Samanyolu Tv’de Perşembe akşamları halkı şöyle damardan besleyen Tek Türkiye adında bir dizi yayınlanıyor. Biliyorsunuz son zamanlarda bu tip diziler halkın büyük ilgisini toplamakta, adeta gündemini belirlemektedir. Mesela Kurtlar Vadisi dizisinin yayınlandığı saatte Türkiye’de adeta hayat durur. İşte bu diziden esinlenerek yapılan ve Samanyolu Tv tarafından güya alternatif bir dizi olarak sunulan Tek Türkiye dizisinin de çok izlenen diziler arasında olduğu görülüyor. Bu dizinin birkaç bölümünü izledim ve karşısında geçirilen zamanın israf olduğu kanaatine vardım.
Rabbimiz, Mü’minun Suresi’nde Mü’minlerin vasıflarından söz ederken “Onlar, boş şeylerden yüz çevirenlerdir’’ buyurmaktadır. Evet, Rabbimiz, bizlerden boş ve amaçsız konuşmalara itibar etmememizi, boş işlerle vakit kaybetmememizi istemektedir.
Belki milyonlarca lira harcanarak hazırlanan bu tür diziler adeta halkın afyonu işlevi görmektedir. Milyonlarca insan saatlerce zamanını bu tür dizileri izleyerek geçirmekte ve ardından da gün boyunca aralarında bu diziler üzerine yorumlar yapmaktadır. Bu diziler, insanları gerçeklikten ve gerçek gündemden kopararak, sanal bir gündeme mahkum etmektedir.
Tek Türkiye dizisini özelde ele aldığımızda, halk tarafından benimsenebilmesi için bu diziye birtakım dini motifler giydirmeye çalışıldığı görülüyor. Ancak bu motiflerin hangi dine ait olduğunu açıkçası ben çıkarabilmiş değilim!
İsminden de anlaşılacağı üzere ufku ve çapı Misak-ı Milli sınırlarının ötesine geçemeyen ve 1923’lerde ümmet anlayışının yerine ikame edilmiş olan ulusçu anlayışı dini motiflerle zenginleştirme kaygısıyla kurgulandığı anlaşılan Tek Türkiye dizisinin gerçeklerden ziyade, belli bir kesimin zihniyet dünyasını yansıttığı çok açık. Önüne gelene “provokatör” damgası basılıyor, “Tek Türkiye” adı altında mevcut ulus-devlet kutsanıyor ve Kürt meselesinde İslam, çözümün ana unsuru yerine bir motif konumuna indirgeniyor. Dizide ulus-devlete “dini kullanın” davetiyesi çıkarılıyor.
Koca bir ümmet coğrafyası yok sayılarak bir “ulusal coğrafya”nın kutsandığı bu dizide Kürdü, Arabı, Lazı, Gürcüsü, Çerkez’i ve nicesi ancak Türk devletinin uysal vatandaşları olarak vasf ediliyor. Dizi yapımcılarının İsmet Özel gibi “Türk eşittir İslam” mantığıyla hareket ettiği anlaşılıyor. Allah Allah! Bu da yeni bir din olsa gerek.
Diziye bakıldığında, Güneydoğu’da bir ilçe özelinde Kürt meselesine çözüm arayışı söz konusu ediliyor diyebiliriz. Senaryoya bakılırsa, bu işi çözümü için öncelikle olağanüstü dini yetenekleri olan bir derviş bulmak gerekiyor! Ancak bu derviş suya sabuna dokunmayacak, yaşanan hayatın dine, Kitab’a uymasına gerek yok. Yapılanları dine uygun göstermesi yeterli. Şöyle gösterişli bir sarık ve şalvar giyecek, olağanüstü durumlarda gözükecek… Kısacası din adına hurafeler bidatler gırla gidecek. Bu derviş halka yönelik teörrist saldırılarda ortaya çıkıp kerametler gösterecek halkı koruyacak! Peki sormazlar mı adama, bu dervişler, Irak’ta, Afganistan’da, Filisitn’de, Çeçenistan’da zulme uğrayan Müslümanlara niçin hiç yardıma gitmiyor. Yoksa bu lahuti zatlar da mı ulusçuluk hastalığına tutulmuş! ın zulme uğradığı mekanlarda neredeydiler. Peygamberin kafası parçalandığı ,dişinin kırıldığı zamanda hangi alemde geziniyorlardı da Allah’ın peygamberini korumuyorlardı?
Senaryonun en ilginç tarafı da, İslam’ın sahih söylemlerinin, militanlar olarak dizide yer verilen kişilere söyletilmesi! Mesela dizinin son bölümde bu haftanın “Kutlu Doğum Haftası” olduğu işlenmekte, ancak bu tür bir hafta kutlamanın İslam’ın aslında olmadığı, bidat ve hurafe olduğu bir militanın ağzından söyletilerek, doğru din algısı halkın gözünde mahkum edilmek istenmektedir.
Zaten bu ve benzeri dizilerde cennet bileti almak çok kolay: ‘İyilik yap, cenneti kap!’’ Gerisi teferruat zaten!
Neticede, bu dizide insanlara din diye anlatılanların neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Hurafe, olağanüstücülük, gerçeklik yerine sanallık bu ve benzeri dizilerin din anlayışında öne çıkan hususlar olarak göze çarpıyor. Selam ve Dua ile…
Rabbimiz, Mü’minun Suresi’nde Mü’minlerin vasıflarından söz ederken “Onlar, boş şeylerden yüz çevirenlerdir’’ buyurmaktadır. Evet, Rabbimiz, bizlerden boş ve amaçsız konuşmalara itibar etmememizi, boş işlerle vakit kaybetmememizi istemektedir.
Belki milyonlarca lira harcanarak hazırlanan bu tür diziler adeta halkın afyonu işlevi görmektedir. Milyonlarca insan saatlerce zamanını bu tür dizileri izleyerek geçirmekte ve ardından da gün boyunca aralarında bu diziler üzerine yorumlar yapmaktadır. Bu diziler, insanları gerçeklikten ve gerçek gündemden kopararak, sanal bir gündeme mahkum etmektedir.
Tek Türkiye dizisini özelde ele aldığımızda, halk tarafından benimsenebilmesi için bu diziye birtakım dini motifler giydirmeye çalışıldığı görülüyor. Ancak bu motiflerin hangi dine ait olduğunu açıkçası ben çıkarabilmiş değilim!
İsminden de anlaşılacağı üzere ufku ve çapı Misak-ı Milli sınırlarının ötesine geçemeyen ve 1923’lerde ümmet anlayışının yerine ikame edilmiş olan ulusçu anlayışı dini motiflerle zenginleştirme kaygısıyla kurgulandığı anlaşılan Tek Türkiye dizisinin gerçeklerden ziyade, belli bir kesimin zihniyet dünyasını yansıttığı çok açık. Önüne gelene “provokatör” damgası basılıyor, “Tek Türkiye” adı altında mevcut ulus-devlet kutsanıyor ve Kürt meselesinde İslam, çözümün ana unsuru yerine bir motif konumuna indirgeniyor. Dizide ulus-devlete “dini kullanın” davetiyesi çıkarılıyor.
Koca bir ümmet coğrafyası yok sayılarak bir “ulusal coğrafya”nın kutsandığı bu dizide Kürdü, Arabı, Lazı, Gürcüsü, Çerkez’i ve nicesi ancak Türk devletinin uysal vatandaşları olarak vasf ediliyor. Dizi yapımcılarının İsmet Özel gibi “Türk eşittir İslam” mantığıyla hareket ettiği anlaşılıyor. Allah Allah! Bu da yeni bir din olsa gerek.
Diziye bakıldığında, Güneydoğu’da bir ilçe özelinde Kürt meselesine çözüm arayışı söz konusu ediliyor diyebiliriz. Senaryoya bakılırsa, bu işi çözümü için öncelikle olağanüstü dini yetenekleri olan bir derviş bulmak gerekiyor! Ancak bu derviş suya sabuna dokunmayacak, yaşanan hayatın dine, Kitab’a uymasına gerek yok. Yapılanları dine uygun göstermesi yeterli. Şöyle gösterişli bir sarık ve şalvar giyecek, olağanüstü durumlarda gözükecek… Kısacası din adına hurafeler bidatler gırla gidecek. Bu derviş halka yönelik teörrist saldırılarda ortaya çıkıp kerametler gösterecek halkı koruyacak! Peki sormazlar mı adama, bu dervişler, Irak’ta, Afganistan’da, Filisitn’de, Çeçenistan’da zulme uğrayan Müslümanlara niçin hiç yardıma gitmiyor. Yoksa bu lahuti zatlar da mı ulusçuluk hastalığına tutulmuş! ın zulme uğradığı mekanlarda neredeydiler. Peygamberin kafası parçalandığı ,dişinin kırıldığı zamanda hangi alemde geziniyorlardı da Allah’ın peygamberini korumuyorlardı?
Senaryonun en ilginç tarafı da, İslam’ın sahih söylemlerinin, militanlar olarak dizide yer verilen kişilere söyletilmesi! Mesela dizinin son bölümde bu haftanın “Kutlu Doğum Haftası” olduğu işlenmekte, ancak bu tür bir hafta kutlamanın İslam’ın aslında olmadığı, bidat ve hurafe olduğu bir militanın ağzından söyletilerek, doğru din algısı halkın gözünde mahkum edilmek istenmektedir.
Zaten bu ve benzeri dizilerde cennet bileti almak çok kolay: ‘İyilik yap, cenneti kap!’’ Gerisi teferruat zaten!
Neticede, bu dizide insanlara din diye anlatılanların neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Hurafe, olağanüstücülük, gerçeklik yerine sanallık bu ve benzeri dizilerin din anlayışında öne çıkan hususlar olarak göze çarpıyor. Selam ve Dua ile…