anladım ki konu ciddi idi, çünkü gelen kardeş iletişim sorumlusu idi ve onun varlığı genelde tehlikeli ve çok önemli bir şeylerin vuku bulduğu anlamına gelirdi. Yarım saat sonra sabah namazı için ezan okundu.
Namaz kılınan yere gittik ve aklım muhafızların emiri ve iletişim sorumlusu olan o iki kardeşimizde kaldı ve meselenin ne olduğunu merak edip duruyordum. Kardeşlerden birine konuyu anlattım. Kardeş, herhangi bir tehlike olmasın diye Allah’a dua etti ve ardından bana meseleyi unutup kafaya takmamamı söyledi, namazda huşum eksik olmasın diye.
Namazı kıldıktan sonra kardeşlere doğru bir baktım ve (Muhafızların) emirini buldum. Mescitten çıktık ve emir bizden çabucak toplanmamızı istedi. Bu toplantı, nöbet görevlerini ve diğer işleri dağıtmak ve birbirimize nasihat vermek için uygulanan günlük bir prosedür idi.
Muhafızların emiri konuşurken perişan bir halde idi ve kendini tutamadı. Gözyaşlarında boğularak, Şeyh Eymen’in tüm ailesinin bugün şehid edildiğini bize söyledi. Haber bizi şimşek gibi vurdu. “Ya Allah bu nasıl bir felaket? İstisnasız hepsi mi öldü?” diye sorduk. O da doğruladı. Ve bende Şeyh Eymen’in, canı ile koruyabileceği küçük oğlunu, Muhammed’i sordum. Emir, onunda şehid edilenlerin arasında olduğunu onayladı.
Emir, onların Gardez’de bir hava saldırısında (Amerika hava saldırısı- çevirmen) öldürüldüklerini söyledi. Sonra Muhafız Emiri, Tora Bora bölgesinin Emiri olan Şeyh el Libi’ye (Allah onu şehidlerin arasına kabul etsin) üç tane adam yolladı. İbn el Libi şok oldu ama kendine hâkim olabildi, zira mütevazı ve akıllı biri idi.
Sonra kardeşlere, Şeyh Usame’nin mağaradan çağırılmasının ve konu hakkında bilgilendirilmesinin gerektiğini söyledi. Birbirimize bakıp durduk sadece. Sonra Usame’nin oğlu Osman onu çağırdı. Şeyh Usame geldikten sonra, ibn el Şeyh el Libi, onunla konuştu ve meseleyi anlattı. Şeyh Usame Allah’a hamd etti, ağlamaya başladı ve “Ey dostum, imtihanın ne kadar da zormuş” dedi.
Ondan sonra, Şeyh Usame kendisine birkaç adam getirilmesini istedi, bizde gittik ve ona istediği adamları getirdik. Geri döndüğümüzde, Şeyh’i dışarıda soğuk havada dururken bulduk. Adamlarla konuşup olayları anlattıktan sonra, onlardan kendisi ile beraber Şeyh Eymen’in bulunduğu mağaraya gelmelerini istedi. Ve sonra beraber o mağaraya gittik (Şeyh Eymen’in tepkisini görebilmek için bende hemencecik mağaraya giriverdim). Biz içeri girdikten sonra, Şeyh Eymen ayağa kalktı ve Şeyh Usame’nin yüzüne baktı ve “Mesele nedir” diye sordu. Herkes sessiz kaldı. Şeyh Eymen “Ey Emir, gözlerinden belli ki çok ciddi bir şey oldu, anlat bana ey gözümün nuru!” dedi.
Şeyh Usame’nin gözlerinden yaşlar aktı. Kendini toparladı ve konuşmaya başladı. Şeyh Eymen’e sabrı, sabredenlerin mükâfatını ve bu dünyanın sadece imtihan mekânı ve ebedi olmadığını hatırlattı.
Şeyh Eymen bizlere baktı ve halimizi tuhaf buldu. Şeyh Usame’ye bakarak sordu “Siz iyi misiniz? Sizin aileniz iyi mi?” Şeyh Usame “evet” diye cevap verdi ve ardından “Senin ailen bir hava saldırısında şehid oldu” dedi.
Şeyh Eymen Allah’a hamd etti ve Allah’a şükrederek secdeye kapandı. Biz gözyaşlarımızı tutamadık, o gün bizim için çok zor bir gün idi. Ondan sonra Şeyh Eymen ayağa kalktı, Allah’a hamd etti, şükretti ve bizimle konuşmaya başladı. “Kardeşlerim, şüphesiz bu dünya imtihan mekânıdır ve geçicidir. Allah şahidim olsun, sizler de şahidim olun; Allah’ın benim için dilediğine razıyım, Allah her şeyin Maliki’dir ve her şeyi O yönetiyor ve O bizi bizden daha iyi bilendir!” dedi.
Ve sonra gözlerini eliyle kapatıp ağlayan şeyhimiz Usame’ye baktı ve ona “Ey Emirimiz, bil ki benim ailem, Afganların, Filistinlilerin ve Iraklıların ailelerinden daha kıymetli değildir! Vallahi benim ailem onların aileleri ile eşittir, Allah’tan onlara rahmet etmesini ve onları affetmesini dile! Bu savaş kâfir toplumların İslam’a karşı yürüttüğü bir savaştır, biz de olacaklara hazırlıklı olalım ve her durumda Allah’a hamd edelim!” dedi. Biz Şeyh’in bu sabrına hayret ettik. Ve ona “Ümmetin sabırlı olanı” diyen doğru demiş.
4 gün sonra bir cuma gününde, biz mağarayı temizlerken bir genç geldi ve Şeyh Eymen’e ailesinin nasıl öldürüldüğünü anlatmak istedi. Kardeşimiz Şeyh ile oturup olay hakkında konuşmaya başladı. İftardan vaktinden biraz önce, B-52 uçakların nasıl Gardez’deki merkezlerin üzerinden uçtuklarını anlattı. Üç kere üzerlerinde döndükten sonra, alttaki evlere ve evlerin içindekilerine bombaları atmaya başladılar. Kardeş devam ederek, bir kaç kardeşlerin vurulmuş bölgelere gidip, yerle bir edilen evlerden kalanları çıkarmak için uğraştıklarını anlattı.
O esnada, kardeşlerden biri, döküntülerin arasından çıkan bir el görmüş. Kardeşler o kişiyi taşların altından çıkarmak için gittiklerinde, o elin Ummu Muhammed’e yani Şeyh Eymen’in hanımına ait olduğunu fark ettiler. Kardeşlerden biri ona seslenip sakinleştirmeye çalıştı ve “Ey annemiz, ben falanım, korkma” dedi. Ve kardeş anlatmaya devam etti: “Elini geri çekti ve erkeklerin onu görmesini istemedi. Ve bizde etraftaki kadınları yardıma çağırdık, döküntülerin arasında kalanları çıkarmakta bize yardım etsinler diye. Bununla beraber, Allah onların öleceğini buyurmuş.”
Şeyh Eymen “Ne kadar temizsin ey Ummu Muhammed. Hayatta iken temiz ve iffetli idin ve o hal üzere de öldün.” dedi. Gözleri dolmaya başladı. Dostu Şeyh Usame onu teselli etmeye başladı ve sabrı ve büyük mükâfatı hatırlattı. Şeyh Eymen ayağa kalktı, abdest alıp iki rekât namaz kildi. Şeyh Usame o esnada kendine hâkim olabilmek ve gözyaşlarını tutabilmek için uğraştı ve Allah’ın emirine ve hükmüne teslim oldu.
Ümmeti İslam Adına Çeviri: Tuğba Yeşil
Metnin Aslı: http://justpaste.it/g1zg