Çevrimdışı
Ben Müslüman biriyim, El kaideden Öncede Allah'ın izni ile aynı iddia da idim sonrada aynı iddiadayım.
Nusradan Önce de Müslümandım, Sonrada Müslümanım Allah'ın izni ile.
Işid den Önce de Müslümandımi Sonrada Müslümanım Allah'ın izni ile.
Oluşan grup, cephe cemaat ve devletleri İslam ile değerlendirmeye çalışıyorum.
O yüzden İnşAllah yazdıklarımı herhangi bir taassub içerisinde kalmadan okuyun.
Bu yazıyı niye yazıyorum? Çünkü ben Müslümanım ve Dünya'nın neresinde olursa olsun kendini İslama nispet eden insanların dertleri ile hemhal olmaya çalışıyorum. Ve kendisine İslam diyen bir gurubun yanlışlarını gördüğüm zaman Allah şahittir üzülüyorum, bundan sevinç duymuyorum, neden İslam yine suiistimal ediliyor? Neden İslam'ın adı yine kötüleniyor? Soruları beni aşırı derecede rahatsız ediyor...
İncanewsde yapılan habere karşılık yazıyorum.(bkz.http://www.incanews.com/manset/8632/hassan-abbudun-misak-belgesi-hakkindaki-aciklamasi)
"..." (Yazıdan kesitler)
"...bu belgeye imza atan grupların her birinin kendi siyasi hedefleri vardır..."
Bu biz Müslümanların öğrendiği bir cümle değildir. Biz asırlar boyu hep ayrı siyasi amaçları olan kimseler tarafından paçavra gibi ordan oraya savrulduk. Elbette Müslümanların ayrı siyasi tavırları olabilir, (bu onları direk bu farklılıkdan dolayı dinden çıkarmaz) ancak bu hiç bir zaman istemediğimiz desteklemediğimiz ve hiçbir zamanda sonuç vermeyen bir düşünce sistemdir.
"...gelecek Suriye devletinin şekli hakkında bir şey söylemedik,..."
Acaba kendisini İslamın ordusu olarak adlandıran bir yapı olarak devletin şekli hakkında bir şey söylemen gerekmez miydi? İsim alırken en şaşalı isimleri alalım, hilafet ordusu, Şam'ın aslanları, İslam ordusu... ama icraate gelince uygulaması olamayan bir isim???
"...Biz adalet, hukuk ve hürriyetin olduğu bir devlet istiyoruz..."
İslam şeriatının hakim olmadığı bir düzende neyin adaletinden bahsediyorsunuz, (hemen burada İslam hukuku istemediğini de nereden çıkarıyorsunuz diyebilirsiniz) doğrudur öyle bir şey söylemedi fakat, günümüzdeki Türkiye Dernekçilerine ne kadar da benzer sloganlar atılıyor,kimin devletinden kimin hukukundan kimin adaleti bekleniyor. Tekrar söylüyorum hukuk, adalet söylenirde bunun kaynağı olacak şey ( NASS) nasıl unutulur??? ŞERİAT nasıl unutulur???
Adalet diye bağırılır da; İslam Adaleti mi; İsviçre Adaleti mi; Demokrasi Adaleti mi; Krallık Adaleti mi;... nasıl unutulur veya özellikle söylenmez. Sonra Türkiye nin içerisine düştüğü 90 yıldır boğuştuğu bir sıkıntıyla nasıl karşılaşılmasın...
"...Belli bir grubu veya mezhebi hedef almayacağız..."
Gece gündüz İslama karşı savaşan Hizbullah(aleyhi lane) gruplarına karşı direk "evet biz şia kafirlerine karşı savaşıyoruz" demek gerekmez mi? Hele ki cephe de savaşırken, bu ne ümmeti bölmeyelim politikasıdır böyle...
"Soru: Suriye Koalisyonu ile aranızda belge hakkında bir işbirliği var mıydı?
Devrime hizmet eden, masumların kanlarını muhafaza etmeye yarayacak ve acılara son verecek her türlü olumlu iletişime açığız..."
Bir önceki soru da abd ile temasının olmadığını ama bu soruda suk ile temas haline geçebilecekleri mesajı verilmekte. Suk ABD maaşası bir yapılanma olduğu bilindiğine göre bu ne tezat?...
Devrime hizmet etsin diye her türlü iletişime kucak açan bir yapı, düşünemiyor mu bu devrime hizmet etmek isteyenler ne kadar samimi? Veya bu devrime hizmet etmek isteyenler sana 1 verip nasıl senin ciğerini sökmek ister, bilmiyorlar mı?
En basitinden Türkiye için; Tayyip El kaideyi çok mu seviyor? Yıllarca tutuklatmadı mı? Hala da tutuklatmıyor mu?
Tayyip İslamı mı istiyor da o yüzden İC ye destek oluyor? Kendisi İslamı istemiş olsa Tağutların en büyüğü olarak nasıl hala devam edebiliyor. Bu kadar İslam düşmanı Tayyip nasıl, ve neden yukarıda saydığım grupları destekler ve hangi amaçla???
"...Medyada yayınlanmasa da insanlar bilmektedir ki Suriye’nin farklı şehirlerinde bu çeteyle ilk savaşanların arasındaydık. Muhalifler kendi aralarında savaşıyorlar gibi görünmesin diye medyada bunları yayınlamadık..."
Buraya yorum yapmıyorum zira takva bunu önce biz saldırdık manasına yoruyor ben öyle bir şey yazmayacağım (hem yanlış mana verildiğini düşünüyorum, hem takvacı diye yaftalanmak istemiyorum, hem de olaya NUSRA-IŞİD tartışması dışından değerlendirdiğim belli olsun isitoyurm)
"...Suriye halkının devrimin tek bileşeni olduğunu söyledik, Suriye halkına yardım etmek için gelen ve gerçekten yardımcı olanlara ise bunun için övgüler ve şükranlarımızı sunuyoruz. Bu iyiliklerini hep hatırlayacağız, ancak Suriye dışından gelmek isteyenlere ve bunun için hazırlananlara diyoruz ki: Bekleyin ve iyi düşünün. Gelenleri kandıranların (IŞİD) mağduru ve Suriye halkını öldürmenin bir aracı olmayın. Bekleyin ve gelmeyin, insana ihtiyacımız yoktur, ihtiyacımız savaş makinelerinedir, makineleri kullanana değil...."
SuphanAllah Bundan tam 2 yıl önce bir Muhalif Grup (isim vermiyeceğim -iftira atmak istemem- zira kaynağı çok aradım net aleminde, fakat bulamadım) aynı açıklamayı yapmıştı. Ben de hayra yorarak inşAllah bu sakat mantık dallanıp budaklanmaz diye temenni etmiştim.
Ancak 2 yıl sonra görüyorum ki bu mantık kendine İslam Ordusu diyen grubunda içine sirayet etmiş...
Milliyetçilik mi? Allah muhafaza. Biz hayatımız boyunca bu saçma kavrama karşı savaştık ve savaşacağız...
CİHAD milli bir kavram mıdır? Bu olayı Millileştiren kimse kusura bakmasın ki İSLAMIN "İ" sinden haberdar değildir. Cihad ÜMMET işidir. CİHADI bir IRKA ve bir TOPRAK parçasına sıkıştırmak isteyen cahiller bilmiyorlar mı Doğu'da Allah'ın dır Batı'da... Hilafet tüm yeryüzü içindir, bir parçacık toprak parçası için değil. Ve Cihadın Sonucu Hilafet Oluşacaksa; Hilafet, Devlet mevlet dinlemeyip süpürür atar.
Suriye'ye savaşa giden bir Avusturyalının diyalogunu duymuştum günün birinde. Türkiye sınırndan Suriye ye geçerken, sınırı ayıran Tren yoluna bakıp "İşte bu ŞİRK demiş". SuphanAllah ne de güzel tarif etmiş, İslamı, ne de güzel anlamış İslamı... Şimdi o Avusturyalı nerededir hangi cephededir, şehid midir, gazi midir Allah bilir ancak; beşerin çizdiği batıl SINIRLARI çok güzel tarif etmiştir. Hepimizin aklına kazınması gereken Milliyetçiliği ayaklarımız altına almamızın gerektirdiği cümleyi söylemiştir...
Nusradan Önce de Müslümandım, Sonrada Müslümanım Allah'ın izni ile.
Işid den Önce de Müslümandımi Sonrada Müslümanım Allah'ın izni ile.
Oluşan grup, cephe cemaat ve devletleri İslam ile değerlendirmeye çalışıyorum.
O yüzden İnşAllah yazdıklarımı herhangi bir taassub içerisinde kalmadan okuyun.
Bu yazıyı niye yazıyorum? Çünkü ben Müslümanım ve Dünya'nın neresinde olursa olsun kendini İslama nispet eden insanların dertleri ile hemhal olmaya çalışıyorum. Ve kendisine İslam diyen bir gurubun yanlışlarını gördüğüm zaman Allah şahittir üzülüyorum, bundan sevinç duymuyorum, neden İslam yine suiistimal ediliyor? Neden İslam'ın adı yine kötüleniyor? Soruları beni aşırı derecede rahatsız ediyor...
İncanewsde yapılan habere karşılık yazıyorum.(bkz.http://www.incanews.com/manset/8632/hassan-abbudun-misak-belgesi-hakkindaki-aciklamasi)
"..." (Yazıdan kesitler)
"...bu belgeye imza atan grupların her birinin kendi siyasi hedefleri vardır..."
Bu biz Müslümanların öğrendiği bir cümle değildir. Biz asırlar boyu hep ayrı siyasi amaçları olan kimseler tarafından paçavra gibi ordan oraya savrulduk. Elbette Müslümanların ayrı siyasi tavırları olabilir, (bu onları direk bu farklılıkdan dolayı dinden çıkarmaz) ancak bu hiç bir zaman istemediğimiz desteklemediğimiz ve hiçbir zamanda sonuç vermeyen bir düşünce sistemdir.
"...gelecek Suriye devletinin şekli hakkında bir şey söylemedik,..."
Acaba kendisini İslamın ordusu olarak adlandıran bir yapı olarak devletin şekli hakkında bir şey söylemen gerekmez miydi? İsim alırken en şaşalı isimleri alalım, hilafet ordusu, Şam'ın aslanları, İslam ordusu... ama icraate gelince uygulaması olamayan bir isim???
"...Biz adalet, hukuk ve hürriyetin olduğu bir devlet istiyoruz..."
İslam şeriatının hakim olmadığı bir düzende neyin adaletinden bahsediyorsunuz, (hemen burada İslam hukuku istemediğini de nereden çıkarıyorsunuz diyebilirsiniz) doğrudur öyle bir şey söylemedi fakat, günümüzdeki Türkiye Dernekçilerine ne kadar da benzer sloganlar atılıyor,kimin devletinden kimin hukukundan kimin adaleti bekleniyor. Tekrar söylüyorum hukuk, adalet söylenirde bunun kaynağı olacak şey ( NASS) nasıl unutulur??? ŞERİAT nasıl unutulur???
Adalet diye bağırılır da; İslam Adaleti mi; İsviçre Adaleti mi; Demokrasi Adaleti mi; Krallık Adaleti mi;... nasıl unutulur veya özellikle söylenmez. Sonra Türkiye nin içerisine düştüğü 90 yıldır boğuştuğu bir sıkıntıyla nasıl karşılaşılmasın...
"...Belli bir grubu veya mezhebi hedef almayacağız..."
Gece gündüz İslama karşı savaşan Hizbullah(aleyhi lane) gruplarına karşı direk "evet biz şia kafirlerine karşı savaşıyoruz" demek gerekmez mi? Hele ki cephe de savaşırken, bu ne ümmeti bölmeyelim politikasıdır böyle...
"Soru: Suriye Koalisyonu ile aranızda belge hakkında bir işbirliği var mıydı?
Devrime hizmet eden, masumların kanlarını muhafaza etmeye yarayacak ve acılara son verecek her türlü olumlu iletişime açığız..."
Bir önceki soru da abd ile temasının olmadığını ama bu soruda suk ile temas haline geçebilecekleri mesajı verilmekte. Suk ABD maaşası bir yapılanma olduğu bilindiğine göre bu ne tezat?...
Devrime hizmet etsin diye her türlü iletişime kucak açan bir yapı, düşünemiyor mu bu devrime hizmet etmek isteyenler ne kadar samimi? Veya bu devrime hizmet etmek isteyenler sana 1 verip nasıl senin ciğerini sökmek ister, bilmiyorlar mı?
En basitinden Türkiye için; Tayyip El kaideyi çok mu seviyor? Yıllarca tutuklatmadı mı? Hala da tutuklatmıyor mu?
Tayyip İslamı mı istiyor da o yüzden İC ye destek oluyor? Kendisi İslamı istemiş olsa Tağutların en büyüğü olarak nasıl hala devam edebiliyor. Bu kadar İslam düşmanı Tayyip nasıl, ve neden yukarıda saydığım grupları destekler ve hangi amaçla???
"...Medyada yayınlanmasa da insanlar bilmektedir ki Suriye’nin farklı şehirlerinde bu çeteyle ilk savaşanların arasındaydık. Muhalifler kendi aralarında savaşıyorlar gibi görünmesin diye medyada bunları yayınlamadık..."
Buraya yorum yapmıyorum zira takva bunu önce biz saldırdık manasına yoruyor ben öyle bir şey yazmayacağım (hem yanlış mana verildiğini düşünüyorum, hem takvacı diye yaftalanmak istemiyorum, hem de olaya NUSRA-IŞİD tartışması dışından değerlendirdiğim belli olsun isitoyurm)
"...Suriye halkının devrimin tek bileşeni olduğunu söyledik, Suriye halkına yardım etmek için gelen ve gerçekten yardımcı olanlara ise bunun için övgüler ve şükranlarımızı sunuyoruz. Bu iyiliklerini hep hatırlayacağız, ancak Suriye dışından gelmek isteyenlere ve bunun için hazırlananlara diyoruz ki: Bekleyin ve iyi düşünün. Gelenleri kandıranların (IŞİD) mağduru ve Suriye halkını öldürmenin bir aracı olmayın. Bekleyin ve gelmeyin, insana ihtiyacımız yoktur, ihtiyacımız savaş makinelerinedir, makineleri kullanana değil...."
SuphanAllah Bundan tam 2 yıl önce bir Muhalif Grup (isim vermiyeceğim -iftira atmak istemem- zira kaynağı çok aradım net aleminde, fakat bulamadım) aynı açıklamayı yapmıştı. Ben de hayra yorarak inşAllah bu sakat mantık dallanıp budaklanmaz diye temenni etmiştim.
Ancak 2 yıl sonra görüyorum ki bu mantık kendine İslam Ordusu diyen grubunda içine sirayet etmiş...
Milliyetçilik mi? Allah muhafaza. Biz hayatımız boyunca bu saçma kavrama karşı savaştık ve savaşacağız...
CİHAD milli bir kavram mıdır? Bu olayı Millileştiren kimse kusura bakmasın ki İSLAMIN "İ" sinden haberdar değildir. Cihad ÜMMET işidir. CİHADI bir IRKA ve bir TOPRAK parçasına sıkıştırmak isteyen cahiller bilmiyorlar mı Doğu'da Allah'ın dır Batı'da... Hilafet tüm yeryüzü içindir, bir parçacık toprak parçası için değil. Ve Cihadın Sonucu Hilafet Oluşacaksa; Hilafet, Devlet mevlet dinlemeyip süpürür atar.
Suriye'ye savaşa giden bir Avusturyalının diyalogunu duymuştum günün birinde. Türkiye sınırndan Suriye ye geçerken, sınırı ayıran Tren yoluna bakıp "İşte bu ŞİRK demiş". SuphanAllah ne de güzel tarif etmiş, İslamı, ne de güzel anlamış İslamı... Şimdi o Avusturyalı nerededir hangi cephededir, şehid midir, gazi midir Allah bilir ancak; beşerin çizdiği batıl SINIRLARI çok güzel tarif etmiştir. Hepimizin aklına kazınması gereken Milliyetçiliği ayaklarımız altına almamızın gerektirdiği cümleyi söylemiştir...
Mehmed Emin CEVAL
