AKP İslam Düşmanı Albay Riyad el-Es’ad’ı ve Tuğ. Gen. Mustafa eş-Şeyh’i niçin Himaye ediyor
Londra’da yayınlanan “el-Hayat” Gazetesi’nin yayınladığı haberde, “Özgür Suriye Ordusu”nu kuran Albay Riyad el-Es’ad Suriye’de devrim gerçekleşirse, asıl savaşlarının Müslümanlarla olacağını açıkça söylemeye başladı.
Riyad el-Es’ad aynı zamanda, hem ulusalcılara ve hem de laiklere mesaj göndererek, batının çıkarlarını ancak kendilerinin koruyabileceğini ifade ederek, Suriye’de İslam’a izin vermeyeceklerini söylüyor. Suriye Ordusundan ayrılan Genç Mustafa eş-Şeyh aynı görüşleri paylaşıyor.
BOP çerçevesinde gerçekleştiği iyice su yüzüne çıkan bu tezgahın içinde AKP ve Türkiye asla olamaz olmamalıdır. Batı Türkiye’yi kullanarak bu laik ve İslam düşmanı generallerin ve askerlerin yönettiği bir devrimi başarıya ulaştırırsa, bundan en çok kaybedecek olan Müslümanlar olacaktır.
Batı Nusayri rejiminin yerine zaten tamamına yakını laik ve faşist olan bu ordunun subaylarından kendileriyle işbirliği yapanları desteklemektedir. Batılı ülkeler şimdiden kesenin ağzını açtılara ve
büyük miktarlarda para transferine başladılar.
Suriye’yi yeni bir diktatörlük beklemektedir. Laikler, Batıyla flörtlerinde bu kadar açık iken diğer taraftan İhvan-ı Müslimin’in yayınladığı deklerasyon tam anlamıyla bir nifak ve hezeyan fotoğrafı sergilemekte ve yıllardır akan Müslüman kanını bir bardak su hükmüne indirgemekte. İslamcıların batıcılık sevdası ile laiklerin batıya ibadetleri ve değerlerini Din edinmeleri arasında sadece Din kavramı fark göstermektedir ki, bu fark da asaletten ve ve akidevi bir boyutu temsil etmekten çok uzak ve Batıya uşaklığın kapısını biraz daha aralamaktadır. O zaman siz bu işin içinde yoksanız ve tezgahta bir yer işgal etmiyorsanız; biz bu işte yokuz, bu Batının bir tezgahıdır ve bizim Batının tezgahıyla hiçbir ilgimiz olamaz desenize!
Madem ki böyle bir savaşa hazır değilsiniz size ateşe sürükleyenlerin oyunlarına niçin geliyorsunuz ve laiklerin bile vermediği tavizleri şimdiden batılı devletlere servis ediyorsunuz?
Bu bize şu gerçeği geösteriyor: Mevcut sahada kemikleşmiş ve tarikatlaşmış İslami Hareketlerin büyük bir kısmının emperaylizmle ve kafirlerle işbirliği yapmaya hazır olduklarını ve koltuk sevdası için dinlerini ve haysiyetlerin ayaklar altına alabileceklerini göstermiştir.
Mevcut İslami hareketlerin; yıllardır Müslümanları getirdikleri nokta; zillet, nifak ve döneklikten başka bir şey olmamıştır.
İslam âlemi; bu nifakla ma’lul İslami hareketleri ve liberal İslamı ve Demokratlaşan tüm Dinci ve Dini hareketleri reddetmek ve Allah’ın kitabı ve Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti üzere olan ve fıkhımızın asaletini ortaya koyan ve izzetimizi dünyalık çıkarlar için ayakları altına almayan ve Müslümanların iradeleri ve istekleri ve gelecekleriyle ilgili özgün projelerine ipotek koymalarına engel olmaları gerekir.
Avrupa Merkezci ve Amerikancı liberal İslam; Kur’an’ı ve Sünneti Müslümanların gözleri önünde hiçleştirmektedir.
Tarikatçı İslam ve örgütçü İslamcılık ve İhvancı Din ve İslam anlayışı; Müslümanları aslında bir felakete doğru sürüklemekte ve Müslümanlarası bir savaşın tohumlarını ekmektedir.
Batı ve ABD, bu liberal ve iki yüzlü münafık Müslümanları iktidar ede ede. Çok yakın bir gelecekte bu idareleri ve iktidarları bizim üzerimize daha sert ve haşin bir biçimde saldırtacaktır.
Durum bunu göstermektedir. Çünkü Batıcı İslam ve liberal Dini anlayşın Türkiye’de Kur’ancılık ve Hadis inkarcısı akımların ve ilahiyatçıların hazırlamakta olduğu bir zeminde kurulacağından kimsenin şüphesi olmasın. Biz sık sık yazılarımızda Fazlurrahman İslamı derken, bunu gelişigüzel laf olsun diye dile getirmiyoruz.
Bu yönden AKP’nini kendisine dikkat etmesi gerektiği gibi bizlerin de çok dikkat etmesi gerekiyor. AKP Okullarda Kur’an ve Siyer Derslerini seçmeli ve belki de yarın zorunlu dersler olarak koymayı düşünürken, acaba Kur’an’ın açıklanmasını ve Siyer’in anlatılmasını kimin gözünden görecek ve kimin zaviyesinden yorumlayacak? Muhammed Hasaneyn Heykel’in mi, yoksa İbn Hişam’ın ve İbn İshak’ın mı? Y da Y.Nuri Öztürk’ün bakışıyla veya mu’cizleri inkar eden Muhammed Esed ve Onun Türkiye’deki mukallidlerinin mi?
Siyere; Nasraniler ve Yahudilerle ilgili bahisleri kim yazacak ve bu bahsiler nasıl işlenecek? Türkiye ilahiyatçılarının önemli bir kesimi, Sünneti bir şekilde eleştirenlerden ve mucizeleri inkar edenlerden oluşmaktadır.
AKP, varlığını üzerine inşa ettiği mantık ve felsefeden hareket ederse, her şeyi berbat edecek ve Din adına liberalizm ve “Dinlerarası Diyalog” denen meşbuh projenin anlayışına teslim olacaktır, böyle devam ederse buna da mecbur kalacaktır. Din derslerinin ismini değiştirilmesi projesi -ki zaten var olan da Dinden başka her şeyi anlatılmaktaydı- aslında Nasraniler ve Yahudiler için gündeme getirilmektedir. Bu projede onların da cennete girecekleri ve onların da İslam gibi, Allah’a ibadeti esas aldıkları anlatıldığı zaman bu kez bu derslerin bu mahiyetiyle iptal edilmesi imkansızlaşır. Bunun için Müslümanların bu derslerdeki içerikleri bilmeden bunu seçmeleri asla doğru değildir. Bilakis, İslam dışlı bir şey gördüğümüzde asıl bizlerin reddetmesi ve bu derslere katılmamız gerekir.
Birçok İmam ve Hoca artık Sünnet hakkında kuşku duymakta ve Sünneti tamamen inkar eden Müftüler Diyanette görev yapmaktalar. Tanıdığım İmamların bazlıları, Sünneti çok siyasi bir dille dışlayan ve Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) ahsabını (radiyallahu anhum)eleştirenlerin ve Kur’an’ı te’villeriyle çarpıtan ve saptıran yazarların düşüncelerini paylaştıklarını gördüm.
Dinin zarurat kısmından olan bir çok konuyu inkar eden İmamlar, bugün halkın önünde namaz kıldırmaktalar. Gelecekte ilahiyatların bu Sünnet ve Mu’cize karşıtı sapkınlığına engel olunamazsa ve buna dur denilemezse, 25 yıl sonra Türkiye’de Kur’an ve Sünnet İslamından bir şey kalmayacaktır.
AKP böyle bir hengamede Riyad el-Ed’ad gibi bir batıcıyı ve İslam düşmanını bizim paralarımızla ve yardımlarımızla koruyamaz ve bu topraklarımızda tutamaz. Eğer bir çok gazete ve internet sitesine yansıyan bu haber doğruysa; Erdoğan’ın ve kurmaylarının oturup ne yaptıkları üzerinde çok iyi düşünmeleri gerekir. Eğer AKP bunu bildiği halde bu insanları kolluyor ve alın terimizden onlara yardımda bulunuyorsa onlara da AKP’ye de yaptıklarından ötürü hakkımızı helal etmiyoruz. Bu aynı zamanda AKP’nin Modern Dincilik anlayışına da bir darbedir ve gelecek seçimlerde bir çok insanın bunun göz önüne alarak düşünmesine yol açacaktır.
Buradan Türkiyeli bütün Müslümanlar sesleniyorum. Suriye ile ilgili yardımlarınızda Allah rızası için lütfen dikkatli olun.
İsrail’le dost olacak bir iktidarın yolarını AKP açıyorsa bu Bölgedeki tüm İslami hareketleri ve Müslümanları olumsuz etkileyecektir.
AKP bazı dış siyasetlerinde kendisini çok iyi ve yanılmaz görebilir. Yarın o koltukları terk edeceksiniz ve altına imza attığınız evraklarda kalan bizleri bağlayacak ve bizlerin köleliğine giden yolu açacaktır.
Türkiye’nin hali hazır politikası; İsraili korumakta ve İsrail’le çok hassa ve ince ayarlar üzerinde anlaşılarak yürümektedir. Bu politikanın bize ait olan ve İslam hizmet eden bir tek tarafını görmüyoruz. Zira Suriye’den sonra Filistinin laikleştirilmesi ve Amerikancı bir İslamla -eğer olursa- yönetilmesine geçilecektir. Ondan sonra; Hamas’ın da FKÖ’nün yaptığı gibi - belki İslamî Cihad’ın da bu anlaşmalara boyun eğmesi ve İsrail’in elini sıkmaları istenecektir.
Riyad el-Es’ad’ın da bugüne kadar İsrail’in Colan’ı işgaliyle ile ilgili söylediği bir tek ciddi söz olmadığına göre vatanların bir parçasının İsrail’in elinde olmasına rağmen nasıl oluyor da İslam savaşacağını söyleyebiliyor?
Suriye topraklarını İsrail’e satanlar; İhvan ve Müslümanlar olmadığı halde, Devrimin İslamileşmesine izin vermeyeceklerini söyleyenler; Beşşar’dan çok farklı bir proje değiller.
Türkiye mademki kendisini riske atmayı göze alıyor bari İslam ve Müslümanlar için bir şeye değsin. Ancak ABD Türkiye’deki değişimin karşılığını; AKP’den ve de Türkiye’den isteyecekse, bunun faturasının hiç de memnun edici olmayacağını söyleyebiliriz. En doğrusunu Allah bilir.
MEHMET EMİN AKIN