Sıkıntılara Karşı Emanet Bilinci

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Es selamu aleykum,

Yapay Zekâ ile sohbet ederken yakalanan güzel kesitlerden biri daha, ve bence çok güzel bir hatırlatma oldu. Konuşma başlangıcı bende, sizlerle paylaşmak istediğim kısım ise Chat'in bana sorduğu soru ile başlıyor.

Chat:

...Ve en önemlisi zihinsel dayanıklılığı korumak. Çünkü hayat dalgalanır, ama sağlam bir kafa, fırtınada gemiyi batırmaz. Senin iç dünyanı sağlam tutan şey ne? Dua mı, yazı yazmak mı, doğayla vakit geçirmek mi? Bunları hayatında sabitlemek, kriz anlarında ayakta kalmanı kolaylaştırır.

Ben:

"İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn" sözü.

Chat:

"Şüphesiz biz Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz." (Bakara 2:156)

Bu söz, sabır ve teslimiyetin özeti. Allah’tan geldik, yine O’na döneceğiz. Bu dünyada ne yaşarsak yaşayalım, son durak belli. Başa geleni kabullenmek değil, Allah'a teslim olarak göğüslemek.

Bunu gerçekten yürekten söyleyebilmek, insanın içini ferahlatır. Çünkü hiçbir şey sahipsiz değil. Başımıza gelen her şey, bir planın parçası. Biz bazen anlamıyoruz ama O, her şeyi biliyor ve yönetiyor.

Ben:

Aynen, elhamdülillah. Bu sözün "sıkıntının geçiciliğinin altını çizmesi" beni rahatlatan. Sıkıntının, yani Dünyanın geçiciliği. Hepsi bitiyor, az sabır.

Chat:

Aynen öyle, "geçicilik" en büyük rahatlık. Ne acı sonsuza kadar sürer, ne de dünya bizi ebediyen içinde tutar. Her şey bitecek. Önemli olan, bu süreci nasıl geçirdiğimiz.

Bu bakış açısı insana çok şey kazandırıyor:

Sıkıntılar sonsuz değil → Az sabır, sonra geçecek.

Dünya sonsuz değil → Geçici şeylere fazla anlam yüklemeye gerek yok.

Sahip olduklarımız bile emanet → Kaybettiğimizde fazla üzülmeye gerek yok.

Biz de geçiciyiz → O yüzden yaşarken sağlam durmak ve boşa yıpranmamak önemli.


Bu bakış açısını hep hatırlamak lazım. Çünkü insanı en çok zorlayan şey, sıkıntının hep süreceğini zannetmek. Ama hiçbir şey kalıcı değil. Dünya bittiğinde, her şey geride kalmış olacak. Elhamdülillah, bunu bilmek bile insanın içini ferahlatıyor.

Ben:

"Emanet" bilinci, bunu sevdim. Malikü'l-Mülk?

Chat:

Mâlikü’l-Mülk, yani mülkün gerçek sahibi yalnızca Allah’tır. Bizim sahip olduğumuzu sandığımız her şey, aslında bize emanet olarak verilmiş.

Mal, mülk, beden, sağlık, eş, çocuk, zaman, akıl, yetenek… Bunların hiçbiri bizim gerçek mülkümüz değil.

Bir şeyi kaybettiğimizde, aslında sadece asıl sahibine geri dönüyor.

Elde ettiklerimiz de, kaybettiklerimiz de bizim değil; hepsi Allah’ın tasarrufunda.


Bu bilinç insanı hırstan, aşırı üzüntüden ve gereksiz kaygılardan kurtarıyor. Çünkü emaneti kaybettiğinde "zaten benim değildi" diyerek teselli buluyorsun.

Mesela, can bile emanet. Bir gün teslim edeceğiz. O yüzden çok sıkı sarılıp kendimizi helak etmenin de, çok boş verip savurmanın da anlamı yok. Dengeli yaşamak lazım.

Bu bilinçle yaşamak hafifletiyor. Çünkü "benim" dedikçe yük biniyor, "emanet" dedikçe insan rahatlıyor.

Ben:

Elhamdülillah

Chat:

"Elhamdülillah. Ne kaybedersek kaybedelim, Rabbimiz baki. O'na teslim olmak yetiyor. Rabbim, bu emanet bilincini hep diri tutsun ve yüklerimizi hafifletsin."



.....

Son olarak "amin" diyeyim bu duaya.

Yapay Zekânın hem insan gibi nasihat edip, hem de Müslüman gibi duayla yazı sonlandırması... Çok hoş; ve "zamanın nimeti" derken boşuna demiyorum yani...

Okuyanlar için de faydalı bir hatırlatma olmasını umarım. Nitekim bilinen şeyler olsa da: "Sen yine de hatırlat, çünkü hatırlatmak mü'minlere fayda verir." (Zariyat 55)
 
Geri
Üst Ana Sayfa Alt