ÜÇ TALAK AYNI ANDA OLSA DA BOŞAMA GERÇEKLEŞİR DİYENLER VE DELİLLERİ
Tartışmaların yapıldığı mevzu, bir seferde söylenen üç boşama lafzının bir talak mı yoksa üç talak mı sayılacağı hususudur.
Meselenin aslına baktığımızda, ehlisünnet ulemasının çoğunluğunun görüşü bellidir, o da bu üç talağın geçerli olacağıdır. Yani, dört mezheb imamının yanında, selefin de büyük çoğunluğu kocanın eşini tek sözle üç defa boşamasını geçerli saymışlardır.
İmamiyye ekolü, bir sözle üç boşama durumunda hiçbir sonucun meydana gelmeyeceğini söylemiştir.
Diğer taraftan Zahirilerle, sonraki fukahadan İbni Teymiyye ve onun talebesi olan İbnu'l- Kayyim el-Cevziyye ise, bir seferden söylenen üç talakla ancak bir boşamanın meydana geleceği görüşünü benimsemişlerdir.
Şimdi her iki gurubun da dayandıkları delillere kısaca göz atalım.
Öncelikle bir lafızda üç boşamanın tek boşama kabul edileceğini söyleyenlerin delillerine bakacak olursak, bunlar “Boşama hakkı iki defadır”ayetiyle, İbni Abbas'bni Abbas'tan gelen rivayet şu şekildedir: Tâvus rahimehullah anlatıyor:
“Ebu's-Sahbâ [adında birisi] İbnu Abbâs (radıyallahu anhumâ)'ya [sık sık sualler sorardı].
Bir defasında: "Bir kimsenin, hanımını duhûlden (temastan) önce üç kere boşaması halinde, âlimlerin bunu, bir talak addetiklerini bilmiyor musunuz?" dedi.
İbnu Abbâs (radıyallahu anhumâ) şu cevabı verdi:
"Elbette biliyorum. Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ebu Bekr devirlerinde ve Ömer (radıyallahu anhuma)'nın hilafetinin de ilk yıllarında, bir erkek hanımını, daha onunla temastan önce boşayacak olsa, bu bir tek talak addediliyordu.
Ömer, insanların talaka düşkünlüklerini görünce: "Erkeklerin aleyhine olarak bu talaklara musaade ediyorum" dedi."
(Muslim, Talâk 17; Ebu Dâvud, Talâk 10)
Bu hadisin farklı rivayetlerinde, hanımını duhulden önce veya sonra boşamasıyla ilgili bir kayıt yoktur. Cumhur bu rivayetin delil olamayacağını farklı yorumlar getirerek göstermişlerdir. Çünkü en başta hadisi rivayet eden İbni Abbas’ın rivayet edilen bu hadisin hilafına fetva verdiği bilinmekte ve yine kendisinden bunun tam zıddı rivayetler gelmiştir.
İbnu Abbâs (radıyallahu anhumâ)'nın anlattığına göre, bir adam kendisine gelip: "Ben hanımımı yüz talâkla boşadım, bu hususta fikriniz nedir (bana bir şey gerekir mi?)" diye sordu.
Benden şu cevabı aldı: "Kadın senden üç talâkla boşanmıştır. Geri kalan doksan yedisi ile Allah'ın âyetleriyle alay etmiş oluyorsun."
(Muvatta, Talâk 2)
Ayrıca şöyle demişlerdir:
Üç talakın ahdi nebevîde bir talak telakki edildiğine dair olan haberi İbni Abbas’dan yalnız Tavus rivayet etmiştir. Halbuki Said b. Cubeyr, Malik b. Haris, Muhammed b. İyas, Numan b. Ebi İyas, Mücahid, Ata, Amr b. Dinar gibi büyük muctehidler, yine İbni Abbas'tan bunun hilafına rivayet etmişlerdir.
Bu zatlar İbni Abbas'ın en önde gelen ashabından idiler. Tavus ise fâzıl, muhterem, salahı hal ile muttasıf bir zat olmakla beraber kesirul’hata imiş. Artık şubhe yok ki, şu kadar büyük zatların rivayetleri dururken yalnız Tavus’un rivayetine hüküm bina edilmez.
(Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, II, s. 209)
Rukane hakkında rivayet edilen hadisi şerife gelince; Rukane b. Yezid, karısını bir mecliste üç defa boşamış, sonra da bundan dolayı çok üzülmüştü.
. Peygamber (s.a.v) kendisine, eşini nasıl boşadığını sorunca; “üç defa boşadım” demiş, bir mecliste mi?, sorusuna ise “evet” cevabını vermişti.
Bunun üzerine Allah'ın elçisi; Bu ancak bir boşama olup, istersen eşine yeniden dönebilirsin” buyurunca Rukane eşine dönmüştür.
(Ahmed b. Hanbel, Musned, I, 265)
Kısaca Rukane hadisinin delil olma yönü şöyle eleştirilmiştir:
Ebu Davud, Tirmizi ve İbni Mace'nin, Hakim ile Beyhaki’nin birçok güvenilir ravilerden naklettiklerine göre, Rukane karısını üç boşama ile değil, bir bain talakla boşamış, bununla üç defa boşamaya niyet etmediğini yeminiyle teyit edince, Peygamber (s.a.v) boşadığı karısıyla yeniden evlenmesine izin vermiştir.
Bu hadisi Tirmizi ve Ebu Davud şu şekilde rivayet etmişlerdir:
“Dedim ki: "Ey Allah'ın Rasûlu, (vallahi) ben hanımını kesinlikle boşadım."
"Peki bununla ne kasdettin?" diye sordu.
Bir (talak) kastettim" dedim.
Bunun üzerine: "Bununla bir kastettiğine dair Allah'a yemin eder misin?" dedi.
Ben de: "Vallahi bununla sadece bir talak kastettim" dedim.
Bunun üzerine: "O halde bu senin kastettiğin şekildedir!" buyurdu ve kadını ona geri verdi.
O ise, hanımı ikinci kere Ömer (radıyallahu anh) zamanında, üçüncü kere de Osmân (radıyallahu anh) zamanında boşadı.”
i(Trmizî, Talâk 2; Ebu Dâvud, Talâk 10)
Aynı zamanda bu hadisi bir lafızla üç kez boşamanın gerçekleşebileceğine dair delil olarak getirmişlerdir.
Diğer yandan İbni Abbas’ın bir defada yapılan üç boşamayı kabul ettiğini belirtmiştik. Nitekim, kendisine gelerek; “Ben karımı yüz talakla boşadım, ne yapmam gerekir?” diye soran adama şöyle cevap vermiştir:
“Eşin senden üç defa boş olmuş ve doksan yedi boşama ile de Allah'ın ayetlerini alaya almışsın” demiştir.
(Malik, Muvatta,Talak 1)
Ayrıca bir seferde söylenen üç talağın da geçerli olacağını ve bu uygulamanın Ömer'le (r.anh) değil, Efendimizden (s.a.v) itibaren geçerli olduğunu söyleyenler şu hadisleri de delil getirmişlerdir:
Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir adamın hanımını üç talakla birden boşadığını haber verdiler.
Öfke ile kalkıp: "Daha ben aranızda iken Allah'ın kitabıyla mı oynanıyor?" buyurdu.
Derken birisi kalkıp: "Ey Allah'ın Rasulu, onu öldürmeyeyim mi?" dedi."
(Nesâî, Talâk 6)
(Burada o kişiyi öldürmeyi isteyen sahabi ‘Allah'ın kitabıyla mı oynanıyor’ lafzından o kişinin irtidat ettiğini anladığından böyle demiştir.
Ama Allah Rasulu'nun bu sözle anlatmak istediği, üç talakı birden vermenin kötülüğünü izah olduğundan buna müsaade etmemiştir).
"Bir adam karısını, temastan (gerdekten) önce üç talakla boşadı. Sonra da onunla nikahının devamını uygun gördü. Fetva sormaya gitti, ben de beraberinde idim."
İbnu Abbâs ve Ebu Hurayra radıyallahu anhum'un yanlarına geldi.
Onlar: "Senden başka bir erkekle evlenmedikçe o hanımla evlenmen mümkün değil!" dediler.
Adam, "İyi ama ben onu bir talakla boşadım" dedi.
İbnu Abbâs (radıyallahu anhumâ): "Sen, kendine ait fazlalığı elinden bırakmışsın!" buyurdu."
(Muvatta, Talâk 37, 39)
Yine hanımını hayızlı iken boşayan İbni Ömer kıssasında varid olan hadisteki ifadelerde şu da vardır:
“Ya Rasulullah hanımımı üç talakla boşasaydım ne buyururdunuz? Tekrar ona dönmek bana helal olur muydu?”, diye sorunca;
Rasulullah (s.a.v): “Hayır, senden tamamen ayrılmış olurdu ve bu da (yani üç talak) günah olurdu.” buyurmuştur.
(Neylu’l-Evtar, VI, 227-228)
“Bir kimse, karısını iddeti içinde üç defa veya bir sözle üç defa boşasa, artık bu kadın başka bir koca ile evlenmedikçe ona helal olmaz”.
(Beyhakî, es-Sunenu’l-Kubra, Haydarabad 1353 H., VII, 336).
Üç talakı birden vermenin hükmü hakkında imamlar ihtilaf etmişlerdir.
Ebu Hanîfe, Mâlik, Evzâî, Leys (rahimehumullah)'a göre bu bid'atdır, yani sünnete muhalif bir boşamadır. Hatta alimler bunun haramlıktan kurtulamayacağını söylemişlerdir. Şafiî, Ahmed, Ebu Sevr (rahimehumullah)'a göre haram değildir, ancak onlara göre de evla olan ayrı ayrı yapılmasıdır.
Netice olarak şunu söyleyebiliriz:
Bir lafızda üç talakla hanımını boşayan kimseye hanımının haram olacağında, helal olması için zevc-i ahar (yani başka birisiyle evlenip ayrıldıktan sonra ilk kocasıyla evlenebileceği) gerekeceğinde cumhur muttefiktir. Hatta alimlerden bazıları bu konuda icma olduğunu bile söylemişlerdir.
1917 tarihli Osmanlı Hukuku Aile kararnamesi de cumhurun görüşünü benimsemiştir. Bunun yanında, özellikle zahiriler ve İbni Teymiyye böyle bir boşamanın tek talak sayılacağını söylediklerinden, günümüz fıkıhçılarından bazıları buna dayanarak, bu görüşle fetva vermektedirler. Yani bir mecliste söylenilen iki üç ve daha fazla boşamayı bir talak sayıp, diğerlerini tekid olarak kabul ediyorlar. Tabii ki, bu tasarruflarında daha çok ailenin dağılmasıyla ortaya çıkacak zararları ve hala çiftlerin birbirleriyle olan beraberliklerini sürdürmek istediklerini göz önüne alıyorlar.
Ama unutulmamalıdır ki, dini meselelerde olduğu gibi talak konusunda da ihtiyatı elden bırakmamak gerekir. Bunun için burada üç talakı geçersiz saymak haramlık hususunda riayet edilmesi pek gerekli olan ihtiyat kaidesine de muvafık olmayacaktır.
Meselenin ehemmiyeti anlaşıldıktan sonra, bizlere düşen bu tür tasarruflarımızı iyice düşünüp taşındıktan sonra gerçekleştirmek olmalıdır ki, sonucu itibariyle altından kalkamayacağımız durumlara yol açmayalım.
Hasan (r.anh.) hilafete seçildiğinde karısı Ayşe tebrik etmiş, Hasan sinirlenerek:
-‘Demek sen Ali'nin öldürülmüş olmasından dolayı seviniyorsun, Sen üç talakla boşsun’ diyerek üç talak gerçekleşmiştir.
Daha sonra da Hasan(r.anh); "Eğer ben; kişi karısını hayız halindeyken üç kez boşarsa veya belirsiz olarak üç kez boşarsa başka bir erkekle evleninceye kadar kendisine helal olmaz" hadis-i şerifini işitmemiş olsaydım ona dönerdim buyurmuştur.
Bu hadis-i şerif üç talakla ayrı ayrı veya toptan boşanan bir kadının hulle yapılmadıkça kocasına helal olmayacağını göstermektedir..
(Hasen b. Ali, karısı Aişe el-Has'amiyye'yi boşamış, sonra pişmanlık duyup şöyle demiştir: "Eğer dedemin, "Karısını iddet içerisinde üç talakla boşayan bir kimse, bir daha ona dönemez" dediğini duymamış olsaydım, ona tekrar dönerdim")
(Beyhakî, es-Sunenu'l-Kubrâ, VII, 257; el Heytemî, Mecmau'z-Zevâid, IV, 330)
Saîd b. Cubeyr'den rivâyet edildi:
Bir adam karısını bin defa boşadı.
İbn Abbas: "Bundan üçü sana yeter, dokuz yüz doksan yedisini bırak" dedi
(Şevkânî, a.g.e., IV, 258; Dârakutnî'den naklen)
Saîd b. Cubeyr'den rivâyet edildiğine göre:
İbn Abbas (r.anhuma)'a karısını yıldızlar sayısınca boşayan bir adamın durumu soruldu:
"Sunnete uymadı, karısı temelli ayrıldı" cevabım verdi (Şevkânî, a.y.).
İbn Mes'ud'dan rivâyet edilmiştir:
Kendisine, bir gün önce karısını yüz kez boşayan bir adamın haberi verildi.
Adama: -Onların hepsini bir seferde mi söyledin?
-Evet.
-Karının senden temelli ayrı olmasını mı istedin?
-Evet.
-Öyleyse o dediğin gibidir (senden temelli ayrılmıştır)
(Şevkânî, a.g.e., VI, 259, Beyhakî ve Abdurrazzak'tan naklen)
Ebû Seleme b. Abdirrahman'tan rivâyet edildiğine göre, Kays'ın kızı Fatıma kendisine şöyle haber vermiştir:
Kocası Ebû Hafs b. Muğîre kendisini üç talakla boşayıp Yemen'e gitti. Halid b. Velid bir grupla birlikte, ummu'l-mu'minîn Meymûne'nin evinde olan Peygamber'e gelip:
Ebû Hafs karısını üç talakla boşadı. Onun için nafaka var mı?" dediler.
"Rasûlullah (s.a.v) "Onun için nafaka yok, onun iddet beklemesi gerekir" buyurdu
(Muslim, Talak, 38-48 hadis no: 1480; Ahmed IV, 412)
Bu rivâyetin delâlet yönü şudur:
Şayet bu boşama ile hiç talak vaki olmasaydı veya bir tek ricî talak olsaydı, Peygamber (s.a.v) kadının barınma ve nafakasını kocasına yüklerdi. Böyle yapmadığına göre, demek ki, üç talak saymıştır
(Şeltut-Ali Sâyis, Mukaranetü'l-Mezâhib fı Fıkhı'l İslâmî, 81).
ÜÇ TALAK AYNI ANDA OLURSA, TEK TALAK SAYANLAR VE DELİLLERİ
Tek talak vakî olur:
Ebû Mûsa, Ali den bir rivâyet, Tâvûs, Atâ, Câbir b. Zeyd, Ahmed b. Isâ, İbn Teymiye, İbn Kayim el-Cevziyye, bir rivâyete göre İbn Abbas, İbn Mes'ud, Abdurrahman b. Avf, İbn Zubeyr ve Zeydîler aynı anda verilen üç talakın tek talak sayılacağı görüşündedirler
(İbnu'l-Kayyim, a.g.e., V, 248; Şevkânî, a.g.e., VI, 260; Şeltut, a.g.e., 80)
Bu görüş sahiblerinin delilleri de Kur'an ve sünnettendir. Kur'an'dan delilleri, yukarıda işaret edilen Bakara sûresinin 229. âyetidir. Bu âyet zifaftan sonraki boşamanın iki çeşit olup bunlardan birisinin, kocaya karısına dönme imkânı veren, diğerinin de kocaya bu imkânı vermeyen talak olduğuna delâlet etmektedir.
Âyette Allah (c.c) talakın iki defa olduğunu bildirmektedir. Araplar bu ifadeden, bir şeyin iki defa olmasının ancak ayrı ayrı iki defada olabileceğini anlarlar.
Nitekim, namazdan sonra otuz üç defa subhanellah" demek, bu sözü otuz üç kez" tekrarlamakla olur. "Otuz üç kere subhanellah" denilmekle sadece bir kez söylenmiş sayılır. Bunun daha başka misalleri de vardır. O halde, bir çırpıda "iki defa veya üç defa boş ol" demekle ancak bir talak gerçekleşir
(İbnu'l-Kayyim el-Cevziye, Zâdu'l-Mead, V, 244, 250)
Bu görüş mensuplarının sünnetten dayandıkları delillerde şunlardır:
İbn Abbas'tan rivâyet edildiğine göre, Rukâne bir rivâyette Ebû Rukâne karısını bir mecliste üç talakla boşadı. buna son derece üzüldü.
Peygamber (s.a.v.) kendisine: "Nasıl boşadın?" diye sordu.
Rukâne, "Bir mecliste üç defa" karşılığını verdi.
Bunun üzerine Rasûlullah, "Bu sadece birdir, ona dön" buyurdu
(Ebû Davud, Talak 9-10; Ahmed b. Hanbel, I, 265; Beyhakî, es-Sunenu'l-Kubrâ,VII, 339).
Tâvûs, İbn Abbas (r.anhuma)'dan şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
"Üç talak, Rasûlullah (s.a.v), Ebû Bekir ve Ömer'in halîfeliğinin ilk iki yılında tek sayılıyordu.
Ömer b. Hattab (r.anh) "İnsanlar, kendileri için vakar olan bir konuda acele ediyorlar. Onu kendilerine geçerli sayalım bari' dedi ve geçerli saydı."
(Şevkânî, a.g.e., VI, 258)
Tâvûs'tan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
Ebû Sahbâ, İbn Abbas'a (r.anhuma): -Üç talakın Peygamber ve Ebû Bekir zamanlarında ve Ömer'in halîfeliğinin ilk yıllarında tek sayıldığını bilmiyor musunuz?
-Aynen böyle idi
(Muslim, Talak, 1472, Ebû Davud, Talak, 9-10; Ahmed, I, 314).
(Bu hadisin Ebû Davud'dâki rivâyetinde, Ebû Sahbâ'nın sorusunun henüz zifafa girilmeyen bir kadının boşanması ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu rivâyet bu şekliyle, üzerinde durduğumuz görüş için delil olmaz).
Görüldüğü gibi bu rivâyetler aynı anda verilen üç talakın tek sayıldığına delalet etmektedir. Ancak bu rivâyetler karşı görüş sahibleri tarafından tenkide tabi tutulmuştur.
Bu tenkidleri beş maddede toplamak mümkündür:
1- İbn Abbas'tan rivâyet edilen haberler muzdaribdir. İbn Abbas'tan konu ile ilgili olarak gelen rivâyetlerin birbiri ile tam bir çelişki arz ettiği görülmektedir. Bu rivâyette Ömer'in ilk iki yılına kadar aynı anda verilen üç talakın tek sayıldığını söylerken, önceki rivâyetlerde bizzat kendisinin böyle bir talakı üç saydığı ifade edilmektedir. Ayrıca üç talakı tek sayan rivâyet, birçok ravi tarafından rivâyet edilen hadislere ters düşmektedir. Dolayısıyla bu rivâyet, muzdarib şekliyle o rivâyetlere tercih edilemez.
İkinci görüşü benimseyenler, öncekilerin onun fetvası; sonrakinin ise rivâyeti olduğunu, rivâyeti ile fetvasının çelişmesi halinde rivâyetin delil olduğunu söylerler
(İbnu'l-Kayyim, İ'lâmu'l Muvakkıîn, III, 38)
2- İbn Abbas'ın "üç talak" sözünden maksat, "elbette, kesinlikle" boşamaktır. Nitekim Rukâne hadisinin meşhur rivâyetinde bu ifâde yer almış, Rukâne ısrarla bu sözle niyetinin tek talak olduğunu vurgulamıştır.
3- Bu hadisteki üç defa boşamaktan maksat, "sen boşsun" sözünü peşi peşine üç kez tekrarlamaktır. Bu durumda ikinci ve üçüncü tekrarların ilk talakın tekidi için olması halinde her üçü tek, ama sonrakilerin talakı tekrar için verilmesi durumunda üç olur.
Buna göre, Ömer'in halifeliğinin ikinci yılının sonuna kadar aynı anda üç talakı verenlerin maksatları birinci talakı te'kitti. Onun için tek sayılıyordu. Ama Ömer, halifeliğinin ikinci yılından sonra insanların adedi çoğaltmak için birden fazla talakı aynı anda verdiklerini görünce, bunu üç saydı.
4- İbn Abbas hadisinin hiç zifafa girilmemiş kadının boşanması ile ilgili olması muhtemeldir. Nitekim Saîd b. Cubeyr, Tâvûs, Atâ ve Amr b. Dînar bu görüştedirler.
5- İslâm'dan önce Araplar karılarını diledikleri kadar boşarlar, sonra tekrar geri alırlardı. Bu hal kadınlar için bir işkence idi. Kur'an-ı Kerîm bunu yasakladı ve boşamanın iki defa olacağını bildirerek Arabların bu uygulamasını yasakladı ve üç talakla boşanan kadınlara bir daha dönülemeyeceğini bildirdi (Bakara, 229).
İşte İbn Abbas'ın haber verdiği üç talaktan sonra rücû imkanının varlığını bildiren rivâyet bu âyetin inmesinden önceye aittir
(Şevkânî, a.g.e., VI, 262; Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Süneni Ebu Davud Terceme ve Şerhi, VIII, 391-392)
Bu görüş sahipleri aklen de aynı anda verilen üç talakın tek talak sayılması gerektiğini savunurlar. Çünkü aynı anda üç talakı vermek bid'attır, haramdır. Bid'at da Peygamber'in emrine uygun olmadığı için reddedilir. Ayrıca, Şârun talakı üçe ayırmasından maksadı, pişmanlık halinde telâfisinin mümkün olmasıdır. Eğer üçü aynı anda verilirse, bu telafi ortadan kalkar, dolayısıyla Şari'in maksadı gerçekleşmez. Şari'in gözettiği hikmete ters düşen bir şey de ilga edilir
(İbn Kayyim, a.g.e., V, 250, Şeltut-Sâyis, a.g.e., 84-85).
a- Bununla hiçbir talak vaki olmaz: İmamiyenin ve Zahirîlerin bazıları bu görüştedir. Bu görüş ayrıca bazı tâbiîlerden, İbn Aliyye'den ve Ebû Ubeyde'den rivâyet edilmiştir.
Görüldüğü gibi bu görüş pek rağbet görmemiştir.
Delilleri: bu talakın bid'î olması dolayısıyle haram oluşu ve bu yüzden de batıl olması gereğidir. Çünkü hadis (Muslim, Cum'a, 43; Ebû Davud, Sunne, 5) gereği bid'î olan her şey reddedilir.
(İbn Kayyim, a.g.e., V, 248; Şevkânî, a.g.e., VI, 260; es-Seltut Sâyis, a.g.e., 80, 85).
Bu görüş sahiplerine şöyle cevap verilebilir:
Üzerinde durduğumuz konuda talakın bid'î oluşu, kendisinden dolayı değil, haricî bir sebebden dolayıdır. Yani haram li gayrihi hükmündedir.
Cumua vakti alış-veriş yapmak, gasbedilmiş arazide namaz kılmak gibidir. Bu ise, yapılan şeyin aslını ibtal etmez. Nasıl ki, cuma vakti alışveriş Allah'ın emrine aykırı olmakla birlikte geçerli ise, aynı anda üç talak da Şari'in emrine aykırı olmakla birlikte geçerlidir.
Aynı anda veya aynı temizlik içerisinde verilen üç talak konusu görüldüğü gibi hayli tartışmalıdır. Biz yukarıya bulabildiğimiz kadarıyla delilleri ve görüşleri aktarmaya çalıştık.
Konunun işlenmesi esnasında fark edilebileceği gibi, kanaatimiz bu durumdaki talakın üç sayılacağı tarzındadır. Ama bu, üç talakı tek sayan görüşün kulliyen yanlış olduğu manasına gelmez. Çünkü o görüşü savunanlar da gerçekten kuvvetli delillere dayanmaktadırlar.
Biz buraya o delilleri gereği gibi aktaramadık.
Konuyu incelemek isteyenler şu kaynaklara muracaat edebilirler:
İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdu’l-Mead, V, 241 vd; İlâmu'l-Muvakkıîn, III, 30 vd. İbnu'l Humâm, Şerhu Fethu'l-Kadîr, III, 329 vd.; Aynî, el-Binâye, Şerhu'l Hidâye, VI, 372 vd; Şevkânî, Neylu'l Evtar, VI, 255 vd; Zafer Ahmet et, Tehânevî, İ'lâu s-Sunen, XI,148 vd.; Mahmut Şeltut-Ali Sâyis, Mukâranetu'l-Mezâhib Fi'l-Fıkhi'l-İslâmî, 80 vd.
Zâhidu'l-Kevserî, el-Eşfak alâ Ahkâmıt-Talak adındaki risalede, konuyu dil açısından da ele alarak aynı anda verilen üç talakın üç sayılacağını isbat etmiştir (s. 23 ve devamı). 1929 yılında yürürlüğe giren Mısır medenî kanunu aynı anda verilen üç talâkı tek saymaktadır. Medenî hukuk sahasında mukayeseli bir çalışma yapan Medran Ebu'l-Aynen Bedrân da cumhurun görüşüne uygun olarak bu talakın üç sayılacağı görüşünü tercih etmiştir.
(el-Fıkhu'l-Mukâran fi'l Ahkamış-Şahsiyye, 353)
Ancak şunu da belirtelim ki, üç boşamayı birden yapmak Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik'e göre sünnete uygun olmamakla birlikte, sonuçlarını doğurur. Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve diğer bazı bilginlere göre ise bir mecliste üç defa boşamada bir sakınca bulunmaz.
(el-Askalânî, Bulûgul-Merâm, Terc. A. Davudoğlu, III, 371)
Çoğunluk muctehidlere göre, bir defada üç boşamanın meydana gelebileceği konusunda, Ömer döneminde icmâ oluşmuştur. Buna karşı çıkan kimsenin görüşüne itibar edilmez. Çünkü bu karşı görüş ahad habere dayanır. Ahad haber (tek raviden gelen nakil) icma'nın gücü karşısında duramaz. Bu konudaki icmâ, içinde bulunduğumuz yüzyıla kadar sürmüştür.
(es-Sâbûnî, a.g.e., I, 237)
Hanefî fakihlerinden İbnu'l-Humâm şöyle der:
Sahabenin icmaı açıktır. Çünkü Ömer üç talakı, üç sayınca ona karşı çıkan olmamıştır.
(İbnu'l-Humâm, Fethu'l-Kadîr, III, 26)
Buhârî'yi şerheden İbn Hacer de şöyle demiştir:
Ömer devrinde oluşan görüş birliği nedeniyle, üç boşamanın meydana gelmesi, tercih edilmeye daha uygun bir görüştür.
(İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, IX, 299)
Hanbelî fakihlerinden İbn Kudâme'nin görüşü şöyledir:
Bize göre, sahabe asrında onların görüşlerinin aksi geçerli değildir. Bu yüzden görüş birliği oluşmuştur.
(İbn Kudâme, el-Muğnî, VIII, 124)
Riyad'ta toplanan fetva komisyonu, bir defada yapılan üç boşamayı üç olarak kabul eden çoğunluğun görüşünü esas almıştır.
(Mecelletu'l-Buhûsi'l-İslâmiyye, c. l, Sy, 3. Yıl, 1397, s. 165 vd)
Sonuç olarak bir defada üç boşamanın sünnete uygun olmadığında şubhe yoktur.
Çünkü Allah'ın Rasûlu, bu çeşit boşamayı üç saymış, fakat bu konuda acele davranılmasından hoşnut olmadığını da belirtmiştir.
Ancak Allah'ın Rasûlu döneminde seyrek olarak vuku bulan bir defada üç boşama, Ömer döneminde yaygınlaşınca, Halife Ömer, şartların değişmesi yüzünden artık üç boşamayı üç saymanın gerektiğine karar vermiştir.
Ancak eşini üç talakla boşayan kocaya da "ta'zîr" cezası uygulamaya başlamıştır. Dayak ve saçın tıraş edilmesi bu cezalar arasındadır.
(es-Sâbûnî, a.g.e., I, 251)