Üzüntü ve sıkıntı anında Peygamberimiz (s.a.v)’in yapmamızı tavsiye ettiği dua:
“Allah’ım! Ben Senin kulunum. Erkek ve kadın kullarının çocuğuyum. Alnım (kontrolüm) Senin elindedir. Benim hakkımda Senin hükmün geçerlidir. Senin, benim hakkımdaki takdirin adâlettir. Kendini isimlendirdiğin, Kitabında indirdiğin, kullarından birisine öğrettiğin veya katındaki gayb ilminde kendine has kıldığın Sana âit her isimle: Kur’an’ı, kalbimin baharı, göğsümün nûru, hüznümün ortadan kalkması ve kederimin gitmesi (için vesile) kıl(manı isterim)”,
derse, Allah Onun hüzün ve tasasını alır ve bunların yerine sevinç verir.” diye buyurdu.
Bunun üzerine sahâbe: “Ey Allah’ın elçisi! Bu sözleri öğrenmemiz gerekmez mi?" diye sordular.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de: “Elbette ki, bu sözleri işitenin onları öğrenmesi gerekir.” buyurdu.
(Ahmed b. Hanbel, Musned, I, 391;
Şuayb Arnavut, "senedi zayıftır" demiştir. (Ahmed b. Hanbel, Musned (Şuayb Arnavut thk.), 6/246(3712), 7/341 (4318)
Hakim ise, "hadis Muslim şartıyla sahihtir" demiştir. (Hakim, 1/690, Hadis no: 1877)
Dârakutnî, kusurlu bulmuş ve "Doğrusu Amr b. Merra'dan gelen ondan da Ebû Cafer Abdullah b. el- Musevvir'den mursel olarak Nebi'den (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurulan rivayettir. Nitekim Sevri de bunun böyle olduğunu söylemektedir." demiştir. (Dârakutnî, el-İlel, 5/188)
:مَا قَالَ عَبْدٌ قَطُّ إِذَا أَصَابَهُ هَمٌّ وَحَزَنٌ
اَللَّهُمَّ إِنِّي عَبْدُكَ، وَابْنُ عَبْدِكَ، وَابْنُ أَمَتِكَ، نَاصِيَتِي بِيَدِكَ، مَاضٍ فِيَّ حُكْمُكَ، عَدْلٌ فِيَّ قَضَاؤُكَ، أَسْأَلُكَ بِكُلِّ اسْمٍ هُوَ لَكَ، سَمَّيْتَ بِهِ نَفْسَكَ، أَوْ أَنْزَلْتَهُ فِي كِتَابِكَ، أَوْ عَلَّمْتَهُ أَحَدًا مِنْ خَلْقِكَ، أَوِ اسْتَأْثَرْتَ بِهِ فِي عِلْمِ الْغَيْبِ عِنْدَكَ، أَنْ تَجْعَلَ الْقُرْآنَ رَبِيعَ قَلْبِي، وَنُورَ صَدْرِي، وَجِلاَءَ حُزْنِي، وَذَهَابَ هَمِّي إِلاَّ أَذْهَبَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ هَمَّهُ، وَأَبْدَلَهُ مَكَانَ حُزْنِهِ فَرَحًا،
قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ! يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَعَلَّمَ هَؤُلاَءِ الْكَلِمَاتِ؟
قَالَ: أَجَلْ، يَنْبَغِي لِمَنْ سَمِعَهُنَّ أَنْ يَتَعَلَّمَهُنَّ رواه
( أحمد وصححه الألباني )
“Bir kula herhangi bir üzüntü veya tasa isabet eder de: اَللَّهُمَّ إِنِّي عَبْدُكَ، وَابْنُ عَبْدِكَ، وَابْنُ أَمَتِكَ، نَاصِيَتِي بِيَدِكَ، مَاضٍ فِيَّ حُكْمُكَ، عَدْلٌ فِيَّ قَضَاؤُكَ، أَسْأَلُكَ بِكُلِّ اسْمٍ هُوَ لَكَ، سَمَّيْتَ بِهِ نَفْسَكَ، أَوْ أَنْزَلْتَهُ فِي كِتَابِكَ، أَوْ عَلَّمْتَهُ أَحَدًا مِنْ خَلْقِكَ، أَوِ اسْتَأْثَرْتَ بِهِ فِي عِلْمِ الْغَيْبِ عِنْدَكَ، أَنْ تَجْعَلَ الْقُرْآنَ رَبِيعَ قَلْبِي، وَنُورَ صَدْرِي، وَجِلاَءَ حُزْنِي، وَذَهَابَ هَمِّي إِلاَّ أَذْهَبَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ هَمَّهُ، وَأَبْدَلَهُ مَكَانَ حُزْنِهِ فَرَحًا،
قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ! يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَعَلَّمَ هَؤُلاَءِ الْكَلِمَاتِ؟
قَالَ: أَجَلْ، يَنْبَغِي لِمَنْ سَمِعَهُنَّ أَنْ يَتَعَلَّمَهُنَّ رواه
( أحمد وصححه الألباني )
“Allah’ım! Ben Senin kulunum. Erkek ve kadın kullarının çocuğuyum. Alnım (kontrolüm) Senin elindedir. Benim hakkımda Senin hükmün geçerlidir. Senin, benim hakkımdaki takdirin adâlettir. Kendini isimlendirdiğin, Kitabında indirdiğin, kullarından birisine öğrettiğin veya katındaki gayb ilminde kendine has kıldığın Sana âit her isimle: Kur’an’ı, kalbimin baharı, göğsümün nûru, hüznümün ortadan kalkması ve kederimin gitmesi (için vesile) kıl(manı isterim)”,
derse, Allah Onun hüzün ve tasasını alır ve bunların yerine sevinç verir.” diye buyurdu.
Bunun üzerine sahâbe: “Ey Allah’ın elçisi! Bu sözleri öğrenmemiz gerekmez mi?" diye sordular.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de: “Elbette ki, bu sözleri işitenin onları öğrenmesi gerekir.” buyurdu.
(Ahmed b. Hanbel, Musned, I, 391;
Şuayb Arnavut, "senedi zayıftır" demiştir. (Ahmed b. Hanbel, Musned (Şuayb Arnavut thk.), 6/246(3712), 7/341 (4318)
Hakim ise, "hadis Muslim şartıyla sahihtir" demiştir. (Hakim, 1/690, Hadis no: 1877)
Dârakutnî, kusurlu bulmuş ve "Doğrusu Amr b. Merra'dan gelen ondan da Ebû Cafer Abdullah b. el- Musevvir'den mursel olarak Nebi'den (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurulan rivayettir. Nitekim Sevri de bunun böyle olduğunu söylemektedir." demiştir. (Dârakutnî, el-İlel, 5/188)