Son Perde...
Sanma, hayat hep tozpembe; grisi, hem siyahı var!
Çile dolu ise heybe, muhannetin çok âh'ı var.
Tâlih başa tâc olsa da, muvakkaten her saltanat
Lokman'dan ilâc olsa da, ecel gelir...çalar saat!
Feryâd ile başlar hayat, gözü yaşlı doğar insan
Bazen bîtap düşer, heyhât, bazen ye'si boğar insan.
Gam yükünü yüklenince, gözden akan sele döner
Dertler derde eklenince, "en son umut" bile söner.
Onmaz derde olmaz çare, gezdirir garip, âvâre
Kimi ağlar sessiz sessiz, içten içe yanar; issiz
Ne kor vardır, ne kordan iz, sanırsın ki kalpsiz, hissiz.
Dilde âh'tır tek emâre, "ar" der etmez aşikâre.
Dert vardır ki, gören şaşar, muhkem denen bendi aşar
Yüklenince kalbe keder, düşünmez ki "eller ne der?"
Kara yazmış ise kader, boyun büker, "taksit" öder.
Dokunsalar ç/ağlar, coşar; göz, "pes" eder, "dere" taşar.
"Figüranız her birimiz, bir tiyatro sahnesinde
Belli değil kaderimiz; sır, toprağın sinesinde."
"İnsan" denen âciz beşer; bilmez ki ne "hayır" ne "şer"
Günler geçer üçer beşer, son günde son yaprak düşer!
Oyun biter, perde iner! Sükût eder dilde kelam
Gözlerinin feri söner; "ölüm" tek gerçek vesselam...
Mecit AKTÜRK