"Teog sınavı sonucu bunalıma giren 13 yaşındaki kız intihar etti!" Böyle yazdı gazeteler, haber siteleri.
13 yaşında bir çocuğun bunalıma girip kendini asmasını anlamaya çalıştım ama beynimin hiç bir köşesine sığdıramadım bu haberi.
Daha saçlarını kendisi öremeyen, nohutla fasulyenin ayrımı yapamayan, ip atlamaya doyamamış bir çocuk mu girdi bunalıma?
Bu çocuk mu akıl etti intihar etmeyi? "Ne yaptınız bizim güzel çocuklarımıza!" Ne yaptınız ümmetin kıymetli çocuklarına? Doğru düzgün bir sisteme oturtamadığınız, öğütüme dönüştürdüğünüz eğitim adı altındaki saçmalıklarla harcadınız çocuklarımızı. 13 yaşında bir çocuk nerden bilsin bunalıma girip intihar etmeyi? Hayır, diplomalarla örülmüş kısır dünyanızda boğmaya çalışarak siz bunalıma soktunuz çocuklarımızı.
Deste deste diplomalar, doktora tezleri, akademik çalışmaların arasında hayatın hiç bir gerçekliğini okuyamadınız. Dr. oldunuz, Dçnt. oldunuz, Prof. oldunuz ama bir çocuğun dünyasını anlayamacak, yüreğine girmeyi bilemeyecek kadar cahil ve onu bunalıma sokacak kadar acımasızdınız!
"Herkes doktor, mühendis olmak zorunda değil" sözünü başkalarının çocukları için rahatça söylerken, kendi çocuklarımız için bunu söyleyemiyoruz. Oğlumuzun marangoz, berber, çöpçü veya çiftçi olmasını ona yakıştıramıyoruz. Kızımızın okumayıp ev hanımı olacağı fikri kabus gibi görülüyor ve çocuğa da bu düşünce aşılanıyor.
Dizi ve filmlerde okumuş olanlar yakışıklı, kravatlı güzel konuşan bir karakter olarak sunulurken, çaycı Ahmet saçı sakalı düzensiz, bozuk bir şiveye sahip kişi olarak gösteriliyor. Yine, çalışan, kariyer yapmış kadınlar düzgün fizikli, güzel ve bakımlı, fakat ev hanımı veya temizlikçi kadın kilolu, cahil veya komik olarak sunuluyor. En okumuş, en eğitimli(!) anne babalar bile bu dayatmaların etkisinde kalıyor.
Doktor olan anne, akademisyen olan baba çocuğunun bir fırıncı, bir boyacı olabileceğini kabul etmek istemiyor.
Saçımızı kesen berbere, sokağımızı süpüren temizlik görevlisine, ekmeğimizi yapan fırıncıya, tarlada çiftçiye, pazarda köylü teyzeye, çocuğunu kendisi terbiye eden, belli bir yaşa kadar kimseye bırakmayan ev hanımı anneye gereken değeri verseydik eğer, sınav sonuçları bir intihar sebebi olmayacaktı.
Çocuğumuzu, "Eğer okumazsan gidip sanayide çalışırsın veya ev hanımı olursun!" diye tehdit etmeseydik eğer, doktorluk annelikten, mühendislik çiftçilikten daha değerli görülmeyecekti.
Okumak istediği halde okumayan da, okumak istemediği halde okutulan da, matematiğe istidâdı olmadığı halde, matematik notu 10 beklenen çocukta zulme uğruyor. İyi bir araba tamircisi olabilecekken, zorla mühendis yapılan genç de zulüm görüyor.
Bu çocuklar ümmetin çocukları. Her biri parmak izlerine, hücrelerine kadar farklı bir mucizeyle yaratılmışlar. Her biri farklı bir alem. Bırakın kabiliyetleri yönünde mesleklerini seçsinler. Onlara önce Rablerini tanıtalım. Önce hayat kitabı olan Kur'an'ı okutup anlatalım. Peygamberi bir eğitim metodunu benimseyelim. İslam'ın güzellikleriyle dopdolu büyüsün, huzurun tadına varsınlar... Diplomalar, notlar uğruna hayalleri sönmesin, harcanıp gitmesin çocuklarımız...
Cahide Sultan
**
Bu yazıya yapılan bir yorum "
Eğerki çocuklara hayatın üniveriste mezunu olup iyi bir iş sahibi olmakla anlam kazanacağı vurgusu yapılırsa,
İyi bir okul olmadan toplumda değersizler arasında yer alacağı zihnine nakşedilirse
Ve Medyada da hayatta başarısız olanların toplumda yaşamamamaları gerektiği, kafalarına sıkmalarının daha doğru olacağı fikri yerleştirilirse
13 yaşındaki çocuk intihar eder. Aslında bu bir intihar değil çocuğun el birliği ile katledilmesidir. "
Tüyler ürpertici değil mi ?
****
Bu eski bir yazı fakat dün duyduğum bir haber ile aklıma direkt bu geldi. Malumunuz bu sene 1 dakika dahi YGS sınavına geç kalanlar sınava alınmamışlardı. Bu konu günlerce konuşuldu, tartışıldı.
Sonra sınav sonuçları açıklandı ve kısa bir süre sonra henüz 18 yaşına giren ve YGS sınavına geç kaldığı için alınamayan bir kız intihar etti.
SubhanAllah!
21 yaşındaki başka bir erkek de bileklerini kesmiş..
13 yaşında bir çocuğun bunalıma girip kendini asmasını anlamaya çalıştım ama beynimin hiç bir köşesine sığdıramadım bu haberi.
Daha saçlarını kendisi öremeyen, nohutla fasulyenin ayrımı yapamayan, ip atlamaya doyamamış bir çocuk mu girdi bunalıma?
Bu çocuk mu akıl etti intihar etmeyi? "Ne yaptınız bizim güzel çocuklarımıza!" Ne yaptınız ümmetin kıymetli çocuklarına? Doğru düzgün bir sisteme oturtamadığınız, öğütüme dönüştürdüğünüz eğitim adı altındaki saçmalıklarla harcadınız çocuklarımızı. 13 yaşında bir çocuk nerden bilsin bunalıma girip intihar etmeyi? Hayır, diplomalarla örülmüş kısır dünyanızda boğmaya çalışarak siz bunalıma soktunuz çocuklarımızı.
Deste deste diplomalar, doktora tezleri, akademik çalışmaların arasında hayatın hiç bir gerçekliğini okuyamadınız. Dr. oldunuz, Dçnt. oldunuz, Prof. oldunuz ama bir çocuğun dünyasını anlayamacak, yüreğine girmeyi bilemeyecek kadar cahil ve onu bunalıma sokacak kadar acımasızdınız!
"Herkes doktor, mühendis olmak zorunda değil" sözünü başkalarının çocukları için rahatça söylerken, kendi çocuklarımız için bunu söyleyemiyoruz. Oğlumuzun marangoz, berber, çöpçü veya çiftçi olmasını ona yakıştıramıyoruz. Kızımızın okumayıp ev hanımı olacağı fikri kabus gibi görülüyor ve çocuğa da bu düşünce aşılanıyor.
Dizi ve filmlerde okumuş olanlar yakışıklı, kravatlı güzel konuşan bir karakter olarak sunulurken, çaycı Ahmet saçı sakalı düzensiz, bozuk bir şiveye sahip kişi olarak gösteriliyor. Yine, çalışan, kariyer yapmış kadınlar düzgün fizikli, güzel ve bakımlı, fakat ev hanımı veya temizlikçi kadın kilolu, cahil veya komik olarak sunuluyor. En okumuş, en eğitimli(!) anne babalar bile bu dayatmaların etkisinde kalıyor.
Doktor olan anne, akademisyen olan baba çocuğunun bir fırıncı, bir boyacı olabileceğini kabul etmek istemiyor.
Saçımızı kesen berbere, sokağımızı süpüren temizlik görevlisine, ekmeğimizi yapan fırıncıya, tarlada çiftçiye, pazarda köylü teyzeye, çocuğunu kendisi terbiye eden, belli bir yaşa kadar kimseye bırakmayan ev hanımı anneye gereken değeri verseydik eğer, sınav sonuçları bir intihar sebebi olmayacaktı.
Çocuğumuzu, "Eğer okumazsan gidip sanayide çalışırsın veya ev hanımı olursun!" diye tehdit etmeseydik eğer, doktorluk annelikten, mühendislik çiftçilikten daha değerli görülmeyecekti.
Okumak istediği halde okumayan da, okumak istemediği halde okutulan da, matematiğe istidâdı olmadığı halde, matematik notu 10 beklenen çocukta zulme uğruyor. İyi bir araba tamircisi olabilecekken, zorla mühendis yapılan genç de zulüm görüyor.
Bu çocuklar ümmetin çocukları. Her biri parmak izlerine, hücrelerine kadar farklı bir mucizeyle yaratılmışlar. Her biri farklı bir alem. Bırakın kabiliyetleri yönünde mesleklerini seçsinler. Onlara önce Rablerini tanıtalım. Önce hayat kitabı olan Kur'an'ı okutup anlatalım. Peygamberi bir eğitim metodunu benimseyelim. İslam'ın güzellikleriyle dopdolu büyüsün, huzurun tadına varsınlar... Diplomalar, notlar uğruna hayalleri sönmesin, harcanıp gitmesin çocuklarımız...
Cahide Sultan
**
Bu yazıya yapılan bir yorum "
Eğerki çocuklara hayatın üniveriste mezunu olup iyi bir iş sahibi olmakla anlam kazanacağı vurgusu yapılırsa,
İyi bir okul olmadan toplumda değersizler arasında yer alacağı zihnine nakşedilirse
Ve Medyada da hayatta başarısız olanların toplumda yaşamamamaları gerektiği, kafalarına sıkmalarının daha doğru olacağı fikri yerleştirilirse
13 yaşındaki çocuk intihar eder. Aslında bu bir intihar değil çocuğun el birliği ile katledilmesidir. "
Tüyler ürpertici değil mi ?
****
Bu eski bir yazı fakat dün duyduğum bir haber ile aklıma direkt bu geldi. Malumunuz bu sene 1 dakika dahi YGS sınavına geç kalanlar sınava alınmamışlardı. Bu konu günlerce konuşuldu, tartışıldı.
Sonra sınav sonuçları açıklandı ve kısa bir süre sonra henüz 18 yaşına giren ve YGS sınavına geç kaldığı için alınamayan bir kız intihar etti.
SubhanAllah!
21 yaşındaki başka bir erkek de bileklerini kesmiş..