Suriye İslam Cephesi Sözcüsü ile röportaj
Suriye İslam Cephesi Sözcüsü Ebu Abdurrahman Es Suri Muhammed Talal Bazarbaşi, Cephenin medya ofisine Suriye’deki son durumu değerlendirdi. Ebu Abdurrahman, Suriye halkının gelecekle ilgili beklentilerinden Nusret Cephesi’nin El Kaide Örgütü’ne biat etmesine, Suriye için planlar kuran kesimlerden Hamas Hareketi’nin Suriye devrimi karşısında sergilediği tavra kadar birçok konuya değindi. Son olarak ise İslam ve Arap ümmetine, Şam topraklarında savaşan cihad gruplarına mesaj gönderdi.
Incanews / Haber Merkezi
Muhabir: Öncelikle Şeyhimiz, bu mübarek görüşmeye hoşgeldiniz. Selamun aleykum ve rahmetullah ve berekatuh.
Ebu Abdurrahman: Aleykum selam ve rahmetullah ve berekatuh. Allah sizi varetsin, bol ihsanda bulunsun, iyilikler versin.
Muhabir: Başlangıç olarak Şam’dan başlayalım. Mübarek devrimin başlamasının üzerinden iki yıl geçti. Şam’da yaşanan olayların gidişatı hakkında değerlendirmeleriniz nedir?
Ebu Abdurrahman: Suriye’deki mübarek devrimin başlamasının üzerinden iki yıl geçmesinin ardından Şam topraklarında yaşanan olaylar hakkındaki değerlendirmelerimiz şöyledir: Takip edenler bilir ki mübarek Suriye devrimi büyük ve yüce bir hedef için başladı. Bu da Müslüman Suriye halkının üzerinden zulmün kaldırılması, Beşşar Esed rejiminin düşürülmesi ki bu rejim bu halkı 50 yıl boyunca kullanmış, yeteneklerini yağmalamış, insanların kaderine hükmetmiş ve onlara en kötü azabı çektirmiştir. Suriye halkı işte bu zulmü ortadan kaldırmak, Suriyelilerin hayatları, özgürlükleri ve onurlarıyla oynayan o günahkar eli üzerlerinden çekmek için ayaklandı. Böylece Suriye devrimi başladı. Ancak ne yazık ki tüm dünya bu devrimi yalnız bıraktı. Bu devrimin başarılı olması istenmedi. Dahası başarısız kalması istendi. Ancak Allahu Teala Suriye halkına ve Şam halkına ihsanda bulunarak kendilerine sebat, sabır verdi. Kendilerini sabır göstererek savaşanlardan kıldı. İnsanlar kendilerini işleri istikrar bulana, uğrunda yola çıktıkları; üzerlerinden zulmü kaldırma, hak ve adalet; Allahu Teala’nın şeriatıyla –ki bu, Allah’ın salih kulları için razı olduğu kanundur- hükmedilen bir devlet kurma temennilerini gerçekleştirene dek yalnız bıraktılar.
Muhabir: Sizinle beraber faaliyet gösterek cihadi savaşçı gruplara nasıl bakıyorsunuz? Diğer tugaylara karşı tavrınız nedir?
Ebu Abdurrahman: Diğer savaşçı cihadi grupların çalışmalarına bakış açımıza gelince; biz hepimiz gerçekleşmesini arzu ettiğimiz bir hedef uğrunda çalışıyoruz. O da Beşşar Esed rejiminin düşürülmesi, saldırganın savulmasıdır. Müminlerin üzerine Allahu Teala’ya imandan sonra saldırgan; müminlerin dinlerine, mallarına, canlarına ve onurlarına eza vermek isteyen düşmanı savmaktan daha vacip bir şey yoktur.
Bizler, faaliyet gösteren tugaylar ve savaşçı gruplar hepimiz bu büyük hedefi gerçekleştirme, Müslüman Suriye halkının üzerinden zulmü kaldırma, sonra da şeriatın kurallarıyla belirlediği meşru yollar aracılığıyla Allah’ın şeriatının hakim olduğu, herkesin haklarını güvence altına alan, herkesin şeriatın gölgesinde adalet nimetinden faydalandığı bir devletin kurulması uğrunda çalışıyoruz. Suriye topraklarında faaliyet gösteren diğer gruplara karşı tavrımıza gelince kendilerine karşı muamelemiz de şeriatın kuralları çerçevesinde olup kardeşlik, sevgi, işbirliği, birbirini tamamlama şeklinde kendini göstermektedir. Kendileriyle üst düzeyli koordinasyon içindeyiz. Ortak operasyonlarımız bulunuyor. Sevgili Suriye topraklarında mevcut diğer gruplarla birçok ortak operasyon gerçekleştirdik.
Muhabir: Herkesin Suriye devrimi üzerine üşüşmesi gölgesinde özellikle Nusret Cephesi’yle olmak üzere diğer gruplarla birleşme adına bir çaba yok mu?
Ebu Abdurrahman: Herkesin mübarek Suriye devrimi ve Suriye cihadı üzerine üşüşmesi sorunuza gelince; bu durum artık çok açık bir hal aldı. Bunun için bir delile ihtiyaç yok. Ancak Müslüman Suriye halkı sabretti ve Allahu Teala zafer verene, bu halka zulüm devletini yıkıp yerine daha önce de dediğimiz gibi Allah’ın kulları için razı olduğu şeriatının hakim olduğu hak ve adalet devleti kurmayı nasip edinceye kadar da sabretmeye devam edecek.Suriye topraklarında faaliyet gösteren diğer gruplarla birleşme meselesinin ise şartları var. Bu birleşmenin ve toplanmanın, kendisiyle süreklilik ve bağlılığı temin edebileceğimiz doğru bir bünyeye sahip olabilmesi için birleşmeden önce bazı adımların atılması gerekir. Bu söz, adı ne olursa olsun Suriye topraklarında faaliyet gösteren tüm gruplar için geçerlidir.
Birleşme ve toplanma Suriye İslam Cephesi ve Ahraru’ş Şam El İslamiyye Hareketi arasında gerçekleşti. Bu kapsamda büyük adımlar attık ve bu adımları da duyurduk. Suriye İslam Cephesi grupları arasında uyumun sağlanması için de çaba sarfettik. Allahu Teala’nın lütfuyla bu da oldu. İslami Cephe’ye bağlı beş grup tek isim altında birleşti.
Ahraru’ş Şam Hareketi, El Fecru’l İslamiyye Hareketi, Et Taliatu’l İslamiyye Grubu, El İman El Mukatile Tugayları, Hamza bin Abdulmuttalip Tugayları; bu tugayların hepsi Suriye İslami Cephesi’nin kapsamında –ayrı ayrı- gruplardı. Sonra birbirlerine karışarak İslami Ahraru’ş Şam Hareketi ismini alıp tek bir komutanlık altında tek bir örgütsel varlığa dönüştüler.
Bu, şeriat kurallarına bağlı, doğru, net, düzgün yaklaşım sahibi tugayları tek bir isim altında birleştirme adına sarfetmiş olduğumuz çabalardandır. Dediğim gibi çeşitli tugayların İslami Ahraru’ş Şam Hareketi adı altında birleştirilmesinde başarılı olduk.
Muhabir: Bazıları cihadınızın şer’i kurallara bağlı olmadığı suçlamasında bulunuyor. Buna nasıl cevap veriyorsunuz? Özgür bölgeleri yöneten şer’i komiteler bulunuyor mu?
Ebu Abdurrahman: Bizim Şeriat kurallarına bağlı olmadığımıza dair suçlanmamız sorusu gerçekten garip bir soru. Bu iddiaya gerçeklik, insanlar arasında yayılıp görülen durumumuz, çalışma yöntemimiz ve şeriat kurallarına bağlılığımız cevap verip yalanlıyor. Bizler hiçbir amelimizde şeriatın emirleri dışına çıkmıyoruz. Bu, delilsiz bir iddiadır. Bu iddiada bulunanlara da diyoruz ki: İddialarınıza delil getirmediğiniz sürece yalan sayılır.
Bizler Suriye İslam Cephesi ve İslami Ahraru’ş Şam Hareketi olarak hareketimizi başlangıçtan itibaren şeriat kurallarına ve hükümlerine bağlı olarak kurduk. Hareketin Şer’i ofisi var. Hareketin şer’i ofisinin izni olmadan hiçbir askeri, yardımsal, tıbbi ya da başka türden bir eylem gerçekleştirilmiyor. Bu ofis, insanlar arasında şeriatın ve adaletin kurulması için çalışan nitelikli, sağlam, hükümleri vakıaya uygun şekilde indirmeyi bilen, sözlerini ve fiillerini kontrollü kılan dindarlık ve takvaya sahip ilim talebelerinden oluşuyor. Öyle olduklarına inanıyoruz. Allah’a karşı kimseyi temize çıkarmıyoruz.
Az önce de dediğim gibi kendilerine başvurulmadan hiçbir iş onaylanmıyor. Buna kanıt da özgürleştirilen bölgelerin nasıl idare edileceğini ve buralardaki insanların haklarının korunmasını da bu komitelerin belirliyor olması, güvenliği, insanların haklarını ve mülklerini koruyan şer’i mahkemelerin ve kurulların kurulmasıdır. İslami Ahraru’ş Şam Hareketi bu kurul ve şer’i mahkemelerin ayrılmaz ve kurucu parçasıdır. Özgürleştirilen bölgeleri kontrol altında tutup idare eden, bu bölgelerde hakları ve güvenliği koruyan bu kurullar ve şer’i mahkemelerdir.Muhabir: Nusret Cephesi’nin Kaidetu’l Cihad Örgütü’ne biatını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun Suriye cihadına etkisi olacak mı?
Ebu Abdurrahman: Nusret Cephesi sorumlusunun Kaidetu’l Cihad Örgütü’ne biat etmesi meselesine gelince; Nusret Cephesi’ndeki kardeşlerin atılganlığı, sebatları, kuvvetleri, iyi çalışmaları herkes tarafından bilinmektedir. Onlar Suriye devriminde lider konumdalar. Allah onlardan razı olsun. İyi muameleleri ve güzel ahlakları nedeniyle insanlar arasında seviliyorlar.
Biat etmeleri meselesine gelince bu onları ilgilendiren; örgütsel, çalışma yöntem ve mekanizmasıyla ilgili bir mesele. Bununla birlikte biz genel menfaatin cemaat menfaatinin önüne geçirilmesi, herkesin tüm ilanları geciktirmesinden, işin kapsamlı, kabul edilebilir olması, Suriye halkının devrimine ve cihadına daha çok hizmet etmesi için bu ilanların Suriye’de cihad eden ve ayaklanan diğer gruplarla masaya yatırılıp değerlendirilmesinden yanayız. Her halukarda bu durumun etkileri ileride kendini gösterecek. Allahu Teala’dan hepimizi başarılı, sebatkar kılmasını, amellerimizi sadece rızası için ve Müslümanların menfaatine eylemesini niyaz ediyoruz. Hep beraber çalışmalarımızın Müslümanların genelinin, bu dinin menfaatine ve hepimizin gayesi olan Allahu Teala’nın şeriatının hakim olması, işlerini kolaylaştırması; Allahu Teala’nın şeriatının gölgesinde herkesin adaletin bulunduğu bir hayat yaşaması için çalışmalıyız.
Muhabir: Özellikle de çeşitli yöntem ve merciler rejimin düşürülmesi için yarışıp bu sürece ortak olur, Esed’den sonra Suriye’de etkin bir rol oynamaya çalışırken rejimin düşmesinden sonra inşallah Suriye’nin geleceğine dair görüşünüz nedir?
Ebu Abdurrahman: Biz rejimin düşmesinden sonrasındaki Suriye’ye yarım yüzyıldan fazla adaletsizlikten, zulümden, işkenceden ve baskıdan çekmiş Suriye halkının baktığı gibi bakıyoruz. Bizler Beşşar Esed rejimi düştükten sonra tüm insanların İslam şeriatının adaletinin tadını çıkardığı; adalet, hak, insaf devleti kurulmasını istiyoruz. O şeriat ki tüm insanların haklarını güvence altına almaktadır. Allahu Teala’nın razı olacağı şekilde insanların işlerini yönetir. Çünkü bu hanif dini insanların işlerini ve hayatlarını kontrol altına alması için indirmiştir. Herkes bu dinin adaletinden, dürüstlüğünden ve bütünlüğünden faydalanır.
Daha başka proje sahipleri ve çeşitli mercilere de diyoruz ki: Suriyeliler artık kanları ve canlarıyla Suriye halkını korumak için kimlerin kendilerini feda ettiğini, Beşşar Esed çetelerinin eza ve suçlarına karşılık verdiğini biliyor. Haklarını ve özgürlüklerini güvence altına alanın da sadece şeriat olduğunu anladılar. Bu nedenle seçimleri, özgürleştirilen bölgelerde tecrübe ettikleri adaleti yaşayabilmeleri için şeriatın hakim olmasıdır. Bu şeriatın kendilerini koruyan tek gölgelik olduğunu da idrak ettiler.
Suriye’de Beşşar Esed’in düşmesinden sonra rol almak isteyen kimseye ben şunu diyorum: Bunun için bugün de etkin bir rol oynuyor olması gerekir. Mağdur olan, zulme, öldürülmeye, işkenceye maruz kalan ve göçettirilen Suriye halkına sıkıntısı anında, acı çekerken yanında olduğunu ispatlamalıdır ki gelecek aşamada kabul edilebilir olsun.
Dediğim gibi her halukarda Suriyeliler Suriye topraklarında çalışanları, kimlerin bu halkı Beşşar Esed rejiminin ve zebanilerinin baskısından kurtarmak için çaba sarfedip fedakarlıkta bulunduğunu gayet iyi biliyor. Yine dediğim gibi halkımız İslam şeriatının hakim olmasını seçti. Çünkü geçmişte tüm kuramları denediler ve bu kuramların hiç birinin adalet, özgürlük ve onuru getirmediğini, tüm bunları güvence altına alan sistemin sadece şeriatın hakim kılındığı sistem olduğunu, şeriatın hayatlarını istikrarlı kıldığını, özgür, onurlu ve adilce yaşamı güvence altına aldığını gördüler.
Muhabir: Filistin meselesine geçelim. Kudüs’teki tevhid ehli sizi Kudüs’ün kurtarılmasına katkıda bulunacak umudun parçası olarak görüyor. Kendilerine mesajınız nedir?
Ebu Abdurrahman: Kudüs’teki tevhid ehli kardeşlerimizin bizlere Kudüs’ün özgürleştirilmesine katılacak umudun bir parçası gözüyle bakması doğru bir bakış açısıdır. İsabet ettirdiler. Kendilerine diyoruz ki: Suriye’deki kardeşleriniz sizi hayal kırıklığına uğratmayacak.
Kudüs, Filistin davası ümmetin davasıdır. Tüm İslam ümmetinin davasıdır. Ümmet bu davada seçimini yapmıştır. Kudüs ve Filistin’in Müslümanların toprakları arasına dönmesi, gaspçı ve işgalcinin pisliğinden temizlenmesi, halkının –önceden olduğu gibi- özgürleştirilmesi gerekir. Bu, tüm ümmetin meselesidir. Biz Kudüs ve Filistin meselesinde ümmetin seçiminden yanayız. Kudüs’teki tevhid ehli kardeşlerimize mesajımız ise: sabredin, sabırda yarışın, sınırlarda nöbetleşin (cihada hazırlanın). Yolları sizin yolunuz, sebatları sizin sebatınız, sadakatları sizin sadakatınız gibi olması için evlatlarınıza sebat ve sabrı öğretin. Öyle ki kendileri vesilesiyle Müslüman topraklarının korunaklı olduğundan, gaspedilen her karış Müslüman toprağını geri alabileceğimizden mutmain olacağımız o nesil yetişsin. Sizlere ve kendimize Allahu Teala’nın rızasının olduğu ameller üzerine sebatı, bunu, inşallah İslam topraklarını korumaları ve savunmaları için evlatlarımıza öğretmeyi tavsiye ediyoruz.
Muhabir: Hamas hareketi dışarıdaki sözcüsü Usame Hamdan’ın dilinden çıkıp Hamas hareketinin Suriye’de savaşmadığını ve eğitim yapmadığını, bunun tek bir halk arasında yaşanan bir savaş olduğunu söyledi. Kendilerine ne cevap vereceksiniz?
Ebu Abdurrahman: Hamas’ın dışarıdaki sözcüsü Usame Hamdan’ın dilinden ‘Hamas hareketi Suriye’de savaşmıyor ve eğitim yapmıyor’ açıklamaları ve durumu ‘bir halk arasında savaş’ olarak betimlemesi kınanacak türden açıklamalardır. Zamanında bu açıklamalara Suriye İslami Cephe Sayfası, İslami Ahraru’ş Şam Hareketi sayfası, Suriye İslami Cephesi ve İslami Ahraru’ş Şam Hareketi’nin başkanı Ebu Abdullah El Hamevi’nin (Allah onu korusun) sayfası gibi resmi sayfalarımızda cevap verdik. Suriye İslami Cephesi resmi sözcüsü olmam sıfatıyla şahsi sayfamdan ben de cevap yazdım. Dedik ki: ‘Bu Hamas için garipsenecek bir şey değil. Çünkü İran’ın gölgesinde olmaktan razı oldu. Hamas nasıl olur da bu şekilde konuşabilir? Nasıl da durumu böylesine acayip bir şekilde tasvir edip cellatla kurbanı, suçlu katille öldürülen mazlumu, Beşşar Esed çeteleri ve paralı askerlerin elinde İran’ın onayı ve Hizbullah denen grubun yardımıyla haksız yere öldürülen Suriyelilerin kanıyla suçlu katillerinin kanını nasıl da bir tutabilir?!’
Ancak dediğim gibi biz bu durumu garipsemiş değiliz. Çünkü Hamas, İran’ın gölgesinde (himayesinde) olmayı kabl ettiğinde İran’ın istediği şekilde siyasi tavırlarını da işlemesine razı olmuş oldu. Bunu bir avuç zehirli İran desteği için yaptı. Hamas Suriye davasını, Suriyelilerin kanını sırf bu destek devam etsin ve diye ve İran’ın gözünü doldurmak için sattı.
Her halukarda Hamas’a diyoruz ki: İyiliğe böyle karşılık verilmez. Savaşınızda sizi destekleyen, sizi kucaklayan, Gazze bombalandığında acılarınızla acı çeken, sonuna kadar sizinle ve davanızın yanında olduğuna dair açıkça konumunu ortaya koyan Müslüman Suriye halkının iyiliğine böyle karşılık verilemez. Filistin davasını ve Hamas’ı savunan halkın iyiliğine böyle karşılık verilemez. Filistinlileri, davayı savunduğu gerekçesiyle Hamas’ı savunuyordu. Ancak siz son açıklamalarınızla Suriye halkını yüzüstü bıraktınız. Suriye halkı sıkıntı günlerinde, devriminde kimlerin kendilerini desteklediğini, kimlerin de kendilerini terkedip iyiliklerine yüzüstü bırakarak karşılık verdiğini çok iyi biliyor. Tarih bu konumları kaydediyor ve herkes konumunun rehinidir.
Muhabir: Selefi Cihadi metottan kardeşleriniz size destek için eylemler düzenledi. Ancak Hamas daha sonra kendilerini engelledi. Bugünse ‘sözde’ ateşkesi ihlal etmesinin ardından işgalci İsrail’e füze fırlatmalarının ardından ise bu metodun davetçilerini ve evlatlarını tutukluyor. Bu metodun evlatlarına ve Hamas’a ne diyorsunuz?
Ebu Abdurrahman: Bize destek için eylemler düzenleyen kardeşlerimize diyoruz ki: Size çok teşekkür ve şükranlarımızı sunarız. Müslüman Suriye halkı sıkıntısında, cihadında ve devriminde yanında duruşunuzu unutmayacak.
Bir zamanlar kendi saflarındaki adamlar olup hareketine ve cihadına kucak açan, yöntemini destekleyenleri bugün tutuklayan Hamas’a diyoruz ki: Son konumunuz ve İran’a biat etmeniz nedeniyle çok kaybettiniz. Eski halinize dönün. Aslınıza dönün. Hatadan dönmek o hatada ısrar etmekten daha hayırlıdır.
Muhabir: Cihadi medyayı yürüten kardeşlere mesajınız nedir?
Ebu Abdurrahman: Cihadi medyayı yürüten kardeşlere mesajımıza gelince kendilerine şöyle diyoruz: Sizler bu dinin askerlerisiniz. Sizin medyanız bizim cihadımızın temel bir parçasıdır. Bu medya aracılığıyla mücahitlerin gerçek sureti ortaya konup davaları açıklığa kavuşturuluyor. Mücahitlerin gücü ve merhametliliği açığa çıkıyor. Sizler din uğrunda çalışan en önemli bölüklerdensiniz. Siz, cihadi-İslami medyanın adamlarısınız. Allah sizlerden razı olsun.
Muhabir: Son olarak: Genel olarak Arap ve İslam ümmetine, özellikle de Şam topraklarındaki mücahitlere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Ebu Abdurrahman: Son olarak İslam ve Arap ümmetine diyorum ki: Ey 1 milyarlık ümmet! Müslüman Suriye halkının desteğinize ihtiyacı var. Bu ümmetteki tüm samimilere ihtiyacı var. Bu ümmet ki Allahu Teala kitabında kendilerini ‘Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız’ kavliyle vasfetmiştir. Ey bir milyarlık ümmet! Şam’daki kardeşleriniz sizden yardım istiyor. Size sesleniyor. Onlara yardım edin, destek olun. Şam’da bize yardım etmeniz, tüm İslam ümmetine yardım etmeniz demektir. Kardeşlerinizin yardımına, Rabbinizin rızasına koşun.
Şam’daki mücahit kardeşlerimize gelince size de diyorum ki: Mübarek Şam topraklarındaki cihadınız kutlu olsun. Bu topraklar ki Allah Resulü (s.a.s.), hakkında şöyle buyurmuştur: ‘Şam’a ne mutlu! Şam’a ne mutlu! Rahman’ın melekleri Şam’ın üzerine kanatlarını geriyorlar.’ Sebat edin, sınır boylarında cihad için nöbet bekleşin. Yüzüstü bırakanlar sizi aldatmasın. İnşallah sizler desteklenenlersiniz. Şam bizim Şam’ımız olarak geri dönecek. İnşallah zafer bizim olacak ve Şam temkin ümmetinin, İslam ümmetinin, adalet ve insaf ümmetinin çıkış noktası olacak.
Selamun aleykum ve rahmetullah ve berekatuh
Bu röportaj Incanews.com için Defne Bayrak tarafından tercüme edilmiştir
Suriye İslam Cephesi Sözcüsü Ebu Abdurrahman Es Suri Muhammed Talal Bazarbaşi, Cephenin medya ofisine Suriye’deki son durumu değerlendirdi. Ebu Abdurrahman, Suriye halkının gelecekle ilgili beklentilerinden Nusret Cephesi’nin El Kaide Örgütü’ne biat etmesine, Suriye için planlar kuran kesimlerden Hamas Hareketi’nin Suriye devrimi karşısında sergilediği tavra kadar birçok konuya değindi. Son olarak ise İslam ve Arap ümmetine, Şam topraklarında savaşan cihad gruplarına mesaj gönderdi.
Incanews / Haber Merkezi
Muhabir: Öncelikle Şeyhimiz, bu mübarek görüşmeye hoşgeldiniz. Selamun aleykum ve rahmetullah ve berekatuh.
Ebu Abdurrahman: Aleykum selam ve rahmetullah ve berekatuh. Allah sizi varetsin, bol ihsanda bulunsun, iyilikler versin.
Muhabir: Başlangıç olarak Şam’dan başlayalım. Mübarek devrimin başlamasının üzerinden iki yıl geçti. Şam’da yaşanan olayların gidişatı hakkında değerlendirmeleriniz nedir?
Ebu Abdurrahman: Suriye’deki mübarek devrimin başlamasının üzerinden iki yıl geçmesinin ardından Şam topraklarında yaşanan olaylar hakkındaki değerlendirmelerimiz şöyledir: Takip edenler bilir ki mübarek Suriye devrimi büyük ve yüce bir hedef için başladı. Bu da Müslüman Suriye halkının üzerinden zulmün kaldırılması, Beşşar Esed rejiminin düşürülmesi ki bu rejim bu halkı 50 yıl boyunca kullanmış, yeteneklerini yağmalamış, insanların kaderine hükmetmiş ve onlara en kötü azabı çektirmiştir. Suriye halkı işte bu zulmü ortadan kaldırmak, Suriyelilerin hayatları, özgürlükleri ve onurlarıyla oynayan o günahkar eli üzerlerinden çekmek için ayaklandı. Böylece Suriye devrimi başladı. Ancak ne yazık ki tüm dünya bu devrimi yalnız bıraktı. Bu devrimin başarılı olması istenmedi. Dahası başarısız kalması istendi. Ancak Allahu Teala Suriye halkına ve Şam halkına ihsanda bulunarak kendilerine sebat, sabır verdi. Kendilerini sabır göstererek savaşanlardan kıldı. İnsanlar kendilerini işleri istikrar bulana, uğrunda yola çıktıkları; üzerlerinden zulmü kaldırma, hak ve adalet; Allahu Teala’nın şeriatıyla –ki bu, Allah’ın salih kulları için razı olduğu kanundur- hükmedilen bir devlet kurma temennilerini gerçekleştirene dek yalnız bıraktılar.
Muhabir: Sizinle beraber faaliyet gösterek cihadi savaşçı gruplara nasıl bakıyorsunuz? Diğer tugaylara karşı tavrınız nedir?
Ebu Abdurrahman: Diğer savaşçı cihadi grupların çalışmalarına bakış açımıza gelince; biz hepimiz gerçekleşmesini arzu ettiğimiz bir hedef uğrunda çalışıyoruz. O da Beşşar Esed rejiminin düşürülmesi, saldırganın savulmasıdır. Müminlerin üzerine Allahu Teala’ya imandan sonra saldırgan; müminlerin dinlerine, mallarına, canlarına ve onurlarına eza vermek isteyen düşmanı savmaktan daha vacip bir şey yoktur.
Bizler, faaliyet gösteren tugaylar ve savaşçı gruplar hepimiz bu büyük hedefi gerçekleştirme, Müslüman Suriye halkının üzerinden zulmü kaldırma, sonra da şeriatın kurallarıyla belirlediği meşru yollar aracılığıyla Allah’ın şeriatının hakim olduğu, herkesin haklarını güvence altına alan, herkesin şeriatın gölgesinde adalet nimetinden faydalandığı bir devletin kurulması uğrunda çalışıyoruz. Suriye topraklarında faaliyet gösteren diğer gruplara karşı tavrımıza gelince kendilerine karşı muamelemiz de şeriatın kuralları çerçevesinde olup kardeşlik, sevgi, işbirliği, birbirini tamamlama şeklinde kendini göstermektedir. Kendileriyle üst düzeyli koordinasyon içindeyiz. Ortak operasyonlarımız bulunuyor. Sevgili Suriye topraklarında mevcut diğer gruplarla birçok ortak operasyon gerçekleştirdik.
Muhabir: Herkesin Suriye devrimi üzerine üşüşmesi gölgesinde özellikle Nusret Cephesi’yle olmak üzere diğer gruplarla birleşme adına bir çaba yok mu?
Ebu Abdurrahman: Herkesin mübarek Suriye devrimi ve Suriye cihadı üzerine üşüşmesi sorunuza gelince; bu durum artık çok açık bir hal aldı. Bunun için bir delile ihtiyaç yok. Ancak Müslüman Suriye halkı sabretti ve Allahu Teala zafer verene, bu halka zulüm devletini yıkıp yerine daha önce de dediğimiz gibi Allah’ın kulları için razı olduğu şeriatının hakim olduğu hak ve adalet devleti kurmayı nasip edinceye kadar da sabretmeye devam edecek.Suriye topraklarında faaliyet gösteren diğer gruplarla birleşme meselesinin ise şartları var. Bu birleşmenin ve toplanmanın, kendisiyle süreklilik ve bağlılığı temin edebileceğimiz doğru bir bünyeye sahip olabilmesi için birleşmeden önce bazı adımların atılması gerekir. Bu söz, adı ne olursa olsun Suriye topraklarında faaliyet gösteren tüm gruplar için geçerlidir.
Birleşme ve toplanma Suriye İslam Cephesi ve Ahraru’ş Şam El İslamiyye Hareketi arasında gerçekleşti. Bu kapsamda büyük adımlar attık ve bu adımları da duyurduk. Suriye İslam Cephesi grupları arasında uyumun sağlanması için de çaba sarfettik. Allahu Teala’nın lütfuyla bu da oldu. İslami Cephe’ye bağlı beş grup tek isim altında birleşti.
Ahraru’ş Şam Hareketi, El Fecru’l İslamiyye Hareketi, Et Taliatu’l İslamiyye Grubu, El İman El Mukatile Tugayları, Hamza bin Abdulmuttalip Tugayları; bu tugayların hepsi Suriye İslami Cephesi’nin kapsamında –ayrı ayrı- gruplardı. Sonra birbirlerine karışarak İslami Ahraru’ş Şam Hareketi ismini alıp tek bir komutanlık altında tek bir örgütsel varlığa dönüştüler.
Bu, şeriat kurallarına bağlı, doğru, net, düzgün yaklaşım sahibi tugayları tek bir isim altında birleştirme adına sarfetmiş olduğumuz çabalardandır. Dediğim gibi çeşitli tugayların İslami Ahraru’ş Şam Hareketi adı altında birleştirilmesinde başarılı olduk.
Muhabir: Bazıları cihadınızın şer’i kurallara bağlı olmadığı suçlamasında bulunuyor. Buna nasıl cevap veriyorsunuz? Özgür bölgeleri yöneten şer’i komiteler bulunuyor mu?
Ebu Abdurrahman: Bizim Şeriat kurallarına bağlı olmadığımıza dair suçlanmamız sorusu gerçekten garip bir soru. Bu iddiaya gerçeklik, insanlar arasında yayılıp görülen durumumuz, çalışma yöntemimiz ve şeriat kurallarına bağlılığımız cevap verip yalanlıyor. Bizler hiçbir amelimizde şeriatın emirleri dışına çıkmıyoruz. Bu, delilsiz bir iddiadır. Bu iddiada bulunanlara da diyoruz ki: İddialarınıza delil getirmediğiniz sürece yalan sayılır.
Bizler Suriye İslam Cephesi ve İslami Ahraru’ş Şam Hareketi olarak hareketimizi başlangıçtan itibaren şeriat kurallarına ve hükümlerine bağlı olarak kurduk. Hareketin Şer’i ofisi var. Hareketin şer’i ofisinin izni olmadan hiçbir askeri, yardımsal, tıbbi ya da başka türden bir eylem gerçekleştirilmiyor. Bu ofis, insanlar arasında şeriatın ve adaletin kurulması için çalışan nitelikli, sağlam, hükümleri vakıaya uygun şekilde indirmeyi bilen, sözlerini ve fiillerini kontrollü kılan dindarlık ve takvaya sahip ilim talebelerinden oluşuyor. Öyle olduklarına inanıyoruz. Allah’a karşı kimseyi temize çıkarmıyoruz.
Az önce de dediğim gibi kendilerine başvurulmadan hiçbir iş onaylanmıyor. Buna kanıt da özgürleştirilen bölgelerin nasıl idare edileceğini ve buralardaki insanların haklarının korunmasını da bu komitelerin belirliyor olması, güvenliği, insanların haklarını ve mülklerini koruyan şer’i mahkemelerin ve kurulların kurulmasıdır. İslami Ahraru’ş Şam Hareketi bu kurul ve şer’i mahkemelerin ayrılmaz ve kurucu parçasıdır. Özgürleştirilen bölgeleri kontrol altında tutup idare eden, bu bölgelerde hakları ve güvenliği koruyan bu kurullar ve şer’i mahkemelerdir.Muhabir: Nusret Cephesi’nin Kaidetu’l Cihad Örgütü’ne biatını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun Suriye cihadına etkisi olacak mı?
Ebu Abdurrahman: Nusret Cephesi sorumlusunun Kaidetu’l Cihad Örgütü’ne biat etmesi meselesine gelince; Nusret Cephesi’ndeki kardeşlerin atılganlığı, sebatları, kuvvetleri, iyi çalışmaları herkes tarafından bilinmektedir. Onlar Suriye devriminde lider konumdalar. Allah onlardan razı olsun. İyi muameleleri ve güzel ahlakları nedeniyle insanlar arasında seviliyorlar.
Biat etmeleri meselesine gelince bu onları ilgilendiren; örgütsel, çalışma yöntem ve mekanizmasıyla ilgili bir mesele. Bununla birlikte biz genel menfaatin cemaat menfaatinin önüne geçirilmesi, herkesin tüm ilanları geciktirmesinden, işin kapsamlı, kabul edilebilir olması, Suriye halkının devrimine ve cihadına daha çok hizmet etmesi için bu ilanların Suriye’de cihad eden ve ayaklanan diğer gruplarla masaya yatırılıp değerlendirilmesinden yanayız. Her halukarda bu durumun etkileri ileride kendini gösterecek. Allahu Teala’dan hepimizi başarılı, sebatkar kılmasını, amellerimizi sadece rızası için ve Müslümanların menfaatine eylemesini niyaz ediyoruz. Hep beraber çalışmalarımızın Müslümanların genelinin, bu dinin menfaatine ve hepimizin gayesi olan Allahu Teala’nın şeriatının hakim olması, işlerini kolaylaştırması; Allahu Teala’nın şeriatının gölgesinde herkesin adaletin bulunduğu bir hayat yaşaması için çalışmalıyız.
Muhabir: Özellikle de çeşitli yöntem ve merciler rejimin düşürülmesi için yarışıp bu sürece ortak olur, Esed’den sonra Suriye’de etkin bir rol oynamaya çalışırken rejimin düşmesinden sonra inşallah Suriye’nin geleceğine dair görüşünüz nedir?
Ebu Abdurrahman: Biz rejimin düşmesinden sonrasındaki Suriye’ye yarım yüzyıldan fazla adaletsizlikten, zulümden, işkenceden ve baskıdan çekmiş Suriye halkının baktığı gibi bakıyoruz. Bizler Beşşar Esed rejimi düştükten sonra tüm insanların İslam şeriatının adaletinin tadını çıkardığı; adalet, hak, insaf devleti kurulmasını istiyoruz. O şeriat ki tüm insanların haklarını güvence altına almaktadır. Allahu Teala’nın razı olacağı şekilde insanların işlerini yönetir. Çünkü bu hanif dini insanların işlerini ve hayatlarını kontrol altına alması için indirmiştir. Herkes bu dinin adaletinden, dürüstlüğünden ve bütünlüğünden faydalanır.
Daha başka proje sahipleri ve çeşitli mercilere de diyoruz ki: Suriyeliler artık kanları ve canlarıyla Suriye halkını korumak için kimlerin kendilerini feda ettiğini, Beşşar Esed çetelerinin eza ve suçlarına karşılık verdiğini biliyor. Haklarını ve özgürlüklerini güvence altına alanın da sadece şeriat olduğunu anladılar. Bu nedenle seçimleri, özgürleştirilen bölgelerde tecrübe ettikleri adaleti yaşayabilmeleri için şeriatın hakim olmasıdır. Bu şeriatın kendilerini koruyan tek gölgelik olduğunu da idrak ettiler.
Suriye’de Beşşar Esed’in düşmesinden sonra rol almak isteyen kimseye ben şunu diyorum: Bunun için bugün de etkin bir rol oynuyor olması gerekir. Mağdur olan, zulme, öldürülmeye, işkenceye maruz kalan ve göçettirilen Suriye halkına sıkıntısı anında, acı çekerken yanında olduğunu ispatlamalıdır ki gelecek aşamada kabul edilebilir olsun.
Dediğim gibi her halukarda Suriyeliler Suriye topraklarında çalışanları, kimlerin bu halkı Beşşar Esed rejiminin ve zebanilerinin baskısından kurtarmak için çaba sarfedip fedakarlıkta bulunduğunu gayet iyi biliyor. Yine dediğim gibi halkımız İslam şeriatının hakim olmasını seçti. Çünkü geçmişte tüm kuramları denediler ve bu kuramların hiç birinin adalet, özgürlük ve onuru getirmediğini, tüm bunları güvence altına alan sistemin sadece şeriatın hakim kılındığı sistem olduğunu, şeriatın hayatlarını istikrarlı kıldığını, özgür, onurlu ve adilce yaşamı güvence altına aldığını gördüler.
Muhabir: Filistin meselesine geçelim. Kudüs’teki tevhid ehli sizi Kudüs’ün kurtarılmasına katkıda bulunacak umudun parçası olarak görüyor. Kendilerine mesajınız nedir?
Ebu Abdurrahman: Kudüs’teki tevhid ehli kardeşlerimizin bizlere Kudüs’ün özgürleştirilmesine katılacak umudun bir parçası gözüyle bakması doğru bir bakış açısıdır. İsabet ettirdiler. Kendilerine diyoruz ki: Suriye’deki kardeşleriniz sizi hayal kırıklığına uğratmayacak.
Kudüs, Filistin davası ümmetin davasıdır. Tüm İslam ümmetinin davasıdır. Ümmet bu davada seçimini yapmıştır. Kudüs ve Filistin’in Müslümanların toprakları arasına dönmesi, gaspçı ve işgalcinin pisliğinden temizlenmesi, halkının –önceden olduğu gibi- özgürleştirilmesi gerekir. Bu, tüm ümmetin meselesidir. Biz Kudüs ve Filistin meselesinde ümmetin seçiminden yanayız. Kudüs’teki tevhid ehli kardeşlerimize mesajımız ise: sabredin, sabırda yarışın, sınırlarda nöbetleşin (cihada hazırlanın). Yolları sizin yolunuz, sebatları sizin sebatınız, sadakatları sizin sadakatınız gibi olması için evlatlarınıza sebat ve sabrı öğretin. Öyle ki kendileri vesilesiyle Müslüman topraklarının korunaklı olduğundan, gaspedilen her karış Müslüman toprağını geri alabileceğimizden mutmain olacağımız o nesil yetişsin. Sizlere ve kendimize Allahu Teala’nın rızasının olduğu ameller üzerine sebatı, bunu, inşallah İslam topraklarını korumaları ve savunmaları için evlatlarımıza öğretmeyi tavsiye ediyoruz.
Muhabir: Hamas hareketi dışarıdaki sözcüsü Usame Hamdan’ın dilinden çıkıp Hamas hareketinin Suriye’de savaşmadığını ve eğitim yapmadığını, bunun tek bir halk arasında yaşanan bir savaş olduğunu söyledi. Kendilerine ne cevap vereceksiniz?
Ebu Abdurrahman: Hamas’ın dışarıdaki sözcüsü Usame Hamdan’ın dilinden ‘Hamas hareketi Suriye’de savaşmıyor ve eğitim yapmıyor’ açıklamaları ve durumu ‘bir halk arasında savaş’ olarak betimlemesi kınanacak türden açıklamalardır. Zamanında bu açıklamalara Suriye İslami Cephe Sayfası, İslami Ahraru’ş Şam Hareketi sayfası, Suriye İslami Cephesi ve İslami Ahraru’ş Şam Hareketi’nin başkanı Ebu Abdullah El Hamevi’nin (Allah onu korusun) sayfası gibi resmi sayfalarımızda cevap verdik. Suriye İslami Cephesi resmi sözcüsü olmam sıfatıyla şahsi sayfamdan ben de cevap yazdım. Dedik ki: ‘Bu Hamas için garipsenecek bir şey değil. Çünkü İran’ın gölgesinde olmaktan razı oldu. Hamas nasıl olur da bu şekilde konuşabilir? Nasıl da durumu böylesine acayip bir şekilde tasvir edip cellatla kurbanı, suçlu katille öldürülen mazlumu, Beşşar Esed çeteleri ve paralı askerlerin elinde İran’ın onayı ve Hizbullah denen grubun yardımıyla haksız yere öldürülen Suriyelilerin kanıyla suçlu katillerinin kanını nasıl da bir tutabilir?!’
Ancak dediğim gibi biz bu durumu garipsemiş değiliz. Çünkü Hamas, İran’ın gölgesinde (himayesinde) olmayı kabl ettiğinde İran’ın istediği şekilde siyasi tavırlarını da işlemesine razı olmuş oldu. Bunu bir avuç zehirli İran desteği için yaptı. Hamas Suriye davasını, Suriyelilerin kanını sırf bu destek devam etsin ve diye ve İran’ın gözünü doldurmak için sattı.
Her halukarda Hamas’a diyoruz ki: İyiliğe böyle karşılık verilmez. Savaşınızda sizi destekleyen, sizi kucaklayan, Gazze bombalandığında acılarınızla acı çeken, sonuna kadar sizinle ve davanızın yanında olduğuna dair açıkça konumunu ortaya koyan Müslüman Suriye halkının iyiliğine böyle karşılık verilemez. Filistin davasını ve Hamas’ı savunan halkın iyiliğine böyle karşılık verilemez. Filistinlileri, davayı savunduğu gerekçesiyle Hamas’ı savunuyordu. Ancak siz son açıklamalarınızla Suriye halkını yüzüstü bıraktınız. Suriye halkı sıkıntı günlerinde, devriminde kimlerin kendilerini desteklediğini, kimlerin de kendilerini terkedip iyiliklerine yüzüstü bırakarak karşılık verdiğini çok iyi biliyor. Tarih bu konumları kaydediyor ve herkes konumunun rehinidir.
Muhabir: Selefi Cihadi metottan kardeşleriniz size destek için eylemler düzenledi. Ancak Hamas daha sonra kendilerini engelledi. Bugünse ‘sözde’ ateşkesi ihlal etmesinin ardından işgalci İsrail’e füze fırlatmalarının ardından ise bu metodun davetçilerini ve evlatlarını tutukluyor. Bu metodun evlatlarına ve Hamas’a ne diyorsunuz?
Ebu Abdurrahman: Bize destek için eylemler düzenleyen kardeşlerimize diyoruz ki: Size çok teşekkür ve şükranlarımızı sunarız. Müslüman Suriye halkı sıkıntısında, cihadında ve devriminde yanında duruşunuzu unutmayacak.
Bir zamanlar kendi saflarındaki adamlar olup hareketine ve cihadına kucak açan, yöntemini destekleyenleri bugün tutuklayan Hamas’a diyoruz ki: Son konumunuz ve İran’a biat etmeniz nedeniyle çok kaybettiniz. Eski halinize dönün. Aslınıza dönün. Hatadan dönmek o hatada ısrar etmekten daha hayırlıdır.
Muhabir: Cihadi medyayı yürüten kardeşlere mesajınız nedir?
Ebu Abdurrahman: Cihadi medyayı yürüten kardeşlere mesajımıza gelince kendilerine şöyle diyoruz: Sizler bu dinin askerlerisiniz. Sizin medyanız bizim cihadımızın temel bir parçasıdır. Bu medya aracılığıyla mücahitlerin gerçek sureti ortaya konup davaları açıklığa kavuşturuluyor. Mücahitlerin gücü ve merhametliliği açığa çıkıyor. Sizler din uğrunda çalışan en önemli bölüklerdensiniz. Siz, cihadi-İslami medyanın adamlarısınız. Allah sizlerden razı olsun.
Muhabir: Son olarak: Genel olarak Arap ve İslam ümmetine, özellikle de Şam topraklarındaki mücahitlere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Ebu Abdurrahman: Son olarak İslam ve Arap ümmetine diyorum ki: Ey 1 milyarlık ümmet! Müslüman Suriye halkının desteğinize ihtiyacı var. Bu ümmetteki tüm samimilere ihtiyacı var. Bu ümmet ki Allahu Teala kitabında kendilerini ‘Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız’ kavliyle vasfetmiştir. Ey bir milyarlık ümmet! Şam’daki kardeşleriniz sizden yardım istiyor. Size sesleniyor. Onlara yardım edin, destek olun. Şam’da bize yardım etmeniz, tüm İslam ümmetine yardım etmeniz demektir. Kardeşlerinizin yardımına, Rabbinizin rızasına koşun.
Şam’daki mücahit kardeşlerimize gelince size de diyorum ki: Mübarek Şam topraklarındaki cihadınız kutlu olsun. Bu topraklar ki Allah Resulü (s.a.s.), hakkında şöyle buyurmuştur: ‘Şam’a ne mutlu! Şam’a ne mutlu! Rahman’ın melekleri Şam’ın üzerine kanatlarını geriyorlar.’ Sebat edin, sınır boylarında cihad için nöbet bekleşin. Yüzüstü bırakanlar sizi aldatmasın. İnşallah sizler desteklenenlersiniz. Şam bizim Şam’ımız olarak geri dönecek. İnşallah zafer bizim olacak ve Şam temkin ümmetinin, İslam ümmetinin, adalet ve insaf ümmetinin çıkış noktası olacak.
Selamun aleykum ve rahmetullah ve berekatuh
Bu röportaj Incanews.com için Defne Bayrak tarafından tercüme edilmiştir
Moderatör tarafında düzenlendi: