Haber Türkiye, Abd ve Suriye, IŞİD'e Karşı Ortak Operasyon Düzenledi

Mustafa bin Yılmaz Çevrimdışı

Mustafa bin Yılmaz

''Selef,selef ve selef...''
İslam-TR Üyesi
Burada İslam devleti olarak bahsettiğiniz devlet hangi devlet?

Hudeybiye anlaşması ile bu olayı kıyas yapamazsınız. Allah Rasulü Yahudileri o bölgeden atmak için müşrikler ile anlaşması gerekiyordu ki Hendek Savaşı'ndan hemen sonra bunu yaptılar. Bu anlaşmadan sonra haybere ilerleyip Yahudileri o bölgeden attılar. Yani burda güç ve kuvvet Müslümanlarda idi. Bu mesele ile kıyas yapmak hatadır.

Batıyı memnun etmek için bu şekilde kan mı akıtması gerekiyor?
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Amerikalılar, DEAŞ’a yönelik bir operasyon yürütüyordu.

Suriye devleti de bunu öğrendi ve bu doğrultuda güvenlik güçleri bölgeye yayıldı; halkı korumak, kâfirlere gücümüzü göstermek ve onların topraklarımızda daha fazla ileri gitmesini engellemek için

Kan dökmemişler sadece olaya müdahale etmemişler. Evet, Hudeybiye antlaşması gereği müslümanların kafirlere geri verilmesinin günümüzde de caiz olup olmayacağı, caiz olursa ne zaman caiz olacağı alimler arasında konuşulmuş. Bazı alimler zarar görmeyecekleri kesin olduğu zaman antlaşma gereği geri verilebilirler demiş. Geri vermek demek müslümanların onlara yardım etmeksizin aralarından çekilmesi demek. Suriye Hükümeti de, Allahu alem, buna benzer şekilde kafirlere yardım etmeksizin aralarından çekilmiş, müdahil olmamışlar.

Dikkat edilirse Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebu Cendel ve Ebu Basîr’i kâfirlere “teslim etmemişti”, bilakis “geri vermişti.” İkisi arasında fark vardır. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) o sahabileri dönmeye zorlamaksızın ve onlara karşı kâfirlere herhangi bir şekilde yardım etmeksizin sadece onlarla kâfirler arasından çekilmişti. O sahabileri geri almak isteyenlere adeta şöyle demişti: “Onları geri götürmeniz için size izin veriyorum. Şayet alıp götürmeye gücünüz yeterse bundan sizi engellemeyeceğim. Ama eğer buna güç yetiremezseniz size yardım etmeyeceğim.” (Bkz: Esne’l-Metâlib, Zekeriyya el-Ensârî, 21/256)
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi

467: Hudeybiye Antlaşması ve Müslümanın Kâfirlere Teslim Edilmesi​


SORU
Es selamu aleykum, Hudeybiye antlaşmasındaki müslümanları kâfirlere teslim etme şartının günümüzde ihtilaflı olduğunu okumuştum, (yanılmıyorsam Hattabi naklediyor) bazı alimler peygamberimize has deyip günümüzde bu haramdır derken, bazı alimler bazı şartlar altında cevaz veriyordu. Günümüzde bazı davetçiler buna haram demekle kalmıyor, bu artık küfürdür diyorlar.

CEVAP
Ve aleykumusselam ve rahmetullah.

بسم الله الرحمن الرحيم، الحمد لله رب العالمين، والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين

Evet, Hudeybiye antlaşması maddelerinden biri şöyleydi; Kureyş’ten kim müslüman olarak Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabının (radiyallahu anhum) yanına gelirse, o müslüman Kureyş kâfirlerine geri verilecek. Ama müslümanlardan kim İslam’dan dönerek Kureyş’e giderse müslümanlara geri verilmeyecek. Bu anlaşmanın gereği olarak Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebu Cendel ve Ebu Basîr (radiyallahu anhumâ)’yı Kureyş’e geri vermişti.
Evvela şunu belirtelim ki, bu anlaşma “erkekler” için geçerli olup kadınlar ise bundan müstesna idi. Çünkü Mumtehine suresinin 10. ayeti ile bu nehyedilmiştir. Bu hiçbir şekilde caiz olmayıp bunda ulema ittifak etmişlerdir. Nitekim bu anlaşmadan sonra bazı kadınlar müslüman olup Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanına hicret edip gelmişler, bunun üzerine velileri Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’e gelip O’ndan kadınlarını geri vermesini istemişler, ancak efendimiz bunu kabul etmeyip şöyle demiştir: “Anlaşma ancak erkekler hakkındadır, kadınlar hakkında değildir.”

Peki buna kıyas edilerek bugün iki devlet arasındaki anlaşma gereği erkek bir Müslümanın, ülkesinin kendisine eziyet edecek kâfir yöneticilerine teslim edilmesi caiz midir?

El-Cevap: Hayır, caiz değildir!
Müslümanın kâfirlere teslim edilmesi naslarda nehyedilmiştir. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle demiştir:
المسلم أخو المسلم، لا يظلمه ولا يسلمه
“Müslüman müslümanın kardeşidir. O’na zulmetmez ve O’nu terketmez.” (Buhârî, Muslim) Muslim’in bir rivayetindeki ifade ise şöyledir: “O’nu yardımsız bırakmaz.”
İbn Hacer el-Askalânî (rahimehullah) bu hadisin şerhinde şöyle demiştir: “Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in “O’nu terketmez” sözü, yani onu kendisine eziyet edecek kimse ile ve böyle bir durum içerisinde bırakmaz. Bilakis ona yardım eder ve ondan (eziyeti) uzaklaştırır.”
Yine Efendimiz (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
انصر أخاك ظالما أو مظلوما
“Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et.”(Buhârî, Muslim)

“Peki Hudeybiye antlaşmasındaki bu maddeyi ve Efendimiz (aleyhisselam)’ın uygulamasını nereye koyacağız” denilirse şunları söyleriz:

1) Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisine gelen sahabileri “vahye dayanarak” kâfirlere geri vermişti. O’na Allah Teâlâ’dan bir vahiyle, geri vereceği müslümanların dinleri ve dünyaları hakkında bir eziyete uğratılmayacakları, onlar için bir çıkış yolu kılınacağı ve onların mutlaka kâfirlerin ellerinden kurtulacakları bildirilmişti. Nitekim Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) maslahat gereği bu maddeyi onaylayınca bundan rahatsızlık duyan oradaki sahabilere şöyle demiştir:
ومن جاءنا منهم سيجعل الله له فرجا ومخرجا
“Onlardan kim bize gelirse, Allah onun için bir rahatlık ve bir çıkış yolu kılacaktır.” (Muslim)
Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) bu sözünün aynısını, sabretmeleri için Ebu Cendel ve Ebu Basîr’e söylemiştir.
Yani bu, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e has bir durum olup O’ndan sonra hiç kimse için caiz değildir. Çünkü vahiy kesilmiştir, kimse neler olacağını bilemez. İbnu’l-Arabî el-Mâlikî ve İbn Hazm (rahimehumallah) böyle söyleyen alimlerdendir.

Evet, maslahat icabı kâfirlere geri verilen müslümanın gerçekten eziyetten korunacağı bilinirse o zaman bu caiz olabilir. İbn Kudâme (rahimehullah) “el-Muğnî” isimli eserinde (10/517) şöyle demiştir: “Bazı alimler (yani İmam Şâfiî’nin ileri gelen talebeleri) şöyle söylemişlerdir: “Müslümanı geri verme şartı ancak kendisini koruyacak ve ondan eziyeti engelleyecek bir aşiretinin olması halinde sahih olur.”
İbn Hazm (rahimehullah) şöyle demiştir: “Nebi (aleyhisselam) Ebu Cendel’i, Mikrez b. Hafs O’nu eziyet edilmekten himayesi altına alıncaya kadar (babasına) geri vermemiştir.” (el-Muhallâ, 5/362)

2) Kimi ilim ehli, anlaşmada geçen müslümanları kâfirlere geri verme şartının caiz oluşunun, Tevbe suresinin ilk ayetleri ile neshedilip artık caiz olmadığını söylemiştir. Bu ayetlerinde Allah Teâlâ, müslümanlarla müşrikler arasındaki bütün anlaşmaları iptal etmiş, bundan sadece Mescid-i Harâm’ın yanında ahitleştikleri müşrikleri istisna tutmuştur.
Ebu Hanîfe’ye (rahimehullah) göre bu, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şu hadisi ile neshedilmiştir: “Ben, müşriklerin arasında ikamet eden her Müslümandan beriyim.” (Ebu Dâvûd, Tirmizî)

3) Dikkat edilirse Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)Ebu Cendel ve Ebu Basîr’i kâfirlere “teslim etmemişti”, bilakis “geri vermişti.” İkisi arasında fark vardır. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) o sahabileri dönmeye zorlamaksızın ve onlara karşı kâfirlere herhangi bir şekilde yardım etmeksizin sadece onlarla kâfirler arasından çekilmişti. O sahabileri geri almak isteyenlere adeta şöyle demişti: “Onları geri götürmeniz için size izin veriyorum. Şayet alıp götürmeye gücünüz yeterse bundan sizi engellemeyeceğim. Ama eğer buna güç yetiremezseniz size yardım etmeyeceğim.” (Bkz: Esne’l-Metâlib, Zekeriyya el-Ensârî, 21/256)
Günümüzde kendisine Müslüman diyen devletler, dinleri sebebiyle kendisine sığınmış müslümanları bulundukları yerlerinden zorla alıp sonra mecbur tutarak ülkesinin zalim ve kâfir yöneticilerine gönderip teslim etmektedirler. Ve bu zalimler de -bilindiği üzere- teslim aldıkları müslümanları dinlerinden saptırmaya çalışmakta, çeşitli işkencelere tabi tutmakta, uzun süreli veya süresi belli olmayacak şekilde hapsetmekte, kimilerini de idam etmektedirler. Bu yapılan, müslümanların aleyhine kâfirlere yardım etme şekillerinden biridir ki bu, dinden çıkaran bir küfürdür.

Allame Şeyh Süleyman el-Ulvân (Allah O’nu esaretten kurtarsın) şöyle demiştir: “Kim bir Müslümanı, kendisini dininden saptırmaya çalışacak veya öldürecek bir kâfire teslim ederse o kimse müslüman değildir, o kimse müslüman değildir, o kimse müslüman değildir!”

( )

Ve’l-hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn.

Ömer Faruk
 
Son düzenleme:
Mustafa bin Yılmaz Çevrimdışı

Mustafa bin Yılmaz

''Selef,selef ve selef...''
İslam-TR Üyesi
Yani Küfrün başı Amerika Müslümanlara eziyet etmeyecek, onları dinlerinden döndürmeyecek ki -"İslam devleti"- dahil olmamış.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ve elinde Müslüman kanı olan ve halen de Müslüman kanı döken bir devletle siyaseten de olsa işbirliği yapmak dost olmak caiz değildir
Sen elinde Harici kanı olan Halife Ali (ranh) ile dost olamazdın bu mantıkla. Hariciler müslümanlara biat etmiyorlar diye saldırıp katlediyorsa, muslumanların kendi nefislerini savunma hakkı olacak, bu sırada elimde kan olur, bedenim de.
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Yani Küfrün başı Amerika Müslümanlara eziyet etmeyecek, onları dinlerinden döndürmeyecek ki -"İslam devleti"- dahil olmamış.

Bazı alimler (yani İmam Şâfiî’nin ileri gelen talebeleri) şöyle söylemişlerdir: “Müslümanı geri verme şartı ancak kendisini koruyacak ve ondan eziyeti engelleyecek bir aşiretinin olması halinde sahih olur.”

kafirlere müslümanların geri verilmesi meseleninin caiz olup olmayacağı ve caiz olursa ne zaman caiz olacağı ihtilaflı olduğunu söyledim yukarıda. Şu an için daha hatalarıyla birlikte bir İslam Devleti kardeşim, bazı şeyler hoşuma gitmese de böyle. Abdulmuizz Hoca kıyasta bir hata yaptıysam uyarsın beni, ben görüşümden dönmeye hazırım ama tıpatıp benzemese de benzer yönleri var, Allahu alem.
 
Mustafa bin Yılmaz Çevrimdışı

Mustafa bin Yılmaz

''Selef,selef ve selef...''
İslam-TR Üyesi
Ben sizin İslam devleti demenize takıldım. İslam'a dair ne gördük ki devlet oldular. Bu devletten daha çok şeriata uyan ve hükmeden Taliban bile devlet değilken nasıl devlet dersiniz?
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
İkinci durum biraz farklı abi, IŞİD’in amelleri ve siyasetleri kendilerini bağlar, onların yaptıkları siyasi hatalarından dolayı diğer müslümanlar sorumlu değildir, dolayısıyla İslam devleti de bundan dolayı sorumluluk üstlenmek zorunda değiller. Mesela bir İslam Devleti var, birçok devletle barış antlaşmaları yapmak istiyor, IŞİD buna uymayıp itaat etmeyip buna aykırı davranıyorsa IŞİD’in yaptığı hatadan dolayı İslam devleti ve müslümanlar siyasetinden vazgeçmek zorunda değiller. Eğer IŞİD’i o durumda savunmuş olsalardı, bu İslam Devletinin kendi siyasetinden vazgeçtiği anlamına gelirdi. Maalesef IŞİD’in başına buyruk hareket etmesi, İslam Devletini bu duruma getiriyor.

Hudeybiye antlaşması gereği müslümanlar, Mekke’den Medine’ye hicret eden müslümanları kafirlere geri vermek zorundaydı ve bu böyle de uygulandı. Allahu alem, bunu bu olayla kıyas etmek mümkün.

Hudeybiye yalnız o gün için ve vahiy izniyle geçerliydi. Ayrıca barış anlaşması değil ateşkesti. Ve Rasûlullah onda da Medine'ye gelemeyen sahabeleri gerilla yapmaya yönlendirdi. Muşriklerin almak istediği Müslümanı yanılmıyorsam eziyet etmemeleri şartıyla aralarından çekildi
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
İkinci husus ise Işidi harici olarak görmüyorum, akideleri onlar gibi değil. İçlerinde harici bir grup vardı ama onu da cezalandırdılar diye biliyorum. Ayrıca adamlar hilafet ilan etmiş onlar da kendi içtihadlarınca halifeye biat etmedi deyip culaniye kötü yanaşabilirler ve şuanki suriyeden daha tavizsiz olduklarına eminim batıya karşı
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Ben sizin İslam devleti demenize takıldım. İslam'a dair ne gördük ki devlet oldular. Bu devletten daha çok şeriata uyan ve hükmeden Taliban bile devlet değilken nasıl devlet dersiniz?

Akhi devlet tabirine niye takıldın ki, yönetim veya hükümet diyelim o zaman. Uluslararası hukuk açısından devlet olarak tanınmasa da islam hukuku açısında Afganistan İslam Emirliği bir devlettir. Resmiyet bu konuda önemli değildir. Ve aleykum selam ve rahmetullah
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Hudeybiye yalnız o gün için ve vahiy izniyle geçerliydi. Ayrıca barış anlaşması değil ateşkesti. Ve Rasûlullah onda da Medine'ye gelemeyen sahabeleri gerilla yapmaya yönlendirdi. Muşriklerin almak istediği Müslümanı yanılmıyorsam eziyet etmemeleri şartıyla aralarından çekildi

İhtilaflı bir konu olduğunu söyledim akhim, vahiy kesildiği halde günümüzde de caiz olabileceğini söyleyen alimler var, her yönüyle benzemese de bir veya bir kaç cihetten benzerlik arzediyor, antlaşmanın barış antlaşması olması veya ateşkes antlaşması olması konumuz açısından önemi yok, bu antlaşmanın hikmetleri ve hayırlı sonuçlarını da inkar eden yok. Hudeybiye Antlaşmasına benzerlik yönü şu; kafirler müslümanlardan bir grubu hedef alırken müslümanlar şer’i siyaset gereği olaya müdahil olmamıştır. Yapılan doğru mudur, değil midir, tarışılabilir zira doğru bir kıyas yapabilmek için herşeyin uyuşması gerekiyor ama müslümanlar ABD ile ortak operasyon düzenledi demek doğru bir tespit gibi durmuyor. Allah en iyisini bilir.
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
İhtilaflı bir konu olduğunu söyledim akhim, vahiy kesildiği halde günümüzde de caiz olabileceğini söyleyen alimler var, her yönüyle benzemese de bir veya bir kaç cihetten benzerlik arzediyor, antlaşmanın barış antlaşması olması veya ateşkes antlaşması olması konumuz açısından önemi yok, bu antlaşmanın hikmetleri ve hayırlı sonuçlarını da inkar eden yok. Hudeybiye Antlaşmasına benzerlik yönü şu; kafirler müslümanlardan bir grubu hedef alırken müslümanlar şer’i siyaset gereği olaya müdahil olmamıştır. Yapılan doğru mudur, değil midir, tarışılabilir zira doğru bir kıyas yapabilmek için herşeyin uyuşması gerekiyor ama müslümanlar ABD ile ortak operasyon düzenledi demek doğru bir tespit gibi durmuyor. Allah en iyisini bilir.


Günümüz devletleri genel olarak en hafif fetvaları ve çoğu devlet şirke varan fetvaları esas alıyor zaten. Tavizsiz duran bir devlet görmeyi özledik. Sadece bu olsa üzerinde konuşulabilir ve alimler gereğini yapardı. Ancak şu fotoğraf ile beraber attığım mesajda çoğu konuda aşırı taviz verdiklerini izah ettim.

Forumdaki bir yazıdan nakil alıntıları yapıyorum

İbn Hazm (rahimehullah) şöyle demiştir: “Nebi (aleyhisselam) Ebu Cendel’i, Mikrez b. Hafs, O’nu eziyet edilmekten himayesi altına alıncaya kadar (babasına) geri vermemiştir.” (İbn Hazm, el-Muhallâ, C. 5, Sf: 362)

İbn Kudâme (rahimehullah) şöyle demiştir: “Bazı alimler (yani İmam Şâfiî’nin ileri gelen talebeleri) şöyle söylemişlerdir: “Müslümanı geri verme şartı ancak kendisini koruyacak ve ondan eziyeti engelleyecek bir aşiretinin olması halinde sahih olur.” (İbn Kudame el Makdisi, el-Muğnî, C. 10, Sf: 517)

Şeyhulislam İbn Teymiyye (rahimehullah) de şöyle der: “Müslümanları muşriklere teslim etmek haramdır. Hudeybiye’deki durum, Allah'ın özel bir emri gereği olmuştur. Bugün böyle bir şey câiz değildir.” (İbn Teymiyye, es-Siyasetu’ş-Şer’iyye, Sf: 40)
 
Üst