Timetürk yazarı Abdurrahim Şen tarafından kaleme alınan bu haftaki yazıda, Suriye’de Esed rejim ve destekçi güçlerine karşı savaşan muhalif gruplardan Nusret Cephesinin Türkiye tarafından terör listesine alınması karşısında kimlerin sevindiği konu edildi.
ABD ardından Suudi Arabistan ve şimdi de Türkiye Nusret Cephesini terör listesine aldı. Mahallemiz sessiz. Terörü finansman yasası parlamentodan çıktığında da bir garip sessizlik bürümüştü. HalbukiSuudi Amerika Mısır darbesini milyarlarca dolarla finanse ettiğinde öfkemize diyecek yoktu.Cemaat küresel bir komplonun parçası olmuşken “ihanet” yakıştırması en hafif yakıştırmaydı. Şimdi ne oldu.
Suriye devrimini akamete uğratmak için başından beri komplo kuran vediasporada icat ettikleri çakma liderlerin peşinden uluslararası sistemin angajmanlarına kapılmadıkları için onlara teröristlikten başka bir sıfat yakıştıramayanABD ve işbirlikçiler kervanına biz de mi katılacağız. Vallahi bu ayıbı bize sığınan mülteciler için kurduğumuz çadırlar örtemez!
Uzak yakın bütün dünyanın yalnız ve yardımsız bıraktığı bu devrime en güçlü desteği veren, halkın memnuniyetine mazhar olmuş, devletleri katlederken halka devlet olmuş, kol kanat germiş, canlarının, namuslarının ve en önemlisi izzet ve şereflerinin güvencesi olmuş olan Nusret Cephesini resmen “terör” listesine aldık.
Terör kavramının Müslümanları şeytanlaştırma, topraklarını işgal etme ve katletme ruhsatı olarak uluslararası sistem tarafından icad edilmiş tılsımlı bir kavram olduğunu bilmeyen kaldı mı?
Şimdilerde adına Gülen örgütü denen cemaatin 17 Aralıkla başlayan süreçte küresel bir komplo içinde olduğunu söylerken İslam coğrafyasının yüzlerce yıldır merkezi olmuş topraklarımız Suriye devrimine yönelik küresel komploların üssü haline geldi. Hani MüslümanMüslümanı arkadan hançerlemezdi.
Allah Rasulü (s.a.v.) “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu değersiz görmez, ona yalan söylemez, onu yardımsız bırakmaz, onu düşmana teslim etmez” buyuruyor. Müminlerin kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirmeye aramıza çekilmiş yapay sınırlar mani olamaz. Zira biri İngiliz öteki Fransız olan iki generalin (Sykes-Picot) masa başında çizdiği sınırların Allah katında asla bir kıymeti harbiyesi yoktur. Allah “yardımsız bırakmama ve düşmana teslim etmeme” noktasında belirlediği yükümlülüklerden ümmetimizi, yöneticileri ve yöneticilere bu hususta ma’rufu emretmeyen ve münkerden sakındırmayan alimlerimizi sorumlu tutacaktır.
Cemaat medyası haber programlarından birinde Filistinli Müslümanları terörist olmakla itham ederken, bir dizide Suriyeli direnişçilere gözü dönmüş terörist rolü giydirilirken bunu Müslümanlara yapılmış ihanet olarak gören mahallemiz Bakanlar Kurulu’nun Nusret Cephesini terör listesine alması karşısında sessiz. Arasındaki fark ne? İlkinin cemaat ikincisinin devlet aygıtına sahip olması mı?
Zaman zaman İslam’ın izzetli tarihinden rol devşirirken Hz. Ömer gibi halifelerin bugün Müslümanların devlet başkanı olsaydı kuzularımızı kenarı Dicle’de avlayıp duran ABD ve kuklası Şam kasabını terörist ilan edeceğini bilmemiz gerekiyordu.
Bilmemiz gerekiyordu, Suriye’de yüzbinlerce kuzumuzun katledilmesinden birinci derecede sorumlu olan İran’ın “ikinci evimiz” olamayacağını…
Mavi Marmara katliamını yapan İsrail’le normalleşme adımları attığımız bugünlerde İsrail’in sınırlarına dayanan Nusret Cephesi’ni terör listesine almanın Gayretüllaha dokunacağını…
Gerçekten terör listesine alınması gereken birisi varsa oda on insanımız şehid eden İsrail’dir. Suriye’de yüzbinlerce Müslümanın ölümünden sorumlu İran’dır, onun paraları askerleri Hizbullah ve Mehdi ordusudur. Orta Afrika’da Müslümanları diri diri yakan, çiğ çiğ yiyen yamyamlardır. Orta Asya’da sadece Rabbimiz Allah dedikleri için insanları kaynar kazanlara atan ülkelerdir. Ve esasta kendi jeopolitik üstünlüğünü sürdürmek adına coğrafyamızı kan banyosuna çeviren Amerika’dır.
Her ne adına alınmışsa alınsın bu karar “Ben teröristlerle savaşıyorum” diyen Şam kasabının, onu destekleyen Rus, İran ve ABD’nin paralelinde olmaktır.
Rejime en yıkıcı darbeleri vuran, Suriye halkının desteğini ve kalbini kazanmış gruplardan biri olan Nusret cephesinin terör listesine alınmasına Suriye’deki varlığını meşrulaştırmak isteyen İran ve ülkemizdeki lobileri sevindi.Batıya şirin görünmek ve çıkarlarını korumak için öteden beri Müslümanlara terör yakıştırmasında bulunan Cemaat sevindi.Nihayetinde birinin reel politik ötekinin hizmet adına, resmi ya da gayri resmi sıfatla dünyanın efendisi olarak gördüğü ABD sevindi…
Islahhaber
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin Pazartesi günü Türkiye'ye gelmesi bekleniyor.
İsminin açıklanmaması kaydıyla AFP'ye konuşan bir Türk yetkili, geçen yıl seçilen Ruhani'nin cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'ye düzenleyeceği ilk ziyaretin Pazartesi günü gerçekleşmesinin beklendiğini belirtti.
Türk yetkili, Ruhani'nin Ankara'da bir araya geleceği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la ikili ilişkiler ve Ortadoğu meseleleriyle ilgili konuları ele alacağını ifade etti.
Yetkilinin verdiği bilgiye göre, Ruhani'ye Türkiye ziyaretinde çok sayıda İranlı bakanın da eşlik etmesi öngörülüyor.
ajanslar
ABD ardından Suudi Arabistan ve şimdi de Türkiye Nusret Cephesini terör listesine aldı. Mahallemiz sessiz. Terörü finansman yasası parlamentodan çıktığında da bir garip sessizlik bürümüştü. HalbukiSuudi Amerika Mısır darbesini milyarlarca dolarla finanse ettiğinde öfkemize diyecek yoktu.Cemaat küresel bir komplonun parçası olmuşken “ihanet” yakıştırması en hafif yakıştırmaydı. Şimdi ne oldu.
Suriye devrimini akamete uğratmak için başından beri komplo kuran vediasporada icat ettikleri çakma liderlerin peşinden uluslararası sistemin angajmanlarına kapılmadıkları için onlara teröristlikten başka bir sıfat yakıştıramayanABD ve işbirlikçiler kervanına biz de mi katılacağız. Vallahi bu ayıbı bize sığınan mülteciler için kurduğumuz çadırlar örtemez!
Uzak yakın bütün dünyanın yalnız ve yardımsız bıraktığı bu devrime en güçlü desteği veren, halkın memnuniyetine mazhar olmuş, devletleri katlederken halka devlet olmuş, kol kanat germiş, canlarının, namuslarının ve en önemlisi izzet ve şereflerinin güvencesi olmuş olan Nusret Cephesini resmen “terör” listesine aldık.
Terör kavramının Müslümanları şeytanlaştırma, topraklarını işgal etme ve katletme ruhsatı olarak uluslararası sistem tarafından icad edilmiş tılsımlı bir kavram olduğunu bilmeyen kaldı mı?
Şimdilerde adına Gülen örgütü denen cemaatin 17 Aralıkla başlayan süreçte küresel bir komplo içinde olduğunu söylerken İslam coğrafyasının yüzlerce yıldır merkezi olmuş topraklarımız Suriye devrimine yönelik küresel komploların üssü haline geldi. Hani MüslümanMüslümanı arkadan hançerlemezdi.
Allah Rasulü (s.a.v.) “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu değersiz görmez, ona yalan söylemez, onu yardımsız bırakmaz, onu düşmana teslim etmez” buyuruyor. Müminlerin kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirmeye aramıza çekilmiş yapay sınırlar mani olamaz. Zira biri İngiliz öteki Fransız olan iki generalin (Sykes-Picot) masa başında çizdiği sınırların Allah katında asla bir kıymeti harbiyesi yoktur. Allah “yardımsız bırakmama ve düşmana teslim etmeme” noktasında belirlediği yükümlülüklerden ümmetimizi, yöneticileri ve yöneticilere bu hususta ma’rufu emretmeyen ve münkerden sakındırmayan alimlerimizi sorumlu tutacaktır.
Cemaat medyası haber programlarından birinde Filistinli Müslümanları terörist olmakla itham ederken, bir dizide Suriyeli direnişçilere gözü dönmüş terörist rolü giydirilirken bunu Müslümanlara yapılmış ihanet olarak gören mahallemiz Bakanlar Kurulu’nun Nusret Cephesini terör listesine alması karşısında sessiz. Arasındaki fark ne? İlkinin cemaat ikincisinin devlet aygıtına sahip olması mı?
Zaman zaman İslam’ın izzetli tarihinden rol devşirirken Hz. Ömer gibi halifelerin bugün Müslümanların devlet başkanı olsaydı kuzularımızı kenarı Dicle’de avlayıp duran ABD ve kuklası Şam kasabını terörist ilan edeceğini bilmemiz gerekiyordu.
Bilmemiz gerekiyordu, Suriye’de yüzbinlerce kuzumuzun katledilmesinden birinci derecede sorumlu olan İran’ın “ikinci evimiz” olamayacağını…
Mavi Marmara katliamını yapan İsrail’le normalleşme adımları attığımız bugünlerde İsrail’in sınırlarına dayanan Nusret Cephesi’ni terör listesine almanın Gayretüllaha dokunacağını…
Gerçekten terör listesine alınması gereken birisi varsa oda on insanımız şehid eden İsrail’dir. Suriye’de yüzbinlerce Müslümanın ölümünden sorumlu İran’dır, onun paraları askerleri Hizbullah ve Mehdi ordusudur. Orta Afrika’da Müslümanları diri diri yakan, çiğ çiğ yiyen yamyamlardır. Orta Asya’da sadece Rabbimiz Allah dedikleri için insanları kaynar kazanlara atan ülkelerdir. Ve esasta kendi jeopolitik üstünlüğünü sürdürmek adına coğrafyamızı kan banyosuna çeviren Amerika’dır.
Her ne adına alınmışsa alınsın bu karar “Ben teröristlerle savaşıyorum” diyen Şam kasabının, onu destekleyen Rus, İran ve ABD’nin paralelinde olmaktır.
Rejime en yıkıcı darbeleri vuran, Suriye halkının desteğini ve kalbini kazanmış gruplardan biri olan Nusret cephesinin terör listesine alınmasına Suriye’deki varlığını meşrulaştırmak isteyen İran ve ülkemizdeki lobileri sevindi.Batıya şirin görünmek ve çıkarlarını korumak için öteden beri Müslümanlara terör yakıştırmasında bulunan Cemaat sevindi.Nihayetinde birinin reel politik ötekinin hizmet adına, resmi ya da gayri resmi sıfatla dünyanın efendisi olarak gördüğü ABD sevindi…
Islahhaber
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin Pazartesi günü Türkiye'ye gelmesi bekleniyor.
İsminin açıklanmaması kaydıyla AFP'ye konuşan bir Türk yetkili, geçen yıl seçilen Ruhani'nin cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'ye düzenleyeceği ilk ziyaretin Pazartesi günü gerçekleşmesinin beklendiğini belirtti.
Türk yetkili, Ruhani'nin Ankara'da bir araya geleceği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la ikili ilişkiler ve Ortadoğu meseleleriyle ilgili konuları ele alacağını ifade etti.
Yetkilinin verdiği bilgiye göre, Ruhani'ye Türkiye ziyaretinde çok sayıda İranlı bakanın da eşlik etmesi öngörülüyor.
ajanslar