Ölümünün Birinci Yıldönümünde Usame bin Ladin ve Ümmetin Uyanışı Üzerine
18 Mayıs 2012 Cuma 11:20:00
Kuramsal ve pratik olarak her türlü sömürüye, zorbalığa ve adaletsizliğe karşı kesin tavır geliştiren iki dünya görüşü: İslam ve sosyalizm. Biri ilahi, diğeri beşeri kaynağı hareket noktası olarak kabul eder. Birine göre en aydınlık yol ilahi olandır; diğerine göre din bir sömürü aracı, kitleleri uyuşturan bir afyon. Çelişki derin, çatışma büyük! Amaçta şaşırtıcı benzerlik: Biri bütün beşeri sorunları zalim-mazlum ekseninde çözmeye çalışırken, diğeri ezen ve ezilen ekseninde. Bir benzerlik daha: Müntesiplerinin davaya olan bağlılığı ve bu bağlılıktan ortaya çıkan özgüven. Cihad eden mücahid ve savaşım veren devrimci.
İslam kendini cihanşümul olarak niteler. Sosyalizmdeki enternasyonal kavramından daha kuşatıcı fakat kastedilen şey aslında aynı. Her ikisinde de davaya iman, sınırların çok ötesine geçmeyi gerektirir. Örneğin; Tıp doktoru olan Che, Latin Amerikalıydı fakat davasına olan inancı onu Küba’da savaşım vermeye zorladı. Che’nin Cezayir’de ne işi vardı diye sormaya bile gerek yok. Devrimci ruha sınır konulamıyor çünkü. Şöyle diyordu: "Ölümüne olan bu mücadelede hiçbir sınır yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde meydana gelen olaylara kayıtsız kalamayız. Bir ülkenin emperyalizme karşı zaferi bizim zaferimizdir, aynı şekilde yenilgisi de bizim yenilgimizdir." Cezayir’deki konuşmasında ABD’nin Batı’nın, Sovyetler Birliği’nin de Doğu’nun sömürgeci gücü olduğunu söyleyecek kadar cesur bir savaşçıydı Che guevara! Bolivyalı köy korucularının ihbarıyla pusuya düşürülen Che, ruhunu Hakk’a teslim ettikten sonra bütün dünya, haksızlığa karşı savaşıp ölmeyi, Merkez Bankası başkanlığına ve sanayi bakanlığı koltuğuna tercih eden onurlu bir gerillayı tanımış oldu.
Yakın tarihimizde ekstrem Müslüman bir gerilla: Usame bin Ladin. Pakistan, Afganistan, Sudan ve Yemen dağlarında mağaralarda yaşamayı, babasından kalan 11 milyar dolarlık servete tercih edecek kadar davasının kutsallığına inanan bir mümin. Eylemleri ve bildirileriyle Müslümanların bile tepkisini çekme pahasına, doğru bildiği yoldan ayrılmayan bir savaşçı. Dünyanın en güçlü iki ülkesiyle, hem Ruslara hem de ABD’ye karşı uzun yıllar gerilla savaşı yürüten Usame bin Ladin. Geliştirdiği eylem ‘Kaide’leriyle başına milyon dolarlar konan asrın en büyük ve en zengin teröristi(!) Modern insana izahı imkânsız bir durum; İngiltere Kralı’nın, Brunei Sultanı’nın, Kuveyt Emiri’nin, Bill Gates’in, Koç veya Sabancı ailesinden birinin, eline Rus yapımı bir kalaşnikof alıp “dünya malının canı cehenneme; ben emperyalizme karşı savaşmaya gidiyorum” demeleri kadar uçuk düşüncenin Usame bin Ladin’in şahsında realiteye dönüşmesidir. Son bin yılda benzer bir örnek yok. Tarihin dibine düşülen önemli bir not.
Çocuklarının gözü önünde harami tayfasının kurşunlarıyla şehid edilen Usame bin Ladin’i ABD ve diğer Haçlılar iyi anlamışlardı; onun ortadan kaldırılması ABD için büyük bir başarıydı. Ya İslam âleminin tepkisi? “Merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusuna en şaşırtıcı cevap Demirel’e göre 864, Gül’e göre 1071 rakımlı tepeden, yani Çankaya’dan: “Memnun oldum!” Leş gibi kokan çapulcu Haçlıların büyük eylemine Cumhurbaşkanı düzeyinde kocaman bir “Aferin evlat, iyi iş çıkardın” taltifi! Birçok Müslüman ülkenin buna ilişkin resmi beyanatlarının ortak noktası: Rafine korkaklık ve kristalleşmiş yalakalık. ABD’nin iltifatına mazhar olmak için Bin Ladin’le aynı dinin mensubu olmaktan utanç duyduğunu dile getiren bir sürü utanmaz! Sebep? Bin Ladin İslam algısını terörle birlikte anılmaya sebep oluyormuş! Melekleri ağlatan İslam sevgisi(!)
“Bin Ladin bu noktada hata yaptı, bazı beyanatları yersizdi, şu eylemleri Fıkıh, yani İslam Hukuku açısından sakıncalıydı” demenin hiçbir sakıncası yoktur. Hatta eleştiri birçok açıdan gerekli ve faydalıdır da. Bunu da ancak ve ancak bir Müslüman yapabilir.
Bin Ladin ve mücadele ruhunu, onurunu yitirmemiş Müslümanlar üzerinden Muhammedileri iki kategoride konumlandırmada Haramilerden iki kavram: Radikal İslam ve Ilımlı İslam. Allah ve Elçi’sine göre değil, Korsanlar’a göre Müslüman tanımı! Yıllarca kitle iletişim araçları bu iki tanımı toplumların kafasına şırınga etmeye kendini adadı ve şaşırtıcı derecede başarılı da oldu. Fundamentalizm, radikal Müslüman, aşırı dinci, köktendinci gibi tanımlamalar Müslüman ülkelerde bile hatırı sayılır düzeyde kabul gördü ve görmeye de devam etmektedir.
“Radikal İslam” ve “radikal İslamcı” gibi kavramlar toplumlarda daha kökleşmeden ikinci ve daha keskin bir tanım: İslamî terör! Tevil ve tefsire ne hacet! Yalın biçimde ifadesi şudur: İslam terördür, Müslüman da terörist. Radikalini ılımlısından ayırmak için bir taktik: Bu tanıma bütün Müslümanları dâhil etmiş görünmemek için radikaller ortadan kaldırılıncaya kadar “Ilımlı İslam”ı gündemde tutmak, gerektiğinde övmek ve desteklemek. Batı bu sayede iki asırdır bu bölgede hem varlığını sürdürmüş hem de yerli işbirlikçilerinin saltanatını uzatmıştır. Batı’ya göre radikal Müslüman, antiemperyalist Müslümandır. Ilımlısı da bu Müslümanlara karşı çıkan Müslümanlar. Ne garip bir durum!
21.asrın ilk on yılı, kalan 90 yılın eskisi gibi geçmeyeceğini işaret ediyor. Bu asır, ümmetin ilmi açıdan kendini yetiştireceği; siyasi açıdan her türlü mezhebi, ırki ve coğrafi farklılıkları bir kenara bırakarak emperyalizme karşı savaşıp galip geleceği asır olmalıdır. Bunun gerçekleşmesinin önündeki tek engelin iman zafiyeti olduğuna iman ettiğimiz gün sorun çözülecektir. En güzel ve son söz Kadir-i Mutlak’tan: “Sakın gevşemeyiniz, karamsarlığa kapılmayınız. Eğer mü`minseniz üstün gelecek olan taraf sizlersiniz.”
Amerikan orijinli de olsa Bugün Anneler Günü.
Nemrut’a kafa tutan atamız Hz. İbrahim’in;
Firavun’a kafa tutan İbrani Hz. Musa’nın;
Müşriklere kafa tutan Arap Hz. Muhammed’in;
Haçlılara kafa tutan Kürt Selahaddin’in;
Bizans’a kafa tutan Türk Alp Arslan’ın;
İtalyan Faşizmine kafa tutan Arap Ömer Muhtar’ın;
Seküler resmi ideolojiye kafa tutan Kürt Şeyh Said’in;
Seküler resmi ideolojiye kafa tutan Türk Atıf Hoca’nın;
Hayatı mücadele ile geçen Kürt Said Nursi’nin;
İngilizlere kafa tutan Arap Hasan el Benna’nın;
Sırplara kafa tutan Bilge Kral Boşnak Alia İzzetbegoviç’in ve
ABD’ye kafa tutan Usame bin Ladin’in hürmete layık annelerini saygıyla, minnetle ve rahmetle anıyorum.
Rahmi Maltaş
18 Mayıs 2012 Cuma 11:20:00
Kuramsal ve pratik olarak her türlü sömürüye, zorbalığa ve adaletsizliğe karşı kesin tavır geliştiren iki dünya görüşü: İslam ve sosyalizm. Biri ilahi, diğeri beşeri kaynağı hareket noktası olarak kabul eder. Birine göre en aydınlık yol ilahi olandır; diğerine göre din bir sömürü aracı, kitleleri uyuşturan bir afyon. Çelişki derin, çatışma büyük! Amaçta şaşırtıcı benzerlik: Biri bütün beşeri sorunları zalim-mazlum ekseninde çözmeye çalışırken, diğeri ezen ve ezilen ekseninde. Bir benzerlik daha: Müntesiplerinin davaya olan bağlılığı ve bu bağlılıktan ortaya çıkan özgüven. Cihad eden mücahid ve savaşım veren devrimci.
İslam kendini cihanşümul olarak niteler. Sosyalizmdeki enternasyonal kavramından daha kuşatıcı fakat kastedilen şey aslında aynı. Her ikisinde de davaya iman, sınırların çok ötesine geçmeyi gerektirir. Örneğin; Tıp doktoru olan Che, Latin Amerikalıydı fakat davasına olan inancı onu Küba’da savaşım vermeye zorladı. Che’nin Cezayir’de ne işi vardı diye sormaya bile gerek yok. Devrimci ruha sınır konulamıyor çünkü. Şöyle diyordu: "Ölümüne olan bu mücadelede hiçbir sınır yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde meydana gelen olaylara kayıtsız kalamayız. Bir ülkenin emperyalizme karşı zaferi bizim zaferimizdir, aynı şekilde yenilgisi de bizim yenilgimizdir." Cezayir’deki konuşmasında ABD’nin Batı’nın, Sovyetler Birliği’nin de Doğu’nun sömürgeci gücü olduğunu söyleyecek kadar cesur bir savaşçıydı Che guevara! Bolivyalı köy korucularının ihbarıyla pusuya düşürülen Che, ruhunu Hakk’a teslim ettikten sonra bütün dünya, haksızlığa karşı savaşıp ölmeyi, Merkez Bankası başkanlığına ve sanayi bakanlığı koltuğuna tercih eden onurlu bir gerillayı tanımış oldu.
Yakın tarihimizde ekstrem Müslüman bir gerilla: Usame bin Ladin. Pakistan, Afganistan, Sudan ve Yemen dağlarında mağaralarda yaşamayı, babasından kalan 11 milyar dolarlık servete tercih edecek kadar davasının kutsallığına inanan bir mümin. Eylemleri ve bildirileriyle Müslümanların bile tepkisini çekme pahasına, doğru bildiği yoldan ayrılmayan bir savaşçı. Dünyanın en güçlü iki ülkesiyle, hem Ruslara hem de ABD’ye karşı uzun yıllar gerilla savaşı yürüten Usame bin Ladin. Geliştirdiği eylem ‘Kaide’leriyle başına milyon dolarlar konan asrın en büyük ve en zengin teröristi(!) Modern insana izahı imkânsız bir durum; İngiltere Kralı’nın, Brunei Sultanı’nın, Kuveyt Emiri’nin, Bill Gates’in, Koç veya Sabancı ailesinden birinin, eline Rus yapımı bir kalaşnikof alıp “dünya malının canı cehenneme; ben emperyalizme karşı savaşmaya gidiyorum” demeleri kadar uçuk düşüncenin Usame bin Ladin’in şahsında realiteye dönüşmesidir. Son bin yılda benzer bir örnek yok. Tarihin dibine düşülen önemli bir not.
Çocuklarının gözü önünde harami tayfasının kurşunlarıyla şehid edilen Usame bin Ladin’i ABD ve diğer Haçlılar iyi anlamışlardı; onun ortadan kaldırılması ABD için büyük bir başarıydı. Ya İslam âleminin tepkisi? “Merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusuna en şaşırtıcı cevap Demirel’e göre 864, Gül’e göre 1071 rakımlı tepeden, yani Çankaya’dan: “Memnun oldum!” Leş gibi kokan çapulcu Haçlıların büyük eylemine Cumhurbaşkanı düzeyinde kocaman bir “Aferin evlat, iyi iş çıkardın” taltifi! Birçok Müslüman ülkenin buna ilişkin resmi beyanatlarının ortak noktası: Rafine korkaklık ve kristalleşmiş yalakalık. ABD’nin iltifatına mazhar olmak için Bin Ladin’le aynı dinin mensubu olmaktan utanç duyduğunu dile getiren bir sürü utanmaz! Sebep? Bin Ladin İslam algısını terörle birlikte anılmaya sebep oluyormuş! Melekleri ağlatan İslam sevgisi(!)
“Bin Ladin bu noktada hata yaptı, bazı beyanatları yersizdi, şu eylemleri Fıkıh, yani İslam Hukuku açısından sakıncalıydı” demenin hiçbir sakıncası yoktur. Hatta eleştiri birçok açıdan gerekli ve faydalıdır da. Bunu da ancak ve ancak bir Müslüman yapabilir.
Bin Ladin ve mücadele ruhunu, onurunu yitirmemiş Müslümanlar üzerinden Muhammedileri iki kategoride konumlandırmada Haramilerden iki kavram: Radikal İslam ve Ilımlı İslam. Allah ve Elçi’sine göre değil, Korsanlar’a göre Müslüman tanımı! Yıllarca kitle iletişim araçları bu iki tanımı toplumların kafasına şırınga etmeye kendini adadı ve şaşırtıcı derecede başarılı da oldu. Fundamentalizm, radikal Müslüman, aşırı dinci, köktendinci gibi tanımlamalar Müslüman ülkelerde bile hatırı sayılır düzeyde kabul gördü ve görmeye de devam etmektedir.
“Radikal İslam” ve “radikal İslamcı” gibi kavramlar toplumlarda daha kökleşmeden ikinci ve daha keskin bir tanım: İslamî terör! Tevil ve tefsire ne hacet! Yalın biçimde ifadesi şudur: İslam terördür, Müslüman da terörist. Radikalini ılımlısından ayırmak için bir taktik: Bu tanıma bütün Müslümanları dâhil etmiş görünmemek için radikaller ortadan kaldırılıncaya kadar “Ilımlı İslam”ı gündemde tutmak, gerektiğinde övmek ve desteklemek. Batı bu sayede iki asırdır bu bölgede hem varlığını sürdürmüş hem de yerli işbirlikçilerinin saltanatını uzatmıştır. Batı’ya göre radikal Müslüman, antiemperyalist Müslümandır. Ilımlısı da bu Müslümanlara karşı çıkan Müslümanlar. Ne garip bir durum!
21.asrın ilk on yılı, kalan 90 yılın eskisi gibi geçmeyeceğini işaret ediyor. Bu asır, ümmetin ilmi açıdan kendini yetiştireceği; siyasi açıdan her türlü mezhebi, ırki ve coğrafi farklılıkları bir kenara bırakarak emperyalizme karşı savaşıp galip geleceği asır olmalıdır. Bunun gerçekleşmesinin önündeki tek engelin iman zafiyeti olduğuna iman ettiğimiz gün sorun çözülecektir. En güzel ve son söz Kadir-i Mutlak’tan: “Sakın gevşemeyiniz, karamsarlığa kapılmayınız. Eğer mü`minseniz üstün gelecek olan taraf sizlersiniz.”
Amerikan orijinli de olsa Bugün Anneler Günü.
Nemrut’a kafa tutan atamız Hz. İbrahim’in;
Firavun’a kafa tutan İbrani Hz. Musa’nın;
Müşriklere kafa tutan Arap Hz. Muhammed’in;
Haçlılara kafa tutan Kürt Selahaddin’in;
Bizans’a kafa tutan Türk Alp Arslan’ın;
İtalyan Faşizmine kafa tutan Arap Ömer Muhtar’ın;
Seküler resmi ideolojiye kafa tutan Kürt Şeyh Said’in;
Seküler resmi ideolojiye kafa tutan Türk Atıf Hoca’nın;
Hayatı mücadele ile geçen Kürt Said Nursi’nin;
İngilizlere kafa tutan Arap Hasan el Benna’nın;
Sırplara kafa tutan Bilge Kral Boşnak Alia İzzetbegoviç’in ve
ABD’ye kafa tutan Usame bin Ladin’in hürmete layık annelerini saygıyla, minnetle ve rahmetle anıyorum.
Rahmi Maltaş