El-Kaide Örgütü tarafından yapılan açıklamanın tam metni
Övgüye layık yaşadın ve şehit olarak öldün
Şeyh Usame Bin Laden’in (Allah ona rahmet eylesin) şehadeti hakkında bildiri
Bismillahirrahmanirrahim
‘Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır’ şeklinde buyuran Allahu Teala’ya hamdolsun. (Al-i İmran Suresi, 157). Salat ve selam: ‘Allah yolunda öldürülüp sonra dirilmeyi, tekrar öldürülüp tekrar dirilmeyi ve sonra tekrar öldürülmeyi arzu ederdim’ buyuran peygamberine, ehline ve adaletleriyle hakkı yayan, dini boyunlarıyla (boyunları kılıç altında) koruyan, onu yüceltmek için kanlarını akıtan, Allahu Teala’nın ‘Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever’ ayeti kerimesinin (Al-i İmran Suresi, 146) muhatabı olanların ve kıyamet gününe kadar onların yolunu izleyip, cihadını eden, sabredenlerin üzerine olsun.
Sonra:
Yüce İslam Ümmeti’nin tarihi bir gününde -mübarek tarihi boyunca kahramanları ve adamları için yeni sayılmayan bir pozisyonda- öncekilerden ve sonrakilerden seçkinlerin geçtiği uzanmış bir yolda Şeyh, mücahit, komutan, zahit, muhacir Ebu Abdullah Usame bin Muhammed bin Laden (Allah ona rahmet eylesin) sözü amelle, davayı delille tasdik ettiği doğruluk makamında öldürülerek ümmetin heybetliler kafilesine yetişti. Öyle bir kafile ki yolcuları büyük komutanlarla vefalı askerler, dininde alçaklığı, önderliği teslim etmeyi ve gazaba uğrayanlarla sapıklardan üzerlerine zillet ve yoksulluk damgası vurulmuş olanlara boyun eğmeyi kabul etmeyen onurlu şövalyelerden oluşmaktadır. Silaha karşı silah, kuvvete karşı kuvvetle karşılık verdi. Ekipmanları, donanımları, uçakları ve ordularıyla çalım satıp insanlara gösteriş yapmak için yurtlarından kibirli bir şekilde çıkmış topluluklara meydan okumayı kabul etti. Bu toplulukların karşısında kararlılığı asla azalmadı, gücü kırılmadı. Aksine onlarla yüz yüze gelip karşılarında yüce dağlar gibi durdu. O ki zaten yüce bir dağ gibiydi. Küfür ve vefasızlık kurşunları, son nefesini ‘onların batıllarını defetmek için Rabbinin yolunda elinden geleni yapan nasıl olur da azarlanır’ sözlerini tekrar ederek Rabbine vermesi için kendisine isabet edip özrünü beyan ederek emanetini yerine getirmesine sebep olana kadar bile o hala benzerlerine alışık, aşina olduğu tehlikeli bir mücadelenin içindeydi. O kurşun ki yıllardır istediği, onu aramak, onu kazanma çabasıyla geldiği topraklarda nurlu hayatını şeref müjdesiyle noktalaması için geldi. Kendisine geldiğinde de onu sevinçle karşıladı. O ki ‘Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur’ buyruğunun sahibi Allahu Teala yolunda şehadettir. Onun sözleri ufuklarda yankılandı. Gerçek mutlu Allah yolunda şehadete kavuşandır. Onun düşüncesinde acizlik söz konusu olmamıştır. Her kim savaşlara katılan bir kimsenin bir gün başına bir şey gelmeyeceğini düşünürse işte asıl o yanlış düşünmüştür.
İslam Ümmeti’ne sadık evladı Usame’nin şehadeti kutlu olsun. Yüzyılımızın cihat şeyhinin gayret ve çaba, azim ve sabır, teşvik ve cihat, cömertlik ve onur, hicret ve yolculuk, nasihat ve tedbir, hikmet ve tecrübelerle dolu hayatı, kanı, kelimeleri, aldığı konumlar ve sonu, İslam ümmetimizin nesillerinin vücudunda nesilden nesile bir ruh olarak akıp dolaşsın diye sona erdi. Onlar kendisinden şerefin temenni ve emelle inşa edilemeyeceğini, liderliğin sadece makam ve rozetler, inanç ve prensiplerin de dillerin telaffuz ettiği süslü sözlerden ibaret olmadığını, dinin zaferinin boş vakit geçirerek, boş sözler ve boş işlerle söz konusu olamayacağını, şeref yolunun –dünyada ve ahrette- bedelini ödeyip yorgunluğuna katlanmak isteyen herkesin önünde açık olduğunu, dinde önderliğe ancak sabır ve yakin ile ulaşılabileceğini, insanın anamalının doğruluk ve ihlas olduğunu öğrendi.
Eğer Amerikalılar Usame’yi öldürebilmişse bu ayıplanıp kınanacak bir durum değildir. Zira adamlar ve kahramanlar ancak savaş meydanlarında öldürülürler. Herkes için yazılmış bir ecel vardır. Peki Amerika tüm medya gücü, işbirlikçileri, ekipmanları, orduları, istihbaratları ve birimleriyle, Şeyh Usame’nin yolunda savaşıp öldüğü şeyi öldürebilir mi? Nerede??? Şeyh Usame, kendi ölümüyle ölecek, gidişiyle gidecek bir örgüt kurmadı. “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. O kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberlerini hidayet ve hak din ile gönderendir.” (Saf Suresi, 8-9). Bu ayetler, bu sağır ve dilsizlerin boyunlarına isabet eden oklar olacak. Allahu Teala’nın dini ve dininin bir parçası olan cihat da akidelerini saf, temiz kalplerin taşıdığı, yaşaması için temiz ellerin çalıştığı, kendilerine Allah’ın vaadi gelene kadar muhalefet edenlerin hiçbir zarar veremediği ve canını sıkamadığı dürüst toplulukların temkini için gayret gösterdiği değerler olarak daima ayakta kalacak.
Şeyh Usame bin Laden (Allah ona rahmet etsin) yirminci yüzyılda gönderilmiş bir peygamber değildi. Aksine o sadece, İslam Ümmeti’nden kitaba kuvvetle sarılmış, dünyayı ahret için satmış ve ahret için koşmuş bir Müslüman’dı. (Öyle sayıyoruz). Allah’ın dinini yücelttiğinde Allah da onu yüceltti. Allah’ın kelimelerini övdüğünde Allah da ona izzet verdi. Rabbinden başkasından korkmadığında onunla kafirler topluluğunun tümünü korkuttu. Usame’yi dünyaya getiren ümmet doğurgan bir ümmettir ve onun gibi, ona benzer; kendisini feda etmekten zevk alan, sabırdan hoşlanan, düşmanlarına hayatı zehir edecek, onlara cehennem kapılarını açacak ya da kendilerini ardı ardına cennete götürtecek daha nice adamlar ve kahramanlar dünyaya getirecektir. Şeyh Usame Bin Laden’in mezun olduğu iman, Kur’an ve cihat üniversitesi kapılarını kapamamıştır da kapamayacaktır da. Allah’ın kitabı korunmakta, ayetleri de gece gündüz okunmaktadır. Dünyanın dört bir yanındaki tüm insanlar bir araya gelse de yok olmayacaktır. Nasıl yok edebilirler ki bugün Müslüman ümmetimiz bugün dinine, inançları uğruna kendisini feda etmeye, ümmet düşmanlarına karşı koymaya en çok eğilim gösterdiği, saptırılmaya çalışılan gerçeği en iyi idrak ettiği bir konumdadır. Bu uyanış da Şeyh Usame’nin (Allah ona rahmet etsin), değerli komutan kardeşlerin ve seçkin Salih davetçilerin filizlenmesinde çok güzel katkıda bulunduğu takva sahibi temiz bir neslin inşasından sonra gerçekleşmiştir. Öyle bir nesil ki imanıyla üstün geliyor, İslamıyla gurur duyuyor ve kafir Batı’yı aşağılıyor, sahte kültürünü küçümsüyor. O kültür ki arsızlık, ahlaksızlık, müstehcenlik ve kandırma kültürüdür. Yetişen yeni nesil, komutanının öldürülmesini, sırtlarını çevirip gerisin geri gidecekleri bir hasar olarak değil, dinine bağlılığının bir göstergesi olarak görüyor ve Allahu Teala’nın şu kavlini tekrar ediyor: Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. Onların sözleri ancak, "Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et" demekten ibaretti. Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükafatını verdi. Allah güzel davrananları sever. (Al-i İmran Suresi 146, 147, 148).
Eğer İslam ve cihadın nuru bir kişinin ölmesi ya da öldürülmesiyle sona erecek olsaydı daha yaratılmışların efendisi olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in vefat ettiği gün ortadan kalkardı. Araplardan da dininden dönen dönerdi. Ya da Müminlerin Emiri Ömer bin Hattab mihrabında gövdesi kana bulandığında sayfası kapanırdı. Anıları, fetihleri ve cihatları dünyanın dört bir yanına yayılmış, Allah’ın doğru yolu üzerine yürümüş nice komutanlar geldi geçti. Ancak hiçbirinin öldürülmesiyle hakkın nuru sönmedi, takipçileri yokluklarında gerilemedi. Aksine düşmanlarına karşı dillerinde Allahu Teala’nın : ‘Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir’ ayeti kerimesi ile savaşları öfkeleri ve intikam duygularıyla -ellerinde hak bayrağı- daha da şiddetlendi. (Ahzap Suresi, 23).
Bu mantıktan yola çıkarak El-Kaide Örgütü liderleri olarak bizler Allahu Teala’ya kendisinden yardım, destek ve sebat dileyerek söz veriyoruz ki hiç gevşeklik göstermeden ve tereddüt etmeden başlarında Şeyh Usame olmak üzere liderlerimizin gittiği cihat yolu üzerine gidecek, hüküm verenlerin en hayırlısı Allahu Teala düşmanlarımızla aramızda hakla hüküm verene kadar bu yoldan vazgeçmeyeceğiz. Artık bundan sonra galibiyet ve zaferi görmek, fethe, hakimiyete ulaşmak ya da bundan önce ölmek bizim için fark etmez: ‘halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz.’ (Nisa Suresi, 74. Ayet).
Bununla beraber Şeyh Mücahit Usame Bin Laden’in (Allah ona rahmet etsin) kanının bizim ve tüm Müslümanlar için çok değerli olduğu muhakkaktır ve boşa gitmeyecektir. Sevinçleri hüzne dönsün, kanları birbirlerinin kanlarıyla karışsın, Şeyh Usame’nin (Allah ona rahmet etsin) ‘Filistin’deki halkımız huzur içinde yaşamadığı müddetçe Amerika ve Amerika’da yaşayanlar güven içinde yaşayamayacak’ yemini yerini bulsun diye Allah’ın yardımıyla yakında lanet Amerikanları ve işbirlikçilerini kovalayıp ülkelerinin içinde de dışında da bulacaktır. İslam orduları gerek gruplar gerek birlikler halinde yorulmadan, bıkmadan, ümitsizliğe kapılmadan, teslim olmadan, bitkinlik hissetmeden ve gevşeklik göstermeden, daha yaşlılık gelmeden çocuklarının saçlarını ağartmak için kurnazca planlarını kurmaktadır.
Bizler, Şeyh Usame Bin Laden’in topraklarında öldürüldüğü Pakistan’ın Müslüman halkını, her şeyi ümmetin düşmanlarına satan, mücahit, onurlu halkın duygularını hafife alan hırsız ve hainler topluluğu yüzünden kendilerini bulan bu utancı temizlemek için harekete geçmeye ve ayaklanmaya, tam bir intifada gerçekleştirerek ülkelerini (Pakistan’ı) orada fesat çıkaran Amerikan pisliğinden temizlemeye çağırıyoruz. ‘Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.’ (Rad Suresi, 11).
Şeyh Usame bu dünyadan İslam ümmetinin zulüm ve zulümlere karşı ayaklandığı devrimlerinin sevincini paylaşmadan gitmeyi reddetti. Öldürülmeden bir hafta önce bu devrimleri kutlayan, nasihat ve yönlendirmelerde bulunduğu bir ses kaydı hazırladı. Çok yakında yayınlayacağımız bu kaydı şu beyitlerle sonlandırdı:
Zalime hakkı söyle Bu güçtür bu müjdedir
Bu, dünyaya giden yoldur Bu ahrete giden yoldur
İstersen köle olarak öl İstersen de özgür olarak öl
Bizler ayrıca Şeyh Usame’nin (Allah ona rahmet eylesin) cesedine dokunma, ona ya da hayattaki ya da ölmüş aile fertlerine layık olmadığı şekilde herhangi bir muamelede bulunma, cesetleri ailelerine teslim etme hususlarında Amerikalıları uyarıyoruz. Yapacağınız herhangi bir kötülük sizlere ekstra şer kapılarını açacak. Bu durumda da kendinizden başkasını kötüleyemeyeceksiniz. Tüm Müslümanları bu hakkın yerine getirilmesi için üzerlerine düşeni yapmaya çağırıyoruz.
Emir, önce de sonra da Allah’ındır. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.
Hamd Allah’a salat ve selam peygamberimiz Muhammed’e (Sav) olsun.
El-Kaide Cihat Örgütü Genel Komutanlık
3 Mayıs 2011
haber kaynağı: pressmedya
Çeviren : Defne Bayrak
Övgüye layık yaşadın ve şehit olarak öldün
Şeyh Usame Bin Laden’in (Allah ona rahmet eylesin) şehadeti hakkında bildiri
Bismillahirrahmanirrahim
‘Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır’ şeklinde buyuran Allahu Teala’ya hamdolsun. (Al-i İmran Suresi, 157). Salat ve selam: ‘Allah yolunda öldürülüp sonra dirilmeyi, tekrar öldürülüp tekrar dirilmeyi ve sonra tekrar öldürülmeyi arzu ederdim’ buyuran peygamberine, ehline ve adaletleriyle hakkı yayan, dini boyunlarıyla (boyunları kılıç altında) koruyan, onu yüceltmek için kanlarını akıtan, Allahu Teala’nın ‘Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever’ ayeti kerimesinin (Al-i İmran Suresi, 146) muhatabı olanların ve kıyamet gününe kadar onların yolunu izleyip, cihadını eden, sabredenlerin üzerine olsun.
Sonra:
Yüce İslam Ümmeti’nin tarihi bir gününde -mübarek tarihi boyunca kahramanları ve adamları için yeni sayılmayan bir pozisyonda- öncekilerden ve sonrakilerden seçkinlerin geçtiği uzanmış bir yolda Şeyh, mücahit, komutan, zahit, muhacir Ebu Abdullah Usame bin Muhammed bin Laden (Allah ona rahmet eylesin) sözü amelle, davayı delille tasdik ettiği doğruluk makamında öldürülerek ümmetin heybetliler kafilesine yetişti. Öyle bir kafile ki yolcuları büyük komutanlarla vefalı askerler, dininde alçaklığı, önderliği teslim etmeyi ve gazaba uğrayanlarla sapıklardan üzerlerine zillet ve yoksulluk damgası vurulmuş olanlara boyun eğmeyi kabul etmeyen onurlu şövalyelerden oluşmaktadır. Silaha karşı silah, kuvvete karşı kuvvetle karşılık verdi. Ekipmanları, donanımları, uçakları ve ordularıyla çalım satıp insanlara gösteriş yapmak için yurtlarından kibirli bir şekilde çıkmış topluluklara meydan okumayı kabul etti. Bu toplulukların karşısında kararlılığı asla azalmadı, gücü kırılmadı. Aksine onlarla yüz yüze gelip karşılarında yüce dağlar gibi durdu. O ki zaten yüce bir dağ gibiydi. Küfür ve vefasızlık kurşunları, son nefesini ‘onların batıllarını defetmek için Rabbinin yolunda elinden geleni yapan nasıl olur da azarlanır’ sözlerini tekrar ederek Rabbine vermesi için kendisine isabet edip özrünü beyan ederek emanetini yerine getirmesine sebep olana kadar bile o hala benzerlerine alışık, aşina olduğu tehlikeli bir mücadelenin içindeydi. O kurşun ki yıllardır istediği, onu aramak, onu kazanma çabasıyla geldiği topraklarda nurlu hayatını şeref müjdesiyle noktalaması için geldi. Kendisine geldiğinde de onu sevinçle karşıladı. O ki ‘Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur’ buyruğunun sahibi Allahu Teala yolunda şehadettir. Onun sözleri ufuklarda yankılandı. Gerçek mutlu Allah yolunda şehadete kavuşandır. Onun düşüncesinde acizlik söz konusu olmamıştır. Her kim savaşlara katılan bir kimsenin bir gün başına bir şey gelmeyeceğini düşünürse işte asıl o yanlış düşünmüştür.
İslam Ümmeti’ne sadık evladı Usame’nin şehadeti kutlu olsun. Yüzyılımızın cihat şeyhinin gayret ve çaba, azim ve sabır, teşvik ve cihat, cömertlik ve onur, hicret ve yolculuk, nasihat ve tedbir, hikmet ve tecrübelerle dolu hayatı, kanı, kelimeleri, aldığı konumlar ve sonu, İslam ümmetimizin nesillerinin vücudunda nesilden nesile bir ruh olarak akıp dolaşsın diye sona erdi. Onlar kendisinden şerefin temenni ve emelle inşa edilemeyeceğini, liderliğin sadece makam ve rozetler, inanç ve prensiplerin de dillerin telaffuz ettiği süslü sözlerden ibaret olmadığını, dinin zaferinin boş vakit geçirerek, boş sözler ve boş işlerle söz konusu olamayacağını, şeref yolunun –dünyada ve ahrette- bedelini ödeyip yorgunluğuna katlanmak isteyen herkesin önünde açık olduğunu, dinde önderliğe ancak sabır ve yakin ile ulaşılabileceğini, insanın anamalının doğruluk ve ihlas olduğunu öğrendi.
Eğer Amerikalılar Usame’yi öldürebilmişse bu ayıplanıp kınanacak bir durum değildir. Zira adamlar ve kahramanlar ancak savaş meydanlarında öldürülürler. Herkes için yazılmış bir ecel vardır. Peki Amerika tüm medya gücü, işbirlikçileri, ekipmanları, orduları, istihbaratları ve birimleriyle, Şeyh Usame’nin yolunda savaşıp öldüğü şeyi öldürebilir mi? Nerede??? Şeyh Usame, kendi ölümüyle ölecek, gidişiyle gidecek bir örgüt kurmadı. “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. O kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberlerini hidayet ve hak din ile gönderendir.” (Saf Suresi, 8-9). Bu ayetler, bu sağır ve dilsizlerin boyunlarına isabet eden oklar olacak. Allahu Teala’nın dini ve dininin bir parçası olan cihat da akidelerini saf, temiz kalplerin taşıdığı, yaşaması için temiz ellerin çalıştığı, kendilerine Allah’ın vaadi gelene kadar muhalefet edenlerin hiçbir zarar veremediği ve canını sıkamadığı dürüst toplulukların temkini için gayret gösterdiği değerler olarak daima ayakta kalacak.
Şeyh Usame bin Laden (Allah ona rahmet etsin) yirminci yüzyılda gönderilmiş bir peygamber değildi. Aksine o sadece, İslam Ümmeti’nden kitaba kuvvetle sarılmış, dünyayı ahret için satmış ve ahret için koşmuş bir Müslüman’dı. (Öyle sayıyoruz). Allah’ın dinini yücelttiğinde Allah da onu yüceltti. Allah’ın kelimelerini övdüğünde Allah da ona izzet verdi. Rabbinden başkasından korkmadığında onunla kafirler topluluğunun tümünü korkuttu. Usame’yi dünyaya getiren ümmet doğurgan bir ümmettir ve onun gibi, ona benzer; kendisini feda etmekten zevk alan, sabırdan hoşlanan, düşmanlarına hayatı zehir edecek, onlara cehennem kapılarını açacak ya da kendilerini ardı ardına cennete götürtecek daha nice adamlar ve kahramanlar dünyaya getirecektir. Şeyh Usame Bin Laden’in mezun olduğu iman, Kur’an ve cihat üniversitesi kapılarını kapamamıştır da kapamayacaktır da. Allah’ın kitabı korunmakta, ayetleri de gece gündüz okunmaktadır. Dünyanın dört bir yanındaki tüm insanlar bir araya gelse de yok olmayacaktır. Nasıl yok edebilirler ki bugün Müslüman ümmetimiz bugün dinine, inançları uğruna kendisini feda etmeye, ümmet düşmanlarına karşı koymaya en çok eğilim gösterdiği, saptırılmaya çalışılan gerçeği en iyi idrak ettiği bir konumdadır. Bu uyanış da Şeyh Usame’nin (Allah ona rahmet etsin), değerli komutan kardeşlerin ve seçkin Salih davetçilerin filizlenmesinde çok güzel katkıda bulunduğu takva sahibi temiz bir neslin inşasından sonra gerçekleşmiştir. Öyle bir nesil ki imanıyla üstün geliyor, İslamıyla gurur duyuyor ve kafir Batı’yı aşağılıyor, sahte kültürünü küçümsüyor. O kültür ki arsızlık, ahlaksızlık, müstehcenlik ve kandırma kültürüdür. Yetişen yeni nesil, komutanının öldürülmesini, sırtlarını çevirip gerisin geri gidecekleri bir hasar olarak değil, dinine bağlılığının bir göstergesi olarak görüyor ve Allahu Teala’nın şu kavlini tekrar ediyor: Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. Onların sözleri ancak, "Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et" demekten ibaretti. Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükafatını verdi. Allah güzel davrananları sever. (Al-i İmran Suresi 146, 147, 148).
Eğer İslam ve cihadın nuru bir kişinin ölmesi ya da öldürülmesiyle sona erecek olsaydı daha yaratılmışların efendisi olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in vefat ettiği gün ortadan kalkardı. Araplardan da dininden dönen dönerdi. Ya da Müminlerin Emiri Ömer bin Hattab mihrabında gövdesi kana bulandığında sayfası kapanırdı. Anıları, fetihleri ve cihatları dünyanın dört bir yanına yayılmış, Allah’ın doğru yolu üzerine yürümüş nice komutanlar geldi geçti. Ancak hiçbirinin öldürülmesiyle hakkın nuru sönmedi, takipçileri yokluklarında gerilemedi. Aksine düşmanlarına karşı dillerinde Allahu Teala’nın : ‘Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir’ ayeti kerimesi ile savaşları öfkeleri ve intikam duygularıyla -ellerinde hak bayrağı- daha da şiddetlendi. (Ahzap Suresi, 23).
Bu mantıktan yola çıkarak El-Kaide Örgütü liderleri olarak bizler Allahu Teala’ya kendisinden yardım, destek ve sebat dileyerek söz veriyoruz ki hiç gevşeklik göstermeden ve tereddüt etmeden başlarında Şeyh Usame olmak üzere liderlerimizin gittiği cihat yolu üzerine gidecek, hüküm verenlerin en hayırlısı Allahu Teala düşmanlarımızla aramızda hakla hüküm verene kadar bu yoldan vazgeçmeyeceğiz. Artık bundan sonra galibiyet ve zaferi görmek, fethe, hakimiyete ulaşmak ya da bundan önce ölmek bizim için fark etmez: ‘halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz.’ (Nisa Suresi, 74. Ayet).
Bununla beraber Şeyh Mücahit Usame Bin Laden’in (Allah ona rahmet etsin) kanının bizim ve tüm Müslümanlar için çok değerli olduğu muhakkaktır ve boşa gitmeyecektir. Sevinçleri hüzne dönsün, kanları birbirlerinin kanlarıyla karışsın, Şeyh Usame’nin (Allah ona rahmet etsin) ‘Filistin’deki halkımız huzur içinde yaşamadığı müddetçe Amerika ve Amerika’da yaşayanlar güven içinde yaşayamayacak’ yemini yerini bulsun diye Allah’ın yardımıyla yakında lanet Amerikanları ve işbirlikçilerini kovalayıp ülkelerinin içinde de dışında da bulacaktır. İslam orduları gerek gruplar gerek birlikler halinde yorulmadan, bıkmadan, ümitsizliğe kapılmadan, teslim olmadan, bitkinlik hissetmeden ve gevşeklik göstermeden, daha yaşlılık gelmeden çocuklarının saçlarını ağartmak için kurnazca planlarını kurmaktadır.
Bizler, Şeyh Usame Bin Laden’in topraklarında öldürüldüğü Pakistan’ın Müslüman halkını, her şeyi ümmetin düşmanlarına satan, mücahit, onurlu halkın duygularını hafife alan hırsız ve hainler topluluğu yüzünden kendilerini bulan bu utancı temizlemek için harekete geçmeye ve ayaklanmaya, tam bir intifada gerçekleştirerek ülkelerini (Pakistan’ı) orada fesat çıkaran Amerikan pisliğinden temizlemeye çağırıyoruz. ‘Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.’ (Rad Suresi, 11).
Şeyh Usame bu dünyadan İslam ümmetinin zulüm ve zulümlere karşı ayaklandığı devrimlerinin sevincini paylaşmadan gitmeyi reddetti. Öldürülmeden bir hafta önce bu devrimleri kutlayan, nasihat ve yönlendirmelerde bulunduğu bir ses kaydı hazırladı. Çok yakında yayınlayacağımız bu kaydı şu beyitlerle sonlandırdı:
Zalime hakkı söyle Bu güçtür bu müjdedir
Bu, dünyaya giden yoldur Bu ahrete giden yoldur
İstersen köle olarak öl İstersen de özgür olarak öl
Bizler ayrıca Şeyh Usame’nin (Allah ona rahmet eylesin) cesedine dokunma, ona ya da hayattaki ya da ölmüş aile fertlerine layık olmadığı şekilde herhangi bir muamelede bulunma, cesetleri ailelerine teslim etme hususlarında Amerikalıları uyarıyoruz. Yapacağınız herhangi bir kötülük sizlere ekstra şer kapılarını açacak. Bu durumda da kendinizden başkasını kötüleyemeyeceksiniz. Tüm Müslümanları bu hakkın yerine getirilmesi için üzerlerine düşeni yapmaya çağırıyoruz.
Emir, önce de sonra da Allah’ındır. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.
Hamd Allah’a salat ve selam peygamberimiz Muhammed’e (Sav) olsun.
El-Kaide Cihat Örgütü Genel Komutanlık
3 Mayıs 2011
haber kaynağı: pressmedya
Çeviren : Defne Bayrak