Sistemle Pkk`nin Şeyh Halid (k.s.) Düşmanlığı

E Çevrimdışı

Eski haberci

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Türkiye`de sistemin İslam`la ilgili ne zaman bir karşı projesi ortaya çıksa içinde mutlaka bir Halidî vurgusu vardır.
01 Haziran 2011 Çarşamba 18:16:00http://www.dogruhaber.com.tr/Haber/Haberler-Sitenize-Otomatik-Eklensin-5306.html


En son Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın tutuklanmasıyla ilgili olarak Halidîlik bir daha gündeme geldi.
İddialar doğruysa Balanlı, Adıyaman Dergahı’ndan Şeyh Fevzeddin Erol Efendi’nin Eskişehir Bilvanis dergahını izletmiş ve yine iddialara göre bombalamayı düşünüyormuş.
Bu kadar meselenin birbirine karıştığı bir dönemde haberin doğruluğu yanlışlığı tartışılır. Ancak genel olarak sistemin Halidî dergâhlarla sorunlu olduğu bilinmektedir. Halidî dergahlar, neredeyse hiç siyasete karışmamasına rağmen her seferinde bir tehdit unsuru gibi sunuluyor.
Bu konuyla ilgili çıkan haberler Halidîlikle neyin kast edildiğinin basın tarafından bilinmediğini de ortaya koyuyordu.
Örneğin, bir gazete “Menzil tarikatının Halidî kolu diye bir haber” yayınlamıştı. Basın malum… “Bu sene yine Kurban bayrama denk geldi”, “Cumayı kaza edemez misiniz?” diyen bir basının Şeyh Halid’i tanıması, tanısa bile doğru anlatması beklenemez.
Vakanın acı yanı bizim de Şeyh Halid’i tanımamamızdır. Eminim ki Diyarbakır, Mardin, Van sokaklarında “Şeyh Halid kimdir?” diye bir soru sorulsa halkın yüzde biri bile doğru cevap veremeyecektir.
Halbuki Şeyh Halid, Hicri 12. yüzyılın en etkili İslamî şahsiyetidir. Sadece yöremizdeki değil, o çağın İslamî uyanışının başıdır.
İki Said’imiz de ondan feyz almıştır: Üstad Bediüzzaman manevi olarak onun halefidir. Şeyh Halid’in cübbesi ilahi bir hikmetle Üstad’a kalmış. Şeyh Said ise bizzat onun tarikatındandır.
Sadece onlar mı?
Çeçenistan davasının büyük kahramanı Şeyh Şamil, Fransızlara karşı cihadın Cezayirli kahramanı Şeyh Abdülkadir-i Cezayiri ve Filistin’de siyonistlere ilk kurşun sıkanlardan İzzedin el Kassam Halidî’dir.
1913 Bitlis Kıyamı’nın önderleri Şeyh Ali ve Şeyh Şahabettin kardeşler Halidî’dir.
Molla Mustafa Barzani’nin aynı dönemde İttihatçılara karşı ayaklanan ağabeyi Şeyh Abdusselam da Halidî’dir.
Şeyh Said Kıyamının bütün önderleri Halidî’dir.
Türkiye’de sistemle ilk dönem sorun yaşayan Süleyman Hilmi Tunahan, Halidî’dir.
Türkiye’de Milli Görüş Hareketinin oluşmasını sağlayan Gümüşhanevi Dergahı ve Şeyh Zahid Kotku Hazretleri Halidî’dir.
Gerek 1913 Bitlis Kıyamı, gerek Şeyh Said Kıyamı gerek Şeyh Esad Erdebili gibi büyük şahsiyetlerin Halidî olması, sistemin Şeyh Halid’i hedef tahtasına koymasına yol açmıştır.
Bugün Türkiye’de mevcut haliyle Halidî’lik sistem için bir tehlike midir?
Sanırım bu soru mevcut hangi Halidî dergahına sorulsa hepsi aynı cevabı verecek:
“Biz, siyasetle uğraşmıyoruz; kimse için tehlike değiliz” diyecekler, belki daha fazlasını da söyleyecekler.
Mevcut Halidî dergahları her ne kadar sisteme yönelik bir tehdit olmayı kabul etmiyorlarsa da sistem, onları ebedi düşman kabul etmiş. İslam’ın her renginden, her simgesinden rahatsız olan bu adamlar, Halidî dergahların toplumu islah yönünden huzursuzluk duyuyor ve onların alanını sınırlayacak sinsi çalışmalar yapıyor.
Ancak siyasi anlamda sistemin düşmanlığı mevcut Halidîlere yönelik olmaktan öte Şeyh Halid’in fikriyatına ve hizmet biçiminedir.
Şeyh Halid, darmadağın olan bir toplumu “tarikat” şemsiyesi altında tam anlamıyla cemaat olarak buluşturdu.
İtaat kültürü zayıflamış Kürt toplumu başta olmak üzere İslam dünyasında etkili olduğu her yeri itaat halkası içine aldı. Dünyanın en büyük sivil toplum oluşumlarından birini meydana getirdi. Medrese ve dergahları birleştirerek bu sivil toplumu şuurlandırdı ve ona devamlılık sağladı. Sistemin bugün hâlâ korktuğu budur.
Sistemin adamları İslam’dan korkuyor, İslam’a ait her ne varsa ondan nefret ediyor. Ancak en çok bir şemsiye altında buluşmuş Müslümanlardan huzursuz oluyor. Çünkü Müslümanlar ancak bir şemsiye altında buluştuğunda onlar için sorun oluyor.
Bu bağlamda bundan birkaç gün önce Pkk’nin mevcut adamı Murat Karayılan’ın da Şeyh Halid’i hedefe koyan yazılarının açığa çıkması çok manidardır.
Her nedense sosyalist örgütün bütün söylemleri Kemalistlerin İslam’la ilgili söylemleri ile birebir örtüşüyor.
Her iki taraf da İslam’ın her rengini tehdit olarak algılıyor ama bireysel bir İslamî hayattan öte bir çatı altında buluşmuş, cemaat bağına sahip İslamî anlayıştandır asıl korkuları.
Karayılan, Şeyh Ubeydullah-ı Nehri, Şeyh Abdusselam Barzani, Şeyh Said gibi halkımızın hukuku için öne çıkan neredeyse bütün önderlerin Şeyh Halid’den feyz almalarını görmek istemeyerek bütün şeyhleri hain ilan ediyor.
İnsan hayret ediyor, birbirlerini nasıl da buluyorlar? Birbirlerini nasıl da taklit ediyorlar?
Neden çünkü ikisi de aynı havuzdan beslenmiş de ondan?
Şundan emin olun: İslam dünyasına karşı düşmanlığı yürüten mahfillerin sırları açığa çıksa bunların kardeşliği bütün belgeleriyle teşhir olacaktır.
Hani Marksist kültürle büyümüş, kendi halkının önderlerini araştırmaktansa Lenin ve Stalin’i örnek almış birinden Şeyh Halid’i tanıması beklenemez. Ama insan, hiç olmazsa bu kadar da kör olmaz. Bu kadar saygısız olmaz.
İnsan ister istemez merak ediyor. Sistemin adamları yerine bunlar başa geçse bizim tarihimize, değerlerimize, inancımıza bakış da nasıl bir değişim olacak acaba? Abdulkadir Turan / Doğruhaber
 
Üst