Medine Müslümanlarından Salebe, mala ve mülke karşı aşırı derecede hırslıydı. Zengin olmak istiyordu. Nihayet bir gün Sevgili Peygamberimizin huzuruna çıkarak şöyle dedi:
- Ya Rasulallah! Allah’a dua et de zengin olayım.
Allah’ın Rasulü, Salebe'nin bu isteğine şöyle cevap verdi:
- Şükrünü yapabildiğin az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır.
Salebe, bir süre bu hadisin anlamı üzerinde düşünerek benliğini saran aşırı hırstan birazcık olsun kurtuldu. Fakat bu duygu, onun yakasını bir türlü bırakmıyordu. Tekrar Peygamberimize müracaat etti:
- Ya Rasulallah! Dua et de zengin olayım.
Bu sefer biraz daha açık konuşan Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
- Be senin için kafi bir örnek değil miyim? Allah’a yemin ederim ki isteseydim şu dağlar altın ve gümüş olarak arkamdan akıp geleceklerdi, fakat ben kabul etmedim.
Rasulullah'ın sözlerine rağmen Salebe israr etti:
- Seni hak peygamber olarak gönderene yemin ederim ki eğer beni zengin ederse fakir fukarayı koruyacak, her hak sahibine hakkını vereceğim.
Salebe'nin bu kadar ısrarına dayanamayan Rasulullah (sav):
- Rabbim Salebe’yi istediği mala kavuştur, diye dua etti.
Salebe bundan sonra koyun alarak otlatmaya başladı. Koyunları sürüler tutacak kadar çoğaldı. Daha evvel bütün namazlarını cemaatle kıldığı için “ Cami Kuşu ” diye anılan Salebe, artık sadece öğle ve ikindiyi cemaatle kılabiliyordu. Diğerlerini koyunlarının ardında, bazen de kaza olarak kılıyordu.
Salebe’nin kısa zamanda bereketlenip çoğalan koyunları Medine yakınlarına sığmaz oldu. Uzak çöllere, sulak yaylalara gitme gereği ile karşılaşan Salebe, artık öğle ve ikindi namazlarına da gelmiyor, sadece cumaları mescitte görülüyordu. Nihayet koyunları, ona Cuma namazlarını da unutturdu.
Bir gün Rasulullah (sav): “Salebe görülmüyor, nerededir? diye sordu. Sahabeler:
- Koyun aldı. Koyunları buralara sığmaz olduğundan şimdi çöllerde, sürüsünün ardında dolaşıyor, dediler.
Rasulullah (sav):
- Yazık oldu Salebe’ye! .. buyurdu.
İşte bu sırada zekat ayeti nazil olarak, mali durumu iyi olan Müslümanların, geçim sıkıntısı içinde bulunan kardeşlerine yardım etmeleri emredildi. Bu emre büyük bir istekle uyan Müslümanlar, mallarının bir kısmını, geçim sıkıntısı içinde yaşayan kardeşlerine seve seve verdiler. Salebe ise mallarının zekatını istemek üzere gelen görevlilere: “ Bu sizin yaptığımız, düpedüz haraççılıktır.” diyerek onları eli boş çevirdi.
Haberi duyan Rasulullah (sav) üzülerek : “Yazık oldu Salebe’ye” sözünü tekrarladı.
Salebe, önceden; “Zengin olursam zekatımı vereceğim.” diye yemin etmişti. Fakat sonra bu yemininden dönüp zekatını vermeyince Tevbe Suresinin 75 ve 76. ayetleri nazil oldu. Bu ayetlerde, zengin oldukları takdirde fakirleri gözeteceklerini söyleyen kimselerin bu sözlerini unuttukları belirtiliyor ve onlar münafık olarak nitelendiriliyordu.
Ayetlerin kendisini münafıklar sınıfına dahil ettiğini anlayan Salebe, Rasulullâh’a müracaat ederek yoksulların hakkını getirdiğini söylediyse de Rasulullah (sav) kabul etmedi. Üzüntülü bir şekilde:
- Senin yardımını alamam artık Salebe; Allah beni bundan men etti. Haydi git! diye karşılık verdi.
Peygamberimizin vefatından sonra Hz. Ebu Bekir'e başvuran Salebe, sırasıyla Hz. Ömer ve H. Osman’a da müracaat etti. Ancak onlar da ; “Rasulullah'ın almadığı yardımı biz kabul edemeyiz” dediler.
Salebe Hz. Osman zamanında ölürken kulaklarında şu sözler çınlıyordu:
- Ya Salebe! Şükrünü yerine getirdiğin az mal, şükrünü yerine getiremediğin çok maldan hayırlıdır.
- Ya Rasulallah! Allah’a dua et de zengin olayım.
Allah’ın Rasulü, Salebe'nin bu isteğine şöyle cevap verdi:
- Şükrünü yapabildiğin az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır.
Salebe, bir süre bu hadisin anlamı üzerinde düşünerek benliğini saran aşırı hırstan birazcık olsun kurtuldu. Fakat bu duygu, onun yakasını bir türlü bırakmıyordu. Tekrar Peygamberimize müracaat etti:
- Ya Rasulallah! Dua et de zengin olayım.
Bu sefer biraz daha açık konuşan Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
- Be senin için kafi bir örnek değil miyim? Allah’a yemin ederim ki isteseydim şu dağlar altın ve gümüş olarak arkamdan akıp geleceklerdi, fakat ben kabul etmedim.
Rasulullah'ın sözlerine rağmen Salebe israr etti:
- Seni hak peygamber olarak gönderene yemin ederim ki eğer beni zengin ederse fakir fukarayı koruyacak, her hak sahibine hakkını vereceğim.
Salebe'nin bu kadar ısrarına dayanamayan Rasulullah (sav):
- Rabbim Salebe’yi istediği mala kavuştur, diye dua etti.
Salebe bundan sonra koyun alarak otlatmaya başladı. Koyunları sürüler tutacak kadar çoğaldı. Daha evvel bütün namazlarını cemaatle kıldığı için “ Cami Kuşu ” diye anılan Salebe, artık sadece öğle ve ikindiyi cemaatle kılabiliyordu. Diğerlerini koyunlarının ardında, bazen de kaza olarak kılıyordu.
Salebe’nin kısa zamanda bereketlenip çoğalan koyunları Medine yakınlarına sığmaz oldu. Uzak çöllere, sulak yaylalara gitme gereği ile karşılaşan Salebe, artık öğle ve ikindi namazlarına da gelmiyor, sadece cumaları mescitte görülüyordu. Nihayet koyunları, ona Cuma namazlarını da unutturdu.
Bir gün Rasulullah (sav): “Salebe görülmüyor, nerededir? diye sordu. Sahabeler:
- Koyun aldı. Koyunları buralara sığmaz olduğundan şimdi çöllerde, sürüsünün ardında dolaşıyor, dediler.
Rasulullah (sav):
- Yazık oldu Salebe’ye! .. buyurdu.
İşte bu sırada zekat ayeti nazil olarak, mali durumu iyi olan Müslümanların, geçim sıkıntısı içinde bulunan kardeşlerine yardım etmeleri emredildi. Bu emre büyük bir istekle uyan Müslümanlar, mallarının bir kısmını, geçim sıkıntısı içinde yaşayan kardeşlerine seve seve verdiler. Salebe ise mallarının zekatını istemek üzere gelen görevlilere: “ Bu sizin yaptığımız, düpedüz haraççılıktır.” diyerek onları eli boş çevirdi.
Haberi duyan Rasulullah (sav) üzülerek : “Yazık oldu Salebe’ye” sözünü tekrarladı.
Salebe, önceden; “Zengin olursam zekatımı vereceğim.” diye yemin etmişti. Fakat sonra bu yemininden dönüp zekatını vermeyince Tevbe Suresinin 75 ve 76. ayetleri nazil oldu. Bu ayetlerde, zengin oldukları takdirde fakirleri gözeteceklerini söyleyen kimselerin bu sözlerini unuttukları belirtiliyor ve onlar münafık olarak nitelendiriliyordu.
Ayetlerin kendisini münafıklar sınıfına dahil ettiğini anlayan Salebe, Rasulullâh’a müracaat ederek yoksulların hakkını getirdiğini söylediyse de Rasulullah (sav) kabul etmedi. Üzüntülü bir şekilde:
- Senin yardımını alamam artık Salebe; Allah beni bundan men etti. Haydi git! diye karşılık verdi.
Peygamberimizin vefatından sonra Hz. Ebu Bekir'e başvuran Salebe, sırasıyla Hz. Ömer ve H. Osman’a da müracaat etti. Ancak onlar da ; “Rasulullah'ın almadığı yardımı biz kabul edemeyiz” dediler.
Salebe Hz. Osman zamanında ölürken kulaklarında şu sözler çınlıyordu:
- Ya Salebe! Şükrünü yerine getirdiğin az mal, şükrünü yerine getiremediğin çok maldan hayırlıdır.