Bir halı mağazası düşünelim...Her tarafta düzgün istifedilmiş, renk renk ve çeşit çeşit halılar...Mağazanın yazıhane olarak ayrılan köşesi de göz kamaştırıcı...Kenardaki koltukta temiz yüzlü, nur çehreli, durgun görünüşlü, fakat zeki ve hareketli olduğu her halinden okunan bir bey oturuyor.
Kapıdan bir bayanla bir bay giriyor.Erkek: Pek şık giyinmiş; kadın: son model giyinmiş, pek ustaca boyanmış, ipekli elbisesi kolsuz ve kısa, göğsü ve sırtı fazlaca açık, yürüyüşü ve bakışı da dikkat çekici...
Mağazanın sahibi olan yaşlı bey hemen kalkıyor, müşterilerini karşılıyor ve soruyor:
-Buyurunuz, ne emredersiniz?
Bay cevap veriyor:
-Halı almak istiyoruz.
Mağazanın sahibi, bir kenarda duran müstahdemine emrediyor:
-İndir şunu...
Her nedense hep erkek müşteri konuşuyor, kadın susuyor, yahut kesik bir iki kelime mırıldanıyor; tavırlarında bir utangaçlık ve çekingenlik var, arada bir eteğini aşağı çekiyor, kollarını göğsünün üzerine koyuyor, yakasını kapatmaya çalışıyor.
Birbiri ardından indirilen halıları süzüyorlar.
-Bu ne halısı?
-kula...
-Bu?
-Isparta...
-Ya bu ne malı?
-Konya malı...
-Bünyan yok mu?
-Hayır...
Şık giyimli bay ve bayan galiba Bünyan halısı aramakta, belki de bu sebeple malları beğenmemektedirler.Bay'ın gözü nihayet yazıhanenin duvarındaki halıya ilişince sevinçle ve adeta bağırıyor:
-İşte benim aradığım halı... Kaça bu?
-Satılık değil...
-Nasıl olur efendim?
-Yazıhanenin süsüdür.
-Satmaya mecbursunuz.
-Neden?
-Teşhir edilen her mal satılıktır.
Yaşlı bey, pek ciddi jestle hanımı göstererek soruyor:
-Bu hanımı kaça satıyorsunuz?
-Ne münasebet... O benim karımdır.
-Satılık değilse neden teşhir ediyorsunuz? Teşhir edilen her malın satılık olduğunu az önce söylemediniz mi?
-Teşhir etmiyorum ki onu...
-Ediyorsunuz... Vücudunun üçte ikisi açık.Teşhir değilde nedir bu?
Müşteri bey iyice kızmıştı, belkide hadise çıkmak üzere idi.Fakat kadın imdada yetişiyor, büyümesi muhtemel bir olayı önlüyor, kocasına çıkışıyor:
-Efendi amca haklıdır.Ben sana kaç defa, beni böyle açık saçık gezmeye zorlama, demedim mi? Ve kocasını kolundan tutup kaçarcasına uzaklaşıyorlar.
Türk kadınını temsil pozu takınan sözüm ona "ilerici" bayanların nazarı dikkatine sunduğumuz bu olay, düşmüş oldukları bataklığı gösteren sayısız misallerden ancak biridir.Tarihte kadın kıyafetlerinin geçirdiği devrelere bir göz atarsak, ilericiliğin Türk kadınını ne hale getirdiğini anlamakta güçlük çekmeyiz.Önce kısa kollu elbise, dar ve kısa etek, mini etek ve bikini-mayoya ilerleyiş...Bundan daha fazla ileriliğin varacağı durumu artık siz tasavvur edin.
İlerlemek buysa vay halimize! (mektup dergisinden alıntıdır)
Kapıdan bir bayanla bir bay giriyor.Erkek: Pek şık giyinmiş; kadın: son model giyinmiş, pek ustaca boyanmış, ipekli elbisesi kolsuz ve kısa, göğsü ve sırtı fazlaca açık, yürüyüşü ve bakışı da dikkat çekici...
Mağazanın sahibi olan yaşlı bey hemen kalkıyor, müşterilerini karşılıyor ve soruyor:
-Buyurunuz, ne emredersiniz?
Bay cevap veriyor:
-Halı almak istiyoruz.
Mağazanın sahibi, bir kenarda duran müstahdemine emrediyor:
-İndir şunu...
Her nedense hep erkek müşteri konuşuyor, kadın susuyor, yahut kesik bir iki kelime mırıldanıyor; tavırlarında bir utangaçlık ve çekingenlik var, arada bir eteğini aşağı çekiyor, kollarını göğsünün üzerine koyuyor, yakasını kapatmaya çalışıyor.
Birbiri ardından indirilen halıları süzüyorlar.
-Bu ne halısı?
-kula...
-Bu?
-Isparta...
-Ya bu ne malı?
-Konya malı...
-Bünyan yok mu?
-Hayır...
Şık giyimli bay ve bayan galiba Bünyan halısı aramakta, belki de bu sebeple malları beğenmemektedirler.Bay'ın gözü nihayet yazıhanenin duvarındaki halıya ilişince sevinçle ve adeta bağırıyor:
-İşte benim aradığım halı... Kaça bu?
-Satılık değil...
-Nasıl olur efendim?
-Yazıhanenin süsüdür.
-Satmaya mecbursunuz.
-Neden?
-Teşhir edilen her mal satılıktır.
Yaşlı bey, pek ciddi jestle hanımı göstererek soruyor:
-Bu hanımı kaça satıyorsunuz?
-Ne münasebet... O benim karımdır.
-Satılık değilse neden teşhir ediyorsunuz? Teşhir edilen her malın satılık olduğunu az önce söylemediniz mi?
-Teşhir etmiyorum ki onu...
-Ediyorsunuz... Vücudunun üçte ikisi açık.Teşhir değilde nedir bu?
Müşteri bey iyice kızmıştı, belkide hadise çıkmak üzere idi.Fakat kadın imdada yetişiyor, büyümesi muhtemel bir olayı önlüyor, kocasına çıkışıyor:
-Efendi amca haklıdır.Ben sana kaç defa, beni böyle açık saçık gezmeye zorlama, demedim mi? Ve kocasını kolundan tutup kaçarcasına uzaklaşıyorlar.
Türk kadınını temsil pozu takınan sözüm ona "ilerici" bayanların nazarı dikkatine sunduğumuz bu olay, düşmüş oldukları bataklığı gösteren sayısız misallerden ancak biridir.Tarihte kadın kıyafetlerinin geçirdiği devrelere bir göz atarsak, ilericiliğin Türk kadınını ne hale getirdiğini anlamakta güçlük çekmeyiz.Önce kısa kollu elbise, dar ve kısa etek, mini etek ve bikini-mayoya ilerleyiş...Bundan daha fazla ileriliğin varacağı durumu artık siz tasavvur edin.
İlerlemek buysa vay halimize! (mektup dergisinden alıntıdır)