Çevrimdışı
SOSYAL KONUT PROJESİ'NDEN EV ALMAK
Bize sık sık sorulan sorulardan birisi de budur. Bazen bu konuda günde 10-15 telefon gelmekte, Telegram, WhatsApp, Email ile gelen soruların ise haddi hesabı yok.
Soru şu: Hocam, hükümetin açıkladığı Sosyal konut Projesi'nden ev almak câiz mi?
Cevap: İslâm'a teslim olmuş, selefi sâlihîn'in yolundan giden bir ilim ehli sorulara cevap verirken kitap, sünnet, icmâ ve kıyası fukaha çerçevesi içinde kalarak cevabını verir. Sevdiği bir partinin, hükümetin (bir ilim ehli küfür sisteminin bir kurumu olan herhangi bir partiyi, hükümeti sevemez, destekleyemez de...) sunduğu bir projeyi câiz göstermek için mantık oyunları yaparak kırk takla atmaya kalkmaz. İlim ehli kendisinin verdiği fetvâ ile amel edenlerin hesabını (eğer o fetva islam fıkhına uygun değilse) Allah'ın kendisine mutlaka soracağını bilir. Bundan dolayı verdiği yanlış ve taraflı fetva ile amel edenlerin bütün günahını kendisinin yükleneceğini bilir ve korkar. Sadede gelecek olursak; devletin Sosyal Konut Projesi'nden ev almak bir kaç yönden câiz değildir. Buna göre:
1. Bizzat Toki'nin açıklamalarına göre, iki tip dâire satılacaktır. Birisi 2+1, diğeri ise 3+1 dâireler. 2+1 dâirelerin fiyatı 608.000 Tl, 3+1 dâirelerin fiyatı ise 850.000 Tl. olacaktır. Buraya kadar bir problem yok. Eğer bu dâirelerin fiyatı değişmeden ödenirse yani yüzde on peşinat ödendikten sonra kalan miktar değişmeyen taksitlere bölünse de taksitler ödendiğinde 608 bin TL. veya 850 bin TL. ödenmiş olsa bunda bir sakınca yok. Veya devlet enflasyonu aşağı yukarı tahmin etse de 2+1 dâirelerin fiyatı 1500.000, 3+1 dâirelerin fiyatı ise 2000000 (iki milyon) TL. dese ve bunları da değişmeyen taksitlere bölse bunda da bir sakınca yoktur. Zira evin fiyatı daha başından bellidir ve taksitlerde de bir artış olmamaktadır. Fakat siz 2+1 dâirelerin fiyatı 608 bin TL., 3+1 dâirelerin fiyatı ise 850 bin TL. der de daha sonra her altı ayda taksitlere memur maaşına endeksli olarak zam yaparsanız, bu yaptığınız ek ödemelerin tamamı faizdir. Çünkü İslâm'da borçlara enflasyon farkı ödenecektir diye bir kaide yoktur. Târih boyunca enflasyon ama az ama çok hep olmuştur. Allah Rasûlünün zamanında da fiyatlar bazı seneler iki üç katına çıktığı oluyordu. Fakat fiyatlar çıkmadan önce birisine borç verenler fiyatlar çıktıktan sonra verdiği parayı alırken efendim, ben sana borç verdiğimde bu paraya şu alınabiliniyordu, şimdi ise onun fiyatı şudur, o zaman sen bana şu kadar fazla ödeyeceksin dememiştir. Allah Rasulünden böyle bir şey rivayet edilmediği gibi ne Hulefâi Râşidîn döneminde, ne bir sahabeden, ne tâbiîn âlimlerinin müctehidlerinden ne de etbai tâbiîn alimlerinin müctehidlerinden böyle bir fetva yoktur. Ama efendim İmam Ebu Yusuf demiş ki... Evet İmam Ebu Yusuf'tan böyle bir fetva nakledilir. İmam Ebu Yusuf der ki, eğer bir kimse felsle borç para verse, borçlu borcunu öderken felsler değer kaybetse, borçlu felslerin borcunu ödediği zamandaki mislî değerini öder. Şimdi, Allah'ın kitabında faiz hakkında bu kadar şiddetli âyetler varken, Allah Rasûlü de fâizin en küçük cezasının annesi ile nikahlanan kimsenin alacağı günah kadar olacağını açıklamışken, sahabe, tâbiîn ve etbai tâbiîn müctehidlerinin tamamı enflasyon farkını bir faiz uygulaması olarak görürlerken İmam Ebû Yusuf'un görüşü ile nasıl amel edilebilir? Bu müslümanın imanı ve ihlası ile bağdaşır mı? Dolayısı ile hiç bir müslüman imam Ebû Yusuf'un görüşünü kendisine dayanak yaparak böyle bir faize bulaşmaz.
2. Satılan malın vasfında veya fiyatında belirsizlik. Toki'nin Sosyal Konut Projesi'nden ev almanın câiz olmamasının sebeplerinden birisi de belirsizliktir. Zira başlangıçta 608 bin ve 850 bin TL. olarak açıklanan dâirelerin taksitlerinin her ay memur maşına endeksli olarak artırılması ile 20 sene sonra kaça malolacağı belli değildir. İslam fıkhına göre eğer bir alış verişte alınan şeyin vasfında veya fiyatında bir belirsizlik olursa öyle bir alış veriş fâsit olur. Böyle bir alış veriş yapanlar da günahkâr olurlar. İşte enflasyon kaybının imam Ebu Yusuf'a göre caiz olduğunu söyleyenler burada susuyorlar. Çünkü alış verişte belirsizlik varsa o alış veriş imam Ebu Yusuf'a göre de caiz değildir. İmam Ebu Yusuf'un bütün müctehidlerin ictihadına aykırı görüşüne mal bulmuş mağribî gibi sarılanlar bunu neden söylemiyorlar? Toki'den ev almak fiyatlardaki bu belirsizlik sebebi ile de caiz değildir.
3. Satılan malı satın alan kimsenin satın aldığı malda tam tasarruf hakkının olmaması. Toki'nin açıklamasına göre, bu dâireleri alanlar taksitler tamamen bitinceye kadar yani dâirelerin borcu tamamen bitinceye kadar o dâireleri ne satabilirler ne de kiraya verebilirler. Bu durumda siz satın aldığınız dairenin mutlak sahibi değilsiniz. Dâire hem sizin hem de Toki'nin olmaya devam ediyor. İslam'da alış verişlerde islam fıkhına aykırı bir şart koşarsanız o alış veriş bazı âlimlere göre fâsit, bazı âlimlere göre ise batıl olur. Yâni geçersiz olur. Size bunu şöyle açıklamaya çalışayım; diyelim ki siz taksitle bir araba alıyorsunuz. Satıcı size dese ki, taksitlerin bitinceye kadar bu arabayı ne satabilirsin ne de kiraya verebilirsin, böyle bir alış veriş geçersizdir. Çünkü bu satış alıcının satın aldığı malda tasarruf hakkını sınırlandırmaktadır. Ben taksitle de olsa bir mal almışsam artık o mal benim olmuştur ve ben istersem o malı başkasına satarım istersem kiraya veririrm. İşte bundan dolayı da Toki'den alınacak olan evlerin alınması caiz değildir.
4. Elde olmayan malın satılması. Cumhur Başkanı bu projeyi açıklarken taksit ödemelerinin evin teslimini tâkip eden aydan îtibâren başlayacağını belirtmiştir. Fakat o da ne? Toki bir gün sonra Cumhur Başkanını yalanladı ve taksitlerin kura çekilip müşterilerle anlaşılan aydan sonraki ayda başlayacağını açıklamıştır. Bunu biraz daha açalım. Mürâcaatlar onuncu ayın sonuna kadar devam edecektir. Müraacat tarihi bittiğinde kura çekilecektir. Kurada adı çıkanlar Toki tarafından dâvet edilerek kendileri ile anlaşma imzalanacaktır. Diyelim ki onuncu ayın sonunda müracaatlar bitti, on birinci ayda kuralar çekildi ve akabinde de on birinci ayda müşterilerle anlaşma sağlandı. On ikinci aydan îtibâren taksitler başlayacak demektir ki bir ay sonra da yani ocak ayında da taksitlere memur maaşlarına endeksli olarak zam yapılacaktır. Bu durumda satış henüz mal ortada yokken yapılmaktadır. Yâni dâireler henüz yapılmamış, yapılmayı bırakın daha ihâlesi bile yapılmamış olacaktır. İslâm'a göre ortada olmayan, kişinin elinde olmayan bir malı satması ise câiz değildir. Nitekim Hakim bin Hazzam'dan şöyle rivâyet edilmiştir: "Dedim ki: Yâ Rasûlallah! Bir adam gelip satmakta olduğum şeyden yanımda olmayanı benden satmamı istedi. Sonra onu pazarda sattım. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "yanında olmayan şeyi satma." (Ahmed bin Hanbel; 14777) İşte Toki henüz elinde olmayan dâireleri sattığı için bu alış veriş de İslâm'a göre caiz değildir.
5. Toki dâireleri sattıktan sonra kendisi devreden çıkıyor ve müşteriyi Banka'ya devrediyor. Bankalar bilindiği gibi faiz müesseseleridir. Evi satın alanlar eğer yeteri kadar paraları yoksa bankadan faizli kredi çekeceklerdir. Banka da bu kredilere belirli bir faiz uygulayacaktır. Bu ise bir başka faizdir. Kişi kredi çekmese bile, şâyet borcunu ödeyemez duruma düşer veya borçlarının taksitlerini geciktirirse bu sefer banka taksitlere bir miktar cezalı tutar eklemektedir ki bu da başka bir fâizdir.
6. Bankalar çoğu zaman müşteriye çeşitli sigortalar yaptırmaktadır. Kişinin mecbur olmadığı sigortaları yapması ise caiz değildir.
Bütün bu açıklamalardan sonra diyeceğimiz şudur ki, Toki'den bu şartlarla dâire satın almak câiz değildir ve haramdır.
Bazı aklı evveller daha doğrusu küfür sisteminin destekçisi ve yardakçısı olan (Hayreddin Karaman gibi) hocalar diyorlar ki; efendim ev almak zarûrettir, zarûretler ise haramları mübah kılar. Dolayısı ile ev alacak gücü olmayan kimselerin bankalardan faizli kredi çekerek ev almaları zarûretten dolayı caizdir." Bu görüş insanı küfre bile sokabilecek bir görüştür. Çünkü İslam'da ev almak zarûrettir diye bir şey yoktur. İslam'da kişinin kendisini ve aile fertlerini başkalarının görmesinden engelleyecek, soğuktan ve sıcaktan koruyacak bir ev temin etmesi zarûrettir. Ev dediğimiz de 2+1 veya 3+1 evler değil, bir göz oda da olabilir. Peygamber efendimiz ve sahabeler birer gözlü odalarda yaşamışlardır. Onlar odayı perde ile ikiye bölüyorlar, perdenin gerisinde yatağı oluyordu. Misafirlerini perdenin bu tarafında karşılarken hanımı da perdenin arkasına geçiyordu. Bizim annelerimiz, babalarımız da böyle yaşamadılar mı? Onlar evlendiklerinde onlara bir göz oda tahsis edilmedi mi? O oda onların hem oturma odası, hem yatak odası, hem mutfağı, hem banyosu olmadı mı? Demekki bir göz ev dahi olsa ev temin etmek gerçekleşmiş olur. Bir de Ashâbı Suffa'yı düşünelim. Onların hiç kalacakları yerleri yoktu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz onlar için mescidin bitişiğine bir çardak yapmıştı da orada kalıyorlardı. Onlardan daha muhtac insanlar mı vardı? Allah Rasûlü onlara, "siz zarûret halindesiniz, faizli de olsa borç para alarak kendinize bir ev alın" diyemez miydi? Diyemezdi, çükü böyle bir şey İslâm'da asla caiz değildi de ondan. Başka? Eğer kişinin kira ödeme imkanı varsa kiralık bir ev temin ederek de ev ihtiyacını giderebilir. Ev alacağım, benim de bir 3+1, 4+1 evim olsun diye faizli borç alarak ev alamaz. Fetva ve görüşleri ile küfür sistemini destekleyen, onların İslâm'a uymayan çeşitli uygulamalarını câiz göstermeye çalışan böyle hocaların fetvası ile amel etmek kişiyi sorumluluktan da kurtarmaz. Bunun da böyle bilinmesi gerekir.
Müslüman şu geçici dünya için ebedî bir yurt olan âhiretini mahvetmez, mahvetmemeli. Allah bizleri Sırât- Mustakîm'den ayırmasın.
Necati Koçkesen
Bize sık sık sorulan sorulardan birisi de budur. Bazen bu konuda günde 10-15 telefon gelmekte, Telegram, WhatsApp, Email ile gelen soruların ise haddi hesabı yok.
Soru şu: Hocam, hükümetin açıkladığı Sosyal konut Projesi'nden ev almak câiz mi?
Cevap: İslâm'a teslim olmuş, selefi sâlihîn'in yolundan giden bir ilim ehli sorulara cevap verirken kitap, sünnet, icmâ ve kıyası fukaha çerçevesi içinde kalarak cevabını verir. Sevdiği bir partinin, hükümetin (bir ilim ehli küfür sisteminin bir kurumu olan herhangi bir partiyi, hükümeti sevemez, destekleyemez de...) sunduğu bir projeyi câiz göstermek için mantık oyunları yaparak kırk takla atmaya kalkmaz. İlim ehli kendisinin verdiği fetvâ ile amel edenlerin hesabını (eğer o fetva islam fıkhına uygun değilse) Allah'ın kendisine mutlaka soracağını bilir. Bundan dolayı verdiği yanlış ve taraflı fetva ile amel edenlerin bütün günahını kendisinin yükleneceğini bilir ve korkar. Sadede gelecek olursak; devletin Sosyal Konut Projesi'nden ev almak bir kaç yönden câiz değildir. Buna göre:
1. Bizzat Toki'nin açıklamalarına göre, iki tip dâire satılacaktır. Birisi 2+1, diğeri ise 3+1 dâireler. 2+1 dâirelerin fiyatı 608.000 Tl, 3+1 dâirelerin fiyatı ise 850.000 Tl. olacaktır. Buraya kadar bir problem yok. Eğer bu dâirelerin fiyatı değişmeden ödenirse yani yüzde on peşinat ödendikten sonra kalan miktar değişmeyen taksitlere bölünse de taksitler ödendiğinde 608 bin TL. veya 850 bin TL. ödenmiş olsa bunda bir sakınca yok. Veya devlet enflasyonu aşağı yukarı tahmin etse de 2+1 dâirelerin fiyatı 1500.000, 3+1 dâirelerin fiyatı ise 2000000 (iki milyon) TL. dese ve bunları da değişmeyen taksitlere bölse bunda da bir sakınca yoktur. Zira evin fiyatı daha başından bellidir ve taksitlerde de bir artış olmamaktadır. Fakat siz 2+1 dâirelerin fiyatı 608 bin TL., 3+1 dâirelerin fiyatı ise 850 bin TL. der de daha sonra her altı ayda taksitlere memur maaşına endeksli olarak zam yaparsanız, bu yaptığınız ek ödemelerin tamamı faizdir. Çünkü İslâm'da borçlara enflasyon farkı ödenecektir diye bir kaide yoktur. Târih boyunca enflasyon ama az ama çok hep olmuştur. Allah Rasûlünün zamanında da fiyatlar bazı seneler iki üç katına çıktığı oluyordu. Fakat fiyatlar çıkmadan önce birisine borç verenler fiyatlar çıktıktan sonra verdiği parayı alırken efendim, ben sana borç verdiğimde bu paraya şu alınabiliniyordu, şimdi ise onun fiyatı şudur, o zaman sen bana şu kadar fazla ödeyeceksin dememiştir. Allah Rasulünden böyle bir şey rivayet edilmediği gibi ne Hulefâi Râşidîn döneminde, ne bir sahabeden, ne tâbiîn âlimlerinin müctehidlerinden ne de etbai tâbiîn alimlerinin müctehidlerinden böyle bir fetva yoktur. Ama efendim İmam Ebu Yusuf demiş ki... Evet İmam Ebu Yusuf'tan böyle bir fetva nakledilir. İmam Ebu Yusuf der ki, eğer bir kimse felsle borç para verse, borçlu borcunu öderken felsler değer kaybetse, borçlu felslerin borcunu ödediği zamandaki mislî değerini öder. Şimdi, Allah'ın kitabında faiz hakkında bu kadar şiddetli âyetler varken, Allah Rasûlü de fâizin en küçük cezasının annesi ile nikahlanan kimsenin alacağı günah kadar olacağını açıklamışken, sahabe, tâbiîn ve etbai tâbiîn müctehidlerinin tamamı enflasyon farkını bir faiz uygulaması olarak görürlerken İmam Ebû Yusuf'un görüşü ile nasıl amel edilebilir? Bu müslümanın imanı ve ihlası ile bağdaşır mı? Dolayısı ile hiç bir müslüman imam Ebû Yusuf'un görüşünü kendisine dayanak yaparak böyle bir faize bulaşmaz.
2. Satılan malın vasfında veya fiyatında belirsizlik. Toki'nin Sosyal Konut Projesi'nden ev almanın câiz olmamasının sebeplerinden birisi de belirsizliktir. Zira başlangıçta 608 bin ve 850 bin TL. olarak açıklanan dâirelerin taksitlerinin her ay memur maşına endeksli olarak artırılması ile 20 sene sonra kaça malolacağı belli değildir. İslam fıkhına göre eğer bir alış verişte alınan şeyin vasfında veya fiyatında bir belirsizlik olursa öyle bir alış veriş fâsit olur. Böyle bir alış veriş yapanlar da günahkâr olurlar. İşte enflasyon kaybının imam Ebu Yusuf'a göre caiz olduğunu söyleyenler burada susuyorlar. Çünkü alış verişte belirsizlik varsa o alış veriş imam Ebu Yusuf'a göre de caiz değildir. İmam Ebu Yusuf'un bütün müctehidlerin ictihadına aykırı görüşüne mal bulmuş mağribî gibi sarılanlar bunu neden söylemiyorlar? Toki'den ev almak fiyatlardaki bu belirsizlik sebebi ile de caiz değildir.
3. Satılan malı satın alan kimsenin satın aldığı malda tam tasarruf hakkının olmaması. Toki'nin açıklamasına göre, bu dâireleri alanlar taksitler tamamen bitinceye kadar yani dâirelerin borcu tamamen bitinceye kadar o dâireleri ne satabilirler ne de kiraya verebilirler. Bu durumda siz satın aldığınız dairenin mutlak sahibi değilsiniz. Dâire hem sizin hem de Toki'nin olmaya devam ediyor. İslam'da alış verişlerde islam fıkhına aykırı bir şart koşarsanız o alış veriş bazı âlimlere göre fâsit, bazı âlimlere göre ise batıl olur. Yâni geçersiz olur. Size bunu şöyle açıklamaya çalışayım; diyelim ki siz taksitle bir araba alıyorsunuz. Satıcı size dese ki, taksitlerin bitinceye kadar bu arabayı ne satabilirsin ne de kiraya verebilirsin, böyle bir alış veriş geçersizdir. Çünkü bu satış alıcının satın aldığı malda tasarruf hakkını sınırlandırmaktadır. Ben taksitle de olsa bir mal almışsam artık o mal benim olmuştur ve ben istersem o malı başkasına satarım istersem kiraya veririrm. İşte bundan dolayı da Toki'den alınacak olan evlerin alınması caiz değildir.
4. Elde olmayan malın satılması. Cumhur Başkanı bu projeyi açıklarken taksit ödemelerinin evin teslimini tâkip eden aydan îtibâren başlayacağını belirtmiştir. Fakat o da ne? Toki bir gün sonra Cumhur Başkanını yalanladı ve taksitlerin kura çekilip müşterilerle anlaşılan aydan sonraki ayda başlayacağını açıklamıştır. Bunu biraz daha açalım. Mürâcaatlar onuncu ayın sonuna kadar devam edecektir. Müraacat tarihi bittiğinde kura çekilecektir. Kurada adı çıkanlar Toki tarafından dâvet edilerek kendileri ile anlaşma imzalanacaktır. Diyelim ki onuncu ayın sonunda müracaatlar bitti, on birinci ayda kuralar çekildi ve akabinde de on birinci ayda müşterilerle anlaşma sağlandı. On ikinci aydan îtibâren taksitler başlayacak demektir ki bir ay sonra da yani ocak ayında da taksitlere memur maaşlarına endeksli olarak zam yapılacaktır. Bu durumda satış henüz mal ortada yokken yapılmaktadır. Yâni dâireler henüz yapılmamış, yapılmayı bırakın daha ihâlesi bile yapılmamış olacaktır. İslâm'a göre ortada olmayan, kişinin elinde olmayan bir malı satması ise câiz değildir. Nitekim Hakim bin Hazzam'dan şöyle rivâyet edilmiştir: "Dedim ki: Yâ Rasûlallah! Bir adam gelip satmakta olduğum şeyden yanımda olmayanı benden satmamı istedi. Sonra onu pazarda sattım. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "yanında olmayan şeyi satma." (Ahmed bin Hanbel; 14777) İşte Toki henüz elinde olmayan dâireleri sattığı için bu alış veriş de İslâm'a göre caiz değildir.
5. Toki dâireleri sattıktan sonra kendisi devreden çıkıyor ve müşteriyi Banka'ya devrediyor. Bankalar bilindiği gibi faiz müesseseleridir. Evi satın alanlar eğer yeteri kadar paraları yoksa bankadan faizli kredi çekeceklerdir. Banka da bu kredilere belirli bir faiz uygulayacaktır. Bu ise bir başka faizdir. Kişi kredi çekmese bile, şâyet borcunu ödeyemez duruma düşer veya borçlarının taksitlerini geciktirirse bu sefer banka taksitlere bir miktar cezalı tutar eklemektedir ki bu da başka bir fâizdir.
6. Bankalar çoğu zaman müşteriye çeşitli sigortalar yaptırmaktadır. Kişinin mecbur olmadığı sigortaları yapması ise caiz değildir.
Bütün bu açıklamalardan sonra diyeceğimiz şudur ki, Toki'den bu şartlarla dâire satın almak câiz değildir ve haramdır.
Bazı aklı evveller daha doğrusu küfür sisteminin destekçisi ve yardakçısı olan (Hayreddin Karaman gibi) hocalar diyorlar ki; efendim ev almak zarûrettir, zarûretler ise haramları mübah kılar. Dolayısı ile ev alacak gücü olmayan kimselerin bankalardan faizli kredi çekerek ev almaları zarûretten dolayı caizdir." Bu görüş insanı küfre bile sokabilecek bir görüştür. Çünkü İslam'da ev almak zarûrettir diye bir şey yoktur. İslam'da kişinin kendisini ve aile fertlerini başkalarının görmesinden engelleyecek, soğuktan ve sıcaktan koruyacak bir ev temin etmesi zarûrettir. Ev dediğimiz de 2+1 veya 3+1 evler değil, bir göz oda da olabilir. Peygamber efendimiz ve sahabeler birer gözlü odalarda yaşamışlardır. Onlar odayı perde ile ikiye bölüyorlar, perdenin gerisinde yatağı oluyordu. Misafirlerini perdenin bu tarafında karşılarken hanımı da perdenin arkasına geçiyordu. Bizim annelerimiz, babalarımız da böyle yaşamadılar mı? Onlar evlendiklerinde onlara bir göz oda tahsis edilmedi mi? O oda onların hem oturma odası, hem yatak odası, hem mutfağı, hem banyosu olmadı mı? Demekki bir göz ev dahi olsa ev temin etmek gerçekleşmiş olur. Bir de Ashâbı Suffa'yı düşünelim. Onların hiç kalacakları yerleri yoktu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz onlar için mescidin bitişiğine bir çardak yapmıştı da orada kalıyorlardı. Onlardan daha muhtac insanlar mı vardı? Allah Rasûlü onlara, "siz zarûret halindesiniz, faizli de olsa borç para alarak kendinize bir ev alın" diyemez miydi? Diyemezdi, çükü böyle bir şey İslâm'da asla caiz değildi de ondan. Başka? Eğer kişinin kira ödeme imkanı varsa kiralık bir ev temin ederek de ev ihtiyacını giderebilir. Ev alacağım, benim de bir 3+1, 4+1 evim olsun diye faizli borç alarak ev alamaz. Fetva ve görüşleri ile küfür sistemini destekleyen, onların İslâm'a uymayan çeşitli uygulamalarını câiz göstermeye çalışan böyle hocaların fetvası ile amel etmek kişiyi sorumluluktan da kurtarmaz. Bunun da böyle bilinmesi gerekir.
Müslüman şu geçici dünya için ebedî bir yurt olan âhiretini mahvetmez, mahvetmemeli. Allah bizleri Sırât- Mustakîm'den ayırmasın.
Necati Koçkesen
