Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ümmetin Hayırlıları ve Şerlileri

E Çevrimdışı

ebuhasanelmakdisi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ümmetin Hayırlıları ve Şerlileri



İmran b. Husayn'dan (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Ümmetimin en hayırlıları, benim içinde yaşadığım nesildir. Sonra onları takip eden nesil gelir. Sonra onları takip eden nesildir."

İmran (r.a.) diyor ki:

"Rasulullah (s.a.v.), içinde yaşadığı kuşaktan sonra iki nesil mi zikretti üç nesil mi, bilemiyorum."

Rasulullah'ın (s.a.v.) hadisi şöyle devam ediyor:

"Sizlerden sonra gelecek olan bir kavim vardır ki, (yalan yaygın olduğu için) şahitlik etmeye hazırdırlar. Kendilerine güvenilmez; zira ihanet ederler, söz verip yerine getirmezler, bir de onlarda şişmanlama görülür." (Buhari Şehadet: 9, Fedailu Ashabı'n-Nebiyy: 1, Rikak: 7, Eynıan: 10, 27, Müslim Fedailu's-Sahabe: 210-215, Ebu Davud Sünnet: 9, Tirmizi Fiten: 45, Şehadet: 4, Menakıb: 56, Nesai Eyman, İbn Mace Ahkam: 27, Ahmed: 1/378, 434, 2/228, 410)

"Ümmetimin hayırlıları..." ifadesiyle o çağdaki müslümanların ilim, amel-i salih ve iman açısından üstünlükleri gösterilmiştir ki, bunlar bu dönemde bu hususta birbirleriyle yarış yapıyorlardı. Böyle amelde bulunanlar üstün kimseler olarak kabul görüyordu. Bu itibarla onlarda hayır işlemek daha çok galebe çalıyordu ve bunu yapanların sayıları da oldukça fazla idi. Kötülük işleyenler oldukça az sayıda idi. İslam ve iman bunlar için en değerli ve aziz şeylerdi, ilim ve alimlerin sayısı oldukça çoktu. Birinci üstün dönemden sonra gelen ikinci üstün kuşak döneminin övülmesi de, İslamın bunlar döneminde de gayet yaygınlık kazanması, oldukça istekle İslama sarılanların artması, rağbet edenlerin çoğalması, buna göre hareket edenlerin sayılarının fazla olması bakımındandır. Çünkü bu dönemde her ne kadar bazı bidatler görülmüş ise de, bunları savunanlar oldukça zelil ve hakir görülmüş, bunlara karşı öfke ve kin açıkça ortaya konmuştur. İnatlaşıp direnenlere ve tevbe etmeyenlere gereken cezalar, hatta ölüm cezası bile verilmiştir.

Üstün görülen üç dönemdir. Gerçi ravi iki mi üç mü olduğunda şüphe etmiştir ama, bu dönemin üç olduğu görülmüştür. Birinci ikinciye, ikinci de üçüncüye oranla daha üstün bir dönemdir. Üçüncü dönemde bidatler biraz daha artmış, ancak İslam alimleri çok olduğundan ve İslam da üstünlüğünü sürdürdüğünden, cihad halen devam etmiştir. Üçüncü üstün çağdan sonra dinden uzaklaşan ve heva-heves peşinde koşanların çokluğu artık gündeme gelmiş ve bunların durumu nesilden nesile aktarılmıştır.

"Sonra sizden sonra bir kavim geldi ki..." ifadesiyle bunların şahitlik işini hafife aldıkları, bununla alay ettikleri, doğruyu ve gerçeği araştırmadıkları belirtilmiştir. Bu, onların dindarlıklarının az oluşundan ve müslümanların zayıflığından kaynaklanmaktadır. Bu dönemdekilerin ihanet içinde bulundukları ve bir çoğunun haince tavırlar sergiledikleri de belirtilmiştir. Bunlar, üzerlerine düşen vacip görevleri yerine getirmezler. İşte bu tür kötü amellerin başgöstermesi, bunların İslamda zayıflıklarının ve imanlarının olmadığının göstergesidir.

"Bunlarda şişmanlama görülür." ifadesi bu kimselerin dünyaya rağbetlerinin çokluğunu, ahiret yurdundan ve bununla ilgili amellerden gaflet içinde bulunduklarını, kendi şehevi duygularını tatmin ve sırf dünya nimetlerinden yararlanma peşinden koşturduklarını gösterir. Enes hadisinde şöyle buyurulur:

"İnsanlar üzerine bir dönem gelmiş olmasın ki, gelen dönem bir öncekisini aratmış olmasın, bir sonraki dönem bir öncekini aratacak şekilde daha kötü olacaktır. Bu, siz Rabbinize kavuşuncaya dek sürecektir."

Enes (r.a.) demiştir ki:

"Bunu Nebimiz'den (s.a.v.) dinledim. Şer bu ümmette gittikçe artarak devam edecektir. Şirk ve bid'at kendini ilme nisbet edenlerin çoğunda, hatta kendini Öğretim ve eser vermeye adamış olanların içinde bile çok yaygın olacaktır." (Aliyyu'l-Kari, Esrarı'l-Merfu'at: 269)

Kurratu'l-uyun'da şöyle denilir:

"Dinde bölünüp parçalanmalar, ihtilaflar meydana çıkmış, doğuda Büveyh oğullarından Ehl-i Beyt hakkında ileri gitmeler ve taşkınlıklar başgöstermiştir. Büveyhoğulları devlet olunca kabirler üzerinde mescitler inşa ettiler, buradakiler hakkında aşırı giderek taşkınlıklar gösterdiler. Karmatiler devleti ortaya çıkınca, bunlarda da küfür ve ilhad görüldü. Bunlar dinin şer i kurallarına karşı tavır aldılar. Bunların mezhepleri meşhurdur ve maruftur. Sayısız bidatler hep bunların döneminde baş-gösterdi, ihtilaflar arttı, dinin esasları hakkında yalan-yanlış görüşler belirdi. Ancak Ehl-i Sünnet, Hak üzere devamlılığını sürdürdü. Fakat bidatler, heva ve hevesler öylesine çoğaldı ki, maruf münker gibi, münker de maruf gibi kabul edilir oldu, dolayısıyla küçükler böyle bir ortamda yaşlandı, yaşlıların da bu ortamda hayatları sona erdi."

Şirke, dalalet ve bidatlere davetiyeler çıkarıldı. Bu hususta nesir ve nazım olarak eserler verildi. Bunların gazabı çekici durumlarından Allah'a sığınırız.

İşte bu, tüm gücünü ve çabasını dünyaya çevirip de ahiret hayatını unutan kimselerin halidir. Çünkü bu kimseler şahitlik ve yemin olayını hafife alırlar. Bunun sebebi de bunların Allah'tan korkmamaları, bu önemli duruma gereken hassasiyeti göstermemeleridir. İşte bu, acıdır ki, bir çok kimsenin içinde bulunduğu haldir. Yardım ise sadece Allah'tandır. Böyle bir olay hemen İslamın daha başlangıç dönemlerinde başgösterdiğine göre, bundan sonraki dönemlerde kat kat artmış demektir. Bu noktada insanlar mutlaka dikkatli bulunmalıdırlar.

İbrahim en-Nehai diyor ki:

"Çocukken şahitlik yapmak ve söz vermek istediğimizde bizi döverlerdi."

Bu, tabiinin ilim noktasındaki değerini ve önemini gösterir ki bu, imanlarının güçlülüğünün ve Rablerini çok iyi tanımalarının bir etkisidir. Aynı zamanda, onların emri bil marufa ve nehyi anil münkere ne kadar önem verdiklerinin de bir göstergesidir. İşte bu, en faziletli bir cihattır. Din ancak bu sayede ayakta durabilir. Bu davranış, tabiinin çocuklarının daha küçüklükten itibaren Allah'a itaatlerini sağlama ve kendilerine zarar verebilecek şeylerden onları sakındırma hususundaki eğitime çok küçükten itibaren verdikleri önemin göstergesidir. Bu, Allah'ın bir fazlı, keremi ve lisanıdır ki, bunu dilediklerine verir. Allah mülk, lütuf ve ikram sahibidir.


FETHUL MECID
 
Üst Ana Sayfa Alt