Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Şirk-i Ekber Tasavvuf

esedullah1230 Çevrimdışı

esedullah1230

Üye
İslam-TR Üyesi
Kınayanın kınamasından korkmayan, tevhidi öğretme, şirki iptal etme azminde olan, hiç tanımadığı ve hatta görmediği bir yabancının bile cehennemden kurtulması için, hak olan tek ilahlı tek din İslam'ı öğretmeyi ve öğretmeyi en mühim vazife bilen muvahhitlere selam olsun.

Senelerdir okuduğum, tasavvuf terimi içeren dokümanlardan, enine boyuna araştırma niteliği taşıyan kitaplara kadar nice bilirkişi raporları, ümmet nezdinde ki islamın bünyesine bulaşan tasavvuf mikrobunu tespit etmelerine rağmen, kendi dinlerine bulaştırmasalar dahi, ümmeti bu şirkten sakındırma sadedinde hiçbir gayret göze çarpmamaktadır. Bu bilirkişiler -tasavvufçuların şerri bulaşır korkusuyla- ondan kaçmayı çare sanmışlardır. Hâlbuki tanıdığı bu mikroptan kaçmakla kendisini kurtarsa bile uyarıcı olmamak ve safını belirginleştirmemek yüzünden kendi neslini bile koruyamayacaklardır. Ta ki apaçık tevhit safında yer aldığını ilan edip, şirke savaş açana kadar.
Sırtımızı yasladığımız dağ gibi ilahiyatçılar ordusu, küfrü tevil etmeyi kendilerine meslek edinmişken, ağzına baktığımız muvahhitler sus diyen olmadan dilleri tutulmuşken, canının derdine düşmüş gariplere, elif cüzü öğrenen hacı anneye, cami avlusunda ezan bekleyen ak sakallı dedeye merhamet eden bir alim bekliyoruz. 'O, cehennemliklerin inancıyla ölmüş' denmesin diye çırpınan bir can bekliyoruz. Kendisini cehenneme yakıştıramayan milyonlarca insana şu şirkten vazgeçin diyecek, cennetin yolunu gösterecek bir muallim arıyoruz. Yok mu?

İslam ümmetinin tevhidini şirke tahvil eden müşrikleri ilk rauntta nakavt etmek gibi bir hayalimiz olmasa da küfrün ve şirkin karşısına çıkacak cesaretimiz var elhamdülillah.
Tevhidi bilen âlimlerimizin çeşitli maslahatlarla, ağır devirde yol aldığı ve -kendilerince- bazı mefsedetlerin def'i için geri geri gittiği şu makus zaman dilimi şeytanın tam kapasite çalışmasına zemin hazırlamıştır. Galiba âlimlerin sustuğu dönemde (… Gün, ay ve yıllar boyunca) şirk üzere ölenlerin hiç kıymeti yoktur! !

Şu tasavvufun tevhide aykırı şirkini, Kuran'a aykırı küfrünü, sünnete aykırı badatlarını, hülasa İslam'a aykırı bir din olduğunu tespit etmiş olmalarına rağmen, onu reddetmenin fazilet olduğunu kavrayamadıklarından mı, elini taşın altına koyamayacak kadar kalem tutan elleri kıymetli olduğundan mı nedir, bir türlü bu batılı reddedip, yalın İslam'ı savunamamışlardır.

İslam ümmetinin dağınıklığı her sahada olduğu gibi hakikatleri dile getirenlerin ferdi gayretlerini yalnız bırakma sahasında da maalesef yükselme yönündedir.

Bugün bırakın dünyaya nizam vermeyi, evinin içine nizam veremeyecek kadar aciz Müslümanların bu içler acısı durumunun sebebi, inancının bünyesinde taşıdığı bulaşıcı mikroplardır. Bu mikropların hastalık sebebi olduğunu söyleyemeyecek kadar mikroptan korkan tabipler bu hastalıkla mücadele edemezler ve mücadele edilmeyen bu mikrop ümmetin iflahını kesmiştir. Ümmet aklını başına almalı mikroptan korkan tabipleri de, mikrop enjekte edenleri de terk etmelidir ki ebedi hayatını hüsran etmesin.
Mikrobun varlığını biz nereden anlarız? Bize göre mikrop nedir?
Öncelikle sağlıklı vücudun tanınması gerekir. İnançta sağlık sahih kaynağa müstenid (dayalı) olmak anlamına gelir. İslam’ın kaynağı Kur'an ve Sahih Sünnettir. Bundan başka din adına bir inanç, Kur'an ve sahih sünnette bulunmayan bir din anlayışı, bir ibadet işittiğimizde, biliriz ki bu, mutlaka sahih kaynağın muhalifi, düşmanı, bir mikroptur. Çünkü Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ' Sözlerin en güzeli
allah.gif
'ın kelamıdır. Yolların en hayırlısı Muhammed'in (S) yoludur. İşlerin en şerlisi dine sonradan sokulanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bidat, her bidat sapıklık ve her sapıklık da cehennemliktir.
Bu gün İslam ümmetinin dağınıklığı, vurdumduymazlığı, gamsız, gayesiz, büyülenmiş gibi garip gidişatları, ne kan abdesti bozar mı ihtilafından ne şerbetle abdest alınıp alınmayacağından kaynaklanan mezhebi ayrılıklar değildir. Toplumların müptelası olduğu israf düzeni, hayasızlığın teşviki ve yaygınlaşması mikrobundan da değildir. Bunların hepsine zemin hazırlayan asıl sebep, gerçek âlimlerin suskun, deccalların faal olmasıdır. Samimi Müslümanlara din diye mağara hayatının gösterildiği, mücadele ruhunun köreltildiği güya dinî toplantılarla ümmetin pasifine edilmiş ve ediliyor olmasıdır.

Tasavvuf bunun neresinde sorusunun tam yeridir.
Önce kısa bir tanışma uygun olur sanırım.
Etini sütünü kuzu kuzu teslim etmeyen Müslümanları koyunlaştırma mesleğinin adı tasavvuftur. Hatta saf koyunların saf yünlerini de kullanmak, tasavvuf teriminin sırrına kadem basmaktır. Bu sırra kadem basan hrıstiyanı, yahudisi, mecusisi, emperyalisti, kapitalisti, komünisti ve her kimisi varsa, elini ayağını öptüre öptüre, camiye hapsedilmeyi reddeden müslümanı dergaha hapsetmiştir.
Dergâh mı? Tezgâh mı?

Bu dergâhlardan geçen veya orada kalan Müslümanların, İslami bilgisi artmalı, din kardeşine sevgisi artmalı, dünyanın birçok yerinde ve burnunun dibinde katledilen Müslümanlar için sancısı, çare arayışı artmalı diye dört gözle bekleşirken bir de ne görelim! Milyonlarca bay mürit –tasavvufî telkin atlar gereği- şeyhinin kerametlerini ezber etmede; öyle ya hâfız (!) olacak ümmete kıraat edecek ki sevap kazana!
Tıpkı okusun da adam olsun, memlekete fenni tekniği getirsin diye Avrupa'ya gönderilen soytarıların, Şekspir bozması tiyatrocu olup, Avrupanın modasından ve hayâsızlığından başka işe yarar hiçbir şey getirmedikleri ve Osmanlıyı yıkacak yönetimlerin başını çektikleri gibi, bu tasavvuf zadeler de hem o zaman hem bu zaman avamın dinini ineğe tapanların dinine çevirmişlerdir.
allah.gif
'tan başka kutsal tertemiz bir inek de olsa koyun postunda oturan adam da olsa, şirk inancının objesi olduğundan teşbihte hata yoktur.

İslam dininin insanlar nezdinde tahrif olmasının birinci amili tasavvuftur. İslam la hiçbir alakası olmayan inançlar önce tasavvufta yerini bulmuş, sonra tasavvufa İslam kisvesi giydirilmiştir.
Tarihi gelişim safhalarını tek tek ele almak bu risalenin boyutunu aşar, fakat özetle belirtmek istediğimiz bir nokta var ki, toplumların İslam’ı kabul etmeleri, birden bire bütün eski inançlarını terk ederek olmamıştır. Hinduizm'in, Şamanizm'in öğretileri, nesilden nesile hikaye edilmiş ve bir türlü kökü kazınamamıştır. Bu inançlardan İslam’a bulaşan ölülerin ruhlarının diriler arasına geleceği, o ruhu memnun etme gereği sayılabilir. Bunun yanı sıra bu dinlerin temelini oluşturan felsefî yaklaşımlar İslam’ı anlamada etkili olmuştur ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ın öğretisi, eski inançlarla birleşerek, insanların kalplerinde sapma göstermiştir.


Çok tanrılı Mısır ve Yunan mitolojisinden etkilenmeler de din anlayışının bozulmasında çok etkili olmuştur. Büyük ilahın yardımcısı, küçük ilahlar olabileceği, dünyada olan biten işlerin birtek ilah tarafından yapılmayıp yardımcıları olması gerektiği inancı da bir yerlerden İslam’a sızmıştır. Sızmıştır kelimesi haddi zatında pek iyimser kalmakta, zira hem hrıstiyanların, hem Yahudilerin hem bütün putperestlerin çanına ot tıkayan İslam dininin ne çok düşmanı olabileceği göz önünde bulundurulunca, kasten İslami tahrif etme gayretlerinin varlığı daha kolay anlaşılacaktır. Bu gayret Müslüman olduğunu iddia eden münafıklar tarafından içerden devam ettiği gibi dışarıdan da sınırsız destek bulmuştur. Bu gün bile müsteşrikler, (gûyâ islamı araştıran, batılı kâfirler) İslam’ı karalamak için ellerinden geleni yaparken, tasavvufu övmekte, ayrılıkları, İslami tahrif etme faaliyetlerini teşvik etmekte, her türlü bölücü unsuru, değerlendirmektedirler.

TASAVVUFUN İSLAMA SOKULDUĞU KAPI

Kapı yapılır bir eve insan girip çıksın diye, bir de bakarsın ki, haşerat da oradan girer hırsız da. Her ne kadar tasavvuf İslam’a giremezse de, Müslümanların inançlarına girmiştir. Tasavvufun İslam’da yeri olduğunu iddia edenler, tasavvufun içerisindeki islamî olan şeyleri kastediyorlar. Hâlbuki tasavvufta İslamilik vardır demek ayrı, İslam da tasavvuf vardır demek ayrı manaları ifade eder. Bunun örneği elmada su vardır, demekle şarapta elma suyu vardır demek gibidir. İki cümle ayrı manalar ifade etmektedir. Bu farkı önemsemek gerekir. Birçok tevhid ehli ilahiyatçının ve hocanın tasavvufun şirkini reddederken “İslam da tasavvuf vardır fakat” diyerek söze başlaması yanıltıcı bir referanstır, buna dikkat etmek gerekir. İslam da tasavvuf yoktur. Muhammed aleyhisselamın nübüvvetinin tarihi bellidir, İslam davetinin ne zaman nerelerde yapıldığı vahyin kaç yıl devam ettiği ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ın ne zaman vefat ettiği bellidir. Tasavvuf itikadı ve amelleri bunun neresinde tebliğ edilmiş ki İslam’da tasavvuf olsun…

İslam dini Kur'an ve sahih sünnetten alındığı müddetçe
allah.gif
'ın kıyamete kadar koruyacağını vaad ettiği dindir. Onun içerisine ne bir şey katılabilir, ne de ondan bir şey çıkarılabilir. Onun üzerine atılan necasetler onun muhteviyatını değiştiremez.
allah.gif
onu kıyamete kadar koruyacağına göre onun içerisine ondan olmayan şey giremeyecektir, tasavvuf ise zaten İslam peygamberinin öğretmediği, hatta men ettiği şirklerle dolu ayrı bir din olduğundan İslam’a giremeyecek ve onu bozamayacaktır. İşte bu yüzden ne peygamber zamanında ne de tabiin ve tebei tabiin zamanında 'Ben
allah.gif
'ım' diyen kimse çıkmamıştır. Bu örnekler ve ilgili ayrıntı ileride gelecek.

Tasavvufta İslam vardır cümlesine gelince bu genel manada yanlış olsa da nispi olarak doğru sayılabilecek bir cümledir. Tasavvufta islamın tevhid öğretisi iptal edilmiştir, fakat islamın tavsiye ettiği bazı güzel ameller vardır. Bu durum bir fıçı necasetin içerisine bir kepçe su dökmeye benzer ki bu fıçıda su vardır demek o necis fıçının temiz olacağı manasına gelmez.
İslamî literatürde bir, (tak..sitesi), olarak isimlendirilen
allah.gif
'tan saygı ile korkma, sadece
allah.gif
'ın rızasını arama, dünyayı geçici bilip gerektiği kadar önem verme, insanlara faydalı olma, kalbini ve amelini güzelleştirme olarak tarif edeceğimiz bu terimler İslamîdir. Bunlar sahabeden, tabiinden ve sonrakilerden birçoğunun, peygamberden öğrendiği şekilde yapa geldiği işlerdir.
Kalbin ve bedenin salih amellerini kendisine kalkan edinip, bir yığın bid'at, hurafe ve şirki İslam'a bulaştıran müşriklerin
allah.gif
'a inanması da ibadet etmesi de boşunadır. Şayet son peygamberin tebliğ ettiği tevhidi ve şeriatı kabul edip şirkten vazgeçmek gerekli olmasaydı, nice papazlar bir çok şeyh den evvel cennete girerdi. Çünkü kalpleri temiz, amelleri salih nice müşrikler vardır fakat onların yeri şirklerinden dolayı ebedi ateştir.
allah.gif
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır.
allah.gif
kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Müşriklerin bütün amelleri kaybolup gitmiştir…
Tevhit den şirke, şeriattan küfre, sünnetten bidat’e kaçışlarını örtbas etmek için sürekli geveledikleri muhabbetullah (
allah.gif
aşkı) , sünneti seniyye ifadeleri kendilerine ve etraflarındakilere telkin ettikleri bir uyuşturucudur. Müşriklerin bu aldanma ve aldatmacasını
allah.gif
şu ayetle reddetmiştir.
(Ey! Muhammed) De ki: Eğer
allah.gif
'ı seviyorsanız bana uyun ki
allah.gif
da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…(al-i imran 31)
O halde
allah.gif
'ı sevmek peygamberine uymakla mümkün oluyormuş. Burada bir anekdot düşmek sanırım yerinde olur. Bir kişi bana falanca şeyhi gördüğünden bahsetti ve ' Ben şeyh efendiyi gördüm, dört dörtlük sünnete uyuyordu.' dedi. Bu iddiası üzerine ona sordum. Bana bir tek hadis söyler misin? ' Cevap çok ilginç 'Ben hadis bilmem ki! Peki, kardeşim bir tek hadis bilmezsin de dört dörtlük sünneti ne biliyorsun, yani sünnetin hepsini! bir tek hadis bilmeyen adamın söylediği “şeyhi gördüm dört dörtlük sünnete uyuyordu” sözü yalancılık mıdır, cahillik midir, ayrı bir konu, asıl korkunç olan şu ki bu sözler halk arasında pervasızca yayılıyor.
Bir tek hadis bilmeyen adamın gördüğü şeyhin sakallı sarıklı olması onun gözüne göre dört dörtlük sünnettir. Kalp akçeyi altın zanneden bilgisizin ceplerini sarrafın önüne dök de gör bakalım kaç kuruş eder. Kalpazanlar sahte para basmaktan vazgeçmeyeceğine göre eline para alan adam gözünü açmalı. Bir sarıkla sakalla şeyh olanlar bu saltanattan vazgeçmeyeceğine göre de mürit olmak için değil Müslümanlığı kaptırmamak için halk gözünü açmalıdır. Tevhidi bilen âlimler de irşad etmeli ki mürşid kılığına giren müşrikler halkın inancını ifsat etmesin.

TASAVVUFUN PİRLERİ SÜPERMENDİR

Biz peygamberin yolundan gidiyoruz diyen ifsat edicilere bir soralım hele. Niçin müşrikleri seviyor ve onları kayırıyorsunuz? mesela 'Enel Hak' diyen bir Hallacı Mansur'u, “Bu elbisenin (kendi elbisesini kastediyor) içinde
allah.gif
'tan başkası yok diyen” Nesimi’yi, “sizin taptığınız benim ayağımın altında” diyen Arabi'yi niçin çok seviyorsunuz? Ayağının altında altın varmış da halk parayı seviyormuş da gibi küfre kılıf arayan ilahiyatçıların kulakları çınlasın, geçsinler bu ayakları, biraz sonra göreceğiz bu zırvaların tevil edilemeyeceğini.

Sünnete uyduğunu iddia eden tasavvufçulara soralım, 'sizin meşhur evliyanızın hangisi gibi, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün kalkıp 'Ben
allah.gif
ım' diye (hâşâ) nâra attı? hangi sahabe 'bazen ben
allah.gif
'a ibadet ederim, bazen
allah.gif
bana ibadet eder dedi?
Hangi sahabe veya tabiin şeyhinin kabrinden yardım istedi veya ilim tahsil etti veya hangisine gaipten vahiyler geldi? Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra Ebu Bekr radıyallahu anh Ömer radıyallahu anha: 'Bizimle gel rasulullahın yaptığı gibi Ümmü Eymen'i (radıyallahu anha) ziyaret edelim' dedi. Ziyaretine gittiler, yanına varınca kadıncağız ağladı. Kendisine: 'Niye ağlıyorsun?
allah.gif
'ın kendi nezdinde hazırladığı, Rasulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) için daha hayırlıdır' dediler. Kadın onlara: 'ben de biliyorum ki
allah.gif
'ın yanındaki Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için elbette daha hayırlıdır. Ancak ben semadan vahyin kesilmesine ağlıyorum'. Cevabını verdi. (Ümmü Eymen) bu sözüyle onları da ağlattı ve ümmü Eymen'le beraberce ağladılar.
O sahabe ne şeyhinin bakışlarından feyiz ile bilgileniyordu, ne onu rabıta ederek manen yükseliyordu, ne de ölülerin kabrinden ilim tahsil ediyorlardı. Onlar Kur'an-ı Kerim ve peygamberin sünnetini bilenleri arayıp buluyor, dizlerinin dibinde dinliyor, bilmediğini soruyor ve öğrendiklerini öğretmek için çalışıyorlardı. Muaz bin Cebel genç yaşta ölüm döşeğinde iken etrafında talebeleri ağlaşıyordu. Niçin ağlıyorsunuz, ben nasıl olsa bu emaneti sahibine vereceğim deyince talebeler: 'Biz senin ölümüne değil, seninle birlikte giden ilme ağlıyoruz' demişlerdi. Hepsi de onun kabrinden ilim öğrenilemeyeceğini biliyordu. Ya kabirlerde şeyhinden ilim tahsil etmeye devam ettiğini iddia eden tasavvufçulara ne demeli? Zira tasavvuf kitapları bu zırvalarla dolu.

Ebu Hureyre'yi bu güne dek 1400 küsur sene taşıyıp getiren ilim onun 4 sene tahsil ettiği ilimdir. Bu dört senenin bereketi uğraşılan ilmin Kur'an ve sahih sünnet olmasındandır. Halbuki 20 sene şeyh efendinin hizmetinde bir mürid manevi irşad feyzle olur, rabıtayla olur hikayeleriyle oyalanıp durur da, sünnet diye de bir yığın bidati öğrenir, ne abdestin rüknünü bilir ne namazın erkanını, ne alışveriş ahkamından haberi vardır ne feraizden ne cihad vardır şeyhin gündeminde ne iman ki müridine bir nebze bulaşsın. Varsa yoksa genişleyen saltanatın bekası, akın akın gelen kalabalıkların ağızlarında geveledikleri kerametler! Ve şeyhin ağırlığından ezilmiş koyun postundan daha ezik bir ümmet!

Silsile-i Sedat’ın başı dediğiniz Ebu Bekir (radıyallahu anh) 'ğavs' değildi ki kendisinden yardım istensin. Ali (radıyallahu anh) ğavs değildi ki imdat diyenin yardımına gelsin. Osman (radıyallahu anh) evinde mahsur iken susuzluktan takati kesilmiş bir yudum suya muhtaçtı da ancak
allah.gif
'tan yardım istiyordu. Şimdi sorarım size silsile-i sadat'ın başı diye ismine sığındığınız kimseler ğavs değilmiş de size ne oluyor, babası ölüp de posta konan her çocuk ğavs üniforması giyiyor! Abdul Kâdir Geylanî'yi imdada yetişenlerin en büyüğü 'Ğavs-ı A'zam' seçen kimdir? Eskiyen şeyhleri kutup, evtab, ebdal yapan kimdir? İmam Ebu Hanife sizin inandığınız gibi inanmıyordu bu isimleri bilmiyordu ve
allah.gif
'tan başka bir ilahı olmadığı gibi
allah.gif
'ın kendisine böyle yardımcılar edindiğine de inanmıyordu ve hatta onun zamanında bu inançlar İslam ümmetinin inancına bulaşmamıştı. İmam Malik sünnette delilini bulamadığı bir meselede gayrına iltifat etmeyecek kadar sünnete bağlı idi. İmam Şafi de tasavvufun şirkinden, küfründen, bidatinden beridir. İmam Ahmet bin Hanbel Kur'an
allah.gif
kelamıdır dediği için zindanlarda işkence görüyordu bu tasavvufçular ise Kur'an zahiri ilimdir, avamı ilgilendirir, biz ilmin bâtınına talibiz diyerek Kur'an-ı Kerimin şerî ahkamını bidata ve şirke dönüştürmekte, fenafillah mertebesine eriştiğini zannedenlerse ibadetleri hepten terk etmekte, haramları helal saymaktadır. Fenafillah
allah.gif
'a ulaşma ve onda kendini kaybetme demektir. Bu terim İslamî değil sadece tasavvufîdir. Hindû putperestlerin Nirvana’ya ulaşmaları aynen bunun gibidir.

Kendisini
allah.gif
'ın kulu bilen ve tevhidi en güzel kavrayan sahabe bu tasavvufçular gibi süpermen değildi ve kendi canını kurtaramıyordu, peygamber dahi haince şehit edilen 70 kurrâ sahabinin pusuya düşürüleceğini bilmiyor, onlara yardım edemiyor ve oturup ağlıyordu. Peygamberin yardım edemediği yerde şeyhler kelebek gibi uçuyorlar bu hangi din? Taif'te taşlanan peygamber uçamadı, taşlardan kaçamadı. Amcası Hamza’ya saplanan mızrağa yetişemedi. Ciğerparesi oğlu İbrahim vefat ederken, ölüm meleğinin torbasına elini atıp İbrahim'in ruhunu alarak, bırak biraz daha yaşasın diyemedi, hem ağlıyor, hem de Ey İbrahim gidişinle bizi hüzünlendirdin' diyordu. Bunların hepsini yaptığını iddia eden şeyh ve ona inanan mürid, ne kadar Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in dinindendir, diye sormak elbette hakkımızdır.
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bunlarda Büyük Kafirlerin Sözlerinden birkaç Tanesi



Beyazid-i Bistami



Bayazid-i Bistami demiştir ki: "Ben öyle bir marifet denizine daldım ki, peygamberler onun sahilinde bekleşmekte idiler!" (Fethur-Rahimir-Rahman Şerhu Nasihatil-lhvan, 85, Mat. Osmaniye, 1303 baskısı)

Bayazid-i Bistami' açıkça şöyle der: "Livai erfeu min livai Muhammed!" diye bağırması, yani: "Benim sancağım, Muhammed'in sancağından daha yücedir! (Bakınız, Mektubat Lil-lmamir-Rabbani, 1/193- Mek. No. 220)

Yine Beyazid-i Bistami : Müezzin Ezan okuduğu sırada: "Allahü Ekber, yani Allah yegane büyüktür!" dediği zaman, Bayazid: "Ve ene ekberu minhu!" diye bağırdığı, yani: "Ben O'ndan daha büyüğüm!" (İslam Tasavvufunun Meseleleri, sh. 71)

YineEbû Yezid Bistâmî’ye:,"Yanında kadınlara benzeyen bir topluluk görüyoruz, bunlar hangi kavimdir?" diye soran birine "Melekler gelip bana ilimlere dair sorular soruyorlar ve ben de onlara cevap veriyorum." demiştir. Attâr, Tezkiretü'l-Evliyâ, 208.

Hallacı Mansur



Mansur el-Hallac şöyle demiştir: Kefertü bi-dinillahi vel küfrü vacib! Ledeyye ve indel-müslimine kabîhun." Yani: "Ben, Allah'ın dinine küfrettim! Küfür, her ne kadar müslümanlara göre kabih (çirkin) ise de, bana göre vaciptir!" işte, velayet makamında olanlar böyle der! (Mektubat, 1/282, Mek. No: 268)

Ferîdüddin Attâr



Ferîdüddin Attâr şöyle der: "Hakikat açısından bakılınca, görülür ki bu zümrenin bulundugu makamda herkes tevhidde yok olmustur. Su halde tevhidde ‘ben’ ve ‘sen’ namına bir sey kalmamıs oldugundan ‘erkek’ ve ‘kadın’ ayırımından söz edilmez."Attâr, Tezkiretü'l-Evliyâ, 109.

İbn Arabi



Büyük Kafir İbn Arabî "Erkegin Hakk’a (Allah’a) ait görüsü kadında daha tam ve kamil olur… Hakkın (Allah’ın) kadında görünüşü sühudun en büyük ve mükemmel derecesidir." İbn Arabî, Fusûsu'l-Hikem, 331.
 
esedullah1230 Çevrimdışı

esedullah1230

Üye
İslam-TR Üyesi
s.a vallahi akhiler ben bu konuyu açtım amacım sadece insanları uyarmak gerçekleri göstermektir.ecrimizi rabbimizden bekliyoruz herkes açıkca eleştirsini beyan edebilir ancak biraz aklını kullanabilen insan körü körüne bir şeylere inanıpda kuranla sünnetle ve islam alimlerinin onlarca delillerine ragmen hala daha küfürlerinde ısrar ediyorlarsa diyecek pek bişey yok yukarda kardeşin dedigi gibi hidayet allahdandır....
 
D Çevrimdışı

derveze

Üye
İslam-TR Üyesi
imam ı şafi nin dediği gibi her kim sufi lerle tasavvuf ehli ile yarım gün oturursa AHMAK olur her kim onlarla 40 gün yemek yer beraber olursa bir daha iflah olmaz ... ne güzel de demiş.. herşey allahtan bir parçadır anlayısı olan vahdeti vucud felsefesini savunan bu zavallı sufiler hiç de aklını kullanmıyorlar .. rabbım ıslah etsin ... not :: bazıları o sözlerin cezbe halinde söylendıgını problem olmadıgını söylemesin müslüman zahire bakar ve neden acaba sahabeden bir kimse yok ki bu sufiler gibi ortalıga dusup ben hakkım dememis
 
Üst Ana Sayfa Alt