Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber X Partiye Oy Vermeyen Kafirdir!

T Çevrimdışı

Talha bin Asım et-Turkî

Sen neden korkuyorsun ölmek varken kaderde?!.
İslam-TR Üyesi
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته

Oy kullanmak Vacib'tir diyen şahsı onayanlar bunuda onaması gerek -zannımca-. Oy kullanmak Vacib'tir diyen şahıs sanmıyorum ki CHP için söylememiştir bu sözünü -. Büyük ihtimal AKP için söylemiştir-. Aman Ya Rabbi! İnsanlar ne kadar gafil. Taikatçıların çoğu böyledir, kendisi zavallıdır ama karşıyı zavallı görür/acıyarak bakar.

السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
 
Son düzenleme:
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
normal onların mezhebi AKP .haliyle baana oy vermiyorsan sen cehapelisin demeye getirecekler "forumda da örnekleri görülür arada sırada" bu da siyasi tekfirleri olmakta , bu adam ise düzden gitmiş oluyor direk kafir diyor. bu arada tayyoput gene ağlama moduna geçmiş beni asarlar diye seni kim niye assın , senin siyaset yasağını kaldıran seni asarmı hiç :D
 
İsmet Esendal Çevrimdışı

İsmet Esendal

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bunları kaale almaya bile gerek yok elbet de benim buradaki abilere bir sorum olacak. Eğer Chp ve Akp'nin oyları birbirine çok yakın olsaydı, böyle bir kritik bir durumda oy kullanır mıydınız?
 
T Çevrimdışı

Talha bin Asım et-Turkî

Sen neden korkuyorsun ölmek varken kaderde?!.
İslam-TR Üyesi
Bunları kaale almaya bile gerek yok elbet de benim buradaki abilere bir sorum olacak. Eğer Chp ve Akp'nin oyları birbirine çok yakın olsaydı, böyle bir kritik bir durumda oy kullanır mıydınız?

السلام عليكم ورحمة الله وبركاته

Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Herkim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. (Ahzâb Suresi, 36-37)

Demokratik seçimlerde oy kullanmanın hükmü açık ve nettir. Oy kullanmak Büyük ŞİRK'tir. Oy kullanan Allah Teala'nın sıfatlarını başka birisine yüklemiş demektir. İman: Kalp ile Tastik, Dil ile İkrar ve Uzuvlarla Ameldir. Biz Mürcie değiliz, Ehl-i Sünnet Ve'l-Cemaat'iz. Bir kişi Allah Teala'nın sıfatlarını başkasına -oy kullanarak vesaire- yüklerse o kişi müşrik olur. Kalbiyle İman etsede, Diliyle tastk etsede -Uzuvlarla küfür işlemiştir-. Allah ve Rasulü bir konuda hüküm vermiş ise mutlak bir hikmeti vardır. Bunu kıt akıllar çözemezler. Kendi akıllarına göre mantık hesabı yapan asalaklar Allah Teala'dan daha mı çok ilim sahibidirler şaşarım.

السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Oy vermek gibi fiillerin, oy verenlerin niyetine göre yani eger kisi "bunlar bu bozuk düzeni düzeltebilirler" gibisinden düsünerek oyunu kullaniyorsa o zaman bu sirk degildir diyebilirmiyiz?

Cevap: Dikkat edilmesi gereken ve zaman zaman bir çok kişilerin istismarına yol açan bir konu vardır. Bu da amel niyet ilişkisidir. Bir çok insanlar -ameller niyetlere göredir- hadisinin arkasına sığınarak Amel-niyet münasebetini çok çarpık bir şekilde yorumlamışlardır. Özellikle bunlar bulundukları mevki ve makamlardan tağutun kendilerine bahşettiği imkanlardan vazgeçmeyenlerdir. Bunlar durumlarını meşrulaştırmak ve İslam’i bir kılıfa sokmak isterler. Bunun için bir takım dini ıstılahları özellikle dinin temel kaynağı durumunda olan Kur’an ve Sünnet’ten deliller getirerek kendi basit zevklerini ve dünyevi çıkarlarını İlahi bir temele dayandırmaya çalışırlar. Zaten bu tarih boyunca da hep böyle olmuştur. Krallar ve hükümdarlar bile makamlarını meşrulaştırmak için zaman zaman durumlarını ilahi bir kaynağa dayandırma ihtiyacını hissetmişlerdir. Eski Mısırlılarda Firavun Tanrının oğludur. Hükümdarlık yetkisini Tanrıdan almıştır. Çinlilerde de durum böyledir. Kral semavi hükümdarın oğludur.


Şeriatin haram ve küfür gördüğü bütün ameller niyete göre midir?

Bütün İslâm alimlerine göre; iyi niyet, dince yasaklanmış olan bir işin yapılmasına cevaz değildir. Ve o işin kötülük ve günah vasfını da ortadan kaldırmaz. Ancak dinin hoş gördüğü ve İslâm’ın temel prensipleriyle çatışmayan şeriata uygun ameller niyete göredir ve ancak böyle işler için yapılan niyetler sevap getirir.

Şeriatın haram veya küfür gördüğü ameller asla niyete göre değildir. Bir müslüman şirk, küfür ve haram olan bir ameli işlerken onu iyi niyetle işliyor olsa bile bu küfürdür iyi niyeti onu müşrik olmaktan kurtarmaz.

Müşrikler bile putlara ibadet ederken iyi niyetli olduklarını, niyetlerinin Allah’a yaklaşmak olduğunu dile getiriyor ve şöyle diyorlardı:

“Biz onlara ancak bizi daha çok Allah’a yaklaştırsın diye ibadet ediyoruz” (Zümer: 3)

Eğer şeriatin haram ve küfür gördüğü bütün ameller de niyetlere göre ise Rasulullah zamanında ki müşrikler de iyi yapıyorlar demektir ki buda küfürdür.


Mü’minlerin emiri Ebu Hafs Ömer b. El-Hattab b. Nüfeyl b. Abdi’l-Uzza b. Riyah b. Abdillah Kurt b. Rezah b. Adiyy b. Ka’b b. Lüeyy b. Galib el-Kureşi el-Adevi’den (r.a) rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

Rasulullah (s.a.v)’i şöyle buyururken dinledim:

“Ameller niyetlere göredir. Bir kimse için ancak niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti Allah ve Rasulü’ne ise onun hicreti Allah’a ve Rasulü’nedir. Eline geçireceği bir dünyalık veya nikahlanacağı bir kadından dolayı hicret eden kimsenin hicreti, hicretine sebep olan şeyedir.”

Bu hadisi, Muhaddislerin en önde geleni Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail b. İbrahim b. Muğire b. Berdizbeh el-Buhari ve Ebu’l-Hüseyin Müslim b. Haccac b. Müslim el-Kuşeyri en-Nisaburi Hadis sahasında yazılmış kitapların en sahihi olan Sahih’lerinde rivayet etmişlerdir.

Ameller niyetlere göredir hadisini küfür ve şirk ameller için kendilerine bir ruhsat gören kimselere sormak lazım Rasulullah kendisine teklif edilen darun nedve ve cahiliyye parlementosunun başına geçme teklifini;

“Ameller niyete göredir” deyip ben bunların küfür meclisine gireyim, “çaktırmadan yavaş yavaş islami tebliğ ederim, hem müslümanlara yapılan işkence ve eziyetleri önlerim” demiş midir? dememiştir.

Ameller niyete göre diyerek her yapılan işi bu söz ile faaliyete geçiren sözde müslüman olan müşrikler o zaman da olsa idi; o devirde oraya da hiç çekinmeden benim niyetim iyidir diyerek girerlerdi. Ama Rasulullah tam tersini yapmıştır.

İmam Ebu Hanife böylesi zatlara gereken en güzel cevabı vermiştir ki O da: “İyi niyet kötü ameli iyi yapmaz” cevabıdır.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah-u Teâlâ Dışında Şeriat -Kanun- Koyan

Kanun koyan ile kanunu uygulayan arasında fark vardır. Zamanımızda kanun koyan, yasama organı olarak isimlendirilir. Kanunları uygulayan ise yürütme organı olarak isimlendirilir. Yürütme organı; yasama organının koyduğu kanunları yürürlüğe koyar.

Allah-u Teâlâ dışında kanun koyan, bir şahıs olabileceği gibi, bir hayat sistemi, bir topluluk, bir parti, millet meclisi, bir din adamı, bir rahip veya din kisvesine bürünmüş bir şeyh ve bunlar gibi başka şeyler de olabilir.


Genel olarak şöyle diyorum:

Bir şey hakkında Allah-u Teâlâ'ya muhalefet ederek helal veya haram, iyi veya kötü diyen veya sadece Allah-u Teâlâ'nın hakkı olan kanun koyma yetkisinin kendisinde olduğunu iddia ederek heva ve hevesinin uygun gördüğü kanunları insanlara koyan kimse, kendisini Allah-u Teâlâ'ya denk kılmış ve tagut olmuştur. Müslümana farz olan şey; böyle bir kimseyi reddedip, tekfir etmektir.

Böyle bir kimse; Allah-u Teâlâ'nın:

"Reddetmeleri emrolunmuşken ona muhakeme olmak isterler" (Nisa: 60) ayetinin hükmüne girer.

Bu kimsenin kanunlarına muhakeme olan, Allah-u Teâlâ'ya ait olan teşri özelliğini ona veren ve ona itaat edip boyun eğen bir kimse, o kimseye ibadet etmiş olur. Oysa bu özellik sadece Allah-u Teâlâ'ya ait bir özelliktir. Kanun koyma, kanunlarına boyun eğilme hakkı sadece Allah-u Teâlâ'ya aittir. Bu konuda kendisine asla ortak kabul etmez.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"O’nun, hükmünde hiçbir ortağı yoktur." (Kehf: 26)

Her kim Allah-u Teâlâ'dan başkasına kanun koyma hakkını verir ve ona muhakeme olursa işte o kimse, namaz kılsa, oruç tutsa ve müslüman olduğunu söylese de onun Allah-u Teâlâ'dan başka bir rab ve ilah olduğunu kabul etmiş ve onu kendisine ilah edinmiştir. Böyle bir kimse için Allah-u Teâlâ'nın şu sözü uygun düşer:

"Onlar hahamlarını, rahiblerini... Allah’tan başka rabler edindiler." (Tevbe: 31)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
“Ey iman edenler! Allah’tan korkulması gerekti-ği gibi korkun ve sizler ancak müslümanlar olarak ölün!”
(Ali İmran: 102)

Demokratik sistem içerisinde İslam'ı hakim kılabileceklerini iddia eden, aşırı Parti savunanların ileri gelenleri ile Parti'nin küfür olup olmadığını tartıştık.
Partici olan kimse Parti kuranları ve bu Partilere oy verip destek-leyenleri niçin tekfir ettiğimizi sordular.
Kendilerine ; Rasulullah (s.a.s) Rasul olarak gönderildiğinde, Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyen Kureyyiş müşrikleri o an Mekke'nin yönetimini elinde bulunduruyordu. Müşriklerin yönetim şekli ise günümüz Demokratik sistemine benzer bir sistemle yönetiliyordu.
Rasulullah (sas) Mekke müşriklerini Allah'tan başka kendi kanunlarına tabi oldukları, Mekke yönetimini ve ilahlarını reddedip yalnız Allah'ın hüküm ve yasalarını kabul edip, ibadeti yalnız Allah'a yapmaya, onun dışındakileri ise reddetmeye çağırıyordu
Allah Rasulünün bu daveti üzerine Allah'ın kendisine hidayet ettiği kimseler, Allah'ın dinine akın akın girmeye başladı. Rasulün çağırdığı "Tevhid dini" anayı kızdan, babayı oğuldan, kardeşi kardeşten ayırıyordu. Mekke müşrikleri ailelerinin dağıldığını, sahte İlah ve kanunlarının reddedildiğini, saltanatlarının sarsılmaya başladığını gördüğünde, hemen Rasulullah (s.a.s) ile görüşmeye başladılar. Dediler ki; "Ey Muhammed! Biz seni iyi bilirdik, fakat sen bize öyle bir kötülük getirdin ki; Anayı kızdan, babayı oğuldan ve kardeşi kardeşten ayırdın, bizi mahvettin. Bunları yapmakla ne istiyorsun, amacın nedir? Eğer bunu yapmakla maksadın; Kral olmaksa, seni başımıza Kral yapalım; yok eğer bu dini getirmekteki amacın zengin olmaksa, Seni en zenginimiz yapalım. Yok eğer bundan muradın en güzel kızlarla evlenmekse, en güzel kızlarımızı, sana verelim. Yok eğer bu sana isabet eden bir hastalık ise; bütün imkanlarımızı senin tedavinde sarfedelim. Eğer bu teklifleri kabul etmessen; gel biraz sen bizim kanun ve kurallarımıza uyup saygı duy, biraz da biz senin İlahına ibadet edip saygı duyalım." ve yönetimde ortaklaşalım dediler.
Allah Rasulü'nün cevabı; "Ayı sağ elime Güneşi de sol elime koysanız yine de davamdan vazgeçmem." oldu.
(Siyeri İbni Hişam)
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Eğer o, (Muhammed) bazı laflar uydurup bize iftira etsiydi." "Elbette onun sağ elini veya gücünü kuvvetini alırdık"şah damarını koparırdık.
(Hakka: 44-45)
İşte Allah'ın Rasulü (s.a.s), Allah'ın hükümleriyle hükmedilmediği bir ortamda yapılan bütün teklifleri reddediyor. Ve bu teklifleri kabul etmenin, Allah'ın kendisine bildirdiği davadan vazgeçmek olduğunu haykırıyordu. Size gelince; müslüman olduğunuzu iddia etmekle birlikte, Allah Rasulü'nün, bütün seçeneklere rağmen reddetiği teklifleri sizler kabul ediyorsunuz. Allah Rasulü, yapılan teklifleri kabul ettiği takdirde davasından vazgeçmiş oluyordu. Siz hâla nasıl müslüman kalabiliyorsunuz. Yoksa Allah'ın Rasulüne bildirmediği birşeyi, size mi bildirdi de ondan dolayı Parti kurarak İslam'ı hakim kılmaya çalışıyorsunuz.
Zaten Parti kurmakla Allah'ın, Rasulüne bildirmediği birşeyi size bildirdiğini iddia etmiş oluyorsunuz, siz ise kendinize göre İslam dışı gördüğünüz bir Partiyle, koalisyon yapıp betondan yapılmış Heykel ve Putlarına saygı duruşunda daima bulundunuz ve bulunmaktasınız. Siz İktidar olduğunuzda bu Devleti hangi kanunlarla yönettiniz. Allah (c.c) Kur'an'da; "Allah'ın indirdikleriyli hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir." buyuruyor.
(Maide: 44)

Bu kafir kanunları ile hükmetmenize rağmen hâla nasıl müslüman kalabiliyorsunuz. Allah (c.c) Bu ayetle sizin kafir olduğunuzu bildiriyor, siz ise hâla müslüman olduğunuz söyleyip Halkı kandırıyorsunuz, fakat Allah'ı ve gerçek müslümanları kandıramazsınız. Siz diyorsunuz ki; Parti bir araçtır, amaç değildir. "Allah'a şirk koşularak Allah'ın dini hakim kılınamaz. Eğer öyle olsaydı Rasulullah (s.a.s) yapılan teklifleri kabul ederdi ve yönetimi ele geçirir ve sonra da bütün müşrikleri, davasına boyun eğdirirdi ve bu onun için bir amaç değil araç olabilirdi. Fakat Allah Rasulü (s.a.s) vahye göre hareket ettiği için kafasına göre hareket edemezdi. Zaten bu tekliflerde onun için bir araç olmadı. Örneğin bir kimse Allah rızası için namaza dursa fakat ayak ayak üzerine atarak kılsa, Allah bu namazı kabul edir mi? Tabî ki etmez" diyeceksiniz. Bir ibadetin kabul olması için niyetin de şeklinde de Allah'ın istediği ve razı olduğu şekilde olursa Allah o ameli kabul eder. Fakat sizin her ne kadar niyetiniz. Allah rızası için olsa da Allah'ın değilde kafirlerin istediği şekilde İslam'ı hakim kılmaya çalıştığınız için Allah (c.c.) niyetinizi kabul etmediğigibi sizide müslüman olarak görmez hem de bu çalışmanızı sizden kabul etmez.

Aşırı parti savunucusu olan bu kimse "Demokrasinin ve seçim sisteminin küfür olduğunu açık bir şekilde ortaya koyan Kur'an ve sahih sünnette bir delil varmı?" diye sordu. Kendisine, İslam'da her hangi bir amel işlendikten sonra bu amalin caiz olup olmadığına delil aranmaz. Daha o, amel işlenmeden Kur'an ve sünnetten bu amelin caizliğini açık ve net bir şekilde ortaya koyan bir nassın olup olmadığına bakılır ki insan küfre, şirke, harama düşmesin. Demokrasiye gelince Demokraside insanların kendi nefsi ve arzularına göre çıkardıkları kanun ve yasalar insanların günlük yaşantılarını belirler. Demokraside insanlar Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezler. Kendi yanlarından çıkardıkları hükümlerle hükmederler.

Bu hususta Allah'u Teala hakınızda şöyle buyuruyor:
"Her kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kandileridir.
(Maide: 44) İslam'da ise hükmün tamamı Allah'a aittir:
"Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir. (Yusuf: 40)

Seçim sistemine gelince, İslam küfre seçim hakkı tanımaz. Bir tarafa İslam'ı bir tarafada küfrü koyup insanlara isteyen istediğini seçsin diye bir hak tanımaz. Küfre böyle bir hak tanımak küfürtür.
Allah'u Teala şöyle buyuruyor:
"Allah ve Rasulu birşeye hükmedince inanan erkek ve kadının işlerinde başka yolu seçme hakkı yoktur. Kim Allah'ın Kitab'ına ve Rasulün sünnetine karşı gelirse apaçık bir şekilde sapmış olur.
(Ahsap: 36)

Allah ve Rasulünün hüküm bildirdiği bir konuda başka yolu seçmenin, Kur'an ve sünnete karşı gelmek olduğunu, bu kimselerin apaçık sapmış olduğunu dolayısıyla kafir ve müşrik olacağını bildirmektedir. İşte bu ve buna benzer ayetler Demokrasinin ve seçim sisteminin küfür olduğunu açık ve net orta koymaktadır. Partici; Yusuf (a.s)'da kafir olan hükümdarın ülkesinde hazine bakanlığı yapmıştır. Eğer parti kurmak küfür olsaydı hiç Yusuf (a.s) kafir bir ülkede maliye bakanlığı yaparmıydı.
Particiye, Peygamberler Allah'a şirk koşarmı, siz bu iddianızla Yusuf (a.s)'a şirk koştuğunu iddia etmiş olursunuz. Bu sizin iddianızı çürütür. Çünkü Yusuf (a.s) hayatı boyunca Allah'ın hükmüyle hükmetmiştir. Bir tek delil dahi Kral'ın hükmüyle hükmettiğine dair bir delil gösteremezsiniz. Bilakis: "Biz Yusuf'a böyle bir plan kullanmasaydık, hükümdarın dinine göre kardeşini alıkoyamazdı." (Yusuf: 76)
Ayettede görüldüğü gibi Yusuf aleyyisselam Kralın dinine göre değilde Allah'ın hükmüne göre hükmettiğini görüyoruz. Bu da Yusuf (a.s) Allah'ın hükmü dışında bir hükümle hükmetmediğini gösterir. Bu da sizin iddianızı boşa çıkarır. Bilakis; (Yusuf: 40)'da hükmün tamamen Allah'a ait olduğunu bildiren kendisidir.
Siz, ise yönetime geldiniz bırakın, Allah'ın hükmüyle hükmetmeyi bunun teklifini bile yapamadınız gerek muhalefette gerekse iktidarda küfür olan hükümlerden başka hükümlerle hükmetmediniz. Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenlerin kafir olduğunu bildiğiniz halde, bile bile bu parlamentoya girerek, kafir oldunuz. Hatta parlamentoya girmeseniz fakat oraya girmeyi arzulasanız bu niyet sizi kafir yapar. Sizler kendiniz küfre girdiğiniz gibi sizleri destekleyenleride saptırdığınız için küfrünüz kat kat artmış olur.
Demokratik sistemin gereği olan parlemontolarda çoğunluğun kararı geçerlidir ilsi hakimdir. Bu il ise islama temelden zıttır. Bu ilyi kabul etmek, Çoğunluk islamı reddederse bende reddederim. Reddetmesem bile il bunu gerektirdiği için kararı kabul ederim demektir.
İslamda vekil ve müvekkil vardır. Vekil müvekkilin aslı gibidir. Çoğunluğun kararı geçerlidir ilsini kabul eden vekillere oy verenler onların işlemiş olduğu şirk ve küfürlerde ortaktırlar. Aralarındaki fark sadece, Tapan ve tapılan farkıdır. Kim, kimin küfrüne rıza gös-teriyorsa oda onun işlemiş olduğu küfürde onunla ortaktır.

Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.
 
Üst Ana Sayfa Alt