Şimdi sünnetin önemini ve onunla amel etmenin gerekliği hakkında sahabe, tabiin ve alimlerin söyledikleri bazı hususları zikredeceğiz.
Ebu Hureyre (Radiyallahu anh) anlatıyor:
“Rasulullah (Sallallhu Aleyhi Vessellem) vefatını müteakib bazı araplar irtidad edince Ebu Bekr: “Vallahi namaz ile zekatı birbirinden ayıranlarla savaşacağım.” demişti. Ömer (Radiyallahu anh) “Ya Eba Bekr! Rasulullah “La ilahe illallah” deyinceye kadar, insanlarla savaşmakla emrolundum. Kim, La ilahe illallah, derse canını ve malını benden korumuş olur. Cezayı hak edenler müstesna. Gerisi Allah’a aittir.” Buyurduğu halde sen, yalnız zekatı vermek istemeyen bu insanlarla nasıl savaşırsın?” dedi. Ebu Bekr: ”Allah’a yemin ederim ki, Rasulullah’a verip de bana vermek istemedikleri bir yular bile olsa onlarla tereddütsüz savaşırım.” Karşılığını verdi.
Ömer (Radiyallahu anh) şöyle der: Nihayet anladım ki Allah Ebu Bekr’in gönlünü savaşa açmış. (Ona susmanın gereğini ilham etmiş). Ve bunun doğru olduğunu anladım.” (Musned-i Ahmed B. Hanbel; İbn-i Hibban; Beyhaki, Kenzul Ummal 3/301, Buhari, Muslim)
Ve bunun üzerine irtidad edenlerle savaşmak üzere ashabın hepsi Ebu Bekr’e (Radiyallahu anh) yardımcı oldular. Murtedlerle İslama tekrar girinceye kadar savaştılar. İrtidadında israr edenleri ise öldürdüler. Bu hadise, sünnetin önemini ve onunla amel etmenin gerekliliğini ifade eden en açık bir delildir.
Bir anne Ebu Bekr Sıddike (Radiyallahu anh) gelerek mirastaki payını sordu. Ebu Bekr: “Allah’ın kitabına göre senin hiç bir payın yoktur. Rasulullah’ın sana bir pay verdiğini de bilmiyorum. Bu durumu ashabı kirama soracağam.” Buyurdu. Sonra meseleyi ashabına sordu. Onlardan bazıları Rasulullah’ın neneye (Altıda bir) 1/6 verdiğini söylediler. Bunun üserine Ebu Bekr (Radiyallahu anh), neneye bu payı verdi.
Ömer (Radiyallahu anh) valilerine Allah’ın kitabıyla onda bulamazlarsa, Rasulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vessellem) sünnetiyle amel etmelerini emrediyordu. Başkasının döğmesinden dolayı çocuğunu düşüren kadın ile ilgili hüküm, Ömer’e (Radiyallahu anh) karmaşık gelince bunu ashabına sordu. Muhammed b. Selem’e ve Muğire b. Şu’be (radiallahu anhuma), şu şehadette bulundular:”Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vessellem) bu hususta bir köle veya cariye diyeti verilmesini söylediler.
Kocası vefat etmiş bir kadının kocasının evinde iddet beklemesinin hükmü Osman’a (Radiyallahu anh) muşkil gelince, Malik b. Sina’ın kızı ve Ebi Said’in kız kardeşi Furey’e;”Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vessellem), kocan vefat ettikten sonra iddetin bitinceye kadar kocanın evinde beklememi emretti.” Haberini verdi.
Yine Osman, şarap içtiği için Velid b. Ukbe’ye sünnetin hükmü ile had cezasını tatbik etmiştir.
Ali (Radiyallahu anh), Osman’ın (Radiyallahu anh) haccı temettua men ettiğini işitince onun aksine haccı temettua niyet ederek şöyle dedi:”Ben herhangi birisinin sözü için Rasulullah’ın sünnetini bırakmam.”
Bir kısım müslümanlar Ebu Bekr ve Ömer’in (radiallahu anhuma) haccı ifradı güzel gördüklerini beyan ederek, haccı temettu yaptığı için İbn-i Abbas’a (Radiyallahu anh) itirazda bulundular.
Bunun üzerine, İbn-i Abbas (Radiyallahu anh) şöyle buyurdu:”Üzerinize taş inmesinden korkulur. Ben size Rasulullah şöyle buyurdu diyorum. Siz de Ebu Bekr ve Ömer şöyle buyurdu diyorsunuz.”
Ebu Bekr ve Ömer’in (radiallahu anhuma), mücerred sözlerine uymasından dolayı sünnete aykırı davrandığı kabul edilenin cezaya çarptırılmasından korkulursa, makamca onlardan daha aşağı olanların veya kendi basit görüş ve içtihadına bakarak sünnete muhalefet edenlerin hali nice olacaktır?!
Adamın biri sünnetle ilgili olarak Abdullah İbn-i Ömer’le (radiallahu anhuma) münakaşaya dalınca, Abdullah İbn-i Ömer o adama: ”Yani biz Ömer’e uymamız mı emredildi. Biz ona uymaya mecburmuyuz?” demiştir.
İmran İbn Huseyin (Radiyallahu anh) sünnetten bahsederken orda bulunanlardan biri, “bize Allah’ın kitabından söz et” deyince İmran (Radiyallahu anh) kızdı ve şöyle dedi:
“Sünnet Kur’an’ın açıklayıcısıdır. Sünnet olmasaydı Öglen 4, akşam 3, sabah namazlarının 2 rekat olduğunu, zekat ve diğer konularla ilgili hükümlerin detaylarını bilemezdik.”
Sünnetin önemi, onunla amel etmenin gerekliliği ve ona muhalefet etmenin tehlikeli olacağı ile ilgili olarak sahabeden gelen birçok sözler vardır. Abdullah İbn-i Ömer (radiallahu anhuma) ve çocukları arasında geçen şu hadise bunlardandır:
Abdullah İbn-i Ömer (radiallahu anhuma) “Allah’ın kulları olan kadınları Allah’ın mescidlerinden alıkoymayız” mealindeki hadisi söyleyince, çocuklarından biri “Vallahi onları alıkoyacağız” dedi. Bunun üzerine Abdullah İbn-i Ömer (radiallu anhuma) ona şiddeltli karşı çıkarak şöyle dedi: “Ben Rasulullah şöyle dedi diyorum, siz de Vallahi onları alıkoyacağız diyorsunuz!”
Rasulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vessellem) ashabından olan Ebu Said Abdullah b. Muğaffel el- Muzeni (Radiyallahu anh), akrabalarından birinin sapanla taş attığını görünce onu bu hareketten menederek şöyle dedi: “Peygamberimiz sapan taşı atmakten nehyetti zira o, ne av öldürür, ne düşman yaralar; o, yalnız göz çıkarır ve diş kırar” buyurdu. Sonra İbn-u Muğaffel o adamı tekrar sapan attığını görünce dedi ki: “Vallahi seninle bir daha konuşmam. Ben sana Allah’ın Rasulü’nün sapan taşı atmaktan menettiğini söyluyorum. Sen bunu yapıyorsun.” (Buhari, Muslim)
Beyhaki, büyük tabiin Eyyub Suhteyani’den rivayet ettiğine göre, mezkür tabii şöyle der: “Birisine sünnetten bahsettiğim zaman, “sünneti bırakta bize Kur’an’dan bahset” derse, bilki o sapıktır.”
Evzai (rahimahullah) şöyle der: “Sünnet Kitab’ın bir hükmünü açıklayabilir yahut onun mutlak (genel) bir hükmünü sınırlayabilir yahut onda zikredilmeyen hükümler getirebilir.”
Nitekim Allah (subhanehu ve teala) buyurmuştur:
“Ey Rasulum, sana da Kur’an-ı indirdik. Kendilerine indirileni insanlara anlatasın: olur ki iyicene düşünürler.” (Nahl, 16:44)
Beyhaki’den, Amir Eş-Şabiden naklettiğine göre o bazı insanlara: “Siz eserleri terk ettiğiniz zaman helak oldunuz” demiş bununla Sahih hadislerin terk edilmesini kasdetmiştir.
Yine Beyhaki’nin, Evzai’den rivayet ettiğine göre; o bazı arkadaşlarına: “Rasulullah’dan size bir hadis geldiğinde aksini söylekmekten sakınınız. Çünkü Rasulullah, Allah’tan alarak tebliğ eder” diyordu.
İmam Sevri’nin (rahimahullah) “İlmin tamamı hadis ilmidir” sözü yukarıdakiler gibi Beyhaki tarafından rivayet edilmiştir.
İmam Malik (rahimehullah): “Bizim içtihadlarımızın başkası tarafından ya reddedilir veya başkasınınkini reddeder, fakat Rasulullah’ın kabri şeriflerini işaret ederek “Bu kabrin sahibinin sözleri müstesnadır” dedi.
Ebu Hanife (rahimehullah): “Rasulullah’dan gelen hadisin baş ve gözümün üzerinde yeri vardır” diyor.
İmam Şafii (rahimehullah): “Bana Rasulullah’dan sahih bir hadis rivayet edildiği halde, onunla amel etmezsem, aklımın gitmiş olduğuna sizi şahit tutuyorum.”
Bir başka sözlerinde, “Benim söylediğim bir söz, Allah’ın Rasulundan gelen bir hadis’e aykırı olursa, sözümü duvara çarpın” demiştir.
İmam Ahmed (rahimehullah) bir talebesine “Ne beni, ne Maliki ve ne de Şafiiyi taklid etme. Bizim aldığımız kaynaktan al.”
İmam Ahmed (rahimehullah) şöyle demiştir: “Senedleri ve Allah’ın Rasulün’den gelen hadisin sıhhatini bildikleri halde Sufyan’ın sözüne uyanlara şaşarım.”
Oysa Allah (Subhanehu ve teala) şöyle buyurmuştur:
“Onun emrine aykırı gidenler başlarına bir fitne ya da kendilerine acı bir azab inmekten sakınsınlar” (Nur, 24:63) mealindeki ayeti okuduktan sonra İmam Ahmed (rahimehullah) şöyle devam etmiştir: “Bilir misin fitne nedir? Fitne şirktir. Belki de insan Peyagamber’in (Sallallahu Aleyhi Vessellem) bir sözünü reddederse kalbine bir şüphe girer de bu yüzden helak olur.”
Beyhaki’nin rivayet ettiğine göre, tabiinden büyük müfessir, Mücahid; “Sonra bir şey hakkında çekiştiniz mi hemen onu Allah’a ve Rasulu’ne arz ediniz.” (Nisa, 4:59) mealindeki ayetin tefsirinde şöyle diyor: “İşi Allah’a havale etmek Kur’an-ı Kerim’in; Rasulullah’a havale etmek ise hadisin hükmüne havale etmek anlamındadır.”
Beyhaki’nin rivayet ettiğine göre, Zuhri (radiallahu anh) şöyle diyor: “Sünnete sarılmak kurtluluştur.”
Muvaffaku’d-bin İbnu Kudame (rahimehullah), Ravdatunnazir adlı eserinde edille-i şeriyye bölümünde şöyle der: “Edille-i Şeriyye’nin ikincisi, Rasulullah’ın sünnetidir. Onun sözü delildir.
Çünkü onun doğru olduğuna mucizeler şahittirler. Allah (Celle Celaluhu), onun emirlerine itaat etmeyi yasaklarından kaçmayı emretmiştir.”
İbni Kesir (rahimehullah) “Peyagamberin emrine aykırı hareket edenler; başlarına bir bela inmekten, yahut kendilerine acıklı bir azap isabet etmekten sakınsınlar.” mealindeki ayeti tefsir ederken şöyle der:
“Yani Rasulullah’ın emrine muhalefet etmektem sakınsınlar. O emir, onun yolu, sünneti ve şeriatıdır. Sözler ve ameller onun söz ve amelleriyle ölçülür. Söz ve ameline uygun söylenen sözler işlenen ameller, Allah’ın dininde kabul edilir. Rasulullah’ın söz ve amellerine aykırı olan sözler ve ameller, kimden gelirse gelsin kim tarafından işlenirse işlensin sahibine reddedilir.
Nitekim Buhari ve Muslim ve diğer hadis kitaplarında sabit olmuşturki:
Rasulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vessellem) şöyle buyurduğu sabittir: “Bir kimse dinimizden olmayan bir şeyi ihdas ederse, o şey merduttur.”
Yani ister zahiri, ister batini olsun Rasulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vessellem) sünnetine aykırı hareket edenler (sakınsınlar)… “Yani kalblerine küfür, munafıklık ve bidat gibi belalar”… “Yahut kendilerine acıklı bir azap isabet etmekten (sakınsınlar)… “Yani dünyada; kısas, had, hapis ve benzeri cezalar gibi.
İmam Ahmed’in (rahimehullah) rivayet ettiğine göre, Abdurrazzak, o da Ma’merden, o da Hemmam’den naklettiği ve Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vessellem) şöyle buyurdu:
“Benim ve sizin benzeriniz, ateş yakan bir adamın misali gibidir. Ateş etrafı aydınlatınca kelebekler ve ateşi seven böcekler ateşin içine hücum etmeye başladığında, o da onları ateşten muhafaza etmeye başlar, fakat ona galib gelirler ve ateşe düşerler. İşte bu misal benim ve sizin durumunuz gibidir. Ben bu tarafa gelin sizi ateşten çekmeye çalışıyorum, ama siz beni yenerek ateşin içine atılıyorsunuz.” (Buhari, Muslim)
Suyuti, “Miftahu’l Cenneh fi’l ihticaci bisünhe” adlı risalesinde şöyle diyor: “Biliniz ki (Allah sizi affetsin) kim ki sahih olduğunu bildiği halde Rasulullah’ın ister sözlü, ister fiili bir sünnetinin delil olduğunu inkar ederse kafir olur ve İslam çerçevesinden çıkarak yahudi, hıristiyan veya Allah’ın dilediği küfür toplumlarından birisi ilehaşrolunur.”
Sahabe, tabiin ve onlardan gelen ilim ehlinin Rasulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vessellem) sünnetine önem verip onunla amel etmenin gerekliliği ve ona aykırı hareket etmenin tehlikeli olduğuna dair sözleri bir hayli çoktur.
Umarım ki, zikrettiğimiz ayet, hadis ve diğer kıymetli sözler hakkı isteyen için yeterli ve inandırıcı olsunlar.
Bizim cümle müslümanların Allah’ın razı olduğu amelleri işlemeye muvaffak olmalarını, gazabını gerektirecek sebeplerden uzak kalmalarını ve yine cümlemizi doğru yola hidayet etmesini Cenab-ı Allah’dan niyaz ederiz. Duaları işitendir ve yakındır.
Allah’ın salatu selamı, kulu ve elçisi olan Peygamberimiz Muhammed’e Sallallahu Aleyhi Vessellem, onun aline, ashabına ve onlara güzelce tabi olanların üzerine olsun. Amin.