
şeytan Bu Kitaba çok Kizacak
GİRİŞ
Doğumhane kapısında baba adayı ve yakınlarıyla beraber bekleyen “soyut” varlıklar da vardır.
Ve bunlar büyük bir sabırla hemşirenin yanında doğumun gerçekleşmesini beklerler... Doğacak olan şahsın cinsiyeti ve sağlık durumu o kadar da ilgilendirmez kendilerini...
Doğan tüm bebekler, bir taraftan birilerinin baba, anne, dede vs. olmasına vesile olurken, diğer taraftan farkında olmadan, ‘soyut’ iki varlığa hayat defterlerini uzatırlar... Ve hâliyle doğan her bir insanın iki muhasebecisi olmuş olur...
Bunlar, defter sahibini adım adım izleyerek, üzerlerine düşen vazifeleri harfiyyen yerine getirirler... Müvekkillerinin başından bir an bile olsa ayrılmazlar... Uyurken bile yanıbaşında nöbetçi asker gibi beklerler... Ağızlarından çıkan her harf, sineğe karşı bile olsa yapılan her tavır onların kalemlerini harekete geçirir...
Ve bu birliktelik, hayata göz kapayıncaya kadar devam eder...
İnsan muhasebecileri (sağ ve soldaki melekler) doğum izni verilen bebenin sağında ve solunda yerlerini alırlar... Yapışık üçüzler olunmuştur artık...
Hemşire hanımın yanında farklı bir cinse sahip başka bir “soyut” varlık daha vardır...
Baba adayı gibi o da heyecanlıdır.Ama bunun heyecanı farklıdır.
Bebeğin ilk atasından (Adem a.s.) kalan hesabın görülmesi için “hasmının” doğumunu o da sabırsızlıkla bekler...
Teknolojinin her şeyinden faydalanan, her kesimden dost edinen, başka bir ifadeyle herkesle ‘hemşeri’ olan bu varlık; kişinin zaafına yakın bir yerde pusu kurar. Muhatabının nefsinin kabarması ve kendisinin hazırlamış olduğu programa uyması için olmadık senaryolar hazırlayarak, kendisine dost yapmaya çalışır.
Halbuki ona dost olan herkes, onun askeri olmuştur. Bu birliktelik, ilahî uyarıya kulak verene kadar devam eder...
Kabul edilen her ilahî mesajla şeytan küplere biner...
1
ŞAKASI OLMAYAN ŞEYTAN,
İÇECEĞİ KANLI İRİN OLAN SOFRAYA
(Cehenneme) DAVET EDER
Özel zevkleri arasında insanları safına dahil etmek olan şeytan, yaratılışı gereği insanlar tarafından görülmez... Ama hiç bir insan onun gözünden kaçmaz! O her an görür...1
Şeytan tarafından yakın markaja alınan insanoğlu, şeytanın kendisine bu denli yakın olduğunun ve çeşitli askerleriyle kendisini kandırmaya çalıştığının pek de farkına varmaz...2
Şeytanın kendisinden çok uzaklarda ve sokak serserileriyle uğraştığını ve sadece:
– İçki iç!
– Kumar oyna!
– Hırsızlık yap!
– Onun bunun namusuna göz koy!
türünden vesveseler verdiğini zanneden insanoğlu bu gibi vesveselere muhatap olmadığı zan ve rahatlığıyla şeytandan “beri” olduğunu zanneder...
Oysaki aklını “şer”de kullanan şeytan zekidir ve herkese kişisel karakterine, özel zevkine, inancına ve kültürüne göre yanaşarak, kişiye özel “menü” hazırlar.
Namaz kılan bir müslümana:
‘Domuz etindeki vitamin hiçbir ette yok! Haydi yesene!” diyecek kadar “keriz” olmayan şeytan, büyük bir gizlilikle yaptığı vesveselerin çıkış merkezinin kendisi olduğunu da söylemez.
Şeytanın; kendi sokağında, kendi evinde, kendi odasında ve kendi içinde3 olduğunu unutan insanoğlu, çoğu zaman şeytanın oyuncağı ve askeri olduğunun farkında bile olmaz...
Oysaki şeytan müvekkilini adım adım izlemekte...
Hem sağdan hem soldan hem önden hem de arkadan akıllara durgunluk verecek bir şekilde her telden çalmakta...
Düşmanı şeytanı gereği gibi tanımayan insanoğlu, kalbine doğan düşüncelerin ya da herhangi birinden gelen fikirlerin şeytanî mi yoksa Rahmanî mi olduğunu ayırt edemez...
İşte o zaman şeytan damgalı zarflar açılır ve okunarak pratiği yapılır!
Şeytan kulübüne kayıt yapılmıştır artık...
İlahî çağrıya kulak verip, güzel bir tevbe etme dışında hiçbir güç o evrağı yırtamaz.
ŞEYTAN NİÇİN TANINMALI
Futbolla az çok ilgilenenler bilirler: Özellikle Avrupa takımlarıyla oynanacak müsabakalar öncesinde teknik heyet, rakip takımı yakından tanıyıp gerekli önlemler almak ve taktikler geliştirmek amacıyla onca masraflar yaparak, yurt dışına gider, artıları ve eksileri ile her futbolcuyu mercek altına alır...
Tutmuş oldukları raporlar ışığında mevcut takımı ya transferlerle güçlendirirler ya da bir puan için sahaya çıkmak durumunda kalırlar...
Diyorum ki:
İnsanın imanıyla beslenen, cehennemde kendine komşu arayan ve bizleri hiç sevmeyen şeytan henüz emekli olmadı...
Her ne kadar da nefsimizi gıdıklayan ameller işlediğimizde bizleri alkışlasa da bu alkış bizlere değil, kendi başarısınadır.
İnsan fıtratına uyumlu şer ameller pazarlama ticaretiyle meşgul olan şeytanın göndermiş olduğu zarfı açan herkes, ticaretinde zarar ve iflas etmiştir...
Yine diyorum ki:
Şeytan sizi çok iyi tanıyor... Zaaflarınızı ve değer yargılarınızı çok iyi biliyor... Sizi saptırarak kendi safına dahil edip cehennemde size kanlı irin içirmek ister... Bunun için salih bir amelinizde size vesvese vererek hem sizi o amelden soğutmaya, hem de değişik simaları (bunlar en yakınlarınız da olabilir) kullanarak şer bir amel işlemenize vesile olmaya çalışır.
Ve yine diyorum ki:
Cehenneme giden yol, şeytana kulak vermekten geçer.İşte o kulağı ”sağır” etmek, şeytanı tanımakla mümkün olur ancak...