C
Çevrimdışı
Mü’minlere Vela, Kafirlere Düşmanlık Göstermek
Vela İle İlgili Açıklamalar
ALLAH-u Teâlâ'nın kafirlere yapılmasını yasakladığı velanın manası nedir?
Bunu çok iyi bilmek gerekir. Çünkü bu mana eksiksiz olarak bilindiğinde doğru olarak hayata aktarılır ve bu konuda hataya düşmekten emin olunabilir.
Vela : Kelime olarak; yaklaşmak, yakınlaşmak, iç içe olmak demektir.
Şer’i manası ise; zahiren ve batınen sevmek, saygı göstermek, yardım etmek, ikramda bulunmak ve itaat etmek demektir.
Velayet : Sevmek, dost olmak ve yakın olmaktır. Adavetin tersidir.
Adavet ise; düşman olmak, sevmemek ve uzaklaşmak demektir.
Muvalat : Peşinden gitmek, itaat etmek demektir.
Veli : Yakın olan dost manasındadır. Düşmanın zıddıdır.
Mevla : Bu kelime veli kelimesinden türemiştir ve Rab, Malik, efendi, nimet verici, azab edici, azadlı köle, yardımcı, sevilen, tabi olan, antlaşmalı (müttefik), himayesine alan, amca çocuğu, hısımlık, akrabalık, köle, kendisine nimet verilen manalarına gelir. Dikkat edilirse bu manaların hepsinin sevgi ve dostluğu ifade ettiği görülür.
Kafirlere vela göstermek ise; sözle, amelle veya niyetle onlara yaklaşmak, yardım etmek, onları desteklemek, itaat etmek, onlara sevgi ve saygı göstermektir.
Bu manadaki velayet yalnızca mü’minlere yapılmalı, en yakın akrabalar bile olsa kafirlere yapılmamalıdır. Yalnız mü’minlere yapılması gereken bu velayeti ALLAH’ın hükümlerine boyun eğmeyen, hayatlarını ALLAH-u Teâlâ’nın hükümlerine göre düzenlemeyen kafirlere yapan kişi ALLAH’la ilişkisini kesmiş ve kafir olmuş olur.
Kafirlere yapılması yasak olan velayı ALLAH-u Teâlâ ayetlerde, Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem ise hadislerde açıklamıştır.
ALLAH-u Teâlâ, mana bakımından vela kapsamına girdiği halde bazı meselelerde belli şartlar dahilinde kafirlere vela göstermeye izin vermiştir. Bunun dışındaki vela türlerini kafirlere göstermeyi ise yasaklamıştır. Bu vela türleri yalnız mü’minlere yapılır. Çünkü bu, imanın bir gereğidir.
Kafirlere vela meselesi, iman-küfür meselesidir.
Zaten bu mesele iyice açıklanmalıdır ki, mü’minler velanın manasını tam ve doğru olarak hiç eksiksiz bilsinler, velayı kafirlere değil yalnız mü’minlere göstersinler.
ALLAH-u Teâlâ daha ilk indirdiği ayetlerde velanın manasını açıklamış, daha sonra da hem Mekki hem Medeni ayetlerde bu konuyu defalarca gündeme getirerek detaylarını ortaya koymuştur.
Bazı müslümanların kafirlere vela sayılacak hareketleri yapmaları vela konusunun daha önce net bir şekilde açıklanmamış ve yasaklanmamış olduğunu göstermez. Çünkü bazı müslümanların İslami meseleleri anlamamaları veya bazı meselelere muhalefet etmeleri o konuların daha önce açıklanmadığı anlamına gelmez. Bu gibi haller her İslam toplumunda bazı meseleleri anlayamayan zayıf kişilerin varolabileceğini gösterir.
ALLAH-u Teâlâ tağutu red ve vela gibi meseleleri daha ilk ayetlerde açıkladığı halde daha sonra hem Mekki hem de Medeni ayetlerde tekrar tekrar üzerinde durmuştur.
Mesela tağutu red emri net olarak Medine’de inmiştir.
ALLAH-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Kim tağutu inkar edip ALLAH’a iman ederse kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuştur. Muhakkak ki ALLAH Semi’dir, Alim’dir." (Bakara: 256)
Fakat bu, tağutu red emrinin ilk olarak bu ayetle Medine’de verildiği, daha önce böyle bir emrin verilmediği anlamına gelmez. Çünkü ALLAH-u Teâlâ tağutu reddetmeyi daha ilk ayetlerde emretmişti.
ALLAH-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Elbiseni temizle, kötü şeylerden sakın." (Müddessir: 4-5)
ALLAH-u Teâlâ bu ayette Rasulü Muhammed sallALLAHu aleyhi ve sellem’e amellerini şirkten temizlemesini, putlardan ve puta tapanlardan uzak durmasını emrediyor. Buradaki emir her ne kadar Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem için ise de bütün müslümanları kapsar.
Bu da gösteriyor ki; ALLAH-u Teâlâ daha ilk ayetlerde tağutu red konusunu ele almıştır. Çünkü İslam’ın temeli, bütün şekil ve türleriyle tağutları reddedip yalnız ALLAH’a ibadet etmeye dayanmaktadır. "La ilahe illALLAH" kelimesi de bunu ifade eden en güzel kelimedir. İslam dini işte bu gerçek üzerine bina olmuş ve Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem daha geldiği ilk günde bunu açıklamıştır.
İşte böyle konuların elbette daha en başta anlatılması, açıklanması ve sınırlarının çizilmesi gerekir. Zaten böyle olmuştur.
Aynı şekilde müslümanların yalnız ALLAH’a ve müslümanlara vela göstermesi, ALLAH’ın hükümlerini kabul etmeyen ve bu hükümleri hayata tatbik etmeye çağrıldıklarında yüz çeviren kafirlere ise vela göstermemesi gerektiği ilk müslümanlara bildirilmiş, onlar da bunu kabul edip hayatlarına aksettirmişlerdi.
Mekke dönemindeki müslümanların hayatını okuyanlar bunu apaçık bir şekilde görebilirler. Kafirlere vela göstermek daha önceki ayetlerde yasaklandığı halde bu yasağın tekrar tekrar değişik üslublarla bir çok ayette ele alınması bu meselenin ne kadar önemli olduğunu ve Medine İslam devletinde bazı kimselerin Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’den yeterli İslam terbiyesi almadıkları için bu meseleyi kavrayamadıklarını veya kendi anlayışlarına göre te’vil ettiklerini göstermektedir. Bu sebeple ALLAH-u Teâlâ nasıl ki tağutun reddedilmesi gerektiğini bildiren değişik üsluplarda ayetler indirerek bu konuyu detaylı bir şekilde açıklamışsa aynı şekilde vela konusunu da te’vile mahal bırakmayan, kesin hüküm bildiren ayetler indirerek tüm detaylarıyla açıklamıştır. Bu ayetler indikten sonra artık vela konusunda şeriatin caiz kıldıkları dışında tüm mazeretler ortadan kalkmıştır.
Mekke dönemindeki müslümanlar İslam’a girdikleri anda artık yalnız mü’minleri sevmek, yalnız onlarla haşir-neşir olmak, yalnız mü’minlerin liderinden emir almak, bütün kafir adetlerine şüpheyle bakmak gerektiğini çok iyi biliyor ve hayatlarında bunları uyguluyorlardı.
Onlar kalpleriyle İslam’ı kabul edip dilleriyle bu kabulü ikrar ettikleri andan itibaren, kafirlerle aralarında aşılması mümkün olmayan bir seddin bulunduğunu net olarak görüyor ve kafirlere karşı her müslümanın göstermesi gereken tavrı gösteriyorlardı.
Hatta bu konuda aşırı giderek hataya ve küfre düşmemek için ALLAH’ın kafirlere karşı yapmayı yasaklamadığı iyi muamele ve iyilikte bulunmayı bile Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’den izin almadan yapmıyorlardı. Esma radıyALLAHu anh’nın, o an kafir olan annesine iyilik yapmak istediğinde Rasulullah’den buna dair izin istemesi bu meseleyle ilgili örneklerden sadece bir tanesidir.
Esma binti Ebu Bekir radıyALLAHu anh şöyle dedi:
Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem zamanında müşrik olan annem beni ziyaret etmek için yanıma geldi. Bunun üzerine Rasulullah’a:
"Anneme iyi davranabilir miyim?" diye sordum.
Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem:
"Evet"cevabını verdi. Bunun üzerine Mumtahine: 8 ayeti indi." (Buhari)
İnsan fıtratında akrabalara ve eski dostlara karşı bir sevgi, bir yakınlık vardır. Bu sebeple İslamı tam olarak anlayamayan kişiler bu konuda hataya düşebilirler. Nelerin yasak olan vela, nelerin helal kılınan iyilikte bulunmak kapsamına girdiğini ayırd edemeyebilirler. Fakat yasak kılınan vela türlerinden bazıları net ve açık olduğu için Mekke ve Medine devirlerinde bu konularda hiç bir müslüman hataya düşmemiştir
Vela İle İlgili Açıklamalar
ALLAH-u Teâlâ'nın kafirlere yapılmasını yasakladığı velanın manası nedir?
Bunu çok iyi bilmek gerekir. Çünkü bu mana eksiksiz olarak bilindiğinde doğru olarak hayata aktarılır ve bu konuda hataya düşmekten emin olunabilir.
Vela : Kelime olarak; yaklaşmak, yakınlaşmak, iç içe olmak demektir.
Şer’i manası ise; zahiren ve batınen sevmek, saygı göstermek, yardım etmek, ikramda bulunmak ve itaat etmek demektir.
Velayet : Sevmek, dost olmak ve yakın olmaktır. Adavetin tersidir.
Adavet ise; düşman olmak, sevmemek ve uzaklaşmak demektir.
Muvalat : Peşinden gitmek, itaat etmek demektir.
Veli : Yakın olan dost manasındadır. Düşmanın zıddıdır.
Mevla : Bu kelime veli kelimesinden türemiştir ve Rab, Malik, efendi, nimet verici, azab edici, azadlı köle, yardımcı, sevilen, tabi olan, antlaşmalı (müttefik), himayesine alan, amca çocuğu, hısımlık, akrabalık, köle, kendisine nimet verilen manalarına gelir. Dikkat edilirse bu manaların hepsinin sevgi ve dostluğu ifade ettiği görülür.
Kafirlere vela göstermek ise; sözle, amelle veya niyetle onlara yaklaşmak, yardım etmek, onları desteklemek, itaat etmek, onlara sevgi ve saygı göstermektir.
Bu manadaki velayet yalnızca mü’minlere yapılmalı, en yakın akrabalar bile olsa kafirlere yapılmamalıdır. Yalnız mü’minlere yapılması gereken bu velayeti ALLAH’ın hükümlerine boyun eğmeyen, hayatlarını ALLAH-u Teâlâ’nın hükümlerine göre düzenlemeyen kafirlere yapan kişi ALLAH’la ilişkisini kesmiş ve kafir olmuş olur.
Kafirlere yapılması yasak olan velayı ALLAH-u Teâlâ ayetlerde, Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem ise hadislerde açıklamıştır.
ALLAH-u Teâlâ, mana bakımından vela kapsamına girdiği halde bazı meselelerde belli şartlar dahilinde kafirlere vela göstermeye izin vermiştir. Bunun dışındaki vela türlerini kafirlere göstermeyi ise yasaklamıştır. Bu vela türleri yalnız mü’minlere yapılır. Çünkü bu, imanın bir gereğidir.
Kafirlere vela meselesi, iman-küfür meselesidir.
Zaten bu mesele iyice açıklanmalıdır ki, mü’minler velanın manasını tam ve doğru olarak hiç eksiksiz bilsinler, velayı kafirlere değil yalnız mü’minlere göstersinler.
ALLAH-u Teâlâ daha ilk indirdiği ayetlerde velanın manasını açıklamış, daha sonra da hem Mekki hem Medeni ayetlerde bu konuyu defalarca gündeme getirerek detaylarını ortaya koymuştur.
Bazı müslümanların kafirlere vela sayılacak hareketleri yapmaları vela konusunun daha önce net bir şekilde açıklanmamış ve yasaklanmamış olduğunu göstermez. Çünkü bazı müslümanların İslami meseleleri anlamamaları veya bazı meselelere muhalefet etmeleri o konuların daha önce açıklanmadığı anlamına gelmez. Bu gibi haller her İslam toplumunda bazı meseleleri anlayamayan zayıf kişilerin varolabileceğini gösterir.
ALLAH-u Teâlâ tağutu red ve vela gibi meseleleri daha ilk ayetlerde açıkladığı halde daha sonra hem Mekki hem de Medeni ayetlerde tekrar tekrar üzerinde durmuştur.
Mesela tağutu red emri net olarak Medine’de inmiştir.
ALLAH-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Kim tağutu inkar edip ALLAH’a iman ederse kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuştur. Muhakkak ki ALLAH Semi’dir, Alim’dir." (Bakara: 256)
Fakat bu, tağutu red emrinin ilk olarak bu ayetle Medine’de verildiği, daha önce böyle bir emrin verilmediği anlamına gelmez. Çünkü ALLAH-u Teâlâ tağutu reddetmeyi daha ilk ayetlerde emretmişti.
ALLAH-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Elbiseni temizle, kötü şeylerden sakın." (Müddessir: 4-5)
ALLAH-u Teâlâ bu ayette Rasulü Muhammed sallALLAHu aleyhi ve sellem’e amellerini şirkten temizlemesini, putlardan ve puta tapanlardan uzak durmasını emrediyor. Buradaki emir her ne kadar Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem için ise de bütün müslümanları kapsar.
Bu da gösteriyor ki; ALLAH-u Teâlâ daha ilk ayetlerde tağutu red konusunu ele almıştır. Çünkü İslam’ın temeli, bütün şekil ve türleriyle tağutları reddedip yalnız ALLAH’a ibadet etmeye dayanmaktadır. "La ilahe illALLAH" kelimesi de bunu ifade eden en güzel kelimedir. İslam dini işte bu gerçek üzerine bina olmuş ve Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem daha geldiği ilk günde bunu açıklamıştır.
İşte böyle konuların elbette daha en başta anlatılması, açıklanması ve sınırlarının çizilmesi gerekir. Zaten böyle olmuştur.
Aynı şekilde müslümanların yalnız ALLAH’a ve müslümanlara vela göstermesi, ALLAH’ın hükümlerini kabul etmeyen ve bu hükümleri hayata tatbik etmeye çağrıldıklarında yüz çeviren kafirlere ise vela göstermemesi gerektiği ilk müslümanlara bildirilmiş, onlar da bunu kabul edip hayatlarına aksettirmişlerdi.
Mekke dönemindeki müslümanların hayatını okuyanlar bunu apaçık bir şekilde görebilirler. Kafirlere vela göstermek daha önceki ayetlerde yasaklandığı halde bu yasağın tekrar tekrar değişik üslublarla bir çok ayette ele alınması bu meselenin ne kadar önemli olduğunu ve Medine İslam devletinde bazı kimselerin Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’den yeterli İslam terbiyesi almadıkları için bu meseleyi kavrayamadıklarını veya kendi anlayışlarına göre te’vil ettiklerini göstermektedir. Bu sebeple ALLAH-u Teâlâ nasıl ki tağutun reddedilmesi gerektiğini bildiren değişik üsluplarda ayetler indirerek bu konuyu detaylı bir şekilde açıklamışsa aynı şekilde vela konusunu da te’vile mahal bırakmayan, kesin hüküm bildiren ayetler indirerek tüm detaylarıyla açıklamıştır. Bu ayetler indikten sonra artık vela konusunda şeriatin caiz kıldıkları dışında tüm mazeretler ortadan kalkmıştır.
Mekke dönemindeki müslümanlar İslam’a girdikleri anda artık yalnız mü’minleri sevmek, yalnız onlarla haşir-neşir olmak, yalnız mü’minlerin liderinden emir almak, bütün kafir adetlerine şüpheyle bakmak gerektiğini çok iyi biliyor ve hayatlarında bunları uyguluyorlardı.
Onlar kalpleriyle İslam’ı kabul edip dilleriyle bu kabulü ikrar ettikleri andan itibaren, kafirlerle aralarında aşılması mümkün olmayan bir seddin bulunduğunu net olarak görüyor ve kafirlere karşı her müslümanın göstermesi gereken tavrı gösteriyorlardı.
Hatta bu konuda aşırı giderek hataya ve küfre düşmemek için ALLAH’ın kafirlere karşı yapmayı yasaklamadığı iyi muamele ve iyilikte bulunmayı bile Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’den izin almadan yapmıyorlardı. Esma radıyALLAHu anh’nın, o an kafir olan annesine iyilik yapmak istediğinde Rasulullah’den buna dair izin istemesi bu meseleyle ilgili örneklerden sadece bir tanesidir.
Esma binti Ebu Bekir radıyALLAHu anh şöyle dedi:
Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem zamanında müşrik olan annem beni ziyaret etmek için yanıma geldi. Bunun üzerine Rasulullah’a:
"Anneme iyi davranabilir miyim?" diye sordum.
Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem:
"Evet"cevabını verdi. Bunun üzerine Mumtahine: 8 ayeti indi." (Buhari)
İnsan fıtratında akrabalara ve eski dostlara karşı bir sevgi, bir yakınlık vardır. Bu sebeple İslamı tam olarak anlayamayan kişiler bu konuda hataya düşebilirler. Nelerin yasak olan vela, nelerin helal kılınan iyilikte bulunmak kapsamına girdiğini ayırd edemeyebilirler. Fakat yasak kılınan vela türlerinden bazıları net ve açık olduğu için Mekke ve Medine devirlerinde bu konularda hiç bir müslüman hataya düşmemiştir