Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Tasavvufçuların Bazı Uydurma Hadislerinin Sıhhati Nedir?

  • Konbuyu başlatan abdullah11
  • Başlangıç tarihi
A Çevrimdışı

abdullah11

Guest
bir kaç haber hadis var uydurma oldugunu yada zayıf oldugunu düşünüyorum bilen kardeşlerden özellikle abdulmuiz kardeşten hasseten acil cevap bekliyorum
bana yazılı olarak güya kabirlerden istemeye reddiye olarak verildi bunlar



1- Kabir ziyaretini önce yasaklamıştım. Şimdi ziyaret ediniz! Böylece ibret alır, dünyaya gönül vermekten kurtulur, ahireti hatırlarsınız) [İbni Mace]

2- (Ana babasının kabrini Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.)... [Tirmizi]

3- (Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulurken, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, ana babasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Ona bir dua gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duaları sebebiyle ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi]

4- İbni Mace’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kendisi de, (Ya Rabbi, senden isteyip de verdiğin zatların hatırı için, senden istiyorum) diye dua ederdi. Gazalarda ve sıkıntılı anlarda da, muhacirlerin fakirleri hürmetine dua ederdi. (Taberani, Ebu Nuaym)

5- (Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!” desin; çünkü Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır.) [Taberani]
(Hayvanı kaçan, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin, Allah da size acısın” desin!) [Hısn-ül hasin]



6- (Mir’ât-ı Medîne) kitâbının yüzaltıncı sahîfesinden başlıyarak diyor ki:
Hadîs âlimlerinden İbni Huzeyme ve Dâr-ı Kutnî ve Taberânînin, Abdullah bin Ömerden bildirdikleri sahîh hadîsde,
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’atim vâcib oldu) buyuruldu.
Bu hadîs-i şerîf, imâm-ı Munâvînin (Kunûz-üddekâık) kitâbında da vardır. bundan başka İbni Hibbânın haber verdiği
(Vefâtımdan sonra kabrimi ziyâret eden, hayâtımda ziyâret etmiş gibidir)
hadîs-i şerîfini ve Taberânînin bildirdiği
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’at edeceğim)

İmâm-ı Bezzârın Abdüllah ibni Ömerden haber verdiği
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’atim halâl oldu)
hadîs-i şerîfi ve Müslim-i şerîfde, Abdüllah ibni Ömerin bildirdiği,
(Beni ziyâret için Medîne-i münevvereye gelenlere, kıyâmet günü şefâ’at etmekliğim hak oldu)


Taberânînin ve Dâr-ı Kutnînin ve İbnül-Cevzînin haber verdikleri
(Hac eden, sonra kabrimi ziyâret eden, beni sağ iken ziyâret etmiş gibi olur)
hadîs-i şerîfi büyük müjdedir. Dârı Kutnînin bildirdiği
(Hac eden kimse, beni ziyâret etmezse, beni üzmüş olur)


7- İmâm-ı Beyhekînin Ebû Hüreyreden “radıyallahü anh” haber verdiği hadîs-i şerîfde,
(Bir kimse bana selâm verince, Allahü teâlâ rûhumu cesedime verir. Onun selâmını işitirim)
buyuruldu.
İmâm-ı Beyhekî “rahime-hüllahü teâlâ”, bu hadîs-i şerîfe dayanarak, Peygamberler “aleyhimüsselâm” kabrlerinde, bizim bilmediğimiz bir hayât ile diridirler demişdir.
(Kabrim başında söylenen salevâti işitirim. Uzakdan söylenen salevât bana bildirilir) ve
(Bir kimse, kabrim başında bana salevât okursa, Allahü teâlâ bir melek gönderip, bu salevâti bana bildirir. Kıyâmet günü ona şefâ’at ederim)
hadîs-i şerîfleri, meşhûr kütübü sittede yazılıdır.
İbni Ebi'd dünyânın haber verdiği hadîs-i şerîfde, müslimân meyyitin, selâm vereni tanıdığı ve sevindiği ve cevâb verdiği haber verilmekdedir. Tanımadığı mevtâlara selâm verirse selâma sevinerek cevâb verirler. Sâlihler ve şehîdler “rahime-hümullahü teâlâ” selâm vereni tanır ve cevâbını verir de, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” tanımaz olur mu?
İbni Hibbânın bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” mübârek vücûdları çürümez. Bir mü’min bana salevât okursa, bir melek o salevâti bana getirip, ümmetinden falan oğlu filân sana salevât ve selâm söyledi der) buyuruldu.

İbni Mâcenin bildirdiği hadîs-i şerîfde,
(Cum’a günleri bana çok salevât getirin! Okunan salevât bana hemen bildirilir)
buyuruldu.
Bunu işitenlerden Ebüdderdâ “radıyallahü teâlâ anh” (Öldükden sonra da bildirilir mi?) dedikde, (Evet, ben öldükden sonra da bildirilir. Çünki, toprağın Peygamberleri çürütmesi harâm kılındı. Onlar öldükden sonra diridirler, rızklandırılırlar) buyuruldu.
[Bu hadîs-i şerîf, Senâüllah Pânipütînin (Tezkiret-ül mevtâ vel-kubûr) kitâbının sonunda da yazılıdır.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
1- Kabir ziyaretini önce yasaklamıştım. Şimdi ziyaret ediniz! Böylece ibret alır, dünyaya gönül vermekten kurtulur, ahireti hatırlarsınız) [İbni Mace]
C 1- 1571) İbn-i Mes'ud (Radıyallâhu anh) den rivayet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu, demiştir :
"Ben, sizleri kabirleri ziyaret etmekten men etmiştim. Bundan sonra kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü şubhesiz kabirlerin ziyareti, dünyayı küçümsetir ve âhireti hatırlatır."
(İbn Mace : Cenazeler kitabı 1570 nolu hadis; Musned; 4092)
Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun isnadı hasendir.
Ibn-i Muin, buradaki râvi Eyyûb bin Hâni'i zayıf görmüş;
İbn-i Hatim ise işe yarar görmüştür
.
Ve lbni Hibbân onu sikalar arasında zikretmiştir.


İzahı
Ebu Hurayra (R.anh) hadisi daha uzun olarak ve aynı senedle bundan sonra gelecek olan bâbta 1572 numara ile gelecektir. Buradaki metinde bulunan âhiret kelimesi yerine orada mevt (= ölüm) kelimesi bulunur ki; mânâları birbirine yakındır. Hadîsle ilgili gerekli izah orada yapılacaktır.

Âişe (Radıyallâhu anhâ) ve İbn-i Mes'ud (Radıyallâhu anh)'in hadîsleri ise Zevâid türündendirler.
İbn-i Mes'ud (Radıyallâhu anh)'ın hadîsinin bir benzerini Muslim, Tirmizi, Ebû Dâvûd, İbn-i Hibbân, Hâkim ve Beyhaki, Burayde (Radıyallâhu anh)'den merfu' olarak rivayet etmişlerdir.
Ebû Dâvûd'un Burayde (Radıyallâhu anh)'den olan rivayeti meâlen şöyledir;
«Ben sizi kabirlerin ziyaretinden men etmiştim. Bundan sonra kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü onların ziyâcetinde tezkire(= nasihat, ölümü hatırlamak ve kabir halkından ibret almak) vardır

Hadîsler, kabir ziyaretinin ilk zamanlarda yasak olduğuna delâlet ediyorlar. Yasaklama sebebi hakkında el-Menhel yazan şöyle der:
İlk zamanlarda halk, câhiliyyet devrine yakın olduğu için, câhiliyyet devrindeki alışkanlıkların eseri olarak mezarlıkta uygunsuz konuşma yapmaları endişesiyle bu yasak konulmuş olabilir. İslam'ın kaideleri yerleşip, halk şer'î hükümlere intibak edince ve İslâmî âdaba alışılınca bu endişe kalkmış ve kabir ziyareti meşru kılınmıştır. Nitekim Nesaî'nin rivayetinde Rasûlullah (s.a.v.) meâlen şöyle buyurmuştur:
«... Artık kim kabirleri ziyaret etmek isterse ziyaret etsin. Ve sakın kötü lâf etmeyiniz,-
Hadîsteki «Kabirleri ziyaret ediniz.» emri, cumhura göre mendubluk içindir. Fakat Âişe (r.anha)'nin hadîsinin zahirine göre kabir ziyaretine ruhsat vermiştir. Yâni ziyaret etmek câizdir.
îbn-i Mes'ud (r.anh)'in hadîsinin son kısmında kabirleri ziyaret etmenin faydalarına işaret edilmiş, O da dünya hırsının ve aşırı bağlılığın kırılması ile âhiretin hatırlanmâsıdır.
Bu hadîslerden çıkarılan netice; Kabir ziyaretinin meşruluğu ve buna teşviktir. Âlimler, kabir ziyaretinin erkekler için sünnet olduğunda ittifak etmişlerdir..
(Sunen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi : 4/428-429)


2- (Ana babasının kabrini Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.)... [Tirmizi]
C 2-
من زار قبر والديه آل جمعة ، فقرأ عندهما أو عنده [ يسن ] ؛ غفر له بعدد آل آية أو حرف
"Her kim baba ve annesinin kabrini her cuma ziyaret eder, o ikisinin veya babasının yanında Yâsin (suresini) okur ise, her âyet ve harfin sayısınca günahları affolunur. "
(İbn Adiy (1/286), Ebu Nuaym, Ahbâr el-Asbahân (2/344-345)

3650. [6:141, Hadîs No: 8717] Ebû Bekir'den (r.anh) rivayetle:
Kim Cuma Günü anne ve babasının veya onlardan birisinin kabrini ziyaret eder ve orada Yâsîn okursa günahları bağışlanır. (Ibni Adiy/in el-Kâmit'den.. Cami'i u's Sağir)

Hadis uydurmadır.
Râvilerinden olan Amr b. Ziyâd’ın hadis uydurduğunu ed-Dârekutnî ve İbn Adiy zikreder. Dolayısıyla İbn Adiy mezkûr rivâyet hakkında; « batıldır bu isnâd ile bir aslı yoktur » der.

İbnu’l-Cevzi kitabında bu rivâyeti zikreder. (el-Mevdûât (3/239) Bu rivâyet, kabirlerde Kur’ân okumanın mustahab olduğuna delil olarak getirilir. Ancak sahih sünnette bunu destekleyen hiç bir delil yoktur. Sahih sünnete göre, kabir ziyaretlerinde meşru olan, onlara selâm vermek ve ahireti hatırlamaktır.

Sahih ve mutevatir hiç bir hadis kitabında geçmediği gibi, geçen ifadelere de aykırıdır. Cuma gününün fazileti olduığu bir vakıâdır ama, kabir kabında Kuran okumak diye bir şey yoktur.

Muslim ve diğerlerinin rivayet ettikleri hadiste Aişe (r.anha), Allâh Rasûluna (s.a.v.) kabir ziyareti esnasında ne söyleyeceğini sorar, O da şöyle söyle der:
"Bu diyarın mûmin ve müslüman olan ehline selâm olsun, Allâh bizden öncekileri ve sonrakileri afvetsin. Allâh’ın izniyle bizler de sizlere ulaşacağız."

Evet Aişe validemiz kabir ziyareti esnasında ne söyleyeceğini sorar, Allâh Rasûlu (s.a.v)’da ona duayı öğretir. Fâtiha, Yâsin sûrelerini veya üç tane İhlâs sûresi okuyacağını öğretmez(!). Bu sûrelerin okunması meşru olsaydı Allâh Rasûlu (s.a.v.) bunu gizlemezdi. Çünkü ihtiyaç anında beyanın geciktirilmesi câiz değildir. Eğer Allâh Rasûlu (s.a.v.) bunlardan bir şey öğretmiş olsaydı bu bizlere ulaşırdı. Başka bir hadiste şöyle gelir:
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, çünkü şeytan Bakara suresinin okunduğu evden kaçar."

(Muslim (2/188); Tirmizi (4/42)
Diğer bir hadiste: "Evlerinizde namaz kılın, kabirlere çevirmeyin."
(Muslim (2/187)
Allah Rasûlu (s.a.v), kabirlerin Kur’ân okuma ve namaz kılma yeri olmadığını bizlere bildirmiş, onun için de evlerde Kur’ân okunmasını ve nafile namaz kılınmasını teşvik etmiştir. Evlerin, Kur’ânın okunmadığı kabirlere çevrilmesini de yasaklamıştır. Dolayısıyla kabristanda Kur’ân okunmasını Ebû Hanîfe, Mâlik ve diğer selef alimleri kerîh görmüşlerdir. Sunen’in sahibi olan Ebû Dâvut şöyle der: « Ahmed’e kabirde Kur’ân okunması hakkında soruldu, o da ‘okunmaz’ dedi »(Mesâil (s.158)
Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye şöyle der: « Şafii’den bu konu hakkında bir söz sabit değildir, bu da onun kabristanda Kur’ân okunmasını bid’at saydığı içindir » (Sıratu'l- Mustakim (s.182)

İmam Mâlik şöyle der; « Bunu yapan birisini bilmiyorum, dolayısıyla sahâbe ve tabii’nin bunu yapmadığı ortaya çıkar »

Diğer taraftan Hallâl’ın rivayetinde, İbn Umer’in definden sonra kabri başında Bakara suresinin başı ve sonunun okunmasını vasiyet ettiğine dair gelen eser sabit değildir. Olsa bile, ona has bir fiildir. Peygamberimizden (s.a.v.) konu hakkında böyle bir şey bize ulaşmamıştır. Bundan dolayı bu delil olamaz.

Yine İbn Ebi Şeybe’nin zikrettiği başka bir eserde, Şâ’bî şöyle der: «Ensar ölünün yanında Bakara suresini okurlardı» Senedindeki Mucalid b. Saad yüzünden rivâyet zayıftır. Ayrıca İbn Ebî Şeybe rivayete şu başlığı koymuştur; «Ölüm döşeğinde iken hastanın yanında ne söyleneceği babı».

Diğer taraftan Hallâl ve Deylemî’nin rivâyet ettikleri uydurma bir rivayette ;
"Her kim kabristana uğrar ve Kul Huvallâhu Ahad’ı on bir kere okur, ecrini de ölülere bağışlar ise, ölülerin sayısı kadar ona sevab verilir."
ez-Zehebî, İbn Hacer, es-Suyûtî ve İbn Arrâk rivayetin uydurma olduğunu söylemelerine rağmen, Merâki’l- Felâh’ın üzerine yazdığı haşiyede Tahtâvî, bu uydurma rivayeti kabristanda Kur’an okunacağına dair delil getirir !

"Kim babasının veya anasının veya bunlardan birisinin kabrini Cuma günü ziyaret ederek orada Yasin Sûresini okursa, Allah kabir sahibini bağışlar."
(Elmalılı, Hak Dini, Yasin Suresinin başı; Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 4/273-274)

Bu rivayetin zayıf görüldüğüne de dikkat çekelim. Yasin suresi 70. ayette, Kur'an diriler için (!) geldiği bildirilmektedir.

Müslümanın üzerine düşen, sünnete yapışıp bid’attan kaçınmasıdır. Velev ki insanlar bid’atı güzel görselerde. Çünkü her bid’at dalâlettir.

Rasulullah (s.a.v.) vefat eden çocuklarını , hanımlarına ve ashabına kabir başında duadan başka Kuran okumuş ise biz de yapalım . Ama yok böyle birşey. Kuran ancak dirilere okuyup amel etmeleri için gelmiştir, dinleyip yatmak için değil!

Orijinali :

Anne Babanın Kabrinde Yasin Suresini Okuma Hadisi Sahih mi?

3- (Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulurken, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, ana babasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Ona bir dua gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duaları sebebiyle ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi]
C 3- Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulurken, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, ana babasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Ona bir dua gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahu teâlâ, yaşayanların duaları sebebiyle ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir. [Deylemi]

Deylemi'nin Zehrûl'Firdevs kitabı da 3. -4. dereceden hadis kitaplarındandır. Bende kendisinin hadis kitabı yoktur. Bu hadisi değil fakat genel olarak hadis ilmi ve kitablarındakiler hakkında şunlar söylenmiştir :

"Her bid'at sapıklıktır. İbadetteki bid'at müstesna." (bkz. İbn Arrak, Tenzih: 1/320; Aliyyu'1-Karî, Kubra: s.268; Aclunî, Keşf, 2/158) Senedinde —hadiste— yalancı bir ravi, bir de -günlük hayatında— yalancılıkla suçlanan bir başka ravi bulunmaktadır
Senedindeki yalancı ravi, Heysem b. Adiyy et-Tâî' el-Menbicî el-Kûfe'dir. Günlük hayatında yalancılıkla suçlanan diğer ravi ise kıraat âlimi ve mufessir Ebu Bekir Muhammed b. Hasen el Bağdadî en-Nakkaş'dır. Her ikisinin biyografisi Zehebî'nin Mizanu'l-itidal kitabında mevcuttur, (4/324; 3/520)
İbn Arrak'ın Tenzihu'ş'Şeriatil Merfûa kitabında (1/320) belirtildiği gibi; bu uydurma hadisi Deylemî Musnedu'l-Firdevs'de rivayet etmiştir.
Deylemi'nin Kitabından Bir Başka uydurma hadis daha :

Muezzinin ; "Eşhedu enne Muhammede'r-Rasûlullah" sözünü işittiğinde; Ben de şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür. Rabb olarak Allah'ı, din olarak İslâm'ı, Peygamber olarak Muhammed (s.a.v)'i seçtim; diyerek ( Sehavî, Makasıd; Sf: 384; İbnu'd-Deyba', Temyiz; Sf: 171; Aliyyu'1-Karî, Kubra; Sf: 306; Aclunî, Keşf; 2/269; Hut, Esne'î-Metalib; Sf: 276; İbn Abıdin Reddu'l-Muhtar; 1/267) ve şehadet parmaklarının uçlarının içlerini öperek gözlere sürmek. Sehavî'nin dediğine göre, merfû olarak nakledilmesi sahih olamaz.
Sehavî'nin el-Makasıdu'1-Hasene' deki (s.384) sözünün devamı, müellif Aliyyu'l Karî'nin el'Mevzûâtu'l-Kubra 'da (s.306) naklettiği gibi, şöyledir;
"Bunu Deylemî Firdevs'de Hz. Ebu Bekr Sıddık hadisi olarak zikretmiştir; Ebu Bekr Sıddık (r.anh), muezzinin; (Eşhedu enne Muhammeder-rasûlullah) sözünü işittiğinde; İki şehadet parmağının içlerini öper ve bunları gözlerine sürerdi. Zira Peygamberimiz (s.a.v) buyurdu ki; "Kim benim halilimin (yani Ebu Bekir Sıddık'ın) yaptığı gibi yaparsa benim şefaatim ona helâl olur, "Bu, sahih olamaz."

Hafız İbn Teymiyye Minhacu's Sunne kitabında (3/17) "Firdevs kitabında maşallah uydurma hadisler boldur", demiştir.

Deylemî diyor ki: Ebu'1-Fadl Ca'fer b. Muhammed b. Ca'fer b. Muhammed b. Ali el-Huseynî'nin Arûs kitabındaki hadislerin isnadları: çürüktür, güvenilemez. Hadisleri ise cidden munkerdir.
Deylemî'den nakledilen bu bölümü Suyûtî, Zeylu'l-Mevzûât kitabında (s.194-195) zikretmiş, ve Deylemî'nin "Hadisleri ise cidden munkerdir", sözünden sonra şu ifadeyi ilâve etmiştir: "Onları tamamen atamadım." Suyûtî daha sonra (s.194-196 arasında) Arûs kitabından epeyce hadis nakletmiştir. Burada asıl nushada eksiklik ya da kısaltma vardı. Ben bunu merhum Suyûtî'nin Zeyl'inden tamamladım.


4- İbni Mace’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kendisi de, (Ya Rabbi, senden isteyip de verdiğin zatların hatırı için, senden istiyorum) diye dua ederdi. Gazalarda ve sıkıntılı anlarda da, muhacirlerin fakirleri hürmetine dua ederdi. (Taberani, Ebu Nuaym)
C 4- Ebû Saîd-i Hudrî (Radıyallâhu anh) rivayet edildiğine göre ; Rasûlullah (Salallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Kim namaza gitmek üzere evinden çıktıktan sonra şu duayı okursa, Allah, rahmetiyle ona yönelir ve yetmiş bin melek, onun günahlarının bağışlanmasını
(Allah'tan) diler:
= 'Allahım! Senden istiyenlerin Senin katındaki hakkı için gerçekten Senden istiyorum. Ve şu yürüyüşüm hakkı için Senden istiyorum. Çünkü ben ne kibirlenmek ne de böbürlenmek için ve ne görsünler diye ne de duysunlar diye
(evden) çıkmadım. Ve ben Senin kızmandan sakınmak ve Senin rıdânı taleb etmek için çıktım. Bu sebeble Cehennem ateşinden beni korumanı ve günahlarımı örtmeni Senden istiyorum. Şubhesiz Senden başka hiç kimse günahları örtemez.”
(İbn Mace, Mesacid, bab 14, Hadis no: 778; Ahmed bin Hanbel, Musned, 3 / 21; Elbâni, el-Ehâdîsu'd-Daîfe, no: 24)

Zayıf Hadis

Hadisi Ebû Saîd el-Hudrî'den rivâyet eden, Atiyetu'l-Avfî'dir. Atiye de zayıftır.
Heysemi, Zevâid'de : Bu hadîsin isnadı zayıf râviler zincirinden kuruludur. Atiyye el-Avfî, Fudayl bin Merzûk ve el-Fadl bin el-Muvaffak adlı râvilerin hepsi zayıftır. Lâkin İbn-i Huzeyme kendi sahihinde bu hadisi Fudayl bin Merzûk tarikinden rivayet etmiştir. Hadîs İbn-i Huzeyme yanında sahihtir, denilmiştir.
Nevevî, el-Ezkâr'da, İbn Teymiyye el-Kaidetu'l-Celîle'de, Zehebî de el-Mîzân'da bunun benzerini söylemişlerdir. Zehebî, ed-Duâfâ c. 1, sf: 88'de, ittifakla zayıf kabul edildiğini söyler.

Yine Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'de (5/236) birkaç yerde aynı şeyi söylerken, Buseyri de zayıf olduğunu vurgular (Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî, Tevessül, Guraba Y. Sf: 134-140; A. Yıldırım, 275)




5- (Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!” desin; çünkü Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır.) [Taberani]
(Hayvanı kaçan, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin, Allah da size acısın” desin!) [Hısn-ül hasin]
C 5- Birinizin Hayvanı Kaybolduğunda ! Ey Allahın Kulları Tutun! Diye Seslensin" Sözünün aslı nedir?




6- (Mir’ât-ı Medîne) kitâbının yüzaltıncı sahîfesinden başlıyarak diyor ki:
Hadîs âlimlerinden İbni Huzeyme ve Dâr-ı Kutnî ve Taberânînin, Abdullah bin Ömerden bildirdikleri sahîh hadîsde,
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’atim vâcib oldu) buyuruldu.
Bu hadîs-i şerîf, imâm-ı Munâvînin (Kunûz-üddekâık) kitâbında da vardır. bundan başka İbni Hibbânın haber verdiği
(Vefâtımdan sonra kabrimi ziyâret eden, hayâtımda ziyâret etmiş gibidir)
hadîs-i şerîfini ve Taberânînin bildirdiği
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’at edeceğim)

İmâm-ı Bezzârın Abdüllah ibni Ömerden haber verdiği
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’atim halâl oldu)
hadîs-i şerîfi ve Müslim-i şerîfde, Abdüllah ibni Ömerin bildirdiği,
(Beni ziyâret için Medîne-i münevvereye gelenlere, kıyâmet günü şefâ’at etmekliğim hak oldu)

Taberânînin ve Dâr-ı Kutnînin ve İbnül-Cevzînin haber verdikleri
(Hac eden, sonra kabrimi ziyâret eden, beni sağ iken ziyâret etmiş gibi olur)
hadîs-i şerîfi büyük müjdedir. Dârı Kutnînin bildirdiği
(Hac eden kimse, beni ziyâret etmezse, beni üzmüş olur)

C 6- 3803- İbn Ömer (radiyallahu anhuma)'dan: Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
"Kim benim kabrimi ziyaret ederse şefaatim ona gerekli olur."
(Zayıf Hadis : Bezzâr, Hadis no. 1198; Abdullah b. İbrâhîm el-Gifârî an Abdirrahman b. Zeyd an ebîhî an ibn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti; Abdurrahman zayıftır; ancak hadisin İbn Ömer'den başka bir tariki daha vardır. Dârakutnî, II, 278, nr. 194; Beyhaki, Şuâbu'l-îmân, III, 490, nr. 4159; Rudani, Cem’ul-fevaid, 2/188)
"Kim, gönlünde beni ziyaretten başka hiçbir düşünce bulunmaksızın, beni ziyarete gelirse, kıyamet günü ona şefaatçi olmak benim üzerimde bir hak olur"

(Taberânî, el-Evsat, V, 275, nr. 4542)

"Kim ki, beni vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda ziyaret etmiş gibidir."
(Acluni, Keşful-Hafâ, Beyrut 1351, II, 250; Dârakutnî, II, 278, Hadis No: 192; Beyhakî, Şuabu’l-İmân, III, 488, Hadis No: 4151)

3804- İbn Ömer (radiyallahu anhuma)'dan: Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
"Kim Hacc edip de ölümümden sonra benim kabrimi ziyaret ederse, sanki beni sağ iken ziyaret etmiş gibi olur."

(Taberânî , Mûcemu'l Kebîr, Leyyin Hadis no: 13497; Mûcemu'l el-Evsat, I, 1929; Dârakutnî , II, 278, 192 ve Beyhakî, V, 246, Şuâbu'l-îmân, III, 488, nr. 4151; es-Sunenu'l-Kubrâ, V, 246;
Hafs b. Suleyman el-Esedî an Leys b. e. Suleyman Mucâhid an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnadı oldukça zayıftır. Sebebi Hafs'tır. Rudani, Cem’ul-fevaid, 2/188)
Leyyin Hadis : Hadiste gevşek. Aynı manadaki bu iki cerh lafzı en hafif cerhe delâlet eder. Leyyin lafzıyla kastedilen, rivayette ciddiyetsizlik ve gevşek davranmak olabileceği gibi ravinin dinî emirlerde ihmalkâr davranması da olabilir.

Ahmed ve Ebû Dâvûd tarafından rivâyet edilen hadiste, Ali bin Huseyn (r.anh),dan Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
Kabrimi bayram yerine çevirmeyin! Evlerinizi de kabirlere çevirmeyin! Nerede olsanız da bana salât getirin! Çünkü salâtlarınız bana ulaşır.”
(Sahih Hadis : Ahmed, 2/367; Ebû Dâvûd, No:2042; Taberânî ,“el-Mu’cemu’l-Evsat”, No:8030, Ebu Ya'lâ ve diğerleri Ebû Hurayra (radiyallâhu anh)’den.
Abdurrazzâk, “el-Musannef”, No: 6726; İbn Ebî Şeybe, “el-Musannef”, No:7541; Ebû Ya’lâ, “el-Musned”, No:469, Alî b. Ebî Tâlib (radiyallâhu anh)’den.
el-Elbânî,Ahkâmu'l-Cenâiz, s. 280; Tahzîru’s-Sâcid, Sf: 95-97; Sahîhu’l-Câmi‘i’s-Sağîr, No: 7226; Mişkâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No: 926; Tahrîcu Ehâdîsi Fadâili’ş-Şâm, Sf: 52; Gâyetu’l-Merâm, No:125;

Râvilerinden Hafs b. İbrâhîm el-Ca'ferî'yi İbn ebî Hatim zikretmiş, ancak hakkında cerh yönünden birşey söylememiştir; diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' IV, 3) Rudani, Cem’ul-fevaid, 2/188)


7- İmâm-ı Beyhekînin Ebû Hüreyreden “radıyallahü anh” haber verdiği hadîs-i şerîfde,
(Bir kimse bana selâm verince, Allahü teâlâ rûhumu cesedime verir. Onun selâmını işitirim)
buyuruldu.
İmâm-ı Beyhekî “rahime-hüllahü teâlâ”, bu hadîs-i şerîfe dayanarak, Peygamberler “aleyhimüsselâm” kabrlerinde, bizim bilmediğimiz bir hayât ile diridirler demişdir.
(Kabrim başında söylenen salevâti işitirim. Uzakdan söylenen salevât bana bildirilir) ve
(Bir kimse, kabrim başında bana salevât okursa, Allahü teâlâ bir melek gönderip, bu salevâti bana bildirir. Kıyâmet günü ona şefâ’at ederim)
hadîs-i şerîfleri, meşhûr kütübü sittede yazılıdır.
İbni Ebi'd dünyânın haber verdiği hadîs-i şerîfde, müslimân meyyitin, selâm vereni tanıdığı ve sevindiği ve cevâb verdiği haber verilmekdedir. Tanımadığı mevtâlara selâm verirse selâma sevinerek cevâb verirler. Sâlihler ve şehîdler “rahime-hümullahü teâlâ” selâm vereni tanır ve cevâbını verir de, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” tanımaz olur mu?
İbni Hibbânın bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” mübârek vücûdları çürümez. Bir mü’min bana salevât okursa, bir melek o salevâti bana getirip, ümmetinden falan oğlu filân sana salevât ve selâm söyledi der) buyuruldu.

İbni Mâcenin bildirdiği hadîs-i şerîfde,
(Cum’a günleri bana çok salevât getirin! Okunan salevât bana hemen bildirilir)
buyuruldu.
Bunu işitenlerden Ebüdderdâ “radıyallahü teâlâ anh” (Öldükden sonra da bildirilir mi?) dedikde, (Evet, ben öldükden sonra da bildirilir. Çünki, toprağın Peygamberleri çürütmesi harâm kılındı. Onlar öldükden sonra diridirler, rızklandırılırlar) buyuruldu.
[Bu hadîs-i şerîf, Senâüllah Pânipütînin (Tezkiret-ül mevtâ vel-kubûr) kitâbının sonunda da yazılıdır.
C 7- Kim bana selâm verirse, muhakkak Allah ruhumu bana geri verir ki, onun selâmına karşılık verebileyim"
(Hasen Hadis : Ahmed , 2/527; Ebû Dâvûd , No: 2041; Beyhakî , “es-Sunenu’l-Kubrâ” , 5/245 ve diğerleri.
Ebû Hurayra (radiyallâhu anh)’den. el-Elbânî,Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha, No:2266; Sahîhu’l-Câmi‘i’s-Sağîr, No:5679; Mişkâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No:925; et-Tevessul (s. 65); el-Âyâtu'l-Beyyinât, s. 80)

İZAHAT :

Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in ruhunun tüm zamanlarda cesedinde var olduğu değil, selâma karşılık vermek için o zamana mahsus olarak bedenine iâde edildiği anlaşılmalıdır.

Sahih hadisler Rasulullah
(sallallâhu aleyhi ve sellem)’e uzakta bulunanın selâmı ile yakınında bulunanın selâmını birbirinden ayırmaktadır. Bu hadisler yakında bulunanın selâmının Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından işitildiğini; uzakta bulunanın selâmının ise kendisine ulaştırıldığını ifâde etmektedir. (İbn Teymiyye “Mecmû‘u’l-Fetâvâ”, 27/116; İbn Kesîr “Telhîsu’l-İstiğâse fi’r-Reddi ‘ale’l-Bekrî”, s. 32-35, 117-122)

Ahmed, Nesâî ve İbn Hibbân tarafından rivâyet edilen ve İbn Hibbân tarafından ayrıca sahih olduğu ifâde edilen hadîs-i şerîfte Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
"Allah’ın yeryüzünde dolaşan melekleri bulunmaktadır. Ummetimin selâmlarını bana ulaştırırlar"

(Sahih Hadis : Ahmed, 1/387; Nesâî , No:1283; Dârimî, No:2816; İbn Hibbân “el-Musnedu’s-Sahîh”, el-İhsân, No:914) ve diğerleri Abdullah b. Mes‘ûd radiyallâhu anh’den.
el-Elbânî, Sahîhu’l-Câmi‘i’s-Sağîr , No:2174; Mişkâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No:924; et-Tevessul, s. 64; el-Âyâtu’l-Beyyinât, s. 80; Sahîhu Mevâridi’z-Zam’ân, No: 2031)

Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâce ve İbn Hibbân tarafından rivâyet edilen ve İbn Hibbân tarafından ayrıca sahih olduğu ifâde edilen bir diğer hadiste Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Cumua gününün faziletini zikretmekte ve şöyle buyurmaktadır:
"Cumua günü bana çokça salât getirin. Çünkü salâtlarınız bana arzolunmaktadır.”
(Sahih Hadis : Ahmed, 4/8; Ebû Dâvûd, No:1047; Nesâî , No:1375; İbn Mâce, No:1085; İbn Hibbân “el-Musnedu’s-Sahîh”, el-İhsân, No:910 ve diğerleri Evs b. Evs (radiyallâhu anh)’den.
el-Elbânî, Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha, No: 1527; Sahîhu’l-Câmi‘i’s-Sağîr, No:2212; Mişkâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No:1361; Sahîhu’t-Terğîb, No:696; Sahîhu Mevâridi’z-Zam’ân, No: 458)


Ahmed ve Ebû Dâvûd tarafından rivâyet edilen hadiste, Ali bin Huseyn (r.anh)'dan Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
Kabrimi bayram yerine çevirmeyin! Evlerinizi de kabirlere çevirmeyin! Nerede olsanız da bana salât getirin! Çünkü salâtlarınız bana ulaşır.”
(Sahih Hadis : Ahmed, 2/367; Ebû Dâvûd, No:2042; Taberânî ,“el-Mûcemu’l-Evsat”, No:8030, Ebu Ya'lâ ve diğerleri Ebû Hurayra (radiyallâhu anh)’den.
Abdurrazzâk, “el-Musannef”, No: 6726; İbn Ebî Şeybe, “el-Musannef”, No:7541; Ebû Ya’lâ, “el-Musned”, No:469, Alî b. Ebî Tâlib (radiyallâhu anh)’den.
el-Elbânî,Ahkâmu'l-Cenâiz, s. 280; Tahzîru’s-Sâcid, Sf: 95-97; Sahîhu’l-Câmi‘u’s-Sağîr, No: 7226; Mişkâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No: 926; Tahrîcu Ehâdîsi Fadâili’ş-Şâm, Sf: 52; Gâyetu’l-Merâm, No:125;

Râvilerinden Hafs b. İbrâhîm el-Câferî'yi İbn ebî Hatim zikretmiş, ancak hakkında cerh yönünden bir şey söylememiştir; diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' IV, 3) Rudani, Cem’ul-fevaid, 2/188)
Bu ve benzeri hadisler uzakta bulunan kimsenin selâmının Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından duyulmadığına ama kendisine bildirildiğine delâlet etmektedir. Buna göre selâma karşılık verilmesi konusundaki hadis, yakında bulunanlara mahsustur. İmam Ahmed ve Ebû Dâvûd’un Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in kabrini ziyaret etmenin cevâzı konusunda dayandıkları delil bu hadistir. Hadisler arasını cem etmek sûretiyle sözü edilen selâmın yakında bulunan kimsenin selâmı olduğu anlayışına varmışlardır. (İbn Kesîr, “Telhîsu’l-İstiğâse fi’r-Reddi ‘ale’l-Bekrî” , Sf:34-35)
c) Selâma karşılık verilmesi için ruhun cesede iâde edilmesi, yalnızca Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’e mahsus değildir. Bilakis herkes için geçerlidir. İbn ‘Abdilberr tarafından hem rivâyet, hem tashih edilen(İlgili yerde İbn ‘Abdilberr’in hadisi tashih ettiğine dâir bir ifâde geçmemektedir. Sadece isnâdıyla birlikte hadisin metnine yer vermiştir. (“el-İstizkâr”, 1/185).
Ancak bazı âlimler hadisin İbn ‘Abdilberr tarafından tashih edildiğini özellikle vurgulamaktadırlar. İbn Teymiyye, “Mecmû‘u’l-Fetâvâ”, 4/295; “İktidâu’s-Sırâtı’l-Mustakîm”, 2/178; İbnu’l-Kayyim, “Bedâi‘u’l-Fevâid”, 2/325; “Tehzîbu’s-Sunen”, 11/93; İbn Kesîr, “Tefsîrul-Kur’âni’l-‘Azîm”, 3/447, Rûm Sûresi 52 nolu âyetin tefsiri; “Telhîsu’l-İstiğâse fi’r-Reddi ‘ale’l-Bekrî”, s. 117; ‘Aynî ‘, "Umdetu’l-Kârî”, 8/100).
ve Beyhakî tarafından da eş-Şu‘ab’da rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

Dünyada iken tanıdığı bir kişinin kabri yanından geçen kimse, ona selâm verdiği taktirde Allah onun ruhunu cesedine iâde eder ki, selâma karşılık versin.”
(Zayıf Hadis : İbn ‘Abdilberr, “el-İstizkâr”, 1/185); Abdullah b. ‘Abbâs (radiyallâhu anhumâ)’dan, Deylemî, “Musnedu’l-Firdevs”, No: 6055; Âişe (radiyallâhu anhâ)’dan; İbn ‘Asâkir “Târîhu Dımaşk”, 3/209/2; 8/517/1; Beyhakî, “Şu‘abu’l-Îmân”, thk. Zağlûl No:9296, thk. en-Nedvî, No: 8857; el-Hatîb el-Bağdâdî, “Târîhu Bağdâd”, 6/137); Zehebî ,“Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ”, 12/590 ve diğerleri Ebû Hurayra (radiyallâhu anh)’den. İbnu’l-Cevzî, “el-‘İlelu’l-Mutenâhiye”, 2/911-912, No: 1523; İbn Abdilhâdî , “es-Sârımu'l-Menkî”, Sf: 295-297; Zehebî , “Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ”, 12/590; İbn Receb el-Hanbelî ,“Ahvâlu’l-Kubûr”, Sf: 185-187; el-Elbânî,
“Silsiletu’l-Ehâdîsi’d-Da‘îfe”, No:4493; “el-Âyâtu’l-Beyyinât”, Sf: 69-70).

Buna göre bütün insanların kabirlerinde diri olmaları ve kendilerinden istiğâsede bulunulmasının câiz olması mı gerekmektedir? Ya Rabbi, ne büyük bir iftiradır bu!


Yine bunun gibi Buhârî’nin Sahîh’inde yer alan bir rivâyette kabirdeki mevtânın defnin ardından ayrılıp giden insanların ayak seslerini işittiği sâbittir. (Sahih Hadis : Buhârî , No:1338, 1374; Muslim, No:2870; Enes b. Mâlik (radiyallâhu anh’den)[/URL]
 
Üst Ana Sayfa Alt