Yazıklar Olsun!
Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. (ibrahim:46)
Çocukların fütursuzca, korkakça, adice, alçakça, şerefsizce öldürüldüğü bir dünyada yaşamaya devam ediyoruz. Beton zemin üzerinde kuş gibi çırpınan onlarca çocuğu gördünüz mü? Ölmek için rahat bir yatak bile bulamayan savaşın çocukları… Çıldıracağım! öldürmek nasıl bu kadar kolay olabilir! Nasıl bir cana bu kadar kolay kıyılabilir? 6 aylık, 1-2-3-4-5-6………. yaşlarında masum yavrular. Anneleri o savaşın, o korkunun arasında hangi zorluklarla büyütttü o yavruları? Ne yedi, ne içtiler? Üzerlerine buz konulmuş tazecik bedenler. Annesi süslü saç tokaları bulamamışta çamaşır lastiğiyle bağlamış saçlarını. Güzel gözlü kuzularım, cennetin çocukları…
Abd nerede, İngiltere nerede, Almanya nerede diye sormayacağım! Kuzuların kurttan yardım istediği nerede görülmüş? Biz kendimize bakalım. Biz neredeyiz?
Müslümanlar nerede?
Nerede hocalar? İsrail’li çocuklar için ağlayan anında mesajlar gönderen abd yalakası sahtekar hocaların dünden beri neden sesi çıkmıyor?
Seslerini milyonlarca insana, hatta dünyaya duyurma imkanı olan sözüm ona kanaat önderleri hangi korkularla yuttular dillerini?
Dönüp kendimize bir daha soralım: BİZ MÜSLÜMAN MIYIZ? Peki nasıl müslümanız? Oturmaktan, sızlanmaktan, ah tüh etmekten başka elimizden ne geliyor?
Dua etmek, Kur’an okumak, namaz kılmak, köşemize çekilip tesbih çekmek yetmiyor. Bizim önce kendimize gelmemiz, imanımızı yeniden gözden geçirmemiz lazım.
Eğer ölmek üzere olan o çocukların, gencecik insanların videolarını seyrettikten sonra, vazgeçemediğimiz dizilere, müzik kliplerine geri dönüyorsak, çocuklarımıza bu alçakça katliamların sebeplerini anlatamıyorsak bilinçli bir nesil hayalini boşuna kurmayalım. “Dualar ediyorum, elimden bu kadarı geliyor” diye kendimizi kandırmayalım.
Eğlencelerimizden, çalgılı çengili düğünlerimizden, tomarla para döküp gittiğimiz tatil beldelerinden biraz olsun geri duramıyorsak, 10 çift ayakkabının üzerine 3 çift daha, 20 eşarbın üzerine 5 tane daha koyma hastalığımızdan kurtulamıyorsak, bulunduğumuz şehirde kardeşlerimize destek gösterileri olduğu halde yerimizden kımıldayamıyorsak, “Ben de Müslümanım” diye kandırmayalım kendimizi…
Dünyanın her tarafında Müslüman kanları akmaya artarak devam ediyor. Diyorlar ki; Kardeş kardeşi öldürüyor. Doğrudur! Ama kardeşlerden biri HABİL, Biri KABİL! Öldüren KABİL, ölen HABİL!
Kabil haindir, Kabil alçaktır, Kabil zalimdir, Kabil kıskançtır, Kabil kalleştir, Kan içicidir Kabil, Kabil kardeş katilidir!
Bugün susan, ufacıkta olsa mazluma destek vermeyen, gönlü zalime kayan herkes KABİL dir, Kabil’in destekçisidir.
“Beni öldürmek için elini kaldırsanda ben sana elimi kaldırmayacağım” demişti Habil. Bugün Habil, İHVAN-I MÜSLİMİN’dir. Tüm mazlumlardır.
Ve siz bilmez misiniz ki; “Ancak Müminler kardeştir.” Bizi gerçek kardeşler yapan kan bağı değil, din bağıdır!
Diyorlar ki, kendi ülkenize bakın, bize ne başkalarından? Yerde çırpınan bir bebeğin, beyni dışarı akmış, gözü yuvasından çıkmış masum bir insanın, tecavüze uğrayıp katledilmiş bir kadının hangi milletten olduğunu sorgulayacak kadar alçalmışlarsa, soysuzlaşmışlarsa biz mi onların kalplerine merhamet koyacağız?
Bazıları eşref-i mahlukat, bazıları esfel-i safilin olmak zorunda. Esfel-i safilinlere biz mi şeref vereceğiz?!!!
Bazı boş beyinler, hâlâ gezi olaylarıyla Mısır’ı, Suriye’yi kıyaslıyorlar. Bu nasıl bir onur kayması, nasıl bir akıl tutulmasıdır? Çocuklar ölüyor diyoruz, “Ama” diyorlar. Masumlar, savunmasızlar diyorsun, “Türk değil” diyorlar!
Siz ne sefih, ne yüreği katil ölülersiniz! Ama siz, gerçekte nesiniz biliyor musunuz?
Siz gezi kafalılar: Siz bu vatanın bağrında büyüyen engerek yılanlarısınız!
Siz fazla rahatın battığı, fakirliği görmemiş, ayağı toprağa değmemiş, semirmiş şımarık çocuklarsınız!
Siz halkı çoban, göbeğini kaşıyan, makarnacı, kömürcü diye aşağılayan burjuva artıklarısınız!
Siz demokrasi, laiklik deyip işinize gelmedi mi demokrasi putunuzu kendiniz yiyen dönek alçaklarsınız!
Siz camilerimizi ellerinizdeki içki şişeleriyle, necis ayakkabılarınızla kirleten iman fukaralarısınız!
Siz, özgürlük sakızı çiğneyen ama sizden olmayanların yaşamasına dahi tahammülü olmayan sahtekarlarsınız!
Siz, sizi bir damla atık sudan yaratan, O’nun mülkünde yeyip, içen ve Allah’a kafa tutan nankör yaratıklarsınız!
Siz ipleri dış mihrakların elinde olan, ne istediğini bile bilmeyen, emanet beyinli zavallılarsınız!
Siz üç beş ağacı bahane ederek; İçkiniz, kürtajınız, ahlaksızlığınız için ortalığa dökülen edep mahrumlarısınız!
Dinini, Kitabını, Rasulünü, kültürünü, tarihini, ecdadını unutan hain ve nankörlersiniz!
Ne saçmalarsanız saçmalayın ama çekilin kenara, karışmayın bizim acımıza, şehitlerimize karışmayın! O kirlenmiş dillerinizi sevdamıza bulaştırmayın! Sakın unutmayın, azınlık olan, hem suçlu, hem çığırtkan olan sizsiniz. Biz çok olanlarız, daha da çoğalacağız, bilinçli, davasını, derdini, amacını bilen, zulmetmeyen ama zulme de izin vermeyen, onurlu, izzetli, daha imanlı bir topluluk olarak geri döneceğiz…
Alın kuru gürültülerinizi, kıytırık davanızı, sloganlarınızı, biranızı, sahte kahramanınızı. Alın hepsi sizin olsun! Bize ilah olarak Rabbimiz, önder olarak Rasulümüz, coşkumuzun, sevdamızın, kaynağı olarak şehitlerimiz yeter…
Cahide Sultan
Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. (ibrahim:46)
Çocukların fütursuzca, korkakça, adice, alçakça, şerefsizce öldürüldüğü bir dünyada yaşamaya devam ediyoruz. Beton zemin üzerinde kuş gibi çırpınan onlarca çocuğu gördünüz mü? Ölmek için rahat bir yatak bile bulamayan savaşın çocukları… Çıldıracağım! öldürmek nasıl bu kadar kolay olabilir! Nasıl bir cana bu kadar kolay kıyılabilir? 6 aylık, 1-2-3-4-5-6………. yaşlarında masum yavrular. Anneleri o savaşın, o korkunun arasında hangi zorluklarla büyütttü o yavruları? Ne yedi, ne içtiler? Üzerlerine buz konulmuş tazecik bedenler. Annesi süslü saç tokaları bulamamışta çamaşır lastiğiyle bağlamış saçlarını. Güzel gözlü kuzularım, cennetin çocukları…
Abd nerede, İngiltere nerede, Almanya nerede diye sormayacağım! Kuzuların kurttan yardım istediği nerede görülmüş? Biz kendimize bakalım. Biz neredeyiz?
Müslümanlar nerede?
Nerede hocalar? İsrail’li çocuklar için ağlayan anında mesajlar gönderen abd yalakası sahtekar hocaların dünden beri neden sesi çıkmıyor?
Seslerini milyonlarca insana, hatta dünyaya duyurma imkanı olan sözüm ona kanaat önderleri hangi korkularla yuttular dillerini?
Dönüp kendimize bir daha soralım: BİZ MÜSLÜMAN MIYIZ? Peki nasıl müslümanız? Oturmaktan, sızlanmaktan, ah tüh etmekten başka elimizden ne geliyor?
Dua etmek, Kur’an okumak, namaz kılmak, köşemize çekilip tesbih çekmek yetmiyor. Bizim önce kendimize gelmemiz, imanımızı yeniden gözden geçirmemiz lazım.
Eğer ölmek üzere olan o çocukların, gencecik insanların videolarını seyrettikten sonra, vazgeçemediğimiz dizilere, müzik kliplerine geri dönüyorsak, çocuklarımıza bu alçakça katliamların sebeplerini anlatamıyorsak bilinçli bir nesil hayalini boşuna kurmayalım. “Dualar ediyorum, elimden bu kadarı geliyor” diye kendimizi kandırmayalım.
Eğlencelerimizden, çalgılı çengili düğünlerimizden, tomarla para döküp gittiğimiz tatil beldelerinden biraz olsun geri duramıyorsak, 10 çift ayakkabının üzerine 3 çift daha, 20 eşarbın üzerine 5 tane daha koyma hastalığımızdan kurtulamıyorsak, bulunduğumuz şehirde kardeşlerimize destek gösterileri olduğu halde yerimizden kımıldayamıyorsak, “Ben de Müslümanım” diye kandırmayalım kendimizi…
Dünyanın her tarafında Müslüman kanları akmaya artarak devam ediyor. Diyorlar ki; Kardeş kardeşi öldürüyor. Doğrudur! Ama kardeşlerden biri HABİL, Biri KABİL! Öldüren KABİL, ölen HABİL!
Kabil haindir, Kabil alçaktır, Kabil zalimdir, Kabil kıskançtır, Kabil kalleştir, Kan içicidir Kabil, Kabil kardeş katilidir!
Bugün susan, ufacıkta olsa mazluma destek vermeyen, gönlü zalime kayan herkes KABİL dir, Kabil’in destekçisidir.
“Beni öldürmek için elini kaldırsanda ben sana elimi kaldırmayacağım” demişti Habil. Bugün Habil, İHVAN-I MÜSLİMİN’dir. Tüm mazlumlardır.
Ve siz bilmez misiniz ki; “Ancak Müminler kardeştir.” Bizi gerçek kardeşler yapan kan bağı değil, din bağıdır!
Diyorlar ki, kendi ülkenize bakın, bize ne başkalarından? Yerde çırpınan bir bebeğin, beyni dışarı akmış, gözü yuvasından çıkmış masum bir insanın, tecavüze uğrayıp katledilmiş bir kadının hangi milletten olduğunu sorgulayacak kadar alçalmışlarsa, soysuzlaşmışlarsa biz mi onların kalplerine merhamet koyacağız?
Bazıları eşref-i mahlukat, bazıları esfel-i safilin olmak zorunda. Esfel-i safilinlere biz mi şeref vereceğiz?!!!
Bazı boş beyinler, hâlâ gezi olaylarıyla Mısır’ı, Suriye’yi kıyaslıyorlar. Bu nasıl bir onur kayması, nasıl bir akıl tutulmasıdır? Çocuklar ölüyor diyoruz, “Ama” diyorlar. Masumlar, savunmasızlar diyorsun, “Türk değil” diyorlar!
Siz ne sefih, ne yüreği katil ölülersiniz! Ama siz, gerçekte nesiniz biliyor musunuz?
Siz gezi kafalılar: Siz bu vatanın bağrında büyüyen engerek yılanlarısınız!
Siz fazla rahatın battığı, fakirliği görmemiş, ayağı toprağa değmemiş, semirmiş şımarık çocuklarsınız!
Siz halkı çoban, göbeğini kaşıyan, makarnacı, kömürcü diye aşağılayan burjuva artıklarısınız!
Siz demokrasi, laiklik deyip işinize gelmedi mi demokrasi putunuzu kendiniz yiyen dönek alçaklarsınız!
Siz camilerimizi ellerinizdeki içki şişeleriyle, necis ayakkabılarınızla kirleten iman fukaralarısınız!
Siz, özgürlük sakızı çiğneyen ama sizden olmayanların yaşamasına dahi tahammülü olmayan sahtekarlarsınız!
Siz, sizi bir damla atık sudan yaratan, O’nun mülkünde yeyip, içen ve Allah’a kafa tutan nankör yaratıklarsınız!
Siz ipleri dış mihrakların elinde olan, ne istediğini bile bilmeyen, emanet beyinli zavallılarsınız!
Siz üç beş ağacı bahane ederek; İçkiniz, kürtajınız, ahlaksızlığınız için ortalığa dökülen edep mahrumlarısınız!
Dinini, Kitabını, Rasulünü, kültürünü, tarihini, ecdadını unutan hain ve nankörlersiniz!
Ne saçmalarsanız saçmalayın ama çekilin kenara, karışmayın bizim acımıza, şehitlerimize karışmayın! O kirlenmiş dillerinizi sevdamıza bulaştırmayın! Sakın unutmayın, azınlık olan, hem suçlu, hem çığırtkan olan sizsiniz. Biz çok olanlarız, daha da çoğalacağız, bilinçli, davasını, derdini, amacını bilen, zulmetmeyen ama zulme de izin vermeyen, onurlu, izzetli, daha imanlı bir topluluk olarak geri döneceğiz…
Alın kuru gürültülerinizi, kıytırık davanızı, sloganlarınızı, biranızı, sahte kahramanınızı. Alın hepsi sizin olsun! Bize ilah olarak Rabbimiz, önder olarak Rasulümüz, coşkumuzun, sevdamızın, kaynağı olarak şehitlerimiz yeter…
Cahide Sultan