Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Tarikatçıların "Başkasını Düşünmeyi" Rabıtaya Delil Göstermesine Reddiye Var mı?

K Çevrimdışı

Karadenizli

Üye
İslam-TR Üyesi
EsSelamu aleykum Ikhwan,

Öncelikle belirtmek istiyorum ki Rabityla ilgili yapilan reddiye yillar once, '' Fecri sadik dogru maske goruldu '' basligi altinda çok güzeldi. Yapimda emegi geçen kardeslerimizden Allah razi olsun.

Konu içerisinde rabita ya örnek verilirken genelde Naksibendi eski seyhlerinin sözleri geçiyor. Benim sorum su olacak; Kadiri tarikatindan konustugumuz bazi kisiler rabita yi anlatirken gerçek anlamini anlatmayip iste '' Sen oglunu , kardesini falan hic hayal etmezmisin ''diyerek masum gorunmeye çalisirlar. Onlara Naksibendi seyhlerinden ornek getirildiginde paçayi kurtarmak icin o an naksibendi dalalette bizim onlarla ilgimiz yok diyebiliyorlar. Benim bu isi bilen kardeslerimden talebim , Kadirilerin sözlerinden çikmadiklari seyhlerinden rabitayla ilgili bazi sözler getirmeleri .

Allah Razi Olsun
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Karadenizli;316866' Alıntı:
EsSelamu aleykum Ikhwan,

Öncelikle belirtmek istiyorum ki Rabityla ilgili yapilan reddiye yillar once, '' Fecri sadik dogru maske goruldu '' basligi altinda çok güzeldi. Yapimda emegi geçen kardeslerimizden Allah razi olsun.

Konu içerisinde rabita ya örnek verilirken genelde Naksibendi eski seyhlerinin sözleri geçiyor. Benim sorum su olacak; Kadiri tarikatindan konustugumuz bazi kisiler rabita yi anlatirken gerçek anlamini anlatmayip iste '' Sen oglunu , kardesini falan hic hayal etmezmisin ''diyerek masum gorunmeye çalisirlar. Onlara Naksibendi seyhlerinden ornek getirildiginde paçayi kurtarmak icin o an naksibendi dalalette bizim onlarla ilgimiz yok diyebiliyorlar. Benim bu isi bilen kardeslerimden talebim , Kadirilerin sözlerinden çikmadiklari seyhlerinden rabitayla ilgili bazi sözler getirmeleri .

Allah Razi Olsun
Âleykum selam we rahmetullah kardeşim ;

Bahsettiğiniz tasavvuftaki rabıta uygulamasına reddiye yazımız forumda bulunmakla beraber, sorunuzun cevabı da aynen orada bulunmaktadır. Bu iddialarının rabıtanın uygulanması ile alâkası yoktur. Yazımızın ilgili bölümünü aynen aktarıyorum:

Rabıtayı savunanların iddialarına renkli yazımız reddiyedir.

2. Bölüm- Devamı

TEFEKKÜR YA DA VARLIKLARI RABITA


Kur'an ve Sünnette emredilen bir diğer rabıta şekli tefekkürdür. Tefekkür etmek, fikretmek, düşünmek aynı şeydir. Hepsi kalple yapılan bir ameldir.
Düşünmek akıllı olmanın gereğidir. İnsanın en başta gelen özelliği düşünmektir. Tefekkür, boş ve gelişi güzel bir düşünce değildir; gizli bir ilim yoludur. Tefekkür kalp aynasında varlıkların iç yüzünü görmektir. Bilinene bakıp gizli olanı fark etmektir. Görünene bakıp görünmeyene ulaşmaktır. Delile bakıp hedefe varmaktır. Tefekkür, sanata bakıp sanatkârı tanımaktır. Kalp gözüyle Yüce Yaratıcı’nın varlıklarda gizlediği ilmini, kudretini, rahmetini ve hikmetini görüp, O’na hayran olmaktır. Bunun sonu O’nu sevmek, zikretmek, yüceltmek ve O’na teslim olup huzura ermektir. Kur’an’da bu sonuç tefekkür, tezekkür, teemmül, tedebbür, ibret, basiret, marifet ve muhabbete bağlanmıştır.
'MÜRŞİD YERİNE Allah'I DÜŞÜN' SÖZÜ DOĞRU MU?
Yüce Allah'ın zatı hariç, her şey düşünülebilir. Yüce Allah'ın zatı hiçbir şeye benzemediği için onu düşünmek mümkün değildir. Rasulullah s.a.v. Efendimiz, bu konuda şu ölçüyü önümüze koymuştur:
Allah Tealâ'nın zatını tefekkür etmeyin/düşünmeyin. O'nun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşünün. Çünkü siz Allah'ın zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz. (Ebu'ş-Şeyh, Kitabu’l-Azame; Ebu Nuaym, Hilye; Tabaranî, el-Evsat; Beyhakî, Şuabu’l-İman; Elbanî, Sahiha.)
Alimlerimiz bu hadisten hareketle şu temel kaideyi tespit etmişlerdir: Her ne ki hayal edilir, o Allah değildir. (Şa'ranî, el-Yevakıt). Yüce Allah’ın dışındaki her varlık düşünülebilir ve nasıl olduğu hayal edilebilir. Fakat Allah nasıl acaba diye düşünülmez, düşünülemez.
Bu hadis, niçin bir mürşidi düşünüyorsunuz da Allah’ı düşünmüyorsunuz, diyenlere cevap vermektedir. Kâmil mürşid, bir varlıktır, kuldur, edep ve takva sahibi salih bir insandır. Allah’ın dostu, halifesi, şahidi, delili ve davetçisidir. Onu düşünmek, hayal etmek, kalpte canlandırmak, gönülde şekillendirmek, rabıta yapmak mümkündür, fakat bu durum Yüce Allah’ın zatı için mümkün değildir.

İslam , kimsenin düşünmesini engellemez , hele ki ustasını , hocasını , mürşidini , annesini , babasını , evladını , işini , ayeti hadisi Müslüman kardeşini vs düşünmek tefekkür etmek güzel olandır. İnsan kendi iradesi ve irade dışında düşünebilmektedir. Hatta istemi dışında tuvalette bile düşünse bunda vebal yoktur .Bunu zaten daha önceki ifadelerimizde de bildirmiştik . Tekrar sunalım:
“Ebubekr radıyAllahu anh kaza-i hacet (tuvalet) için Efendimiz sallAllahu aleyhi ve sellemden hali bir yer bulamadığından, bu durumu Efendimiz’e şikayet etti. Efendimiz de ona ruhsat verdi” yani Ebubekir tuvalette, ihtiyacını karşılarken bile Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellemi hayal ediyordu.
Tabi bu durum ne derece delilleri olur ayrı bir konu çünkü çok sevdiği kişinin hayali insanın gözünün önünden gitmez. Şair, sevgilisi için “Gündüz hayalimde, gece düşümde” diyor. Bu gayet normaldir. Ebubekir (r.anh), Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellemi çok sevdiği için tuvalette bile aklından çıkaramadığını ifade etmektedir. Tarif edilen rabıtayla bunun bir ilgisi yoktur .Sebebi ise Rabıta sırasında şeyhin ruhaniyetinin müridin yanına geldiğini iddia etmektedirler. Şeyhin ruhaniyeti müridin yanına nereden geliyor ki mürit ondan yardım istesin?
Ebubekir (r.anh) efendimiz , tuvalette iken bile Muhammed (s.a.v) efendimizi ister istemez aklına hayaline geldiğini , bunda da bir sorumluluk olup olmadığını sorduğunda Rasulullah (s.a.v) efendimiz bunun fıtri bir şey olduğunu , önüne geçilemeyeceğini , bir vebali olmadığını bildirmiştir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus ise Rasulullah (s.a.v) ben de senin tuvalette beni hayal ettiğini , düşündüğünü biliyorum , sana yardım ediyorum , nerede ne yaptığından haberdarım dememiştir !
Kişinin annesini , babasını, evladını , öğrencisini ,şeyhini , işini vs düşünmesi hatırlamaktır . Rabıta değil. Çünkü rabıta da karşılıklı düşünme ve haberdar olma yardımlaşma ve ne yaptığından haberdar olmak anlatılmaktadır !
İşte bu tür hatalı anlayışlarda şeyhinin kendini her halde iken gördüğünü sanan müridler tuvalet ve banyoya bile günlerce girememektedirler . Allah c.c. akıl fikir ve sahih bir itikat versin.

1212780263mevlana202.gif


AYETLER, İBRETLER


Yüce Allah, Kur’an’da bütün varlıklara, yerlere, göklere, dağlara, denizlere, aya, güneşe, yıldızlara, geceye, gündüze, yağmura, rüzgara, insana, bitkilere, hayvanlara, tarihte olan olaylara “ayet”, “delil” ve “ibret” ismini veriyor ve onların yaratılmasına, seyrine, sevk ve idaresine, hareket ve sonuçlarına ibretle bakmamızı, onların üzerinde derin derin düşünmemizi emrediyor. Bir sivrisineğin halini, arının yaptığı balı, örümceğin ördüğü ağı misal vererek, akıl sahiplerinin ibret almasını istiyor. Cennet, Cehennem, Sırat, Mizan ve diğer ahiret hallerini safha safha anlatarak, hepsi üzerinde düşünülmesini bekliyor.
Kısaca önümüze iki türlü ayet konmuştur. Birisi Kur’an ayetleri, diğeri kainat ayetleridir. Yüce Allah, bütünüyle Kur’an ayetlerini düşünüp öğüt almamız ve Allah’ın tek ilâh olduğunu anlamamız için indirdiğini haber veriyor. (Nisa, 82; Yusuf, 2; İbrahim, 52 v.d.)
Aynı şekilde yerler, gökler ve içindekilerin de aynı hedef için yaratıldığını bildiriyor ve onlardaki bu ilmi insanların okumasını, içindeki mesajı almasını istiyor. (Bakara, 164; Âl-i İmran, 190-191; Yunus, 101 v.d.)
Bu ayetler bize sadece kainatta olanı biteni haber vermek, onların isimlerini öğretmek ve arada bir kendilerini konu etmek için anlatılmıyor. Bunların tek hedefi kalbi uyandırmak ve Yüce Allah’a bağlamaktır. Çünkü disiplinli düşünmek, bir halden diğerine geçmek içindir. Tefekkürle kalp dirilir, hali değişir, sıfatı güzelleşir. Bu dirilik ve güzellik diğer lâtifelere yansır. Kalp gibi ruh, sır, hafi, ahfa, vicdan, akıl ve şuur da ayet ve delilleri tefekkürün sonucu oluşan ilim ve feyzden nasiplenir. Sonuç güzel ahlâktır.
Tefekkürle cehaletten ilme, dünya hırsından zühde, kibirden tevazuya, benlikten edebe, nefretten sevgiye, korkudan emniyete, vesveseden zikre, boş işlerden ibadete, fani dostlardan ebedi sevgiliye yöneliş ve geçiş sağlanır. İşte buna seyr u sulûk, yani Allah’a gitmek denir. Bu hedefe giderken her şey bir vesileden ibarettir. Tefekkür de en güzel vesiledir. Bunun için, “uyanık kalple bir saat tefekkür yapmak, gaflet içinde bir sene ibadet yapmaktan hayırlıdır” denmiştir. (Ebu’ş-Şeyh, Kitabu’l-Azame; Gazalî, İhya)
Kur’an’da, ayetlerden ibret almak ve sonuç çıkarmak için samimi iman, uyanık kalp, güzel yöneliş, takva, temiz akıl ve sabır gerekli görülmüştür. İman etmeyen ve aklı midesine, kulağı para sesine, gözü cüzdanına bağlı yaşayan kimseler, bu halleriyle kör, sağır, dilsiz, hissiz ve kıymetsiz birer varlık olarak tanıtılmıştır.
Görüldüğü gibi tefekkür lazımdır. Tefekkürün hedefi şirkten kurtulmak, tevhide ve şükre ulaşmaktır. Bu şekilde tefekkür etmek, ibret almak, kendini kontrol etmek ve amellerini muhasebeye çekmek her müminin günlük amelleri arasında yerini almalıdır. Hadiste, aklı başında olan her müminin, gününün bir kısmını bu tefekkür için ayırması gerektiği belirtilmiştir. (İbnu Hıbban, Sahih; Ebu Nuaym, Hilye)

Tefekkür ve düşünme zaten ihtilaf yok bu konuda. Önemli olan tefekkür ettiğimizin bizim onu tefekkür ettiğimizden haberdar olup olmadığı , bize yardım ettiği , bizim nerede olduğumuzdan haberdardır anlayışına karşı cıkmamızdır .

ÖLÜM RABITASI

Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan biri de ölüm rabıtasıdır. Kur’an’da insanı dehşete düşürecek, hayrete sevkedecek ölüm halleri, kıyamet sahneleri ve ahiret manzaraları anlatılmaktadır. Bunlarla kalp dünyadan çekilip ebedi ahiret yurduna yöneltilmek istenmektedir. Rasulullah s.a.v. Efendimiz, Abdullah b. Ömer’e: “Kendini ölmüş ve kabre girmiş say.” (Tirmizî, Ahmed) buyurarak ölüm rabıtasını tavsiye etmiştir. Bu rabıta ile insanın dünyanın boş sevgi ve zevklerinden çekilip ebedi ahiret güzelliklerine yöneleceğini, gafletin gidip kalbin dirileceğini ve günahlardan temizleneceğini haber vermiştir. (Tirmizî, Nesaî, Münavî, Beyhakî)

Allah dostları tefekküre büyük önem vermişlerdir. İnsanın terbiyesi, konuşması kadar susmasından da anlaşılır. Ancak, boş konuşma ve kötü düşünce kınandığı gibi, içinde güzel düşünce ve tefekkür olmayan suskunluk da kınanmıştır.

Velilerden Fudayl b. İyaz rh.a. der ki: “Tefekkür bir aynadır. Sana iyiliklerini ve kötülüklerini gösterir. Onda kalbinin halini görürsün.”

Alimlerden Abdullah b. Mübarek rh.a., velilerden Sehl b. Ali k.s.’yi derin bir tefekküre dalmış halde gördü. Onun ahiret hallerini düşündüğünü anladı ve “Nereye kadar ulaştın?” diye sordu. O da, “Sırat köprüsüne kadar” cevabını verdi.

Bişr b. Haris rh.a., tefekkürle elde edilecek sonucu şöyle özetler: “Eğer insanlar Yüce Allah’ın büyüklüğünü anlayabilselerdi, ona isyan etmezlerdi.”

Yine görüldüğü gibi düşünme tefekkür etme caiz olan bir iştir. Bunda müslümanın öğüt ve ibret alması gereken yararlar vardır . Bunun adına rabıta diyerek günümüzdeki farklı rabıtayı meşrulaştırmaya çalıştığınızı çok iyi anlıyoruz .


RABITANIN SONUCU

Tasavvuf büyüklerinin tarif ve tatbik ettiği rabıta da yukarıda anlatılan tefekkür çeşitlerinden birisidir. Rabıta, görülmesi Yüce Allah’ı hatırlatan kâmil bir veliyi gönül aynasında seyretmek ve üzerinde zuhur eden ilâhi tecellileri görüp, Yüce Allah’ı zikretmekten ibarettir.

Diğer bir yönüyle rabıta, Yüce Allah’ın dostu ile gönülde beraber olmaktır. Onun kalbine emanet edilen ilâhi nura bağlanmaktır. Onun ilâhi aşkla kaynayan kalbine inen feyizden nasiplenmektir. Velideki dostluk sırrını düşünmektir. Salihleri özlemek ve onlardaki güzel ahlâka özenmektir. Sevgi atmosferi içinde kalbi uyandırıp Hakka yöneltmektir.
Kısaca rabıta, Allah’ın yeryüzündeki şahidine bakarak Allah’ı tanımaktır. İşte tefekkürün özü de budur.


İşte sabahtan beri çırpınmanın neticesini şimdi ancak çıkarabildin. Çeşitli şeyleri düşünmek meşru diye şeyhindeki zahiri olarak görmediğin bir şeyi hayal aleminde batıni olarak kendi kendine varsayımlar ile ne ayet ne hadise dayanmadan şeyhinin kalbindeki feyizden nasiplenmeye yol bulamazsınız!
Ebubekir (r.anh) tuvalette iken peygambere gelerek tuvalette bile iradem dışında aklıma geliyorsun dediğinde devamında da senin kalbindeki feyizden nasipleniyorum demiş midir ?

Ya da her hangi bir sahabe rasulullahın ilim meclisleri dışında rasulullahın diğer sahabelerini araya koyarak yada direktmen Rasulullahı düşünerek feyizlenmiş , yaptığı işe de rabıta yaptım demiş midir ? tabiinden böyle bir şey yapan olmuş mudur? Mezheb ve akaid imamlarımızdan bu şekilde feyizlenmek rabıtadır diyen bir sözcük görülmüş müdür?
İşin asıl feryadı figan kopan yeri ise bu düşünme (rabıta) esnasında düşünülenin düşünenden haberdar olması ve düşünenin nerede, ne zaman , nasıl ve ne istediğinden haberdar olduğunu ve yardım ettiği inancıdır ?
işte Allah c.c. esma ul husna’sındaki el-Gayb sıfatını mahlukata vermek budur !

Eğer şeyhime rabıta yaparken (yani düşünürken)
benim kendisini düşündüğümden haberdar değil , ne zaman ve nerede olduğumdan habersizdir , böyle düşünürken de (Rabıta yaparak) benim sıkıntılarımı giderebilir, bana yardım ediyor , çünkü o Allah dostudur vc gibi inanışlar içinde değilseniz sözümüz yoktur. istediğiniz kadar düşünüp tefekkür ediniz şeyhinizi. Ama bu inançta iseniz bizler bu itikattan beriyiz !


son


12. Bölüm
Orijinali :



RABITA'NIN İÇ YÜZÜ : FECR-İ SADIK DOĞDU, MASKE GÖRÜLDÜ (kitab)

 
Tevhid Yolunda Çevrimdışı

Tevhid Yolunda

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bir de işin ilginç tarafı, bu rabıta meraklısı tarikatçi beyler, kendi eşlerinin başka bir erkeği gözlerini kapatarak düşünmesine hiç ses çıkarmazlar mı? "Bu kadar mı deyus musunuz siz?" diye sorarlar adama
 
Üst Ana Sayfa Alt