Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Tağutun Muslumanlara Cuma Hutbesi Vermesi, ve Tağuta Takiyye Yapmak Caiz mi?

S Çevrimdışı

seyfullah_99

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
esselamualeykum
benim sorum soyle
Hic bir ikrah olmadan, kenidini musluman idia eden tagut; muslumanlara cuma gunu hutbe verebilir mi?

Tekfir edilen bir tagutlan takiye yapila bilr mi?
Oysa Allah onu red etmemizi emretmis, ondan beri olmamizi ve tekfir etmemizi emretmistir.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullah;

Kafirler, mu'minlere imam olamadıkları gibi, Cumua namazının farz rukûnlarından olan Hutbe'yi de veremezler. Çünkü ;
".... Allah, mu'minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir." (Nisa 141)


Takiyye durumu, zaten genelde güç, otorite sahibi kafirler, tağutların zulmu karşısında yapılır. Bunun da zemini ve şartları alimlere(mezheb) göre bazı değişiklikler arz etse de, genelde ölüm anı, ya da uzuvlardan birinin kesilip koparılması durumuyla başbaşa kalınması durumunda gündeme gelebilir.
Sahabeden Ammar bin Yasir'in (r,anh), Kurayşın tağutları tarafından kuyuya atılması ve kalbi iman ile dolu olduğu halde sadece lafzen küfür sözünü söylemek zorunda kalması durumunda imani durumunu bildiren ayet nazil ulmuştur.

"Kalbi iman ile sukûnet bulduğu halde (dinden dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah'tan bir gazab gelir ve kendilerine çok büyük bir azab vardır." (Nahl 106)

Bu (Takiyye/ikrah) konunun teseferruatı usul-u fıkıh kitablarının azimet ve ruhsat bablarında bulabilirsiniz.

Konuyu daha geniş açıklaması umuduyla şu kıssayı da aktarıyorum:

Rumlar, Abdullah bin Huzafe el Sehmi esir alıp krallarına getirdiklerinde “bu Muhammed’in sahabilerinden en değerli birileri, buna gerekenleri yapalım bu hırıstiyan olursa bir çoğu hırıstiyanlığı kabul eder” diye telkinlerde bulunmuşlar.

Kral da Abdullaha: “Ben sana elimde bulunan iktidara ortak edeceğim , otorite sahibi kılacağım gel hırıstiyan ol” diye teklifte bulunmuş .
Abdullah: “
sen bütün elinde bulunanları , hatta Arapların elinde bulunanları bana verecek olsan Muhammed’in dininden bir göz açıp kapayıncaya kadar bir zaman için dahi vazgeçmem“ cevabını vermiş.
Kral: ”
O halde seni öldüreceğim” demiş .
Abdullah: ”
Bildiğini yapmakta serbestsin” cevabını vermiş.
Kral: “
Abdullah’ın bir yerden aşağı asılmasını, okçular tarafından ellerine, ayaklarına okların yağdırılmasını ve burada Abdullah’ın hırıstiyanlığı kabul etmek zorunda kalacağınısöylemiş.
Bu işlemler Abdullah’a yapılırken , Abdullah diretmiş evet dememiştir.
Sonra indirilmesini, yakmış olduğu ateşte suyun kaynatılmasını, Müslümanlardan 2 esirin getirilip onun içine atılarak kebab edilmesini emretmiş. Abdullah burada da hırıstiyanlığı kabul etmeyi reddetmiş hırıstiyan olmamıştır.
Sonra Abdullah’ın da aynı suyun içine atılarak yakılmasını emretmiş. Abdullah ağlayınca kral bundan ümitvar olmuş. Artık dininden döneceğini zannetmiş , getirin onu buraya deyip tekrar hırıstiyan olmasını teklif etmiş, Abdullah ağlamış.
Kral : “
sen niye ağlıyorsun?” deyince
Abdullah: “Kendi içimden dedim ki “
Şu an kaderin gereği buraya atılıyorsun, ve ben arzuluyordum ki başımdaki bulunan saçların adetince cesedimde başlarım olsun, her biri Allah yolunda şehid olsun. Şu an birden ölüp gidiyorum buna ağlıyorum.”
Kral: ”
Ne dersin benim başımı öp seni serbest bırakayım?” demiş
Abdullah: ”
Diğer bütün Müslüman esirleri de serbest bırakacak mısın?” diye sorunca
Kral: ”
Evet diğer bütün Müslüman esirleri de serbest bırakacağım
Abdullah diyor ki: içimden dedim ki “bu Allah’ın düşmanlarından biri , başını öpeyim beni serbest bıraksın , diğer Müslümanları da serbest bıraksın, ondan sonra benim bunu göreceğim yok, umurumda değil ne olursa olsun.”
Yaklaştı bana, öptüm başını. Esirleri verdi bana. Onlarla Ömer’in Huzuruna vardım, Ömer’e durumu anlattım.
Ömer dedi ki :”
Her müslümanın Abdullah bin Huzafe’nin başını öpmesi icab eder. İlk Onun başını öpmeye de ben başlıyorum” dedi ve öptü.
(Bu olay Hakim’in Mustedrak’inde, Hayatu’s sahabede, el-İsabe fi Temyizi's-Sahabe, Kenzul Ummal isimli hadis kitabında , Beyhaki’nin Suneninde, İbn Asakir’de zikredilmektedir.)

Evet alimler bu olaylara dayanılarak bir insan ikrah karşısında diretirse şehid olur amma diretmeyip zorlama olursa, dininden döndüğünü söyleyerek canını kurtarırsa kafir olmaz kanaatine varmışlardır.
Ancak ikrahın mahiyeti hususunda sahabilerden çeşitli görüşler zikredilmiştir.


Hz. Ömer diyor ki : “Kişi eğer aç bırakılırsa veya tehdit edilip korkutulursa yahut hapsedilirse artık kendisi bakımından emniyet içinde olmaz ikrah içindedir.”

Huzeyfe’tu-l Yeman diyor ki: ”Kamçılarla dövmenin insanı baştan çıkarması kılıçtan daha beterdir. Görmezmisiniz kişiyi kamçılayarak idam sehpasına çıkarır orda idam ederler.”

Abdullah bin Mesud (r.a.) diyor ki: “ Bir yöneticinin huzurunda bana vurulan 2 kamçı dahi benim bazı sözleri söylememi mubah kılar”. Bu husustaki en az işkenceyle bir çok sözün söyleneceğini ifade eden görüştür.
(Musannef ibni ebi Şeybe’de geçiyor , tefsir-i Kurtubi’de geçiyor)

Altmış kusur yıl kadılık yapan Şureyh diyor ki :
Bir adamı hapsedersen veya elini kolunu bağlarsan yahut başka tehditlerde bulunursan bu onun için zorlamadır.”


Buhari diyor ki: “Takiyye kıyamete kadar caizdir”.

Diğer sahabelerden görüşlerin tümünü aldığımızda İkrah ; aç bırakma, tehdit etme, elini kolunu bağlama, hapsetmelerle tahakkuk edeceği zikredilmiştir. Ancak kişinin küfür sözü veya işini yapaması için miktarlarının ne olacağı mezhebler arasında farklılık arzetmektedir.

Hanefilere göre; “bir insanın küfür sözünü veya işini yapabilmesi için, hayat tehlikesi veya organının koparılması tehlikesine kesin kanaatini getirmesi şarttır. Ayrıca ebu Hanife’ye göre, bu tehditi yapanın devlet otoritesi olması şarttır. Korsanların, eşkiyaların tehditi yeterli değildir.
Hanefi mezhebinden iki alim İmam Muhammed ve İmam Yusuf’a göre “tehditi gerçekleştirebilecek herkesin tehditi yeterlidir.”


İkrahın derecesi hususunda en geniş yer veren İmam Şafii’nin mezhebidir. Hapsedilmede ikrahtır, dövmede ikrahtır , hatta şahsiyetli kişileri az dövülmesi bile ikrahtır. Akrabalarından birini öldürmeyle tehditte ikrahtır. Velev ki üst tarafı veya alt tarafı olsun, şeklinde ikrahın çeşitli şekillerde olacağı , kişiden kişiye , sebebten sebebe fark edeceği arz edilmiştir. Ama bu mezhebe göre de tehdit eden tehditini yerine getirebilecek güçte olmalı, tehdit edilende buna kesin kanaatini getirmelidir. Sadece zanlar yeterli değildir.

İmam Ahmed b. Hanbel’in mezhebine göre de dövme , boğazını sıkma, suya sokma benzeri işkenceler ikrah olabilir fakat yeter ki bunlardan bir kısmı fiilen uygulanmış olsun. Sadece laf ile tehdit, sahih görüşe göre ikrah sayılmaz. Tehdit edilenlerden bir kısmı fiilen tehdit edilene uygulanmış olması lazım. Ammar b. Yasir olayı bunun böyle olduğunu göstermektedir.

İmam Malik’e göre bir farklılık , ikrah edilen kimse neye mal olursa olsun küfür sözü veya işini yaparken, ondan istenilenin aynısı değil değiştirerek karşıdakileri aldatıp başka bir şey yapması gerekir. Yani sözlerinde tevriye, (bir şeyi söyleyip başka birşeyi kastetme) veya tahrif ederek konuşma, işlerinde onların istediğine ters bir şekilde, secde ederken kafasını yan çevirme veya yere yatma vb. şeylerle ikrahın ondan istenilen maddesini aynen uygulamaması lazım, yoksa dinden çıkar diyorlar.

Verilen delillerden de anlıyoruz ki , sadece mal yalnız ikrah olmuyor. “Senin fabrikanı yakarım” tehditi ikrah olmuyor. İmam Şafii’ye göre eğer tahammül edilemeyecek bir mal ise tehdit olabilir diğerlerinde malla tehdit ikraha girmemektedir.

 
Üst Ana Sayfa Alt