Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ulûhiyet ve rubûbiyetin tevhidi

C Çevrimdışı

cevan_pedayi2

Üye
İslam-TR Üyesi
TEVHİD

"Lâ ilâhe İllallah -Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur-" kelimesini söyleme hususunda bütün müslümanlar müşterektirler. Fakat bu ilkeyi gerçekleştirme noktasında birbirlerinden üstündürler. Ne ki biz bu üstünlüğü tesbit etme imkânına sahip değiliz.

Nitekim bazıları zorunlu tevhidin, Allah'ın her şeyin yaratıcısı ve Rabbi olduğunun ikrar, dile getirme, kabullenme ve onaylamaktan ibaret olduğunu sanırlar, oysa Arap müşriklerinin ikrar ettikleri rubûbiyetin tevhidi ile, gerçek anlamda, Allah Rasûlü'nün onları davet ettiği ulûhiyetin tevhidi arasındaki farkı ayırdedemezler; sözlü tevhid ile ameli tevhidi birleştiremezler.

Nitekim Arap müşrikleri:

"Kâinatın iki yaratıcısı vardır; bir şeyi yaratırken Allah'ın yanında başka bir Rab vardır"; demiyorlardı. Bilâkis Cenâb-ı Hakk'ın ifadesiyle şöyle diyorlardı:

"Onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan: "Elbette Allah" diyecekler." (Lokman, 31/25)

Diğer bir âyette de şöyle buyuruyor yüce Allah:

"Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah'a inanır." (Yusuf, 12/10)

Başka bir yerde aynı mesele ile alâkalı olarak şöyle buyuruyor Cenâb-ı Hak:

"De ki: "Biliyorsanız (söyleyin), dünya ve içinde olanlar kimindir?"

"Allah'ındır." diyecekler. O halde düşünmüyor musunuz?"

"Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş'ın Rabb'i kimdir de?"

"Allah'ındır." diyecekler. "O halde korkmuyor musunuz?" de.

"Biliyorsanız (söyleyin) her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) elinde olan, koruyup kollayan fakat kendisi korunup kollanmaya muhtaç olmayan kimdir?" de.

"Allah'a aittir" diyecekler. "O halde nasıl büyükleniyorsunuz?" de." (Mü'minûn, 23/84-89)

Arap müşrikler Allah'ın tek yaratıcı olduğunu ikrar etmenin yanı sıra; başka ilahları ona eş koşuyor ve onları, Allah katında kendilerine şefaatçi kılıyorlardı. Gerekçe olarak şöyle konuşuyorlardı:

"Biz bunlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz."

Ayrıca onları Allah'ı sevdikleri gibi seviyorlardı.

Sevgide, kullukta, duada, dilemede eş koşma itikad ve Allah'ı ikrar konusunda eş koşmaktan farklı değildir.

Şu âyette buyurulduğu gibi:

"İnsanlardan kimileri Allah'tan başka ortaklar edinirler; Allah 'ı sever gibi onları severler; oysa iman edenler en çok Allah'ı severler." (Bakara, 2/165)



Kim bir yaratılmışı, yaratıcıyı sevdiği gibi severse, o kimseyi yaratıcıya ortak koşmuştur.

Her ne kadar Allah'ın yaratıcısı olduğunu kabullense de o varlığı, Arap müşriklerinin Allah'ı sever gibi sevdikleri Allah'tan başka ortaklardan edinmiştir.
 
C Çevrimdışı

cevan_pedayi2

Üye
İslam-TR Üyesi
Hakikat şu ki, "iman" ve "tevhid" in realite kazanabilmesi için her ikisinde de sevginin kalbin ta derinliklerinden kaynaklandığı gibi amelin de kalpten kaynaklanması gerekir.

Öte yandan dinin tamamen Allah'a özgü / has kılınması gerekir.

Amelsiz bir din, din değildir. Çünkü din kavramı ibâdet ve itaati içerir.

Nitekim Cenâb-ı Hak iki sûreyi tamamen bu iki konuyla ilgili olarak indirmiştir.

(Bkz. Şeyh'ül-İslâm İbn. Teymiye, Tefsîr'ü Sûret'ül-İhlâs. Eser, Dar'üs-Selefiye yayınevi tarafından basılmıştır.)

1 - "Kulhüvellahü ehad" ve

2 - "Kulyâ eyyühelkâfirun sûreleri.

Bu sûrelerden:

- İlki söz ve amelin tevhidini,

- İkincisi ise amel ve iradenin tevhidini anlatır.

Söz edilen birinci sûrede şöyle buyurulmaktadır:

"De ki: O Allah birdir" "Allah sameddir"

"Kendisi doğurmamıştır ve başkası tarafından doğurulmamıştır."

"Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır." (İhlâs, 112 / 1-4)

Cenâb-ı Hak bu tevhidi söylemeyi emrettikten sonra ikinci İhlâs sûresinde de şöyle buyurmuştur:

"De ki: Ey kâfirler!"

"Ben sizin taptıklarınıza ibâdet etmem"

"Siz de benim ibâdet ettiğime, ibâdet edenler değilsiniz."

Ben kesinlikle sizin taptıklarınıza ibâdet edecek değilim."

"Siz de benim ibâdet ettiğime ibâdet edecek değilsiniz."

"Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kâfirûn, 109/1-6)

Bu sûrede de Cenâb-ı Hak, Allah'tan başka tapılan (kulluk edilen) ilahlardan uzak durmayı gerektiren ifadelerin dile getirilmesini ve ibadeti salt Allah için yapmayı emrediyor.

"İbâdet" kelimesinin asıl anlamı kasıt ve iradedir.

"İbâdet" kavramı tek başına kullanıldığında; "tevekkül" ve benzeri kavramlar da onun anlam örgüsü içerisine dahil olur.

İbâdet kelimesi "tevekkül" kavramıyla birleştirildiği zaman, "tevekkül", "ibâdet" kavramının bir parçasına dönüşür.

Nitekim "iman" kavramını anlatırken biz bu konuyu anlatmıştık.

"İbâdet" kavramı ile ilgili olarak Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor aşağıdaki âyetlerde:

"Ben cin ve insanları ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım." (Zâriyat, 51, s. 56)

"Ey insanlar! Rabbinize ibâdet edin." (Bakara, 2/21)

Bu ve benzeri âyetlerde anlatılan "ibâdet" kapsamına; emredilenleri yapmak, sakıncalı, yasak olanları terketme hususu girer. "Tevekkül" de bu bağlamdadır.

Başka bir sûrede şöyle buyurmuştur Cenâb-ı Hak:

"Ancak Sana ibâdet eder, yalnız Senden yardım dileriz." (Fatiha, 1/5)

"Öyle ise O'na ibâdet et ve O'na tevekkül et." (Hûd, 11/123)

(İNŞ. DEVAMI GELECEK)
 
:)sümeyye:) Çevrimdışı

:)sümeyye:)

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ey 'müslümanım' diyen zat
herşeyden önce
sana gereken şey
tevhidin hakikatini bilmektir.
O tevhid ki,
ALLAH dinini onun üzerine kurdu.
Onun içi kitaplarını indirdi
Rasullerini onunla görevlendirdi
dünya ve ahiret hayrını
Onun gerçekleşmesi ve arınmasına bağladı
cenneti onun ehline ve onu savunanlara
cehennemide ona başkaldırıp
onunla savaşanlara vadetti...

tevhid ehlinden olup onun savunanlardan olmak duasıyla ALLAH razı olsun...selametle
 
C Çevrimdışı

cevan_pedayi2

Üye
İslam-TR Üyesi
:)sümeyye:) ' Alıntı:
Ey 'müslümanım' diyen zat
herşeyden önce
sana gereken şey
tevhidin hakikatini bilmektir.
O tevhid ki,
ALLAH dinini onun üzerine kurdu.
Onun içi kitaplarını indirdi
Rasullerini onunla görevlendirdi
dünya ve ahiret hayrını
Onun gerçekleşmesi ve arınmasına bağladı
cenneti onun ehline ve onu savunanlara
cehennemide ona başkaldırıp
onunla savaşanlara vadetti...

tevhid ehlinden olup onun savunanlardan olmak duasıyla ALLAH razı olsun...selametle
barekallah fiik maşallah rabbim sizden razı olsun huda hafız selametle kardeşim
 
A Çevrimdışı

anti_put

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
TEVHİD NEDİR?
Tevhid, Allah'ı (c.c.) zatında, fiillerinde, isim ve sıfatlarında birleyip, bütün ibadetleri yalnızca O'na yapmaktır. Tevhid şu üç çeşidi ile bir bütündür.
1- Rububiyyet Tevhidi: Allahu Teala'nın yaratan, sahip olan, öldüren, yaşatan, dirilten, rızıklandıran, yöneten, fayda ve zarar veren, dualara icabet eden, kaza ve kaderi takdir eden olduğuna inanmaktır. Rasulullah'ın (s.a.v.) dönemindeki müşrikler tevhidin bu türünü kabul ediyorlardı. Fakat bu, onların İslam'a girmeleri için yeterli değildi. Maalesef bugünkü insanların durumu da bundan farklı değildir.
2- Uluhiyyet Tevhidi: İbadetin yalnızca Allah'ın (c.c.) hakkı olduğuna inanmaktır. Hiçbir ibadeti az dahi olsa Allah'tan (c.c.) başkasına yapmamaktır. Yasama yetkisini de sadece ve sadece Allah (cc)'a ait kılmaktır. Rasulullah'ın (s.a.v.) dönemindeki müşrikler tevhidin bu türünü kabul etmiyorlardı.
3- İsim ve Sıfat Tevhidi: Allah'ın (c.c.) kendini Kur'an'da vasfettiği, Rasulullah'ın (s.a.v.) sahih sünnetlerinde bizlere açıkladığı üzere, bütün noksanlıklardan uzak, yani kemal sıfatlara sahip olduğuna, mahlukata benzemediğine inanıp, bu isim ve sıfatları artırmadan, azaltmadan, saptırmadan, sapık tevillerle tevil etmeden, iptal etmeksizin, örnek ve nasıllık vermeksizin ve mahiyetini araştırmaksızın olduğu gibi kabul etmektir. Allah'ın (c.c.) sıfatları zatının mahiyetine bağlıdır. Bizler Allah'ın (c.c.) zatının mahiyetini idrak edemeyeceğimiz için, bu konuda soru sormak doğru değildir.
Bir kişi tevhidin bu üç türüne de iman etmedikçe mü'min olamaz. Tevhide inananların sayısı azdır. İnsanların çoğu Allah'a (c.c.) ortak koşarak inanırlar. Bir davaya inananların az olması onun yanlış olduğunu göstermez. Öyle rasuller vardır ki hiç ümmeti yoktur. Nuh (a.s.) 950 yıl tebliğ yapmasına rağmen çok az kimse iman etmişti. Bu yüzden tevhid ehlinin üzülmemesi gerekir, hidayet yalnızca Allah'a (c.c.) aittir.
İBADET
İbadetin kelime anlamı; boyun eğmek, itaat etmek, küçüklüğünü kabul etmek demektir. Şer'i manası ise; Allah'ın (c.c.) sevdiği, kabul ettiği, razı olduğu, bütün gizli-açık ameller ve sözlerdir.
Bazı ibadet türleri: İman, islam, ihsan, dua, korkmak, ummak, umut etmek, tevekkül etmek, sevmek, gönülden saygı duymak, yönelmek, yardım istemek, sığınmak, yardımına çağırmak, kurban kesmek, adak adamak, hükmüne teslimiyet göstermek, namaz, oruç, zekat, hac, tavaf, tevbe, istiğfar, rüku, secde, huşu vb.
Bütün ibadetler yanlızca Allah'a (c.c.) yapılmalıdır. Allah (c.c.) insanları yalnızca kendisine ibadet etmeleri için yaratmıştır. Ve bu amaçla rasuller göndermiştir. Bütün rasuller toplumlarını yalnızca Allah'a (c.c.) ibadet etmeye, O'na hiçbir şeyi eş koşmamaya ve tağutları inkar etmeye davet etmek için gönderilmişlerdir. İbadetleri Allah'tan (c.c.) başkasına yapmak şirktir.

Allah'tan (c.c.) başkasına ibadet eden, ibadet ettiği şeyi ilah ve rab edinmiştir. Oysa ki gerçek ilah sadece Allah'tır (c.c.). Bir müslümanın ibadetinin Allah (c.c.) katında geçerli olabilmesi için Allah'ın (c.c.) istediği ve razı olduğu şekilde yapılması gerekir.
ŞİRK
Şirk, Allah'a (c.c.) ortak koşmak demektir. Şirk üç türlüdür. Büyük şirk, küçük şirk, gizli şirk.
1- Büyük Şirk: İnsanı İslam dininden çıkarır. Yapılan bütün salih amelleri boşa çıkarır. Tevbe edilmeden ölündüğü takdirde sahibini Cehennemde ebedi kalmaya götürür. Şirkin dışındaki günahların bağışlanması Allah'ın (c.c.) dilemesine kalmıştır. Allah (c.c.) şirk koşmadan ölen kişiyi, dünya dolusu günahı olsa bile, "La ilahe illallah" kelimesinin fazileti sebebiyle -ister günahlarının cezasını çektirdikten sonra, isterse de günahlarının cezasını çektirmeden- affedecektir.
1- Büyük şirk
a- Dua, korku, sığınma vb. konularda ortaya çıkan şirk çeşidi. Ölülerden yardım istemek gibi.

b- İtaat konusunda ortaya çıkan şirk çeşidi: Allah'ın (c.c.) helal (serbest) kıldığını haram (yasak) kılan birine, itaat etmek demektir.
c- Sevgi konusunda ortaya çıkan şirk çeşidi:
Herhangi bir şeyi Allah (c.c.) kadar veya Allah'tan (c.c.) daha çok sevmektir.
2- Küçük Şirk: İnsanı İslam dininden çıkarmaz.
Fakat büyük günahlardan daha büyük günahtır. Örneğin; riya, Allah'tan (c.c.) başkası adına yemin etmek, 'Allah ve sen dilersen bu iş olur' demek vb.

3- Gizli Şirk: Şirk, karanlık bir gecede, dümdüz bir kayanın üzerinde yürüyen, siyah bir karıncanın ayak sesinden daha gizlidir. Daha çok sevgi, korku, umut gibi konularda görülebilir.
Rasuller bile Allah'a (c.c.) şirk koşmaktan korkup dua etmişlerdir. Bu yüzden tüm müslümanların şirk ve şirk ehlinden uzak durması ve Allah'a (c.c.) dua edip, tevbe-istiğfar etmesi gerekir.
KÜFÜR
Küfür hakkı örtmek demektir. Küfür iki çeşittir. Büyük küfür, küçük küfür.
1- Büyük Küfür: İnsanı İslam dininden çıkarır.
Beş çeşittir:
a- Yalanlama (inkar) küfrü: İman edilmesi gereken herhangi bir şeyi inkar etmek.
b- Büyüklenme küfrü: Doğru olduğuna inanmakla birlikte büyüklenerek yüzçevirmek. İblis, Firavun, yahudiler ve Ebu Talib'in küfrü buna örnektir.
c- Yüz çevirmek küfrü. İman ettiği halde Allah'ın (c.c.) hükümlerinden bile bile yüzçevirmek, onları tatbik etmemektir.
d- Şüphe küfrü: Akidenin temel meselelerine yönelik konularda iman ettiği halde onun doğruluğunda şüpheye düşmek.
e- Nifak küfrü: İman edilmesi gerekli konulara inanmadığı halde diliyle inandığını söylemek. Münafıkların yaptığı gibi.
2- Küçük Küfür: İnsanı İslam dininden çıkartmaz. Fakat büyük günahlardan daha büyük günahtır.
Örneğin; nimete küfretmek (nankörlük etmek), soya sövmek, ölünün arkasından bağırıp çağırmak vb.
NİFAK
Nifak, iki yüzlülük demektir. Nifak iki çeşittir. İtikadi nifak, ameli nifak.
1- İtikadi Nifak: Kalbi imanı tasdik etmediği halde diliyle inandığını söylemektir. Böyle kişilere dünyada zahire göre hükm edilerek müslüman muamelesi yapılır. Bu kişiler tevbe etmeden ölürlerse ebedi olarak cehennemin en alt tabakasında yer alacaklardır.
2- Ameli Nifak: Kalbi imanı tasdik ettiği ve imanın bütün şartlarını yerine getirdiği halde, nefsine uyduğundan veya başka bazı sebeplerden dolayı haram olan bazı fiilleri işlemektir. Bu kişi günahkar müslüman olup tevbe etmeden öldüğü takdirde Allah (c.c.) dilerse ona azap eder dilerse bağışlar. Örneğin: Yalan söylemek, vaadinden dönmek, emanete ihanet etmek, kavga anında haktan ayrılmak.
BİD'AT
Bidat, İslam şeriatında aslı olmayan bir şeyi icad etmek demektir. Kim dinde bidat icad ederse o kimse sapıktır. Bidatın iyisi kötüsü yoktur. Şunlar bid'attır:
a- Şirk olan bidat. Ölülerden yardım istemek, Allah'tan (c.c.) başkasına kurban kesmek, adak adamak vb.
b- Haram olan bidat. Mezarlar üzerine bina yapmak, buraları süsleyip mescid edinmek vb. c- Tahrimen mekruh olan bidat: Kandil geceleri ve mevlid vb.
d- Tenzihen mekruh olan bidat: Her namazdan sonra musafaha yapmak vb.
Ekonomi, endüstri vb. konulardaki teknik yenilikler bid'at değildir, bu bağlamda değerlendirilemez, bilakis müslümanların faydasına olduğu için helal ve sevaptır. Eşya da aslolan mübahlıktır. Bu yüzden haram olduğuna dair kesin bir delil bulunmayan şeyler helaldir. Ayrıca vücuda fayda veren şey helal, zarar veren şey de haramdır. Ayrıca harama sebep ve vesile olmak da haramdır.
TAĞUT
Tağutun kelime anlamı haddini aşan mahluk demektir. Şer'i anlamı ise; Allah (c.c.) ve Rasulüne (s.a.v.) itaatten alıkoyan, Allah'tan (c.c.) başka ibadet edilen herşeydir.
Tağutların başı beş tanedir:
1- İnsanları Allah'tan (c.c.) başkalarına ibadete çağıran şeytan.
2- İnsanları Allah'ın (c.c.) hükmünden başka hükümlerle muhakeme olmaya zorlayan ve Allah'ın (c.c.) hükümlerini değiştiren zalim idareciler.
3- Allah'ın (c.c.) indirdiklerinden başka hükümlerle hükmedenler.
4- Gaybı bildiğini iddia eden kişiler.
5- Kendisine ibadet edilen ve buna rıza gösterenler.
İslam'da hüküm koyma yetkisi yalnızca Allah'a (c.c.) aittir. Allah'ın (c.c.) bu konuda hiçbir ortağı yoktur. Kim Allah'ın (c.c.) hükümleri dışında hüküm koyarsa; örneğin, içki, kumar, faiz, zina vb. Ya da Allah'ın (c.c.) diğer haram kıldığı şeyleri serbest bırakırsa, bu çağda hırsızın elinin kesilmesinin gerekmediğini söyler, ergen kızların başı örtülü olarak okumasını ve çalışmasını yasaklarsa o kimse ben ilahım demese bile ilahlık ve rablık iddia etmiş ve dolayısıyla tağut olmuş olur. Bu kişinin namaz kılıp, oruç tutmasının hiçbir önemi yoktur. Bir kişinin müslüman olabilmesi için tağutu reddetmesi şarttır. Tağutu reddetmeyen kişi müslüman olamaz. O halde tağutu çok iyi bilmemiz gerekiyor ki onu reddedebilelim.
İSLAM'IN ŞARTLARI
İslam; Allah'ın (c.c.) emirlerine boyun eğip kayıtsız şartsız itaat etmek, zahiren ve batınen bunlara teslim olmaktır. Allah (c.c.) katında gerçek ve geçerli din İslam'dır. Her müslümanın İslam dinini delilleriyle bilmesi gerekir. İslam dinini delille bimek demek; yaptığımız amellerin Kur'an ve sahih sünnetten aslını araştırarak buna uygun amel etmek, dolayısıyla bidat, hurafe, körü körüne taklid gibi müslümana yakışmayan söz ve hareketlerden uzak durmak gerekir. Ayrıca yeterli ilme sahip olmadan müçtehidliğe soyunmaktan da kaçınmak gerekir. Selefi salihinin yoluna delilleriyle uymak gerekir. İslam'ın temel şartları beştir:
1- Allah'tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığına, Muhammed'in de (s.a.v.) Allah'ın (c.c.) kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmek.
2- Namazı rükun ve şartlarına uyarak ikame etmek.
3- Zekatı rükun ve şartlarına uyarak vermek.
4- Orucu rükun ve şartlarına uyarak tutmak.
5- Haccı rükun ve şartlarına uyarak ikame etmek.
Namaz, insanı kötülüklerden alıkoyar. Zekat malın kiri olup insanı cimrilik hastalığından temizler, oruçta bedenin temizliği ve şaytanın sızabileceği yolların tıkanması vardır. Hac müslümanların yıllık genel kongresidir.
İMANIN ŞARTLARI
İmanın şartları altıdır.
1- Allah'a iman: Allah'ın uluhiyyet, rububiyyet, isim ve sıfat tevhidine inanmaktır.
2- Meleklere iman: Melekler nurdan yaratılmış ve kendilerinde erkeklik ya da dişilik gibi herhangi bir cinsiyet bulunmayan, isyan ve günahtan uzak olarak her an Rabb'i zül-Celal'e ibadet ve itaat eden, kulların hidayeti seçmeleri, şerden korunmaları ve Allah'a (c.c.) ihlasla ibadet etmeleri için insanlara Allah'ın (c.c.) izin verdiği ölçüde yardımcı olan kullardır.
Cibril: Vahiy meleği. Mikail: Tabiat olaylarıyla görevlidir. İsrafil: Sur'u üflemekle görevlidir. Ölüm meleği: Ruhları kabzetmekle görevlidir. Kiramen katibin melekleri: Kulların iyi-kötü tüm amellerini yazmakla görevlidir. Hafaza melekleri: İnsanları korumakla görevlidirler. Münker ve Nekir: Ölen kişiyi kabrinde sorguya çekerler. Malik: Cehennemin bekçisidir. Zebaniler: Cehennemde azap meleği. Rıdvan: Cennette ikram meleği.
3- Nebi ve Rasullere iman: Rasuller, ilim, amel, ahlak bakımından insanların en üstün olanlarıdır. Yalan söylemek, emanete hıyanet etmek, tebliğ edilmesi gerekeni gizlemek, tebliğde kusur ve ihmal yapmak, büyük ve küçük günah işlemekten Allah onları korumuştur.
Rasuller beşeri özelliklere sahip olup, uluhiyet özelliklerine sahip değildirler. Kainat olayları üzerinde herhangi bir tasarruf hakkı yoktur. İnsanlara fayda veya zarar verebilecek güce sahip değillerdir. Gaybı ancak Allah'ın (c.c.) bildirdiği kadarıyla bilebilirler. Muhammed (s.a.v.), Allah'ın (c.c.) kulu ve rasulüdür. Hiçbir zaman Allah'a (c.c.) şirk koşmamıştır. Büyük, küçük hiçbir günah işlememiştir. Muhammed (s.a.v) nebi ve rasullerin sonuncusudur. Bu nedenle ondan sonra nebilik iddia eden kafirdir. Rasulullah (s.a.v.) bütün insanlara gönderildi. Rasulullah'ın en büyük mucizesi Kur'an'dır.
4- Kitaplara iman: Kur'an'da bildirilen kitaplar: Tevrat: Musa'ya (a.s.), İncil: İsa'ya (a.s.) Zebur: Davud'a (a.s.), Kur'an: Muhammed'e (s.a.v.) indirilmiştir. İbrahim ve Musa'ya sahifeler inmiştir. Allah (c.c.) diğer nebi ve rasullere inen kitapların isimlerini bildirmemiş, fakat her nebi ve rasulün kavmine tebliğ ettiği bir şeriati olduğunu bildirmiştir. Kur'an dışındaki kitapların Allah (c.c.) katından indirildikleri şekillerine inanıyoruz. Bugünkü tahrif edilmiş hallerine değil. Ancak içlerinde Allah (c.c.) kelamı da olduğu için bu kitapları toptan inkar edemeyiz.
Kur'an bütün insanlar için, diğer kitaplar ise belli kavimler için inmiştir. Onun için Allah (c.c.) bu kitabın korunmasını üzerine almıştır. Ve Kıyamete kadar koruyacaktır.
Kur'an Allah'ın halis olan kelamıdır ve haktır. Aynen indiği şekilde bize ulaşmıştır. Onun emrine tabi olmak, yasaklarından kaçınmak gerekir. Kur'an kıyamete kadar geçerli kılınmış tek hüküm kaynağıdır. Ona zıt kanunlar asla kabul edilemez. Hakimiyetin yalnız ve yalnızca Allah'a (c.c.) ait olduğuna, Allah'tan (c.c.) başka kimsenin kanun koyma yetkisine sahip olmadığına ve Kur'an'ın müminlerin anayasası olduğuna inanmak akidenin bir gereğidir.
5- Ahirete İman: Allah'ın (c.c.) kitabında ve Rasulullah'ın (s.a.v.) sünnetinde bize haber verilen ölümden sonra olacak (berzah), kabir imtihanı, kabir azabı, kabir mutluluğu, öldükten sonra dirilme, mahşer günü, sahifeler, hesap, mizan, havz, sırat, şefaat, cennet, cehennem gibi şeylere iman edilmesi gerekir.
6- Kadere iman: Kadere imanın Allah (c.c.) katında geçerli olabilmesi için şu dört şeye şeksiz şüphesiz iman etmek gerekir:
Birincisi: Allahu Teala ezeli ve kadim ilmi ile ne olacağını bildi ve Levh-i Mahfuz'da yazdı. İkincisi: Allah'ın (c.c.) olmasını dilediği şeyin mutlaka olacağına, olmamasını dilediği şeyin mutlaka olmayacağına, gökte ve yerde meydana gelen bütün hareket ve sessizliklerin Allah'ın (c.c.) izniyle olduğuna iman etmek.
Üçüncüsü: Her şeyin Allah'ın (c.c.) yaratması ve takdiriyle meydana geldiğine iman etmek. Dördüncüsü: Hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmak.
İnsanların yaptıkları işleri de Allah (c.c.) yaratır. Yalnız insanlar yaptakları işleri kendileri yapmış olmaları sebebiyle yaptıklarından kendileri sorumlu tutulurlar. Çünkü Allah (c.c.) her insana iyiyi kötüden ayırabilme kabiliyeti vermiş ve hayrı emredip şerri yasaklamıştır. İnsanları yaptıkları amelde zorlamamıştır. Allah'ın şerre rızası yoktur.
LA İLAHE İLLALLAH'IN ŞARTLARI
La ilahe illallah'ın söyleyen kişiye fayda verebilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlardan bir tanesi dahi eksik olursa o kişi müslüman olamaz.
1- Manasını bilmek.
2- Şüphesiz ve şeksiz kabul etmek.
3- Kalple tasdik ve dil ile ikrar etmek.
4- Hayatını buna göre düzenlemek.
5- Yalanlamamak.
6- İhlaslı olmak.
7- Müminleri dost edinip, kafirlere düşmanlık göstermek.
Rasulullah'ın (s.a.v.) "la ilahe illallah diyen Cennete girecektir" sözünden kasıt La ilahe illallah'ın şartlarını yerine getirmek suretiyle La ilahe illallah diyen Cennete girecektir. Bu durum "Abdest alanın namazı sahihtir" ifadesiyle "Abdesti tüm şartlarına bağlı kalarak alan" kimsenin kastedilmesi gibidir. Nasıl ki rükun ve şartlarından biri eksik olduğunda namaz kabul olunmuyorsa, tevhidin şartlarından biri eski olursa da durum aynıdır.
Tevhidi öğrenme imkanı olan akıl-baliğ her kişinin tevhidi bilmesi farzdır. İhmalinden dolayı tevhidi bilmemesi mazur değildir. Bugün müslüman olduğunu iddia eden insanların büyük çoğunluğu malesef tevhidi öğrenmek için yeterli gayreti göstermediklerinden dolayı şirkin içindedirler.
RASULULLAH'IN ZAMANINDAKİ ARAPLARDA DİNİ DURUM
Rasulullah'ın (s.a.v.) zamanındaki araplarda değişik dini inançlar mevcuttu. Bunlar:
1- Putperestlik: Arapların çoğu İbrahim (a.s.) ve İsmail'in (a.s.) dinine bağlı idiler. Sonra zamanla dinlerini unutup Lat, Menat, Hubel, Uzza gibi putlara (ölmüş salih kişilere) taptılar. Putlarını Allah'a (c.c.) yaklaştırıcı olarak görüyorlardı. Putlara ibadet şekilleri:
a- Fayda ve zarar vereceklerine, şefaat edebileceklerine inanıyorlardı.
b- Putlar için haccederler, secde ve tavaf ederlerdi.
c- Putlara yaklaşmak için yiyecek ve içeceklerinden bir bölümünü onlara tahsis ederlerdi.
d- Putlarına adak adarlardı.
2- Rasullere, salih kimselere meleklere, cinlere, güneşe, ay'a ve yıldızlara, taş ve ağaçlara ibadet edenler. Meleklerin Allah'ın (c.c.) kızı, cinlerin de akrabası ve yardımcısı olduğuna inanırlardı.
3- Öldükten sonra dirilmeyi inkar edenler.
4- Zamana tapanlar (dehrilik, ateizm)
5- Rasullere gelen risaleti reddedenler.
6- Fal oklarına inananlar.
7- Haniflik: İbrahim ve İsmail'in (a.s.) dinine tabi olan, tevhide inanan, öldükten sonra dirilmeye, Kıyamet gününe ve son zamanlarda bir rasulün geleceğine inananlar.
8- Yahudilik, hristiyanlık, mecusilik ve sabiilik.
Rububiyyet tevhidini anlatırken belirttiğimiz gibi Arapların çoğu Allah'ı (c.c.) rububiyet noktasında kabul ediyorladı. Ayrıca namaz, oruç, hacc, sadaka, zekat, gusül, abdest, sünnet gibi ibadet ve adetleri mevcuttu. Mekke'nin fethinden sonra Rasulullah (s.a.v.) putları yıktırdı. Önceki müşrikler sıkıntı anında dini yalnızca Allah'a (c.c.) has kılıyorlardı. Günümüzdekiler Allah'tan değil şeyhlerinden yardım istiyor.
İNSANI İSLAM DİNİNDEN ÇIKARAN ŞEYLER
Abdesti bozan şeyler olduğu gibi tevhidi bozan şeyler de vardır. Şirk, küfür, nifak, bidat konusuna bir kısmı belirtilmiştir. Şimdi bunları genel başlıklar altında kısaca bildirelim:
1- İbadet türlerinden herhangi birini Allah'tan (c.c.) başkasına yapmak.
2- Allah'ın (c.c.), kitabından veya mütevatir sünnetle sabit olan herhangi bir şeyi inkar etmek.
3- Allah (c.c.), ayetleri ve rasulleriyle alay ve hakaret etmek, küçümsemek.
4- Tasdik etse bile, Allah'ın (c.c.) hükümleriyle hükmetmemek.
5- Allah'ın (c.c.) hükümleri dışındaki hükümlere muhakeme olmak.
6- Allah'ın (c.c.) küfür ve şirk olarak vasıflandırdığı şirk ve küfürleri güneş gibi açık olan, geçerli tevili olmayan kimseleri tekfir etmemek.
7- Komunizm, Sosyalizm, Faşizm, Kapitalizm, Laiklik vb. tüm beşeri ideolojileri reddetmemek. İslamın bir hayat nizamı olduğunu kabul etmemek. İslam şeriatının bu çağda uygulanmayacağını söylemek. Beşeri kanunları İslam kanunlarına tercih etmek.
8- Allah'ın (c.c.) kitabı ve Rasulullah'ın sünnetinden herhangi bir şeyi sevmemek veya beğenmemek.
9- Sihir ve kehanet yapmak, gaybı bildiğini iddia etmek veya bu kişilere inanmak.
10- Müslümanı dost edinmeyip kafiri dost edinmek.
11- Allah'ın (c.c.) dinine sırt çevirmek, onu öğrenmemek ve onunla amel etmemek.
12- Bazı insanların Muhammed'in (s.a.v.) şeriatı dışına çıkabileceğine, kainatı idare ettiğine ölü veya diri her zaman müridlerini gördüğüne, ne yaptıklarından haberi olduğuna, onlara fayda ve zarar vereceğine, tevbeleri kabul edeceğine, onun vesilesiyle Cennete girileceğine, Allah'ın (c.c.) mahlukata hulul ettiğine, Allah'ın (c.c.) sıfatlarının veli denilen şahısta tecelli edebileceğine, her şeyin Allah (c.c.) olduğuna, her kim neye tapıyorsa taptığı Allah olduğu için dolayısıyla da şüphesiz Cennete gireceğine, Cehennemdeki azabın tatlılık olduğuna bütün dinlerin bir olduğuna vb. bazı tasavvuf ehlinin ortaya attıkları şeylere inanmak.
VELA
Vela: Kelime olarak; yaklaşmak, yakınlaşmak, iç içe olmak demektir. Şer'i manası ise; zahiren ve batınen sevmek, saygı göstermek, yardım etmek, ikramda bulunmak, itaat etmek, uzlaşmak, güvenmek, meyletmek, benzemek demektir. Din, Allah için sevmek, Allah için buğzetmekten ibarettir. Kişi sevdiğiyle beraber haşrolunur. Müslümanların akidelerinden taviz vermemek şartıyla, kafirlerle bir arada bulunup onlarla günlük ilişkilerini sürdürmeleri caizdir. Cehaletinden dolayı şirkin içinde bulunan ve İslam sempatizanı kişilere kalplerini islam'a ısındırmak amacıyla iyilikte bulunmak gerekir. Kafir de olsa bir kimsenin iyiliğine karşı iyilikte bulunmak yasak olan vela kapsamına girmez bilakis sünnettir. Şunu unutmamak gerekir: Allah'ın razı olduğu ve istediği şekilde iman edip, bu imanın gerekleriyle amel eden, imanı bozacak şeylerden uzak duran, Allah'ın dinini hakim kılmak için meşru tebliğ vasıtalarını kullanan ve bu uğurda başına gelebilecek maddi ve manevi zararlara Allah için sabreden kişiler kurtuluşa ereceklerdir.



 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt