Soru: Tağutun mahkemesine muracaat eden bir adamın tekfirinde silsile varmıdır?
Cevap:Sevgili kardeşim; Tağuttan hüküm talep eden birinin tekfiri bir çok şekilde gerçekleşir. Herşeyden önce Şeyh Abdurrahman İbn Hasan Ali Şeyh’in dediği gibi; “ Tağuta muhakeme olmak ona iman etmektir.” Bu ibadettir. Tıpkı secdenin ibadet olması gibi. Ancak her secde ibadet midir diye ikinci soru sorulduğunda hayır cevabı gelecektir ki, Meleklerin Adem’e yaptıkları selam secdesi ile Muaz’ın Nebi sallahu aleyhi ve sellem’e yaptığı selam secdesi bizim şeriatımıza kadar mubahtı ve Muaz hadisi ile haram kılındı. Bu da ortaya koyuyor ki secde bir ibadet çeşididir. Ancak her secde değil.
Aynı şekilde Alimler; Tağuta muhakeme olmanın helalliğine itikat eden, tağutun hükmünün şeriatın hükmünden üstün olduğuna inanan ya da bu ikisi arasında muhayyer olduğuna inananların tekfirinde icma etmişlerdir. Bu icmayı Şeyh Muhammed ibn Abdulvehhab İslam’ı bozan on unsur adlı kısa risalesinde 4. Unsurda apaçık ifadeler ile beyan etmiştir. Bu itikadi olan ve ümmetin küfür olduğuna icma ettiği kısımdır.
Ancak günümüzde en çok tartışılan ve en çok konuşulan yön olan, tağutun hükmünün batıllığına itikat ederek tağuttan hüküm talep eden insanların tekfirinde ise insanlar bir hayli zorlandılar. Ancak burası ümmetin üzerine icma ettiği değil bilakis ihtilaf ettiği kısım olmuştur. Bizim zannımız ve ictihadımızın sonucu bunun da küfür olmasıdır. Ancak bizim anlayışımız ne nasdır ne de icmadır ki bize muhalefet edenler kafir olsunlar.
Namaza vacip diyerek namazı terk edene Ahmed şirk işledi derken; Ebu Hanife, Şafi ve Malik itikat ettiği için şirk işlemedi diyorlar. Birinin şirk dediğine öteki İslam diyor.
Aynı şekilde şeriata muhakemenin vacipliğine inanan ancak terk eden insanı bizler tekfir ediyoruz tıpkı Ahmed gibi. Bazı kardeşlerimizde tekfir etmiyorlar fısk ile itham ediyorlar tıpkı Ebu Hanife, Şafi ve Malik gibi.
Şeyh Muhammed ibn Abdulvehhab’a tağuta muhakemenin hükmü sorulduğu zaman şöyle cevap veriyor; “ Kim tağuta muhakemenin helalliğine itikat ediyorsa o kafirdir.“ (Durerus Seniyye Reddiyeler Kitabında)
Bizim Ahmed gibi tekfir etmemizin sebebi sorulursa deriz ki;
Allah ayette tağuta muhakeme olmayı irade edenlerin kafir olduklarını beyan etmiştir. Hiç şüphe yoktur ki insan zina yapmayı irade etse kafir olmaz fasık olur. Aynı şekilde insan Allah’a küfretmeyi irade etse etmeden mücerred istemesi ile kafir olur. Buradan da anlaşılacağı gibi tağuta mücerred muhakeme olmak küfür ki onu daha amele dökmeden Allah celle celaluhu mücerred irade etmek ile tekfir etmiştir.
Cevap:Sevgili kardeşim; Tağuttan hüküm talep eden birinin tekfiri bir çok şekilde gerçekleşir. Herşeyden önce Şeyh Abdurrahman İbn Hasan Ali Şeyh’in dediği gibi; “ Tağuta muhakeme olmak ona iman etmektir.” Bu ibadettir. Tıpkı secdenin ibadet olması gibi. Ancak her secde ibadet midir diye ikinci soru sorulduğunda hayır cevabı gelecektir ki, Meleklerin Adem’e yaptıkları selam secdesi ile Muaz’ın Nebi sallahu aleyhi ve sellem’e yaptığı selam secdesi bizim şeriatımıza kadar mubahtı ve Muaz hadisi ile haram kılındı. Bu da ortaya koyuyor ki secde bir ibadet çeşididir. Ancak her secde değil.
Aynı şekilde Alimler; Tağuta muhakeme olmanın helalliğine itikat eden, tağutun hükmünün şeriatın hükmünden üstün olduğuna inanan ya da bu ikisi arasında muhayyer olduğuna inananların tekfirinde icma etmişlerdir. Bu icmayı Şeyh Muhammed ibn Abdulvehhab İslam’ı bozan on unsur adlı kısa risalesinde 4. Unsurda apaçık ifadeler ile beyan etmiştir. Bu itikadi olan ve ümmetin küfür olduğuna icma ettiği kısımdır.
Ancak günümüzde en çok tartışılan ve en çok konuşulan yön olan, tağutun hükmünün batıllığına itikat ederek tağuttan hüküm talep eden insanların tekfirinde ise insanlar bir hayli zorlandılar. Ancak burası ümmetin üzerine icma ettiği değil bilakis ihtilaf ettiği kısım olmuştur. Bizim zannımız ve ictihadımızın sonucu bunun da küfür olmasıdır. Ancak bizim anlayışımız ne nasdır ne de icmadır ki bize muhalefet edenler kafir olsunlar.
Namaza vacip diyerek namazı terk edene Ahmed şirk işledi derken; Ebu Hanife, Şafi ve Malik itikat ettiği için şirk işlemedi diyorlar. Birinin şirk dediğine öteki İslam diyor.
Aynı şekilde şeriata muhakemenin vacipliğine inanan ancak terk eden insanı bizler tekfir ediyoruz tıpkı Ahmed gibi. Bazı kardeşlerimizde tekfir etmiyorlar fısk ile itham ediyorlar tıpkı Ebu Hanife, Şafi ve Malik gibi.
Şeyh Muhammed ibn Abdulvehhab’a tağuta muhakemenin hükmü sorulduğu zaman şöyle cevap veriyor; “ Kim tağuta muhakemenin helalliğine itikat ediyorsa o kafirdir.“ (Durerus Seniyye Reddiyeler Kitabında)
Bizim Ahmed gibi tekfir etmemizin sebebi sorulursa deriz ki;
Allah ayette tağuta muhakeme olmayı irade edenlerin kafir olduklarını beyan etmiştir. Hiç şüphe yoktur ki insan zina yapmayı irade etse kafir olmaz fasık olur. Aynı şekilde insan Allah’a küfretmeyi irade etse etmeden mücerred istemesi ile kafir olur. Buradan da anlaşılacağı gibi tağuta mücerred muhakeme olmak küfür ki onu daha amele dökmeden Allah celle celaluhu mücerred irade etmek ile tekfir etmiştir.