Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Tekbirlerde Elleri Kaldırmanın Şekli ve Zamanı Nedir?

I Çevrimdışı

ibni abbas

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rivayet edildiğine göre Vail, Hz.Peygamberin namaza duracağı zaman ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırdığını, baş parmaklarını kulaklarının hizasına getirdiğini ve sonra tekbir aldığını görmüştür.

Bu hadis Delilleriyle Hanefi Fıkhında sayfa 175 de geçiyor.Kaynak olarak Ebudavud I, 193 yazıyor.Galiba cilt ve sayfa numarasını vermiş.Ben iftitah tekbiri babına göz attım.Böyle hadis göremedim.Acaba ebudavudda böyle hadis var mı?Varsa da hadisin nosunu alabilir miyim?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
el-Berâ (r.anh)'den rivayet edildiğine göre;
"Peygamber (s.a.v.) namaza başlarken ellerini kulakları yakınına kadar kaldırırmış. (Fakat bu hareketini) daha sonra tekrarlamadı."
(Ebu Davud, Namaz, Bab 116- 117, Hadis no : 749)
Bu hadis, "namazda iftitah tekbirinin dışında hiç bir yerde el kaldırılmaz" diyen Hanefi ulemâsının delilidir. Ancak zayıf olduğunu kabul eden ulemâ ise, bu hadisle amel etmemiştir. Zayıf olduğunu kabul edenler arasında Buhârî, Ahmed, Şafiî, İbn Uyeyne, İbn Zubeyr, Dârimî gibi simalar vardır.
Hadis Hafızları da "(sonra bu hareketini) bir daha tekrarlamadı" cümlesinin, hadisin aslından olmayıp râvilerden Yezid b. Ebî Ziyâd tarafından idrâc (ilâve) edildiğini ittifakla kabul etmektedirler. Şu'be, Sevrî, Hâlid et-Tahhân ve Zuheyr gibi hafızların rivayetlerinde "Sonra bir daha tekrarlamadı" cümlesi yoktur.

Bezzâr, bu ilâve edilen cümle ile ilgili olarak şunları söylemektedir: "Dârakutnî'nin bizzat Yezid b. Ebî Ziyâd'ın kendisinden rivayet ettiği hadiste bu ilâve cümle yoktur. Doğru olan da budur. Bu cümlenin kendisine Kûfe'liler tarafından telkin edilmiş olması mümkündür. Zaten hafıza zayıflığından bazı kere cümleleri karıştırdığı da olurdu" (el-Menhel, V, 56.)

Hanefilere göre, eller kulakların yumuşağına kadar kaldırılır. Baş parmaklar kulakların yumuşaklarına, diğer parmaklar da kulakların sair aksamı hizasına gelir. Çünkü imam Muslim'in, Malik b. Huveyris'ten rivayet ettiği bir hadiste; "Peygamber (s.a.v.) ellerini kaldırdığı zaman, ta kulaklarının hizasına vardırırdı.” (Muslim, salât 25) denilmektedir.
Bu manada bir başka hadisi de Dârakutnî sahih bir senetle Enes'den rivayet etmiştir. Tahâvî'nin el-Berâ b. Âzib (r.anh)'den rivayet ettiği bir hadiste ellerin baş parmakları kulak yumuşağına yaklaşacak surette kaldırılacağı bildirilmektedir. İbn Habîb'e göre, eller kulaklar hizasına kadar, bir rivayette başın üzerine kadar kaldırılır.

Bu kavillerin hepsine delâlet eden meşhur ve mahfuz rivayetler vardır. Bunlar bu hususta musaade ve cevaza delâlet ederler.
İbn Tâvûs'un nakline göre, Tâvûs ellerini başından yukarı geçinceye kadar kaldırır ve bunu îbn Abbâs'dan böyle gördüğünü, O'n'un da Peygamber (s.a.v.)'den böyle rivayet ettiğini söylermiş. İbn Kattan bunu sahih bulmuştur. İftitâh tekbiri bir defa yapılır. Râfizîler üç defa yapılacağına kail,olmuşlardır.


Bütün bunların yanında Hanefî ulemâsı iftitah tekbirinin dışındaki yerlerde el kaldırılmasına muhaliftirler. Delilleri de Mucâhid'in rivayetidir.
Bu rivayette şöyle deniliyor: "Mucâhid, İbn Ömer'in arkasında namaz kılmış bunu yaptığını görmemiştir."
Hanefiler bir de şu İbn Mes'ud hadisiyle istidlal ederler:
"İbn Mes'ud,
Peygamber (s.a.v.)'i iftitah tekbiri anında ellerini kaldırırken görmüş, sonra tekrarlamamıştır" (Selâmet Yolları, I, 340)

Bu mevzuda Ahmed Davudoğlu şunları söylemiştir:
"Bu istidlale itiraz edilmiştir. Mucâhid hadisinin râvileri arasında Ebû Bekr el-Ayyâş vardır. Bu zatın hafızası zayıftır. Bîr de bu rivayet îbn Ömer'in oğullan Nâfi ile Sâlim'in rivayetine muarızdır. Çünkü bu zatların rivayeti musbittir (yani olumludur). Mucâhid'inki nefy ediyor. Musbit nâfiye tercih edilir. Rasûlullah'ın Mucâhid rivayetinde olduğu gibi bazan el kaldırmayı terk etmesi onun câiz fakat vâcib olmadığına delâlet eder"(Selâmet Yolları, I, 340)
Bu mevzuda Hanefî'lerin en büyük delillerinden biri de namaz içerisinde elleri kolları hareket ettirmekten kaçınmanın farziyyeti ile delâlet eden; "Acaba neden sizleri ellerinizi hırçın atların kuyrukları gibi kaldırmış görüyorum, namazda sakin olun" (Muslim, Salat 119; Nesâi, Sehv 5, Ahmed b. Hanbel, V, 93, 101, 107) mealindeki hadis-i şeriftir.
Bu hadis-i şerife göre sadece iftitah tekbiri esnasında el kaldırmaya izin vardır. Çünkü bu hareket namazın dışındadır. Bunun dışında el kaldırmaya izin yoktur.
(Zafer Ahmed el-Osmanî, İ'lâu's-Sunen, III, 44)

Hanefî'lere göre namazda eller yalnız iftitah tekbiri alınırken kaldırılır Sufyân es-Sevrî ile İbrahim en-Nebaî, İbn Ebî Leylâ, Alkame, Kays, Esved b. Yezid, Âmirî, Şa'bî, Ebu'l-İshak es-Sebiî, Hayseme, Mugîre, Vekî', Âsim b. Kuleyb ve İmam Zufer'in kavilleri de budur. İbn Kasım'ın, imam Mâlik'den rivayet ettiği meşhur ve Mâlikilerce kabul edilen görüş de budur.

Tirmizî, "Sahâbe-i Kiram ile tabiin hazerâtından bir çoklarının kavilleri de budur" diyor. "el-Bedâyi" isimli eserde İbn Abbas(r.anhuma)'ın, "Rasûlullah (s.a.v.)'ın Cennetle müjdelediği on zat, iftîtah tekbirinden başka namazın hiç bir yerinde ellerini kaldırmazdı" dediği rivayet olunmaktadır. Başkaları Abdullah b. Mesud, Câbir b. Semure, el-Berâ b. Âzib Abdullah b. Ömer ve Ebû Said (r.anh) da aynı görüşü paylaştıklarını söylemişlerdir.

Hanefî'lerin delili yukarıdaki el-Bera b. Azib (r.anh) hadisidir. Bu hadiste; "Peygamber (s.a.v.) namaz için iftitah tekbiri aldığı vakit ellerini ta baş parmakları kulak yumuşaklarına varıncaya kadar kaldırır, bir daha bunu tekrarlamazdı" denilmektedir.
Mezkûr hadisi Ebû Dâvûd, et-Tahâvî ve İbn Ebî Şeybe tahrîc etmişlerdir. Vakıa Hanefîlerin muarızları bu hadise itiraz edebilirler. Çünkü Ebû Dâvûd: "Bu hadisi Huşeym, Hâlid ve İbn İdris, Yezid b. Ebi Ziyâd'dan o da Abdurrahman b. Ebî Leyla'dan, o da el-Berâ'dan naklen rivayet etmişler, fakat hiç biri "bunu tekrarlamazdı' 'cümlesini zikretmemişlerdir.'' demiştir: Hattâbî dahi bu hadiste "Bunu tekrarlamazdı" cümlesini, Şerîk'den başka nakleden olmadığını söylemiştir.

Ebû Ömer, "Bu cümleyi yalnız Yezîd rivayet etmiştir. Hadisi ondan rivayet eden hafızlardan hiç biri "bunu tekrarlamazdı" cümlesini zikretmemişlerdir" demiş. Bezzâr, "Yezîd'in el kaldırma hususundaki "bunu tekrarlamazdı" sözü sahih değildir" dediği gibi, Yahya b. Maîn'in "Bu hadisin isnadı sahih değildir"; İmam Ahmed'in, " Bu hadis hiçtir" dedikleri rivayet olunmuştur. Bazıları Yezîd'in âhir ömründe hadisleri karıştırmağa başladığı ve başkalarının telkinlerine kapıldığını söylerler.

Muarızların bu babdaki itirazlarına Hanefîler tarafından şöyle cevap verilir: "Ebu Davud'un yukarıdaki sözü İbn Adiyy'in "el-Kâmil" isimli eserindeki sözüne muarızdır. Çünkü İbn Adiyy bu hadisi Hüseyn, Şerîk ve onlarlaberaber bir cemaate isnâd ile Yezid'den rivayet etmiş ve hepsi "bunu tekrarlamazdı" cümlesini nakletmişlerdir. Bu suretle mezkûr ziyâdeyi yalnız Şerîk'in rivayet etmediği anlaşılır ve Hattabî'nin bu babtaki iddiası da suya düşer. Eğer, Yezîd zayıf bir râvidir ve bu hadisi yalnız başına rivayet etmiş denilirse, buna da hayır diye cevap verilir. Çünkü aynı hadisi İsa b. Abdurrahman, İbn Ebî Leylâ'dan rivayet ettiği gibi, Tahâvî dahi tahrîc etmiştir. Yezîd'e gelince, Bu zat hakikatte mevsuktur. Onun hakkında Yakûb b. Sufyan, "Yezid için her ne kadar değişmiştir diye söz edilmişse de o yine sözü makbul, âdil ve mutemed bir zattır" demiş; Ebû Dâvûd dahi, "Onun hadisini terk eden kimse bilmiyorum, ama başkası bence ondan daha makbuldür" mütâleasında bulunmuştur. İbn Şahin "Kitabu's-Sikaf'ında Ahmed b. Salih'in, "Yezid sikadır, onun hakkında konuşanların sözü hoşuma gitmiyor" dediğini rivayet etmiştir. Yezid'in makbul olduğunu daha başkaları da söylemişlerdir. İmam Muslim onun hadisini tahric ettiği gibi, Buhârî de onunla istişhad eylemiştir. Hâl böyle olduğuna göre Yezid, hadisin bir kısmını bir defa, başka bir cümlesini de başka bir defa rivayet etmiş olabileceği gibi evvelâ unutmuş sonra hatırlayarak rivayet etmiş olması da muhtemeldir.

Hanefîlere muarız olanların ihticac ettiği hadisler İslâmiyetin ilk zamanlarına hami olunur. Bu hadisler sonradan nesh edilmişlerdir. Neshe delil Abdullah b. ez-Zubeyr hadisidir. Bu hadiste beyân edildiğine göre, Abdullah namazda ruku'a giderken ve rüku'dan doğrulurken ellerini kaldırmayan bir zat görmüş de ona, "Böyle yapma çünkü bu Rasûlullah (s.a.v.)'ın bir zamanlar yaptığı bir iştir. Sonra onu terk etti" demiştir. Neshi Tahâvî'nin sahih bir isnadla tahric ettiği Mucâhid hadisi de te'yid etmektedir. Mezkur hadiste Mucâhid; "İbn Ömer'in arkasında namaz kıldım, iftitah tekbirinden başka namazın hiç bir yerinde ellerini kaldırmadı" demiştir.
Tahâvî bu hadisi rivayet ettikten sonra şunları söylemiştir:
"İşte İbn Ömer, Peygamber (s.a.v.)'in vaktiyle ellerini kaldırdığını görmüş, sonra bundan vazgeçmiştir. O bunu ancak kendince nesh sabit olduğundan yapmıştır." Aynı hadisi İbn Ebî Şeybe dahi tahrîc etmiştir. Hanefîlerin muarızları bu hadis için "munkerdir" derler. Çünkü Tâvûs, İbn Ömer'i rukû'larda el kaldırırken gördüğünü rivayet etmiştir.

Hanefiler buna da şu cevabı verirler:
"Tâvûs gördüğü vakit İbn Ömer (r.anhuma), hadisin nesh edildiğini henüz bilmediği için el kaldırmıştır. Fakat sonradan rukû'larda el kaldırmanın neshedildiğini öğrenmiş ve bundan vazgeçmiştir. Muhâsımların diğer delillerini Hanefiler zayıf bulmuş ve zayıf olduklarını birer birer ismat etmişlerdir.

***

İbn Ömer'den; demiştir ki: Peygamber (s.a.v.)'i gördüm, namaza başlarken, rukû'a varmak istediğinde ve başım rukû'dan kaldırdıktan sonra ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırıyordu.
(Ahmed b. Hanbel der ki: Sufyân b. Uyayne; (bu hadisi) bir defa "başını kaldırırken" çoğu kere de "başını rukû'dan kaldırdıktan sonra (ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır) ve iki secde arasında ise kaldırmazdı" diye rivayet etmiştir.
(Ebu Davud, Namaz, Bab 114- 115, Hadis no : 721; Muslim, salât 21, 25, 26; Tirmizî, salât 76, 110; Nesâî, sehv 2; îbn Mâce, ikâme 15, 73; Dârimî, salât 92; Ahmed b. Hanbel, II-8, 5, 424)

Abdullah b. Ömer (r.anhuma)'dan; demiştir ki: Peygamber (s.a.v.) namaza durduğu zaman (iftitah tekbiri alırken) ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Sonra tekbir getirerek, yine aynı şekilde ellerini kaldırır ve rukû'a varırdı. Sonra (rukû'dan) belini doğrultmak isteyince de ellerini omuzlan hizasına kadar, kaldırır sonra "semi'Âllahu limen hamideh (Allah kendisine hamd edenin hamdini işitir)" derdi. Secde(ye eğileceğin)de (ve secdeden kalkacağında ise) ellerini kaldırmazdı. Ve namaz bitinceye kadar, rukûdan önce aldığı her tekbirde ellerini kaldırırdı.
(Ebu Davud, Namaz, Bab 114- 115, Hadis no : 722; Beyhakî, es-Sunenu'l-Kûbrâ, II, 83)

Abdulcebbâr b. Vâil'in babasından rivayet ettiğine göre (babası Vâil);
"Peygamber (s.a.v.)'in namaza kalkınca ellerini omuz hizasına, baş parmaklarını da kulak hizasına kadar kaldırıp sonra tekbir aldığım görmüştür."

(Ebu Davud, Namaz, Bab 114- 115, Hadis no : 724; Tirmizî, salât 140, Tefsiru sûre (2), 3; Nesâî, iftitâh 4; İbn Mâce, ikâme 40, cenâiz 21; Ahmed b. Hanbel,-1, 45; 111-13; IV, 48; VI, 13)


Tekbirde Elleri Kaldırma Şekli

Ellerin nasıl kaldırılacağı ihtilaflıdır.
Tahâvî'ye göre, parmaklar yayılarak ellerin içi kıbleye karşı gelecek şekilde kaldırılacaktır. Bu kavli ile Tahâvî, Taberânî'nin, "el-Evsat" isimli kitabında merfuan rivayet ettiği İbn Ömer (r.anhuma) hadisine işaret etmiş olmalıdır. Mezkûr hadiste; "her hangi biriniz namaza niyetlenirken ellerini kaldırsın, onların içlerini kıbleye karşı çevirsin" buyurmuştur.
"el-Muhît" isimli eserde de "iftitah tekbiri alan kimse parmaklarının arasını fazla açmaz" denilerek Tirmizî'nin rivayet ettiği Ebû Hurayra hadisine işaret edilmiştir.
O hadiste Ebû Hurayra (r.anh); "Üç şey vardır ki onlarla amel olunuyordu. Sonra insanlar onları terk ettiler: Peygamber (s.a.v.) namaza kalktığı zaman şöyle yapardı." demiş; Ebu Âmir-i Akadî, Ebû Hurayra (r.anh)'nin işaretini parmaklarıyla göstererek "onları ne fazla açar, ne de fazla kapardı" demiş. Fakat bu hadisi zayıf bulmuştur.

Marudî'nin "el-Hâvî" adlı eserinde iftitâh tekbiri alınırken avuçların içleri birbirine doğru çevrilerek kaldırılacağı beyân edilmiştir. Bazılarına göre eller kaldırılırken üstleri semâya, avuçların içleri ise yere bakacaktır. Bir takımları, parmakların açılmasını mustehab görmüşlerdir. İmam Gazâlî, parmakları ve elleri açıp kapamak hususunda tekelluffe gidilmeyip ellerin hâli üzere bırakılmasını tercih etmiştir. Râfiî, "parmaklar orta derecede açılır" demiştir.
İbn Kudâme, "el-Muğnî" isimli eserinde, parmakların bir birinden ayrılmadan açılmasının mustehab olduğunu söylemiştir.

Tekbirde Elleri Kaldırma Zamanı

Abdulcebbâr b. Vâil'in, ev halkı vasıtasıyla babası (Vail b. Alkame)'den rivayetine göre, babası, Peygamber (s.a.v.)'in (iftitâh) tekbiri ile beraber ellerini kaldırdığını görmüştür.
(Ebu Davud, Namaz, Bab 114- 115, Hadis no : 725; Beyhakî, es-Sunenu'l Kûbrâ, 11,81)

Hadis-i şerifte geçen "beraber" kelimesinden iftitah tekbirinde, tekbir ile elleri kaldırmanın aynı anda başlayıp aynı anda sona ermesi gerektiği anlaşılmaktadır. Çünkü beraberliğin anlamı budur.
Nitekim meşhur olan kavlinde İmam-ı Mâlik, Ahmed b. Hanbel ve İmam Şafiî de bu görüştedirler. Bir rivayette İmam Ebû Hanife de bu görüştedir. Ancak ekseri ulemâya göre önce eller kaldırılır, sonra tekbir alınır. Ellerin bırakılması sona ererken tekbir de sona erer. Beğavî'ye göre, önce eller kaldırılır, sonra tekbir alınır, tekbir sona erince eller bırakılır. Rafiî'ye göre ise, tekbir alma ile elleri kaldırma aynı zamana rastlarsa da tekbirin ve elleri salmanın nihayete ermesi için belli bir zaman yoktur. Mühim olan tekbir ile elleri kaldırmanın aynı zamanda olmasıdır. Bu görüşlerden birine uymakla sünnet yerine getirilmiş olur. Çünkü Resul-i Ekrem (s.a.)'in bunların hepsini uyguladığına dâir bu âlimlerin yanında delil bulunmaktadır.
Ancak Munzirî'nin beyânına göre Abdulcebbâr b. Vâil babasından hiç hadis rivayet etmemiştir. Ev halkının da kimler oldukları bilinmemektedir. Bu bakımdan bu hadis zayıftır.

Buhârî'nin rivayetinde, ellerin iftitah tekbiri ile beraber kaldırılacağı; Muslim'in bir rivayetinde ise, evvelâ eller kaldırılıp sonra tekbir alınacağı bildirilmektedir. Rasûlullah (s.a.v.) bunları câiz olduklarını bildirmek için yapmıştır.
"et-Tevhîd" sahibi ellerin tekbirle beraber kaldırılacağını söylemiştir ki, Hanefiyye ulemâsına göre, en güzel şekil de budur. İmam Ahmed b. Hanbel ile, meşhur kavline göre İmam Mâlik'in mezhebi de budur.

Mezkûr kavli İmam Gazali, muhakkikîn-i Ulemâya nisbet eder. Hanefî kitablarından "el-Hidâye" şerhinde, evvela eller kaldırılacak sonra tekbir alınacağı bildirilmektedir. Yine Hanefiyye kitablarından "el-Mebsût" da, "ekser-i ulemâmızın kavilleri budur" deniliyor, fakat Hanefilerden Haherzâde, "Eller tekbirle beraber kaldırılır" demiştir.
"el-Muhezzeb" şerhinde şöyle denilmiştir: "Sahih olan şekil, ellerin tekbirle beraber kaldırılması ve tekbir biterken indirilmesidir."

Bazıları ellerin tekbir almadan kaldırılacağını ve indirdikten sonra tekbir alınacağını, diğer bazıları da ellerin tekbir almadan kaldırılacağını, fakat tekbir bittikten sonra indirileceğini söylemişlerdir. Begavî bu görüşü sahih bulmuştur. Rafiî'nin sahih bulduğu bir kavle göre, eler tekbirle beraber kaldırılacaktır. İndirilmesi hususunda müstehab bir vecih yoktur.

İbn Battal el kaldırmanın bir teabbud olduğunu söylemiş, bazıları da bunun tevhide işaret olduğunu ileri sürmüşlerdir. El kaldırmanın hikmeti hususunda bir hayli kavil vardır. Bazılarına göre el kaldırmanın hikmeti, cemaatten sağır olanların görmesi, tekbir de âmâ olanların işitmesi ve böylelikle namaza niyet etmeleri içindir. Diğer bazılarına göre, el kaldırmak dünya işlerini arkaya attığına ve bütün varlığı ile namaza yöneldiğine işarettir. El Kaldırmak namaza ta'zimdir, kıyamın tamamına işarettir. Kul ile ma'bud arasındaki hicabın kaldırıldığına işarettir. Bütün bedeni ile kıbleye istikbal içindir, diyenler de vardır.
Rivayete nazaran, Rabi "İmam Şafiî'ye el kaldırmanın mânâsı nedir?" diye sormuş. Şafiî de "Allah'ı ta'zim Peygamber (s.a.v.)'in sünnetine ittiba'dır." cevabını vermiştir.
İbn Abdilber, AbdulIah b. Ömer'in (r.anhuma) "el kaldırmak namazın ziynetlerindendir. Her el kaldırmada on sevab, her parmağa mukabil bir sevab vardır" dediğini nakletmiştir.


Tekbirde Eller Nereye Kadar Kaldırılacak

Hadisin zahirine göre, eller omuzların hizasına kadar kaldırılır. Eimme-i selâse denilen İmam Mâlik, İmâm Şafiî ve İmam Ahmed ile İshâk'ın kavilleri budur. Kurtubî , "İmam Mâlik'in iki kavlinden esah olanı budur, ikinci kavline göre eller göğse kadar kaldırılır" diyor.

Hanefi'lere göre, eller kulakların yumuşağına kadar kaldırılır. Baş parmaklar kulakların yumuşaklarına, diğer parmaklar da kulakların sair aksamı hizasına gelir. Çünkü imam Muslim'in Malik b. Huveyris'ten rivayet ettiği bir hadiste; "Peygamber (s.a.v.) ellerini kaldırdığı zaman ta kulaklarının hizasına vardırırdı.” (Muslim, Salât 25) denilmektedir.
Bu manada bir başka hadisi de Dârakutnî sahih bir senetle Enes (r.anh)'den rivayet etmiştir.
Tahâvî'nin el-Berâ b. Âzib (r.anh)'den rivayet ettiği bir hadiste ellerin baş parmakları kulak yumuşağına yaklaşacak surette kaldırılacağı bildirilmektedir. İbn Habîb'e göre, eller kulaklar hizasına kadar, bir rivayette başın üzerine kadar kaldırılır.
Bu kavillerin hepsine delâlet eden meşhur ve mahfuz rivayetler vardır. Bunlar bu hususta musaade ve cevaza delâlet ederler. İbn Tâvûs'un nakline göre, Tâvûs ellerini başından yukarı geçinceye kadar kaldırır ve bunu îbn Abbâs'dan böyle gördüğünü, O'n'un da Peygamber (s.a.v.)'den böyle rivayet ettiğini söylermiş. İbn Kattan bunu sahih bulmuştur. İftitâh tekbiri bir defa yapılır. Râfizîler üç defa yapılacağına kâil olmuşlardır.


Rukû'ya Giderken ve Rukûdan Kalkarken da Ellerin Kaldırılacağı

Hadis-i şerif rukû' tekbiri ile rukû'dan doğrulurken dâhi ellerin kaldırılacağına delildir. İmam Şafiî ile İmam Ahmed b. Hanbel'in ve ulemadan İshâk, Ebû Sevr, İbn Cerîr e-Taberî, Hasan el-Basrî, îbn Şîrîn, Ata b. Ebî Rebah, Tâvûs, Mucâhid, Kasım b. Muhammed, Salim, Katâde, Mekhûl, Said b. Cubeyr, Abdullah b. Mubârak ve Sufyân b. Uyeyne (rahimehumullah) mezhebleri budur. Bir rivayette İmam Mâlik dâhi buna kail olmuştur.
İmam Buhârî mezkûr kavli eshab-ı Rasulullah'dan ondokuz zâta nisbetle, bunların her birinin ruku'da el kaldırdıklarını rivayet eylemiştir.
Beyhakî daha da ileriye giderek, bunların cemaatler teşkil edecek kadar çok olduklarını söylemiştir.
İbn Esir ruku'a giderken el kaldıran sahabenin yirmi kişi olduğunu söylemiştir.
Hâkim, aşere-i mubeşşere denilen (hayatta iken Cennetle müjdelenen) on zatın da onlar cumlesinden olduğunu bildirmiş; bazıları, Rasûlullah (s.a.v.) rukû'a giderken el kaldırdığı otuz kusur sahâbî tarafından rivayet olunmuştur demişlerdir.

Şâfiîlerin "et-Tevhîd" isimli eserinde şöyle deniliyor: "Sonra meşhur olan kavle göre, el kaldırmak hiç bir yerde vâcib değildir. Bu hususta icma naklolunur."
Davud-ı Zâhirî'nin, iftitah tekbirinde elleri kaldırmak vâcibdir, dediği rivayet olunur. Bizim ulemâmızdan İbn Seyyar'ın Kavli de budur. Bu, kavil bazı Mâlikîlerden de rivayet olunmuştur.
Ebû Hanife'den el kaldırmamanın günahı iktiza edeceğini gösteren bir kavil rivayet edilmiştir: İbn Huzeyme, "Namazda el kaldırmayı ihmal eden, onun rukûnlerinden birini terk etmiştir" demiştir. Ulemâdan bazılarının secdede dahi el kaldırmak vâcibdir, dediklerini İbn Ruşd "Kavâid" isimli eserinde rivayet etmiştir.

Hanefî'lere göre namazda eller yalnız iftitah tekbiri alınırken kaldırılır. Sufyân es-Sevrî ile İbrahim en-Nehaî, İbn Ebî Leylâ, Alkame, Kays, Esved b. Yezid, Âmirî, Şa'bî, Ebu'l-İshak es-Sebiî, Hayseme, Mugîre, Vekî', Âsim b. Kuleyb ve İmam Zufer'in kavilleri de budur. îbn Kasım'ın, imam Malik'den rivayet ettiği meşhur ve Mâlikilerce kabul edilen görüş de budur.

Tirmizî, "Sahâbe-i Kiram ile tabiin hazerâtından bir çoklarının kavilleri de budur" diyor. "el-Bedâyi" isimli eserde İbn Abbas (r.anhuma)'ın, "Rasûlullah (s.a.v.)'ın Cennetle müjdelediği on zat, iftîtah tekbirinden başka namazın hiç bir yerinde ellerini kaldırmazdı" dediği rivayet olunmaktadır. Başkaları Abdullah b. Mesud, Câbir b. Semure, el-Berâ b. Âzib Abdullah b. Ömer ve Ebû Said (r.anh) da aynı görüşü paylaştıklarını söylemişlerdir.

Hanefîlerin delili el-Bera b. Azib (r.anh) hadisidir. Bu hadiste; "Peygamber (s.a.v.) namaz için iftitah tekbiri aldığı vakit ellerini ta baş parmakları kulak yumuşaklarına varıncaya kadar kaldırır, bir daha bunu tekrarlamazdı" denilmektedir. Mezkûr hadisi Ebû Dâvûd, et-Tahâvî ve İbn Ebî Şeybe tahrîc etmişlerdir. Vakıa Hanefîlerin muarızları bu hadise itiraz edebilirler. Çünkü Ebû Dâvûd: "Bu hadisi Huşeym, Hâlid ve İbn İdris, Yezid b. Ebi Ziyâd'dan o da Abdurrahman b. Ebî Leyla'dan, o da el-Berâ'dan naklen rivayet etmişler, fakat hiç biri "bunu tekrarlamazdı' 'cümlesini zikretmemişlerdir.'' demiştir: Hattâbî dâhi bu hadiste "Bunu tekrarlamazdı" cümlesini, Şerîk'den başka nakleden olmadığını söylemiştir.

Ebû Ömer, "Bu cümleyi yalnız Yezîd rivayet etmiştir. Hadisi ondan rivayet eden hafızlardan hiç biri "bunu tekrarlamazdı" cümlesini zikretmemişlerdir" demiş. Bezzâr, "Yezîd'in el kaldırma hususundaki "bunu tekrarlamazdı" sözü sahih değildir" dediği gibi, Yahya b. Maîn'in "Bu hadisin isnadı sahih değildir"; İmam Ahmed'in, " Bu hadis hiçtir" dedikleri rivayet olunmuştur. Bazıları Yezîd'in âhir ömründe hadisleri karıştırmağa başladığı ve başkalarının telkinlerine kapıldığını söylerler.

Muarızların bu babdaki itirazlarına Hanefîler tarafından şöyle cevap verilir:
"Ebu Davud'un yukarıdaki sözü İbn Adiyy'in "el-Kâmil" isimli eserindeki sözüne muarızdır. Çünkü İbn Adiyy bu hadisi Huseyn, Şerîk ve onlarla beraber bir cemaate isnâd ile Yezid'den rivayet etmiş ve hepsi "bunu tekrarlamazdı" cümlesini nakletmişlerdir. Bu suretle mezkûr ziyâdeyi yalnız Şerîk'in rivayet etmediği anlaşılır ve Hattabî'nin bu babtaki iddiası da suya düşer. Eğer, Yezîd zayıf bir râvidir ve bu hadisi yalnız başına rivayet etmiş denilirse, buna da hayır diye cevab verilir. Çünkü aynı hadisi İsa b. Abdurrahman, İbn Ebî Leylâ'dan rivayet ettiği gibi, Tahâvî dahi tahrîc etmiştir. Yezîd'e gelince, Bu zat hakikatte mevsuktur. Onun hakkında Yakûb b. Sufyan, "Yezid için her ne kadar değişmiştir diye söz edilmişse de o yine sözü makbul, âdil ve mutemed bir zattır" demiş; Ebû Dâvûd dahi, "Onun hadisini terk eden kimse bilmiyorum, ama başkası bence ondan daha makbuldur" mutâleasında bulunmuştur.
İbn Şahin "Kitabu's-Sikaf'ında Ahmed b. Salih'in, "Yezid sikadır, onun hakkında konuşanların sözü hoşuma gitmiyor" dediğini rivayet etmiştir. Yezid'in makbul olduğunu daha başkaları da söylemişlerdir. İmam Muslim onun hadisini tahric ettiği gibi, Buhârî de onunla istişhad eylemiştir. Hâl böyle olduğuna göre Yezid, hadisin bir kısmını bir defa, başka bir cümlesini de başka bir defa rivayet etmiş olabileceği gibi evvelâ unutmuş sonra hatırlayarak rivayet etmiş olması da muhtemeldir.

Hanefî'lere muarız olanların ihticac ettiği hadisler İslâmiyetin ilk zamanlarına haml olunur. Bu hadisler sonradan nesh edilmişlerdir. Neshe delil Abdullah b. ez-Zubeyr hadisidir. Bu hadiste beyân edildiğine göre, Abdullah namazda rukû'a giderken ve ruku'dan doğrulurken ellerini kaldırmayan bir zat görmüş de ona, "Böyle yapma çünkü bu Rasûlullah (s.a.v.)'ın bir zamanlar yaptığı bir iştir. Sonra onu terk etti" demiştir.
Neshi Tahâvî'nin sahih bir isnadla tahric ettiği Mucâhid hadisi de te'yid etmektedir. Mezkur hadiste Mucâhid; "İbn Ömer'in arkasında namaz kıldım, iftitah tekbirinden başka namazın hiç bir yerinde ellerini kaldırmadı" demiştir. Tahâvî bu hadisi rivayet ettikten sonra şunları söylemiştir: "İşte İbn Ömer (r.anhuma), Peygamber (s.a.v.)'in vaktiyle ellerini kaldırdığını görmüş, sonra bundan vazgeçmiştir. O bunu ancak kendince nesh sabit olduğundan yapmıştır."
Aynı hadisi İbn Ebî Şeybe dahi tahrîc etmiştir. Hanefîlerin muarızları bu hadis için "munkerdir" derler. Çünkü Tâvûs, İbn Ömer'i rukû'larda el kaldırırken gördüğünü rivayet etmiştir. Hanefiler buna da şu cevabı verirler: "Tâvûs gördüğü vakit İbn Ömer (r.anhuma), hadisin nesh edildiğini henüz bilmediği için el kaldırmıştır. Fakat sonradan rukû'larda el kaldırmanın neshedildiğini öğrenmiş ve bundan vazgeçmiştir.

 
Üst Ana Sayfa Alt