Ümmet’in Şehidi ve Şehadeti Arayanların Kumandanı Ebu Mus’ab El-Zerkawi (R.a.) Adına Mersiye.
Dr. Eyman El-Zewahiri ( Allah Onu Korusun)
Jumada el-Uulaa 1427 AH / Haziran 2006 CE
Es-Sahab Medya
________________________________________
Allah’ın adıyla, bütün Hamd O’nadır. Salat ve selam Allah’ın Resulü’ne, onun al ve ashabına, dostlarına olsun.
Dünyanın her yerinde bulunan Müslüman kardeşler : Size selam olsun ve Allah’ın rahmeti ve inayeti üzerinize olsun.
İslam ümmetine askerlerinden, şampiyonlarından ve liderlerinden birinin, şehid kardeşimizin –ki biz onu öyle görüyoruz- vefatını ilan ediyoruz.
Allah O’na rahmet etsin ve onu geniş cennetlerinde mukim kılsın.
İslam ümmetinin acısını, onun adına en güzel şekilde telafi etsin.
Ve onun şehadetini, Allah’ın yandaşları için bir ışık, Allah’ın düşmanları ve onların hain yardımcıları olan din ticareti yapan şarlatanlar için bir ateş ve yıkım kılsın.
Onlar, insanları gece ve gündüz gayrete getirmek için, sizden arta kalanları kumlara bir bayrak gibi diktiler.
Eyvahlar olsun onlara ki, kan dökmek için işaret fişeğini çaktılar.
Yarının nesillerine nefret ve sevgisizlik aşılamak üzere…
Ebu Mus’ab el-Zerkawi (r.h.)’ın vefat haberini dinlerken, bu haberi dünyaya duyuran ilk kişi olmak isteyen şahısların Nuri el-Maliki ve Zalmay Halilzad oldukları gerçeğini öğrenince şaşkına uğradım. Ve şunu hissettim ki bu duyuru, Irak’taki Haçlılar ile İslam arasındaki çatışmanın bir çok unsurunu taşımaktadır.
Zalmay Halilzad, dininden dönmüş mürted bir Afgandır, Amerika’ya göç etti ve kendini Siyonist fundemantalistlerin ayaklarının dibine attı. Şimdi o, Wolfowitz’in çocuklarından biridir. Ha keza Nuri el-Maliki, güç koltuğuna ulaşmak için İslam’ın ticaretini yapar, ve o, kendi kopyaları olan kişilerle birlikte işgalden önce, işgal esnasında ve işgalden sonra haçlılar ile temas halinde olmuştur. Yönetimde Şeriat’in hakkını reddetmiş ve işgalcilere karşı direnişi yasaklamıştır. Hatta, Bush’un Haçlı Sembolü altında Mücahidlere karşı savaşmıştır:
İşte bu ikili Ebu Mus’ab (r.h.)’ın vefatını ilk duyuran kişi olmak için yarışmışlardır.
İşte şimdi anlatacağım mesele, Irak’ta Haçlılar ile İslam arasındaki savaş meydanının özelliklerinin nasıl tarif edileceğine dairdir:
Amerikalı Haçlılar ile onların hain yardakçıları ve din tacirleri bir yanda, iman, Tevhid ve Cihad ehli diğer yanda.
Evet, Ebu Mus’ab şehid edildi, Allah ona rahmet etsin. Zaten O bir gün ölecekti, zira her nefis ölümü tadacaktır. Her beşer ölmek için doğmuştur.
Allah buyurur ki: “Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak, azamet ve ikram sahibi Rabb’inin zatı bâki kalacaktır.”
[Rahman/26-27]
Ne zaman ve nasıl öleceğimizin önemi yoktur.
Ebu Mus’ab, Allah ona rahmet etsin, bombardımanda şehid düştü.
O, kuvvetlendirilmiş üslerde saklanmıyor, Bush’un yaptığı gibi, ta ki annesinin kendisini azarlayıp, ofisine dönmesine emredene kadar uçağında saatlerce yolculuk da yapmıyordu.
Ebu Mus’ab, Allah ona rahmet etsin, patlayıcı kemeri bedeninden ayrılmaz durumda iken şehid oldu. O, Bush’un yaptığı gibi, kurşun geçirmez yeleği her zaman üzerinde iken yaşamadı.
Kurşun ve bıçak saldırıları arasında ölen bir genç adam
Özlediği zaferin yerini alarak,
O, kılıcı kırılana kadar ölmedi,
Üzerinde yükselen kırmızı kargılı patlamalardan,
Ayaklarını soktuğu ölüm bataklığında,
Ve onlara dedi ki, “Diriliş, ayaklarınızın altındadır”
Sabah yola çıktı, hamd ile örülmüş elbisesi ile
Ve o, ödülü ile kefenlenmeden geri dönmedi,
Ölümün kırmızı kaftanlarını giyindi, fakat gece
Kaftanları yeşil ipeklere dönüşene kadar yenilmedi
Saf giysiler içerisinde gitti, ve yeryüzünde bir yer yoktu
Sabah vaktinde, gömülmüştü ki bu onun mezarı olsun istemezdi,
Allah’ın selamı üzerine olsun, öyle ki ben,
Bu denli cömert ve hür bir insan görmemiştim,
Öyle ki hayatını feda eden…
Bu dünyanın aç gözlü kaçkınlarının başkanı, aç gözlü bir kaçkın olarak yaşarken, şehadet yolcularının kumandanı şehid oldu.
Bu, bizim liderlerimizle onların liderleri arasındaki farktır.
Bu, Muvahhid ve Cihad ehli bir kavim ile, müşrik ve çökmüş bir kavim arasındaki farktır.
Bu, ölüm üzerine binen ve bu sebeple Allah’ın isteği ve yardımı ile onurlu ve zafer sahibi kılınan bir kavim ile, bu dünya için savaşan ve ölümden nefret eden, bu nedenle gerileyen ve Allah’ın izni ve gücüyle mağlup edilen bir kavim arasındaki farktır.
Bush, bil ki, biz Muvahhid, Cihad ve Şehadet yolcuları ümmetiyiz.
Biz, ölümü zillet olarak görmeyen bir milletiz,
Hatta bunu haçlı sapkınlar da böyle görüyorlar.
Onlar ölümden nefret ettikleri için ve dolayısı ile onların vadeleri gecikirken, ölüm aşkı vademizi bizlere daha yakın kılar,
Bizim liderlerimizin hiçbiri doğal olarak ölmediler, ve kanımız, nedensiz yere dökülmedi.
Evet, Bush, Allah’ın yardımı ve gücü ile, bizden öldürülmüş olan herkesin intikamını alacağız.
Bush, İslam’ın Mücahid aslanı Usame bin Ladin (r.h.) tarafından edilen yemini hatırlıyor musun?
Biz Filistin ve tüm İslam beldelerinde gerçek emniyeti sağlayana kadar, Amerika’nın huzuru rüyasında dahi göremeyeceğine dair olan yemini…
O halde, boş yere huzur bulmanın rüyasını görmeyi dene bakalım…
Bizim canlarımız kılıçların ucunda gezinir,
Yalnızca kılıçların ucunda…
Eğer bizim liderlerimizden biri giderse, onun yerine bir başkası gelir.
Ve o, izzetli olanın söylediğini söyler ve yapar.
Düşmanlarımızla geçen günlerimiz meşhurdur,
Ve onların özellikleri ve aktörleri herkesin malumudur
Amerikalılara gelince, onlara diyorum ki: Evet, destansı, korkusuz, Şehadet yolcusu, ölümü arzulayan liderimiz Ebu Mus’ab (r.h.) şehid oldu.
Fakat söyleyin bana, sizin sarhoş kaçkınlarınız nasıl ölmekteler? Söyleyin bana, sizin kaçınız askeriniz öldürüldü, ve ekonominiz ne oranda kayıp verdi? Askerlerinizin morali nasıl çökmekte.
Söyleyin bana, sizden nefret eden Müslümanların sayısı ne kadar? Üstelik, dünya çapında zulme uğrayan kurbanlarınızın size göstermekte oldukları nefretin boyutlarını söyleyin?
Bush sizi kandırıyor ve size, Usama bin Ladin’i, Molla Ömer’i, ve el-kaide’nin üyelerini ve Taliban’ı öldürürseniz zafer kazanacağınızı söylüyor.
Ve bu tanıdık yalancı sizlerden, yüz yüze gelmiş olduğunuz felaketi saklıyor.
Siz ne kişilerle, ne de bir takım organizasyonlarla karşı karşıyasınız: Fakat siz, içerisinden Cihad ruhu akan İslam ümmeti ile karşı karşıyasınız.
Ve onlar, kendilerini Peygamberleri için feda edenlerdir,
Ki ölüm, onlar için bir buluşma ve çarpışma günüdür.
Ölümden şikayet etmezler,
En vahşi ve en sıcak savaşlarca kuşatılmış iseler…
Bir adak adarlarcasına… Kendilerini arındırırlar
Kendilerine saldıran kafirlerin kanları ile…
Alkışlayın, inatçı Amerikalılar, Bush sizi aldatırken. Zira aslında bizi alkışlıyorsunuz.
Irak’taki kardeşlerimize gelince , onlara derim ki: Eğer Ebu Mus’ab için savaşıyor idiyseniz, Ebu Mus’ab öldü.
Fakat eğer Allah yolunda Allah’ın Peygamberi (s.a.v.)’in dinini savunmak için savaşıyor idiyseniz, o halde silahlarınızı, Allah size zafer ve şehadeti nasib edene kadar bırakmayın.
Hamza, Cafer, İbn Revaha, Habab, İkrime, Ömer, Osman, Ali, Hüseyin, ve Abdullah bin Zubeyr’in ölüşü gibi ölün (Allah onların hepsinden razı olsun).
Seyyid Kutub, Salih Seriye, Halid el-İslambuli, İsam el-Kimari, Abdullah Azam, Kumandan Ebu Hafs, Hattab, ve Ebu Hacer’in öldüğü gibi ölün (Allah hepsine rahmet etsin).
Allah’ın dinini savunmak için, Allah’ın düşmanlarına karşı savaşın:
Haçlılar, onların hain yardakçıları ve dinde sahtekarlık yapan aracılara karşı.
Amerika’nın yanında yer alan, onun amblemi altında saf tutan, onun haçıyla kendisini gölgeleyen, ve İslam beldelerinin işgali ve Müslümanlara karşı savaşta Amerika’nın yardımını uman herkesle savaşın.
Allah buyuruyor ki : “Ey inananlar! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin: Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim, onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah zalimler topluluğuna hidayet etmez.” [Maide/51]
Irak’taki Mücahid kardeşlerim, bilin ki İslam Ümmeti, ümidini size bağlamıştır, ve siz Irak’ta İslam devletini kurmalısınız.
O halde yönünüzü esir düşmüş Mescidi Aksaya çevirin ve Haçlıların ittifakı ve İngilizlerin hain köleleri tarafından devrilen Halifeliği yeniden ikame edin.
Mücahidlerin enerjilerini bilemekten ve İslam’ın düşmanlarına karşı göğüs germek üzere onları tek bir safta toplamaktan yorgunluk ya da bıkkınlık gelmesin.
Irak’taki Müslüman halkı koruyun –erkekleri, kadınları ve çocukları- ve onların onurlarını, hayatlarını, huzurlarını ve mukaddesatını göğüslerinizle savunun.
Irak’ın etrafındaki kardeşlerimi, ‘La ilahe İllallah -Allah’tan başka ilah yoktur-‘ın hakkı ile, Allah’ın Resulü (s.a.v.)’in sevgisi ile, Irak’taki kardeşlerini yüz üstü bırakmamaya; onları ve onların mallarını, ilimlerini, dualarını ve teşviklerini desteklemede cimri davranmamaya çağırıyorum.
Kıymetli İslam ümmetine derim ki; Amerika bugün, sapkınların sapkını bir hizip oluşturarak, Müslümanları küçük düşürmede onların yardımını aramak için, islam’ı tahrif etmeye çalışıyor.
Bu sapıklığı üzerine almış olan sınıflar içinde yer alan bir diğer oluşum da, Irak’ta kendilerini takiyye yoluyla İslam’a atfeden, fakat gerçekten işgalden önce, işgal esnasında ve işgal sonrasında Amerika’nın yardımcı ve askerleri olan ‘Kutlu İhanet’ çetesidir:
Onlar ki, Amerika’nın direniş sürdükçe Irak’ta kalması gerektiği, ve direniş biter bitmez çekileceği hikayesini yayanlardır.
Ey din tacirliği yapan şarlatanlar! Amerika gerçekten de çekilecektir, Allah’ın yardımı ile. Fakat, Mücahidlerden gelen bir sağanak bombardıman altında! Irak’ta Müslümanların onurlarını yerle bir etmeyi, onları sessiz, uysal kölelere çevirmeyi ve arkasında sizin gibi, güç sahibi olarak kalmak için onların isteklerine hizmet eden hainleri bırakmayı başaramadığı sürece…
Benimsenen bu sapkınlık modellerinin arasında aynı zamanda sekülarist, Türk modeli mevcuttur. Bu modelin küstahça tarzı; sekülarizme baş eğmiş, yönetimde Şeriat’in hükmünü terk etmiş, amerikan üslerine ev sahipliği yapmış, ve İsrail’i tanıyarak, onlarla güvenlik anlaşmaları imzalayıp, onlarla askeri harekatlar düzenlemekte olan, yeniklik ve inkıtaya uğramışlık kültürünün çocuklarınca ortaya konmaktadır.
Bu sapkınlık tarafından benimsenen formlardan bir diğeri de Mısır ve Arap Yarımadası’ndaki, kendi makamlarını ve maaşlarını korumak için, devrilmez yaptıkları yöneticilerinden icazet isteyen, yaptıkları her şeyi haklı çıkarmak için didinen ‘dilencilik alimlerinin’ dinidir.
Bu sapıklıkla baş etmenin çaresi, tevhidi İslam’dır, Şeriat hükümetidir, iyiyi getirmek ve kötüyü yasak etmektir ve Allah yolunda Cihad etmektir… O İslam ki, İslam ülkelerini azad eden, teslim olanların anlaşmalarını reddeden, ümmeti kendisini infaz edenlerden kurtaran, tiranlığa, yağmaya ve ahlaksızlığa karşı duran İslam’dır.
Adalet dağıtan, istişareyi ayakta tutan, hakları koruyan ve kutsalı koruyan İslam…
O halde İslam Ümmeti: Mücahid çocuklarınızın yanında olun, ki onlar
Allah’ın Resulü (s.a.v.)’e indirilmiş olan halis İslam’ı savunmaktadırlar. Ve bu İslam, ne güç peşinde koşan hainlerce, ne din tüccarlarının şarlatanlıklarınca, ne hasta ve yenik bozguncuların pazarlamacılarıyla ve ne de çizme yalayıcı sefih alimlerce tahrif edilmiştir.
O İslam ki, biz, Ebu Mus’ab’ın bu İslam için şehid olduğunu addediyoruz.
Allah Onu ve bütün İslam şehidlerini, her şeyi kuşatan rahmeti ile bağışlasın.
Ve son duamız şudur ki; bütün övgüler yalnızca Allah’adır, ki O alemlerin Rabb’idir. Salat ve selam efendimiz Muhammed’e ve O’nun al ve ashabına olsun.
Dr. Eyman El-Zewahiri ( Allah Onu Korusun)
Jumada el-Uulaa 1427 AH / Haziran 2006 CE
Es-Sahab Medya
________________________________________
Allah’ın adıyla, bütün Hamd O’nadır. Salat ve selam Allah’ın Resulü’ne, onun al ve ashabına, dostlarına olsun.
Dünyanın her yerinde bulunan Müslüman kardeşler : Size selam olsun ve Allah’ın rahmeti ve inayeti üzerinize olsun.
İslam ümmetine askerlerinden, şampiyonlarından ve liderlerinden birinin, şehid kardeşimizin –ki biz onu öyle görüyoruz- vefatını ilan ediyoruz.
Allah O’na rahmet etsin ve onu geniş cennetlerinde mukim kılsın.
İslam ümmetinin acısını, onun adına en güzel şekilde telafi etsin.
Ve onun şehadetini, Allah’ın yandaşları için bir ışık, Allah’ın düşmanları ve onların hain yardımcıları olan din ticareti yapan şarlatanlar için bir ateş ve yıkım kılsın.
Onlar, insanları gece ve gündüz gayrete getirmek için, sizden arta kalanları kumlara bir bayrak gibi diktiler.
Eyvahlar olsun onlara ki, kan dökmek için işaret fişeğini çaktılar.
Yarının nesillerine nefret ve sevgisizlik aşılamak üzere…
Ebu Mus’ab el-Zerkawi (r.h.)’ın vefat haberini dinlerken, bu haberi dünyaya duyuran ilk kişi olmak isteyen şahısların Nuri el-Maliki ve Zalmay Halilzad oldukları gerçeğini öğrenince şaşkına uğradım. Ve şunu hissettim ki bu duyuru, Irak’taki Haçlılar ile İslam arasındaki çatışmanın bir çok unsurunu taşımaktadır.
Zalmay Halilzad, dininden dönmüş mürted bir Afgandır, Amerika’ya göç etti ve kendini Siyonist fundemantalistlerin ayaklarının dibine attı. Şimdi o, Wolfowitz’in çocuklarından biridir. Ha keza Nuri el-Maliki, güç koltuğuna ulaşmak için İslam’ın ticaretini yapar, ve o, kendi kopyaları olan kişilerle birlikte işgalden önce, işgal esnasında ve işgalden sonra haçlılar ile temas halinde olmuştur. Yönetimde Şeriat’in hakkını reddetmiş ve işgalcilere karşı direnişi yasaklamıştır. Hatta, Bush’un Haçlı Sembolü altında Mücahidlere karşı savaşmıştır:
İşte bu ikili Ebu Mus’ab (r.h.)’ın vefatını ilk duyuran kişi olmak için yarışmışlardır.
İşte şimdi anlatacağım mesele, Irak’ta Haçlılar ile İslam arasındaki savaş meydanının özelliklerinin nasıl tarif edileceğine dairdir:
Amerikalı Haçlılar ile onların hain yardakçıları ve din tacirleri bir yanda, iman, Tevhid ve Cihad ehli diğer yanda.
Evet, Ebu Mus’ab şehid edildi, Allah ona rahmet etsin. Zaten O bir gün ölecekti, zira her nefis ölümü tadacaktır. Her beşer ölmek için doğmuştur.
Allah buyurur ki: “Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak, azamet ve ikram sahibi Rabb’inin zatı bâki kalacaktır.”
[Rahman/26-27]
Ne zaman ve nasıl öleceğimizin önemi yoktur.
Ebu Mus’ab, Allah ona rahmet etsin, bombardımanda şehid düştü.
O, kuvvetlendirilmiş üslerde saklanmıyor, Bush’un yaptığı gibi, ta ki annesinin kendisini azarlayıp, ofisine dönmesine emredene kadar uçağında saatlerce yolculuk da yapmıyordu.
Ebu Mus’ab, Allah ona rahmet etsin, patlayıcı kemeri bedeninden ayrılmaz durumda iken şehid oldu. O, Bush’un yaptığı gibi, kurşun geçirmez yeleği her zaman üzerinde iken yaşamadı.
Kurşun ve bıçak saldırıları arasında ölen bir genç adam
Özlediği zaferin yerini alarak,
O, kılıcı kırılana kadar ölmedi,
Üzerinde yükselen kırmızı kargılı patlamalardan,
Ayaklarını soktuğu ölüm bataklığında,
Ve onlara dedi ki, “Diriliş, ayaklarınızın altındadır”
Sabah yola çıktı, hamd ile örülmüş elbisesi ile
Ve o, ödülü ile kefenlenmeden geri dönmedi,
Ölümün kırmızı kaftanlarını giyindi, fakat gece
Kaftanları yeşil ipeklere dönüşene kadar yenilmedi
Saf giysiler içerisinde gitti, ve yeryüzünde bir yer yoktu
Sabah vaktinde, gömülmüştü ki bu onun mezarı olsun istemezdi,
Allah’ın selamı üzerine olsun, öyle ki ben,
Bu denli cömert ve hür bir insan görmemiştim,
Öyle ki hayatını feda eden…
Bu dünyanın aç gözlü kaçkınlarının başkanı, aç gözlü bir kaçkın olarak yaşarken, şehadet yolcularının kumandanı şehid oldu.
Bu, bizim liderlerimizle onların liderleri arasındaki farktır.
Bu, Muvahhid ve Cihad ehli bir kavim ile, müşrik ve çökmüş bir kavim arasındaki farktır.
Bu, ölüm üzerine binen ve bu sebeple Allah’ın isteği ve yardımı ile onurlu ve zafer sahibi kılınan bir kavim ile, bu dünya için savaşan ve ölümden nefret eden, bu nedenle gerileyen ve Allah’ın izni ve gücüyle mağlup edilen bir kavim arasındaki farktır.
Bush, bil ki, biz Muvahhid, Cihad ve Şehadet yolcuları ümmetiyiz.
Biz, ölümü zillet olarak görmeyen bir milletiz,
Hatta bunu haçlı sapkınlar da böyle görüyorlar.
Onlar ölümden nefret ettikleri için ve dolayısı ile onların vadeleri gecikirken, ölüm aşkı vademizi bizlere daha yakın kılar,
Bizim liderlerimizin hiçbiri doğal olarak ölmediler, ve kanımız, nedensiz yere dökülmedi.
Evet, Bush, Allah’ın yardımı ve gücü ile, bizden öldürülmüş olan herkesin intikamını alacağız.
Bush, İslam’ın Mücahid aslanı Usame bin Ladin (r.h.) tarafından edilen yemini hatırlıyor musun?
Biz Filistin ve tüm İslam beldelerinde gerçek emniyeti sağlayana kadar, Amerika’nın huzuru rüyasında dahi göremeyeceğine dair olan yemini…
O halde, boş yere huzur bulmanın rüyasını görmeyi dene bakalım…
Bizim canlarımız kılıçların ucunda gezinir,
Yalnızca kılıçların ucunda…
Eğer bizim liderlerimizden biri giderse, onun yerine bir başkası gelir.
Ve o, izzetli olanın söylediğini söyler ve yapar.
Düşmanlarımızla geçen günlerimiz meşhurdur,
Ve onların özellikleri ve aktörleri herkesin malumudur
Amerikalılara gelince, onlara diyorum ki: Evet, destansı, korkusuz, Şehadet yolcusu, ölümü arzulayan liderimiz Ebu Mus’ab (r.h.) şehid oldu.
Fakat söyleyin bana, sizin sarhoş kaçkınlarınız nasıl ölmekteler? Söyleyin bana, sizin kaçınız askeriniz öldürüldü, ve ekonominiz ne oranda kayıp verdi? Askerlerinizin morali nasıl çökmekte.
Söyleyin bana, sizden nefret eden Müslümanların sayısı ne kadar? Üstelik, dünya çapında zulme uğrayan kurbanlarınızın size göstermekte oldukları nefretin boyutlarını söyleyin?
Bush sizi kandırıyor ve size, Usama bin Ladin’i, Molla Ömer’i, ve el-kaide’nin üyelerini ve Taliban’ı öldürürseniz zafer kazanacağınızı söylüyor.
Ve bu tanıdık yalancı sizlerden, yüz yüze gelmiş olduğunuz felaketi saklıyor.
Siz ne kişilerle, ne de bir takım organizasyonlarla karşı karşıyasınız: Fakat siz, içerisinden Cihad ruhu akan İslam ümmeti ile karşı karşıyasınız.
Ve onlar, kendilerini Peygamberleri için feda edenlerdir,
Ki ölüm, onlar için bir buluşma ve çarpışma günüdür.
Ölümden şikayet etmezler,
En vahşi ve en sıcak savaşlarca kuşatılmış iseler…
Bir adak adarlarcasına… Kendilerini arındırırlar
Kendilerine saldıran kafirlerin kanları ile…
Alkışlayın, inatçı Amerikalılar, Bush sizi aldatırken. Zira aslında bizi alkışlıyorsunuz.
Irak’taki kardeşlerimize gelince , onlara derim ki: Eğer Ebu Mus’ab için savaşıyor idiyseniz, Ebu Mus’ab öldü.
Fakat eğer Allah yolunda Allah’ın Peygamberi (s.a.v.)’in dinini savunmak için savaşıyor idiyseniz, o halde silahlarınızı, Allah size zafer ve şehadeti nasib edene kadar bırakmayın.
Hamza, Cafer, İbn Revaha, Habab, İkrime, Ömer, Osman, Ali, Hüseyin, ve Abdullah bin Zubeyr’in ölüşü gibi ölün (Allah onların hepsinden razı olsun).
Seyyid Kutub, Salih Seriye, Halid el-İslambuli, İsam el-Kimari, Abdullah Azam, Kumandan Ebu Hafs, Hattab, ve Ebu Hacer’in öldüğü gibi ölün (Allah hepsine rahmet etsin).
Allah’ın dinini savunmak için, Allah’ın düşmanlarına karşı savaşın:
Haçlılar, onların hain yardakçıları ve dinde sahtekarlık yapan aracılara karşı.
Amerika’nın yanında yer alan, onun amblemi altında saf tutan, onun haçıyla kendisini gölgeleyen, ve İslam beldelerinin işgali ve Müslümanlara karşı savaşta Amerika’nın yardımını uman herkesle savaşın.
Allah buyuruyor ki : “Ey inananlar! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin: Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim, onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah zalimler topluluğuna hidayet etmez.” [Maide/51]
Irak’taki Mücahid kardeşlerim, bilin ki İslam Ümmeti, ümidini size bağlamıştır, ve siz Irak’ta İslam devletini kurmalısınız.
O halde yönünüzü esir düşmüş Mescidi Aksaya çevirin ve Haçlıların ittifakı ve İngilizlerin hain köleleri tarafından devrilen Halifeliği yeniden ikame edin.
Mücahidlerin enerjilerini bilemekten ve İslam’ın düşmanlarına karşı göğüs germek üzere onları tek bir safta toplamaktan yorgunluk ya da bıkkınlık gelmesin.
Irak’taki Müslüman halkı koruyun –erkekleri, kadınları ve çocukları- ve onların onurlarını, hayatlarını, huzurlarını ve mukaddesatını göğüslerinizle savunun.
Irak’ın etrafındaki kardeşlerimi, ‘La ilahe İllallah -Allah’tan başka ilah yoktur-‘ın hakkı ile, Allah’ın Resulü (s.a.v.)’in sevgisi ile, Irak’taki kardeşlerini yüz üstü bırakmamaya; onları ve onların mallarını, ilimlerini, dualarını ve teşviklerini desteklemede cimri davranmamaya çağırıyorum.
Kıymetli İslam ümmetine derim ki; Amerika bugün, sapkınların sapkını bir hizip oluşturarak, Müslümanları küçük düşürmede onların yardımını aramak için, islam’ı tahrif etmeye çalışıyor.
Bu sapıklığı üzerine almış olan sınıflar içinde yer alan bir diğer oluşum da, Irak’ta kendilerini takiyye yoluyla İslam’a atfeden, fakat gerçekten işgalden önce, işgal esnasında ve işgal sonrasında Amerika’nın yardımcı ve askerleri olan ‘Kutlu İhanet’ çetesidir:
Onlar ki, Amerika’nın direniş sürdükçe Irak’ta kalması gerektiği, ve direniş biter bitmez çekileceği hikayesini yayanlardır.
Ey din tacirliği yapan şarlatanlar! Amerika gerçekten de çekilecektir, Allah’ın yardımı ile. Fakat, Mücahidlerden gelen bir sağanak bombardıman altında! Irak’ta Müslümanların onurlarını yerle bir etmeyi, onları sessiz, uysal kölelere çevirmeyi ve arkasında sizin gibi, güç sahibi olarak kalmak için onların isteklerine hizmet eden hainleri bırakmayı başaramadığı sürece…
Benimsenen bu sapkınlık modellerinin arasında aynı zamanda sekülarist, Türk modeli mevcuttur. Bu modelin küstahça tarzı; sekülarizme baş eğmiş, yönetimde Şeriat’in hükmünü terk etmiş, amerikan üslerine ev sahipliği yapmış, ve İsrail’i tanıyarak, onlarla güvenlik anlaşmaları imzalayıp, onlarla askeri harekatlar düzenlemekte olan, yeniklik ve inkıtaya uğramışlık kültürünün çocuklarınca ortaya konmaktadır.
Bu sapkınlık tarafından benimsenen formlardan bir diğeri de Mısır ve Arap Yarımadası’ndaki, kendi makamlarını ve maaşlarını korumak için, devrilmez yaptıkları yöneticilerinden icazet isteyen, yaptıkları her şeyi haklı çıkarmak için didinen ‘dilencilik alimlerinin’ dinidir.
Bu sapıklıkla baş etmenin çaresi, tevhidi İslam’dır, Şeriat hükümetidir, iyiyi getirmek ve kötüyü yasak etmektir ve Allah yolunda Cihad etmektir… O İslam ki, İslam ülkelerini azad eden, teslim olanların anlaşmalarını reddeden, ümmeti kendisini infaz edenlerden kurtaran, tiranlığa, yağmaya ve ahlaksızlığa karşı duran İslam’dır.
Adalet dağıtan, istişareyi ayakta tutan, hakları koruyan ve kutsalı koruyan İslam…
O halde İslam Ümmeti: Mücahid çocuklarınızın yanında olun, ki onlar
Allah’ın Resulü (s.a.v.)’e indirilmiş olan halis İslam’ı savunmaktadırlar. Ve bu İslam, ne güç peşinde koşan hainlerce, ne din tüccarlarının şarlatanlıklarınca, ne hasta ve yenik bozguncuların pazarlamacılarıyla ve ne de çizme yalayıcı sefih alimlerce tahrif edilmiştir.
O İslam ki, biz, Ebu Mus’ab’ın bu İslam için şehid olduğunu addediyoruz.
Allah Onu ve bütün İslam şehidlerini, her şeyi kuşatan rahmeti ile bağışlasın.
Ve son duamız şudur ki; bütün övgüler yalnızca Allah’adır, ki O alemlerin Rabb’idir. Salat ve selam efendimiz Muhammed’e ve O’nun al ve ashabına olsun.